Ceza Hukuku Makaleleri ? Re: TEFECİLİK SUÇU, Dr. Suat ÇALIŞKAN

Başlatan İçtihat, 22 Aralık 2019, 10:50:29

« önceki - sonraki »

0 Üyeler ve 1 Ziyaretçi konuyu incelemekte.

avatar_İçtihat
Ceza Hukuku Makaleleri ? Re: TEFECİLİK SUÇU, Dr. Suat ÇALIŞKAN

TEFECİLİK SUÇUNUN OLUŞUMU VE İSPATI
Av. Sedat OKUDUCU
11 Kasım 2019





I. GENEL OLARAK

5237 sayılı Türk Ceza Kanununun 241?inci maddesi tefecilik suçunu düzenlemektedir. Hukuk sistemimize göre, faiz eklenerek ödünç para verilmesi, çek veya senetlerin vadesinden önce düşük fiyata satın alınması, pos cihazından komisyon alınarak para çekilmesi suç olarak düzenlenmiştir. Kısacası, tefecilik suçunun oluşabilmesi için kazanç sağlama amacının olması gerekmektedir. Fail sayılan haller içerisindeyken, yarar sağlama amacıyla hareket etmelidir.

Tefecilik suçu, ivaz karşılığında kazanç sağlamak amacıyla para verilmesi sonucunda oluştuğu için izne dayalı şekilde yapılan ödünç para verme faaliyetlerinde alınmış olan yasal izin, suçun hukuka aykırılığını ortadan kaldırır. Görüldüğü gibi yasal izinler alınarak faizli ödünç para verilebilmektedir. Bunun en iyi örneği bankalardır. Bu açıdan, faiz eklenerek ödünç para verilmesinin suç olmadığını söyleyebiliriz. Suç olan, yasal izinler olmadan bunun yapılmasıdır.

II. TEFECİLİK SUÇUNUNUN KONUSU

TCK m. 241? Kazanç elde etmek amacıyla başkasına ödünç para veren kişi, iki yıldan beş yıla kadar hapis ve beş bin güne kadar adlî para cezası ile cezalandırılır?

Madde metninden de anlaşılacağı üzere, tefecilik suçunun konusu paradır. Para, sözlük anlamıyla; Devletçe bastırılan, üzerinde değeri yazılı (olan) kâğıt veya metalden ödeme aracıdır. Paranın Türk Lirası veya döviz olması açısından bir fark bulunmamaktadır. Suç başka bir ülke parası üzerinden de işlenebilir. Öte yandan, ödünç olarak verilen şey, para dışında bir değer ise, sağlanan kazanç ne kadar fazla olursa olsun tefecilik suçunun oluşması mümkün değildir.

Örnek olarak; iki adet altın verilip, bir süre sonra beş adet alınmasının veya iki ton fındık verilip, keza bir süre sonra altı ton olarak alınmasının kararlaştırması halinde, fiil aynı haksızlık içeriğine sahip ise de kanunilik ilkesi gereği suç oluşturması mümkün değildir.[ii]

Uygulamada bazı kuyumcular altın satıyormuş gibi yapıp, karşılığında senet aldığı ve daha sonra aynı altını ikinci el olarak tekrardan aldığı görülmektedir. Aynı durum vadeli araba satışı için de geçerlidir. Unutulmamalıdır ki bu gibi durumlarda tefecilik amacı taşınılması durumunda suç oluşacaktır. Burada kişiler, bir nevi kanunu aldatma amacı taşımaktadırlar. Bu sebeple suçun oluşması doğal ve olması gerekendir.[iii]

