..::Forum Adalet::..

İCRA VE İFLAS HUKUKU => Genel İcra Hukuku => Konuyu başlatan: Deniz034 - 20 Mart 2018, 23:30:41

Başlık: IIK Ve Aatuhk’nunda Hazce İştirak Hükümleri
Gönderen: Deniz034 - 20 Mart 2018, 23:30:41
IIK Ve Aatuhk'nunda Hazce İştirak Hükümleri

Özet
Kamu alacaklarının güvence altına alınmasını sağlayan ve vergi icra hukuku olarak adlandırılan 6183 sayılı AATUHK 21 ve 69 maddelerinde yer alan düzenlemelerin açık bir şekilde ve doğru olarak algılanmasını sağlayabilmek için öncelikle 6183 sayılı kanunun genel hükümler içeren 2004 sayılı İİK nun atıf yapılan madde hükümlerinin uygulamada nasıll işlev üstlendiği ve nasıl uygulandığının da açıklığa kavuşturulması


İİK VE AATUHK'NUNDA HAZCE İŞTİRAK HÜKÜMLERİ

GİRİŞ

Kamu alacaklarının güvence altına alınmasını sağlayan ve vergi icra hukuku olarak adlandırılan 6183 sayılı AATUHK 21 ve 69 maddelerinde yer alan düzenlemelerin açık bir şekilde ve doğru olarak algılanmasını sağlayabilmek için öncelikle 6183 sayılı kanunun genel hükümler içeren 2004 sayılı İİK nun atıf yapılan madde hükümlerinin uygulamada nasıll işlev üstlendiği ve nasıl uygulandığının da açıklığa kavuşturulması gerekmektedir.
Bu hususların açıklığa kavuşturulması için 6183 sayılı kanunun iştirak hükümlerinin düzenlendiği 21 ve 69 maddelerinin açıklanmasından önce her iki kanundaki katılım hükümlerinin birlikte irdelenmesi gerekmektedir.
Asıl olarak verginin kanuniliği ilkesi gereği vergi hukukunda her ne kadar kıyas yasağı ilkesi geçerli olması ile birlikte özel hükümler içeren vergi icra hukukuna, atıf yapılmadığı sürece genel hükümlerin uygulanmasına olanak bulunmamaktadır. Ancak ve bu bağlamda vergi hukukunun icrasını seri ve güvenilir bir biçimde sağlamak üzere atıf yapılan genel hukuk kurallarının uygulanmasına yasa koyucu tarafından izin verilmiştir.
Genel hükümler içeren 2004 sayılı İİK hükümlerine göre borçlusuna ait bir malı daha önce haczettiren alacaklı ya da alacaklıların bu hacze, aynı borçlunun diğer alacaklılarının hangi koşullarda iştirak edebileceklerine ilişkin usul ve esaslar icra ve iflas kanun 100,101 ve 268 maddeleri ile özel hükümler içeren ve bir kamu hukuku olan 6183 sayılı AATUHK'unun 21 ve 69 uncu maddelerindedüzenlenmiştir.[1]
A- 2004 SAYILI İCRA İFLAS HUKUKUNDA İŞTİRAK HÜKÜMLERİ
Haczedilen malların sayılması ile elde edilen bedele katılma (iştirak) hakkında çeşitli hukuk sistemleri birbirinden farklı çözüm şekilleri benimsemişlerdir.[2] [3]Bu bağlamda konunun daha iyi anlaşılması bakımından farklı çözüm şekillerini benimseyen hukuk kuralarının hangi kurallar ve ne şekilde uygulama alanı bulduklarına bakmak gerek.
a- İsviçre Hukukunda;
İsviçre hukuku, Borçlunun malları üzerine tatbik edilen hacze iştiraki, adeta bir grup sistemi şeklinde kabul etmiştir. Bu sistemde, alacağı muaccel olan alacaklı borçlunun mallarına tatbik etmiş olduğu hacze,alacağı muaccel ve nizalı olmayan diğer alacaklılar,ancak ilk haciz tarihinden itibaren otuz gün içinde bu ilk hacze iştirak edebilirler.
İlk haczi koyduran alacaklı, otuz gün geçmeden satış isteyemez. Otuz günden sonraki haciz istemleri, ikinci alacaklıların oluşturacağı grubu oluşturur, birinci alacaklılar gurubu alacaklarını almadan, ikinci gurup alacaklılara her hangi bir şekilde pay verilmez, bu sistemde alacaklıya, haczedilen mal üzerinde mutlak ve münhasır bir rüçhan hakkı tanınmamıştır. Tam Tersine, diğer alacaklılar, ayni hacze belirli koşullar altında katılabilme olanağına sahiptirler.
b- Alman ve Avusturya Hukukunda;
Alacaklısı tarafından borçlunun mallarına ilk önce haciz koyduranın lehine haczedilen mal üzerinde, haciz tarihinden itibaren bir tür rehin hakkı meydana getirir ve bu nedenle, kendisinden sonra gelen alacaklılar bu hacze iştirak etme hakkına sahip değildirler.
Bu bağlamda mahçuz mallar üzerine ilk haczi koyduran alacaklı, öncelikli ( imtiyazlı ) alacak hakkına sahip olur. Dolayısıyla hacze katılmayı ( iştiraki ) reddeden sistem; alacakta öncelik, ilk teşebbüs edene ait olma ilkesine dayanır.
c- Fransız Hukukunda;
Alman Hukuk düzenlemesinin tam tersi olarak, her hangi bir alacaklısı tarafından haczedilen borçlunun mallarının, diğer bütün alacaklıların ortak rehni olduğu esasından hareket edilmiş, bir alacaklının koyduğu hacze, diğer bütün vadesi gelmiş alacaklıların katılabilecekleri kuralı benimsenmiştir. Bu sistem daha adaletli bütün alacaklıların eşitlik ilkesi çerçevesinde alacaklarını alabilme ilkesine dayanmaktadır.
Türk Hukukunda ise, nisbeten İsviçre Hukukundaki sisteme benzer bir sistem kabul edilmiş olmakla beraber, oradaki gurup sisteminden ayrılınmış ve hacze katılma; kabul edilen koşullarla, İsviçre Hukukundan daha dar tutulmuştur.
İcra ve İflâs Kanunumuzun 100 üncü maddesi ile kabul edilen sisteme göre alacağı, haczi koyduran alacaklının alacağından evvel doğmuş olan alacaklı, bu hususu yasanın öngördüğü belirli vasıtalarla isbat ederek, hacze ayni derecede katılabilir.

I- Hacze adi takipli katılma koşulları

1- Hacze iştirak etmek isteyen alacaklı, borçlusuna karşı icra takibinde bulunmuş, bu takibinin kesinleşmiş ve kendisine haciz istemek yetkisinin doğmuş olması gerekir. (İİK. mad. 78/1)
Hacze katılmak isteyen alacaklı daha önce ilk haczi koyan alacaklının bu haczine katılabilmesi için, borçlu hakkında takip yapmış ve bu takibin kesinleşmiş olması gerektiği için, bu tür katılma takipli katılma olarak nitelendirilmektedir.
Rehinli alacaklarda, alacağın muaccel olması ile tahsili cihetine gidilmesi durumunda rehnin paraya çevrilmesi yoluyla yapılan takipte, kendisine geçici rehin açığa belgesi verilen alacaklı da borçlusunun diğer mallarının haczini isteme yetkisini kazanış olduğundan alacaklı bu belgeye dayanarak, İİK. mad. 100'deki kurallar çerçevesinde, borçlunun diğer alacaklılarının koydurduğu hacze katılabilir (İİY. mad. 150f).
Başka bir alacaklı tarafından daha önce tatbik edilmiş olan hacze katılabilmesi, o alacaklı için çok büyük bir önem taşır. Zira bu olanağı elde ederse, o malın satış bedelinden kendisine de pay alma olanağını elde eder. Aksi takdirde, haciz tarihi önce olan ve bu haczine başkaları katılmamış olan alacaklı, satış bedelinden ilk önce kendisi yararlanır.[4]
2- Kanun koyucu, hacze katılmak isteyen alacaklının alacağının, ilk haczi koydurmuş olan alacaklının alacağından önce doğmuş olması gerektiği yönünde zorunluluk öngörmüştir. Bu bağlamda hacze iştirak etmek isteyen alacaklının alacağı;
I- İlk haciz ilâmsız bir takibe dayanıyor ise takip talebinden önce;
II- İlk haciz ilâmlı bir takibe dayanıyor olması durumunda ise bu ilâmın verildiği davanın açıldığı tarihten önce doğmuş olması gerekmektedir.
Hacze iştirak söz konusu olduğu durumlarda sıra cetveli 2004 sayılı İİK'nun hacze katılabilecek alacaklılar dikkate alınarak düzenleneceğinden, öncelikle ilk haciz'in geçerlilik şartlarının saptanmasına ihtiyaç vardır (İİK. mad. 140).[5]
Burada söz konusu olan ilk hacizdeki kasıt, haczin ilk uygulanmış olması anlamında kullanılıştır zira, haciz kararının alınma tarihi öncelikli olmasının hiçbir önemi bulunmamaktadır, önemli olan haczin tatbik sırasında taşıdığı tarihtir, aynı tarihli haciz tatbiklerinde ise hangi haczin öncelikli olması gerektiğine ilişkin yaşanan sorunların çözümünde gerekirse geliş saatlerinin tespitine çalışılması ve buna göre sıralamaya yer verilmesi gerekir.[6] Yoksa, önce verilen haciz kararı ilk haciz sayılmaz.
Kanunun öngördüğü bu koşullar gerçekleşmeden konulan haciz hükümsüz sayılır. Yukarıda yazılan yasal düzenlemelere uyulmadan yapılmış bir haciz, tarih itibariyle diğer hacizlerden önce olsa bile, 2004 sayılı İİK nun 1[7]00 üncü maddesinde öngörülen şekillerde hacze iştirak derecesinin tespitinde ilk haciz olarak dikkate alınması söz konusu edilemez.

