Son İletiler

#1
T.C.
YARGITAY
12. Hukuk Dairesi
                                                                           

ESAS NO   : 2023/2990
KARAR NO: 2024/443



Yukarıda tarih ve numarası yazılı Bölge Adliye Mahkemesince verilen kararın müddeti içinde temyizen tetkiki borçlu tarafından istenmesi üzerine bu işle ilgili dosya daireye gönderilmiş olup, dava dosyası için Tetkik Hâkimi .... tarafından düzenlenen rapor dinlendikten ve dosya içerisindeki tüm belgeler okunup incelendikten sonra işin gereği görüşülüp düşünüldü : 

Temyiz itirazları yerinde değil ise de,
Asıl ve birleşen dosyalarda borçlunun icra mahkemesine başvurusunda, 116 ada 1 parseldeki taşınmazına . İcra Müdürlüğü'nün *** Esas sayılı dosyalarından ve . İcra Müdürlüğü'nün *** Esas sayılı dosyasından haciz konulduğu, taşınmazın haline münasip meskeni olduğunu ileri sürerek haczin kaldırılmasını istediği, İlk Derece Mahkemesince, asıl ve birleşen dosyalarda meskeniyet şikayetinin kısmen kabul kısmen reddi ile şikayete konu taşınmazın satılarak borçlunun haline münasip bir ev alabilmesi için gerekli olan 120.000,00 TL'nin borçluya, artanın hak sahiplerine verilmesine, satışın 120.000,00 TL'den az olmamak üzere yapılmasına karar verildiği, borçlu tarafından istinaf yoluna başvurulması üzerine Bölge Adliye Mahkemesince, istinaf başvurusunun esastan reddine karar verildiği anlaşılmıştır.

İİK'nın 82/1-12. maddesine dayalı olarak haczedilmezlik şikayetinde bulunulabilmesi için, şikayet tarihi itibariyle hukuken geçerli bir haczin varlığı şart olduğu gibi, haczin yargılama süresince de ayakta kalması gerekir. Bu nedenle borçlunun haczedilmezlik şikayetinde bulunması üzerine, öncelikle ve mahkemece re'sen İİK'nın 106. ve 110. maddeleri uyarınca haczin düşüp, düşmediğinin  belirlenmesi gerekir.
 
Öte yandan, taşınmazın usulüne uygun olarak haczedildiğinin kabulü için icra müdürlüğünce haciz kararı verilmesi yeterli olup, haczin geçerliliği ve tamamlanmış sayılması için ayrıca tapu siciline şerh verilmesi zorunlu değildir. Konuya ilişkin tasarruf yetkisi kısıtlamalarının tapu kütüğüne şerh verilebileceğini hükme bağlayan  TMK'nın  1010. maddesi  emredici  nitelikte  olmayıp, aynı  maddenin son fıkrası uyarınca haciz şerhi  verilmekle, taşınmaz üzerinde sonradan kazanılan hakların sahiplerine karşı ileri sürülebilir. Tapuya işlenmesi, haczin kurucu unsuru olmayıp bildirici nitelik taşır. Ne var ki üçüncü kişilere karşı  ileri sürülebilmesi için haczin tapu siciline işlenmesi gerekmektedir.
 
Bu açıklamalar ışığında, İİK'nın 106-110. maddeleri uyarınca haczin düşüp, düşmediği belirlenirken sürenin başlama tarihi olarak icra müdürlüğünce haciz kararının verilme tarihi esas alınmalıdır.

Somut olayda, . İcra Müdürlüğü'nün **** Esas sayılı takip dosyalarında şikayet konusu taşınmaz üzerine 3.06.2021 tarihinde haciz konulduğu, haciz tarihi itibariyle İİK'nın 106. maddesinin yürürlükte olan hükmü uyarınca satış isteme süresinin 1 yıl olduğu, şikayet  tarihi olan 15.11.2021 tarihi  itibarı  ile  haczin  ayakta  ve  geçerli  olduğu; ancak yargılama sırasında alacaklının, bir yıllık sürede dava konusu taşınmaza ilişkin satış talep etmediği, bu nedenle bu dosyalardan taşınmaza tatbik edilen haczin İİK'nın 110/1. maddesi uyarınca  düştüğü anlaşılmıştır.

O halde, İlk Derece Mahkemesince, . İcra Müdürlüğü'nün **** Esas sayılı takip dosyalarından şikayet konu taşınmaza tatbik edilen haciz yargılama sırasında düştüğünden, konusuz kalan şikayetin esası hakkında karar verilmesine yer olmadığına ve 6100 sayılı HMK'nın 331. maddesinin 1. fıkrası uyarınca şikayetin yapıldığı tarihteki tarafların haklılık durumuna göre yargılama giderlerinin takdirine karar verilmek üzere kararın bozulması gerekmiştir.

SONUÇ: Yukarıda yazılı nedenlerle 5311 Sayılı Kanun ile değişik İİK'nın 364/2. maddesinin göndermesiyle uygulanması gereken 6100 Sayılı HMK'nın 373/1. maddesi uyarınca, İzmir Bölge Adliye Mahkemesi 8. Hukuk Dairesinin 1.03.2023 tarih ve 2022/1595 E. - 2023/560  K. sayılı kararının KALDIRILMASINA, Manisa 1. İcra Hukuk Mahkemesinin 26.04.2022  tarih ve 2021/763 E. - 2022/330  K. sayılı kararının BOZULMASINA, peşin alınan harcın istek halinde borçluya iadesine, dosyanın ilk derece mahkemesine, kararın bir örneğinin de Bölge Adliye Mahkemesine gönderilmesine,  17.01.2024 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.
#2
Dava, İİK'nın 16. maddesine dayalı icra memur işlemini şikayete ilişkindir.

.İcra Müdürlüğünün 2020/23531 Esas sayılı dosyasının incelenmesinde; alacaklı davacı tarafından borçlu davalı ve dava dışı borçlular aleyhine başlatılan ilamsız takip kapsamında davalı borçluya ait 2 adet gemi hakkında haciz ve seferden men kararı verildiği, 06/12/2021 tarihli muhtıra ile bu gemilerin 3 aylık seferden men masrafı olan 819.213,30 TL'nin 3 gün içerisinde icra müdürlüğüne depo edilmesi aksi halde seferden men kararının kaldırılacağı hususunun ihtar edildiği, şikayetin 13/12/2021 tarihinde yapılmakla süresinde olduğu anlaşılmıştır.