Tefecilik suçunun konusunun sadece para olabileceğini ayrıntısı ile belirttikten sonra, paranın tedavülden kalkmamış olması gerektiğini de hatırlatmak isteriz. Türk Parası Kıymetini Koruma Hakkında 32 Sayılı Kararın 2/e maddesi, Türk Lirasını; ?Türkiye Cumhuriyeti kanunlarına göre Türkiye'de tedavülde bulunan veya tedavülden kaldırılmış olsa bile değiştirme süresi dolmamış olan paralar? şeklinde tanımlamaktadır. Bu açıdan bakıldığında, tefecilik suçunun oluşumu için geçerli paranın, halen kullanılıyor olması veya kullanımdan kalksa bile değiştirme süresinin devam ediyor olması gerekmektedir. Tedavülden kaldırılan ve değiştirme süresi dolan paralar tefecilik suçunun konusunu oluşturamazlar.

III. TEFECİLİK SUÇUNUN İŞLENİŞ BİÇİMLERİ

Tefecilik suçu denildiğinde genellikle akıllara tek tip bir suç gelmektedir. Bu da faiz eklenerek ödünç para vermektir. Bu bilgi yanlış olmamasına karşın, Yargıtay kararlarına bakıldığında tefecilik suçunun üç şekilde oluşabileceğini söylemek mümkündür.

Doğrudan ödünç para vermek suretiyle, senet veya çek kırdırma şeklinde veya pos tefeciliği şeklinde tefecilik suçu işlenebilmektedir. Her üç halde de tefecilik suçu işlenebilecek ve bu sebeple TCK m.241?den kaynaklanan cezai sorumluluk doğabilecektir. Hemen belirtmek gerekir ki, tefecilik suçunun işlenebilmesi için, kişinin bu fiilleri meslek haline getirmesi şart değildir. Yani sadece bir kişiye verilen faizli para da tefecilik suçunun oluşumu için yeterli olacaktır. Yargıtay, 765 sayılı eski TCK döneminde ve 5237 sayılı yeni TCK?nın ilk dönemlerinde, tefecilik suçunun oluşabilmesi için birden fazla kişiye borç para verilmesini şart koşmaktaydı. Yani suçun meslek edinmesi şartını aramaktaydı. Fakat son dönemlerdeki içtihatlarında, tek bir kişiye dahi faizli borç para verilmesini suçun oluşumu için yeterli saymaktadır.

1- Doğrudan Ödünç Para Vermek Şeklinde İşlenen Tefecilik Suçu

Tefecilik suçunun en bilinen işleniş şekli, doğrudan ödünç para vermek suretiyle işlenilen şeklidir. Bu durumda fail, borçluya ödünç olarak bir miktar para vermekte ve geri alırken faiz uygulamaktadır. Fail ile borçlu arasındaki ilişki bir tüketim ödüncünden kaynaklanan borç ilişkisidir.

Tüketim ödüncü sözleşmesinin yapılmasıyla ödünç veren, sözleşmeye konu olan şeyin mülkiyetini, ödünç alana devretmek borcu altına girer. Tüketim ödüncünde, ödünç para veren ile ödünç para alan arasında bir hukuki ilişki kurulmaktadır. Tüketim ödüncü ivazlı olabileceği gibi, ivazsız da olabilir. İvazsız tüketim ödüncü, kamu otoritesinin iznine bağlı değildir. Ancak, ivazlı ödünç para verme işlemleri kamu otoritesinin iznine bağlıdır ve ilgili mevzuatta aranan koşullar çerçevesinde yapılabilir. Gerekli izinler alındıktan sonra ya da yasal şartlara uygun şekilde faiz karşılığında ödünç para verilmesi durumunda, bu fiil, tefecilik suçunu oluşturmaz. Tefecilik suçunun maddede yazılı tipik hareketinin bir kez işlenmesi, suçun oluşumu bakımından yeterli görüldüğü için uygulamada bu suçun sırf hareket suçu niteliğinde olduğu ve kazanç sağlamak amacıyla ödünç paranın borç alan kişiye verilmesiyle, yani ivaz karşılığı ödünç verilen paranın mülkiyetinin borç alan kişiye geçmesiyle birlikte suçun tamamlandığı kabul edilmektedir.[iv]

Suçun tamamlanması açısından, ivazın temin edilmesinin herhangi bir önemi yoktur. Yani failin verdiği parayı geri alıp almamasının herhangi bir değeri yoktur. Paranın borçlunun eline geçmesi ile suç tamamlanmış olur. Borçlunun parayı bizzat kendisi almak yerine farklı bir yolla da mülkiyetine geçirmiş olabilir. Burada önemli olan paranın borçlunun mülkiyetine geçirilmesidir.

