OKUTAN V. TÜRKİYE, İFADE ÖZGÜRLÜĞÜ

Başlatan Admin, 28 Eylül 2015, 21:04:58

« önceki - sonraki »

0 Üyeler ve 1 Ziyaretçi konuyu incelemekte.

avatar_Admin
AİHM
OKUTAN V. TÜRKİYE

İlgili Kavramlar

ADİL YARGILANMA HAKKI
İFADE ÖZGÜRLÜĞÜ

İçtihat Metni

OKUTAN v. TÜRKİYE

(İfade Özgürlüğü ve Adil Yargılanma Hakkı İhlali İddiaları)

Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi 2. Daire Kararı

Başkan, G. Ress; Üyeler, Cabral Barreto, L. Caflish, R. Türmen, J. Hedigan, H.S. Greve ve M.K Traja

Başvuru No: 43995/98
Karar Tarihi: 29 Temmuz 2004


Başvuru sahibi 1957 doğumlu, HEP Genel Sekreter yardımcısı, Kemal Okutan, sıfatıyla, 15 Aralık 1991, 19 Eylül ve 25 Mart 1992 tarihlerinde, üç toplantıda siyasi içerikli konuşmalar yapmıştır.. Bunun üzerine 21 Ekim 1996 tarihinde Ankara Devlet Güvenlik Mahkemesi, 7 Kasım 1996'da başvuru sahibini 3 yıl hapis ve 300 000 000 TL para cezasına çarptırmıştır. Bunun sonucu olarak başvuru sahibi Sözleşmenin 10. maddesinin ihlali iddiasıyla Mahkeme'ye başvurmuştur.

Mahkeme oybirliğiyle,

1- Sözleşmenin 10. maddesinin ihlal edildiğine;
2- Ankara Devlet Güvenlik Mahkemesinin bağımsızlığının ve tarafsızlığının olmadığı gerekçesiyle Sözleşmenin 6§1. maddesinin ihlal edildiğine;
3- Sözleşmenin 6. maddesi çerçevesindeki diğer şikayetleri incelemeye gerek olmadığına;
4-
a- Sözleşmenin 44§2 maddesine göre, kararın kesinleşeceği tarihten itibaren 3 ay içinde, bu miktarlar üzerinden gereken tüm vergileri ödemek şartıyla, davalı devlet davacıya karar tarihindeki döviz kuru üzerinden Türk Lirası olarak:
i- 10 000 Euro (on bin Euro) manevi zarar için;
ii- 3 000 Euro (üç bin Euro) masraf ve harcamalar için ;
b- 3 aylık sürenin bitiminden itibaren bu ödemenin yapıldığı ana kadar geçen süre için, bu miktarlara, Avrupa Merkez Bankası tarafından marjinal ödünç kolaylığına uygulanan oranda faiz, %3 oranında artırılarak uygulanacaktır.
5- Hakkaniyete uygun daha fazla tazminat isteminin reddine karar vermiştir.

KARARDA ATIF YAPILAN DİĞER DAVALAR

1- Ceylan v.Türkiye, (GC), başvuru no 23556/94, 1999-IV
2- Çıraklar v.Türkiye, 28 Ekim 1998, 1998-VI
3- Gençel v.Türkiye, başvuru no 53431/99, 23 Ekim 2003
4- Gerger v. Türkiye [GC], no 24919/94, § 50, 8 Temmuz 1999
5- Incal v. Türkiye, 9 Haziran 1998, 1998-IV
6- İbrahim Aksoy v. Türkiye, başvuru no 28635/95, 30171/96 ve 34535/97, 10 Ekim 2000
7- Karakoç ve diğerleri v.Türkiye, başvuru no 27692/95, 28138/95 ve 28498/95, 15 Ekim 2002
8- Karkın v. Türkiye, no 43928/98, § 39, 23 Eylül 2003
9- Kızılyaprak v. Türkiye, no 27528/95, §43, 2 Ekim 2003
10- Özdemir v.Türkiye, başvuru no 59659/00, 6 Şubat 2003
11- Özel v.Türkiye, başvuru no 42739/98, 7 Kasım 2002
12- Öztürk v. Türkiye, (GC), başvuru no 22479/93, 1999-VI
13- Sürek v.Türkiye (no 4) başvuru no 24762/94, 8 Temmuz 1999


