BELEDİYE BAŞKANININ MAKAM ARACININ HACZİ

Başlatan Deniz034, 04 Aralık 2017, 20:21:46

« önceki - sonraki »

0 Üyeler ve 1 Ziyaretçi konuyu incelemekte.

avatar_Deniz034
 
8. Hukuk Dairesi 2014/11032 E. , 2015/10692 K.


"İçtihat Metni"
İcra Hukuk Mahkemesi
DAVA TÜRÜ : Şikayet

Yukarıda tarih ve numarası yazılı Mahkeme kararının müddeti içinde temyizen tetkiki temyiz eden tarafından istenmesi üzerine bu işle ilgili dosya mahallinden Daire'ye gönderilmiş olup, dava dosyası için Tetkik Hakimi tarafından düzenlenen rapor dinlendikten ve dosya içerisindeki tüm belgeler okunup incelendikten sonra işin gereği görüşülüp düşünüldü:
K A R A R

Alacaklı tarafından borçlu aleyhine başlatılan ilamlı takipte, şikayetçi vekili, fiilen kamu hizmetinde kullanılan belediyeye ait araçların ve banka hesaplarının 5393 sayılı Kanun'un 15/son maddesi gereğince haczedilemeyeceği iddiası ile hacizlerin kaldırılmasına karar verilmesini istemiştir.
Mahkemece, 5393 sayılı Kanun'un 15/son maddesine göre haciz konulan araçların ve hesapların haczinin mümkün olmadığı gerekçesiyle şikayetin kabulüne, araçlar ve hesaplar üzerindeki hacizlerin kaldırılmasına karar verilmesi üzerine; hüküm, alacaklı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
Sair temyiz itirazları yerinde değil ise de;
1-5393 sayılı Belediye Yasası'nın 15/son maddesine göre, Belediye'nin proje karşılığı borçlanma yoluyla elde ettiği gelirler, şartlı bağışlar, kamu hizmetlerinde fiilen kullanılan malları ile belediye tarafından tahsil edilen vergi, resim ve harç gelirleri haczolunamaz. Ayrıca 5779 sayılı İl Özel İdarelerine ve Belediyelere Genel Bütçe Vergi Gelirlerinden Pay Verilmesi Hakkında Kanun'un 7. maddesine göre, bu Kanun'da il özel idareleri ve belediyelere, genel bütçe vergi gelirleri tahsilatından ayrılacak paylar ile diğer kanunlarda bu idarelere verilmesi öngörülen paylar vergi hükmünde olup, bu paraların da haczi caiz değildir. Bu maddeye göre haczedilmezlik şikayetinin kabul edilmesi için, mahcuzların kamu hizmetinde fiilen kullanılması gerekli olup, kamuya tahsis kararı alınmasının sonuca etkisi bulunmamaktadır. Öte yandan borçlu Belediye'ce haczi kabil olmayan paralar ile haczi mümkün olan paraların aynı hesapta toplanması ve birbirine karıştırılmasının tespiti halinde bu durum haczedilmezlik hakkından feragat olarak kabul edilmelidir.
O halde Mahkemece hesap ekstreleri getirtilerek şikayete konu hesaba yatan paraların nitelikleri, mahiyeti ve kaynağı araştırılarak yukarıda açıklanan Yasa maddeleri kapsamında kalıp kalmadığı belirlenmeli, gerektiğinde bilirkişiden rapor alınarak yatan paraların mahiyetleri itibariyle havuz hesabı teşkil edip etmediği veya kamu hizmetinde fiilen