2- Çek Veya Senet Kırdırmak Şeklinde İşlenen Tefecilik Suçu

Kambiyo senetleri Ticaret Kanunu?na göre birer ödeme aracıdır. Uygulamaya bakıldığında kambiyo senetlerinin işlevlerinin dışında sıklıkla kullanıldıklarını gözlemleyebiliriz. Türk Borçlar Kanununun 183 maddesindeki düzenleme çerçevesinde, bono veya çek ciro edilmek suretiyle başka üçüncü kişilere devredilebilmektedir. Bu durum genellikle yine bir borcun karşılığı olarak yapılmaktadır. İcra İflas Kanunda ki düzenlemeler ışığında, tahsil kabiliyeti yüksek olan çek, bono ve senedin, bu özellikleri sebebiyle tefecilik suçunda bolca kullanıldığını görmekteyiz.

Senet kırdırmak terimi bu evrede karşımıza çıkmaktadır. Tefecilik suçunun faili, senedi elinde bulunduran kişiden, vadesi gelmeden senedi almaktadır. Bir nevi senet tefeciye ciro edilmektedir. Fakat burada tefeci, belli bir miktar iskonto uygulayarak, iskonto bedeli kadarını senet alacağından düşmekte ve senedin yeni alacaklısı olmaktadır. Vadesi geldiğinde ise asıl alacaklıdan senet bedelinin tamamını tahsil etmektedir. Bu durumda kişi, senetten kaynaklanan alacağını çok daha düşük miktara tefeciye satmaktadır. Somutlaştırmak gerekirse; 100.000 TL alacağını 4 ay vade ile senede bağlayan kişi, senedi vadesinden önce tefeciye, 70.000 TL nakit para karşılığında ciro etmiş ise tefecilik suçu oluşur. Bu duruma Yargıtay uygulamalarında, çek veya senet kırdırmak suretiyle tefecilik suçu denilmektedir.

Uygulamada, senet veya çeke bağlanmış alacaklar açısından suç düzenlenmiş olsa da, herhangi bir senede bağlanmayan alacaklar açısından da tefecilik suçunun oluşabileceğini belirtmek isteriz. Bir kimsenin, senede bağlanmayan borcunu, daha düşük bir bedelle başka kimseye devretmesi durumunda da, diğer şartların mevcudiyeti halinde tefecilik suçu oluşacaktır.[v]

3- Pos Cihazı Aracılığıyla İşlenen Tefecilik Suçu

Kredi kartları, ticari yaşam içinde yapılan alışverişlerde sık olarak kullanılmaları nedeniyle değişim araçları olan nakit veya kıymetli evrakların yerini alarak, çağımızda çok önemli bir yere sahip duruma gelmiştir. Tüketicilerin mal ve hizmet alımı sırasında yanlarında sürekli nakit bulundurma zorunluluklarını önemli ölçüde azaltan kredi kartları, kullanım tarzları açısından günümüzde suç konusu teşkil edebilecek birçok farklı şekilde karşımıza çıkmaktadır.[vi]

Kredi kartları, genellikle bankaların, belirli limitler ile kart sahibine açılan krediler ve nakit kullanılmadan mal ya da hizmet alımı veya nakit kredi çekme olanağı sağlamak için verdikleri ödeme aracıdır. Kredi kartı sitemi şu şekildedir; kart sahibi işletmeden mal aldığında, kredi kartının şifresini girerek işlemini tamamlar. İşletme sattığı malın bedelini bankadan alır. Kart sahibi ise daha sonra bu işlem sebebiyle bankanın kendisi adına ödemiş olduğu bedeli bankaya geri öder. Uygulamaya bakıldığında, bu şekilde işleyen kredi kartı sisteminde iki şekilde tefecilik suçu işlendiği görülmektedir.