6102 sayılı TTK'nın 1366. maddesi uyarınca haczedilen gemiler seferden men edilerek muhafaza altına alınır. Seferden men bir muhafaza işlemi olup, haczin doğal bir sonucudur.

İcra İflas Kanunu'nun mahcuz malların muhafazası hakkındaki 88. maddesi uyarınca, taşınır mallar, masrafı peşinen alacaklıdan alınarak muhafaza altına alınır. İcra müdürlüğü tarafından muhafaza giderinin yeterli olmaması durumunda tamamlanması için alacaklıya süre verilmesi gerekir.

Gemilerin haczine ilişkin TTK'nın 1368. maddesi uyarınca; "İcra dairesi, geminin idaresi ve işletilmesi ile bakımı ve korunması için gerekli her türde önlemi alır." İİK'nın 95. maddesi uyarınca ise, "Alacaklı haczedilen malların muhafaza ve idare ve işletilmesi masraflarını istenildiği takdirde peşin vermeğe mecburdur"

Somut olayda, icra müdürlüğünce yapılan muhafaza işlemi nedeniyle her iki tarafın menfaatleri gözönünde bulundurularak üç aylık seferden men günlük ve aylık giderlerinin istendiği, bu miktarın ise Deniz Ticaret Odası tarafından belirlendiği, yapılan işlemlerin açıklanan mevzuat hükümlerine uygun olduğu anlaşılmakla ilk derece mahkemesi kararında isabetsizlik bulunmamaktadır.

Yukarıda açıklanan nedenlerle, dosya içeriğine, toplanan delillere, hükmün dayandığı yasal ve hukuksal gerekçeye, delillerin takdirinde bir isabetsizlik bulunmamasına göre, kararın usul ve yasaya uygun olduğu, davacı vekilinin istinaf başvuru nedenlerinin yerinde olmadığı, kararda kamu düzenine aykırı bir yön de bulunmadığı anlaşılmakla, HMK'nın 353/1-b/1 maddesi uyarınca istinaf başvurusunun esastan reddine karar verilmesi gerekmiştir. (İstanbul BAM 22. HD T:14/03/2023, E:2022/48, K:2023/529 - Yargıtay 12. HD T:19.02.2024, E:2023/4217, K:2024/1457)
#3
Adalet Bakanlığı bir süredir üzerinde çalışılan Biyometrik İmza Yöntemi ile Takip Sistemi'nde (BİOSİS) sona yaklaştı. Denetimli serbestlik kapsamında karakola imza verme zorunluluğu ortadan kalkıyor. Yükümlüler elektronik cihaz ya da telefon üzerinden takip edilebilecek.



Sabah Gazetesi'nden Zübeyde Yalçın'ın haberine göre Dünyada ilk olacak sistem ile denetimli serbestlik kapsamında 300 bin kişinin takibi BİOSİS ile yapılabilecek. Önümüzdeki dönemde ihalesi yapılıp Türkiye genelinde uygulanmasına başlanacak BİOSİS şöyle işleyecek:

DENETİMLİ SERBESTLİK

Denetimli serbestlik tedbirlerinin uygulanmasının kolaylaştırılması için sistem geliştirildi. Elektronik izleme kapsamında halen 4 alanda ünite kullanımı yapılıyor.

Bunlar, konutun terk edilmemesi, belirlenen yerlere gitmek veya belirli alanların terk edilmesinin engellenmesi, alkol kullanımı ve mağdur koruma üniteleri olarak sıralanıyor.

300 BİN YÜKÜMLÜ

Denetimli serbestlik kapsamında halen 300 bin civarında yükümlü bulunmasına karşın elektronik izleme kapasitesi sadece 3 bin kişi. BİOSİS ile 300 bin kişinin elektronik takibi mümkün hale gelecek.

TELEFONA YÜKLENECEK

Yükümlülerin rızaları alınarak, kendilerine ait elektronik cihazlarına sistem yüklenecek. Biyometrik doğrulama yöntemleri ve GPS özellikleri kullanılarak takip yapılacak. Böylece saha personeline de gerek kalmayacak.

UZAKTAN KONTROL

Yükümlülerin elektronik cihazlarına bildirim göndermek suretiyle konumları ve biyometrik verileri istenilen her an kolaylıkla ve çok hızlı bir şekilde tespit edilebilecek.

Takip için yükümlünün bulunduğu yere denetim personeli gönderilmesine gerek kalmayacak. Bu saye de büyük oranda personel tasarrufu da sağlanacak.

KARAKOLA GEREK YOK

Kamu yararına çalışmada yükümlünün yerinde olup olmadığı uzaktan rahatlıkla kontrol edilebilecek. Yükümlünün, polis merkezine gitmesine gerek kalmadan elektronik cihazı üzerinden gerektiği yerde olup olmadığı kontrol edilebilecek.

Belirli bir bölgeye girmemek ve belirlenen bölgeden dışarı çıkamamak yükümlülüğü olan yükümlü ise elektronik cihazı üzerinde kısıtlı bölgeyi görebilecek ve ihlal olmaması için bölgeye girmeyecek.

Kısıtlı bölgeye girmesi veya çıkması durumunda sistem otomatik olarak uyarı verecek.

