MEB'in yargı kararlarını uygulamamasından doğan hukuki ve cezai sorumluluğu

Başlatan Özgür KOCA, 11 Mart 2015, 15:56:09

« önceki - sonraki »

0 Üyeler ve 1 Ziyaretçi konuyu incelemekte.

avatar_Özgür KOCA
Hukuk devleti; Hukukun üstün olduğu, hukuk kurallarının, onu koyanlar da dahil olmak üzere her kişi ve kuruluşu bağladığı, kişilere hukuk güvenliğinin sağlandığı devleti ifade eder. Devletin bütün organlarının hukuka bağlı kalması ve tüm faaliyetlerinin yargı denetimine açık olması, hukuk devletinin vazgeçilmez, olmazsa olmaz ilke ve kuralıdır.

Anayasa Mahkemesi de, yargı denetiminin, hukuk devleti ilkesinin diğer öğelerinin de güvencesini oluşturan bir ilke olduğunu vurgulamıştır. Bu husus Anayasanın 125. maddesinin 1. fıkrasının ilk cümlesinde "idarenin her türlü eylem ve işlemlerine karşı yargı yolu açıktır" şeklinde ifadesini bulmuştur. Hukuk devletinin gerçekleşmesi için, kuralları koyan idarenin ve kanunları çıkaran yasama organının yargı denetimine tabi tutulması zorunluluğu yanında, yargı yerlerince verilen kararların tam ve zamanında yerine getirilmesi de gerekmektedir.

Danıştay 5. Dairesinin kararlarında da bu husus "...idarenin yargı kararlarına uyması ve bu kararların gereklerine göre işlem ya da eylemde bulunmak zorunda olması, aynı zamanda 'hukuk devleti' ilkesinin de bir gereğidir" şeklinde vurgulandığı gibi,

Danıştay 8.dairesinin bir kararında da "hukuka bağlı idare, yargı yerlerince verilen karaların icaplarını, ilgililerin başvurusuna gerek olmaksızın, yerine getiren idaredir" denilerek açıkça ortaya konmuştur.

Anayasanın 138. ve İdari Yargılama Usulü Kanununun 28. maddelerindeki "yargı kararlarının yerine getirilmesi" yönündeki düzenlemeler de bu gerçeğin ifadesidir.

İDARİ YARGI KARARLARININ UYGULANMASI ZORUNLULUĞU

Bir hukuk devletinde idari yargı kararlarının idarece uygulanmaması diye bir sorunun olmaması gereklidir. Bu nedenle, idari yargı kararlarının uygulanmasının zorunlu olduğunun da ayrıca belirtilmesine gerek olmamalıdır.

Zira yargı kararlarının uygulanmaması en başta hak arama özgürlüğünü anlamsız hale getireceği gibi, Anayasanın ve hukukun bağlayıcılığı ve üstünlüğü ilkesine de ters düşmektedir. Ancak tüm bunlara rağmen ülkemizde, idari yargı kararlarının idari organlarca uygulanmaması yönünde birçok örnek olduğu; yargı kararlarında, doktrindeki tartışmalarda ve idarenin uygulamalarında açıkça görülmektedir.

Bunu göz önünde bulunduran Anayasa koyucu, Anayasanın 138. maddesinin son fıkrasında, yasama ve yürütme organları ile idarenin, mahkeme kararlarına uymak zorunda olduğunu, bu organlar ve idarenin mahkeme kararlarını hiç bir surette değiştiremeyeceğini ve bunların yerine getirilmesini geciktiremeyeceğini açıkça belirtmiştir. Ayrıca bu düzenleme, 2577 Sayılı İdari Yargılama Usulü Kanununun 28. maddesinin 1. fıkrasında daha da somutlaştırılmıştır. Şöyle ki; "Danıştay, Bölge İdare Mahkemeleri, İdare ve Vergi Mahkemelerinin esasa ve yürütmenin durdurulmasına ilişkin kararlarının icaplarına göre idare gecikmeksizin işlem tesisi etmeye veya eylemde bulunmaya mecburdur. Bu süre hiç bir şekilde kararın idareye tebliğinden başlayarak 30(otuz) günü geçemez..."