Birinci ihtimalde, kredi kartı borcunu ödeyemeyen kişinin borcu tefeci tarafından ödenir ve ödenen kısma belirli bir miktar komisyon eklenerek pos cihazından satış yapılmış gibi çekilir, bu bedel de tefeci tarafından taksitli satış gibi gösterilir. İkinci ihtimalde ise, tefeci kendisine başvuran kişiye belli bir miktar ödünç para verir, ardından verdiği bu ödünç paraya belirli bir miktar komisyon ekler ve bu bedeli de ödünç para alanın kredi kartından satış yapılmış gibi pos cihazı aracılığıyla taksitlendirerek ya da nakit olarak çeker.[vii]

Yargıtay uygulamalarında pos tefeciliği olarak geçen bu durumlarda, ortada gerçek bir alışveriş ilişkisi olmamasına rağmen, bir alışveriş varmış gibi pos cihazından para çekilmektedir. Satıcı konumunda olan kişi alıcı konumunda olan kişiye, mal bedeli olarak gösterilen miktarın altında bir miktar para ödemektedir. Örneklendirmek gerekirse, nakit para ihtiyacı olan bir kişi, bir markete giderek kredi kartından 1000 TL çektirip elden 900 TL almış ise, bu durumda pos cihazı tefeciliği suçu oluşur.

Ticari faaliyet kapsamında bir ticari işletmede satışı yapılan mallarla ilgili satış işlemlerinde ise, ticaret ve vergi mevzuatı hükümleri uyarınca belgelendirildikten sonra satış bedelinin kredi kartı kullanılmak suretiyle tahsil edilmesinde hukuki yönden bir sakınca bulunmamaktadır. Bu şekilde satışı yapılan malın, daha sonrasında aynı ticari işletme tarafından ticaret ve vergi mevzuatı hükümleri çerçevesinde belgelenmek suretiyle tekrar satın alınması ve bunun karşılığında nakit para ödenmesi hukuka aykırılık oluşturmaz. Her iki halde de satış ve satın alma işlemleri usulüne uygun olarak muhasebeleştirilmiş, KDV gibi gerekli vergi tarh ve tahakkuk işlemleri de belgelenmiştir. Bu ticari ilişkilerde ticari işletmenin sorumluları yönünden usulüne uygun olarak icra edilmiş bir ticari faaliyetin varlığı söz konusudur.[viii] Tacir yönünden ticari faaliyet yürütmek amacıyla hareket edildiği sürece müşterinin mal satın alırken gerçekte mala ihtiyacı olmadığı halde, sadece ödemeleri için ihtiyaç duyduğu nakit parayı temin edebilmek amacıyla önce kredi kartını kullanmak suretiyle mal satın alması, daha sonrasında bu malı satın aldığı bedelden daha düşük bedelle mevzuatta öngörüldüğü şekilde faaliyetini yürüten işletmeye ya da aynı konuda faaliyet yürüten bir başka işletmeye nakit para karşılığında satması, satın alan tacir yönünden tefecilik suçu kapsamında değerlendirilmemelidir. Bu ticari işlemlerde muvazaa olmadığı gibi, hayatın olağan akışına uygun bir ticari faaliyet yürütülmektedir. Örneğin, kuyumcu gibi ticari faaliyet kapsamında piyasadaki satış fiyatlarını temel alarak ve kredi kartı ile taksitlendirerek altın satan kişilerin sattığı bu altınları, tekrar piyasadaki altın alış fiyatından geri alması halinde, mal alım ve satımına ilişkin ticari yaşam döngüsü içinde kazanç elde etme amacı işin doğası gereği kabul edilmelidir. Bu işlemlerde, piyasadaki alış ve satış değerinin farkı dışında başka bir kazanç elde edilmemişse, müşterinin mal satın alırken güttüğü amacın bir önemi olmayacak ve ticari saiklerle hareket eden tacir bakımından tefecilik suçunun oluştuğundan bahsedilemeyecektir.[ix]

