YARGITAY CEZA GENEL KURULU, 11.06.2019 tarihli ve 599-471 sayılı

Başlatan İçtihat, 04 Şubat 2021, 20:58:40

« önceki - sonraki »

0 Üyeler ve 1 Ziyaretçi konuyu incelemekte.

avatar_İçtihat

3713 SAYILI TERÖRLE MÜCADELE KANUNU
KARARLAR
-1
ÖZET: Terör örgütlerinin amaç suçun işlenmesi yolunda güven, disiplin ve sıkı irtibata önem
veren iş bölümüne dayalı, hiyerarşik düzene sahip yapılar olarak istihbarat, gizlilik, güvenlik ve
denetim konularında duyarlı oldukları dikkate alındığında, terör örgütlerine yeni eleman temin etme,
barındırma, gönderme veya ulaşımını sağlama gibi faaliyetlere ilişkin organizasyonun örgütsel yapı
dışında değerlendirilemeyeceği ve bu eylemlerin salt yardım düzeyini aşmamış eylemlerden nitelik
itibarıyla farklılık arz ettiği, bu bağlamda sanık U.’nun, örgütün şartlarından bahsedip kendisinin
de örgüte katılacağını söyleyerek hakkında yaş küçüklüğü nedeniyle ayrı soruşturma yürütülen
E.’yi örgüte katılması hususunda ikna etmesi ve örgütün dağ kadrosuna katılmak üzere birlikte yola
çıktıktan sonra da E.’ye kendisini PKK silahlı terör örgütüne teslim edip döneceğini söylemesi karşısında,
sanığın amacının örgüte eleman kazandırma olduğunun anlaşılması, E.’nin sanık U’ya yönelik teşhisi
ve aşamalardaki istikrarlı beyanları ile PKK silahlı terör örgütü üyesi olma suçundan hakkında ayrı
davada verilen mahkûmiyet hükmü kesinleşen M.’nin, örgütün çağrıları üzerine gerçekleşen yasa dışı
toplumsal olaylara sanığın da katıldığına yönelik beyanının, sanığın savunmaları ve adli sicil kaydıyla
da örtüşmesi birlikte değerlendirildiğinde, sanığın çeşitlilik, süreklilik ve yoğunluk arz eden eylemleri,
hiyerarşik yapı içerisinde bulunan örgüt üyesince yapılabilecek faaliyetler olduğundan, sanık hakkında
silahlı terör örgütüne üye olma suçundan mahkûmiyet kararı verilmesi gerektiği kabul edilmelidir.
Özel Daire ile Yerel Mahkeme arasında oluşan ve Ceza Genel Kurulunca çözümlenmesi gereken
uyuşmazlık, sanığın eyleminin silahlı terör örgütüne üye olma suçunu mu yoksa silahlı terör örgütüne
yardım etme suçunu mu oluşturduğunun belirlenmesine ilişkindir.
İncelenen dosya kapsamından,
15.08.2013 tarihli tespit tutanağına göre, PKK/KCK silahlı terör örgütü yanlısı oluşumları koordine
etmek, sivil itaatsizlik eylemlerini düzenlemek ve örgütün dağ kadrosuna katılımı artırmak amacıyla
faaliyet gösteren sözde Kürdistan Demokratik Topluluğu/Türkiye Meclisi (KCK/TM) adlı yapılanmanın
örgüt güdümünde yayın yapan www....ws adlı internet sitesinde 'Kürt gençlerinin de köylerde, şehirlerde
direnişleri var. En onurlusu Kürdistan gerillasıdır. Yapılan tartışmalara kanmamalılar ve Kürt gençleri en onurlu
bir şekilde Kürdistan dağlarında yerini almalıdır. Direniş gücünün içinde yerlerini almalılar. Kürdistan dağlarını
özgürlük yuvasına çevirmeliler. Şimdiye kadar da bunun teminatı olarak Kürt halkını savundu. Kürt gençleri
için en onurlu şey Kürt halkını ve özgürlüğünü savunmaktır. Gençlere çağrımız HPG’de yerlerini almalılar. Bu
temelde 2013 yılı direnişine, özgürlük helmesinde, zafer hamlesinde yerlerini almalılar. Gençlere çağrımız
budur.' şeklinde, PKK/KCK silahlı terör örgütünün Türkiye yapılanması KCK/TM’ye, onun alt oluşumu olan
sözde Demokratik Yurtsever Gençlik Meclisi (DYG-M) ve sözde Demokratik Kent Meclisi (DKM) ile DKM’nin
alt oluşumu olan sözde mahalle meclislerine ve terör örgütüne müzahir gruplara 'Serhildan' (Başkaldırı)
tarzında eylemler yapmaları ve örgütün dağ kadrosuna katılmaları yönünde çağrı yapıldığının tespit
edildiği,
Aynı tarihli olay ve yakalama tutanağında, PKK/KCK silahlı terör örgütünün söz konusu çağrısı
