YARGITAY CEZA GENEL KURULU, 17.04.2018 tarihli ve 466-166 sayılı

Başlatan İçtihat, 04 Şubat 2021, 20:58:55

« önceki - sonraki »
avatar_İçtihat

4733 SAYILI TÜTÜN, TÜTÜN MAMÜLLERİ VE ALKOL
PİYASASININ DÜZENLENMESİNE DAİR KANUN
KARARLAR
1
ÖZET: Sanıkta ele geçen 70 adet gümrük kaçağı sigaranın miktar itibarıyla kişisel kullanım sınırı
içerisinde kalıp ticari mahiyet arz etmemesi, ele geçirilen not kâğıdında yer alan ibarelerin yoruma
muhtaç nitelikte olması nedeniyle sanığın kastını ortaya çıkarmaya yeterli olmaması ve sigaraların
kendisine ait olduğuna ve içmesi için babasına aldığına dair savunmalarının aksine, ticari amaçla
bulundurduğuna ilişkin mahkûmiyetine yeterli, her türlü şüpheden uzak, kesin ve inandırıcı delil
bulunmaması dikkate alındığında, sanığa atılı suçun unsurlarının oluşmadığı kabul edilmelidir.
Görüldüğü gibi Özel Daire ile Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı arasında oluşan ve Ceza Genel
Kurulumuzca çözümlenmesi gereken uyuşmazlık,
1-Sanığa atılı 4733 sayılı Kanuna muhalefet suçuna ilişkin olarak yapılan arama işleminin hukuka
uygun olup olmadığının,
2-Suçun unsurlarının oluşup oluşmadığının,
Belirlenmesine ilişkindir.
35
...
Suçun unsurlarının oluşup oluşmadığının değerlendirilmesine gelince,
Uyuşmazlığın çözümünde isabetli bir hukuki sonuca varılabilmesi için öncelikle kaçakçılık suçlarına
ilişkin mevzuat üzerinde durulmalıdır.
4733 sayılı Kanunun suç tarihi itibarıyla yürürlükte olan 8. maddesinin 4. fıkrası,'Ambalajlarında
bandrol, etiket, hologram, pul, damga veya benzeri işaret bulunmayan ürünleri ya da taklit (...) işaretleri
taşıyan ürünleri ticari amaçla bulunduran, nakleden, satışa arz eden veya satanlar ile ambalajları üzerinde
bulunan ürün bilgileri ile bandrol, etiket, hologram, pul, damga veya benzeri işaretlerin içerdiği bilgilerin farklı
olması halinde, bu ürünleri üreten veya ithal edenlere iki yıldan beş yıla kadar hapis ve beşbin güne kadar adlî
para cezası ile cezalandırılır. Bu fıkrada belirtilen ürünlere el konulması, muhafazası ve tasfiyesi ile bunları
ihbar edenlere ve yakalayan kamu görevlilerine ikramiye ödenmesi hususlarında 21/3/2007 tarihli ve 5607
sayılı Kaçakçılıkla Mücadele Kanununda kaçak eşya için öngörülen usuller uygulanır. Bu ürünlere el konulduğu
tarihten itibaren onbeş gün içinde, numune alınarak ve gerekli tespitler yapılarak, soruşturma evresinde
hâkim, kovuşturma evresinde mahkeme tarafından imha suretiyle tasfiye kararı verilebilir' şeklindedir.
5607 sayılı Kanunun suç tarihinde yürürlükte bulunan 3. maddesi ise,
'(1) Eşyayı, gümrük işlemlerine tâbi tutmaksızın Türkiye’ye ithal eden kişi, bir yıldan beş yıla kadar
hapis ve onbin güne kadar adlî para cezası ile cezalandırılır. Eşyanın, belirlenen gümrük kapıları dışından
Türkiye’ye ithal edilmesi halinde, verilecek ceza üçte birinden yarısına kadar artırılır.
(2) Eşyayı, sahte belge kullanmak suretiyle gümrük vergileri kısmen veya tamamen ödenmeksizin,
Türkiye’ye ithal eden kişi, bir yıldan beş yıla kadar hapis ve onbin güne kadar adlî para cezası ile cezalandırılır.
(3) Transit rejimi çerçevesinde taşınan serbest dolaşımda bulunmayan eşyayı, rejim hükümlerine aykırı
olarak gümrük bölgesinde bırakan kişi, altı aydan iki yıla kadar hapis ve beşbin güne kadar adlî para cezası
ile cezalandırılır.
(4) Belli bir amaç için kullanılmak veya işlenmek üzere ülkeye geçici ithalat ve dahilde işleme rejimi
çerçevesinde getirilen eşyayı, sahte belge ile yurt dışına çıkarmış gibi işlem yapan kişi, altı aydan üç yıla kadar
hapis ve beşbin güne kadar adlî para cezası ile cezalandırılır.