UYUŞTURUCU KULLANANLAR

Uyuşturucu kullanma, bulundurma ve satma gibi suçları işleyenler de sistemle takip edilebilecek.
#4
Genel İcra Hukuku / İCRANIN İADESİ
Son İleti Gönderen ADEM - 1907 - 15 Nisan 2024, 16:12:24
SELAMLAR , İİK 40 GEREĞİ İCRANIN İADESİNDE İADE ALACAKLISINA VEKALET ÜCRETİ ÖDENİR Mİ? iADE ALACAKLISI'NIN AVUKATI VEKALETİ İADE KARARINDAN  SONRA SUNMUŞ DOSYAYA AYRICA ÖNCESİNDE SUNSA BİLE VEKALET ÜCRETİ TAHAKKUK EDER Mİ? 
#5
Danıştay Onikinci Daire vermiş olduğu bir kararında (Esas: 2016/5625; Karar: 2017/6293; Tarih: 06.12.2017); bilgi edinme başvurularında Devlet memuru olup olmama ayrımı yapılmadan herkesi kapsayan bir başvuru usulü düzenlendiğinden üst makamlara başvuran memura makam atladığı gerekçesiyle ceza verilemeyeceği hükme bağlanmıştır.

Adana 1. İdare Mahkemesinin 06.10.2011 tarihli, E:2010/1614, K:2011/1535 sayılı kararı ile, davacı tarafından, BİMER'e verilen şikayet dilekçelerinde ciddiye alınabilecek iddiaların bulunduğu, idare tarafından bu iddiaların kapsamlı bir şekilde araştırılması gerekirken davacının gereksiz yere amirlerini şikayet ettiği gerekçesiyle cezalandırıldığı, böylece Anayasa ile güvence altına alınan dilekçe hakkının ve BİMER'e şikayet etme hakkının engellenmeye çalışıldığı anlaşıldığından işlemde hukuka uyarlık bulunmadığı gerekçesiyle dava konusu işlemin iptali ile işlem nedeniyle yoksun kalınan parasal hakların ödenmesine karar verilmiştir.

Danıştay Onikinci Dairesinin 11.11.2015 tarihli ve E:2012/1881, K:2015/5887 sayılı kararıyla İdare Mahkemesi kararının onanmasına karar verilmiştir.

Davalı İdare tarafından karar düzeltme isteminin kabulü ile Dairemiz kararının kaldırılarak İdare Mahkemesi kararının bozulmasına karar verilmesi istenilmektedir.

Danıştay dava daireleri ile İdari veya Vergi Dava Daireleri Kurulları tarafından verilen kararların düzeltme yolu ile yeniden incelenebilmeleri 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu'nun 54. maddesinde yazılı sebeplerden birinin varlığı ile mümkündür.

Davalı idarenin kararın düzeltilmesi istemini içeren dilekçede ileri sürdüğü sebepler, 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu'nun 54. maddesinin 1. fıkrasının (c) bendi uyarınca, Dairemiz kararının düzeltilmesini gerektirecek nitelikte bulunduğundan, kararın düzeltilmesi istemi kabul edilerek anılan kararın kaldırılmasından sonra uyuşmazlığın esası yeniden incelendi.

Milli Eğitim Bakanlığı Disiplin Amirleri Yönetmeliği'nde; ilçe teşkilatı bulunmayan merkezlerinde bulunan okul ve merkezlerde görevli müdür başyardımcısı, müdür yardımcısı, öğretmen ve diğer personelin birinci sicil amirinin okul müdürü, ikinci sicil amirinin ise ilgili il milli eğitim müdür yardımcısı yoksa şube müdürü olduğu, hükmüne yer verilmiştir.

Dosyanın incelenmesinden; davacının, hakkında yürütülen disiplin soruşturması sonucunda getirilen teklif doğrultusunda 12.10.2010 tarihli ve 932 sayılı İl Milli Eğitim Müdürü tarafından imzalanan işlem ile 657 sayılı Devlet Memurları Kanunu'nun 125/B-(I) maddesi uyarınca kınama cezası ile cezalandırılması gerekirken tekerrür hükümleri uygulanmak sureti bir derece ağır olan 1/30 oranında aylıktan kesme cezası ile cezalandırılmasına ilişkin işlemin iptali ile işlem nedeniyle yoksun kalınan parasal hakların yasal faizi ile birlikte ödenmesi istemiyle bakılan davanın açıldığı anlaşılmaktadır.

Olayda, davacının 1/30 oranında aylıktan kesme cezasıyla cezalandırılmasına ilişkin 12.10.2010 tarihli ve 932 sayılı işlemin il milli eğitim müdürü tarafından tesis edildiğinin görüldüğü, yukarıda yer verilen mevzuat hükümleri uyarınca, dava konusu işlemi tesis etme hususunda 2. disiplin amiri sıfatıyla yetkili olan il milli eğitim müdür yardımcısının olmama durumunda şube müdürünün yetkili olduğu, işlemin tesis edildiği tarih itibariyle ise, milli eğitim müdür yardımcısının görevi başında bulunduğu anlaşıldığından, ilgili il milli eğitim müdür yardımcısı tarafından tesis edilmesi gerekirken şube müdürü tarafından tesis edilen 12.10.2010 tarihli ve 932 sayılı işlemde yetki yönünden hukuka ve mevzuata uyarlık bulunmamıştır.

Bu durumda; dava konusu işlemde yetki yönünden hukuka uyarlık bulunmadığından İdare Mahkemesi kararının gerekçesi yerinde bulunmamakta ise de, sözü edilen husus sonucu itibarıyla hukuka uygun bulunan kararın bozulmasını gerektirir nitelikte bulunmamıştır.
Bu karar yanında, Bilgi Edinme Değerlendirme Kurulu'nun 06.04.2005 tarih 2005/4 sayılı İlke Kararı bulunmaktadır. Söz konusu ilke kararı aşağıda belirtilmiştir.
" 4982 sayılı Bilgi Edinme Hakkı Kanunu kapsamında kurumlarına bilgi edinme başvurusunda bulunan devlet memurlarının başvurularını" Devlet Memurlarının Şikayet ve Müracaatları Hakkındaki Yönetmelik" hükümlerine göre hiyerarşik silsile yolu ile yapmaları gerekip gerekmediği hususunda uygulamada tereddüde düşülmüş olduğu görüldüğünden 4982 sayılı Kanunun 14 üncü maddesi uyarınca Kurulumuzca;

Bilgi Edinme Hakkı Kanununun bireysel bir hak olan bilgi edinme hakkının kullanılmasını düzenlemesi ve Kanunun 6 ncı maddesinde bilgi edinme başvuruları için Devlet memuru olup olmama ayrımı yapılmadan herkesi kapsayan bir başvuru usulünün belirtilmiş olması nedeniyle Devlet memurları için Kanunda düzenlenen dışında başka bir başvuru usulünün kabul edilmesinin mümkün olmadığına, Devlet memurlarının yaptığı bilgi edinme başvurularında da 4982 sayılı kanunun 6 ncı maddesinde belirlenen başvuru usulünün uygulanması gerektiğine oybirliğiyle karar verilmiştir."

