İHTİYARİ VE MECBURİ DAVA ARKADAŞLIĞI

Başlatan Deniz034, 07 Temmuz 2017, 20:03:01

« önceki - sonraki »

0 Üyeler ve 1 Ziyaretçi konuyu incelemekte.

avatar_Deniz034
T.C.

YARGITAY

HUKUK GENEL KURULU

E. 2015/7-3380

K. 2017/378

T. 1.3.2017

• İHTİYARİ VE MECBURİ DAVA ARKADAŞLIĞI ( Birden Fazla Davacı İşçinin Birlikte Tek Dilekçeyle Dava Açması Halinde Davacı İşçiler Arasında Maddi Ya da Şekli Anlamda Zorunlu Dava Arkadaşlığının Varlığından Söz Edilemeyeceği - İhtiyari Dava Arkadaşlığının Varlığı Kabul Edilse Dahi İddia Ve Savunmanın Araştırılması Delillerin Toplanıp Ayrıntılı Olarak Değerlendirilmesi Ve Hukuki Gerçekliğin Tam Olarak Ortaya Konulması Gerektiği )

• TOPLU İŞTEN ÇIKARMA ( Aynı Nedenler İle Çok Sayıda İşçinin Birlikte İşten Çıkarıldığı Toplu İşçi Çıkarma Gibi Durumlar Söz Konusu Olup Bu Durumda Davaların Birlikte Görülebileceğinin Kabulü Halinde Yargılamanın İçinden Çıkılmaz Hal Alacağı )

• BİRLİKTE AÇILMIŞ İŞÇİLİK ALACAKLARI DAVALARININ AYRILMASI GEREKTİĞİ ( Birden Fazla Davacı İşçinin Birlikte Tek Dilekçeyle Dava Açmalarını Mümkün Kılan Herhangi Bir Yasal Düzenleme Bulunmadığı - Ayrı Ayrı İş Sözleşmesi İle İş Görme Edimini Üstlenen Farklı Çalışma Süreleri Ve Ücret Seviyesi İle Çalışan Davacıların Feshe Bağlı Alacaklar İle Diğer İşçilik Alacaklarını Birlikte Dava Etmelerini Haklı Kılacak Açık Bir Yasal Düzenleme Ve Geçerli Hukuksal Bir Nedenin Varlığından Söz Edilemeyeceği - Yargılamanın Sağlıklı Olarak Yürütülebilmesi Ve Uyuşmazlığın Kolaylıkla Çözüme Ulaştırılabilmesi İçin Aynı İşveren Aleyhine Benzer Taleplerle Birlikte Açılmış Olan Davaların Ayrılmasının Uygun Olacağı )