nedeniyle örgütün dağ kadrosuna katılımları engellemek amacıyla H. ili, Ş. ilçesi, D. yolu üzerinde kolluk
görevlilerince yapılan kontrolde, A.K.’nin sevk ve idaresinde olan 30 . . plakalı kamyonun kontrol amacıyla
durdurulduğu, kamyonun kasa bölümünde bulunan sanık U.A. ve H. Cumhuriyet Başsavcılığının .../... sayılı
dosyasında yaş küçüklüğü nedeniyle hakkında ayrı soruşturma yürütülen E.G.’nin kolluk görevlilerini
görmeleri üzerine tedirgin oldukları, bu kişilere kim oldukları ve nereye gittikleri sorulduğunda önce B.’ya
(Aşağı K.) çimento taşımaya gittiklerini söyledikleri, araç şoförü olan A.’ya sorulduğunda ise her iki kişiyi
de tanımadığını, Çevre Yolu Caddesi üzerinde bulunan benzinlikte yakıt aldığı sırada bu iki kişinin yanına
gelip kendilerini polis noktasını geçene kadar götürmelerini istediklerini söylemesi üzerine E. ve sanık
U.’nun, örgütün çağrılarına uyarak dağ kadrosuna katılmaya giden kişiler olabilecekleri değerlendirildiği
ve sonrasında E.G.’nin kolluk görevlilerine, sanık U.’ın telkinlerinden etkilenerek PKK/KCK silahlı terör
örgütünün dağ kadrosuna katılmaya karar verdiğini, önceden kendisinin de örgüte katılma düşüncesi
olduğunu, sanık U.’nun da kendisine örgütün dağ kadrosuna katılmak üzere gideceğini, eğer isterse
kendisini de götürebileceğini söylemesi üzerine sanıkla anlaşıp olay günü buluştuklarını, önceden
tanımadıkları kamyon şoföründen kendilerini polis noktasından geçirmesini istediklerini, D. üzerinden
gidip yasa dışı yollardan ülke sınırını geçip örgüt kamplarına katılmayı planladıklarını söylemesi üzerine
E.G. ve sanık U.A. hakkında soruşturmaya başlanıldığı bilgilerine yer verildiği,
18.08.2013 tarihli teşhis tutanağında, hakkında ayrı soruşturma yürütülen E.G.’ye müdafisi huzurunda
sorulduğunda, teşhiste hazır bulunanlar arasında yer alan sanık U.A.’nın göstererek kendisini terör
örgütünün dağ kadrosuna götürmek üzere yönlendiren kişi olarak sanığı teşhis ettiği,
Ulusal Yargı Ağı Projesi (UYAP) sisteminde yapılan incelemeye göre, PKK/KCK silahlı terör örgütünün
gençlik yapılanması Demokratik Yurtsever Gençlik Meclisi (DYGM) Şemdinli yapılanması içerisinde yer
aldığı, 2010 yılının Kasım ayı ve öncesinde Şemdinli’de meydana gelen yasa dışı gösterilerde molotof
kokteyli atma ve barikat kurma olaylarını organize ettiği ve PKK silahlı terör örgütüne üye olduğu
gerekçesiyle, hakkında V. 4. Ağır Ceza Mahkemesince verilen 27.02.2013 tarihli ve .../... sayılı mahkûmiyet
hükmü, Yargıtay 16. Ceza Dairesinin 27.04.2017 tarihli ve 2612-3794 sayılı kararıyla onanarak kesinleştiği
tespit edilen M.A.T. adlı kişinin, kendisi hakkında yürütülen soruşturmada 09.12.2010 tarihinde şüpheli
sıfatıyla alınan kolluk ifadesinin bir suretinin, sanıkla ilgisi nedeniyle dosya arasına konulduğu,
Sanığın kovuşturma evresinde dosya arasına konulan adli sicil kaydında yer alan verilerin UYAP
sistemi aracılığıyla incelenmesinde, aralarında sanığın da bulunduğu kişilerin 14.01.2011 tarihinde Ş.’de
PKK silahlı terör örgütünce yapılan çağrılar doğrultusunda barikat kurup yolu trafiğe kapatan, ateş yakıp
terör örgütü lehine slogan atan, kolluk görevlilerince dağılmaları ikaz edildiğinde taş ve molotof kokteyli
atan grup içerisinde yer aldıkları ve bu suretle 2911 sayılı Kanun’a aykırılık suçunu işledikleri iddiasıyla
açılan kamu davasında yapılan yargılama sonucunda, haklarında 6352 sayılı Kanun’un 1. maddesinin
birinci fıkrasının (b) bendi uyarınca kovuşturmanın ertelenmesine ilişkin Ş. Asliye Ceza Mahkemesince
verilen 13.02.2013 tarihli ve .../... sayılı hükmün temyiz edilmeksizin 24.04.2013 tarihinde kesinleştiği,
Anlaşılmaktadır.
