TAKSİTLE ÖDEME

Başlatan By-leyl-i Lal, 04 Temmuz 2015, 14:01:09

« önceki - sonraki »

0 Üyeler ve 1 Ziyaretçi konuyu incelemekte.

avatar_By-leyl-i Lal
Borçlu, borcunu taksitle ödemek isteyebilir. Borcun takside bağlanması halinde borçlunun malları haczedilemeyeceğinden veya haczedilmişse satılamaz.

Taksitle ödeme iki şekilde, daha doğrusu iki dönemde olabilir.

1) Hacizden önce,

2) Hacizden sonra taksitle ödeme.

Hacizden önce taksitle ödeme:

Kanun, hacizden önceki bir dönemde borcun taksitle ödenmesi imkânını açıkça düzenlememektedir; buna dolayısıyla, haciz isteme süresi (m.78,II) nedeniyle, satış isteme süresi nedeniyle ve bir ceza hükmü (m.340) ile değinilmektedir. Fakat, bu yolun uygulaması çoktur :

I - Taksitle ödeme anlaşmasının yapılış biçimi

Alacaklı ile borçlu, hacizden önceki bir dönemde, icra dairesinde (icra müdürünün huzurunda) borcun taksitle ödeneceği hakkında bir anlaşma yapabilirler. Bu anlaşma genellikle iki şekilde olmaktadır :

1)   Haciz"' için borçlunun evine veya işyerine gidildiğinde, borçlu taksitle ödeme teklifinde bulunur ve alacaklı da bu teklifi kabul ederse, icra müdürü (haczi yapan memur, m.80) borçlunun taksitle ödeme teklifini (ve şartlarını) ve alacaklının bu teklifi kabul ettiğini bir tutanağa (haciz tutanağına) yazar ve tutanağın altı borçlu, alacaklı ve icra müdürü tarafından imzalanır (m.8,I)5. Bununla alacaklı, haciz talebini geri almış olacağından, borçlunun malları haczedilmez.

Fakat, alacaklı ve borçlu, borçlunun mallarının haczedilmesi şartı ile taksit anlaşması yapabilirler (veya borcun ödenmesini erteleyebilirler). Bu halde, taksit (veya ödemenin ertelenmesi) anlaşması süresi içinde, borçlunun malları hacizli kalır.

2)   Taksitle ödeme anlaşmasının mutlaka hacze gidildiği sırada yapılması şart değildir. Borçlu, hacze gidilmeden önce de icra dairesine başvurarak borcunu taksitle ödemek istediğini bildirebilir ve alacaklı bu teklifi kabul edebilir. Burada da iki ihtimal ortaya çıkar :

a)   Alacaklı ve borçlu icra dairesinde hazır iseler, borcun taksitle ödenmesi anlaşması icra tutanağına yazılır ve tutanağın altı borçlu, alacaklı ve icra müdürü tarafından imza edilir (m.8,1).

b)   Alacaklı icra dairesinde hazır değilse, borçlu tarafından yapılan taksitle ödeme teklifi, icra dairesince alacaklıya bir yazı (muhtıra) ile bildirilir. Alacaklı, borçlunun taksitle ödeme teklifini kabul ettiğini icra dairesine bildirirse, icra dairesi de bunu (kabul muhtırasını) bir yazı ile borçluya bildirir ve böylece taksitle ödeme anlaşması yapılmış olur :

"Ödeme taahhüdünün kabulüne ilişkin muhtıranın sanığa (borçluya) tebliğ edilmemesi nedeniyle taahhüdün hukuken geçersiz olduğu gözetilmeden mahkûmiyetine hükmolunması bozmayı gerektirmiştir" .

"Ödeme taahhüdünün kabulüne ilişkin muhtıranın ödeme günü olan 15.2.2000 tarihinden sonra sanığa (borçluya) tebliğ edilmesi karşısında, taahhüdün hukuken geçersiz olduğu ve şikâyete konu suçun unsurlarının oluşmadığı gözetilmeden sanığın mahkûmiyetine karar verilmesi bozmayı gerektirmiştir" .