6100/m.57, 58, 59, 60, 166, 167

ÖZET : Dava, işçilik alacaklarının tahsili istemine dair olup yasal dayanağını 4857 Sayılı İş Kanunu oluşturmaktadır. Yukarıda da belirtildiği üzere birden fazla davacının ( işçinin ) birlikte tek dilekçeyle dava açmalarını mümkün kılan herhangi bir yasal düzenleme bulunmamaktadır. İş sözleşmesi ancak taraflar açısından bağlayıcıdır. Ayrıca her işçinin çalışma şekil ve esasları ( hizmet süresi, aylık ücret seviyesi, günlük çalışma süresi, yapılan iş ve işin niteliği gibi ) farklı olup bu hali ile aynı hukuki sebebe dayandığı ileri sürülemeyecektir. Davacı işçilerin aynı sebeple işten çıkarılmaları ve aynı alacakları talep etmeleri aynı hukuki sebebe dayandıklarını göstermez. O halde, davacı işçiler arasında maddi yada şekli anlamda zorunlu dava arkadaşlığının varlığından söz edilemeyecektir. İhtiyari dava arkadaşlığının varlığı kabul edilse dahi iddia ve savunmanın araştırılması, delillerin toplanıp ayrıntılı olarak değerlendirilmesi ve hukuki gerçekliğin tam olarak ortaya konulması, ayrıca kararın Yargıtay denetimine elverişli olabilmesi için davaların ayrılması gerekmektedir. Kaldı ki kimi zaman aynı nedenler ile çok sayıda işçinin birlikte işten çıkarıldığı ( toplu işçi çıkarma gibi ) durumlar söz konusu olup bu durumda davaların birlikte görülebileceğinin kabulü halinde yargılamanın içinden çıkılmaz hal alacağı da açıktır. Açıklanan durum karşısında, ayrı ayrı iş sözleşmesi ile iş görme edimini üstlenen, farklı çalışma süreleri ve ücret seviyesi ile çalışan davacıların, feshe bağlı alacaklar ile diğer işçilik alacaklarını birlikte dava etmelerini haklı kılacak açık bir yasal düzenleme ve geçerli hukuksal bir nedenin varlığından söz edilemez. Yargılamanın sağlıklı olarak yürütülebilmesi ve uyuşmazlığın kolaylıkla çözüme ulaştırılabilmesi için aynı işveren aleyhine benzer taleplerle birlikte açılmış olan davaların ayrılmasının uygun olacağının kabulü gerekir.
DAVA : Taraflar arasındaki "işçilik alacakları" davasından dolayı yapılan yargılama sonunda; Konya 1. İş Mahkemesince davanın kabulüne dair verilen 13.06.2014 gün ve 2013/31 E., 2014/447 K. sayılı kararın davalı vekili tarafından temyizi üzerine, Yargıtay 7. Hukuk Dairesinin 28.01.2015 gün ve 2014/15570 E., 2015/733 K. sayılı kararı ile;
( ... Davacılar vekili, davacı ... yönünden ihbar tazminatı ile ücret, fazla mesai, ulusal bayram genel tatil ücreti alacaklarının; davacı ... yönünden ise kıdem ve ihbar tazminatı ile ücret, fazla mesai, ulusal bayram genel tatil ile yıllık izin ücreti alacaklarının tahsilini istemiştir.
Davalı davanın reddine karar verilmesini istemiştir.
Mahkemece davacılar yönünden davanın kabulüne karar verilmiştir.
Davacılar arasında mecburi dava arkadaşlığı mevcut değildir. Bu sebeple davaların birleştirilmesi zorunlu değildir. İddia ve savunmanın usule uygun şekilde araştırılması, delillerin tümüyle toplanıp ayrıntılı olarak değerlendirilmesi ve hukuki gerçekliğin tam olarak sağlanması ve ayrıca kararın, Yargıtay denetimine elverişli olabilmesi için davaların ayrı ayrı görülüp sonuçlandırılmasında zorunluluk vardır. Bu sebeple mahkemece davalar tefrik edilmeli; her bir davacı için ayrı esasa kaydedilerek, yapılacak yargılama sonucuna göre karar verilmelidir.
Mahkemece bu husus gözetilmeden karar verilmesi hatalı olup bozma nedenidir... ),
Gerekçesiyle karar bozularak dosya yerine geri çevrilmekle yeniden yapılan yargılama sonunda mahkemece önceki kararda direnilmiştir.