Kısaca özetlemek gerekirse, pos cihazı şeklinde işlenen tefecilik suçunda önemli olan, arada herhangi bir alışveriş yapılmamasına rağmen, yapılmış gibi gösterilip komisyon kesilerek kredi kartından para çekmek ve buna karşılık kart sahibine nakit para vermektir. Bunun dışında ticari ilişkide normal olan, vergi ve ticaret hukuku açısından sorun yaratmayan işlemlerde pos cihazı tefeciliği suçu oluşmaz.

IV. TEFECİLİK SUÇUNUN İSPATI

Günümüz ekonomi dünyasında borç ilişkilerinin sayısı gün geçtikçe artmaktadır. Bu sebeple, hangi ilişkinin gerçek borca dayandığı hangi ilişkinin tefecilik faaliyetine dayandığının tespiti de, aynı oranda zorlaşmaktadır. Yargıtay yerleşik içtihatları ile tefecilik suçunun ispatı açısından önemli kriterler ortaya koymuştur. Söz konusu kriterlerin en önemlisi ve çok uygulananı, hayatın olağan akışına uygunluğun araştırılmasıdır.

1- Para Alışverişinin Hayatın Olağan Akışına Uygunluğunun Araştırılması

Bilindiği üzere toplu yaşamanın gereklerinden biri de kişiler arasındaki iş ilişkileridir. İnsanlar arasında, iş ilişkisinden veya herhangi başka bir sebepten kaynaklanan borç ilişkisinin bulunması doğaldır. İşte bu durumda, hayatın olağan akışına uygun olarak yapılan para alışverişlerinin tespiti, tefecilik suçunun ispatı açısından büyük öneme sahiptir. Aralarında yakın akrabalık bağı ve iş ilişkisi bulunmayan kişilerin, günümüz ekonomi koşullarında yüksek sayılabilecek miktarda karşılıksız para alışverişi yapması, hayatın olağan akışına aykırıdır.[x] Bu durumda, kişiler aralarındaki para alışverişinin hangi sebeple olduğunu somut olarak ortaya koymalıdır. Kişiler arasındaki sosyal ilişkinin varlığı da bu konuda önem arz etmektedir. Borç ilişkisinin temelini güven ilkesi oluşturmaktadır. Kimse tanımadığı birine, yüksek meblağlı borç para vermeyecektir. Yargıtay içtihatlarında bu düşünceyi benimsemektedir. Bu durumda, kişiler arasındaki sosyal ilişkinin varlığının ve seviyesinin tespitine çalışılması amacıyla, HTS kayıtlarının incelemesi yapılabilir. Bu durumda, HTS kayıtlarında aralarındaki telefon trafiğinin yoğun şekilde bulunduğu, sosyal ilişkileri kuvvetli kişiler arasında, karşılıksız borç para ilişkilerinin varlığı, hayatın olağan akışına aykırı sayılarak aleyhe delil olarak kabul edilmemelidir.