A.K. soruşturmada tanık olarak alınan ifadesinde, Ş. ilçesinde oturduğunu, olay günü eşinin ailesini
ziyaret etmek için D. köyüne gittiklerini, sonrasında eşi ve çocuklarıyla evlerine gitmek üzere yola
çıktıklarını, Ş.’ye gelince cadde üzerindeki benzinliğe girip yakıt almak için durduğunu, bu esnada
yanına önceden tanımadığı, isimlerini olay nedeniyle öğrendiği E. ve sanık U.’nun gelip polis noktasının
ilerisindeki mahallede oturduklarını söyleyerek kendilerini oraya bırakmasını istediklerini, ailesi araçta
olduğu için kabul etmediğini, ancak bu kişilerin kamyon kasasında gidebileceklerini söylemeleri
üzerine yardımcı olmak için aracına aldığını, ardından polis noktasına geldiklerinde bu kişilerin kolluk
görevlilerince yakalandıklarını, bu kişilerin kendisine örgüte katılacaklarına dair bir şey söylemediklerini,
Yaş küçüklüğü nedeniyle hakkında ayrı soruşturma yürütülen E.G. müdafisi huzurunda savcılıkta,
bir süredir PKK silahlı terör örgütünün dağ kadrosuna katılmayı düşündüğünü, mahalleden tanıştığı E.
isimli arkadaşına bir süre önce bu düşüncesini açıklayarak kendisini dağa götürebilecek bir kişiyi tanıyıp
tanımadığını sorduğunu, olay tarihinde ismini yakalandıktan sonra öğrendiği sanık U.A. ile buluştuklarını,
sanığa dağa gitmek istediğini ve oradaki şartları sorduğunu, sanığın kendisine dağ kadrosuna katılması
hâlinde şartların çok iyi olduğunu, orada bulunan örgüt üyelerinin eğlenceler düzenlediklerini, ayrıca
kendisinin de örgüte katılacağını söylemesi üzerine dağ kadrosuna katılmaya ikna olduğunu, yol üzerinde
daha önceden tanımadığı ve sonradan isminin A.K. olduğunu öğrendiği kişinin aracını durdurup araca
bindiklerini, yolda şoförle herhangi bir şey konuşmadıklarını, daha sonra yol üzerinde sanık U.A.’nın
örgütün dağ kadrosuna katılmayacağını, kendisini teslim edip döneceğini söylediğini, sanığın bu şekilde
karar değiştirmesi üzerine kendisinin de pişman olduğunu, yapılan yol kontrolünde yakalandıklarını,
Sanık hakkında görülen davada tanık olarak alınan ifadesinde, örgüte katılmaya karar vermesi
üzerine mahalleden E. isimli bir arkadaşına bu düşüncesini anlatıp ona kendisini örgüte götürecek
kimse olup olmadığını sorduğunu, ardından olay tarihinde kendisini sanık U.A.’ın aradığını ve Şemdinli
yolunda buluştuklarını, sanığın kendisini örgüte götürürken yakalandıklarını, içinde yakalandıkları aracın
şoförünün de sanığı tanıdığını,
PKK silahlı terör örgütüne üye olduğu iddiasıyla başka bir davada yargılanmakta olan ve şüpheli
sıfatıyla 09.12.2010 tarihinde alınan kolluk ifadesinin bir sureti, sanıkla ilgisi nedeniyle dosya arasına
konulan M.A.T. bu beyanında, sanık U.A.’yı 'T.A.' adıyla tanıdığını, sanığın örgütsel içerikli yayın yapan
A.W. isimli gazeteyi gençliğin okuması için dağıttığını ve Ş.’de açılan K.-D. adlı dernekte çalıştığını, sanığın
basın açıklamalarına, mitinglere ve akabinde meydana gelen yasa dışı toplumsal olaylara katılıp polise ve
araçlarına taş attığını,
İfade etmişler,
Sanık U.A. soruşturmada, 2011 yılında Şemdinli ilçesinde PKK/KCK silahlı terör örgütü adına yapılan
toplumsal olaylarda 100 -120 kişili grup içerisinde yer aldığını, bu olaylarda grup hâlinde ateş yakıp örgüt
lehine sloganlar atarak kolluk görevlilerinin kendilerine müdahale etmelerini beklediklerini, müdahale
başlayınca polis araçlarına taşlı, havai fişekli ve molotof kokteylli saldırılar başlayınca kendisinin de polise
ve araçlarına taş attığını, bu olay sonucunda yakalanıp toplam 11 ay tutuklu kaldığını, salıverildikten
sonra hiç bir olaya katılmadığını, 2009 yılında askerliği bitince 06.06.2013 tarihinde Yüksekova’ya giderek
A.W. ve Ö.G. gazetelerinin dağıtıcılığını üstlendiğini, 08.06.2013 tarihinden itibaren kendisine gönderilen
bu gazeteleri yaya olarak dolaşıp tanesini 1 TL’den sattığını, gazete başına 25 kuruş kazandığını ve kalan
parayı da Yüksekova’ya giden minibüsçülerle gazete temsilcisine yolladığını, 21.03.2013 tarihinde PKK/
KCK silahlı terör örgütünün dağ kadrosuna katılmaya karar verdiğini, ancak annesi hasta ve yaşlı olduğu