Sonuç olarak; memur bilgi edinme talebini silsile yolu ile yapmaz, yapmaması durumunda disiplin cezası ile karşılaşmaz.
#6
7499 sayılı "Ceza Muhakemesi Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun" 12.03.2024 tarihli ve 32487 sayılı Resmî Gazete'de yayımlanmıştır.

Yasa değişikliği ile 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu ve 2004 sayılı İcra İflas Kanunu ile bazı kanunlarda düzenleme yapılarak kanun yolları bakımından gün olarak belirlenen sürelerin hafta ve ay şeklinde değiştirilmiştir. İtiraz, istinaf ve temyiz başvuru süresi gerekçeli kararın tebliğinden itibaren iki hafta olarak belirlenmiştir. Başvuru sürelerinin yeknesaklaştırılmasını sağlayan bu düzenlemelerde öne çıkan başlık; ceza yargılamasında süre tutum dilekçesi uygulamasının kaldırılması olmuştur.

2004 sayılı İcra ve İflas Kanunu'nda yapılan birtakım değişiklikler:
• Sürelerin başlama ve bitmesi maddesine ekleme yapılmış, süre hafta olarak belirlenmiş ise başladığı güne son hafta içindeki karşılık gelen günde bitecektir.
• Tasdik veya ret kararına karşı borçlu ve tasdik duruşması sırasında itirazda bulunmuş olan alacaklılar tebliğ tarihinden itibaren iki hafta içinde istinaf yoluna, istinaf incelemesi üzerine verilen karara karşı da tebliğ tarihinden itibaren iki hafta içinde temyiz yoluna başvurabilecektir.
• Bölge Adliye Mahkemesi hukuk dairelerince verilen ve miktar veya değeri elli sekiz bin sekiz yüz Türk lirasını geçen nihai kararlara karşı tebliğ tarihinden itibaren iki hafta içinde temyiz yoluna başvurulabilecektir.

4721 sayılı Türk Medeni Kanunu'nda yapılan birtakım değişiklikler:
• Kesinleşmiş hapis cezasının infazı amacıyla ceza infaz kurumunda bulunan ergin bir kişi ancak kendi isteğiyle kısıtlanabilecek veya kendisine kayyım atanacaktır.
• Toplam beş yıl veya daha fazla kesinleşmiş hapis cezasına mahkum ergin kişi isteği bulunmasa dahi kişiliğinin veya malvarlığının korunması bakımından gerekli görülmesi hâlinde kısıtlanabilecektir.
• Vesayet makamının karar vermeden önce hükümlüyü dinleme zorunluluğu getirilmiştir.
• Akıl hastalığı veya akıl zayıflığı sebebiyle kısıtlamaya karar verilebilmesi için resmi sağlık kurulu raporunun tanzimi için gereklilik bulunması halinde Kanun'un 436. madde hükmü uygulanacaktır.
• Mahkeme tarafından hekim ön raporu üzerine verilen yerleştirme kararına karşı ilgili veya yakınları tarafından on gün içinde itiraz yoluna başvurulabilecektir.

1.Toplam beş yıldan az olan hapis cezasının infazına bağlı olarak verilen kısıtlama kararları bakımından kişinin isteminin bulunması,
2.Toplam beş yıl veya daha fazla kesinleşmiş hapis cezasının infazına bağlı olarak verilen kısıtlama kararları bakımından kişinin talebi üzerine kişiliğinin veya malvarlığının korunması sebebinin ortadan kalkması, şartlarının varlığı halinde hapis hâlinin devamı süresince vesayeti sona erdirilebilecektir.

5237 sayılı Türk Ceza Kanunu'nda yapılan birtakım değişiklikler:
• Adli para cezasının bir gün karşılığı olan miktar en az yüz ve en fazla beş yüz Türk Lirası olarak belirlenmiştir.
• Örgüte üye olmamakla birlikte örgüt adına suç işlemek, ayrı bir suç olarak düzenlenmiştir.
• Örgüte üye olmamakla birlikte örgüt adına suç işleyen kişi, ayrıca beş yıldan on yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılacaktır.

