Maaş Haczinde İşveren Yükümlülüğü / Coşkun IŞIKDEMİR

Başlatan IŞIKDEMİR, 11 Ocak 2023, 19:32:26

« önceki - sonraki »
avatar_IŞIKDEMİR
Maaş Haczinde İşveren Yükümlülüğü / Coşkun IŞIKDEMİR

Bir alacağın tahsili amacıyla yürütülen icra takiplerinde alacaklının haciz isteme hakkı kapsamında borçlu adına kayıtlı olan taşınır ve taşınmazlara haciz uygulandığı gibi çalışmakta olan borçluların maaşına ve diğer aldığı ek ücretlere de haciz uygulanabilmektedir.

MAAŞ HACZİ

Maaş haczi, 2004 sayılı İcra ve İflas Kanunu'nun 83'üncü maddesinde düzenlenmiştir.

Anılan maddede bu husus ile ilgili olarak "Maaşlar, tahsisat ve her nevi ücretler, intifa hakları ve hâsılatı, ilama müstenit olmayan nafakalar, tekaüt maaşları, sigortalar veya tekaüt sandıkları tarafından tahsis edilen iratlar, borçlu ve ailesinin geçinmeleri için icra memurunca lüzumlu olarak takdir edilen miktar tenzil edildikten sonra haczolunabilir. Ancak haczolunacak miktar bunların dörtte birinden az olamaz. Birden fazla haciz var ise sıraya konur. Sırada önde olan haczin kesintisi bitmedikçe sonraki haciz için kesintiye geçilemez." amir hükmüne yer verilmiştir.

Maddede borçlunun çalışması sebebiyle haczedilebilecek ücretleri ile haczolunacak miktara ve haczedilme şekline yer verilmiştir.

ÖNCELİKLİ ALACAKLAR

Haczedilme şekli olarak borçlunun maaşında birden fazla haciz var ise hacizlerin sıraya konacağı, sırada önde olan haczin kesintisini bitmeden sonraki haczin kesintisine başlanamayacağı belirtilmiş ise de burada dikkat edilmesi gereken bir husus 2004 sayılı İcra ve İflas Kanunu'nun 206'ncı maddesinde yer verilen öncelikli alacakların haciz sırasından etkilenmeyeceği ve haciz sırasına dâhil olmayacağıdır.

Örneğin; maaşında üç adet haciz bulunan bir borçlunun maaşına aynı zamanda nafaka borcu sebebiyle de haciz konulmuş ise nafaka, öncelikli alacaklardan olduğundan diğer üç haciz kendi içerisinde sıralamaya tabi tutularak birinci sıradan kesintiye başlanacak, bununla aynı anda yapılmak suretiyle sıraya dâhil edilmeksizin nafaka borcu için de kesinti yapılacaktır.

KESİNTİNİN YAPILMASI

Borçlu, sigortalı olarak özel bir işyerinde çalışıyor olabileceği gibi kamu personeli de olabilir. Özel işyerinde çalışanların maaşlarının haczedilmesi nedeniyle kesintilerin yapılmasında işverenin, kamu personelinde ise personelin çalışmış olduğu kurum mutemetlerinin sorumluluğu bulunmaktadır.

2004 sayılı İcra ve İflas Kanunu'nun 355'inci maddesinde bu hususa yer verildiği üzere işveren ya da mutemet tarafından icra dairesi tarafından yapılacak tebligatın tebliğ tarihinden itibaren bir hafta içerisinde borçlunun maaşında haciz bulunup bulunmadığının, başka bir haciz varsa bildirilen haczin kaçıncı sıraya alındığının, borçlunun almakta olduğu maaş ve ücret miktarının icra dairesine bir dilekçe vasıtasıyla bildirilmesi gerekmektedir.

Borçlunun maaşında başka bir haciz bulunmadığı takdirde tebligat yapıldıktan sonra alacağı ilk maaş ve ücrette icra dairesi tarafından bildirilen oranda kesinti yapılarak yine icra dairesi tarafından bildirilen banka hesabına yatırılmalıdır.

