KEFİL OLUNAN EŞ BİLE OLSA RIZASI GEREKİR

Başlatan ab111072, 13 Aralık 2017, 13:26:32

« önceki - sonraki »

0 Üyeler ve 1 Ziyaretçi konuyu incelemekte.

A
ESAS NO   : 2017/4099
KARAR NO   : 2017/9461   

İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ   : Ankara 4. İcra Hukuk Mahkemesi
TARİHİ   : 31/03/2016
NUMARASI   : 2016/260-2016/304
DAVACI   : BORÇLU: Hasan Bayram
DAVALI   : ALACAKLI: Türk Ekonomi Bankası A.Ş.

Yukarıda tarih ve numarası yazılı mahkeme kararının müddeti içinde temyizen tetkikinin borçlu tarafından istenmesi üzerine bu işle ilgili dosya mahallinden Daireye gönderilmiş olup, dava dosyası için  Tetkik Hakimi Nadide Sibel Bıyıklı tarafından  düzenlenen rapor dinlendikten ve dosya içerisindeki tüm belgeler okunup incelendikten sonra işin gereği görüşülüp düşünüldü :
Şikayetçi icra kefili; 01.02.2016 tarihli haciz esnasında tutanağa kaydedilen icra kefalet işleminin geçersiz olduğunu; yazılı şekilde yapılmadığını, sorumlu olduğu miktar ile tarihinin belirtilmediğini ve eşinin yazılı rızasının alınmadığını ileri sürerek, icra emrinin iptali istemi ile icra mahkemesine başvurmuş; mahkemece şikayetin reddine karar verilmiştir.
İİK'nun 38. maddesi gereğince; icra dairesindeki kefaletler, ilamların icrası hakkındaki hükümlere tabidir. Üçüncü kişilerin, icra dairesi önünde, takip borçlusunun borcuna kısmen veya tamamen kefil olması, diğer bir ifade ile borcun ödenmesini kısmen veya tamamen üstlenmesi halinde icra kefaleti doğar. İcra kefaletleri, müteselsil kefalet hükmünde olup,  icra  kefaletinin şekli hakkında ise, İcra ve İflas Kanunu'nda özel bir düzenleme bulunmadığından, kefalet tarihi itibarı ile yürürlükte bulunan  6098 sayılı  Türk Borçlar Kanunu'nun 583 ve 584. maddesi  hükümlerinin  göz önünde bulundurulması gerekir.
Türk Borçlar Kanunu'nun 583. maddesine göre; "Kefalet sözleşmesi, yazılı şekilde yapılmadıkça ve kefilin sorumlu olacağı azamî miktar ile kefalet tarihi belirtilmedikçe geçerli olmaz. Kefilin, sorumlu olduğu azamî miktarı, kefalet tarihini ve müteselsil kefil olması durumunda, bu sıfatla veya bu anlama gelen herhangi bir ifadeyle yükümlülük altına girdiğini kefalet sözleşmesinde kendi el yazısıyla belirtmesi şarttır."
Türk Borçlar Kanunu'nun 584/1. maddesine göre de; ''Eşlerden biri mahkemece verilmiş bir ayrılık kararı olmadıkça veya yasal olarak ayrı yaşama hakkı doğmadıkça, ancak diğerinin yazılı rızasıyla kefil olabilir; bu rızanın sözleşmenin kurulmasından önce ya da en geç kurulması anında verilmiş olması şarttır.'' hükmüne yer verilmiştir. Aynı maddenin son fıkrasında ise; ''Ticaret siciline kayıtlı ticari işletmenin sahibi veya ticaret şirketinin ortak ya da yöneticisi tarafından işletme veya şirketle ilgili olarak verilecek kefaletler, mesleki faaliyetleri ile ilgili olarak esnaf ve sanatkârlar siciline kayıtlı esnaf veya sanatkârlar tarafından verilecek kefaletler, 27/12/2006 tarihli ve 5570 sayılı Kamu Sermayeli Bankalar Tarafından Yürütülen Faiz Destekli Kredi Kullandırılmasına Dair Kanun kapsamında kullanılacak kredilerde verilecek kefaletler ile tarım kredi, tarım satış ve esnaf ve sanatkârlar kredi ve kefalet kooperatifleri ile kamu kurum ve kuruluşlarınca kooperatif ortaklarına kullandırılacak kredilerde verilecek kefaletler için eşin rızası aranmaz.'' düzenlemesi yer almaktadır. Şikayetçi anılan maddenin son fıkrasında yazılı kişilerden değildir.
ESAS NO   : 2017/4099
KARAR NO   : 2017/9461

Öte yandan icra kefaletinin diğer eşin borcu nedeniyle verilmiş olması, anılan maddede öngörülen eşin rızası koşulunu da ortadan kaldırmaz.
Kefalet sözleşmelerinin geçerliliği için öngörülen bu şekil şartları icra kefaletleri hakkında da uygulanır. Ancak ve sadece usulüne uygun olarak verilen icra kefaletleri ilam hükmünde belge sayılacağından Türk Borçlar Kanunu'nun 583. ve 584. maddeleri hükümlerine uygun olarak yapılmış olması zorunludur. Anılan maddeler koşullarında yapılmayan icra kefaletinin ilam niteliğini taşıdığı düşünülemeyeceği gibi böyle bir belge esas alınarak ilamlı icraya ilişkin İcra ve İflas Kanunu hükümlerinin uygulanmasına ve icra kefili hakkında işlem yapılmasına da imkan bulunmamaktadır.
Somut olayda, 01.02.2016 tarihli ve şikayete konu icra kefaletinin verildiği haciz tutanağının incelenmesinde sorumlu olunan azami miktar ile kefalet tarihinin ve icra kefili sıfatıyla yükümlülük altına girildiğinin belirtilmediği, icra kefaleti taahhüdünü içeren bölümün, kefilin kendi el yazısı ile yazılmadığı ve kefilin eşinin yazılı rızasını içermediği görülmekte olup, bu haliyle, kefalet tutanağının, kefaletin şeklini düzenleyen Türk Borçlar Kanunu'nun 583. ve 584. maddelerinde belirtilen şartlarda düzenlenmediği anlaşılmaktadır.
O halde mahkemece şikayetin kabulüne karar verilmesi gerekirken, yazılı gerekçe ile istemin reddi yönünde hüküm tesisi isabetsizdir.
SONUÇ  : Borçlunun temyiz itirazlarının kabulü ile mahkeme kararının yukarıda yazılı nedenlerle İİK'nun 366 ve HUMK'nun 428. maddeleri uyarınca (BOZULMASINA), peşin alınan harcın istek halinde iadesine, ilamın tebliğinden itibaren 10 gün içinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere,  15.06.2017 gününde oybirliğiyle karar verildi.


Benzer Konular (10)