PROSEDÜR
1. Bu davanın kaynağında, Türk vatandaşı olan Kemal Okutan'ın, 1 Ağustos 1998 tarihinde, Türkiye Cumhuriyeti aleyhine Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi'ne sunduğu 43995/98 no'lu dilekçe bulunmaktadır. Söz konusu başvuru, Sözleşmenin eski 25. maddesince öngörülen Temel İnsan Hak ve Hürriyetlerinin Korunması ilkesi çerçevesinde yapılmıştır.
2. Başvuru sahibinin avukatlığını, Ankara'dan Bayan L. Kanat üstlenmiştir. Türk Hükümeti, Mahkeme önündeki prosedürü takip etmek üzere ilgili bir kişi görevlendirmemiştir.
3. 13 Mart 2003 tarihinde Mahkeme, başvurunun kabul edildiğini bildirmiştir.


OLAYLAR

I- DAVAYA YOL AÇAN OLAYLAR
4. Başvuru sahibi 1957'te doğmuştur ve Ankara'da ikamet etmektedir. Taraflarca sunulan olgular, aşağıdaki şekilde özetlenebilir.
5. Halkın Emek Partisi (HEP) Genel Sekreter yardımcısı olan başvuru sahibi, 15 Aralık 1991, 19 Eylül ve 25 Mart 1992 tarihlerinde, üç toplantıda siyasi içerikli konuşmalar yapmıştır.15 Aralık 1991 ve 19 Eylül 1992 tarihlerinde yapılan konuşmalar partinin olağanüstü kongreleri vesilesiyle gerçekleştirilmiştir. 25 Mart 1991 tarihli konuşmaysa, Çağdaş Hukukçular Deneği'nin Ankara şubesi başkanlığınca düzenlenen bir toplantı vesilesiyle gerçekleşmiştir.
6. Ankara Devlet Güvenlik Mahkemesi Savcısı, 25 ağustos, 13 Kasım ve 25 Aralık 1992 tarihlerinde, 1991 tarihli terörle mücadeleye yönelik yasanın 8 § 1. maddesi uyarınca, başvuru sahibinin bahsedilen tarihlerde yaptığı konuşmalarından ötürü, devlet bütünlüğüne karşı propaganda yaptığı yolunda suç duyurusunda bulunmuştur. Delil olarak DGM'ye, yapılan konuşmalardan alıntılar sunmuştur. Yapılan alıntılar özetle aşağıdaki gibidir:

-15 Aralık 1991 tarihli HEP Kongresi'ndeki konuşmadan alıntılar:
"(...) bu halkı ölümler ve işkenceler yoluyla susturabileceğini zannedenler, bunun mümkün olmadığını anlayacaklar. (...) İşçiler, köylüler, tüm Türk nüfusu, hep birlikte, demokrasiyi kurmak için bu partiyi bir araç olarak kullanmalılar (...). Çünkü eğer Kürt halkına karşı bir savaş yürütülüyorsa, bunun bedelini yalnızca bu halk ödemeyecektir (...)."

- 25 Mart 1992 tarihinde Ankara'da düzenlenen Çağdaş Hukukçular Derneği toplantısındaki konuşmadan alıntılar:
"(...) Halkı halka kırdırmaya çalışan egemenlerin çabaları ve tahrikleri karşısında, [insan] hakların hala Doğu'da geçerli olmadığını görüyoruz. (...)."

- 19 Eylül 1992 tarihli HEP Kongresi'ndeki konuşmadan alıntılar:
"(...)Türkiye'nin ve Kürdistan'ın her köşesinden gelen bu saygıdeğer (...). Dikkatinizi çekmek istediğim konu şu ki, eğer Kürt sorununa bir çözüm bulunmak isteniyorsa, PKK'nın şefiyle uzlaşmak kaçınılmazdır(...)."