için yakalandığı güne kadar bu kararını ertelediğini, olay günü kırsala katılmak için bindiği araçta bu işin
geri dönüşünün olmadığını bildiği hâlde dağ kadrosuna katılma fikrinden vazgeçmediğini, yakalanmamış
olsaydı örgütün kırsal alanında yer alacağını, olay günü kendisiyle birlikte yakalanan E.G.’yi çocukluğundan
bu yana tanıdığını, örgütün dağ kadrosuna katılmak istediğini E.’e 15.08.2013 tarihinde söylediğini,
E.n’in de kendisine ailevi sorunları olduğunu, kendisinin de dağ kadrosuna katılmak istediğini ve onunla
birlikte gitmek istediğini söylediğini, bunun üzerine E.’yle Ş.’den D.’ye giden herhangi bir araca binip
kırsal alana ulaşmak hususunda plan yaptıklarını, E.’yi kendisiyle gelmesi için zorlamadığını, olay günü
petrol istasyonunun arkasında beklerken istasyona benzin almak için gelen bir aracı görüp şoförünün
yanına gidip Derecik’e çalışmaya gittiklerini söyleyip kendilerini o tarafa götürmesini istediklerini, şoförün
ailesi yanında olduğundan aracın mavi brandalı ve kapalı olan arka bölümüne bindiklerini, polisler aracı
durdurup kendilerini gördüklerinde nereye gittiklerini sorduklarını, polislere önce yalan söylediklerini,
ancak polisler yalan söylediklerini anlayınca bu kez PKK/KCK silahlı terör örgütünün dağ kadrosuna
katılmaya gittiklerini söylediklerini,
Kovuşturmada, örgütle ilgisinin olmadığını ve örgüte eleman kazandırmaya çalışmadığını, olay
günü E.G.’yle birlikte Derecik’ten araçlarla kaçak yük getirmek amacıyla hareket ettiğini, yükü Irak’tan
getirdiklerini, E.’ye örgüte katılacağını, oraların güzel olduğunu anlatması üzerine E.’nin 'ben de seninle
gelmek istiyorum' dediğini, ancak ona 'hayır ben seni götürmeyeceğim, sen küçüksün' dediği hâlde E.’nin
kesinlikle gelmek istediğini söylediğini, olay günü petrol istasyonu civarında buluşup orada karşılaştıkları
kamyon sürücüsüne D.’de işlerini olduğunu söylediklerini ve kendilerini oraya götürmesini isteyip
aracın kasasına bindiklerini, polis kontrol noktasında yakalandıklarını, kendisine ifadesi okunan M.A.T.’yi
tanımadığını, K.-D. adlı derneğe gittiğini ve mitinglerine katıldığını, ancak bu mitinglerde gerçekleşen
yasa dışı olaylara katıldığına ve polislere taş attığına dair M.A.T.’nin kendisi hakkındaki beyanının doğru
olmadığını,
Sanığın kovuşturmadaki beyanının önceki beyanlarıyla çelişmesi üzerine kendisinden sorulduğunda
ise, soruşturmadaki ifadesinde beyan ettiği gibi olay günü E. ile örgüte katılmak üzere gittiklerini, bu
yöndeki savunmasının doğru olduğunu, yaptıklarından pişman olmadığını, ancak önceden yemin ettiği
için artık örgüte katılmayacağını,
Savunmuştur.
Uyuşmazlık konularında isabetli bir hukuki çözüme ulaşılabilmesi bakımından, ilgili yasal
düzenlemelerin incelenmesinde yarar bulunmaktadır.
Terör konusunu özel bir kanunla düzenleme yoluna giden kanun koyucu, 3713 sayılı Terörle Mücadele
Kanunu’nun 1. maddesinde terörü, 'Cebir ve şiddet kullanarak, baskı, korkutma, yıldırma, sindirme veya
tehdit yöntemlerinden biriyle, Anayasada belirtilen Cumhuriyetin niteliklerini, siyasî, hukukî, sosyal, laik,
ekonomik düzeni değiştirmek, Devletin ülkesi ve milletiyle bölünmez bütünlüğünü bozmak, Türk Devletinin ve
Cumhuriyetin varlığını tehlikeye düşürmek, Devlet otoritesini zaafa uğratmak veya yıkmak veya ele geçirmek,
temel hak ve hürriyetleri yok etmek, Devletin iç ve dış güvenliğini, kamu düzenini veya genel sağlığı bozmak
amacıyla bir örgüte mensup kişi veya kişiler tarafından girişilecek her türlü suç teşkil eden eylemlerdir.', aynı
Kanun’un 2. maddesinin birinci fıkrasında terör suçlusunu, 'Birinci maddede belirlenen amaçlara ulaşmak
için meydana getirilmiş örgütlerin mensubu olup da, bu amaçlar doğrultusunda diğerleri ile beraber veya tek
başına suç işleyen veya amaçlanan suçu işlemese dahi örgütlerin mensubu olan kişi...' şeklinde tanımlamış,
aynı maddenin ikinci fıkrasında ise, terör örgütüne mensup olmasa da örgüt adına suç işleyenlerin de
terör suçlusu sayılacağını hüküm altına almıştır.