Hukuk Genel Kurulunca incelenerek direnme kararının süresinde temyiz edildiği anlaşıldıktan ve dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra gereği görüşüldü:
KARAR : Dava işçilik alacaklarının tahsili istemine ilişkindir.
Davacılar vekili davacı işçi ...'nun aylık ücretinin net 750,00 TL olduğunu, diğer davacı işçi ...'nun ise aylık net 1.000,00 TL ücret aldığını, davacı işçilerin yıllık izinlerini kullanmadıklarını, fazla çalışma ve genel tatil ücretlerinin ödenmediğini, 2012 yılı Haziran-Temmuz ve Ağustos aylarına ait ücretlerinin ödenmediğini, iş sözleşmelerinin davalı tarafından haksız şekilde feshedildiğini ileri sürerek davacı ... yönünden ihbar tazminatı ile ödenmeyen ücret, fazla çalışma ve genel tatil alacaklarının; diğer davacı ... yönünden ise kıdem ve ihbar tazminatı ile yıllık izin alacağı, ödenmeyen ücret, fazla çalışma ve genel tatil alacaklarının davalıdan tahsiline karar verilmesini istemiştir.
Davalı vekili davacıların baba-oğul olup işyerinde gazete ve promosyon dağıtımı ile yapılan satışların tahsilatı işlerini yaptıklarını, gazetenin davacılar tarafından usulüne uygun dağıtılmadığını, bu gazeteler için yeni aboneler yapıldığını, abonelik için öngörülen ücretlerin tahsil edildiğini ancak işverene haber verilmediğini, bir kısım abonelik ücretlerinin de tahsil edildiği halde işverene intikal ettirilmediğini, durumun tespiti üzerine davacıların verdiği bilgi ve incelemelere göre yaklaşık 7.500-8.000 TL civarında bir zararın oluştuğu, davacıların bu zararı ödemeyi kabul etmeleri üzerine senet düzenlendiğini, davacıların bir kısım ücretlerini alamadıklarından bahisle bu davayı açtıklarını, davacıların tüm iddia ve yapmış oldukları şikayetlerin hakkın kötüye kullanılması niteliğinde olduğunu belirterek davanın reddine karar verilmesini istemiştir.
Mahkemece davalı işveren tarafından yapılan feshin haksız olduğu, bu sebeple davacılardan Mustafa'nın kıdem tazminatına hak kazandığı, davacılara bir bildirim yapıldığı ya da ücretinin ödendiğinin tespit edilmemesi sebebiyle davacıların ihbar tazminatına da hak kazandıkları, davacı tanık beyanlarıyla davacıların ayda iki hafta 21,5 saat fazla mesai yapıp genel tatillerde çalıştıklarını ispatladıkları, yıllık izinlerini kullandıkları ve tüm ücretlerinin ödendiğinin davalı işveren tarafından ispatlanamadığı gerekçesiyle davacılar yönünden ayrı ayrı hüküm kurulmak suretiyle davanın kabulüne karar verilmiştir.
Davalı vekilinin temyizi üzerine hüküm Özel Dairece, yukarda açıklanan gerekçelerle bozulmuştur.
Mahkemece, davacıların işçi oldukları, işten çıkarılmaları sebebiyle bu davayı açtıkları, ekonomik durumları, davaların birlikte açılması, usul ekonomisi, davacıların tüm delillerinin ayrı ayrı toplanıp değerlendirilerek her bir davacı için her bir kalem alacak yönünden ayrı ayrı hüküm kurulması yanında HMK'nın 57/1.maddesinin c bendinde ifade edilen hususların davacılar için gerçekleştiği, işlemlerin tamamlanıp sonuçlandıktan sonra baştaki şekil ve usul eksikliğinin ileri sürülemeyeceği, davalı vekilinin ilk karara yönelik temyiz dilekçesinde netice-i talep bölümünde "resen nazara alınacak" hususlar denilmişse de bozma kararı gerekçesinin ayrıca ve açıkça temyiz nedeni olarak ileri sürülmemesi gerekçeleri ile önceki gerekçelerde tekrarlanarak suretiyle direnme kararı verilmiştir.
Direnme kararını davalı vekili temyiz etmiştir.
Direnme yoluyla Hukuk Genel Kurulu önüne gelen uyuşmazlık, somut olayda davacı işçiler arasında mecburi ya da ihtiyari dava arkadaşlığı bulunup bulunmadığı, burada varılacak sonuca göre birlikte açılan davaların tefrikinin gerekip gerekmediği noktalarında toplanmaktadır.