(5) Birinci ilâ dördüncü fıkralarda tanımlanan fiillerin işlenmesine iştirak etmeksizin, bunların konusunu
oluşturan eşyayı, bu özelliğini bilerek ve ticarî amaçla satın alan, satışa arz eden, satan, taşıyan veya
saklayan kişi, altı aydan iki yıla kadar hapis ve beşbin güne kadar adlî para cezası ile cezalandırılır...' şeklinde
düzenlenmiştir.
Özetine yer verilmeyen diğer uyuşmazlık konusu ile ilgili kısımlar karardan çıkarılmıştır.
4733 sayılı Kanunun 8. maddesinin dördüncü fıkrasında düzenlenen suç, 01.04.2013 tarihinde
yürürlüğe giren ve genel gerekçesinde amacı kaçakçılıkla mücadelenin etkin bir şekilde ve uzman
personel eliyle yürütülmesi, uygulamadaki tereddütlerin ve sıkıntıların ortadan kaldırılması olarak
belirtilen 6455 sayılı Kanunla yürürlükten kaldırılıp 5607 sayılı Kanuna müstakil bir suç olarak aktarılmıştır.
Suç tarihinde yürürlükte bulunan 4733 sayılı Tütün ve Alkol Piyasası Düzenleme Kurumu Teşkilat
ve Görevleri Hakkında Kanunun 8. maddesinin dördüncü fıkrası ile 5607 sayılı Kaçakçılıkla Mücadele
Kanununun 3. maddesinin beşinci fıkrasında yer alan suçların oluşabilmesi için, failin öngörülen seçimlik
hareketleri ticari amaçla gerçekleştirmesi gerekmektedir. Ancak, 'ticari amaç'kavramından ne anlaşılması
gerektiği hususunda anılan Kanunlarda bir tanımlamaya yer verilmemiştir.
Ticari amaç birçok kaçakçılık suçunda aranan bir manevi unsur olup öğretide bu konuda,
'Ticari amaç maddi menfaat elde etmek amacıdır. Ticaret maddi kazanç için yapılan faaliyettir. Failin
amacı kazanç dışında amaç ise maddi unsuru eksik kalacaktır.' (Erdener Yurtcan, Yeni Kaçakçılıkla Mücadele
Kanunu Şerhi, Beta Yayınları, İstanbul, 2007, s.21), 'Bu suç düzenlemesinde kast, özel kasttır. Bu nedenle,
bu suç düzenlemesi ancak özel kastla işlenebilir. Bu özel kast, faildeki ticari amacı ifade eder. Fail, suç teşkil
eden seçimlik hareketleri, ticari amaçla (saikle) işlemesi gerekir. Eğer, failde ticari amaç bulunmuyorsa, bu suç
oluşmayacaktır. Bu nedenle, bu seçimlik hareketin kişisel kullanımlar için yapılması bu suçu oluşturmayacaktır.'
(Mustafa Özen, 5607 sayılı Kaçakçılık Kanununda Düzenlenen Suçlar, Adalet Yayınevi, 1.Bası, Ankara,
2015, s.98), 'Ticari amaç olması için, belli bir uğraşın sonunda maddi bir menfaat gereklidir. Kazanç dışında
başka bir amaç varsa belirtilen suç oluşmayacaktır. Örneğin, fail acıyarak yardım etmek veya korumak
amacıyla belirtilen fiilleri işlerse bu takdirde koşulları çerçevesinde iştirak iradesi araştırılacaktır. Kişisel
kullanım veya tüketim çerçevesinde yapılanlar suç kapsamında değerlendirilmemektedir.' (Dilara Şahin,
5607 Sayılı Kaçakçılıkla Mücadele Kanunundaki İthalat Kaçakçılığı Suçları ve Kabahatler, Yayımlanmamış
Yüksek Lisans Tezi, İstanbul Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, İstanbul, 2011, s.68), 'Kendisinin kişisel
kullanım ve tüketimi için kaçak eşyanın satın alınması, saklanması, taşınması hareketleri kasten işlense dahi
bu suç oluşmayacaktır' (Selçuk Bütün, 5607 Sayılı Kaçakçılıkla Mücadele Kanunu Kapsamında Gümrük
Kaçakçılığı Suçları, Yayımlanmamış Yüksek Lisans Tezi, Kocaeli Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü,
Kocaeli, 2008, s.70) şeklinde görüşler ileri sürülmüştür.
Gerek 4733 gerekse 5607 sayılı Kanunla korunmak istenen amaçlardan biri de ticari hayatta haksız
kazanca bağlı rekabet dengesini bozabilecek unsurların ortadan kaldırılmasıdır. Bu nedenle kanun
koyucu, bazı kaçakçılık fiillerinde belirtilen hukuki değer bakımından doğrudan zarar doğurucu nitelikte
bulunmayan ticari amaç dışı hareketleri suç kapsamı dışında tutmayı tercih etmiştir.