II - Taksitle ödeme anlaşmasının içeriği

Bu halde, yani hacizden önceki dönemde yapılan taksitle ödeme anlaşmasında, taksitle ödeme şartlarının (aşağıda incelenecek olan) m.111'e uygun olması gerekmez . Borçlu ve alacaklı, (yukarda incelenen şekillerden biri ile) taksitlerin miktarını ve ödeme zamanını diledikleri biçimde kararlaştırabilirler. Buna göre :

1)   Taksitle ödeme anlaşmasında, taksitlerin miktarının (hiçbir kuşkuya yer vermeksizin) belirli olması gerekir; aksi halde, borçlu m.340'a göre cezalandırılamaz ; misaller:

"İcra ve İflâs Yasasının 340. maddesi hükmü ile aynı Yasanın 111. maddesine göre yapılan taksitle ödeme taahhüdüne veya takibin kesinleşmesinden sonra alacaklının muvafakati ile İcra Dairesinde kararlaştırılan borcun taksitle ödenmesine ilişkin taahhüde, geçerli bir neden olmaksızın uyulmaması eylemleri yaptırıma bağlanmıştır. - Açıklanan madde ile düzenlenen taahhüdü ihlal suçunun oluşması için ödeme taahhüdünde borçlu tarafından ödenecek toplam miktarın rakamsal olarak açıkça gösterilmesi ve tarafların bu miktar üzerinde icap ve kabulde bulunmaları zorunludur. Her ne kadar takip talebinde borç miktarı belirtilmekteyse de bu yeterli olmayıp taahhütte bulunulduğu esnada, işleyen ve işleyecek faiz, vekâlet ücreti, icra harç ve giderleri belirlenmeli ve böylece borçlunun taahhüdüne esas olan miktar saptanmalıdır. Bu miktar belirlenmediğinde borçlunun hangi miktar için taahhütte bulunduğu bu taahhüdün kabulünün hangi miktarın nazara alınarak yapıldığı kuşkuya yer vermeksizin saptanamayacağından, (ideme koşulunun ihlali halinde cezai sorumluluk doğmayacaktır. Nitekim Yargıtay Ceza Genel Kurulunun 26.6.2001 gün ve 134/134 sayılı kararında da aynı husus vurgulanmıştır. - İnceleme konusu somut olayda ise yukarıda açıklandığı üzere, borçlu-sanığın "borcun tamamını 21.4.2000 tarihinde ödeyeceği" yolundaki taahhüdüne ilişkin tutanakta, ödenecek miktar ile ilgili herhangi bir hesaplama ve rakamsal belirleme yapılmamıştır. Bu itibarla sanığın ödeme koşulunu yerine getirmemesi nedeniyle cezai sorumluluğu doğmadığından mahkûmiyetine karar verilmesi olanaksızdır" .

"Borçlu hakkında İcra Müdürlüğünün 2007/6779 sayılı dosyasında yürütülen takip sırasında 13.08.2007   tarihli tutanakta borçlunun, 24.280,58 TL olan borcunu 15.09.2007 tarihinde 6.000.00 TL, 15.10.2007 tarihinde 6.000.00 TL, 15.11.2007 tarihinde 6.000.00 TL, 15.12.2007 tarihinde ise borcunu tüm fer'ileriyle birlikte tamamen ödemeyi taahhüt etmesine karşın, son taksit tarihi olan 15.12.2007 gününde ödenecek miktarın açıkça gösterilmemesi nedeniyle bu tarihte ödenecek miktarın hiçbir şekilde net olarak belirlendiğinden söz edilemeyecektir. - Yargıtay Ceza Genel Kurulu'nun 20.02.2001 tarih, 2001/8-19 esas ve 2001/26 sayılı kararında da belirtildiği üzere, taahhüdü ihlal suçunun oluşabilmesi için ödenecek toplanı miktarın rakamsal olarak belirlenmesi, tarafların belirlenen bu miktar üzerinde icap ve kabulde bulunması zorunludur. Ceza sorumluluğunun doğabilmesi için, taahhüt esnasında ödenecek miktarın hiçbir kuşkuya yer vermeksizin saptanmasında zorunluluk bulunmaktadır. Bu miktar belirlenmediğinde, hangi miktar için taahhütte bulunulduğu, kabulün de hangi miktar nazara alınarak yapıldığı saptanamayacağından, ödeme koşulunun ihlali halinde cezai sorumluluk doğmayacaktır. - Dosya içerisindeki taahhütnamenin incelenmesinden de görüleceği üzere borçlu, borç miktarını belirlenen tarihler içerisinde ödemeyi taahhüt etmiş, son ödeme tarihi olan 15.12.2007   tarihinde ise, borcunu tüm fer'ileriyle birlikte ödemeyi taahhüt etmiştir. 15.12.2007 tarihinde ödenecek miktarın hiçbir kuşkuya yer vermeksizin belirlendiğinden, eş anlatımla borcun ve taahhüdün miktarının açık olarak saptandığından söz edilmesi mümkün değildir". Bu nedenle, atılı suç oluşmadığından, borçlunun m.340'a göre cezalandırılması mümkün değildir".