5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu'nda yapılan birtakım değişiklikler:
• Yakalama, tutuklama işleminin yanı sıra adli kontrol işlemine de karşı Kanunda öngörülen başvuru imkânlarından yararlandırılmayan kişiler, maddi ve manevi her türlü zararlarını, Devletten isteyebilecektir.
• Ayrıca Konutunu terk etmemek veya uyuşturucu, uyarıcı veya uçucu maddeler ile alkol bağımlılığından arınmak amacıyla hastaneye yatmak dâhil, tedavi veya muayene tedbirlerine tâbi olmak ve bunları kabul etmek şeklindeki adli kontrol yükümlülükleri uygulandıktan sonra haklarında kovuşturmaya yer olmadığına veya beraatlerine karar verilenler de tazminat isteyebileceklerdir. Ayrıca karar veren merciler ilgiliye tazminat hakları bulunduğunu bildireceklerdir.
• Suç soruşturması veya kovuşturması sırasında Kanuna uygun olarak yakalandıktan veya tutuklandıktan sonra haklarında kovuşturmaya yer olmadığına veya beraatlerine karar verilen, mahkûm olup da gözaltı ve tutuklulukta geçirdiği süreleri, hükümlülük sürelerinden fazla olan veya işlediği suç için kanunda öngörülen cezanın sadece para cezası olması nedeniyle zorunlu olarak bu cezayla cezalandırılan, konutunu terk etmemek veya uyuşturucu, uyarıcı veya uçucu maddeler ile alkol bağımlılığından arınmak amacıyla hastaneye yatmak dâhil, tedavi veya muayene tedbirlerine tâbi olmak ve bunları kabul etmek şeklindeki adli kontrol yükümlülükleri uygulandıktan sonra haklarında kovuşturmaya yer olmadığına veya beraatlerine karar verilen (CMK 141/1 (e), (f) ve (l) bentleri) kişiler bakımından tazminat istemleri Tazminat Komisyonu tarafından karara bağlanacaktır.
• Hükmün açıklanmasının geri bırakılması kararı verilmesi durumunda müsadereye ilişkin hükümlerinin uygulanması konusu açıklığa kavuşturulmuştur.
• Sanığın kabul etmemesi halinde hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına karar verilmeyeceği hükmü kaldırılmıştır.
• Hükmün açıklanmasının geri bırakılması kararına karşı istinaf kanun yoluna başvurulabilecektir. Hükmün açıklanmasının geri bırakılması kararının ilk derece mahkemesi sıfatıyla bölge adliye mahkemesi veya Yargıtay tarafından verilmesi halinde temyiz yoluna gidilebilecektir.
• Kaçak sanık hakkında daha önce sorgusu yapılmamış ise, mahkumiyet kararının yanı sıra ceza verilmesine yer olmadığı kararı da verilemeyecektir.
• Basit yargılama usulünde itiraz üzerine, itiraz, itirazı veren Mahkeme dışındaki tevzi kriterlerine göre belirlenen asliye ceza mahkemesi tarafından incelenecektir. Yargılama giderlerine, vekalet ücretine veya maddi hataya ilişkin itiraz olması halinde yine basit yargılama usulü kapsamında hata giderilecek ve sanığın indirimi korunacaktır.
• İstinaf kanun yoluna başvuru süresi hükmün gerekçesiyle birlikte tebliğ edildiği tarihten itibaren iki hafta içinde yapılacaktır.
• Temyiz kanun yoluna başvuru süresi hükmün gerekçesiyle birlikte tebliğ edildiği tarihten itibaren iki hafta içinde yapılacaktır.
• Cumhuriyet savcısı temyiz dilekçesinde, temyiz isteğinin sanığın yararına veya aleyhine olduğunu açıkça belirtecektir.
• Kanun'un 22. maddesi ile Ceza Muhakemesi Kanunu'nda yapılan değişikliklerin yürürlük tarihleri belirlenmiştir.
 
6384 sayılı Avrupa İnsan Hakları Mahkemesine Yapılmış Bazı Başvuruların Tazminat Ödenmek Suretiyle Çözümüne Dair Kanun'un adı Tazminat Komisyonunun Görevleri ile Çalışma Usul ve Esasları Hakkında Kanun olarak değiştirilmiş olup Kanun'da yapılan birtakım değişiklikler;
• Ceza hukuku kapsamındaki soruşturma ve kovuşturmalar ile özel hukuk ve idare hukuku kapsamındaki yargılamaların makul sürede sonuçlandırılmadığı iddiasıyla manevi tazminat ile 4/12/2004 tarihli ve 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanununun 142. maddesinin ikinci fıkrası uyarınca koruma tedbirleri nedeniyle oluşan maddi ve manevi her türlü zararın tazmini istemleri Kanun kapsamına alınmıştır.
• Komisyonun müracaatın ve ispat belgelerinin değerlendirilmesinde ve verilecek tazminat miktarının saptanmasında, gerekli gördüğü araştırmaları yapmaya veya üyelerden birine yaptırmaya ya da Cumhuriyet başsavcılıklarından bilirkişi incelemesi yapılmasını talep etmeye yetkili olduğu, ayrıca komisyonun giderlerinin, Bakanlık bütçesinden karşılanacağı düzenlenmiştir.
• Avrupa İnsan Hakları Mahkemesine başvurmuş olanların Komisyona yapacağı müracaat bakımından müracaatın elektronik ortamda da yapılabilmesine imkân tanınmıştır.
• Kanun ile yargılamaların makul sürede sonuçlandırılmadığı iddiasıyla yapılacak müracaatın şekli ve süresi ayrıca koruma tedbirleri nedeniyle tazminat istemine ilişkin usul ve esaslar düzenlenmiştir.
• Ceza hukuku kapsamındaki soruşturma ve kovuşturmalar ile özel hukuk ve idare hukuku kapsamındaki yargılamaların makul sürede sonuçlandırılmadığı iddiasıyla manevi tazminat istemleri bakımından;
a) Bu maddenin yürürlüğe girdiği tarih itibarıyla Anayasa Mahkemesinde inceleme süreci devam eden bireysel başvuruların, başvuru yollarının tüketilmemesi nedeniyle verilen kabul edilemezlik kararının tebliğinden itibaren,
b) Anayasa Mahkemesinin incelemenin sürdürülmesini haklı kılan bir neden görülmediği gerekçesiyle düşme kararı verdiği bireysel başvuruların, bu maddenin yürürlüğe girdiği tarihten veya düşme kararının tebliğinden itibaren,
c) Anayasa Mahkemesinin incelemenin sürdürülmesini haklı kılan bir neden görülmediği gerekçesiyle verdiği düşme kararı üzerine veya 10/10/2023 tarihinden itibaren doğrudan Avrupa İnsan Hakları Mahkemesine yapılan başvuruların, bu Mahkemenin münhasıran iç hukuk yollarının tüketilmemiş olması gerekçesine dayanan kabul edilemezlik kararının tebliğinden itibaren, üç ay içinde yapılacak müracaat üzerine Komisyon tarafından inceleneceği hüküm altına alınmıştır.
• Komisyona, Ceza Muhakemesi Kanunu'nun 142. maddesinin ikinci fıkrası kapsamındaki istemler bakımından 1.6.2024 tarihinden sonra müracaat edilebileceği düzenlenmiştir.