İhtiyari ve mecburi dava arkadaşlığı 5521 Sayılı İş Mahkemeleri Kanununda düzenlenmemiştir. Bununla birlikte 5521 Sayılı Kanun'un 15. maddesine göre bu Kanunda sarahat bulunmayan hallerde Hukuk Muhakemeleri Usulü Kanunu ( 6100 Sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu ) hükümleri uygulanacağı belirtilmiştir.
Bu kapsamda 6100 Sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanununun ( HMK ) 57.maddesinde;
"Birden çok kişi, aşağıdaki hallerde birlikte dava açabilecekleri gibi aleyhlerine de birlikte dava açılabilir:
a- ) Davacılar veya davalılar arasında davaya konu olan hak veya borcun, elbirliği ile mülkiyet dışındaki bir sebeple ortak olması,
b- ) Ortak bir işlemle hepsinin yararına bir hak doğmuş olması veya kendilerinin bu şekilde yükümlülük altına girmeleri,
c- ) Davaların temelini oluşturan vakıaların ve hukuki sebeplerin aynı veya birbirine benzer olması"
şeklinde düzenleme getirilmiştir.
Şu durumda, maddede açıkça sayılan davaya konu hak ve borcun ortak olması, birden fazla kişinin ortak bir işlem ( örneğin sözleşme ) ile borç altına girmiş olması, davanın birden fazla kişi hakkında aynı ( veya benzer ) sebepten doğmuş olması hallerinde birden çok kimsenin birlikte dava açması olanaklı olduğu gibi, birlikte aleyhlerine de dava açılabilir.
Alacaklının müteselsil borçluların tümüne veya bunlardan bazısına karşı alacak davası açtığı hallerde davalı müteselsil borçlular; yine mirasçılar miras bırakanın borçlarından müteselsilen sorumlu olduklarından birden fazla mirasçıya karşı alacak davası açılması halinde davalı mirasçılar; birden çok kişinin aynı sözleşmeyle borç altına girdiği hallerde bölünebilen bir borç sebebiyle birden çok kişiye karşı birlikte dava açılması halinde, bu kişiler arasındaki ilişki ihtiyari dava arkadaşlığıdır.
Davanın birden fazla kişi hakkında aynı veya benzer sebepten doğması haline gelince; aynı sebepten maksat yalnız hukuki sebep olmayıp bir olaya, yani aynı vakıaya ve fakat farklı hukuki sebeplere dayanılarak da birden fazla kişinin dava açması veya dava edilmesi olanaklıdır. Örneğin sebepsiz iktisap hükümlerine göre sorumlu olan kişilere karşı ve haksız fiili birlikte işleyen kişilere karşı birlikte dava açılabilir. Burada da ihtiyari dava arkadaşlığı söz konusudur.
6100 Sayılı HMK'nın 58. maddesinde, ihtiyari dava arkadaşlığında davaların birbirinden bağımsız olduğu, dava arkadaşlarından her birinin diğerinden bağımsız olarak hareket edeceği; 59. maddesinde ise mecburi dava arkadaşlığının, bir hakkın birden fazla kimse tarafından birlikte kullanılması veya birden fazla kimseye karşı birlikte ileri sürülmesi ve tamamı hakkında tek hüküm verilmesi gereken hallerde söz konusu olacağı; 60. maddesinde ise mecburi dava arkadaşlarının ancak birlikte dava açabilecekleri veya aleyhlerine birlikte dava açılabileceği düzenlenmiştir.
Yine 6100 Sayılı HMK'nın 166. maddesinde davaların aynı veya birbirine benzer sebeplerden doğması ya da biri hakkında verilecek hükmün diğerini etkileyecek nitelikte bulunması durumunda davaların birleştirilebileceği; 167. maddesinde ise mahkemenin, yargılamanın iyi bir şekilde yürütülmesini sağlamak için birlikte açılmış veya sonradan birleştirilmiş davaların ayrılmasına, davanın her aşamasında talep üzerine veya kendiliğinden karar verebileceği hüküm altına alınmıştır.
Tüm bu açıklamalar ışığında somut olay değerlendirildiğinde;