Bu genel terör ve terör suçlusu tanımları dışında, 3713 sayılı Kanun’un 3. maddesinde doğrudan terör
suçları, 4. maddesinde de dolaylı terör suçları düzenlenmiştir.
18.07.2006 tarihli ve 26232 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe giren 5532 sayılı Terörle
Mücadele Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun’un 17. maddesiyle, terör örgütünün tanımını
yapan 3713 sayılı Terörle Mücadele Kanunu’nun birinci maddesinin ikinci ve üçüncü fıkraları yürürlükten
kaldırılmış, madde gerekçesinde, Türkiye’nin de taraf olduğu Sınıraşan Örgütlü Suçlara Karşı Birleşmiş
Milletler Sözleşmesi’nin 2. maddesinin (a) bendine uygun olarak 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu’nun
220. maddesinde suç işlemek amacıyla kurulmuş örgüt tanımlaması yapıldığı için, Terörle Mücadele
Kanunu’nda ayrıca örgüt tanımlaması yapılmasına gerek görülmediği belirtilmiştir.
TCK’nın 6. maddesinin birinci fıkrasının (j) bendine göre örgüt mensubu suçlu, suç işlemek için örgüt
kuran, yöneten, bu örgüte katılan veya örgüt adına suç işleyen kişidir.
TCK’nın 'Suç işlemek amacıyla örgüt kurma' başlıklı 220. maddesinde,
'(1) Kanunun suç saydığı fiilleri işlemek amacıyla örgüt kuranlar veya yönetenler, örgütün yapısı,
sahip bulunduğu üye sayısı ile araç ve gereç bakımından amaç suçları işlemeye elverişli olması halinde,
iki yıldan altı yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır. Ancak, örgütün varlığı için üye sayısının en az üç kişi
olması gerekir.
(2) Suç işlemek amacıyla kurulmuş olan örgüte üye olanlar, bir yıldan üç yıla kadar hapis cezası ile
cezalandırılır.
(3) Örgütün silâhlı olması hâlinde, yukarıdaki fıkralara göre verilecek ceza dörtte birinden yarısına kadar
artırılır.
(4) Örgütün faaliyeti çerçevesinde suç işlenmesi hâlinde, ayrıca bu suçlardan dolayı da cezaya
hükmolunur...' hükmüne yer verilmiştir.
Suç işlemek amacıyla örgüt kurma suçuyla korunan hukuki yarar kamu güvenliği ve barışıdır.
Suç işlemek için örgüt kurmak, toplum düzenini tehlikeye soktuğu ve araç niteliğindeki suç örgütü,
amaçlanan suçları işlemede büyük bir kolaylık sağladığından, bu suç nedeniyle kamu güvenliği ve barışın
bozulması bireyin güvenli, barış içinde yaşamak hakkını da zedeleyeceğinden, işlenmesi amaçlanan suçlar
açısından hazırlık hareketi niteliğinde olan bu fiiller ayrı ve bağımsız suçlar olarak tanımlanmıştır. Böylece
bu düzenlemeyle aynı zamanda bireyin, Anayasa’da güvence altına alınmış olan hak ve özgürlüklerine
yönelik fiillere karşı da korunması amaçlanmıştır. Bu amaçla henüz suç işlenmese dahi, sadece suç işlemek
amacıyla örgüt oluşturmuş olmaları nedeniyle örgüt mensubu faillerin cezalandırılması yoluna gidilmiştir.
Bunun asıl nedeni suç işlemek için örgüt kurmanın, kamu barışı yönünden ciddi bir tehlike oluşturmasıdır.
Kanun koyucu bu düzenleme ile öncelikle gelecekte işlenebilecek suçları engellemek istemiştir.
Bu suçun mağduru ise, öncelikle kamu güvenliği ve barışını sağlamakla yükümlü olan devlet ve
toplumu oluşturan bireylerdir.
TCK’nın 220. maddesi kapsamında bir örgütün varlığından sözedebilmek için, en az üç kişinin, suç
işlemek amacıyla hiyerarşik bir ilişki içerisinde, devamlı olarak amaç suçları işlemeye elverişli araç ve
gerece sahip bir şekilde bir araya gelmesi gerekmektedir.
Örgüt, soyut bir birleşme olmayıp, bünyesinde hiyerarşik bir ilişki barındırmaktadır. Bu hiyerarşik ilişki,
bazı örgüt yapılanmalarında gevşek bir nitelik taşıyabilir. Oluşturulan bu ilişki sayesinde örgüt, mensupları
üzerinde hâkimiyet tesis eden bir güç kaynağı niteliğini kazanmaktadır. Bu nedenle niteliği itibarıyla
devamlılık arzeden örgütün varlığı için ileride ihtimal dahilindeki suç/suçları işlemek amacı etrafındaki
fiilî birleşme yeterlidir. Buna karşın, kişilerin belirli bir suçu işlemek için bir araya gelmesi hâlinde ise örgüt
değil, iştirak ilişkisi mevcuttur.