6698 sayılı Kişisel Verilerin Korunması Kanunu'nda yapılan birtakım değişiklikler;
• Özel nitelikli kişisel verilerin işlenmesi yasağının istisnaları düzenlenmiştir.
• Kişisel verilerin yurt dışına aktarılması düzenlemesi değiştirilmiştir.
• Kurulca verilen idari para cezalarına karşı, idare mahkemelerinde dava açılabileceği düzenlenmiştir.
#7
Genel İcra Hukuku / Kambiyo Senetlerine Özgü Haciz...
Son İleti Gönderen Özgür KOCA - 02 Nisan 2024, 16:06:55
T. C.
Y A R G I T A Y
1 2 .    H U K U K    D A İ R E S İ



Esas    No   : 2022/9837
Karar No   : 2023/2523



Taraflar arasındaki şikayet uyuşmazlığından dolayı yapılan inceleme sonunda İlk Derece Mahkemesince; şikayetin reddine karar verilmiştir.

Kararın şikayetçi mirasçılar tarafından istinaf edilmesi üzerine Bölge Adliye Mahkemesince başvurunun esastan reddine hükmedilmiştir.

Bölge Adliye Mahkemesi kararı şikayetçi mirasçılar tarafından temyiz edilmekle; kesinlik, süre, temyiz şartı ve diğer usul eksiklikleri yönünden yapılan ön inceleme sonucunda, temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten ve Tetkik Hâkimi ... tarafından hazırlanan rapor dinlendikten sonra dosyadaki belgeler incelenip gereği düşünüldü:

I. ŞİKAYET
Şikayetçi borçlu mirasçılar şikayet dilekçesinde; murisleri hakkında başlatılan kambiyo senetlerine özgü haciz yoluyla takipte faiz oranının reeskont avans faizi üzerinden hesap edilmesi gerektiğini, alacaklı tarafça sözleşmeye dayalı olarak faiz talep edilmiş ise de sözleşmede açıkça kambiyo senetlerinin hangileri olduğunun yazılması zorunlu olup somut olayda senetlerin sözleşmeye sonradan eklendiğini, Yargıtay içtihatlarına göre takibin başladığı tarihte temerrüt faiz oranlarının belirlenmesi, istenebilecek en fazla faiz oranının hesaplanması gerektiğini, bu durumda Merkez Bankasınca belirlenecek faiz oranları üzerinden hesap yapılması gerekirken dosya kapak hesabında faizin yıllık %180 olarak hesaplanmasının yerinde olmadığını, alacaklının TMK'nın 2. maddesine aykırı olarak hem sözleşme düzenlediğini, hem de sözleşmeye ek olarak senet tanzim edip cezai şart dahi koyduğunu, davalı tarafından dosyaya sunulan takip dayanağı sözleşmede yazılı faiz oranının TBK'nın 120. maddesi kapsamında değerlendirilmesi gerektiğini belirterek takip dosyasında işletilen ve işleyecek olan fahiş faiz oranının iptali ile dosyanın bilirkişiye gönderilmesini talep etmişlerdir.


II. CEVAP
Şikayet edilen alacaklı cevap dilekçesinde; takibin 07.07.2001 tarihinde satış sözleşmesine dayalı olarak başlatıldığını, ödeme emrinde 1.196.000.000,00 TL asıl alacağın takip tarihinden itibaren işleyecek yıllık %180 oranında faizi ile tahsilinin istendiğini, borçlu tarafından takip tarihinden sonra işleyecek faiz oranına yönelik herhangi bir itirazda bulunulmadığını, takibin mevcut hali ile kesinleştiğini, alacaklı ile borçlu arasında yapılmış olan bono dışındaki anlaşmada öngörülen faiz oranının anlaşmanın tarafları için bağlayıcı olduğunu, nitekim 3095 Sayılı Kanunun 2. maddesinde sözleşme ile yasal faizin aksinin kararlaştırılabileceğinin hüküm altına alındığını, yerleşik Yargıtay kararlarında sözleşmede öngörülen faiz oranının uygulanabilmesi için aranan şartların olayda mevcut olduğunu, sözleşmede ödeme bedelini gösteren bonoya açıkça atıf yapıldığını, bononun vade ve tanzim tarihleri ile miktarı belirtilmek suretiyle açıklaması yapılmış olduğundan temel ilişkiyi oluşturan satış sözleşmesinde belirlenen faiz oranının taraflar için bağlayıcı ve geçerli olduğunu, tacir konumunda olduğundan ticari işlerde faiz oranının serbestçe belirlenmesinin mümkün olduğunu belirterek davanın reddine karar verilmesini istemiştir.


III. İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI
İlk Derece Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararı ile; takip dayanağının satış sözleşmesi ve bono olup taraflar arasında ticari bir ilişkinin bulunduğunu, sözleşmede vade tarihinde muaccel olacak alacaklar için sözleşme tarihinden itibaren aylık %15 gecikme faizinin ödeneceğinin kararlaştırıldığını, ödeme emrinin takip borçlusuna tebliği üzerine süresinde herhangi bir itiraz yapılmaksızın takibin dolayısıyla takip sonrası işletilecek faiz oranının kesinleştiğinin anlaşıldığını, bu durumda taraflar arasındaki akdi faiz oranının talep edilmesinde usul ve yasaya aykırılık görülmediğini gerekçe göstererek davanın reddine karar verilmiştir.
 
IV. İSTİNAF
A. İstinaf Yoluna Başvuranlar
İlk Derece Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde şikayetçi mirasçılar istinaf başvurusunda bulunmuştur.

B. İstinaf Sebepleri
Şikayetçi mirasçılar istinaf dilekçesinde; şikayet dilekçesinde ileri sürdüğü hususları tekrar ederek TBK'nın 120.madde hükmü değerlendirilmeden, bilirkişi raporu alınmadan hüküm kurulmasının isabetsiz olduğu gerekçesi ile İlk Derece Mahkemesi kararının kaldırılmasını talep etmiştir.

