YARGITAY CEZA GENEL KURULU, 15.01.2019 tarihli ve 1167-9 sayılı

Başlatan İçtihat, 04 Şubat 2021, 20:59:25

« önceki - sonraki »
avatar_İçtihat

5320 SAYILI CEZA MUHAKEMESİ KANUNUNUN YÜRÜRLÜK
VE UYGULAMA ŞEKLİ HAKKINDA KANUN
KARARLAR
-1
ÖZET: 28.06.2014 tarihli Resmî Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe giren 6545 sayılı Kanun ile
kaldırılan sulh ceza mahkemelerince, sulh ceza hâkimlikleri faaliyete başlayıncaya kadar verilen
kararların, 5320 sayılı Kanun’un geçici 6/7. maddesindeki emredici hüküm ve Anayasa’nın 141/son
maddesindeki 'usul ekonomisi' ilkesi gözetildiğinde, yok hükmünde sayılmaları mümkün değildir.
Özel Daire çoğunluğu ile Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı arasında oluşan ve Ceza Genel Kurulunca
çözümlenmesi gereken uyuşmazlık, 28.06.2014 tarihli Resmî Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe giren
6545 sayılı Kanun ile kaldırılan sulh ceza mahkemelerince, sulh ceza hâkimlikleri faaliyete başlayıncaya
kadar verilen kararların yok hükmünde olup olmadığının belirlenmesine ilişkindir.
İncelenen dosya kapsamından,
A.B. (Kapatılan) 1. Sulh Ceza Mahkemesince 09.07.2014 tarih ve 336-800 sayı ile sanık S.D.’nin kasten
yaralama suçundan TCK’nın 86/2, 86/3-a-e, 29/1 ve 52. maddeleri uyarınca 3.600 TL adli para cezası ile
cezalandırılmasına karar verildiği anlaşılmıştır.
2709 sayılı Türkiye Cumhuriyeti Anayasası’nın 142/1. maddesinde, 'Mahkemelerin kuruluşu, görev ve
yetkileri, işleyişi ve yargılama usulleri kanunla düzenlenir.' hükmüne yer verilmiş,
5235 sayılı Adlî Yargı İlk Derece Mahkemeleri İle Bölge Adliye Mahkemelerinin Kuruluş, Görev Ve
Yetkileri Hakkında Kanun’un 'Ceza mahkemeleri' başlıklı 8. maddesinde ceza mahkemelerinin hangileri
olduğu tek tek sayılmış, 28.06.2014 tarihli ve 29044 sayılı Resmî Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe giren
Türk Ceza Kanunu İle Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair 6545 sayılı Kanun’un 46. maddesiyle
5235 sayılı Kanun’un 8. maddesinin birinci fıkrasında yer alan 'sulh ceza' ibaresi madde metninden
çıkartılmış, 6545 sayılı Kanun’un 48. maddesiyle 5235 sayılı Kanun’un 10. maddesinde yapılan değişiklikle
sulh ceza hâkimliği kurulmuş, 6545 sayılı Kanun’un 84. maddesiyle 5320 sayılı Kanun’a eklenen geçici 6.
maddenin birinci fıkrası uyarınca da sulh ceza mahkemeleri kaldırılmıştır.
6545 sayılı Kanun’un yürürlüğe girmesiyle sulh ceza mahkemeleri kaldırılmış olup sulh ceza
mahkemelerinin görev alanına giren suçlar için asliye ceza mahkemeleri görevlendirilerek sulh ceza-
asliye ceza ayrımı ortadan kaldırılmış, yürütülen soruşturmalarda hâkim tarafından verilmesi gerekli
kararları almak, işleri yapmak ve bunlara karşı yapılan itirazları incelemek amacıyla da sulh ceza hâkimliği
kurulmuştur.
Kanun koyucu tarafından, kapatılan sulh ceza mahkemelerindeki dava dosyalarının devir tarihi, sulh
ceza mahkemelerinin faaliyetinin sona ereceği tarih ile sulh ceza hâkimliğinin faaliyete geçeceği tarih ve
dosyaların asliye ceza mahkemelerine devrine kadar geçen sürede sulh ceza mahkemelerindeki dosyaların
durumuyla ilgili bir takım düzenlemeler de yapılmıştır. Nitekim 6545 sayılı Kanun’un 84. maddesiyle
5320 sayılı Kanun’a eklenen geçici 6. maddenin üçüncü fıkrasında 'Bu maddenin yürürlüğe girdiği tarihte,
sulh ceza mahkemelerinde görülmekte olan dava dosyaları bir ay içinde yetkili asliye ceza mahkemelerine
devredilir', aynı maddenin yedinci fıkrasında ise 'Sulh ceza hâkimlikleri faaliyete geçirilinceye kadar, sulh
ceza mahkemelerinin görev alanına giren her türlü kararı vermeye kaldırılan sulh ceza mahkemeleri yetkilidir'
şeklinde hükümler öngörülmüştür.
Hâkimler ve Savcılar Kurulunun internet sitesinde 30.06.2014 tarihinde ilan edilen duyuruda,
'6545 sayılı Kanun’un öngördüğü bir aylık süre içerisinde, Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kurulu Birinci Dairesi
tarafından sulh ceza mahkemelerinden devredilecek dosyaların asliye ceza mahkemelerine tevziine ilişkin
kriterler belirlenerek tüm teşkilata duyuruluncaya kadar anılan Kanun’un 84. maddesinin yedinci fıkrasının
birinci cümlesi uyarınca sulh ceza mahkemelerinin derdest dava dosyalarını devretmeyerek bu dosyalara
