BİRDEN FAZLA KİRALAYAN BULUNMASI, ZORUNLU DAVA ARKADAŞLIĞI

Başlatan Deniz034, 02 Mayıs 2016, 18:35:19

« önceki - sonraki »

0 Üyeler ve 1 Ziyaretçi konuyu incelemekte.

avatar_Deniz034
BİRDEN FAZLA KİRALAYAN BULUNMASI, ZORUNLU DAVA ARKADAŞLIĞI,
YARGITAY Hukuk Genel Kurulu
ESAS: 2014/92
KARAR: 2015/789

Taraflar arasındaki "itirazın kaldırılması" davasından dolayı yapılan yargılama sonunda; İstanbul 9. İcra Hukuk Mahkemesince davanın kabulüne dair verilen 19.01.2012 gün ve 2011/1087 esas, 2012/43 karar sayılı kararın incelenmesi davalı vekili tarafından istenilmesi üzerine, Yargıtay 6. Hukuk Dairesinin 31.05.2012 gün ve 2012/4446 esas, 2012/8213 karar sayılı ilamı ile;

(...Uyuşmazlık, ödenmeyen kira parası nedeniyle başlatılan icra takibine itirazın kaldırılması tahliye ve icra inkar tazminatı istemine ilişkindir. Mahkemece, istemin kabulüne karar verilmesi üzerine karar davalı vekili tarafından temyiz edilmiştir.

Takipte dayanılan ve karara esas alınan 1.3.2011 başlangıç tarihli ve 1 yıl süreli yazılı kira sözleşmesi konusunda taraflar arasında uyuşmazlık bulunmamaktadır. Sözleşmede kiraya verenler olarak M. U. ve A.. U.. olmak üzere iki kişinin ismi ve imzası bulunmaktadır. Davaya dayanak icra takibi ise kiralayanlardan sadece A.. U.. tarafından başlatılmış, dava da yine aynı kişi tarafından açılmıştır.

Kiralayanların birden fazla olması durumunda aralarında zorunlu dava arkadaşlığı bulunduğundan tüm kiralayanların birlikte takip yapmaları ve birlikte dava açmaları gerekir. Bu husus kamu düzenine ilişkin olup mahkemece kendiliğinden göz önünde bulundurulmalıdır. Kiralayanlardan birinin yokluğu ile yapılan icra takibi geçersiz olup temerrüde esas tutulamaz. Davanın açılmasındaki noksanlığın sonradan giderilmesi mümkün ise de temerrüde esas takip ve ödeme emrindeki noksanlığın sonradan giderilmesi mümkün değildir. Bu durumda mahkemece, tahliye isteminin reddine karar verilmesi gerekirken tahliyeye karar verilmesi doğru olmadığı gibi, alacak yönünden de, davacı A.. U..'ın sözleşmedeki kiralayan iki kişiden birisi olması nedeniyle alacağın ancak yarısını talep edebilecekken tamamını istemesinin de mümkün olmadığı gözetilmeksizin alacağın tamamı üzerinden itirazın kaldırılmasına karar verilmiş olması da doğru değildir.

Karar bu nedenlerle bozulmalıdır...)

gerekçesiyle bozularak dosya yerine geri çevrilmekle yeniden yapılan yargılama sonunda, mahkemece önceki kararda direnilmiştir.

TEMYİZ EDEN: Davalı vekili

HUKUK GENEL KURULU KARARI

Hukuk Genel Kurulunca incelenerek direnme kararının süresinde temyiz edildiği anlaşıldıktan ve dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra gereği görüşüldü:

Dava, itirazın kaldırılması, tahliye ve icra inkar tazminatı istemine ilişkindir.

Mahkemece, davanın kabulüne karar verilmiştir.

Davalı vekilinin temyizi üzerine karar, Özel Dairece yukarıda gösterilen nedenlerle bozulmuştur.

Yerel Mahkemece, kira sözleşmesinden kaynaklanan şahsi hakkın kullanılmasında mecburi dava arkadaşlığının söz konusu olamayacağı, kiralayanların sözleşmeden doğan haklarını tek başına kullanmalarını engelleyen bir yasa hükmü bulunmadığı gerekçesiyle, önceki kararda direnilmiş; hükmü temyize davalı vekili getirmiştir.

Hukuk Genel Kurulu önüne gelen uyuşmazlık; birden fazla kiralayan arasında zorunlu dava arkadaşlığı bulunup bulunmadığı, varılacak sonuca göre davacı-kiralayan A.. U..'ın, davalı-kiracı hakkında tek başına tahliye istemli icra takibi yapıp yapamayacağı; eldeki itirazın kaldırılması davasını diğer kiralayan olmaksızın tek başına açıp açamayacağı ve kira borcunun tamamını talep etmesinin mümkün olup olmadığı noktalarında toplanmaktadır.