7. Suç duyurusunda savcı, ikinci olağanüstü kongrenin ertesi günü çıkan gazetelerin de, kongrenin bir PKK gösterisine dönüştüğü ve bu partinin PKK'nın bir kuruluşu özdeşleştiği konusunda hemfikir olduklarının altını çizer. Belirtilmelidir ki, "kongrenin gerçekleştiği salonda bir tek Türk bayrağı bile yoktu; buna karşılık kimliği belirsiz bir grup militanın omuzlarında terörist örgüt PKK'nın sarı-kırmızı-yeşil renkli bayrağı taşınmaktadır. Kongrenin tüm katılımcıları, bahsedilen militanların gösterilerine katılmışlar, 'biji PKK, biji Öcalan' [yaşasın PKK, yaşasın Öcalan] diye bağırmalarının yanı sıra, parmaklarıyla zafer işareti yapmışlardır; ayrıca, bir mendil büyüklüğünde, küçük PKK bayrakları çıkarmışlardır (...). İstiklal Marşı okunmamış, aksine, 1940'larda İran'da duyulan ve Kürt Cumhuriyeti'nin marşı Mahabat söylenmiştir (...)". Savcıya göre, örgütün sivil halka uyguladığı şiddet karşısında sessiz kalan konuşmacılar, güvenlik güçlerinin PKK ile olan mücadelesini Kürt halkının yok edilmesi girişimi olarak göstermeye çalışmışlardır, bu da illegal örgüte verdikleri desteği gösteren bir delildir. Bunun dışında savcıya göre, sanığın eylemleri, tüm bu durumları onaylar tarzdaki konuşmaları ışığında, toplantının siyasi havasından ayrı olarak değerlendirilmemelidir. Bu bağlamda, PKK'nın gerçekleştirmiş olduğu saldırıları da kapsamaktadır.
8. Ankara Devlet Güvenlik Mahkemesi, başvuru sahibinin yapmış olduğu üç konuşmaya yönelik üç tahkikat dosyasını birleştirmiştir.
9. Devlet Güvenlik Mahkemesi'ne sunduğu savunmasında, başvuru sahibi kendisine yöneltilen suçlamaları reddetmiştir. Konuşmaları üstlenmekle birlikte, suç niyeti taşımadığını ve Türkiye topraklarının bölünmezliğinden yana olduğunu belirtmiştir. Sonuç olarak, bölücülük suçunun oluşturucu unsurlarının ortaya çıkmadığını savunmuştur.
10. 23 Haziran 1994 tarihinde, Devlet Güvenlik Mahkemesi, Türk Ceza Kanununun 3713 no'lu terörle mücadele yasası uyarınca, başvuru sahibini bölücülük propagandası gerekçesiyle 6 yıl hapis cezası ve 250 000 000 Türk Lirası para cezasına çarptırmıştır.
11. Başvuru sahibi, karar kararı temyize götürmüştür. 18 Aralık 1995 tarihinde, Yargıtay, 27 Ekim 1995 tarihinde değişen 3713 no'lu yasanın 8. maddesi uyarınca kararı onamıştır.
12. DGM davayı tekrar incelemiş ve 7 Kasım 1996'da kararını vermiştir.Başvuru sahibi 3 yıl hapis cezası ve 300 000 000 TL para cezasına çarptırılmıştır.
13. Başvuru sahibi tekrar temyiz için Yargıtay'a başvurmuştur. Yargıtay başsavcısının görüşü, başvuru sahibine tebliğ edilmemiştir.
14. 12 Ocak 1998 tarihli bir kararla Yargıtay, 7 Kasım 1996 tarihli kararı onamıştır. Karar, dosyanın kapatılma tarihi olan 6 Şubat 1998'de ilk karar mahkemesinin dosyasına konmuştur.
15. Başvuru sahibi, Sözleşme'nin 10. maddesini temel göstererek, yargılamanın yeniden yapılmasını talep etmiştir. 23 Şubat 1998 tarihinde, Yargıtay başvuru sahibinin talebini reddetmiştir.

II- İLGİLİ İÇ HUKUK VE UYGULAMASI

16. İç hukuktaki düzenleme ve uygulama, İbrahim Aksoy v. Türkiye, başvuru no 28635/95, 30171/96 ve 34535/97, §§41-42, 10 Ekim 2000, Özel v. Türkiye (başvuru no 42739/98, §§20-21, 7 Kasım 2002) ve Gençel v.Türkiye, başvuru no 53431/99, §§11-12, 23 Ekim 2003 kararlarında verilmiştir.