2- Sanığın Alacaklı Olduğu İcra Dosyalarının ve Vergi Kayıtlarının İncelenmesi

Sanıkların alacaklısı olduğu icra dosyalarının araştırılıp varsa borçlularının sanıklardan faiz karşılığında ödünç para alıp almadıkları hususunda tanık sıfatıyla beyanlarına başvurulması, tefecilik suçunun ispat yollarından biridir.[xi] Buna göre, hakkında tefecilik suçlamasıyla soruşturma başlatılan kişi hakkında, icra dairelerinde alacaklı sıfatıyla dosyalarının olup olmadığı araştırılmalıdır. İcra dosyalarının miktarları, hangi sayıda oldukları gibi hususlar gözden geçirilmeli ve gerekirse, borçlu sıfatını taşıyan kişiler tanık sıfatıyla dinlenmeli, faizle para alıp almadıkları kendilerine sorulmalıdır. Bu şekilde yapılan araştırmanın ana sebebi, tefeciliğin genellikle meslek haline getirilmesidir.

Yargıtay 5. Ceza Dairesi, 2015/12397 E. 2019/6294 K. ?ilgili icra dairelerinden sanığın alacaklı olduğu takip dosyaları olup olmadığının sorulup, var ise aslı veya onaylı suretleri getirtilip, borçlu gözüken kişilerin faiz karşılığı sanıktan para alıp almadıkları konusunda tanıklıklarına başvurulmasından,?

?Sanığın vergi mükellefi olması halinde ve gerektiğinde hakkında vergi incelemesi yaptırılmasından? Görüldüğü üzere, sanığın vergi mükellefi olması durumunda, vergi incelemesi yaptırılması da, ispat yollarından birisidir.

3- Sanığın İşi İle Alakası Olmayan Senetlerin Bulunması

Tefecilik suçunun soruşturma aşamasında, şüphelinin evinde veya işyerinde yapılan aramada ele geçirilen senetlerin ne sebeple şüphelide bulunduğunun tespitinin yapılması gerekir. Şüpheli kendisinde ele geçirilen senetlerin, sebebini açıklayamaz ise, ele geçirilen senetler, aleyhe delil olarak soruşturma veya kovuşturma aşamasında kullanılabilir. Bu şekilde yapılacak ispatın temelini yine hayatın olağan akışına uygun iş ilişkileri oluşturmaktadır.

4- Pos Cihazından Yapılan Alışverişlerde Bankaya Ödenen Komisyonun Belirlenmesi

Pos cihazı kullanılarak yapılan alışverişlerde, bankalar belirli oranlarda komisyon kesmek suretiyle alışverişi tamamlayabilmektedir. Bu durumlarda kesilen komisyonun müşteriden alınmasında herhangi bir hukuksuzluk bulunmamaktadır. Çünkü pos cihazı sahibinin zarara uğramamak için böyle bir yol izlemesi gerekebilir. Bankaya komisyon ödenmediği veya ödenen komisyondan daha fazla bir kesinti yapıldığı hallerde, pos cihazı tefeciliği suçu oluşur.

Yargıtay 5. Ceza Dairesi, 2015/11663 E. 2019/6286 K. ?Sanığın bankaya komisyon ödememesi veya kredi kartı sahiplerinden aldığı komisyon miktarından az ödemesi halinde, eyleminin kazanç elde etmek maksadıyla başkasına ödünç para verme niteliğinde olacağı gözetilerek,?

Yargıtay?ın içtihatlarına göre, bu durumun belirlenmesi için bankalara yazılacak yazı ile komisyon alınıp alınmadığının sorulması, alınıyor ise miktarının ne olduğunun bildirilmesi istenmektedir.