Şayet ilk haciz, icra veya ödeme emrinde yazılı ödeme süresi geçmeden, alacaklının istemi üzerine borçlunun da oyanı alınmak suretiyle tatbik edilmiş ise, bu haczin uygulandığı bu tarih, borçlunun diğer alacaklarına karşı İİK.nun 20 maddesindeki hükümler çerçevesinde ilk haciz tarihi olarak ileri sürülmesi düşünülemez.
Her ne kadar borçlu, kendi lehine olan itiraz veya ödeme süresinin beklenmesine gerek görmüyor ise de, bırçlunun bu hakkından feragat etmiş olması üçüncü şahısların haklarına etkisi olmaz. (İİK. mad. 20).
Yasal süreler geçmeden borçlunun onayı ile konulan haciz, üçüncü kişilere karşı yasal süreler geçtikten sonra konulmuş olarak hüküm ifade eder...[8] Bu durumu şöyle örneklendirmek mümkündür. A, borçlusu B hakkında adi senede dayanarak 10.7.2009 tarihinde ödeme emri tebliğ ettirmiş ve 11.7.2009 tarihinde borçlunun onayı ile evindeki buzdolabına haciz konulmuştur. B'nin diğer bir alacaklısı olan C ise yine bir adi senede dayanarak B'ye 8.7.2006 tarihinde ödeme emri tebliğ ettirmiş ve itiraz süresinin geçmesinden sonra 16.7.2006 tarihinde aynı buzdolabını haciz ettirmiştir. Burada C, haczettirdiği buzdolabını kendisinden önce haciz ettiren A'nın bu haczinin geçerli olmadığını çünkü A'nın takibine göre haciz tarihinin en erken 18.7.2006 olabileceğini ileri sürerek kendisinin 14.7.2006 tarihinde uygulattığı haczin, 'ilk haciz' olması gerektiğini ileri sürmesi mümkündür.
Bu iddiasının kabulü gerekeceğinden, C'nin haczi, ilk haciz sayılacak ve C'den önce haciz yapmış olan A, bu hacze aşağıda belirtilecek olan diğer bir koşul gereğince takibi adi senede dayandığından iştirak edemeyecek ve haczedilen malın satış bedelinden tek başına C yararlanacaktır.
Yargıtay, benzer durumlarda (C) konumundaki alacaklıların korunmasını sağlamak için, sıra cetvelinin (derece kararının) düzenlenmesi sırasında, İİK. mad. 20 hükmünün doğrudan doğruya icra dairesince gözetileceğini belirtmiştir.[9]
İİK'nun 20. Maddesi, borçlunun sürelerden feragata ve hacze muvafakat etmesi halinde uygulanır. İtiraz ve ödeme süreleri dolmadan konulan hacze borçlunun muvafakatı bulunmaması halinde, konulan haciz geçersiz olur.[10]
Yargıtay, hacze katılma konusunda göz önünde bulundurulması gereken ve geçerli olarak uygulanmış hacizlere ilişkin olarak;
- İİK. 106 ve 110 madde hükümleri uyarınca, haciz tarihinden itibaren taşınırların 1 yıl taşınmazların ise iki yıl içinde satış masrafı verilerek (İİK. Md. 59) satışlarının istenmemiş olması halinde, haczin düşeceğini,[11]
- Kara taşıt araçlarının fiili ve kaydi hacizleri arasında doğurduğu hukuki sonuçlar bakımından fark bulunmadığını, bu araçların sicil kaydına konulan haczin de tıpkı fiili haciz gibi geçerli olduğunu ve sıra cetvelinde hangi haciz önce ise ona öncelik tanınacağını,[12]
- Kara taşıt araçlarının fiilen haczi ile kayden haczi arasında hukuken bir fark bulunmadığını, İİK. mad. 106'daki satış isteme süresinin kaydi haciz ile de başlayacağını ve araç fiilen haczedilmemiş (muhafaza altına alınmamış) ve kıymet takdiri yapılmamış dahi olsa, kayden haczedildiği tarihten itibaren İİK. mad. 106 uyarınca, satış masrafı da yaptırılarak (İİK. mad. 59) satışının talep edilmemiş olması halinde, araç üzerindeki haczin düşeceğini,[13]
- Kara taşıt aracının siciline haciz konulduktan sonra fiilen haczedilmesinin 'yeni bir haciz işlemi' olduğunu, bu durumda satış isteme süresinin de bu tarihten itibaren işlemeye başlayacağını,[14]
- Kara taşıt araçlarının trafik kaydına haciz konulduktan sonra İİK. mad. 106'ya göre bir yıl içinde satış masrafının da (İİK. mad. 59) yatırılarak satışının istenmemesi halinde haczin düşeceğini, icra memurunun satış talebinin 'fiili haciz ve kıymet takdiri yapılmamış olması nedeniyle' reddetmiş olması durumunda bu karara karşı icra mahkemesine şikayet yoluna başvurulması gerekeceğini, aksi takdirde araç üzerindeki haczin düşeceğini,[15]
- Kıymet takdiri ve fiili haciz yapılmamış dahi olsa haciz tarihinden itibaren taşınırların bir yıl, taşınmazların ise iki yıl içinde (İİK. mad. 106, 110) satış masrafı da yatırılarak (İİK. mad. 59) satışlarının istenmemiş olması halinde konulmuş olan hacizlerin düşeceğini,[16]
- Alacaklının kanuni süresi içinde (İİK. mad. 106) satış istemesine rağmen ihalenin -örneğin; alıcı çıkmaması nedeniyle- gerçekleşmemesi halinde alacaklının önce 'satış talebi'nin ve tapuya haczin konulmasından itibaren iki yıl geçince de 'haciz'in düşeceğini (bu hacze artık sıra cetvelinde pay ayrılamayacağını),[17]
- Ödeme emri tebliğ edilmeden konulan haczin geçersiz olduğunu, borçlunun hakkındaki takibi haricen öğrenmesinin takibi kesinleştirmeyeceğini,[18]
- Borçlu tarafından bankaya verilen ve banka tarafından üzerinde rehin hakkı iddia edilen kambiyo senetlerinin bankaya İİK. 89'a göre haciz ihbarnamesi gönderilerek haczedilebileceğini,[19]
- 103 davetiyesinin tebliğ edilmemesinin haczi geçersiz kılmayacağını,[20]
- Gemi siciline kayıtlı olmayan gemiler '"taşınır'" sayıldığından, fiilen haczedilmelerinin zorunlu olduğunu,[21]
- Yarış atlarının, yarış atları ile soy kütüğündeki kayıtlarına haciz konularak haczedilemeyeceğini, yarış atlarının ancak yapılacak fiili hacizle haczedilebileceğini,[22]
- Borçlunun elinde bulunmayan hisse senetlerinin bunları elinde bulunduran Takas ve Saklama A.Ş.'ye haciz kararının tebliği ile haczedilebileceğini,[23]
- Borçlunun bankadaki alacaklarının İcra ve İflas Kanunu hükümlerine uygun olarak haczedilmesi halinde, bu haczin alacaklısına hacze iştirak imkanı sağlayacağını,[24]
- İş makinelerinin ticaret ve sanayi odalarındaki sicil kaydına haciz konularak haczedilebileceğini,[25]
- Alacaklının açıkça satış talep etmeden sadece kıymet takdiri talebinde bulunmuş (ve icra dairesince kıymet takdiri işleminin yapılmış) olmasının -İİK. mad. 106 ve 110 uyarınca haczin düşmesini önlemeyeceğini,[26]
- İcra müdürlüğünce alacaklının talebi üzerine -yasal dayanaktan yoksun olarak verilen 'haczin devamına' ilişkin kararın, haczin düşmesini önlemeyeceğini,[27]
- İştirak halinde mülkiyet hükümlerine tabi taşınmazın tapu kaydına haciz koyan alacaklının, İİK'nun 106. maddesinde öngörülen iki sene içinde icra mahkemesinden yetki belgesi alıp, 'ortaklığın giderilmesi' davası açması halinde, süresinde satış istemiş sayılacağını (ve bu suretle haczin düşmesinin önlenmiş olacağını),[28]
- Taşınmazın tapu kaydına haciz şerhinin konulmasıyla, taşınmazın fiilen haciz edilmiş sayılacağını ve derece kararında (sıra cetvelinde) bu tarihin göz önünde bulundurulacağını,[29]
- Konkordato öneli içinde uygulanan haczin, hacze katılma olanağı vermeyeceğini,[30]
- Derece kararı (sıra cetveli) düzenlenmeden önce, haczedilen malların 'aynı mal' olup olmadığının saptanması gerekeceğini,[31]
- Alacaklının ayrıca haciz etmediği malların satış bedelinden pay isteyemeyeceğini,[32]
- Borçlunun satılan malının bedeli veznede iken, takip konusu alacaktan artan kısmının başka alacaklılar tarafından haczedilmesi halinde, hacze katılma koşullarına göre sıra cetveli düzenlenmesi gerektiğini,[33]ifade etmiştir...
- Haczin hangi saatte uygulandığı konusunda çıkan uyuşmazlık, haciz tutanağı'nın içeriğine göre çözümlenmesine bağlı olacaktır.[34]
Ayni gün uygulanan hacizlerde, diğerinden daha önce saat ve dakika olarak- uygulandığı tespit edilen haciz, ilk haciz sayılır.[35]
Eğer ayni gün uygulanan hacizlerde saat ve dakika olarak hangisinin daha önce uygulandığı tespit edilemiyor ise paylaştırma, alacaklıların ayni derecede hacze katılmış oldukları kabul edilerek garameten, yani, alacaklılar arasında, alacakları oranında, ayni derecede yapılır.[36]
Yargıtay,
- Birden fazla alacaklının haciz işlemlerinin ayni gün Tapu'ya işlenmiş olmaları ve haczin işlenme saatlerinin belli olmaması durumlarında satış bedelinin bu alacaklılar arasında garameten paylaştırılması gerektiğini, hacizlerin yevmiye numaralarına göre bir alacaklının haczinin daha önce olduğu sonucuna varılamayacağını,[37]
- Tapu kaydına işlenmesi için aynı gün icra dairesine gönderilen iki alacaklıya ait haciz yazısının, Tapu dairesince aynı gün tapuya işlenmiş olması halinde, taşınmazın satış bedelinin iki alacaklı arasında garameten paylaştırılması gerektiğini,[38]
- Aynı memur tarafından aynı gün, aynı yerde, aynı eşyalar üzerinde haciz konulması halinde, alacaklıların aynı derecede hacze iştirak edeceğini (birinin diğerine önceliği bulunmayacağını),[39]
- Borçlunun maaşına aynı tarihte (aynı haciz müzekkeresi ile) haciz koyan alacaklıların birbirine karşı önceliği olmayacağından, paylaştırmanın alacaklılar arasında garameten yapılması gerektiğini,[40] belirtmiştir.
2004 sayılı İİK. 100/I, c/ 1 maddesindeki ilk haciz, kesin haczi ifade etmektedir.[41] Başka bir ifade ile ne ihtiyati haciz[42] ve ne de geçici haciz[43] ilk haciz olarak kabul edilemeyecektir. Zira, 2004 sayılı İİK.100/I maddesindeki düzenleme,satılan malın tutarı vezneye girinceye kadarki süre ile kısıtlı tutulmayı öngörmüştür. Bu tür hacizlerde ise alacaklıların satış isteminde bulunma hakları söz konusu değildir.
3- Hacze katılmak isteyen alacaklının alacağı 2004 sayılı İİK nun 100 üncü maddenin 1-4'üncü bentlerinde sayılan belgelere dayanmalıdır. Başka ifade ile hacze katılmanın ikinci koşulu olan ve yukarıda belirtilen öncelik şartının yasanın, kanunun 100 üncü maddesinde öngörülen belgelerden biri ile ispatı zorunludur. Kanun 100 üncü maddesinde aranılması öngörülen belgeler şunlardır:
İlk haciz ilâmsız takibe dayanıyorsa, takip talebinden itibaren, takip bir ilâma dayanıyorsa, dava açılmasından önce yapılan takip üzerine kesin aciz belgesinin (İİK. Md 143, 105/I, 251).[44] (borç ödemeden aciz belgesinin) de takip veya dava tarihinden önce alınmış şartı aranmamaktadır. Sadece, o aciz belgesinin alınmış olduğu icra takibinin, ilk haciz sahibi alacaklının takip veya dava tarihinden önce yapılmış olması gerekli ve yeterlidir.[45]