Dava, işçilik alacaklarının tahsili istemine dair olup yasal dayanağını4857 Sayılı İş Kanunu oluşturmaktadır. Yukarıda da belirtildiği üzere birden fazla davacının ( işçinin ) birlikte tek dilekçeyle dava açmalarını mümkün kılan herhangi bir yasal düzenleme bulunmamaktadır.
İş sözleşmesi ancak taraflar açısından bağlayıcıdır. Ayrıca her işçinin çalışma şekil ve esasları ( hizmet süresi, aylık ücret seviyesi, günlük çalışma süresi, yapılan iş ve işin niteliği gibi ) farklı olup bu hali ile aynı hukuki sebebe dayandığı ileri sürülemeyecektir. Davacı işçilerin aynı sebeple işten çıkarılmaları ve aynı alacakları talep etmeleri aynı hukuki sebebe dayandıklarını göstermez.
O halde, davacı işçiler arasında maddi yada şekli anlamda zorunlu dava arkadaşlığının varlığından söz edilemeyecektir. İhtiyari dava arkadaşlığının varlığı kabul edilse dahi iddia ve savunmanın araştırılması, delillerin toplanıp ayrıntılı olarak değerlendirilmesi ve hukuki gerçekliğin tam olarak ortaya konulması, ayrıca kararın Yargıtay denetimine elverişli olabilmesi için davaların ayrılması gerekmektedir.
Kaldı ki kimi zaman aynı nedenler ile çok sayıda işçinin birlikte işten çıkarıldığı ( toplu işçi çıkarma gibi ) durumlar söz konusu olup bu durumda davaların birlikte görülebileceğinin kabulü halinde yargılamanın içinden çıkılmaz hal alacağı da açıktır.
Açıklanan durum karşısında, ayrı ayrı iş sözleşmesi ile iş görme edimini üstlenen, farklı çalışma süreleri ve ücret seviyesi ile çalışan davacıların, feshe bağlı alacaklar ile diğer işçilik alacaklarını birlikte dava etmelerini haklı kılacak açık bir yasal düzenleme ve geçerli hukuksal bir nedenin varlığından söz edilemez. Yargılamanın sağlıklı olarak yürütülebilmesi ve uyuşmazlığın kolaylıkla çözüme ulaştırılabilmesi için aynı işveren aleyhine benzer taleplerle birlikte açılmış olan davaların ayrılmasının uygun olacağının kabulü gerekir. ( Nitekim HGK'nın 09.05.2007 gün ve 2007/21-255 E., 2007/260 K; 08.07.2009 gün ve 2009/21-286 E., 2009/328 K.; 03.07.2013 gün ve 2012/21-1699 E., 2013/1029 K. sayılı kararlarında da aynı ilkeler benimsenmiştir. )
Hukuk Genel Kurulunda yapılan görüşmede aralarında ihtiyari dava arkadaşlığı bulunan davacıların davalarının temelini oluşturan hukuki ve fiili sebeplerin HMK'nın 57/1-c maddesi anlamında aynı olması sebebiyle davaların birlikte görülebileceğinden direnme kararının yerinde olduğu görüşü belirtilmişse de bu görüş çoğunluk tarafından benimsenmemiştir.
Sonuç itibariyle yerel mahkemece davacı işçilerin açtıkları işçilik alacağı davalarının tefriki sağlandıktan sonra işin esasına girilerek bir sonuca varılmak gerekirken; aksine düşüncelerle önceki kararda direnilmesi usul ve yasaya aykırıdır.
Bu sebeple direnme kararı bozulmalıdır.
SONUÇ : Yukarıda açıklanan sebeplerle davalı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile, direnme kararının Özel Daire bozma kararında gösterilen nedenlerden dolayı BOZULMASINA, istek halinde temyiz peşin harcının yatırana iadesine, karar düzeltme yolu kapalı olmak üzere, 01.03.2017 gününde oyçokluğuyla karar verildi.
KARŞI OY :
Yerel mahkemenin direnme kararının gerekçesinde ayrıntılı açıklandığı gibi aralarında ihtiyari dava arkadaşlığı bulunan davacıların davalarının temelini oluşturan hukuki ve fiili sebeplerin HMK 57/1-c maddesi anlamında aynı olması sebebiyle direnme kararının yerinde olduğu kanaatinde olduğumuzdan sayın çoğunluğun aksi yöndeki görüşüne katılmıyoruz.
''Adalet suçu suçluyu değil, sonuna kadar masumiyeti aramaktır''

Benzer Konular (10)