Belirteyim ki, borçlu ile alacaklının mutlaka borcun taksitle ödenmesini kararlaştırmaları zorunlu değildir. Taraflar, borcun tamamının (bir defada) ileriki bir tarihte ödenmesini de kararlaştırmış olabilirler. Bu halde de, borcun kararlaştırılan tarihte ödenmemesi halinde m.340 hükmü uygulanır ; misal:

"Takibin kesinleşmesi üzerine 13.1.2000 tarihinde yapılan haciz sırasında borçlu-sanık toplam 152.000.000 lira olan borcu, 30.4.2000 tarihinde ödemeyi kabul ve taahhüt etmiştir. Bu taahhüdün alacaklı vekili tarafından kabul edilmesi üzerine, 29.1.2000 tarihinde taahhüdü kabul muhtırasının borçlu-sanığa usulünce tebliğ edildiği ve bu muhtırada borç miktarının açıkça toplam 152.000.000 lira olarak gösterildiği anlaşılmaktadır. Sanık taahhüdünü yerine getirmemiştir. Bu itibarla Yerel Mahkemenin taahhüdü ihlal suçunun oluştuğunu kabul ederek kurduğu mahkûmiyet hükmü isabetlidir"

Takip talebinde yabancı paranın tahsil (fiilî ödeme) tarihindeki kur üzerinden tahsili talep edildikten'23 sonra, alacaklı ile borçlu bu paragrafta (§ 36) incelendiği gibi Türk parası üzerinden ödeme anlaşması yaparlarsa, yabancı para alacağı, ödeme anlaşması ile Türk parası alacağına dönüşür.

2)   Taksit anlaşmasında taksit (ödeme) tarihlerinin açık biçimde belirtilmiş (gösterilmiş) olması gerekir; aksi halde, borçlu m.340'a göre cezalandırılamaz.

Fakat, taksit anlaşmasından taksit tarihleri anlaşılabiliyorsa, buna aykırı davranan borçlu m.340'a göre cezalandırılır.

III - Taksitle ödeme anlaşmasının hükümleri

Yukarıda incelenen biçimde ve içerikte bir taksit anlaşması yapılması ile, icra takibi olduğu yerde durur. Yani, borçlu taksitle ödeme anlaşmasına göre taksitleri zamanında icra dairesine ödediği sürece, icra takibine devam edilemez ; yani borçlunun malları haczedilemez.

Bu halde (yani, alacaklı ile borçlunun icra dairesinde taksit sözleşmesi yapmaları halinde), taksit sözleşmesinin (yapılmasından) ihlâline kadar geçen zaman, bir yıllık haciz isteme süresinin hesabına dahil edilmez (m.78,ll,c.2) .

Bunun gibi, borçlu ile alacaklının borcun taksitlendirilmesi için icra dairesinde yapacakları taksit sözleşmesinin (veya sözleşmelerinin) devamı süresince satış isteme süreleri işlemez. Ancak, taksit sözleşmesi (veya sözleşmelerinin) toplam süresinin on yılı aşması halinde, aştığı tarihten itibaren süreler kaldığı yerden işlemeye başlar.