Kesin aciz belgesinden (İİK. Md. 143, 105/I, 251) farklı olarak geçici aciz belgesi (İİK. Md. 105/II), hacze katılma olanağı sağlamaz. Zira İİK nun 105/II maddesinde , bu belgenin sadece alacaklıya İİK. 277 maddesi hükümlerine göre tasarrufun iptali davası açma hakkını vereceği hususunu öngörülmüştür...[46]

i- Aynı tarihlerden (takip talebi yada dava ikamesi) önce açılmış bir dava üzerine alınmış olan bir ilam.
Burada, ilamın verildiği davanın, ilk haczi koyduran alacaklının takip veya dava tarihinden önce açılmış olması yeterli görülmektedir, ayrıca ilamın da ilk haczi koyduran alacaklının takip veya dava tarihinde önce alınmış olması gerekli değildir.
ii- Aynı tarihlerden (takip talebi veya dâva açılması) önceki tarihli resmî veya tarih ve imzası tasdikli bir senet.

Maddede zikredilen resmî senetlerden kasıt, tapu memurları tarafından düzenlenen tapu ve ipotek senetleri ile noterler tarafından re'sen düzenlenen (1512 sayılı Noterlik Kanunu mad. 84-89, 60/1, 11) ve bir borç ikrarını içeren senetler olarak anlaşılmalıdır.
iii- Aynı tarihlerden (takip talebi veya dâva açılması) önceki tarihli resmî dairelerin veya yetkili makamların yetkileri dahilinde ve usulüne göre verdikleri bir makbuz veya belge. Bu belgeler, resmi daireler veya yetkili makamlar tarafından verilmiş olduklarından, bunlarda alacaklı ve borçlunun imzası bulunmaz. Bu belgelere örnek olarak; rehin açığa belgesi[47] kesin borç ödemeden aciz belgesi (İİK. 105/I, 143) (İİK. mad. 152)[48] gösterilebilir.

Maddede öngörülen bu durumlar sayılmak suretiyle belirtilmiş olup genişletilemez.[49] Böyle bir düzenlemeye gerek duyulmuş olmasının nedeni, muvazaalı (gerçek olmayan) alacakların ortaya çıkarılmasını ve dolayısı ile hacze katılmaya hakkı olan gerçek alacaklıların bundan zarar görmelerinin önüne geçilmesidir.
Bu bağlamda; noterden onaylı dahi olsa ticari defterlere dayanarak hacze katılma isteminde bulunmak söz konusu olamaz. Ayni şekilde, adi senetlere dayanılarak da, hacze iştirak edilemez.[50]
Ancak, adi senedin tarihi, HUMK un 299/II maddesi hükümlerine göre takip kesinleşmişse, artık bu senetlere dayanarak da, tarih ve imzası tasdikli bir senette olduğu gibi hacze katılmak mümkün olabilir. zira bundan sonra, alacaklı ile borçlunun anlaşarak senedin tarihine tesir etmeleri imkansızdır.
Bu halde alacağın hiç olmazsa adi senedin tarihinin kesinleştiği tarihten önce doğmuş bulunduğu ispatlanmıştır.[51]

