ADRES KONUSUNDA HİLE YAPILARAK ÖDEME EMRİ TEBLİGATI

Başlatan Deniz034, 29 Haziran 2018, 19:34:48

« önceki - sonraki »

0 Üyeler ve 1 Ziyaretçi konuyu incelemekte.

avatar_Deniz034
ADRES KONUSUNDA HİLE YAPILARAK ÖDEME EMRİ TEBLİGATININ ÜÇÜNCÜ KİŞİ ADRESİNE TEBLİĞ ALINMASI – HİLELİ ADRESE YAPILAN HACZİN GEÇERSİZLİĞİNİN İLERİ SÜRÜLMESİ – USULE UYGUN OLMAYAN DİRENME KARARININ BOZULMASI GEREKTİĞİ
Özet: Yerel mahkemece bozulan kararda "...Şikâyetin kabulüne, borçlu şirkete ... Şahinbey-Gaziantep adresinde 24/09/2012 günü yapılan tebligatın iptaline..." şeklinde hüküm kurulmuştur. Bu durumda direnme kararı verildikten sonra mahkemece yapılması gereken Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun 294 ve 297'nci maddelerine uygun şekilde verilen ilk karardaki gibi bir hüküm fıkrası oluşturmak ve buna uygun gerekçeli karar yazmaktır. Oysa mahkemece direnme kararında "...Davanın kabulü ile davacıya yapılan ödeme emri tebligatının iptaline..." şeklinde hüküm kurulmuştur. Özellikle şikâyetçinin borçlu değil, iş yerinde haciz yapıldığını iddia eden bir üçüncü kişi olduğu ve şikâyetçiye yapılmış bir ödeme emri tebligatı da olmadığı dikkate alındığında usulüne uygun bir direnme kararından söz etmek mümkün değildir. Hâl böyle olunca usulüne uygun olmayan direnme kararı bozulmalıdır.
T.C.
Yargıtay
Hukuk Genel Kurulu
E: 2017/372 K: 2018/201 K.T.: 14.02.2018
Taraflar arasındaki "ödeme emri tebligatının iptali" istemli şikayetten dolayı yapılan yargılama sonunda Gaziantep 1. İcra (Hukuk) Mahkemesince şikayetin kabulüne dair verilen 11.04.2013 gün ve 2012/716 E., 2013/229 K. sayılı kararın temyizen incelenmesinin şikayet olunan alacaklı şirket vekili tarafından istenilmesi üzerine, Yargıtay 12. Hukuk Dairesinin 26.09.2013 gün ve 2013/20426 E., 2013/30003 K. sayılı kararı ile:
"...Alacaklı ...İnşaat Taah.Nak. Petrol Temz. Gıda San. Tic. Pazar Ltd. Şti. tarafından borçlu ... ...Kuyumculuk San. Tic. Ltd. Şti. aleyhine kambiyo senetlerine mahsus haciz yolu ile başlatılan takipte; şikayetçi ... borçluya çıkarılan tebligatın usulsüz olarak kendi adresinde tebliğ edildiğinden usulsuz tebligatın iptaliyle, adresinde yapılan haciz işleminin iptali istemiyle icra mahkemesine başvurmuş, mahkemece şikayetçinin hukuki yararının bulunduğu gerekçesiyle tebligatın iptaline karar verilmiştir.
İcra dosyasının incelenmesinde; borçlu ... ... Kuyumculuk San. Ve Tic. Ltd. Şti. ne ....adresinde ödeme emri tebliğ edildiği ve bu adreste haciz yapıldığı görülmektedir. Ödeme emri tebligatının usulsüzlüğü borçlu tarafından ileri surulebilecek olup, şikayetçi takipte taraf olmadığından borçluya yapılan ödeme emri tebligatın usulsüzlüğünü şikayet hakkı bulunmamaktadır.Bu anlamda tebligat yapılan adreste haciz uygulanmasında yasaya aykırı bir yön yoktur.Ancak şartları varsa 3 kişi istihkak iddiasında bulunabilir.
O halde Mahkemece şikâyetin reddine karar verilmesi gerekirken yazılı şekilde hüküm tesisi isabetsizdir..."