HUKUKİ BOYUT

I- SÖZLEŞMENİN 10. MADDESİNİN İHLALİ İDDİALARI
17. Başvuru sahibi, cezaya çarptırılmasının ifade özgürlüğüne gereksiz bir müdahale olduğunu ileri sürmektedir. Başvuru sahibi bu çerçevede Sözleşmenin aşağıda metni verilen 10. maddesini ileri sürmektedir:

"1- Herkes anlatım özgürlüğüne sahiptir. Bu hak, düşünce özgürlüğünden başka, resmi makamlar karışmaksızın ve ülke sınırları sözkonusu olmaksızın, haber ve düşünce almak ya da vermek özgürlüğünü içerir. Bu madde, devletin radyo, sinema ya da sinema televizyon işletmelerini bir izin rejimine bağlı tutmasını engellemez.
2- Kullanılması görev ve sorumluluk gerektiren bu özgürlükler, ulusal güvenliğin, toprak bütünlüğünün, kamu güvenliğinin, düzeni korumanın, suçun önlenmesinin, sağlığın ya da ahlakın ve başkalarının ünü ya da haklarının korunması için, demokratik bir toplumda zorunlu önlemler niteliğinde olarak, gizli haberlerin açıklanmasının engellenmesi ya da yargı erkinin üstünlüğünün ve yansızlığının sağlanması bakımından, kanunla belirli işlemlere, şartlara sınırlamalara ya da yaptırımlara bağlı tutulabilir."

18. Mahkeme, Sözleşmenin 10. maddesinin ihlalini içeren benzer konularla ilgili içtihadından çıkan genel ilkeleri hatırlatır (konuyla ilgili olarak bkz, Ceylan v. Türkiye, [GC], no 23556/94, §38, CEDH 1999-IV; Öztürk v. Türkiye, başvuru no: 22479/93, §74, CEDH 1999-VI; İbrahim Aksoy v. Türkiye, başvuru no 28635/95, 30171/96 ve 34535/97, §80, Karkın v. Türkiye, no 43928/98, § 39, 23 Eylül 2003 ve Kızılyaprak v. Türkiye, no 27528/95, §43, 2 Ekim 2003).
19. Mahkeme bu davayı incelediğini ve bu davada farklı bir sonuca varması için Türk Hükümetinin kendisine hiçbir belge ya da argüman sunmadığını belirtmektedir. Mahkeme, incelemesine sunulan davaları çevreleyen şartları, özellikle de terörizmle mücadeleye ilişkin güçlükleri hesaba katmaktadır (bkz, yukarıda zikredilen İbrahim Aksoy kararı, §60, ve 9 Haziran 1998 tarihli Incal v. Türkiye kararı, Recueil 1998-IV, s. 1568, §58).
20. Uyuşmazlık konusu konuşmalar, güvenlik güçlerinin Türkiye'nin güneydoğusunda terör eylemlerine karşı yürüttüğü mücadeleye yönelik sert eleştirilere dayanmaktadır.
21. Mahkeme belirtir ki, DGM, uyuşmazlık konusu konuşmaların, Türkiye'nin toprak bütünlüğünü yıkmayı amaçlayan terimler içerdiği değerlendirmesinde bulunmuştur.
22. Mahkeme, iç hukuku incelemesi sonucunda, başvuru sahibinin ifade özgürlüğü hakkına müdahale yapılmasını gerektirecek yeterli veriye rastlamamıştır (bknz., mutatis mutandis, Sürek v. Türkiye (no4) [GC], no 24762/94, §58, 8 Temmuz 1999). Başvuru sahibi, Türk siyasal yaşamının bir aktörü olarak, siyasetçi niteliğiyle kendini ifade etmiştir; Şiddet kullanımına, askeri direnişe, ayaklanmaya yöneltmesi ve konuşmalarının kin içermesi durumu söz konusu değildir ki bu, Mahkeme için temel önemdedir (bknz., a contrario, Sürek v. Türkiye (no1) [GC], no 26682/95, §62, CEDH 1999-IV, ve Gerger v. Türkiye [GC], no 24919/94, § 50, 8 Temmuz 1999).
23. Nihayet Mahkeme yapılan müdahalenin oranlılığını ölçme söz konusu olduğu zaman, verilen cezanın karakteri ve ağırlığının da nazarı itibare alınması gereken unsurlar arasında olduğunu ortaya koyar.
24. Yukarıdaki anlatılanlardan hareketle, başvuru sahibinin mahkumiyeti, orantısız bulunmuştur ve "demokratik bir toplumda gerekli" olarak değerlendirilemez. Mahkeme, Sözleşmenin 10. maddesinin ihlal edildiğine karar vermiştir.