4- Hacze katılmak için son şart; hacze katılmak isteyen alacaklının haczedilen malın bedeli vezneye girinceye kadar, hacze katılma isteminde bulunmasıdır.
"... vezneye girinceye kadar"[52] kavramı tartışmalı bir durum olmakla birlikte doktrinde maddede yazılı olduğu şekilde ifade edilmesinin hatalı olduğu tartışılmaktadır bu bağlamda;
- Katılmanın, satılan malın tutarın vezneye girinceye kadar olabileceğine dair ifade tarzı, yasanın diğer maddelerindeki ifade anlamı ile uyumlu sağlamamaktadır. Zira iflâs talebinde İİK. 186/I maddesinde, konkordato talebinde İİK 304 üncü maddesinde hep paraya çevrilme deyimi geçmekle birlikte, daha sonraki bir aşama olan paranın
- Satış tutarının vezneye girmesi, alıcının satış bedelini erken veya geç ödemesine ve icra memurunun tahsil ettiği parayı erken veya geç olarak icra veznesine yatırmasına göre bu süre değilim gösterebilir. Bu konudaki gecikmelerden, sonradan haciz koyduran alacaklıların yararlanmaları sağlanmalıdır.[53]
Maddedeki satılan malın tutarı vezneye girinceye kadar deyiminin kaynak yasada olduğu gibi, mal paraya çevrilinceye kadar, şeklinde anlaşılması gerekeceği belirtilmekte ise de,[54] maddenin mutlak ifadesi karşısında, bu görüşün uygulamada benimseneceği kuşkulu olmakla birlikte şu hususu da belirtmekte yarar vardır, İcra ve İflâs kanununda yapılması gereken değişiklikleri hazırlamak için -1962 de - görevlendirilen komisyonda, 100 üncü maddenin birinci cümlesinin; "haczedilen mal paraya çevrilinceye kadar... " şeklinde değiştirilmesine ilişkin teklif[55] benimsenmemiştir.
Tasarıda, yasanın bugün yürürlükte bulunan çözüm şekli benimsenince, haczedilen para veya ilk haciz üzerine satılan malın tutarı vezneye girdikten sonra ileri sürülen katılma istemleri süre bakımından kabul edilemeyecektir.[56]
Bunun gerekçesi, bu şekilde vezneye giren paraların, ilk haczi tatbik eden alacaklı nam ve hesabına vezneye alınmış ve bundan böyle bu alacaklının malvarlığına dahil edilmiş olmasıdır. Bu şekilde ilk haczi tatbik eden alacaklı adına vezneye giren satış tutarı, bu alacaklının alacaklıları tarafından haczedilebilmesi de mümkün hale gelmiş olur.
Bu nedenle hacze katılma isteminin süresinin, "ilk haciz üzerine satılan malın tutarının vezneye girdiği tarihe kadar" ki zaman ile sınırlanmış olması, ilk haczi tatbik ettiren alacaklıda alacağı bulunan üçüncü kişilerin, bu alacaklı adına vezneye yatırılan parayı haczettirebilmeleri ve bu haklarının korunması bakımından da rol oynar.[57]
Borçlunun icra veznesindeki parasının -örneğin; satış bedelinden, alacaklıların alacakları ödendikten sonra (borçluya geri verilmek üzere) artmış olan paranın, borçlunun başka alacakları tarafından haczedilmesi halinde, hacze katılmada "süre koşulu"[58]nun aranmaması başka bir ifade ile, paralar alacaklılar arasında paylaştırılıncaya kadar hacze katılma istemlerinin kabul edilmesi uygun olur.[59] Zira bu durumda para zaten icra veznesinde mevcudiyetini korumaktadır.
III- 2004 sayılı İİK 100 üncü maddesinde sayılan ve buraya kadar izah edilen dört koşula durumları uyan alacaklılar, konulan ilk hacze ayni derecede katılırlar. Bu sayılan koşullara durumları uymayan alacaklılar, ilk haczi koyduran alacaklının derecesinde, onunla birlikte hacze katılamayacaklardır.[60]
Bu alacaklılar ancak, önceki dereceden artacak bedeller için hacze katılabilirler. Yani, hacze katılmada, ikinci dereceyi teşkil ederler (İİK Md. 100/son).
Haczedilen mahçuzun değeri, hacze katılan bütün alacaklıların alacaklarına yetmezse, icra memuru alacaklıların istemi üzerine, ilave hacizler yapar (mad. 100/II).
İlave haciz, bağımsız bir haciz değildir, daha önce yapılan hacze bağlıdır ve onun tamamlayıcı unsurlarındandır. Asıl haczin düşmesi durumunda, ilave haciz de düşecektir. İlave hacizler, ilk haciz tutanağının altına yazılır ve haciz sahipleri ile borçlulara bildirilerek, üç gün içinde bir diyecekleri varsa, bunu icra dairesine bildirmeleri gereği kendilerine yazılı olarak ihtar edilir.(İİK. Md. 104/III). Ayrıca İlave hacizlere, asıl hacizden bağımsız olarak katılmak söz konusu değildir.[61]
IV- Hacze katılma talebinin ilk haczi tatbik eden icra dairesine bildirilmesi gerekir. Zira, sıra cetveli ilk haczi uygulayan icra dairesince yapılır.[62] [63]
Yargıtay[64] "...başkası tarafından haczedilen mallara daha sonra haciz koymuş olan alacaklının, ayrıca hacze katılma talebinde bulunmasına gerek olmadığını"na karar vermiştir.
İcra memuru, hacze iştirak koşullarının gerçekleşmiş olup olmadığını inceleyerek, iştirak talebi hakkında bir karar verir. İcra memurunun kararı menfi olması durumunda ise, hacze iştirak talebinde bulunan alacaklı, buna karşı şikâyet yoluna gidebilir.
İcra memurunun kararı müspet bir karar ise, yani icra memuru alacaklının hacze iştirak talebini kabul etmişse, diğer alacaklılar buna karşı şikâyet yoluna gidebilirler mi? Sorusu ile karşılaşılması muhtemeldir.
Doktrinde bu konuda iki görüş ile sürülmüştür.
Bir görüşe göre,[65] icra memurunun bu kararına karşı da diğer alacaklılar şikâyet yoluna başvurabilirler.
Diğer bir görüşe göre[66] ise, diğer alacaklıların bu aşamada şikâyet hakkına sahip oldukları biraz şüphelidir. Gerçekten, hacze katılmaya rağmen diğer alacaklılar, alacaklarını tamamen alabiliyorlarsa, şikâyet yoluna başvuramamaları gerekir. Bu alacaklılar, ancak «pay cetveli» düzenlendikten sonra hacze katılma isteminin kabulü kararını şikâyet konusu yapabilirler (İİK. Md.142/son).
yargıtay,[67] herhangi bir ayrım yapmadan, alacaklıların, icra memurunun hazırladığı derece kararına karşı şikâyet yoluna başvurabileceğini kabul etmiştir.[68]
İcra mahkemesinin şikâyet üzerine vereceği red veya kabul kararı ise temyiz edilebilir (İİK. Md. 363/8).
V- Hacze katılma istemi kabul edilirse, hacze katılanlar bir derece oluştururlar.

Hacizli malın satılmasından elde edilen paradan önce «birinci derecede» hacze iştirak eden alacaklılara alacakları ödenir. Birinci derecede iştirak hakkı olan alacaklılara yapılan bu ödemeden artan bir miktar paranın olması durumunda, bu miktar, ikinci derecede hacze iştirak etmiş olan alacaklılar arasında paylaştırılır.
Bu alacaklıların da alacaklarını tamamen almalarından sonra, geriye para artarsa bu da üçüncü derecede hacze iştirak etmiş olan alacaklılar arasında paylaştırılır. Paylaştırma bir şekilde paylaştırılacak para bitinceye kadar bu şekilde devam eder.
Satılan malların tutarı, birinci derecedeki alacaklılara bile yetmiyorsa, icra memuru İİK. mad. 206'ya göre birinci derecedeki alacaklılar arasında sıra cetveli düzenler ve dağıtımını buna göre yapar.
Demek ki, hacze iştirak sonucunda katılma dereceleri ve gerekiyorsa; her derece içinde de İİK. mad. 206'ya göre düzenlenecek sıra cetvelleri bulunur.[69]
Bu şekilde yapılan dağıtım sonucunda, alacağını alamamış olanlar bulunması durumunda, bunlara "borçlar ödemeden aciz belgesi" (İİK. Md. 143) verilir.
VI- Uygulama bakımından iştirak taleplerinin dikkate alınamadığı durumlarında varlığına dikkat çekmek gerek[70], zira kanun koyucu "maaş ve ücret" hacizlerinde hacze iştiraki kabul etmemiştir. İlk alacaklı, borçlunun maaş veya ücreti üzerine ilk haczi koydurduktan sonra, hacze katılma koşulları gerçekleşse dahi bir başka alacaklı, ilk hacze katılamaz.[71] Borçlunun ücretinden kesilen para ile, önce ilk haciz sahibi alacaklının alacağı tam olarak ödenir, ondan sonra ikinci haciz sahibi alacaklıya ödeme yapılmaya başlanır (İİK Md 83/II).[72]
VII- İhtiyati tedbir kararına dayanılarak, hacze iştirak talebi kabul edilmez, zira tedbir kararları, sıra cetvelinde dikkate alınmaz...[73]
VIII- Bazı alacakların genelde; imtiyazlı alacakların hacze katılmaları özellik taşır.
Uygulamada "Nafaka alacağı"ndan dolayı, borçlunun varlıklarınızn başka alacaklılar tarafından haczedilmesi üzerine borçluda 'nafaka alacağı' bulunan alacaklılar, ilk haczi koymuş olan icra dairesine başvurarak 'nafaka alacağının İİK. mad. 206'ya göre birinci sırada imtiyazlı olduğunu' belirterek, satış bedelinden kendilerine öncelikle ödeme yapılmasını istemektedirler.

Nafaka alacağı, alacaklısına -borçlusu hakkında önceden takip yapmadan- borçlunun malları üzerine başka alacaklılar tarafından konulmuş olan hacze katılma (iştirak) «takipsiz hacze katılma» hakkı verirse de, nafaka alacaklısı bu hacze ancak İİK. 100 ve 101'in koşulları çerçevesinde katılabilir. Bu durumda kendilerine alacağının tamamı ödenir.
İİK. mad. 206, iflas halinde yapılacak «sıra cetveli»ni düzenleyen bir hükümdür. İflas halinde, işçi alacakları 'birinci sırada imtiyazlı'dır. Haciz yoluyla yapılan takiplerde ise, işçi alacakları, haciz tarihi önce olan âdi alacaklıların önüne geçmez. Ancak, İİK'nun 100. maddesinde sayılan belgelere dayanan işçi alacakları, önceki hacze iştirak ettiklerinde, onlara karşı imtiyazlı duruma gelirler ve kendilerine onlardan önce ödeme yapılır.
IX- Buraya kadar yapılan açıklamalar İİK. 100 maddesi hükmü, özel alacaklar için uygulanan hükümlerdir, bu hususlar kamu alacakları hakkında uygulanmaz. Zira , kamu alacaklarının hacze iştiraki özel bir kanun olan 6183 sayılı Amme Alacaklarının Tahsili Usulü Hakkında Kanunun 21/I. maddesi[74] ile özel olarak düzenlenmiştir. Bu bağlamda anılan hükümler dikkate alındığında,
a) Bu kanun ile; özel alacaktan dolayı 2004 sayılı İİK'na göre haczedilen bir malın daha sonra hacizli mal paraya çevrilinceye kadar 6183 sayılı AAYUHK.na göre yapılan takip sonucunda kamu alacağından dolayı da kesin olarak[75] haczedilmesi halinde, kamu alacağının ilk konulan hacze -İİK. 100 üncü maddesindeki koşullar aranmaksızın iştiraki kabul edilmiştir. Bu iştirak sonucunda, satılan malın bedeli, alacaklılar arasında alacakları oranında (garameten) paylaştırılır. Başka bir ifade ile, kamu alacağının haczedilen mallar paraya çevrilmemiş bulunduğu sürece hacze iştirak etmesi ve satış bedelinden garameten pay alması, bu maddedeki hükümle kabul edilmiş bulunmaktadır.[76] [77]
Ancak, önemi nedeniyle belirtmek gerekir ki, az önce açıklanan sonucun doğabilmesi yani kamu alacağının da önceki hacze katılıp satış bedelinden ayni sırada garameten pay alabilmesi için, kamu idaresince tatbik edilmiş (uygulanmış) geçerli bir haciz işlemi bulunmalıdır.[78]
Bu nedenle, kamu idaresinin icra dairesine gönderdiği haciz bildirisi başlıklı maktu yazıya dayanılarak ayrıca, kamu idaresi tarafından, özel kişilerce haciz edilip sattırılan taşınır üzerine fiilen haciz konulduğu, bu konuda düzenlenmesi gereken haciz tutanağı getirtilip incelenmeden kamu idaresinin önceki hacze iştirak ettirilemez.[79]
Ayni şekilde, kamu idaresi, tapu kaydına haciz tatbik ettirmediği taşınmazın satış bedelinden, sadece icra dairesine yazı göndermiş olmakla, satış bedelinden kendisine pay ayrılmasını isteyemez yani bu şekilde hacze iştirak edemez.[80]
Kanun maddesinde yer alan Garameten taksim olunur deyimi, aynı dereceye kayıtlı alacakların tamamını ödemeye para yetmezse, satış bedelinden elde edilen paranın, alacaklıların alacakları oranında bölüştirilmesini ifade etmektedir.
Yargıtay , kamu alacaklarının önceki hacze garameten katılması» (6183 s. K. mad. 21/I) ile ilgili olarak;