gerekçesiyle bozularak dosya yerine geri çevrilmekle yeniden yapılan yargılama sonunda mahkemece önceki kararda direnilmiştir.
HUKUK GENEL KURULU KARARI
Hukuk Genel Kurulunca incelenerek direnme kararının süresinde temyiz edildiği anlaşıldıktan ve dosyadaki bilgi ve belgeler okunduktan sonra gereği görüşüldü:
Şikâyetçi-üçüncü kişi vekili, müvekkilinin oğlu ...'un ortağı bulunduğu borçlu ...Ltd. Şti. isimli şirketin diğer ortakları Vakkas ve Cengiz Özdemir'in plânlaması sonucunda, takip dosyasında düzenlenen ödeme emrinin bu şirketin adresinde değil, ... adresine taşındığı yönündeki beyana istinaden müvekkili ...'ın dükkanında ...'in imzasına tebliğ edildiğini ve ardından bu adreste haciz yapıldığını ve müvekkiline ait altınların haczedildiğini, yapılan tebligatın usulsüz ve kasıtlı olduğunu ileri sürerek müvekkilinin iş yerinin adresinde yapılan 24.09.2012 tarihli tebligatın iptaline karar verilmesini talep etmiştir.
Şikâyet olunan alacaklı şirket vekili şikayetin tabi olduğu yasal sürenin geçirildiğini, takipte taraf olmayan üçüncü kişinin ödeme emri tebliğinin usulsüzlüğünü ileri süremeyeceğini ve tebligatın usulüne uygun olduğunu bildirerek şikâyetin reddi gerektiğini savunmuştur.
İcra mahkemesince şikâyetçi üçüncü kişinin takibin borçlusu veya başka bir sıfatla tarafı olmamasına rağmen kendisine ait malların haczedilmesi nedeniyle şikâyet hakkı bulunduğu, şikâyetin de süreye tabi tutulamayacağı; somut olayda icra dairesince ödeme emrinin borçlunun adresine doğru olarak çıkartıldığı ancak şirketin aynı sokak üzerinde bulunan şikâyetçinin iş yeri olan 88 numaraya taşındığı beyan edilerek orada borçlu şirket yetkilisi ... imzasına tebliğ edildiği, sonraki haciz işleminin de borçla ilgisi bulunmayan şikâyetçinin iş yerinde yapıldığı gerekçesiyle şikâyetin kabulü ile borçlu şirkete .... Şahinbey-Gaziantep adresinde 24/09/2012 günü yapılan tebligatın iptaline karar verilmiştir.
Şikâyet olunan alacaklı vekilinin temyiz itirazı üzerine Özel Dairece yukarıda açıklanan gerekçelerle bozulmuştur.
Yerel mahkemece bu kez şikâyetçinin şikâyet hakkının bulunduğu hususu açıklanmak suretiyle önceki kararda direnilmiştir.
Direnme kararını şikâyet olunan alacaklı temyiz etmektedir.
Direnme yolu ile Hukuk Genel Kurulu önüne gelen uyuşmazlık; adres konusunda hile yapılarak ödeme emri tebligatının şikâyetçi üçüncü kişi adresinde tebliğ alınmasından sonra, adı geçene ait adreste yapılan haczin geçersizliğinin bu kimse tarafından ileri sürülüp sürülemeyeceği, üçüncü kişinin bu hususu şikâyette hukuki yararının bulunup bulunmadığı noktalarında toplanmaktadır.
Hukuk Genel Kurulunda yapılan görüşmeler sırasında işin esasının incelenmesinden önce mahkemenin ilk kararının hüküm fıkrasında "...Şikâyetin kabulüne, Borçlu şirkete ....Şahinbey-Gaziantep adresinde 24/09/2012 günü yapılan tebligatın iptaline..." şeklinde hüküm kurulmuş iken, direnme kararında "...Davanın kabulü ile davacıya yapılan ödeme emri tebligatının iptaline..." şeklinde hüküm kurulduğu dikkate alındığında, yerel mahkemece usulüne uygun direnme kararı oluşturulup oluşturulmadığı hususu ön sorun olarak görüşülüp, tartışılmıştır.