Borçlu ile alacaklının icra dairesinde yaptıkları borcun taksitlendirilmesine ilişkin sözleşmenin devamı süresince, zamanaşımı durur (İİK m.l 11,111 ve EBK m. 132/6 - YBK m. 153/6 - kıyasen) .

Borçlu, taksitlerden birini anlaşmadaki tarihte ödemezse, alacaklı, borcun tamamı için icra takibine devam edilmesini (yani, borçlunun mallarının haczedilmesini) isteyebilir (m.111,IV).

Bundan başka, borcu ödeme şartını makbul bir sebep olmaksızın ihlâl eden (bir taksiti zamanında ödemeyen) borçlunun, alacaklının şikâyeti üzerine, (icra mahkemesince)19 üç aya kadar tazyik hapsine karar verilir

"Postaya gününden önce verilen taksidin icra dosyasına gecikerek girmesi, hastalık, yangın, su baskını ve deprem gibi olağanüstü olaylar makbul sebep olarak kabul edilmelidir. Tazyik hapsinde amaç yükümlülüğün yerine getirilmesini sağlamaktır. Borçlu ödeyebileceği bir borç için taahhütte bulunmalıdır. Borçlu tarafından borcun makbul sebep nedeniyle yerine getirilemediği ileri sürülmediğine göre, mahkemeden re'sen bu konunun araştırılması da beklenmemelidir" (16.HD 1.3.2010, 434/1604).

"İİK'nun 340. maddesi uyarınca borçlunun kararlaştırılan borcu ödeme şartını, makbul bir sebep olmaksızın ihlal edip etmediğinin belirlenmesi gerekir. Bunun için de borçlu sanığın ödeme gücünün bulunup bulunmadığının tespiti gerekir, ödeme gücünün tespitinde yaşayış tarzına göre geçim kaynaklarının neler olduğunun, geçim kaynaklarının borcun ödenmesinde yeterli olup olmadığının, borcun ödenmesinden kasten veya hile ile kaçınılıp kaçınılmadığının belirlenmesi önem taşımaktadır. - Bu belirlemeyi yaparken de sadece mahallinden değil, geçim kaynaklarının sağlandığı kurum ve kuruluşlardan da araştırma yapılması gerekir. Bu araştırmalar sonunda, sanığın, ödeme gücü bulunduğu halde taahhüdünü yerine getirmekten kaçındığının belirlenmesi halinde, İİK'nun 340. maddesi ile tecziyesi yoluna gidilmesi, aksi takdirde kasıt yokluğundan beraata dair hüküm kurulması gerekir" (16.HD 30.5.2005, 2111/4900)

Taahhüdü ihlâl suçu bir taksitin gününde ödenmemesi ile oluşur ; sonraki taksitlerin ödenmemesi yeni bir suç oluşturmaz ; misal : "İİK'nun 340. maddesi hükmüne göre, aynı borçtan dolayı sanığa verilecek hapsen tazyik kararının 3 ayı geçemeyeceği açıktır. Hapsen tazyik yaptırımında amaç, bir yükümlülüğün yerine getirilmesini sağlamak olduğundan, alt sınırdan belli bir ceza belirlenmesi gerekmemekte, yükümlülük yerine getirilene kadar ve en çok 3 ay süreyle kişinin yükümlülüğüne uygun davranması için zorlanması söz konusu olmaktadır - Somut olayda sanığın, borcunu taksitler halinde ödemeyi taahhüt ettiği ve her hangi bir ödemede bulunmadığı sabittir. O halde, aynı borçtan dolayı ve her bir taksit için ayrı ayrı olmak üzere toplam 9 aya kadar hapsin tazyikine karar verilmesinin yasaya aykırı olduğu açıktır. Ancak, her biri ayrı ve bağımsız açılan davalarda, sonraki taksitler için açılan davaların reddine karar verilmesi, sanık yönünden kazanılmış hak oluşturacak ve bir taksitin ödenip diğer taksitlerin ödenmemesi durumunda, bu eylemlerinin yaptırmışız kalması sonucunu doğuracaktır. Bu nedenle saptanan yasaya aykırılığın düzeltilmesi ancak, davaların reddine değil, birleştirilmesine karar vermek suretiyle olanaklı hale gelecektir. Bu suretle, ilk hükmün infazı beklenecek ve eğer sanık hapsen tazyik kararının yerine getirilmesinden sonra borcu öder ise, kalan süre diğer taksitlerin ödenmemesi halinde sanık hakkında yeniden hapsen tazyik karan verilmesini gerektirecek ancak her halde 3 ayı geçmeyecektir" (CGK 30.1.2007, 16/342-12)