- 'Fon' tarafından yapılan takipler sırasında hacizlerin de -6183 s. K. mad. 21/I uyarınca- 'ilk hacze katılma imkanı' vereceğini,[81]
- Borçlunun taşınmazı üzerine ilk haczi koymuş olan alacaklının bu haczinden sonra, aynı taşınmazın hem nafaka alacaklısı ve hem de vergi dairesince haczedilmesi halinde, önce nafaka alacaklısına alacağının tamamının ödenmesi, ve artan paranın da diğer iki alacaklı (ilk haczi koyan alacaklı ile vergi dairesi) arasında 'garameten' paylaştırılması gerekeceğini,[82]
- İflas idaresince düzenlenen sıra cetvelleri hakkında kamu alacaklarının sırası yönünden 6183 s. K.nun 21/1 değil, 21/III fıkrası hükümlerinin uygulanacağını,[83]
- SSK'nun ancak kamu alacağı niteliğindeki alacaklarının 6183 sayılı Kanun uyarınca önceki hacizlere iştirak edebileceğini, buna karşın sebepsiz zenginleşme, haksız fiil ve sözleşmelerden doğan alacakları için konulan hacizlerin, 6183 sayılı Kanunun 21/I maddesi uyarınca ilk hacze iştirak edemeyeceğini (Bu alacakların ilk hacze iştirak edip edemeyeceğinin, İİK'nun 100. maddesine göre belirleneceğini),[84]
- İlk haczin dayandığı alacak hangi sebepten doğmuş olursa olsun, kamu alacağı için haciz konulması halinde, kamu alacağının ilk hacze iştirak edeceğini,[85]
- 6183 sayılı Kanunun 77. maddesine göre haczedilen taşınır malların cinsi ve nev'inin niteliğinin, sayısının, tahmin edilen değerinin, haciz tutanağında belirtilmemiş olması halinde haczin geçerli olmayacağını,[86]
- Aracın aynından doğmayan vergi alacağından dolayı satıştan önce konulan haczin garameten paylaşma olanağı sağlayacağını,[87]
- İhtiyati haciz kesin hacze dönüştükten sonra, kamu alacağı için konulan haczin, İİK'nun 100. maddesindeki koşullar aranmaksızın, ilk hacze katılacağını,[88]
- Hacizli aracın sicil kaydına paraya çevrilmeden önce kamu alacağından dolayı haciz konulması halinde, İİK'nun 100. maddesindeki koşullar aranmaksızın, kamu alacağının da hacze katılacağının ve satış bedelinin garameten paylaştırılması gerekeceğini,[89]
- Kurumlar vergisinden doğan alacağın imtiyazlı alacak durumunda bulunmaması nedeniyle, vergi dairesinin hacziyle diğer alacaklı bankanın haczinin aynı tarihte yapılmış olması halinde, satış tutarının garameten paylaştırılması gerekeceğini,[90]
belirtmiştir.
İİK'na göre icra dairesince haczedilmiş olan mala, birden fazla kamu idaresi tarafından, kamu alacağından dolayı haciz konulmuş olursa, bu kamu alacaklarının tamamı hacze iştirak eder ve satış bedeli bütün kamu alacaklısı kurumları arasında garameten paylaştırılır.[91]
İİK'na göre icra dairesince konulmuş olan haciz, imtiyazlı bir alacak, örneğin; işçi alacağı için konulmuş dahi olsa, kamu alacağı yine bu hacze katılır ve satış bedeli imtiyazlı alacak ile kamu alacağı arasında garameten paylaştırılır. Zira 6183 sayılı kanunun 21/2 inci maddesinde sadece rehinli alacaklıların hakları saklı tutulmuştur.
b) Dikkat edilmesi gereken husus; burada, kamu alacağına hacze katılma olanağı, İİK. 100 üncü maddesinde olduğu gibi, satış bedelinin vezneye girmesine kadar değil, satış tarihine kadar tanınmış olması hususudur.[92] Ayrıca, kamu alacağına tanınan ayrıcalık, hacze katılmasını sağlama ayrıcalığıdır. Yoksa, kamu alacağı adi alacaktan önce sırada yer alacak değildir. Kamu alacağının diğer alacaklardan önce gelmesi, yalnız; gümrük resmi, bina ve arazi vergisi, veraset ve intikal vergisi, eşya ve taşınmazın aynından doğan vergi cezaları, motorlu taşıtlar vergisi[93] gibi eşya ve gayrimenkulün aynından doğan kamu alacakları için kabul edilmiştir.
Dikkate edileceği üzere , bunların rehinli alacaklılardan dahi önce gelecekleri öngörülmüştür. (AATUHK.Md 21/II ). Sayılan bu kamu alacakları dışında kalan; gelir vergisi, kurumlar vergisi, gibi kamu alacakları imtiyazlı alacak sayılmazlar ve kamu idaresi, bu alacaklarından dolayı daha önce konulan hacze aynı derecede katılır yani, hacizli malın satış bedeli, ilk önce haciz koyan alacaklı ile daha sonra aynı hacze, ayni derecede katılan alacaklı arasında garameten paylaştırılır.
Ayrıca vergi hukukunun uygulanması bakımından önemli bir hususun altını çizmek gerekir; 3065 sayılı Katma Değer Vergisi Kanununun 55 inci maddesinde[94] belirtilen mallarla sınırlı olarak, bu mallar rehinli olsa bile, cebri icra satış bedelinden zam ve cezaları ile birlikte öncelikle ödenir. Çünkü anılan kanunun 55 inci maddesinde sayılan varlıklar özel olarak katma değer vergisinin teminat olarak hüküm altına alınmıştır.[95]
c) Buna karşılık, kamu alacağından dolayı 6183 sayılı yasa gereğince konulan hacze, alacağı özel hukuktan doğan alacaklıların adi ve imtiyazlı alacakları için katılması kabul edilmemiştir. Bu nedenle, 6183 sayılı yasaya göre konulmuş olan hacze, özel alacaklılar, İİK. 100'üncü maddesindeki koşullar çerçevesinde dahi katılamazlar.[96] [97] Yüksek mahkeme,[98] Sosyal Sigortalar Kurumunun prim alacaklarının 'kamu alacakları' gibi işlem göreceğini bu nedenle, prim alacağından dolayı haczedilen malların, daha sonra üçüncü kişiler tarafından haczedilmesi halinde, üçüncü kişilerin önceki Kurum'un haczine katılamayacaklarını, satış bedelinden, önce Kurum'un alacağının ödenmesi gerekeceğini belirtmiştir.
d) Ayni borçlunun (ayni) malları üzerine, birden fazla kamu idaresi tarafından farklı tarihlerde kamu alacağından dolayı haciz konulmuş olması durumunda, kamu alacağının bu haciz tarihinden önce tahakkuk etmiş olması koşuluyla hacizli malın satış bedelinden önce ilk haciz koyan daire yararlanır yani önce onun alacağı ödenir, para artarsa, bu artan para, daha sonra haciz koydurmuş olan kamu alacaklısı olan idareye hacze iştirak tarihleri dikkate alınmak suretiyle ödenir (AATUHK Md. 69)[99] [100]
B- 6183 SAYILI AATUHK 21 MADDESİNDEKİ DÜZELNEME AÇISINDAN
Kamu alacaklarının tahsilinde ( rüçhan hakkı) öncelik hakkı veren 6183 sayılı Kanunun 21 inci maddesi hükmü ile üçüncü şahıslar tarafından haczedilen mallar paraya çevrilmeden önce o mal üzerine kamu alacağı için de haciz konulduğunda satış bedelinin ne şekilde dağıtılacağına ilişkin düzenlemeler öngörülmüştir, borçlunun iflası, mirasın reddi ve terekenin resmi tasfiyeye tabi tutulması hallerinde amme alacağının sırası belirlenmiştir.
Madde hükmüne göre[101], üçüncü şahıslar tarafından haczedilen mallar paraya çevrilmeden önce o mal üzerine amme alacağı için de haciz tatbik edilmesi durumunda satış bedeli, alacaklılar arasında garameten taksim edileceği ön görülmüştür.
Satış bedelinin dağıtımında, kamu alacaklarından önce tesis edilmiş olan rehinli alacakların hakları saklı tutulmuş, ancak, eşya ve gayrimenkulün aynından doğan amme alacaklarına rehinli alacaklardan önce tahsil edileceğine yönelik öncelik hakkı verilmiştir.
4949 sayılı Kanun ile değişik 2004 sayılı İcra ve İflas Kanununun 268 inci maddesinde, 261 inci maddeye göre ihtiyaten haczedilen malların, ihtiyati haciz kesin hacze dönüşmeden önce diğer bir alacaklı tarafından bu Kanuna veya diğer kanunlara göre haczedilmesi halinde, ihtiyati haciz sahibi alacaklının, bu hacze 100 üncü maddedeki şartlar dairesinde kendiliğinden ve muvakkaten iştirak edeceği ve rehinden önce ihtiyati veya icrai haciz bulunması halinde amme alacağı dahil hiçbir haczin rehinden önceki hacze iştirak edemeyeceği hüküm altına alınmıştır.
2004 sayılı Kanunda yapılan bu düzenlemeler, kamu alacaklarının rüçhan hakkını etkilemiş ve üçüncü şahıslar tarafından haczedilmiş olan mallara, amme alacağından önce rehin tesis edilmiş olması halinde amme alacağının hacze iştirak hakkı ortadan kaldırılmıştır.
08.04.2006 tarihli ve 26133 sayılı Resmi Gazetede yayımlanarak aynı tarihte yürürlüğe giren 5479 sayılı Kanun ile 6183 sayılı Kanunun 21 inci maddesinin birinci fıkrasının sonuna eklenen hükümle genel bütçeye gelir kaydedilen vergi, resim, harç ile vergi cezaları ve bunlara bağlı zam ve faizler için tatbik edilen hacizlerde, 2004 sayılı Kanunun 268 inci maddesinin birinci fıkrasının son cümlesi hükmünün uygulanmayacağı belirtilerek, üçüncü şahıslar tarafından haczedilmiş mallara, maddede belirtilen amme alacakları için rehinden sonra haciz konulması halinde, rehinden önce üçüncü şahıslar tarafından tatbik edilmiş olan hacizlere iştirak edilmesi imkanı sağlanmıştır.
Ancak Maliye Bakanlığı tarafından yayınlanan Tahsilat genel tebliğinde[102] Üçüncü şahıslar tarafından haczedilmiş mallar üzerinde kamu alacağı için tatbik edilmiş hacizden önce tesis edilmiş bir rehin bulunmadığı sürece nev'i sınırlaması olmaksızın hacze konu tüm amme alacaklarının ilk haciz alacaklısı üçüncü şahsın haczine iştirak edebileceğine ilişkin açıklaması kanunun bu maddesinde yapılan düzenlemeyi yanlış bir uygulamaya sevk emiştir.
Zira kanun maddesi incelendiğinde kamu alacağına ilişkin olarak haciz tatbikinden önce rehin konulmuş olması durumunda, genel bütçeye gelir kaydedilen kamu alacakları için de paraya çevrilmeden önce haciz tatbik edilmesi durumunda bu kamu alacakları rehinli alacakların hakları saklı kalmak koşulu ile rehinden önceki alacaklılara iştirak edeceğine ilişkin hüküm yer almakta, ancak birinci sırada yer alan alacaklıya garameten paylaştırma hakkına sahip olacağına ilişkin bir düzenlemeye yer almamakta dolayısıyla rehinden önce haciz tatbik eden alacaklıların tamamına iştirak etme yetisi tanınmıştır. Bakanlığın uygulaması bu bakımdan kanun maddesindeki anlamını aşmış ve diğer alacaklıların haklarını ihlal edici bir açıklamaya yer vermiştir. Zira yine bakanlık tarafından yayınlanan sirküler ile tebliğler de yer alan örneklerden de bu durum açık olarak ortaya konmuştur.
6183 sayılı AATUHK 21 inci maddesinde yer alan kamu alacaklarının Rüçhan hakkının nasıl kullanılması gerektiğine ilişkin tartışmalar yer almakla birlikte, anılan kanunun 21 inci maddesinin uygulanması hukuk dünyasına, özüne uygun amacını aşmayan bir şekilde uygulanması gerekmektedir.
2004 sayılı İİK hükümlerine göre yürütülen icra takiplerinde alacaklılardan birinin öncelikle İİK 78 maddesinde yer alan hükümler doğrultusunda haciz isteme hakkını elde etmiş ( kullanmış ) olması ve bu amaçla da takibe girişmiş olması gerekir. Bu durumda borçlu hakkında takibe girişilmiş olması ile diğer alacaklılarında bu takibe iştirak etme hakları doğar.
Hacze iştirak ya borçlunun takibine dayalı adi iştirak yolu ya da borçlunun takibine gerek duyulmadan imtiyazlı iştirak yolu ile iştirak söz konusu olur. Borçlunun takibinde genel haciz yolu ile takip ( adi takip ) ve ilamlı takip olmak üzere iki şekilde gerçekleşebilir.
Yukarıda da anlatıldığı üzere, İİK 100 üncü maddesine göre ilk haczin tatbiki sonucu satılan malların bedeli vezneye girinceye kadar, diğer alacaklıların anılan maddede[103] yer alan bazı özellikleri taşıması şartıyla hacze iştirak edebilecekleri ön görülmüştür. Kanunun 100 üncü maddesinde sayılan özellikleri taşımayan takip alacaklıları, sayılan özellikleri taşıyan alacaklılardan arta kalan beller için ancak hacze iştirak edebileceklerdir.
Hacze imtiyazlı iştirak ise ( takipsiz iştirak ) 2004 Sayılı İİK 101 inci maddesinde düzenlenmiştir. İlk haciz üzerine satılan malın bedeli vezneye girinceye kadar geçen süre içerisinde ve önceden her hangi bir şekilde takip yaptırmaksızın aynı derecede hacze iştirak edebileceklerin kimler olduğu tek-tek sayılmıştır.
Haczedilen malların ( menkul veya gayrimenkul- haklar ) satışı gerçekleştirilir. Elde edilen satış tutarından İİK un 138 inci maddesi hükümlerine göre haciz, paraya çevirme, paylaştırma gibi bütün alacaklıları ilgilendiren giderler önce alınır ve arta kalan para takip giderleri ile işlenmiş faizler de hesaba katılmak sureti ile alacaklılara alacak hisseleri oranında (garameten) paylaştırılır.
Satış tutarı, satış giderleri ile alacakların tamamını karşılamaması durumunda ise icra müdürlüğünce ve kendiliğinden ilave haciz yapılır. Yeniden haczedilen mallar için ayrıca satış talebine gerek duyulmaksızın ve mümkün olduğunca seri bir şekilde satışı sağlanır. ( İİK Md 139 )
2004 sayılı İİK 140 Madde hükmüne göre satış sonunda elde edilen tutar,bütün alacaklıların alacağını karşılamaması durumunda, icra dairesi alacaklılara ilişkin sıra cetveli hazırlar ve alacaklılar kanunun 106 madde hükmünce iflas halinde hangi sıraya girmeleri gerekiyorsa o sıraya dahil edilirler. Bununla birlikte yukarıdaki açıklamalarda da görüleceği üzere ilk üç sıraya kayıt için geçerli olan tarih yine haciz talebi tarihidir.