Yargıtay 5. Ceza Dairesi, 2015/10490 E. 2019/5719 K. ?Sanık hakkında tefecilik suçundan mahkûmiyet hükmü kurulmuş ise de; sanığın iş yerinde ele geçen kredi kartlarını nakite ihtiyaç duyduğunda kullandığını savunması, mağdurların da sanıktan komisyon karşılığı ya da faizle borç para almadıklarını beyan etmeleri karşısında, maddi gerçeğin hiçbir kuşkuya yer bırakmayacak biçimde ortaya çıkartılabilmesi ve suç vasfının belirlenebilmesi için, sanığın iş yerinde bulunan POS cihazına ilişkin suç dönemlerini kapsayan komisyon miktarının ilgili banka şubesinden sorulmasından ve kredi kartı ile yaptığı çekimler karşılığında komisyon alıp almadığı ile almış ise miktarının bilirkişi marifetiyle belirlenmesinden sonra, komisyon almamış veya bankanın aldığı komisyon miktarını ya da daha azını almış ise herhangi bir mal teslimi veya hizmet ifası olmaksızın nakit ihtiyacının giderilmesi amacıyla başkalarına ait kredi kartları ile çekim işlemleri yapmak suretiyle gerçeğe aykırı harcama belgesi düzenlemesi şeklindeki eylemlerinin 5464 sayılı Kanunun 36. maddesine aykırılık teşkil edeceği gözetilerek, sonucuna göre bir karar verilmesi yerine eksik araştırma sonucu yazılı şekilde tefecilik suçundan mahkumiyet hükmü kurulması,?

Yargıtay 5. Ceza Dairesi, 2015/11663 E. 2019/6286 K. ?öncelikle suç tarihlerine göre POS cihazından yapılan alışverişler karşılığında bankaya komisyon ödenip ödenmediği ve ödenmiş ise miktarlarının ilgili bankalardan sorulması,?

Pos cihazı tefeciliğinde, komisyonun varlığının ve miktarının bankalara sorulması gerekmektedir. Komisyonun varlığı araştırılmadan verilecek hükümler Yargıtay tarafından bozma nedeni sayılmaktadır. Bu sebeple ezbere verilecek hükümlerden kaçınılması ve bankalara komisyon hakkında gerekli bilgileri vermeleri amacıyla soru sorulması gerekmektedir.

V. SONUÇ

Hukuk sistemimiz faizli borç para verilmesini veya senet kırdırmayı suç olarak görmemektedir. Sadece bu eylemleri yapmayı devlet iznine tabı kılmakta ve izin almadan yapanları cezalandırmaktadır. Tefecilik suçu, devletin iznini almadan faizli borç para vermek veya senet kırdırmak suretiyle işlenebilen bir suçtur. Gerekli izin alındıktan sonra bu eylemlerin yapılması durumunda suç oluşmayacaktır. Bu durumun akıllarda oluşturduğu soru işaretlerini bir yana bırakarak, TCK kapsamında ne hallerde suçun oluşabileceğine bakmak gerekir.

Tefecilik suçunun kanuni tanımında, kazanç elde etmek amacıyla ödünç para veren kişinin cezalandırılacağı düzenlenmektedir. Kanuni tanıma sadık kalınarak, suçun konusu sadece para ile sınırlandırılmıştır. Para dışında yapılan söz konusu davranış, tefecilik suçunu oluşturmayacaktır. Hemen belirtmek gerekir ki, paranın Türk Lirası olması şeklinde bir zorunluluk yoktur. Yabancı para üzerinden de tefecilik suçu işlenebilmektedir. Bu şekilde olmayan zorunluluk, paranın tedavülden kalkmamış olması açısından bulunmaktadır. Çünkü tedavülden kalkmış olan para ile tefecilik suçu oluşmayacaktır.

Tefecilik suçu farklı şekillerde işlenebilmektedir. Aslında kanuni tanım sadece bir cümleden oluşmaktadır. Fakat Yargıtay oluşturduğu içtihatlar ile kanuni tanımdaki cümleyi açmış ve üç temel şekle ayırmıştır. Bunlardan birincisi temel tefecilik eylemi olan faizli ödünç para vermektir. İkincisi ise factoring firmalarının yaptığı şekil olan çek veya senet kırmaktır. Üçüncüsü ise, her zaman yapılan ve suç olduğu bilinmeyen pos cihazı şeklinde yapılan tefeciliktir. Söz konusu her üç şekilde de tefecilik suçu işlenebilmektedir.