Ceza Genel Kurulunun istikrar bulunan ve süregelen kararlarında da belirtildiği üzere, TCK’nın 220.
maddesi anlamında bir örgütten bahsedilebilmesi için,
a) Üye sayısının en az üç veya daha fazla kişi olması gerekmektedir.
b) Üyeler arasında gevşek de olsa hiyerarşik bir bağ bulunmalıdır. Örgütün varlığı için soyut bir
birleşme yeterli olmayıp, örgüt yapılanmasına bağlı olarak gevşek veya sıkı bir hiyerarşik ilişki olmalıdır.
c) Suç işlemek amacı etrafında fiili bir birleşme yeterli olup, örgütün varlığının kabulü için suç işlenmesine
gerek bulunmadığı gibi işlenmesi amaçlanan suçların konu ve mağdur itibariyle somutlaştırılması
mümkün olmakla birlikte, zorunluluk arz etmemektedir. Örgütün faaliyetleri çerçevesinde suç işlenmesi
halinde, fail, örgütteki konumuna göre, üye veya yönetici sıfatıyla cezalandırılmasının yanında, ayrıca
işlenen suçtan da cezalandırılacaktır.
d) Örgüt niteliği itibarıyla devamlılığı gerektirdiğinden, kişilerin belli bir suçu işlemek veya bir suç
işlemek için bir araya gelmesi halinde, örgütten değil ancak iştirak iradesinden söz edilebilecektir.
e) Amaçlanan suçları işlemeye elverişli, üye, araç ve gerece sahip olunması gerekmektedir.
Yukarıda belirtildiği üzere kanunların suç saydığı fiilleri işlemek amacıyla, sahip bulunduğu üye
sayısı ile araç ve gereç bakımından amaç suçları işlemeye elverişli yapılara suç örgütü denmektedir. Terör
örgütleri ise ideolojik amaçları olan suç örgütleridir. Terör örgütlerini, suç örgütlerinden ayıran bu ideolojik
amaç, 3713 sayılı Kanun’un 1. maddesinde gösterilen Cumhuriyetin Anayasa’da belirtilen niteliklerine
karşı olabileceği gibi, Devletin ülkesi ve milletiyle bölünmez bütünlüğüne, Türk Devleti ve Cumhuriyetin
varlığına, Devlet otoritesini zaafa uğratmaya veya yıkmaya ya da ele geçirmeye, Devletin iç ve dış
güvenliğine, kamu düzeni veya genel sağlığa ya da temel hak ve hürriyetlere yönelik de olabilmektedir.
3713 sayılı Kanun’un 'Terör örgütleri' başlıklı 7. maddesinin birinci fıkrasında yer alan 'Cebir ve
şiddet kullanılarak, baskı, korkutma, yıldırma, sindirme veya tehdit yöntemleriyle, 1 inci maddede belirtilen
amaçlara yönelik olarak suç işlemek üzere, terör örgütü kuranlar, yönetenler ile bu örgüte üye olanlar Türk
Ceza Kanununun 314 üncü maddesi hükümlerine göre cezalandırılır. Örgütün faaliyetini düzenleyenler
de örgütün yöneticisi olarak cezalandırılır.' hükmü ile TCK’nın 314. maddesine atıf yapılmıştır.
TCK’nın 314. maddesinde tanımlanan 'Silahlı örgüt' suçu ise,
'(1) Bu kısmın dördüncü ve beşinci bölümlerinde yer alan suçları işlemek amacıyla, silahlı örgüt kuran
veya yöneten kişi, on yıldan onbeş yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır.
(2) Birinci fıkrada tanımlanan örgüte üye olanlara, beş yıldan on yıla kadar hapis cezası verilir.
(3) Suç işlemek amacıyla örgüt kurma suçuna ilişkin diğer hükümler, bu suç açısından aynen uygulanır.'
şeklinde düzenlenmiştir.
Örgütlü suçluluğun özel bir türü olarak öngörülen, TCK’nın 'Silahlı Örgüt' başlıklı 314. maddesinde,
TCK’nın ikinci kitap dördüncü kısmının dördüncü bölümünde yer alan devletin güvenliğine karşı suçlar
ile beşinci bölümünde yer alan anayasal düzene ve bu düzenin işleyişine karşı suçları işlemek amacıyla,
silahlı örgüt kuran, yöneten ve örgüte üye olanların cezalandırılmaları öngörülmüş ve maddenin son
fıkrasında, suç işlemek amacıyla örgüt kurma suçuna ilişkin diğer hükümlerin, bu suç açısından aynen
uygulanacağı düzenlenmiştir.