6183 sayılı Kanunun 21 inci maddesinde yapılan diğer bir değişiklikle de yine 2004 sayılı Kanunun 4949 sayılı Kanun ile değişik 206 ncı maddesi dikkate alınarak, borçlunun iflası, mirasın reddi ve terekenin resmi tasfiyeye tabi tutulması hallerinde amme alacakları imtiyazlı alacak olarak tanımlanmış ve bu alacakların 2004 sayılı Kanunun 206 ncı maddesinin üçüncü sırasında, bu sıranın önceliğini alan alacaklar da dahil olmak üzere tüm imtiyazlı alacaklar ile birlikte işleme tabi tutulacağı hükme bağlanmıştır.
Yapılan bu değişiklik sonucu Bakanlığın yayınlamış olduğu tahsilat genel tebliğinde[104] yer alan"...Yapılan bu değişikliğe göre, borçlunun iflası, mirasın reddi ve terekenin resmi tasfiyeye tabi tutulması hallerinde amme alacakları imtiyazlı alacak olarak üçüncü sırada yer alacaktır. Üçüncü sırada, bu sıranın önceliğini alan bir alacağın bulunması halinde, amme alacakları da öncelikli alacakla aynı sırada yer alacak ve bu alacaklar tamamen tahsil edilinceye kadar diğer imtiyazlı alacaklara bir pay ayrılmayacaktır. Öncelik hakkı bulunan alacak ile amme alacağı toplamının, bu sıraya tahsis edilen tutardan fazla olması halinde ise tahsis edilen tutar garameten taksim edilecektir ...." Şeklindeki açıklama kanunun düzenleniş turuna aykırılık teşkil etmektedir, zira kanun koyucu imtiyazlı alacaklar arasında her hangi bir ayrım yamamıştır, imtiyazlı olarak birinci sırada yer alan alacaklı ile aynı derecede garameten taksim edileceğine ilişkin bir anlam çıkarmak hukukun temel ilkeleri ile kanun maddesinde yapılan düzenleme ruhuna aykırı olmakla birlikte burada da Bakanlığın kanun hükmünü tebliğ ile aştığı görülmüştür.
Madde metninde geçen "garameten taksim olunur" ifadesinden kasıt,haczedilen mal ve haklar satıldıktan sonra elde edilen tutardan, faiz ve takip giderleri düşüldükten sonra kalan tutar alacaklılara hisseleri oranında dağıtılır anlamını taşımaktadır.
Konuyu bir örnekle açıklamak gerekirse;
Örnek -1
Aynı zamanda kamu borçlusu olan bay düçar, üçüncü şahıslara olan borcundan menkul malları haczedilmiş ve alacaklıları aşağıdaki şekilde sıralanmış olsun,
( A ) Şahsına 4.000.-
( B ) Şahsına 8.000.-
( C ) Şahsına 12.000.-
( D ) vergi dairesi 16.000.-
Toplam Borç 40.000.-

Mahçuz mallar icra memurluğunca satılmış, satış giderleri düşüldükten sonra alacaklılara dağıtılması gereken 20.000.- TL kalmıştır.
Bu durumda kanunun 21 ,nci maddesindeki hüküm gereği 10.000.-TL bütün alacaklılar arasında garameten paylaşılması gerekir. (dağıtılacak tutar / toplam borç = 20.000/40.000=0.50 x her bir alacak )
(A) şahsı için 4.000.-x0.5 =2.000.-
(B) Şahsı için 8.000.-x0.5 =4.000.-
(C) Şahsı için 12.000.-x0.5 =6.000,-
(D) Vergi dairesi 16.000.-x0.5 =8.000.-
Toplam 20.000.-