kullanılıyor olmaları halinde (bu olgu belirlendiği taktirde) haczedilemeyeceği değerlendirilmelidir. Bu yönde yapılacak inceleme ile sonuca gidilmesi gerekirken eksik inceleme ile yazılı şekilde karar verilmesi doğru değildir.
2- Makam aracı üzerindeki haczin değerlendirilmesi için yasal düzenlemeler incelendiğinde:
5393 sayılı Belediye Kanunu'nun 15/son maddesinde; "Belediyenin kamu hizmetinde fiilen kullanılan malları ile belediye tarafından tahsil edilen vergi, resim, harç gelirleri haczedilemez" düzenlemesine yer verilmiştir. Bu maddeye göre belediyenin haczedilmezlik şikayetinin kabul edilebilmesi için mahcuzların kamu hizmetinde fiilen kullanılması zorunludur. Borçlu belediyenin kamuya tahsis kararı alması sonuca etkili değildir. İcra ve İflas Kanunu ve takip hukuku ilkelerine göre asıl olan alacaklının alacağına kavuşmasını sağlamak olduğundan, kural olarak borçluların tüm mallarının haczi mümkündür. Bir malın haczedilememesi için yasal düzenlemenin bulunması zorunludur. Haczedilmezlik istisnai bir durum olduğundan, bu yöndeki düzenlemelerin de dar yorumlanması gerekir. Ayrıca, bir üst norm olan Türkiye Cumhuriyeti Anayasası'nın 90/4. maddesi ile de; usulüne uygun olarak yürürlüğe konulmuş temel hak ve özgürlüklerin düzenlendiği milletlerarası antlaşmaların kanun hükmünde olduğu ve uyuşmazlıklarda gözetilmesi gerektiği kuralına yer verilmiştir. Buna göre, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi'ne Ek 1 no'lu Protokol'ün 1. maddesinde;
"... Her gerçek ve tüzel kişi, maliki olduğu şeyleri barışçıl bir biçimde kullanma hakkına sahiptir. Kamu yararı gerektirmedikçe ve Uluslararası Hukukun genel ilkeleri ile hukukun aradığı koşullara uyulmadıkça, bir kimse mülkiyetinden yoksun bırakılamaz ..." hükmü yer almaktadır.
Ek protokol'ün mülkiyet hakkı ile ilgili 1. maddesi, Türkiye Büyük Millet Meclisi'nce onaylanmış ve onaylayan yasada; "... Her hakiki veya hükmi şahıs malların masuniyetine (dokunulmazlığına) riayet edilmesi hakkına maliktir. Herhangi bir kimse ancak amme menfaati icabı olarak ve kanunun derpiş eylediği şartlar ve devletler hukukunun umumi prensipleri dahilinde mülkiyetinden mahrum edilebilir ..." ilkelerine yer verilmiştir.
Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi, 16 Ocak 2007 tarih ve 31277/03 sayılı Kuzu- Türkiye davası hakkındaki kararında, davacının lehine alınan yargı kararının altı yıldır uygulanmaması, bir diğer anlatımla ilama konu borcun borçlu belediyece ödenmemesi nedeniyle, AİHS'nin 6 § 1. ve Ek 1 no'lu Protokol'ün 1. maddelerinin ihlal edildiği sonucuna vararak tazminata hükmetmiş, yine 17 Ocak 2006 tarih ve 13062/03 sayılı Kranta - Türkiye davası ve 18 Ekim 2005 tarih ve 74405/01 sayılı Tütüncü ve Diğerleri - Türkiye davası hakkındaki kararında da aynı sonuca varmıştır.
O halde borçlu belediyeye ait taşınır ya da taşınmaz bir malın haczedilmezliği için o malın fiilen kamu hizmetinde kullanılmasının gerektiği tartışmasızdır. Ancak bir malın fiilen kamu hizmetinde kullanıldığının kabulü için, o malın kamu hizmetinin yürütülebilmesi amacına uygun bulunması gerekir.
Bir aracın, makam aracı olarak kullanılması, onun fiilen kamu hizmetinde kullanıldığı anlamına gelmeyeceği gibi, kamu hizmetinin yürütülebilmesi için Belediye başkanının makam aracının bulunması da gerekmez. Zira belediyelerin görevleri 5393 sayılı Yasa'nın 14. maddesinde açıklanmış olup, bu görevlerin yerine getirilebilmesi için Belediye başkanının makam aracının bulunması zorunlu değildir. Kaldı ki belde sakinlerinin müşterek nitelikteki ihtiyaçlarını karşılamak üzere kurulan, idari ve mali özerkliğe sahip kamu tüzel kişisi olan belediyenin borcu var iken Belediye başkanının makam aracı kullanması yukarıda belirtildiği üzere başta Anayasa'ya ve Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi'ne aykırılık oluşturabileceği gibi kamu vicdanını da rahatsız edecektir.

Öte yandan 237 sayılı Taşıt Kanunu'nun 4. maddesinde kimlere makam aracı verileceği düzenlenmiş olup, Belediye başkanı anılan yasa uyarınca kendisine makam aracı tahsis edilecekler arasında yer almamaktadır.
Bütün bu açıklamalar ışığında, Belediye Başkanının makam aracının haczedilmesinde yasaya aykırılık bulunmadığından bu konudaki haczedilmezlik şikayetinin reddine karar verilmesi gerekirken istemin kabulü yönünde hüküm kurulması isabetsizdir.
SONUÇ: Alacaklı vekilinin temyiz itirazlarının kısmen kabulü ile Mahkeme kararının yukarıda yazılı bentlerde açıklanan nedenlerle İİK'nun 366 ve HUMK'nun 428. maddeleri uyarınca BOZULMASINA, taraflarca HUMK'nun 388/4. (HMK m. 297/ç) ve İİK'nun 366/3. maddeleri gereğince Yargıtay Daire ilamının tebliğinden itibaren ilama karşı 10 gün içinde karar düzeltme isteğinde bulunulabilceğine, 11.05.2015 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.
''Adalet suçu suçluyu değil, sonuna kadar masumiyeti aramaktır''

Benzer Konular (10)

4582

Yanıtlar: 0
Gösterim: 2550

6167

Yanıtlar: 0
Gösterim: 1185