"Ödeme şartını ihlâl eylemi nedeniyle İİY'nın 349 ve 350. maddeleri hükümlerine aykırı olarak evrak üzerinde yapılan değerlendirme sonucunda, (İİK'nun) 340. maddesi uyarınca (borçlunun) 1 ay tazyik hapsi ile cezalandırılmasına karar verilmesi, savunma hakkının bütünüyle ortadan kaldırılması sonucunu doğurduğundan, yasaya mutlak aykırılık oluşturmakta ve kararın bu nedenle bozulmasını gerektirmektedir" (CGK 27.2.2007, 16/50-47).

Tazyik hapsinin tatbikine (uygulanmasına) başlandıktan sonra borçlu borcun tamamını veya o tarihe kadar icra veznesine yatırmak zorunda olduğu meblâğı (para tutarını) öderse, tahliye edilir; ödemelerini tekrar keserse, hakkında tazyik hapsine yeniden karar verilir. Ancak, bir borçtan dolayı tazyik hapsinin süresi üç ayı geçemez (m.340 c.2 ve 3); misal:

"Ceza Genel Kurulu'nun 30.01.2007 gün ve 16-12 sayılı kararında da vurgulandığı üzere, ilk taksitin ödenmemesi üzerine, borçlunun hapsen tazyik ile cezalandırılmasından sonra, bu cezanın infazı sırasında söz konusu taksiti ödemesi halinde tahliye edilecek, ancak sonraki taksiti ödememesi halinde eylemi yeniden yaptırımı gerektirecektir. Ancak, ilk taksitin ödenmemesi üzerine 3 aya kadar hapsen tazyik kararının tamamının infazı halinde takip eden taksitlerin ödenmemesi durumunda artık borçlunun cezalandırılması olanağı kalmayacaktır. Bir başka anlatımla, ilk taksitin ödenmemesi nedeniyle maddede öngörülen cezanın tamamının infazı halinde, yaptırım uygulama olanağı kalmadığından, diğer taksitlerin ödenmemesi ayrıca bir taahhüdü ihlal kabahatini oluşturmayacaktır" .

İİK m.340 hükmü, Anayasa'ya aykırı değildir; bkz : Anayasa Mahkemesi 28.2.2008, 96/65 (RG 10.4.2008 sayı 26843 s.72-76); Anayasa Mahkemesi Birinci Bölüm 12.2.2013 (RG 22.2.2013, sayı 28567 s.213-217).

Borçlu ödeme şartını ihlâl etmeden (suçun tekevvününden) önce iflâs ederse, m. 193 nedeniyle ödeme şartı düşeceğinden, borçluya m.340'a göre ceza verilemez.

IV - Bu şekilde borcun taksitle ödenmesi, yukarda incelendiği gibi, ancak alacaklının kabul etmesi (borçlu ile alacaklının taksit anlaşması yapmaları) halinde mümkündür. Borçlunun hacizden önce yapmış olduğu taksitle ödeme teklifi, az sonra görülecek olan m.l 1 l'deki şartlara uygun olsa bile, alacaklı bu teklifi kabul etmek zorunda olmayıp, borçlunun mallarının haczedilmesini isteyebilir.