Günümüz ekonomik koşullarında borç ilişkilerinin yoğunluğu, tefecilik suçunun ispatını zorlaştırmaktadır. Çünkü herkes hayatın her alanında borç ilişkisi içine girmektedir. Bu durumda hangi borç ilişkisinin tefecilik faaliyeti olduğunun ispatı önem arz etmektedir. Yargıtay içtihatları ile ispat şekilleri ortaya koyulmuştur. Bu ispat şekillerinin düzgün şekilde uygulanması ve ezbere hüküm kurulmaması gerekir.




KAYNAK

GÜN, Tayfun ?TÜRK CEZA KANUNU?NDA TEFECİLİK SUÇU? TBB Dergisi (2019), syf:189.

[ii] ÖZBEK, 2010, s. 31; UĞUR, Hüsamettin, ?Tefecilik Suçunun Pozitif Dayanakları, Unsurları ve Uygulama İlkeleri?, Terazi Aylık Hukuk Dergisi, Yıl: 2007, Sayı: 8, s. 67; MERAN, Necati, Tefecilik Ekonomi Sanayi ve Ticarete İlişkin Suçlar, Seçkin Yayınevi, Ankara, 2011, s. 23; YAŞAR, Osman/ GÖKCAN, Hasan Tahsin/ ARTUÇ, Mustafa, Yorumlu Uygulamalı Türk Ceza Kanunu, Adalet Yayınevi, Ankara, 2010, s. 6714. Ancak YAŞAR/ GÖKCAN/ ARTUÇ çalışmalarının ilerleyen aşamasında (s. 6715), bu düşünceleriyle çelişki oluşturacak şekilde altının tefecilik suçuna konu olabileceğini belirtmektedirler.

[iii] Yargıtay 5. Ceza Dairesi, 2013/11720 E. 2015/14943 K.

[iv] Özgenç, Tefecilik Suçu, s. 547; Akkaya, s. 41.; GÜN, Tayfun ?TÜRK CEZA KANUNU?NDA TEFECİLİK SUÇU? TBB Dergisi (2019), syf:183.

[v] Özbek Veli Özer, ?Tefecilik Suçu (TCK m. 241)?, Ceza Hukuku Dergisi, S. 14, Y. 2010 s. 37; Arslan Çetin, ?Tefecilik Suçu?, Ankara Barosu Dergisi, S. 1, Y. 2014 s. 38; Akkaya Çetin, Teori ve Uygulamada Tefecilik Suçu, Adalet Yayınevi, 1. B. , Ankara 2013. s. 47.

[vi] Onur Utku Sevim, ?Teknoloji Temelli Bir Suç Pos Tefecilik Suçu?, Adalet Dergisi, S. 42, Y. 2012, s. 161-162.

[vii] Özgenç, Tefecilik Suçu, s. 547; Akkaya, s. 41.; GÜN, Tayfun ?TÜRK CEZA KANUNU?NDA TEFECİLİK SUÇU? TBB Dergisi (2019), syf:186-187.

[viii] Özgenç, Tefecilik Suçu, s. 551; Yenidünya, s. 14.

[ix] Özgenç, Tefecilik Suçu, s. 547; Akkaya, s. 41.; GÜN, Tayfun ?TÜRK CEZA KANUNU?NDA TEFECİLİK SUÇU? TBB Dergisi (2019), syf:187-188.

[x] Yargıtay 5. Ceza Dairesi, 2017/2335 E. 2019/6053 K.

[xi] Yargıtay 5. Ceza Dairesi, 2017/2335 E. 2019/6053 K.

İstatistikler: Gönderilme zamanı gönderen teoman ? 13 Kas 2019 07:53



Source: Ceza Hukuku Makaleleri ? Re: TEFECİLİK SUÇU, Dr. Suat ÇALIŞKAN

Benzer Konular (10)

6030

Yanıtlar: 0
Gösterim: 2666

2260

Yanıtlar: 0
Gösterim: 5076