Kanun maddesi hükmünce tüm alacaklar eşit şekilde pay alacak olmalarına rağmen Bakanlıkça yayımlanan ve uygulama bulan tebliğ hükümleri tam tersine olup Tebliğ hükümlerine göre birinci sırada yer alan (D) vergi dairsi birinci sırada yer alan (A) şahsı ile garameten paylaşacak artanı diğer alacaklılara paylaştırılacaktır. Bu durumda kanun hükmü tebliğ ile aşılmış olmaktadır.
Kanunun 21 inci maddesşndeki düzenlemeye göre yukarıdaki örnekte yer alan (D) vergi dairesi diğer alacaklardan önce haciz tatbik etmiş olsaydı, bu durumda ilk önce (D) vergi dairesinin alacağı ilk önce tamamen tahsil edildikten sonra arta kalan tutar diğer alacaklılar arasında garameten paylaşılcaktı.
08.04.2006 tarihinde yürürlüğe giren 5479 sayılı kanunun 4 üncü maddesiyle 6183 sayılı AATUHK un 21 inci maddesinin birinci fıkrasının sonuna " Genel bütçeye gelir kaydedilen vergi, resim, harç ile vergi cezaları ve bunlara bağlı zam ve faizler için tatbik edilen hacizlerde 2004 sayılı İİK un 268 inci maddesinin birinci fıkrasının son cümlesi hükmü uygulanmaz " hükmü eklenmiştir. Bu durumda İİK nun 268 inci maddesinin birinci fıkrasının sonunda yer alan "... rehinden önce ihtiyati veya icrai haciz bulunması halinde amme alacağı dahil hiçbir haciz rehinden önceki hacze iştirak edemez.." şeklindeki hükmü 6183 sayılı kanunun 211 inci maddesi hükmü uygulaması açısından kaldırılmış oldu.
Yapılan bu yeni düzenlemeye göre, genel bütçeye gelir kaydedilen ve kanunun 1 inci maddesinde ismen sayılan kamu alacakları için haciz tatbikinden önce kamu borçlusunun üçüncü şahıslarca haczedilen menkul veya gayrimenkulleri üzerinde tatbik edilmiş hacizler ve bu hacizlerden sonra ancak kamu alacağının haciz tatbikinden önce rehin de koyulmuş olmasına rağmen, bu kamu alacağı rehinden önce tatbik edilen alacaklara iştirak edebilecektir.
Ancak kanun düzenlemesinde rehinli alacakların hakları saklı tutulmuştur. Rehinden önceki alacaklara iştirak edecek kamu alacakları sadece genel bütçeye gelir kaydedilen alacaklardan olması gerekir, zira belediye gelirleri ile il özel idare gelirleri veya sosyal Güvenlik kurumu gelirleri için bu hüküm uygulanmayacaktır. Yanı bu gelirler için tatbik edilen hacizler rehin öncesi alacaklara iştirak edemeyeceklerdir.
Bu durumu bir örnekle açıklama gerekiyorsa
Örnek -2
Bay Düçar, alacaklıları tarafından haciz tatbik edilen gayrimenkulü icra marifetiyle satılmış, satış giderleri düşüldükten sonra alacaklılara dağılması gereken 20.000.-TL kalmıştır, Bay Düçar'ın 500.- TL emlak borcu vardır. Alacaklıları ise şöyledir,
(A) Şahsı 6.000.-
(B) Şahsı (Rehni ) 10.000.-
(C) Vergi dairesi 4.000.-
(D) Belediyesi ( Emlak ). . 500.-

Toplam 20.000.-

Yukarıdaki örnekte yer alan bilgiler doğrultusunda emlak vergisi gayrimenkul aynından doğmuş olduğunda birinci sırada ve tamamen 500.- TL tahsil edilecektir, geri kalan tutardan kanunun düzenleme amacına uygun olarak ikinci sırada rehinli (B) şahsı için 10.000.- TL tamamen tahsil edildikten sonra geri kalan tutar (A) şahsı ile (C) vergi dairesi arasında garameten taksim edilecektir.
Buna göre;
D Belediyesi Emlak vergisi 500.-
B Şahsı Rehinli alacağı 10.000.-
A Şahsı 5.700.-
C Vergi dairesi 3.800.-
Toplam .....................................20.000.-


Yukarıda yer alan açıklamalar ile verilen örnekten de anlaşılması ve dikkat edilmesi gereken en önemli husus ise şudur, 6183 sayılı AATUHK un 21/1 maddesine yapılan ilave düzenleme hükmü, kamu alacağını genel bütçeye gelir kaydedilmiş alacaklardan da olsa rehinli alacakların önüne geçmesine izin vermediğidir.
Bu hüküm sadece 2004 sayılı İİK 268/1 maddesinin son cümlesini eylemsiz bırakmış olup rehinden sonra tatbik edilmiş bir haciz olmasına rağmen rehinden önceki alacaklara iştirak etmesini, katılmasını sağlamıştır.
6183 sayılı kanunun 21/2 maddesindeki düzenlemeden de anlaşılacağı gibi "... rehinli alacakların hakları saklıdır " . Ancak gümrük resmi,bina ve arazi vergileri, taşıt alım ile motorlu taşıtlar vergisi ve emlak vergileri gibi kamu alacakları eşya veya gayrimenkulün ayninden doğduklarından bu alacaklar rehinli alacaklardan önce gelip tamamen tahsili imkanına kavuşmuşlardır.
Yukarıdaki örnekten de anlaşılacağı üzere eşya veya gayrimenkul ayninden doğan alacaklar rehinli alacaklardan önce gelir ve rehinli alacaklar da bu gibi kamu alacaklarından sonra, fakat imtiyazlı alacaklardan önce gelir, imtiyazlı alacak ile rehinli alacak arasında doğduğu tarihe göre her hangi bir belirleme yapılmayacaktır.
Vergi hukuku uygulamasında dikkat edilmesi gereken bir başka husus ise, 3065 sayılı Katma Değer Vergisi Kanunun 55[105] inci maddesinde yer alan " Mükelleflerin, fabrika, imalathane, ticarethane, şube, satış mağazası ve depolarında mevcut ilk madde, yarı mamul ve mamul madde stokları, üçüncü şahıslara satılmış veya rehnedilmiş olsa dahi, Katma Değer Vergisi ile zam ve cezalarının teminatı hükmünde olup, bedellerinden ilk önce sözü edilen hazine alacağı tahsil olunur." Şeklindeki düzenleme ile, KDV ve cezalarından oluşan kamu alacakları hacizli eşya ve gayrimenkulün aynından doğmasa bile 3065 sayılı kanunun 55 inci maddesindeki özel düzenlemesi ile rehinli alacaktan önce gelecek ve bu nedenle de ilk önce tamamen tahsil edilecektir.
2004 sayılı Kanunun 206 ncı maddesine göre üçüncü sırada yer alan alacaklar arasında önceliğe sahip bir alacağın bulunmaması durumunda, kamu alacağı ile bu sırada yer alan alacaklar birlikte işleme tabi tutularak garameten taksim suretiyle paylarını alacaklardır.
5479 sayılı kanunun 4 üncü maddesi ile 08.04.2006 tarihinden itibaren yürürlük bulmak üzere, 6183 sayılı AATUHK nun 21/3 maddesinde değişiklik yapılmıştır. Anılan bu değişikliğe göre, "Borçlunun iflası, mirasın reddi ve terekenin resmi tasfiyeye tabi tutulması hallerinde amme alacakları imtiyazlı alacak olarak 2004 sayılı İcra ve İflas kanunun 206 ncı maddesinin üçüncü sırasında, bu sıranın önceliğini alan alacaklar da dahil olmak üzere tüm imtiyazlı alacaklar ile birlikte işleme tabi tutulur". Şeklinde yeniden bir düzenlemeye ihtiyaç duyulmuştur.
Kamu alacakları eskiden 2004 sayılı İİK nun beşinci sırasında imtiyazlı durumda iken bu imtiyaz kaldırılmış olup, ... bir malın aynından doğan kamu alacakları dışındaki diğer kamu alacakları imtiyazlı olma konumundan çıkarılmış iken bir başka ifade ile dördüncü sırada yer almaktayken yeni bir düzenlemeye gidilmiş ve kanun hükmünde açık bir şekilde ifade edildiği üzere sıra cetvelinin üçüncü sırasına alınmıştır.

[1] Bknz: 19. HD. 21.10.2004 T. 1744/10396; 21.3.1995 T. 1870/2577
[2] Ayrıntılı bilgi için bknz: AKCAN, R. Hacze İştirak, s: 27 vd. – DEREN (YILDIRIM), N. Türk, İsviçre ve Alman Hukukunda Hacze (Adi İştirak (Tez), s: 4 vd. – DEREN (YILDIRIM), N. İcra Hukukunda Paylaştırmaya İlişkin İlkeler Hakkında Düşünceler (İcra Hukuku Analizleri), s: 1 vd. – KURU, B. İcra ve İflas Hukuku El Kitabı, s: 457 – DEYNEKLİ, A. / KISA, S. Hacizde ve İflasta Sıra Cetveli, s: 3 vd. – YILMAZ, E. Hacze Takipli Katılma (Hacze Adi İştirak) AHFM. 1973/1-4, s: 272 vd. – KURU, B. İcra Hukuku, c: 1, s: 844 – ÜSTÜNDAĞ, S. İcra Hukuku, s: 228 vd. – POSTACIOĞLU, İ. İcra Hukuku, s: 426 vd. – BERKİN, N. İcra Hukuku Rehberi s: 263 vd. – ARAR, K. İcra Hukuku, s: 222 – GÜNDOĞAN, B. İcra Hukuku, s: 86 – ANSAY, S. Ş. Hukuk, İcra ve İflâs Usulleri, s: 119 – ÖNEN, T. Hacze İmtiyazlı (Takipsiz) İştirak (Yarg. D. 1984/1-2, s: 131 vd.)