II- SÖZLEŞMENİN 6. MADDESİNİN İHLALİ İDDİALARI
25. Başvuru sahibi, kendisini yargılayan ve mahkum eden Devlet Güvenlik Mahkemesinin, içinde bir askeri yargıcın bulunması nedeniyle adil bir yargılamayı garanti edememesinden dolayı "tarafsız ve bağımsız" bir mahkeme olmadığını ileri sürmektedir. Ayrıca başvuru sahibi, Başsavcının görüşünün kendisine iletilmemesi nedeniyle Yargıtay önünde adil yargılanma hakkından yararlanmadığını ileri sürmektedir.
Bu noktada başvuru sahibi Sözleşmenin aşağıda metni verilen 6§1 ve 3 b maddelerinin ihlal edildiğini belirtmektedir: "(...)".

A- Devlet Güvenlik Mahkemesinin tarafsızlığı ve bağımsızlığı
26. Mahkeme bir çok defalar bu davadakine benzer sorunların ortaya çıktığı davalara bakmış ve Sözleşmenin 6 §1 maddesinin ihlalini tespit etmiştir (bkz, yukarıda geçen Özel kararı, §§33-34 ve yukarıda geçen Özdemir kararı, §§35-36).
27. Mahkeme bu davayı incelediğini ve bu davada farklı bir sonuca varması için Türk Hükümetinin kendisine hiçbir belge ya da argüman sunmadığını belirtmektedir. Bu noktada Mahkeme, Türk ceza Kanununda öngörülen ve cezalandırılan suçlardan suçlanan başvuru sahibinin, Devlet Güvenlik Mahkemesi önünde, içlerinde askeri yargıya mensup bir subayın da bulunduğu hakimler tarafından yargılanmaktan endişe duymasının anlaşılabilir olduğunu tespit eder. Bu nedenle, başvuru sahibi, Ankara Devlet Güvenlik Mahkemesinin, davasının doğasına yabancı olan değerlendirmelerle yanlış olarak yönlendirilmiş olabileceğinden meşru olarak endişelenebilir. Bu noktadan hareketle, başvuru sahibinin, bu mahkemenin bağımsızlığının ve tarafsızlığının olmadığıyla ilgili değerlendirmeleri objektif olarak haklı çıkabilecek niteliktedir (bkz, yukarıda geçen Incal kararı, s. 1573, §72 in fine).
28. Mahkeme, başvuru sahibini yargıladığı ve mahkum ettiği dönemde Devlet Güvenlik mahkemesinin Sözleşmenin 6 § 1. maddesi anlamında tarafsız ve bağımsız bir mahkeme olmadığı sonucuna varmaktadır.

B- Cezai prosedürün hakkaniyeti üzerine
29. Türk Hükümeti, hak ihlali yapıldığını reddetmektedir.
30. Mahkeme, daha önce benzer davalarda tarafsız ve bağımsız olmadığı ortaya konan bir mahkemenin, yargı yetkisine tabi kişilere hiçbir biçimde adil bir yargılama hakkını garanti edemeyeceğini ortaya koyduğunu hatırlatır.
31. Başvuru sahibinin davasının, tarafsız ve bağımsız bir mahkeme tarafından görülmesi hakkının ihlal edildiğini tespit etmesi nedeniyle Mahkeme bu şikayeti incelemeye gerek olmadığı görüşündedir (bu konudaki birçok karardan bkz, Çıraklar v. Türkiye, 28 Ekim 1998 tarihli karar, Recueil 1998-VII, s. 3074, §§ 44-45 ).

III- SÖZLEŞMENİN 41. MADDESİNİN UYGULANMASI
32. Sözleşmenin 41. maddesi aşağıdaki hükmü içermektedir:

"Mahkeme işbu Sözleşme ve Protokollerinin ihlal edildiğine karar verirse ve ilgili Yüksek Sözleşmeci Tarafın iç hukuku bu ihlali ancak kısmen telafi edebiliyorsa, Mahkeme gerektiği takdirde, hakkaniyete uygun bir surette zarar gören tarafın tazminine hükmeder"