C. Gerekçe ve Sonuç
Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararı ile; şikayetçi borçluların murisi hakkında kambiyo senetlerine özgü haciz yoluyla icra takibi başlatıldığını, 15.08.2001 ve 15.08.2002 tarihli bonolar ile satış sözleşmesinin takibin dayanağı belgeler olarak takip talebine eklendiğini, sözleşmeye atıfta bulunularak aylık %15 faiz oranı üzerinden işleyecek faiz talebinde bulunulduğunu, takibin bu haliyle kesinleştiğini, murisin ölümünden sonra takibin şikayetçi mirasçılara yöneltildiğini, takip tarihinden itibaren yürütülmesi istenen işleyecek aylık %15 faiz oranının, yasal ya da ticari temerrüt faiz oranına denk gelmediğini, bu durumda takip tarihinden sonraki dönem için işleyecek faizin belirlenmesinde değişen oranlarda avans faiz oranlarına göre hesaplama yapılmasının mümkün olmadığını; kesinleşen (aylık %15) yıllık %180 faiz oranının esas alınması gerektiği gerekçesi ile şikayetçi borçlu mirasçıların istinaf başvurusunun esastan reddine karar verilmiştir.

V. TEMYİZ
A. Temyiz Yoluna Başvuranlar
Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde şikayetçi borçlu mirasçılar temyiz isteminde bulunmuştur.

B. Temyiz Sebepleri
Şikayetçi borçlu mirasçılar temyiz dilekçesinde; şikayetin süresiz şikayet olarak ileri sürülmesinin mümkün olduğunu, faize dair itirazlarının kamu düzenine ilişkin olduğundan her zaman ileri sürülmesinin mümkün olduğunu ileri sürerek Bölge Adliye Mahkemesinin kararının bozulmasını talep etmişlerdir.

C. Gerekçe
1. Uyuşmazlık ve Hukuki Nitelendirme
Uyuşmazlık, kambiyo senetlerine özgü haciz yoluyla icra takibinde talep edilen akdi faiz oranına ilişkin şikayete ilişkindir.

2. İlgili Hukuk
TTK md. 8, TBK md. 88 ve 120

3. Değerlendirme
1.Bölge Adliye Mahkemelerinin nihai kararlarının bozulması 6100 sayılı Kanun'un 371 inci maddesinde yer alan sebeplerden birinin varlığı hâlinde mümkündür.

2. Temyizen incelenen karar, tarafların karşılıklı iddia ve savunmalarına, dayandıkları belgelere, uyuşmazlığa uygulanması gereken hukuk kuralları ile hukuki ilişkinin nitelendirilmesine, dava şartlarına, yargılama ve ispat kuralları ile kararda belirtilen gerekçelere göre usul ve kanuna uygun olup şikayetçi borçlu mirasçıların temyiz dilekçesinde ileri sürülen nedenler kararın bozulmasını gerektirecek nitelikte görülmemiştir.



VI. KARAR
Açıklanan sebeplerle;

Temyiz olunan Bölge Adliye Mahkemesi kararının 5311 sayılı Kanunun ile değişik İİK'nın 364/2. maddesi göndermesiyle uygulanması gereken 6100 sayılı HMK'nın 370. maddeleri uyarınca ONANMASINA,

Alınması gereken 179,90 TL temyiz harcından, evvelce alınan harç varsa mahsubu ile eksik harcın temyiz edenden tahsiline,

Dosyanın İlk Derece Mahkemesine, kararın bir örneğinin Bölge Adliye Mahkemesine gönderilmesine,

11.04.2023 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.
#8
İhale katılımcısı Ü. Ünal  04/08/2023  tarihli dilekçesi ile, müdürlük dosyasından 03/08/2023 tarihinde yapılan ihalede sehven 507.001.000,00 TL teklif verdiğini, bedelin sehven  verilmesi neticesinde  teminatın tarafına iadesini  talep etmiş ise de  ihalenin feshedilmesi halinde teminatın iadesi mümkün olup, aksi halde  İİK'nın 115/2-3.maddesinde belirtildiği üzere ihale alıcısının en yüksek teklifi verip de süresi içinde ihale bedelini yatırmaması hâlinde, alınan teminatın iade edilmeyip öncelikle satış masraflarından düşülmek üzere alacaklarına mahsuben hak sahiplerine ödenmesi gerekmektedir (Sakarya BAM 8. HD. T:28/02/2024, E:2023/1758, K:2024/356-Kesin Karar).
#9
T.C.
ADALET BAKANLIĞI
Hukuk İşleri Genel Müdürlüğü
Bilirkişilik Daire Başkanlığı
Sayı : E-80584529-650[650.04.7.2019]-7/6092
Konu : Bilirkişilik Temel Eğitimi


KOCAELİ BAROSU BAŞKANLIĞINA

İlgi : 21.2.2024 tarihli ve E-61442642-799-1241 sayılı yazınız.
26.02.2024

 İlgi yazı ile bilirkişilik temel eğitimlerinin düzenlenmesinin mümkün olup olmadığı ve ne zaman düzenlenebileceği hususunda bilgi talebinde bulunulduğu anlaşılmıştır.

 3.8.2017 tarihli ve 30143 sayılı Resmi Gazete'de yayımlanarak yürürlüğe giren Bilirkişilik Yönetmeliğinin "Eğitim kuruluşlarına izin verilmesi" başlıklı 33 üncü maddesinin iptali istemiyle Bakanlığımız aleyhine açılan davada, Danıştay Onuncu Dairesinin 26.11.2020 tarihli ve E:2017/2621, K:2020/5474 sayılı kararı ile dava konusu maddenin iptaline karar verilmiştir. Bu karar, temyiz incelemesi sonucunda Danıştay İdari Dava Daireleri Kurulunun 14/02/2022 tarihli ve E:2021/1632, K:2022/452 sayılı kararı ile onanarak kesinleşmiştir.

 İdari Yargılama Usulü Kanunun "Kararın Sonuçları" başlıklı 28 inci maddesi çerçevesinde iptal kararı gereği göz önünde bulundurularak Bilirkişilik Yönetmeliğinde değişiklik yapılmasına yönelik çalışmalar devam etmektedir. Söz konusu çalışmaların tamamlanmasının ardından bilirkişilik temel eğitimlerine başlanacaktır.
 
 Bilgilerini rica ederim.