(duruşma, keşif, karar verme, iddianamenin iadesi ve kabulü gibi her türlü iş ve işlem gibi) bakmaya devam
etmelerinin uygun olacağı düşünülmektedir' görüşüne yer verilmiştir.
Hâkimler ve Savcılar Kurulunun internet sitesinde 17.07.2014 tarihinde ilan edilen duyurulara göre
ise, 16.07.2014 tarihli ve 1642 sayılı karar ile, sulh ceza mahkemelerinde bulunan dosyaların hangi
asliye ceza mahkemelerine devredileceği belirlenmiş, uyuşmazlık konusu kararı veren A. B. 1. Sulh Ceza
Mahkemesinde bulunan dosyaların, A. B. 6. Asliye Ceza Mahkemesine devredilmesine ve 16.07.2014 tarihi
itibarıyla birinci bölge bazı yer sulh ceza hâkimliklerinin faaliyete geçirilmesine karar verildiği belirtilmiş,
birinci bölge adli yargı hâkimlerinin müstemir yetkileri belirlenmiştir. Son olarak 18.07.2014 tarihinde
yayınlanan duyuruyla da sulh ceza hâkimlikleri arasındaki nöbet uygulaması düzenlenmiştir.
Öte yandan, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin 6. maddesinde düzenlenen en önemli haklardan
biri de makul süre içinde yargılanma hakkıdır. Anayasa’mızın 141. maddesinin son fıkrasında da, davaların
en az giderle ve mümkün olan süratle sonuçlandırılmasının, yargının görevi olduğu belirtilmek suretiyle
usul ekonomisi ilkesine yer verilmiştir.
Hakkın özü ile ilgili olarak, makul sürede gereksiz gecikme olmaksızın yargılanma hakkı, daha çok
ceza yargılamaları ile ilişkilendirilmektedir. Çünkü hak, kamu suçlaması sonucunda ortaya çıkan korku ve
endişenin en aza indirilmesi ve uzun ertelemeler nedeniyle, suçlanan kişinin kendini savunma kabiliyetini
zayıflatma olasılığını ortadan kaldırılması yönünde, yargılama öncesi gereksiz ve bunaltıcı tutukluluğun
önlenmesi için önemli bir güvencedir. Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi de ilk kararlarından itibaren makul
sürede yargılama hakkına açıklık getirmiş ve hakkın amacının hak arayanların, yargılama işlemlerinin
sürüncemede kalmasından korunması ve suçlanan ya da herhangi bir nedenle yargı kararı bekleyen
kişinin uzun süre, işin nasıl sonuçlanacağı endişesi ile yaşamasının önlenmesi olduğunu belirtmiştir.
(Başar Başaran s. 107 -113)
Bu açıklamalar ışığında uyuşmazlık konusu değerlendirildiğinde,
28.06.2014 tarih ve 29044 sayılı Resmî Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe giren 6545 sayılı Kanun’un
84. maddesiyle 5320 sayılı Kanun’a eklenen geçici 6. maddenin yedinci fıkrasındaki 'Sulh ceza hâkimlikleri
faaliyete geçirilinceye kadar, sulh ceza mahkemelerinin görev alanına giren her türlü kararı vermeye kaldırılan
sulh ceza mahkemeleri yetkilidir' şeklindeki emredici hükümden, kaldırılan sulh ceza mahkemelerinin, sulh
ceza hâkimliklerinin faaliyete geçtiği 16.07.2014 tarihine kadar, 'duruşma yapma, savunma alma, tanık
dinleme, keşif yapma, iddianamenin kabulüne veya iadesine, koruma tedbirlerine ve davayı sonlandıran
hüküm niteliğinde kararlar verme' gibi görev alanına giren her türlü kararı verme ve işlemi yapma yetkisine
sahip olduğu anlaşılmalıdır. Aksinin kabulü, söz konusu mahkemelerin vereceği kararları tek tek belirtip
sınırlandırmak yerine, 'her türlü kararı' vermeye yetkili kılan kanun koyucunun iradesini sınırlamak
anlamına gelecektir. Ayrıca sulh ceza mahkemelerinin, sulh ceza hâkimlikleri faaliyete geçinceye kadar
davayı sonlandırıcı nitelikte kararlar vermesi, yargılamanın uzamasını önlemek, gereksiz emek ve gider
kaybına neden olmamak anlamına gelen 'usul ekonomisi' ilkesi ile davaların en az giderle ve mümkün
olan süratle sonuçlandırılmasını emreden Anayasa’nın 141/son maddesine de uygun olacaktır.
Bu itibarla, kaldırılan sulh ceza mahkemelerinin, sulh ceza hâkimliklerinin faaliyete geçtiği 16.07.2014
tarihine kadar görevli olduğu anlaşıldığından, Ankara Batı (Kapatılan) 1. Sulh Ceza Mahkemesinin
09.07.2014 tarihli ve 336-800 sayılı mahkûmiyet hükmünün yok hükmünde olduğunun kabulü mümkün
bulunmamaktadır.
Bu nedenle, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı itirazının kabulüne, Özel Daire tevdi kararının
kaldırılmasına, dosyanın temyiz incelemesinin yapılması amacıyla Yargıtay 3. Ceza Dairesine
gönderilmesine karar verilmelidir.
   YARGITAY CEZA GENEL KURULU, 15.01.2019 tarihli ve 1167-9 sayılı

Benzer Konular (10)