PARA ALACAĞINA İLİŞKİN İHTİYATİ TEDBİR KARARI VERİLEMEZ

Başlatan Deniz034, 20 Ekim 2022, 15:19:57

« önceki - sonraki »

0 Üyeler ve 1 Ziyaretçi konuyu incelemekte.

avatar_Deniz034
          T.C.
          YARGITAY                                                                                                                                       
    Hukuk Genel Kurulu

ESAS NO    : 2020/(19)11-44
KARAR NO    : 2022/447         
                                  T Ü R K  M İ L L E T İ  A D I N A 
                  Y A R G I T A Y  İ L A M I

İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ    : (Kapatılan)Yargıtay 19. Hukuk Dairesi
      (İlk Derece Mahkemesi Sıfatıyla)
TARİHİ    : 30/04/2019
NUMARASI    : 2017/3-2019/5

1.  Taraflar arasındaki "tazminat" davasından dolayı Yargıtay (Kapatılan) 19. Hukuk Dairesince ilk derece mahkemesi sıfatıyla yapılan yargılama sonunda, davanın esastan reddine karar verilmiştir.
2.  Karar davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
3.  Hukuk Genel Kurulunca dosyadaki belgeler incelendikten sonra gereği görüşüldü:

I.  YARGILAMA SÜRECİ
Davacı İstemi:
4.  Davacı vekili dava dilekçesinde; müvekkili şirket ile dava dışı şirketler arasında imzalanan malzeme alım satım sözleşmesinden doğan alacak için Adana 2. Asliye Ticaret Mahkemesinde alacak davası açıldığını, dava açılırken davalıların piyasaya yüklü miktarda borçları olduğu belirtilmek suretiyle mülkiyeti davalılardan .....ait Adana ili Seyhan ilçesindeki sekiz ayrı bağımsız bölüm niteliğindeki taşınmazların kayıtları üzerine dava süresince satış devir ya da bir başka hukukî yükümlülük getirecek işlem yapılmasını engelleyecek şekilde tedbir konulmasının talep edildiğini, ancak mahkemece bu talebin 11.12.2012 tarihinde yapılan ilk incelemede reddedildiğini, bilahare 04.02.2013 tarihli dilekçe ile tedbir istendiğini, bu talebin de 05.02.2013 tarihinde reddedildiğini, daha sonra 23.05.2013 tarihinde ve 21.01.2014 tarihinde de ihtiyati tedbir taleplerinin reddedildiğini, keza bilirkişi raporunun alınmasından sonra raporda davacı şirketin alacaklı olduğunun tespit edilmesi üzerine bir kez daha ihtiyati tedbir niteliğinde ihtiyati haciz kararı verilmesinin talep edildiğini, bu talebin de yine reddedilerek duruşmanın beş ay sonraya ertelendiğini, 18.09.2014 tarihli duruşmada ise dosyanın heyetçe görülmesi gereken davalardan olduğu belirtilerek haciz talebi değerlendirilmeden dosyanın heyete tevdi edildiğini ve 09.12.2014 tarihli duruşmada davanın kabulüne karar verildiğini, karar icra takibine konu edilmesine rağmen icra işlemleri sırasında tespit edilen taşınmazların tümü üzerinde yüksek miktarda ipotek ve haciz şerhlerinin bulunduğunu, yapılan kıymet takdirleri sonucu taşınmazların değerinin mevcut ipotek bedellerini dahi karşılamadığının tespit edildiğini, davalıların yargılama aşmasında alacağı sürüncemede bırakmak maksadı ile para edecek bütün taşınmazlarını ellerinden çıkardıklarını, tedbir istenen taşınmazın da başka şirketlere satıldığını, bu şekilde yargılama sırasında taşınmazların satılmak suretiyle devredildiğini, ihtiyati tedbir talep edildiği sırada dava sonuçlanana kadar satılan taşınmazların müvekkilinin alacağını karşılar nitelikte olmasına rağmen kalan taşınmazların bu alacağı karşılamaktan uzak olduğunu, mahkemece tedbir koşulları mevcut olduğu hâlde taleplerinin gerekçesiz olarak reddedildiğini, oysa ki 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun (HMK) 389/1. maddesi uyarınca tedbir kararı verilmesi gerektiğini, istemlerin reddedilmesi nedeniyle alacakların tahsil imkânın kalmadığını, davalıların haczi kabil malların bulunmadığını, bu süreçte görev yapan hâkimlerin yargılama sürecinde verdikleri hatalı kararlardan dolayı sorumluluklarının doğduğunu belirterek fazlaya dair talep ve haklar saklı kalmak kaydıyla 963.662,27TL alacağın davalıdan tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı Cevabı:
5.  Davalı Maliye Hazinesi vekili cevap dilekçesinde; HMK'nın 46/1-c-e maddesinde belirtilen şartlardan hiçbirisinin somut olayda oluşmadığını, takdir hakkı kullanılarak verilmiş olan kararlarda hâkimin kasıt veya ağır ihmalinin bulunmadığını, soyut kanun hükümlerinin somut olaya tatbik edildiğini, özel amaç ile davranıldığına dair bir delil mevcut olmadığı gibi davacının sorumluluğu ispata yarayacak yeterli delil de sunamadığını belirterek davanın zamanaşımı ve esastan reddini savunmuştur.
Özel Daire Kararı:
6. Yargıtay (Kapatılan) 19. Hukuk Dairesinin (İlk Derece Mahkemesi Sıfatıyla) 30.04.2019 tarihli ve  2017/3 E., 2019/5 K. sayılı kararı ile;