A- Zarar
33. Başvuru sahibi mahkumiyeti nedeniyle maddi bir zarar gördüğünü iddia etmektedir. Bu çerçevede maddi tazminat olarak 40 000 Euro talep etmektedir.
34. Manevi tazminat olarak da 30 000 Euro talep etmektedir.
35. Türk Hükümeti bu talepleri aşırı bulmaktadır.
36. Mahkeme kendisine sunulan belgelerin, başvuru sahibinin Sözleşmeye aykırı olarak mahkum edilmesi sonucu uğradığı gelir kaybının net biçimde belirlenmesine izin vermediğini belirtir (benzer yönde bkz, Karakoç ve diğerleri v. Türkiye, başvuru no 27692/95, 28138/95 ve 28498/95, §69, 15 Ekim 2002). Verilen para cezasına gelince, Mahkeme başvuru sahibinin bu cezayı ödediğine dair kendisine herhangi bir belge vermediğini ortaya koyar. Bu sebeple bu talebi reddeder.
37. Manevi zararla ilgili olarak Mahkeme, davacının davaya yol açan olaylar nedeniyle bir takım karışıklıklar ve üzüntüler yaşamış olabileceği görüşündedir. Sözleşmenin 41. Maddesi gereği hakkaniyete uygun olarak Mahkeme, başvuru sahibine 6 000 Euro manevi tazminat ödenmesine hükmeder.
38. Mahkeme, bir başvuru sahibinin 6 §1. madde anlamında bağımsız ve tarafsız olmayan bir yargı organı tarafından mahkum edildiği sonucuna varması durumunda, ilke olarak en iyi çözümün, başvuru sahibinin makul süre zarfında bağımsız ve tarafsız bir yargı organı tarafından tekrar yargılanmasının olacağını belirtmiştir (Gençel v. Türkiye, §27, 23 Ekim 2003).

B- Masraf ve harcamalar
39. Başvuru sahibi, iç hukuk yollarında ve Sözleşmenin kurumları önündeki prosedürlerde yapmış oldukları 3 000 Euro'luk masraf ve harcamaların ödenmesini istemektedir. Bu konuda, Ankara Barosu'nun belirlemiş olduğu asgari tarife uygulanacaktır.
40. Türk Hükümeti, görüş bildirmemektedir.
41. Mahkeme, masraf ve harcamalar için 2 500 Euro'nun makul olduğu görüşündedir.

C- Gecikme Faizleri
42. Mahkeme, gecikme faizleri oranının, Avrupa Merkez Bankası tarafından marjinal ödünç kolaylığına uygulanan orandaki faizin %3 oranında artırılarak uygulanmasının uygun olacağına hükmeder.

TÜM BU GEREKÇELERLE, MAHKEME, OYBİRLİĞİYLE

1- Sözleşmenin 10. maddesinin ihlal edildiğine;
2- Ankara Devlet Güvenlik Mahkemesinin bağımsızlığının ve tarafsızlığının olmadığı gerekçesiyle Sözleşmenin 6§1. maddesinin ihlal edildiğine;
3- Sözleşmenin 6. maddesi çerçevesindeki diğer şikayetleri incelemeye gerek olmadığına;
4-
a- Sözleşmenin 44§2 maddesine göre, kararın kesinleşeceği tarihten itibaren 3 ay içinde, bu miktarlar üzerinden gereken tüm vergileri ödemek şartıyla, davalı devlet davacıya karar tarihindeki döviz kuru üzerinden Türk Lirası olarak:
i- 10 000 Euro (on bin Euro) manevi zarar için;
ii- 3 000 Euro (üç bin Euro) masraf ve harcamalar için ;
b- 3 aylık sürenin bitiminden itibaren bu ödemenin yapıldığı ana kadar geçen süre için, bu miktarlara, Avrupa Merkez Bankası tarafından marjinal ödünç kolaylığına uygulanan oranda faiz, %3 oranında artırılarak uygulanacaktır.
5- Hakkaniyete uygun daha fazla tazminat isteminin reddine karar vermiştir.

Not: Bu kararların bize ulaşmasında katkıları olan HSYK üyesi Sayın Prof. Dr. Bülent ÇİÇEKLİ ile Polis Akademisinde görevli Sayın Ömer YILMAZ'a (Komiser) teşekkür ederiz.
Hepsihukuk: Mobil Hesapmatik
Ödeme ve masraf girişleri ile kademeli borç hesabı, Faizli/faizsiz taahhüt hazırlama, Vekalet ücreti, Yediemin ücreti, Brütten nete çevirme, Kıdem ve ihbar tazminatı hesabı vb.

Benzer Konular (4)