 Abdulkadir KUTLUK
 Hâkim
 Bakan a.
 Daire Başkan
#10
T.C.
YARGITAY
12. HUKUK DAİRESİ

Esas No       : 2023/1857
Karar No      : 2023/3305




Yukarıda tarih ve numarası yazılı Bölge Adliye Mahkemesince verilen kararın müddeti içinde temyizen tetkiki davacılar ile davalılardan Çiğdem Z. tarafından istenmesi üzerine bu işle ilgili dosya daireye gönderilmiş olup, dava dosyası için Tetkik Hakimi Yeliz Aziz tarafından düzenlenen rapor dinlendikten ve dosya içerisindeki tüm belgeler okunup incelendikten sonra işin gereği görüşülüp düşünüldü :

1- Davacı hissedarların temyiz isteminin incelenmesinde;

Tarafların karşılıklı iddia ve savunmalarına, dayandıkları belgelere, temyiz olunan Bölge Adliye Mahkemesi kararında yazılı gerekçelere göre yerinde bulunmayan temyiz itirazlarının REDDİNE,

2- Davalı ihale alıcısı Çiğdem Z.'in temyiz isteminin incelenmesinde;

Davacı hissedarların Sulh Hukuk Mahkemesine başvurularında, sair fesih iddiaları ile beraber, satış ilanının davacılara usulüne uygun tebliğ edilmediğini ileri sürerek, tapunun 7 ve 12 parselinde kayıtlı taşınmazlara ilişkin 19.01.2022 tarihinde gerçekleşen ihalelerin feshini talep ettikleri, İlk Derece Mahkemesince, davanın reddi ile davacılar aleyhine ihale bedellerinin % 1'i oranında para cezasına hükmedilmesine karar verildiği, kararın davacı hissedarlar ile davalı ihale alıcısı tarafından istinaf edilmesi üzerine Bölge Adliye Mahkemesince, davacılar Ergun T., Feridun T., Ferruh T. ve Kevser T.'nün istinaf başvurularının kabulü ile İlk Derece Mahkemesi kararı kaldırılarak yeniden hüküm kurulmak suretiyle, adı geçen davacıların ihalenin feshi talebinin kabulüne ve dava konusu taşınmazların ihalelerinin feshine, diğer davacıların ihalenin feshi taleplerinin reddi ile bu davacılar aleyhine dava konusu ihale bedellerinin % 1'i oranında para cezasına hükmedilmesine, davaları reddedilen bu davacıların istinaf başvurularının ise esastan reddine karar verildiği, kararın davacı hissedarların tamamı ile davalı ihale alıcısı tarafından temyiz edildiği görülmüştür.

Bölge Adliye Mahkemesince bir kısım davacının istinaf başvurusunun kabulü; dava konusu satış dosyasında davacı hissedarlardan Ergun T., Feridun T., Ferruh T. ve Kevser T. adına çıkartılan satış ilanı ve kıymet takdir raporu tebligatlarının, ihale olunan taşınmazlarda paydaş olan diğer hissedar Seher T. imzasına tebliğ edilmesi nedeniyle adı geçen hissedarlarla diğer hissedar Seher T. arasında menfaat çatışması bulunduğu kabul edilerek hasım konumunda bulunan Seher T.'ye yapılan satış ilanı tebliğ işlemlerinin usulsüz olduğu gerekçesine dayandırılarak, İİK'nın 127. maddesi gereğince bu davacılar yönünden davanın kabulüne hükmedildiği anlaşılmıştır.

7201 sayılı Tebligat Kanunu'nun 39. maddesinde; "Bu kanun hükümlerine göre kendilerine tebliğ yapılması caiz olan kimselerin o davada hasım olarak alakaları varsa muhatap namına kendilerine tebliğ yapılamaz" hükmüne yer verilmiştir. Bu düzenleme gereğince kendisine tebligat çıkarılan kişi ile, bu kişi adına tebligatı alan arasında menfaat çatışmasının bulunması halinde, tebliğ işleminin hasma tebliğ nedeniyle TK'nun 39. maddesi hükmüne aykırı olmakla usulsüz olduğundan bahsedilecektir.

Ancak ortaklığın giderilmesi davaları, müşterek veya iştirak halinde mülkiyete tabi menkul ya da gayrimenkul mallardaki ortaklığın sona erdirilmesine ilişkindir ve bu davalarda usul hukukunun öngördüğü anlamda bir husumet bulunmayıp, her paydaşın payı oranında davanın sonucu üzerinde hakkı vardır. Bu cümleden olmak üzere somut uyuşmazlığın incelenmesinde; Ergun T., Feridun T., Ferruh T., Kevser T. ve Seher T.'nün, ortaklığın giderilmesi davasında davalı tarafta yer alan Celal T.'nün mirasçıları oldukları, adı geçenlerin, ihalenin feshi davasında da aynı tarafta davacı olarak yer aldıkları, alacaklı ya da borçlu sıfatlarının da bulunmadığı anlaşılmakla, buna göre davacılar Ergun T., Feridun T., Ferruh T. ve Kevser T. ile adı geçenlere çıkartılan satış ilanı tebligatlarını alan davacı Seher T. arasında menfaat çatışmasının bulunduğundan söz edilemez.

O halde Bölge Adliye Mahkemesince; davacılar Ergun T., Feridun T., Ferruh T. ve Kevser T.'ye çıkartılan satış ilanı tebligatlarının, TK'nun 16. maddesi gereğince usulüne uygun olduğunun kabulü ile sair fesih iddiaları da yerinde olmadığından, adı geçenler yönünden de istinaf başvurularının esastan reddine hükmedilmesi gerekirken, yazılı şekilde hüküm tesisi isabetsizdir.

SONUÇ : Davalı ihale alıcısının temyiz itirazlarının kabulü ile, İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 23. Hukuk Dairesinin 07.11.2022 tarih ve 2022/2207 E. - 2022/2451 K. sayılı kararının 5311 sayılı Kanun ile değişik İİK'nın 364/2. maddesi göndermesiyle uygulanması gereken 6100 sayılı HMK'nın 373/2. maddeleri uyarınca BOZULMASINA, yatırılan temyiz peşin harcının istek halinde yatıranlara iadesine, dosyanın Bölge Adliye Mahkemesine gönderilmesine, 11.05.2023 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.