İPTAL VE YÜRÜTMENİN DURDURULMASI KARARLARININ UYGULANMASI

İdari yargı yerlerince verilen iptal kararları, iptal edilen işlemin tesisinden önceki durumun geri gelmesini sağlarlar. Diğer bir anlatımla, iptal kararları, iptal edilen idari işlemi tesis edildiği tarihten itibaren hükümsüz hale getirirler. Bu bağlamda, idari yargı yerlerinin iptal kararları, Anayasa Mahkemesinin iptal kararlarının aksine, geçmişe yürürler. İptal kararı üzerine idareye düşen görev, tesis edeceği idari işlem ya da işlemlerle, iptal edilen işlemin, iptal edilinceye kadar doğurduğu tüm etki ve sonuçları gidermektir.

Gerek Anayasanın 138. maddesinin son fıkrasında gerekse 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanununun 28. maddesinde, iptal kararlarının idarece uygulanması yükümlülüğünün anlamı budur. Bu nedenle, yürütmenin durdurulması kararlarının da iptal kararları gibi uygulanması zorunludur. Daha somut söylemek gerekirse, idare, yürütmenin durdurulması kararı üzerine, iptali istenen işlemin tesisinden önceki durumun geri gelmesini sağlayıcı işlem ya da işlemleri yapmak mecburiyetindedir.

İdare, idari yargı yerlerince verilen iptal ve yürütmenin durdurulması karalarını, Anayasanın 138/son ve İdari Yargılama Usulü Kanununun 28/1 maddelerinde belirtildiği gibi, "gecikmeksizin" uygulamak zorundadır. Gerçi 2577 Sayılı İdari Yargılama Usulü Kanununun 28. maddesi bir süre öngörmüşse de; idareye, ilgili kararın otuz gün sonuna kadar uygulanmaması gibi bir takdir hakkı tanıdığı anlamına gelmez.

İPTAL VEYA YÜRÜTMENİN DURDURULMASI KARARLARININ UYGULANMAMASINDAN DOĞAN SORUMLULUKLAR

2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanununun 28. maddesinin 3. ve 4. fıkralarında, iptal ya da yürütmenin durdurulması kararlarının uygulanmaması halinde idare ve kararı uygulama mevkiinde bulunan kamu görevlisi için sorumluluk halleri ayrı ayrı düzenlenmiştir. Kararın uygulanmamasından mağdur olan ilgili, maddi ve manevi zararları açısından, idareye karşı idari yargıda tazminat davası açılabilir. Ayrıca kararı uygulama konumunda olan kamu görevlisi aleyhine de aynı nedene dayanarak adli yargıda tazminat davası açılabilir.

Bunların yanında, kararın gereklerini yerine getirmeyen kamu görevlisi hakkında tatbik edilecek cezai yaptırımlar için de adli yargı mercilerine şikayette bulunulabilecektir. İdarenin ve Kamu Görevlisinin Hukuki Sorumluluğu Anayasanın 138. maddesinde yargı karalarının tüm devlet organları için bağlayıcı olduğu belirtilmiştir. 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanununda da, yargı karalarının yerine getirilmemesi durumunda sorumluluğun doğacağı düzenlenmiştir.

İdari Yargılama Usulü Kanununun 28. maddesinin 3. ve 4. fıkralarına göre; "Danıştay, bölge idare mahkemeleri, idare ve vergi mahkemeleri kararlarına göre işlem tesis edilmeyen veya eylemde bulunulmayan hallerde idare aleyhine Danıştay ve ilgili idari mahkemede maddi ve manevi tazminat davası açılabilir. Mahkeme kararlarının otuz gün içinde kamu görevlilerince kasten yerine getirilmemesi halinde ilgili, idare aleyhine dava açabileceği gibi, kararı yerine getirmeyen kamu görevlisi aleyhine de tazminat davası açılabilir."

Görüldüğü üzere, 2577 SAYILI İDARİ YARGILAMA USULÜ KANUNUNUN 28. MADDESİNİN 3. VE 4. FIKRALARINDA İPTAL YADA YÜRÜTMENİN DURDURULMASI KARARLARININ UYGULANMAMASI HALİNDE İDARE VE KARARI UYGULAMAYAN KAMU GÖREVLİLERİ HAKKINDA TAZMİNAT DAVASI AÇILABİLECEĞİ ÖNGÖRÜLMÜŞTÜR.