"...Taraflar arasındaki ihtilafın, davacının birden çok ihtiyati tedbir taleplerinin ilgili hakimler tarafından kabul edilmeyerek ret edilmesinin usul hukukuna aykırı olup olmadığı, yargılama sürecinin gereksiz yere uzatılıp uzatılmadığı, yargılama sürecinin gereksiz yere uzatıldığının kabulü halinde hakimler tarafından ihtiyati tedbir verilmemesi sebebiyle davacının zarara uğrayıp uğramadığı, HMK'nun 46. maddesindeki koşullarının oluşup oluşmadığı, oluşmuşsa davacının zararının kapsamının ne olduğu ve miktarı noktalarında olduğu anlaşılmıştır.
Tahkikatın tamamlanmasından sonra tespit edilen maddi vakıalara göre işin esasının incelenmesine geçilmiştir.
Dosya içerisine konulan tüm deliller incelenmiş, Adana 2. Asliye Ticaret Mahkemesi'nin 2012/5 E. ve 2014/7 K. sayılı dosyasının örneği getirtilerek dosyamız içerisine alınmış ve incelenmiştir. Dosyanın incelenmesinden davacının ihtiyati tedbir talepli olarak Adana Asliye Ticaret Mahkemesi'ne dava açtığı, dava dilekçesinin sonuç kısmında, dava sonucunda ortaya çıkacak alacağın tahsilini mümkün kılmak maksadı ile tedbir taleplerinin kabulü ile ..... adına kayıtlı Adana ili Seyhan İlçesine ait farklı adalarda bulunan toplam sekiz adet bağımsız bölümün kayıtları üzerine dava süresince satış devir ya da başka bir hukuki yükümlülük getirici işlem yapılmasını engelleyecek şekilde şerh konulmasının talep edildiği, talebin 11.12.2012 tarihinde reddedildiği bilahare yeniden 04.02.2013 tarihli dilekçe ile tedbir isteminde bulunulması üzerine davacının talebinin HMK'nun 389/1 maddesine uymadığı gerekçesiyle daha önce tensip tutanağı ile tedbir talebinin reddine karar verildiği, bu talepten itibaren dosyada değişiklik olmadığı gerekçesiyle yine HMK'nun 389/1 maddesi uyarınca 05.02.2013 tarihinde hakim Mehmet Sabri Kumsal tarafından yine tedbir talebinin reddedildiği, davacı tarafından yinelenen tedbir talebinin 23.05.2013 tarihinde hakim Mehmet Sabri Kumsal tarafından reddedildiği, yargılamanın devamı sırasında davacı vekilinin 21.01.2014 tarihinde bir kez daha tedbir isteminde bulunduğu, hakim'ın tedbirin daha önce reddedilmesi ve davanın mahiyeti itibariyle alacak davası olmasından dolayı talebin reddine karar verildiği, davacı vekilinin yinelenen bir başka tedbir talebinin ise hakim  tarafından daha önceden talebin reddedilmesi nedeniyle tedbir ve ihtiyati haciz taleplerinin 15.04.2014 tarihinde reddedildiği, bilahare 18.09.2014 tarihinde tedbire ilişkin herhangi bir karar verilmeden dosyanın Mehmet Sabri Kumsal tarafından heyete tevdi edildiği, 09.12.2014 tarihli duruşmada Başkan  ve Üye Hakimler  ile  katılımıyla oluşan heyet tarafından davanın kabulüne karar verildiği ve bu kararın ise temyiz edilmeksizin kesinleştiği anlaşılmıştır. Fer'i Müdahil olan hakimler .... ve .....'in karar duruşması dışında ihtiyati tedbir taleplerinin değerlendirildiği duruşmalarda bulunmadıkları ve tedbire ilişkin herhangi bir karar vermedikleri görülmüştür.
HMK'nun 46/1. maddesinin a, b, c, ç, d ve e bentlerinde belirtilen ve tahdidi olarak sayılan durumlarda hakimin yargılama faaliyetinden dolayı Devlet aleyhine tazminat davası açılabileceği hüküm altına alınmıştır.
Davacı vekili, somut olayda birçok kez tedbir talebinde ve daha sonra da bilirkişi raporunun alınmasıyla birlikte ihtiyati tedbir niteliğinde ihtiyati haciz talebinde bulunmalarına ve davalı şirketlerden ,,,,,.'nin bir kısım gayrımenkullerine tedbir konulmasını istemelerine rağmen hakimler tarafından taleplerinin kabul edilmemesi ve yargılamanın da uzaması neticesinde tedbir talep edilen taşınmazların satılarak elden çıkarıldığını, bu nedenle de davayı kazanmış olmalarına rağmen dava dışı şirketten olan alacaklarının tahsil edilememesi nedeniyle zarara uğradıklarını iddia etmiştir.  Ancak belirtildiği üzere tedbir talepleri ihbar olunan hakimlerden ...... tarafından HMK'nun 389. maddesindeki şartların oluşmadığından bahisle değerlendirme yapılmak suretiyle reddedilmiş, alınan bilirkişi raporu sonrasında ise heyetçe dosyanın heyete tevdi edildiği ilk duruşmada davanın kabulü yönünden karar verilmiştir. HMK'nun 389. maddesinde ihtiyati tedbirin uyuşmazlık konusu hakkında şartları varsa verileceği hüküm altına alınmıştır. Alacak davalarında sadece ihtiyati haciz istenebileceğinden ve davanın konusu olmayan taşınmazlar üzerine ihtiyati tedbir istenemeyeceğinden davacının buna yönelik taleplerin reddinde bir isabetsizlik bulunmamaktadır. Davacının ihtiyati haciz talep etmesi halinde de bunun kabul koşullarının bulunup bulunmadığı ayrıca değerlendirilecektir. Mahkemece bu değerlendirmeler yapılmak suretiyle tedbir talepleri reddedilmiştir. Bu nedenle HMK'nun 46. maddesinde belirtilen koşulların oluşmadığı ve dolayısıyla hakimin iddia edilen eyleminin  Devletin tazminat sorumluluğunu doğuracak nitelikte olmadığı kabul edilmiştir,..." gerekçesi ile davanın esastan reddine karar verilmiştir.
Kararın Temyizi:
7.  Özel Daire kararı süresi içinde davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir.