Bununla birlikte maaşında haciz bulunan borçlunun işten çıkarılması, işten ayrılması, başka bir yere atamasının yapılması, ölmesi veya emekliye ayrılması bilcümle maaşında herhangi bir sebepten kesintiye devam edilemeyecek olması hâlinde yine işveren ya da mutemet tarafından icra dairesine derhâl bir dilekçe vasıtasıyla bilgi verilmesi gerekmektedir.

Borçlunun maaşında bulunan hacizlere değinecek olursak işten çıkarılma, işten ayrılma, ölüm ve emekliye ayrılma gibi sebepler sonrasında maaş haczi ve varsa birden çok haczin sıralandırılması hükümsüz hâle gelecektir.

Örneğin; A kişisinin B, C ve D kişilerine borcu sebebiyle maaşına haciz konulmuş olup birinci sırada C kişisi, ikinci sırada B kişisi ve üçüncü sırada D kişisi bulunmaktadır. C kişisinin alacağı nedeniyle de borçlu A'nın maaşından kesinti yapılmaktadır. Bu sırada A'nın işten ayrılması hâlinde kesintiye devam edilemeyeceği gibi maaşta bulunan hacizlere dair C, B ve D sıralamasının da önemi kalmayacaktır. Borçlu A'nın başka bir işyerinde yeniden işe başlaması hâlinde bu kez maaşına konulacak hacizlere ilişkin yeniden yapılan tebligatlara göre, tebliğ tarihi nazara alınmak suretiyle, yeniden bir sıralama yapılacaktır.

Ancak çalışanların atamasının yapılması çoğunlukla kamu personelinde yaşanan bir durum olmakla ve borçlunun atamasının yapıldığının icra dairesine bildirilmesiyle birlikte maaşında bulunan hacizlerin miktarı ve sıraları da aynen yeni görev yerine bildirilecek ve yeni görev yeri tarafından kesintilere kaldığı yerden devam edilecektir.

Örneğin; Z şehrinde memur olan E'nin maaşında F, G ve H'ye olan borcu nedeniyle birinci sırada G, ikinci sırada F ve üçüncü sırada H olmak üzere haciz bulunmaktadır. E'nin Y şehrine ataması yapıldığında atama ile birlikte G, F ve H sıralaması geçerli olmak üzere maaşındaki hacizler de nakledilecektir.

YAPTIRIMLAR

2004 sayılı İcra ve İflas Kanunu'nun 357'nci maddesince icra dairesi tarafından gönderilen tebliğ ve emirlerinin gereğinin derhal yerine getirilmesi ve icra dairesine bildirilmesi gerekmektedir. Dolayısıyla icra dairesi tarafından gönderilen maaş haczi müzekkeresi de tebliğ yollu bir emirdir.

Hukukun her alanında olduğu gibi maaş haczine ilişkin emre aykırılık hâlinde de yaptırım uygulanması ön görülmüştür. Bu yaptırım ise hem cezai hem de hukuki olarak düzenlenmiştir.

İcra dairesi tarafından gönderilen maaş haczi müzekkeresine cevap vermeyen ve maaş haczi müzekkeresi uyarınca kesinti yapmayan işveren ya da mutemedin ayrıca bir mahkeme kararına gerek duyulmadan kesinti yapılması lazım gelen miktar kadar doğrudan maaşlarından veya mallarından sorumlu olacaklarına 2004 sayılı İcra ve İflas Kanunu'nun 356'ncı maddesinde yer verildiği gibi Cumhuriyet Savcılığı tarafından da doğrudan kovuşturma yapılacağına 357'nci maddede yer verilmiştir.

Burada dikkat edilecek husus maaş haczine ilişkin olarak borçlunun işverenine usulüne uygun tebligat yapıldıktan sonra tebliğ hükümlerinin yerine getirilmemesi hâlinde işverenin borçlunun maaşından kesinti yapmadığı miktar kadar şahsi mallarından veya maaşından sorumlu olacağıdır. (Yargıtay 12. Hukuk Dairesi – 2008/10938 Esas 2008/13896 Karar) Yani işverenin veya mutemedin tüm takip borcundan sorumlu tutulması mümkün değildir.

Benzer Konular (4)