Uyuşmazlığın çözümü için öncelikle zorunlu dava arkadaşlığı üzerinde durulmalıdır:

Dava iki taraf esası üzerine kurulduğundan, davada, davacı ve davalı olarak mutlaka iki taraf vardır. Olayın özelliği gereği, bazen davacı tarafta ve/veya davalı tarafta birden çok kişi yer alabilmektedir. Davada, davacı ve/veya davalı tarafta birden çok kişinin bulunduğu hallerde, birden fazla kişiden oluşan tarafta yer alan kişiler arasındaki ilişki "dava arkadaşlığı" (sübjektif dava birleşmesi; tarafların taaddüdü) olarak adlandırılır (Ejder Yılmaz, Hukuk Muhakemeleri Kanunu Şerhi, Ankara 2012, s. 574).

Bir davanın birden fazla kişi tarafından veya birden fazla kişi aleyhine açılabilmesi için, aynı tarafta yer alanlar arasında hukuksal bir bağlantının bulunması gerekir. Hukukumuzda, bu bağlantı karşılığını, dava arkadaşlığı kurumunda bulmaktadır. Dava arkadaşlığı; zorunlu ve ihtiyari dava arkadaşlığı olmak üzere iki ana başlık altında toplanmaktadır. Zorunlu dava arkadaşlığı da, yine kendi içinde maddi ve şekli dava arkadaşlığı olmak üzere ikili ayrımla düzenlenmektedir.

Dava konusu olan hak, birden fazla kişi arasında ortak olup da, bu hukuki ilişki hakkında mahkemece bütün ilgililer için aynı şekilde ve tek bir karar verilmesi gereken hallerde dava arkadaşlığının maddi bakımdan mecburi olduğunun kabulü gerekir. Diğer bir ifadeyle, bir hakkın birden fazla kişi tarafından birlikte veya birden fazla kişiye karşı kullanılmasının zorunlu olduğu hallerde, birden fazla kişi zorunlu dava arkadaşıdır.

Dava arkadaşlığının hangi hallerde mecburi olduğu maddi hukuka göre belirlenir. Zorunlu dava arkadaşlığında; dava arkadaşları arasındaki ilişki çok sıkı olduğundan, davada birlikte hareket etmek durumundadırlar. Mahkeme ise, dava sonunda zorunlu dava arkadaşlarının hepsi hakkında tek bir karar verecektir.

Bazı hallerde ise, birden fazla kişiye karşı birlikte dava açılmasında maddi bir zorunluluk olmadığı halde kanun; gerçeğin daha iyi ortaya çıkmasını, taraflar arasındaki hukuki ilişkinin doğru sonuca bağlanmasını sağlamak için, birden fazla kişiye karşı dava açılmasını usulen zorunlu kılmıştır ki, bu durumda şekli bakımdan mecburi dava arkadaşlığı söz konusudur. Böyle bir davada, dava arkadaşları hakkında tek bir karar verilmesi veya dava arkadaşlarının hep birlikte ve aynı şekilde hareket etme zorunluluğunun varlığından söz edilemez (HGK, 03.07.2013 gün ve 2012/21-699 Esas, 2013/1029 Karar sayılı ilamı).

Açıklanan bu mecburi dava arkadaşlığı halleri dışında tüm dava arkadaşlığı halleri ihtiyaridir.

Eldeki davanın açıldığı 19.09.2011 tarihinde yürürlükte olan 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu'nun (HUMK)
43.maddesinde;

"Birden ziyade kimseler aşağıdaki hallerde birlikte dava ikame edebilecekleri gibi birlikte aleyhlerine de dava ikame olunabilir:
1-Müddeiler veya müddeaaleyhler arasında müddeabih olan hak veya borcun iştirak halinde bulunması veyahut müşterek bir muamele ile hepsinin lehine bir hak taahhüt edilmiş olması veya kendilerinin bu suretle taahhüt altına girmeleri,

2-Davanın, her biri hakkında aynı sebepten neşet etmesi"

şeklinde düzenleme getirilmiştir.

