İcranın iadesi- iadeye işletilecek faizin başlangıç tarihinin belirlenmesi

Başlatan Deniz034, 03 Nisan 2016, 13:30:41

« önceki - sonraki »
avatar_Deniz034

   Özet:
İİK'nın 40/2. maddesinde, bir ilâm hükmünün icra edildikten sonra bölge adliye mahkemesince kaldırılır veya yeniden esas hakkında karar verilir ya da Yargıtayca bozulup da aleyhine icra takibi yapılmış olan kimsenin hiç veya o kadar borcu olmadığı kesin bir ilâmla tahakkuk ederse, ayrıca hükme hacet kalmaksızın icranın tamamen veya kısmen eski hâline iade olunacağı belirtilmiştir.Bu durumda mahkeme kararına dayalı olarak bir parayı tahsil eden kimse, bu konudaki mahkeme kararının bozulması üzerine verilen kararın kesinleştiği tarihe ve hatta icra dairesi tarafından kendisine çıkartılan muhtırada verilen sürenin sonuna kadar söz konusu parayı elinde tutma yetkisine sahip olup, icra müdürlüğünce çıkartılan muhtıraya rağmen parayı iade etmemesi halinde muhtırada verilen sürenin sonunda temerrüde düşeceğinden ancak bu tarihten itibaren işleyecek faizle sorumlu olur. Buna göre mahkemece, somut olayda davalının icranın iadesi işlemi sırasında çıkartılan muhtıra uyarınca kendisinden istenen parayı ödemede açıklanan şekilde bir temerrüdünün bulunup bulunmadığının incelenerek, temerrüde düşmüş ise buna ilişkin faizle sorumlu tutulması gerekirken yazılı şekilde davalının ilama dayalı olarak yaptığı icra takibinin haksız bir takip olarak kabul edilmesi suretiyle davalının sorumlu olmadığı davacının teminat mektubu nedeniyle bankaya ödediği faiz ile komisyon masrafı ve teminat mektubunun paraya çevrildiği tarihten itibaren hesaplanan faizden sorumlu tutulması doğru görülmemiş, kararın bu nedenlerle bozulması gerekmiştir.
Kanun No:2004   Madde No:40   Fıkra:Tümü
T.C.
Yargıtay 11. Hukuk Dairesi
Esas No:2013/17082
Karar No:2014/18522
Taraflar arasında görülen davada Menderes 1. Asliye Hukuk Mahkemesi'nce verilen 24/05/2013 tarih ve 2011/314-2013/317 sayılı kararın duruşmalı olarak incelenmesi davalı vekili tarafından istenmiş olup, duruşma için belirlenen 25/11/2014 günü başkaca gelen olmadığı yoklama ile anlaşılıp hazır bulunan davacı vekili Av. M.. N.., davalı asil B.. K.., davalı vekilleri Av. Y.. E.. ile Av. G. S.. dinlenildikten sonra duruşmalı işlerin yoğunluğu ve süre darlığından ötürü işin incelenerek karara bağlanması ileriye bırakıldı. Tetkik Hakimi . tarafından düzenlenen rapor dinlenildikten ve yine dosya içerisindeki dilekçe, layihalar, duruşma tutanakları ve tüm belgeler okunup incelendikten sonra işin gereği görüşülüp, düşünüldü:
Davacı vekili, davalı tarafından müvekkili aleyhine açılmış olan dava sonucu mahkemece müvekkilinin davalıya 20.000,00 TL ve ferilerini ödemesine karar verildiğini, bu kararın müvekkili tarafından temyiz edildiğini ancak davalı tarafça söz konusu kararın ilamlı icra takibine konu edilmesi nedeniyle müvekkili tarafından icra dosyasına 43.750,00 TL'lik teminat mektubu ibraz edilerek mehil vesikası alındığını, yerel mahkemece kararın tebligatında yapılan bir yanlışlık nedeniyle yapılan temyiz isteminin reddine karar verildiğini, bunun üzerine davalı tarafından teminat mektubunun paraya çevrilerek 25.10.2007 tarihinde icra dosyasından 41.686,30 TL'nin tahsil edildiğini, müvekkilinin banka hesabına 43.750,00 TL'nin ticari kredi borcu olarak kaydedildiğini, yapılan karar düzeltme istemi üzerine temyiz isteminin reddine ilişkin kararın kaldırıldığını ve yapılan inceleme sonucu kararın bozulduğu, bozma üzerine yapılan yargılamada davanın reddine karar verildiğini ve bu kararın temyiz aşamasından da geçerek kesinleştiğini, bu karar neticesinde davalının müvekkilinden tahsil ettiği paranın bir dayanağının kalmadığını, icranın iadesi işlemi sonucu ana paranın iadesine karar verilmiş ise de bu paranın ödenmesi nedeniyle müvekkilinin uğradığı zararın tazmin edilmediğini ileri sürerek, ticari kredi masraf ve faizleri karşılığı yapılan ıslah sonucu 22.537,56 TL'nin dava tarihinden itibaren işleyecek faiziyle birlikte davalıdan tahsilini talep ve dava etmiştir.