[3] Bu konuda ayrıca bknz: «Hükümet Tasarısı» ve «Adalet Komisyonu» Gerekçeleri (UYAR, T. Gerekçeli – İçtihatlı İcra ve İflas Kanunu, C:2, s:3151 vd.)

[4] Bknz: 12. HD. 20.10.1989 T. 3389/12566; 9.3.1989 T. 7330/3346

[5] Bknz: 19. HD. 30.9.1999 T. 4983/5413

[6] KURU, B. El Kitabı, s: 458 – AKCAN, R. age. s: 56 – YILMAZ, E. agm. s: 281 – AKYAZAN, S. İhtiyati Hacizler ve Hacze İştirak Dereceleri, s: 64 – DEYNEKLİ, A. / KISA, S. age. s: 11



[8] Bknz: 19. HD. 10.2.2005 T. 5892/999; 14.2.1995 T. 1044/1117; 13.12.1994 T. 9190/12471 (İleride; İçt. No: 16) – 19. HD. 24.6.1999 T. 3794/4391; 27.11.1997 T. 7676/10089

[9] Bknz: 12. HD. 9.11.1982 T. 7731/8187

[10] Bknz: 19. HD. 11.10.2005 T. 7244/9913; 7.7.2005 T. 985/7719; 30.6.2005 T. 970/7359

[11] Bknz: 19. HD. 16.2.2006 T. 10947/1479; 27.10.2005 T. 5562/10740; 7.7.2005 T. 2848/7744

[12] Bknz: 19. HD. 26.1.2006 T. 9425/467; 2.7.1998 T. 3926/4617; 21.5.1998 T. 3002/3536

[13] Bknz: 19. HD. 8.12.2005 T. 8171/12286; 24.11.2005 T. 6311/11552; 3.2.2005 T. 4257/664

[14] Bknz: 19. HD. 7.7.2005 T. 2583/7734

[15] Bknz: 19. HD. 21.4.2005 T. 10907/4498; 7.4.2005 T. 9510/3777

[16] Bknz: 19. HD. 24.11.2005 T. 6405/11556; 20.10.2005 T. 4865/10450

[17] Bknz: 19. HD. 1.12.2005 T. 7817/11950; 1.12.2005 T. 7685/11946; 24.2.2005 T. 7179/1868

[18] Bknz: 19. HD. 21.6.2001 T. 3557/4872; 9.10.1997 T. 5754/8293; 8.5.1997 T. 2424/4677

[19] Bknz: 19. HD. 12.10.2000 T. 6124/6722; 28.11.1996 T. 6832/10663

[20] Bknz: 19. HD. 16.2.1999 T. 91/780; 21.5.1998 T. 2994/3533

[21] Bknz: 19. HD. 17.12.1998 T. 7103/7731

[22] Bknz: 19. HD. 6.2.1997 T. 8698/954

[23] Bknz: 19. HD. 30.1.1997 T. 9338/616; 21.9.1995 T. 6663/7285

[24] Bknz: 19. HD. 16.12.1996 T. 6946/10045

[25] Bknz: 19. HD. 1.10.1996 T. 5249/8492

[26] Bknz: 19. HD. 4.7.1995 T. 5815/6108; 13.12.1994 T. 9236/12477

[27] Bknz: 19. HD. 2.6.1995 T. 4279/4887

[28] Bknz: 19. HD. 20.12.1994 T. 10157/12870

[29] Bknz: 19. HD. 6.7.1993 T. 5413/4972; 12. HD. 14.12.1987 T. 1053/12977; 19.10.1987 T. 14443/10329

[30] Bknz: 19. HD. 2.2.1993 T. 11634/579

[31] Bknz: 12. HD. 24.3.1986 T. 9674/3205

[32] Bknz: 12. HD. 8.3.1984 T. 12840/2644

[33] Bknz: İİD. 11.5.1964 T. E: 5692

[34] Bknz: 12. HD. 7.12.1988 T. 3588/15056

[35] Bknz: 12. HD. 28.9.1987 T. 11961/9380; 5.5.1987 T. 8969/6054; 7.1.1969 T. 465/333

[36] Bknz: HGK. 18.4.1975 T. E: 1973/İc. 205, K: 568; İİD. 20.3.1970 T. 2721/2934; 28.3.1960 T. 2263/2293

[37] Bknz: 12. HD. 26.9.1988 T. 12012/10325

[38] Bknz: 19. HD. 6.10.2005 T. 3969/9625

[39] Bknz: 19. HD. 8.5.1997 T. 2483/4679; 5.5.1987 T. 8969/6054

[40] Bknz: 19. HD. 27.2.1996 T. 331/1570

[41] DEREN (YILDIRIM) N. a.g. tez. s: 14

[42] AKYAZAN, S. age. s: 60 – YILMAZ, E. age. s: 281 – DEYNEKCİ, A./KISA, S. age. s: 10

[43] YILMAZ, E. agm. s: 282 – AKCAN, R. age. s: 59 – DEYNEKCİ, A./KISA, S. age. s: 10

[44] Bknz: 19. HD. 24.1.2002 T. 6624/478; 6.2.1997 T. 9853/967; 27.1.1997 T. 366/528

[45] KURU, B. El Kitabı, s: 459 – KURU, B. İcra ve İflâs Hukuku, C: 1, s: 847 – YILMAZ, E. agm. s: 284

[46] DEREN (YILDIRIM), M. age (tez) s: 18 – GÜRDOĞAN, B. İcra-İflâsı Takiplerinde Borçlunun Tamamen veya Kısmen Aczini Tesbit Eden Vesikalar (BATİDER, 1963, c: II, S: 1, s: 17 – ÖZTEK, S. İcra ve İflâs Hukukunda Borç Ödemeden Aciz Vesikası (İİK. m. 143; m. 251), s: 29; 67

[47] Bknz: 19. HD. 3.7.1997 T. 4082/6974

[48] Bknz.İİK

[49] POSTACIOĞLU, İ. age. s: 428 – YILMAZ, E. agm. s: 283 – BERKİN, N. age. s: 266 – ÜSTÜNDAĞ, S. age. s: 230 – PEKCANITEZ, H./ATALAY, O./ÖZKAN, M. S./ÖZEKES, M. age. s: 194 – DEYNEKLİ, A./KISA, S age.. s: 10

[50] Bknz: İİD. 22.2.1957 T. 1089/1375

[51] KURU, B. age. s: 849 – KURU, B. İcra ve İflâs Kanunu Değişikliği Hakkında Düşünceler, s: 43

[52] Bknz 2004 Sayılı İİK


[53] BELGESAY, M. R. İcra ve İflâs Kanunu Şerhi, s: 300 – POSTACIOĞLU, İ. age. s: 438 – KURU, B. Düşünceler, s: 42

[54] KURU, B. age. s: 849 - Düşünceler, s: 42 – ANSAY, S. Ş. age. s: 123 – BERKİN, N. age. s: 267

[55] KURU, B. Düşünceler, s: 43

[56] Bknz: 19. HD. 27.2.2003 T. 7110/1566; 12.12.2002 T. 9666/7792; 29.3.2001 T. 951/2291

[57] AKYAZAN, S. age. s: 65

[58]Av.Uyar


[59] YILMAZ, E. agm. s: 289

[60] Bknz : 19. HD. 29.1.2004 T. 65520/718; 23.1.2003 T. 4759/498; 24.1.2002 T. 6624/478; 8.2.2001 T. 9314/1030

[61] DEREN (YILDIRIM), N. age. tez, s: 60

[62] Bknz: 12. HD. 5.6.1989 T. 12960/8173; 12.5.1986 T. 11777/5534; 31.3.1986 T. 9492/3524 vb.

[63] Bu konuda ayrıntılı bilgi için bknz: UYAR, T. İcra ve İflas Kanunu Şerhi, C:7, İİK. mad. 142

[64] Bknz: 19. HD. 22.4.1999 T. 2380/2720

[65] KURU, B. El Kitabı, s: 461 – KURU, B. age. C: 1, s: 851 – YILMAZ, E. agm., s: 309 –PEKCANITEZ, H./ATALAY, O./ÖZKAN, M. S./ÖZEKES, M. age. s: 195 – ÜSTÜNDAĞ, S. age. s: 233 – AKCAN, R. age. s: 164 vd.

[66] POSTACIOĞLU, İ. age. s: 440

[67] Bknz: 12. HD. 12.2.1981 T. 179/1307

[68] Bknz.Av. Uyar

[69] YILMAZ, E. age. s: 312

[70] Av.Uyar

[71] Bknz: 19. HD. 1.12.2005 T. 6586/11935; 10.2.2005 T. 5892/999

[72] Bu konuda ayrıca bknz: Bu eser, C: 5; İİK. mad. 83, «s: 7414»

[73] Bknz: 19. HD. 29.5.2003 T. 2610/5736; 22.9.1992 T. 7279/40303; 4.5.1992 T. 3177/1815

[74] Amme alacaklarında rüçhan hakkı
Madde 21 - «Üçüncü şahıslar tarafından haczedilen mallar paraya çevrilmeden evvel o mal üzerine amme alacağı için de haciz konulursa bu alacak da hacze iştirak eder ve aralarında satış bedeli garameten taksim olunur. Genel bütçeye gelir kaydedilen vergi, r