Hakkında verilen iptal ya da yürütmenin durdurulması kararının uygulanmamasından mağdur olan herkes, idare aleyhine idari yargıda, kararı uygulamayan kamu görevlisi hakkında da adli yargıda tazminat davası açabilecektir. İdarenin, iptal ya da yürütmenin durdurulması kararlarını uygulamaması, öğretide ve Danıştay içtihatlarında 1947 yılından beri istikrarlı bir şekilde "ağır hizmet kusuru" olarak nitelendirilmektedir. Buna göre, idarenin, yargı kararlarını uygulamaması, uygulamakta gecikmesi ağır hizmet kusurudur ve idarenin tazminata mahkum edilmesini gerektirir.

GEREK DOKTRİN GEREKSE İÇTİHATLAR, YARGI KARALARININ UYGULANMAMASINDA CEZAİ YÖNDEN SORUMLU TUTTUĞU GÖREVLİSİNİ; GÖREVİ KÖTÜYE KULLANMA, GÖREVİ İHMAL, GÖREVDE YETKİYİ KÖTÜYE KULLANMA SUÇLARININ FAİLİ OLARAK GÖRMEKTEDİR.

Türk Ceza Kanununun 257. maddesinde "görevi kötüye kullanma ve ihmal" suçlarını düzenlenmiş bulunmaktadır. Yargı kararlarına uyma görevi, bütün memurlara yüklenilen özel bir görev olup, memurun bu görevi yerine getirmemesi ve kişilere zarar vermesi halinde Türk Ceza Kanununun 257. maddesinde ve diğer maddelerde belirtilen suçlar oluşacaktır.

Milli Eğitim Bakanlığı'nın 16 Nisan 2014' te atamalarını gerçekleştirdiği 1709 şube müdürü atamalarına yönelik Daha henüz tercihler yapılmadan 40 gün önce 06 Mart 2014 tarihinde Danıştay 5.dairesi Başbakanlığın Görevde yükselme Çerçeve Yönetmeliğinin Danıştay 2.daireside Milli Eğitim Bakanlığı Görevde yükselme yönetmeliğinde Sadece sözlü(Mülakat) sınavı sonuçlarına göre atama yapması maddesinin yürütmesini durdurmuştur. Ayrıca sadece sözlü(Mülakat) puanına göre yapılan 1709 şube müdürü ataması, Ankara Bölge idare 1.kurul ,Diyarbakır Bölge İdare, Aksaray Bölge İdare, Ankara 4.idare,Ankara7.idare ,Ankara 9.idare, Ankara10 idare, Ankara 17.idare Elazığ 2. İdare, Isparta İdare, Yozgat idare, Kastamonu idare mahkemeleri kararlarında

TÜRK MİLLETİ ADINA 1709 Şube Müdürlüğü atamaları için; sadece sözlü sınavla atama yapılamayacağı, objektif olan yazılı sınavının değerlendirme dışı bırakılamayıp belirleyici olması gerektiğine ve Atamaların iptal edilerek Aritmetik Ortalamayla atamaların yenilenmesi gerektiğine karar vermesine rağmen kararın gereğini yerine getirmeyen MEB yetkilileri Anayasal suç işlemektedirler

HUKUKİ KAYNAKÇA

1-Anayasa Mahkemesi Kararlar Dergisi

2-Danıştay 2. Dairesinin örnek karaları

3- Danıştay Dergileri Metin Günday, İdari Yargı Kararlarının Uygulanmaması Sorunu, Hukuk Kurultayı 2000-1,

4- İdari Yargı, Ankara Barosu Yayını Orhan Özdeş, "Danıştay Kararlarının Yerine Getirilmesi Zorunluluğu", Danıştay Dergisi, Sayı 20-21

5-Turgut Candan, "İdari Yargı Kararlarının Uygulanmaması", İdari Yargı Paneli, Türkiye Barolar Birliği ve Mersin Barosu, Mersin 2003


Hepsihukuk: Mobil Hesapmatik: Profesyonel hesaplamalar ve içtihat programı

İcra HesapMax: Masaüstü Bilgisayarlar için Hesap Programı

Benzer Konular (9)