Uyuşmazlıkla ilgili silahlı terör örgütüne yardım etme suçuna ilişkin olarak,
TCK’nın 'suç işlemek amacıyla örgüt kurma' başlıklı 220. maddesinin yedinci fıkrası suç tarihi itibarıyla,
'Örgüt içindeki hiyerarşik yapıya dahil olmamakla birlikte, örgüte bilerek ve isteyerek yardım eden kişi, örgüt
üyesi olarak cezalandırılır.' şeklinde iken, 05.07.2012 tarihli Resmi Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe
giren 6352 sayılı Kanun’un 85. maddesiyle fıkraya, 'Örgüt üyeliğinden dolayı verilecek ceza, yapılan
yardımın niteliğine göre üçte birine kadar indirilebilir' cümlesi eklenmiştir. Anılan fıkraya ilişkin madde
gerekçesinde 'Örgüte hâkim olan hiyerarşik ilişki içinde olmamakla beraber, örgütün amacına bilerek ve
isteyerek hizmet eden kişinin, örgüt üyesi kabul edilerek cezalandırılması öngörülmüştür' açıklamalarına
yer verilmiştir.
Bu hükümler göz önüne alındığında, silahlı terör örgütü üyesi olmasa bile bu örgüte bilerek ve
isteyerek yardım edenler, TCK’nın 314. maddesinin ikinci fıkrası uyarınca cezalandırılacaklardır.
765 sayılı Türk Ceza Kanunu sistematiğinden tamamen farklı bir anlayışla düzenlenen 5237 sayılı
Türk Ceza Kanunu’nda, örgütün faaliyetleri doğrultusunda işlenen suçlardan da ayrıca sorumluluk esası
kabul edilmiş, yardım etme eylemleri de yaptırım açısından örgüt üyeliği kapsamında değerlendirilerek,
bağımsız bir şekilde örgüte yardım suçuna yer verilmemiştir.
Örgüt içindeki hiyerarşik yapıya dâhil olmamakla birlikte, örgüte bilerek ve isteyerek yardım eden
kişilerin örgüt üyesi olarak cezalandırılacağı hüküm altına alınırken, örgüte yardım sayılan eylemlerin
nitelik bakımından örgüt üyeliğine denk sorumluluğu gerektirdiği kabul edilmiştir. Buna göre, örgüt
üyesi olmaksızın, bilerek ve isteyerek örgütün bir iş, görev ya da hizmetinin yerine getirilmesi eylemi
örgüt üyeliği olarak cezalandırılmakta iken, TCK’nun 220. maddesinin 7. fıkrasında 6352 sayılı Kanun ile
yapılan değişiklikle, yapılan yardımın niteliğine göre cezanın üçte birine kadar indirilebileceği hüküm
altına alınmıştır.
Silahlı terör örgütüne yardım fiilinin oluşması için, failin örgüt üyeleriyle önceden bir anlaşma
yapması veya yapılan planlara dahil olması zorunlu değildir. Yardım fiilinin örgüt üyelerinin tamamına
veya üyelerden birine yapılması arasında bir fark bulunmamaktadır. Fakat, örgütün amacı ve kollektif
faaliyetleri bilinerek ve istenerek yardım edilmesi zorunludur (Osman Yaşar, Hasan Tahsin Gökcan,
Mustafa Artuç, Yorumlu -Uygulamalı Türk Ceza Kanunu, 6. Cilt, Adalet Yayınevi, Ankara, 2014, s. 8934).
Yardım edenler zamanlarının büyük bir bölümünü örgüte hasretmiş kişiler olmayıp kendi hayatlarının
akışı içerisinde bazen örgüte ait işleri kabul eden şahıslardır.
Örgüte yardım etme suçuna ilişkin olarak öğretide, 'Suç işlemek amacıyla kurulmuş örgüte bilerek
ve isteyerek yardım edilmiş olması gerekir. Başka bir ifadeyle, yardım fiilinin örgütün suç işlemek amacıyla
kurulmuş bir örgüt olduğu bilinerek gerçekleştirilmiş olması gerekir. Fıkra metninde geçen ‘bilerek’ ibaresi
doğrudan kastı ifade eder. Doğrudan örgüte değil de örgüt mensuplarına yardım edilmesi halinde, yardım
edilen kişilerin suç işlemek amacıyla kurulmuş bir örgüt mensubu olduklarının da bilinmesi gerekmektedir.
Örgüt mensuplarına yapılan yardım, aynı zamanda örgüte yapılan yardım olarak değerlendirmek gerekir.
Ancak, bu yardımın örgütün amacını gerçekleştirmeye hizmet eden bir yardım olması gerekmektedir' (İzzet
Özgenç, Suç Örgütleri, Seçkin Yayıncılık, 7. Baskı, s. 38-39), 'Yardımın maddî bir yardım olması gerekli
değildir. Örneğin suç örgütüne belli bir hususta bilgi ve belge sağlanması da yardım olarak kabul edilmelidir.
Ancak burada dikkat edilmesi gereken husus yardımın örgüte yapılmasıdır. Kanun koyucu, yardımın niteliğini
belirlemediği için örgüte bilerek ve isteyerek herhangi bir yardımda bulunan kişi bile bu durumda örgüt üyesi
olarak cezalandırılacaktır. Örgüte sadece bir kez önemsiz nitelikte bir yardımda bulunan kişi bile, örneğin örgüt
üyeleri arasında bir kez iletişim sağlayan kişi, bu hüküm nedeniyle örgüt üyesi gibi cezalandırılabilecektir'
(Feridun Yenisey, Örgütlü Suçlar ve Terör Suçları Eğitim Modülü, s. 70) şeklinde görüşler ileri sürülmüştür.