Şu durumda; maddede açıkça sayılan, dava konusu hak ve borcun ortak olması, birden fazla kişinin ortak bir işlem (örneğin sözleşme) ile borç altına girmiş olması, davanın birden fazla kişi hakkında aynı (veya benzer) sebepten doğmuş olması, hallerinde birden çok kimsenin birlikte dava açması olanaklı olduğu gibi, birlikte aleyhlerine de dava açılabilir

01.10.2011 tarihinde yürürlüğe giren 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nda da dava arkadaşlığı, ihtiyarı dava arkadaşlığı (m. 57, 58) ve zorunlu dava arkadaşlığı (m. 59, 60) olarak düzenlenmiştir.

Dava arkadaşlığı yönünden yapılan bu açıklamaların, takip arkadaşlığı yönünden de geçerli olduğu konusunda tereddüt bulunmamaktadır.

Bu açıklamalar ışığında eldeki davanın konusunu oluşturan tahliye istemi ele alındığında, bu talep bölünemez bir eda içermesi nedeniyle kira sözleşmesinin tüm tarafları açısından sonuç doğuracak nitelikte olduğundan, birden fazla kiralayanın bulunduğu hallerde tüm hak sahiplerinin katılımı olmaksızın diğerlerinin de haklarını etkileyecek şekilde bir kısım kiralayan tarafından tahliye talep edilemeyeceği açıktır.

Zira, dava konusu, taşınır mal veya taşınmaz mal gibi bölünemez nitelikli ise, örneğin muristen kalan taşınmazın iki haklı ihtar sebebiyle tahliyesi davasında mirasçılar arasındaki ilişki zorunlu dava arkadaşlığıdır (Ejder Yılmaz, a.g.e., s. 514, 589).
Bu itibarla, kiralayanların birden fazla olması durumunda aralarında zorunlu takip arkadaşlığı bulunduğundan, tüm kiralayanların birlikte takip yapmaları ve bu takibe karşı yapılan itirazın kaldırılması için birlikte dava açmaları gerekir.

Nitekim aynı ilke, Hukuk Genel Kurulu'nun 22.12.2010 gün ve 2010/6–659 Esas, 2010/682 Karar sayılı ilamında da benimsenmiştir.
Somut olayda kiralayanlar; Mualla Uraz ve A.. U.. (davacı) ile kiracı M.. U.. (davalı) arasında 01.03.2011 başlangıç tarihli, 1 yıl süreli kira sözleşmesi imzalandığı konusunda uyuşmazlık bulunmamaktadır.

İstanbul 8.İcra Müdürlüğünün 2011/17720 sayılı takip dosyası üzerinden 28.7.2011 tarihli takip talebini başlatan alacaklı; davacı A.. U.. olup, borçlu M.. U..'ın kira sözleşmesi uyarınca Temmuz 2011 ayı kira bedeli 8.500,00 TL'yi ödemesi (tahliye ihtarı da yapılmak suretiyle) talep edilmiştir.

Yukarıda açıklandığı üzere, kiralayanlar arasında zorunlu dava (takip) arkadaşlığı bulunduğu ve kira sözleşmesinin özel şartlar bölümünde kiralayanlardan birinin tek başına tahliye isteminde bulunabileceğine dair özel yetki de verilmemiş olması hususları gözetildiğinde, kiralayanlardan sadece birisi olan A.. U..'ın tek başına tahliye istemli icra takibi başlatması ve eldeki davayı sadece kendisinin açması yerinde değildir.

Ayrıca, kiralayanların iki kişi olması nedeniyle davacı A.. U..'ın sözleşmedeki alacağın ancak yarısını talep edebilecekken, tamamının bir kiralayana ödenmesi sonucunu doğuracak şekilde yerel mahkemece karar verilmesinin doğru olmadığı da açıktır.

O halde, kiralayanların tamamı tarafından talep edilmedikçe tahliye kararı verilemeyeceği ve kiralayanlardan birisinin ancak kendi payına düşen kira alacağını icra takibine konu edebileceğine ilişkin Hukuk Genel Kurulunca da benimsenen Özel Daire bozma kararına uyulmak gerekirken, önceki kararda direnilmesi usul ve yasaya aykırıdır.

Bu nedenle direnme kararı bozulmalıdır.

S O N U Ç : Davalı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile direnme kararının Özel Daire bozma kararında gösterilen nedenlerden dolayı 6217 sayılı Kanun'un 30.maddesi ile 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu'na eklenen "Geçici madde 3" atfıyla uygulanmakta olan 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu'nun 429.maddesi gereğince BOZULMASINA, istek halinde temyiz peşin harcının yatırana geri verilmesine, 28.01.2015 gününde oybirliği ile karar verildi.
''Adalet suçu suçluyu değil, sonuna kadar masumiyeti aramaktır''

Benzer Konular (10)