B)   Hacizden sonra taksitle ödeme (m. 111)

Borçlu, mallarının haczedilmesinden sonra (ve fakat satış talebinden önce) borcunu muntazam taksitlerle ödemeyi taahhüt eder ve bu taahhüdü (az sonra incelenecek olan) m.111,1 ve 2'deki şartlara uygun olursa, alacaklının muvafakatine (kabulüne) gerek kalmadan, icra takibi kendiliğinden durur (m.111,1); yani icra müdürü, borçlunun hacizli mallarını satamaz.

I   - Hacizden sonra borcun taksitle ödenmesi şartları

İİK m.111,1 ve 2'ye göre, hacizden sonra borcun taksitle ödenmesinin şartları şunlardır:

1)   Borçlu, alacaklının satış talebinden önce, borcunu muntazam taksitlerle ödemeyi taahhüt etmiş olmalıdır (m.l 11,1). Bu taahhüdün satış talebinden önce yapılması şarttır; sonraki taahhütler alacaklıyı bağlamaz. Burada alacaklının muvafakatine (kabulüne) gerek yoktur. Alacaklı, taksitle ödeme teklifine karşı olduğunu bildirse bile, m.111,1 ve 2'deki şartlar varsa icra takibi durur .

2)   Borçlunun yeteri kadar malı haczedilmiş olmalıdır (m.111,2). Bundan dolayı, buna hacizden sonra borcun taksitle ödenmesi denir.

3)   Her taksidin borcun dörtte birinden aşağı olmaması, ilk taksidin derhal ödenmiş olması ve kalan taksitlerin de en geç aydan aya verilmek suretiyle, ödeme süresinin üç aydan fazla olmaması şarttır (m. 111,2).

II   - Taksitle ödeme taahhüdünün hükümleri

Borçlunun yukarıdaki üç şarta da uygun olan taksitle ödeme taahhüdü üzerine, (alacaklının kabulüne gerek kalmadan) icra takibi (muamelesi) olduğu yerde durur (m.111,1) ; yani, icra müdürü, borçlunun hacizli mallarını satamaz .

Borçlu, taahhüt ettiği bu taksitlerden birini zamanında ödemezse, icra takibine (borcun tamamı için) kaldığı yerden devam edilir yani, alacaklının talebi üzerine hacizli mallar satılır.

Bu halde, yalnız ödenmeyen taksit için değil, borcun tamamı için icra takibine devam edilir. Bir taksidin zamanında ödenmemesi halinde, icra müdürü (alacaklının talebi üzerine) satışa başlar. Borçlu, icra müdürü satışa başladıktan (meselâ satış ilânım öğrendikten) sonra zamanında ödemediği taksidi ödemek istese bile, satışı durduramaz. Fakat, alacaklı buna muvafakat ederse, icra müdürünün satışı geri bırakması uygun olur.

Bundan başka, m.l 11,1 ve II gereğince taahhüt etmiş olduğu ödeme şartını makbul bir sebep olmaksızın yerine getirmeyen (taksitlerden birini zamanında ödemeyen) borçlunun da, alacaklının şikâyeti üzerine, icra mahkemesi tarafından üç aya kadar tazyik hapsine karar verilir (m.340) .

III   - Borçlunun hacizden sonra yaptığı taksitle ödeme taahhüdü m.111,1 ve 2'deki şartlara uygun değilse, bununla icra takibi (kendiliğinden) olduğu yerde durmaz.

Fakat, borçlunun m.111'deki şartlara uygun olmayan taksitle ödeme taahhüdünün (teklifinin) alacaklı tarafından kabul edilmesi halinde, alacaklı ile borçlu arasında bir taksit anlaşması yapılmış olur . Bu halde de, borçlu taksitleri anlaşmaya göre zamanında ödediği sürece, borçlunun hacizli malları satılamaz ve satış isteme süreleri işlemez (m.l 11,111). Fakat, alacaklı maddedeki şartlara uygun olmayan böyle bir taksitle ödeme teklifini kabul etmezse, borçlunun hacizli mallan satılır.
Gülüşlerim yüregimin sessiz cıglıklarının imzasıdır..Elinde ne varsa hayata dair,ötesi hiçbir şey ya da vesair...Hani demiş ya şair: Mutluluğu sende bulan senindir; ötesi misafir...
BY-KA-DE-ME