Bu açıklamalar ışığında uyuşmazlık konusu değerlendirildiğinde,
Olay tarihinde polis kontrol noktasında güvenlik güçlerince yapılan uygulama sırasında 30 .. ...
plaka sayılı aracın durdurulduğu ve aracın kasa kısmında bulunan sanık U.A. ile hakkında yaş küçüklüğü
nedeniyle ayrı soruşturma yürütülen E.G.’ye nereye gittikleri sorulduğunda, önce tedirgin şekilde B.’ya
çimento taşımaya gittiklerini, ardından da E.in, sanık U.A.’ın telkinlerinden etkilendiğini ve birlikte PKK
silahlı terör örgütünün dağ kadrosuna katılmaya gittiklerini söylemeleri üzerine yakalandıkları,
E.G.’nin, mahalleden arkadaşı olan E. isimli kişiye PKK silahlı terör örgütünün dağ kadrosuna
katılmak istediğini söyleyip bu konuda kendisine yardım edip edemeyeceğini sorması üzerine kimliği
belirlenemeyen E. adlı kişi aracılığıyla sanık U.A.’yla buluştukları, E.G.’nin sanığa PKK silahlı terör örgütüne
katılmayı düşündüğünü söyleyip örgütün kırsal yapılanmasındaki şartları sorduğu, sanığın da kendisine
dağ kadrosuna katılması hâlinde şartların çok iyi olduğunu, orada bulunan örgüt üyelerinin eğlenceler
düzenlediklerini, hatta kendisinin de örgüte katılacağını söylemesi üzerine E.G.’nin de örgütün dağ
kadrosuna katılmaya ikna olduğu, örgütün dağ kadrosuna katılmak amacıyla yol üzerinde durdurdukları
araca birlikte binerek yola çıktıkları, ancak sanık U.A.’nın yolda E.G.’ye örgütün dağ kadrosuna
katılmayacağını, kendisini örgüte teslim edip döneceğini söylediği ve E.G.’nin sanık U.A.’yı kendisini
örgüte götüren kişi olarak teşhis ettiği olayda,
Terör örgütlerinin amaç suçun işlenmesi yolunda güven, disiplin ve sıkı irtibata önem veren iş bölümüne
dayalı, hiyerarşik düzene sahip yapılar olarak istihbarat, gizlilik, güvenlik ve denetim konularında duyarlı
oldukları dikkate alındığında, terör örgütlerine yeni eleman temin etme, barındırma, gönderme veya
ulaşımını sağlama gibi faaliyetlere ilişkin organizasyonun örgütsel yapı dışında değerlendirilemeyeceği
ve bu eylemlerin salt yardım düzeyini aşmamış eylemlerden nitelik itibarıyla farklılık arz ettiği, bu
bağlamda sanık U.A.’nın, örgütün şartlarından bahsedip kendisinin de örgüte katılacağını söyleyerek
hakkında yaş küçüklüğü nedeniyle ayrı soruşturma yürütülen E.G.’yi örgüte katılması hususunda ikna
etmesi ve örgütün dağ kadrosuna katılmak üzere birlikte yola çıktıktan sonra da E.’ye kendisini PKK silahlı
terör örgütüne teslim edip döneceğini söylemesi karşısında, sanığın amacının örgüte eleman kazandırma
olduğunun anlaşılması, E.G.’nin sanık U.A.’ya yönelik teşhisi ve aşamalardaki istikrarlı beyanları ile PKK
silahlı terör örgütü üyesi olma suçundan hakkında ayrı davada verilen mahkûmiyet hükmü kesinleşen
M.A.T.’nin, örgütün çağrıları üzerine gerçekleşen yasa dışı toplumsal olaylara sanığın da katıldığına
yönelik beyanının, sanığın savunmaları ve adli sicil kaydıyla da örtüşmesi birlikte değerlendirildiğinde,
sanığın çeşitlilik, süreklilik ve yoğunluk arz eden eylemleri, hiyerarşik yapı içerisinde bulunan örgüt
üyesince yapılabilecek faaliyetler olduğundan, sanık hakkında silahlı terör örgütüne üye olma suçundan
mahkûmiyet kararı verilmesi gerektiği kabul edilmelidir.
Bu itibarla, Yerel Mahkemenin direnme kararına konu hükmünün, sanığın eyleminin silahlı terör
örgütüne üye olma suçunu oluşturduğu gözetilmeden, silahlı terör örgütüne yardım etme suçuna
teşebbüsten mahkûmiyetine karar verilmesi isabetsizliğinden bozulmasına karar verilmelidir.
...
   YARGITAY CEZA GENEL KURULU, 11.06.2019 tarihli ve 599-471 sayılı

Benzer Konular (10)