Mülga 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu'nun somut olay bakımından uygulanmasına devam olunan 429'uncu maddesine göre bozma kararı üzerine kendiliğinden tarafları duruşmaya davet eden mahkeme tarafları dinledikten sonra Yargıtay bozma kararına uyulup uyulmayacağına karar verir. Mahkeme bozma kararına uyduktan sonra bu karardan dönemeyeceği gibi direnme kararı verdikten sonra ilk karardan farklı bir karar da veremez. Direnme kararında, önceki karardaki gerekçeler genişletilebilir ise de verilen hükmün ilk karardan farklı olmaması gerekir.
Yine direnme kararları yapıları gereği, kanunun hukuka uygunluk denetimi yapmakla görevli kıldığı Yargıtay dairesinin denetimi sonucunda hukuka aykırı bularak, gerekçesini açıklamak suretiyle bozduğu bir yerel mahkeme kararının aslında hukuka uygun bulunduğuna, dolayısıyla bozmanın yerinde olmadığına ilişkin iddiaları içerdiklerinden, o iddiayı yasal ve mantıksal gerekçeleriyle birlikte ortaya koymak zorunda olduğu gibi direnilen ve uyulan kısımları da kalem kalem net ve birbirine uygun bir biçimde içermelidir.
Nitekim, aynı ilkeler Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 19.03.2008 gün ve 2008/15-278 E., 2008/254 K.; 21.10.2009 gün ve 2009/9-397 E., 2009/453 K. ve 07.05.2014 gün ve 2013/4-1121 E., 2014/626 K. sayılı kararlarında da vurgulanmıştır.
Bu genel açıklamalar ışığında somut olaya bakıldığında, yerel mahkemece bozulan 11.04.2013 gün ve 2012/716 E., 2013/229 K. sayılı kararda "...Şikâyetin kabulüne, borçlu şirkete ... Şahinbey-Gaziantep adresinde 24/09/2012 günü yapılan tebligatın iptaline..." şeklinde hüküm kurulmuştur. Bu durumda direnme kararı verildikten sonra mahkemece yapılması gereken 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun 294 ve 297'nci maddelerine uygun şekilde verilen ilk karardaki gibi bir hüküm fıkrası oluşturmak ve buna uygun gerekçeli karar yazmaktır.
Oysa mahkemece direnme kararında "...Davanın kabulü ile davacıya yapılan ödeme emri tebligatının iptaline..." şeklinde hüküm kurulmuştur. Özellikle şikâyetçinin borçlu değil, iş yerinde haciz yapıldığını iddia eden bir üçüncü kişi olduğu ve şikâyetçiye yapılmış bir ödeme emri tebligatı da olmadığı dikkate alındığında usulüne uygun bir direnme kararından söz etmek mümkün değildir.
Hâl böyle olunca usulüne uygun olmayan direnme kararı bozulmalıdır.
S O N U Ç: Şikâyet olunan alacaklı şirket vekilinin temyiz itirazlarının kabulüyle direnme kararının yukarıda açıklanan gerekçelerle usulden BOZULMASINA, istek hâlinde temyiz peşin harcının yatırana geri verilmesine, bozma nedenine göre sair temyiz itirazlarının incelenmesine şimdilik yer olmadığına 14.02.2018 gününde on beş günlük süre içinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere tebliğ tarihinden itibaren oy birliği ile karar verildi.
''Adalet suçu suçluyu değil, sonuna kadar masumiyeti aramaktır''

Benzer Konular (8)