II.  GEREKÇE
8.  Dava, HMK'nın 46. maddesine dayalı tazminat istemine ilişkindir.
9.  Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun 46. maddesinde sorumluluk nedenleri sınırlı olarak sayılmıştır. 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun 46. maddesinde:
"(1) Hâkimlerin yargılama faaliyetinden dolayı aşağıdaki sebeplere dayanılarak Devlet aleyhine tazminat davası açılabilir:
a) Kayırma veya taraf tutma yahut taraflardan birine olan kin veya düşmanlık sebebiyle hukuka aykırı bir hüküm veya karar verilmiş olması.
b) Sağlanan veya vaat edilen bir menfaat sebebiyle kanuna aykırı bir hüküm veya karar verilmiş olması.
c) Farklı bir anlam yüklenemeyecek kadar açık ve kesin bir kanun hükmüne aykırı karar veya hüküm verilmiş olması.
ç) Duruşma tutanağında mevcut olmayan bir sebebe dayanılarak hüküm verilmiş olması.
d) Duruşma tutanakları ile hüküm veya kararların değiştirilmiş yahut tahrif edilmiş veya söylenmeyen bir sözün hüküm ya da karara etkili olacak şekilde söylenmiş gibi gösterilmiş ve buna dayanılarak hüküm verilmiş olması.
e) Hakkın yerine getirilmesinden kaçınılmış olması" düzenlemesi bulunmaktadır.
10. Somut olayda HMK'nın 46. maddesinde sınırlı sayıda belirtilen sorumluluk sebeplerinden hiçbiri bulunmadığından ve hâkimlerin yargılama faaliyetinden dolayı tazminat şartları oluşmadığından Özel Dairece davanın reddine karar verilmesi yerindedir.
11.  Hâl böyle olunca; yapılan açıklamalara, dosyadaki tutanak ve kanıtlara, bilgi ve belgelere, Daire kararında açıklanan gerektirici nedenlere, delillerin değerlendirilmesinde bir isabetsizlik bulunmamasına göre, usul ve yasaya uygun olan Yargıtay (Kapatılan) 19. Hukuk Dairesinin ilk derece mahkemesi sıfatıyla verdiği kararın onanması gerekir.

III.  SONUÇ:
Açıklanan nedenlerle;
Davacı vekilinin temyiz itirazlarının reddi ile Yargıtay (Kapatılan) 19. Hukuk Dairesinin ilk derece mahkemesi sıfatıyla verdiği kararın ONANMASINA,
Harç peşin alındığından harç alınmasına yer olmadığına, 05.04.2022 tarihinde oy birliği ile kesin olarak karar verildi.
''Adalet suçu suçluyu değil, sonuna kadar masumiyeti aramaktır''

Benzer Konular (10)

3329

Yanıtlar: 0
Gösterim: 9831

3636

Yanıtlar: 0
Gösterim: 2451

3187

Yanıtlar: 0
Gösterim: 7673