Ticari kelimesinin sözcük anlamı 'ticaretle ilgili, ticarete ilişkin'dir. Ticaret ise 'ürün, mal vb. alım satımı,
kazanç amacıyla yürütülen alım satım etkinliği, bu etkinlikle ilgili bilim, alışveriş sonucu elde edilen, yararlanılan
fiyat farkı, kâr' anlamlarına gelmektedir. (Türkçe Sözlük, Türk Dil Kurumu Yayınları, 11. Bası, Ankara, 2011,
s.2354-2355). Bu bakımdan 'ticari amaç'ın kazanç elde etmek amacı olarak tanımlanması mümkündür.
Ticari amaç çoğunlukla bir ticari işletmeyi, kısmen de olsa, kendi adına işleten 'tacir'ler tarafından
güdülen bir amaçtır. Ancak ticari amacın, 'tacir' sıfatıyla mutlak bir bağlantısı bulunmamaktadır. Zira tacir
sıfatını taşıyan gerçek kişilerin tüm eylem ve işlemleri ticari değildir. Aynı şekilde tacir olmayan kişilerin
de ticari maksatla hareket etmesi mümkündür. Ticari amaç, kazanç elde etmek için satmak amacıyla
almakla da sınırlı değildir. Kişinin kendi şahsi ihtiyaçları dışında belirli bir meslek veya ticari faaliyetin
icrası kapsamında maliyet unsuru olarak yahut alacak-borç ilişkilerinde kullanmak üzere yaptığı alımların
da ticari amaçla yapıldığı kabul edilmelidir.
Tüm bu nedenlerle failin ticari amaçla hareket edip etmediği, ekonomik ve sosyal durumu, suça konu
eşyanın cinsi, nevi, kullanım yeri, zamanı, miktarı, değeri, bulundurma ve ele geçiriliş biçimi gibi hususlar
gözetilerek her olayın özelliğine göre değerlendirilip belirlenmelidir.
Öte yandan, amacı somut olayda maddi gerçeğe ulaşarak adaleti sağlamak, suç işlediği sabit olan faili
cezalandırmak, kamu düzeninin bozulmasını önlemek ve bozulan kamu düzenini yeniden kurmak olan
ceza muhakemesinin en önemli ve evrensel ilkelerinden birisi de öğreti ve uygulamada, 'suçsuzluk' ya da
'masumiyet karinesi' olarak adlandırılan kuralın uzantısı olan, Latincede, 'in dubio pro reo' olarak ifade
edilen 'şüpheden sanık yararlanır' ilkesidir. Bu ilkenin özü, ceza davasında sanığın mahkûmiyetine karar
verilebilmesi bakımından göz önünde bulundurulması gereken herhangi bir soruna ilişkin şüphenin,
mutlaka sanık yararına değerlendirilmesidir. Oldukça geniş bir uygulama alanı bulunan bu kural, dava
konusu suçun işlenip işlenmediği, işlenmişse sanık tarafından işlenip işlenmediği ve gerçekleştirilme
biçimi konusunda şüphe belirmesi halinde de geçerlidir. Sanığın bir suçtan cezalandırılmasına karar
verilebilmesinin temel şartı, suçun hiçbir şüpheye mahal bırakmayacak bir kesinlikle ispat edilebilmesidir.
Gerçekleşme şekli şüpheli veya tam olarak aydınlatılamamış olay ve iddialar sanık aleyhine yorumlanarak
mahkûmiyet hükmü kurulamaz. Ceza mahkûmiyeti, toplanan delillerin bir kısmına dayanılıp, diğer bir
kısmı gözardı edilerek ulaşılan kanaate değil kesin ve açık bir ispata dayanmalı ve bu ispat, hiçbir şüphe
veya başka türlü oluşa imkan vermeyecek açıklıkta olmalıdır. Yüksek de olsa ihtimale dayanarak sanığın
mahkûmiyetine karar vermek, ceza muhakemesinin en önemli amacı olan gerçeğe ulaşmadan hüküm
kurmak anlamına gelecektir.
Bu bilgiler ışığında uyuşmazlık konusu değerlendirildiğinde,
Sanıkta ele geçen 70 adet gümrük kaçağı sigaranın miktar itibarıyla kişisel kullanım sınırı içerisinde
kalıp ticari mahiyet arz etmemesi, ele geçirilen not kâğıdında yer alan ibarelerin yoruma muhtaç
nitelikte olması nedeniyle sanığın kastını ortaya çıkarmaya yeterli olmaması ve sigaraların kendisine ait
olduğuna ve içmesi için babasına aldığına dair savunmalarının aksine, ticari amaçla bulundurduğuna
ilişkin mahkûmiyetine yeterli, her türlü şüpheden uzak, kesin ve inandırıcı delil bulunmaması dikkate
alındığında, sanığa atılı suçun unsurlarının oluşmadığı kabul edilmelidir.
Bu itibarla, Özel Dairenin bozma kararında isabetsizlik bulunmadığından, Yargıtay Cumhuriyet
Başsavcılığının itirazının reddine karar verilmelidir.
   YARGITAY CEZA GENEL KURULU, 17.04.2018 tarihli ve 466-166 sayılı
Mesele yorum yapmakta değil, Mesele o yorumu gerekçelendirmekte. ÖKC (Özgür KOCA)

Benzer Konular (10)