Davalı vekili, davaya konu teminat mektubunun paraya çevrilmesine ilişkin olarak yapılan tüm işlemlerin hukuka uygun olarak yapıldığını, bu hususta müvekkilinin bir kusurunun bulunmadığını, icra dosyasından tahsil edilen paranın iade edildiğini, davacının isteminin yerinde olmadığını savunarak, davanın reddini istemiştir.
Mahkemece iddia, savunma, bilirkişi raporu ve tüm dosya kapsamına göre, davalı tarafından başlatılan ilama dayalı icra takibine konu mahkeme kararının bozulması üzerine yeniden yapılan yargılama sonunda davanın reddine karar verildiği ve temyiz incelemesi sonunda kararın kesinleştiği, bu sebeple ilama dayalı olarak davacı aleyhinde başlatılan icra takibinin dayanaksız kaldığı, davacının aleyhinde başlatılan haksız icra takibinde dosyaya ibraz ettiği teminat mektubunun paraya çevrilmesi sonucu bankaya faiz ve masraf ödemek zorunda kaldığı ve bu nedenle toplam 22.537,56 TL zarara uğradığı gerekçesiyle davanın kabulü ile 22.537,56 TL alacağın (9.000 TL'lik kısmı için dava tarihinden itibaren, 13.537,56 TL'ye ise ıslah tarihinden itibaren) işleyecek yasal faiziyle birlikte davalıdan tahsili ile davacıya ödenmesine karar verilmiştir.
Kararı, davalı vekili temyiz etmiştir.
Dava, İİK'nın 40. maddesi uyarınca icranın iadesi sonucu alınan ana paranın dışında uğranılan zararın tazmini istemine ilişkindir.Davalı tarafından davacı aleyhine açılan alacak davasında mahkemece davanın kabulüne karar verilmesi sonrasında davalı tarafça yapılan ilamlı icra takibi sırasında davacı tarafça dosyaya ibraz edilen teminat mektubunun paraya çevrildiği, ancak kararın bozulması sonrasında yapılan yargılamada mahkemece davanın reddine karar verilerek söz konusu kararın kesinleşmesi sonucu yapılan icranın iadesi işlemi sonucu davalının ana parayı iade ettiği anlaşılmış olup davacı işbu davada, paraya çevrilen teminat mektubu nedeniyle bankaya ödenen faiz ve komisyon masrafı ile teminat mektubunun paraya çevrildiği tarihten itibaren faiz zararının doğduğu iddiasıyla alacak isteminde bulunmuştur.
İİK'nın 40/2. maddesinde, bir ilâm hükmünün icra edildikten sonra bölge adliye mahkemesince kaldırılır veya yeniden esas hakkında karar verilir ya da Yargıtayca bozulup da aleyhine icra takibi yapılmış olan kimsenin hiç veya o kadar borcu olmadığı kesin bir ilâmla tahakkuk ederse, ayrıca hükme hacet kalmaksızın icranın tamamen veya kısmen eski hâline iade olunacağı belirtilmiştir.Bu durumda mahkeme kararına dayalı olarak bir parayı tahsil eden kimse, bu konudaki mahkeme kararının bozulması üzerine verilen kararın kesinleştiği tarihe ve hatta icra dairesi tarafından kendisine çıkartılan muhtırada verilen sürenin sonuna kadar söz konusu parayı elinde tutma yetkisine sahip olup, icra müdürlüğünce çıkartılan muhtıraya rağmen parayı iade etmemesi halinde muhtırada verilen sürenin sonunda temerrüde düşeceğinden ancak bu tarihten itibaren işleyecek faizle sorumlu olur. Buna göre mahkemece, somut olayda davalının icranın iadesi işlemi sırasında çıkartılan muhtıra uyarınca kendisinden istenen parayı ödemede açıklanan şekilde bir temerrüdünün bulunup bulunmadığının incelenerek, temerrüde düşmüş ise buna ilişkin faizle sorumlu tutulması gerekirken yazılı şekilde davalının ilama dayalı olarak yaptığı icra takibinin haksız bir takip olarak kabul edilmesi suretiyle davalının sorumlu olmadığı davacının teminat mektubu nedeniyle bankaya ödediği faiz ile komisyon masrafı ve teminat mektubunun paraya çevrildiği tarihten itibaren hesaplanan faizden sorumlu tutulması doğru görülmemiş, kararın bu nedenlerle bozulması gerekmiştir.
SONUÇ:Yukarıda açıklanan nedenlerle davalı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile kararın davalı yararına BOZULMASINA, takdir olunan 1.100 TL duruşma vekalet ücretinin davacıdan alınarak davalıya verilmesine, ödediği temyiz peşin harcın isteği halinde temyiz edene iadesine, 27/11/2014 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.

(Değişik birinci fıkra: 2/3/2005-5311/7 md.) Bir ilâmın bölge adliye mahkemesince kaldırılması veya temyizen bozulması icra muamelelerini olduğu yerde durdurur.
(Değişik ikinci fıkra: 2/3/2005-5311/7 md.) Bir ilâm hükmü icra edildikten sonra bölge adliye mahkemesince kaldırılır veya yeniden esas hakkında karar verilir ya da Yargıtayca bozulup da aleyhine icra takibi yapılmış olan kimsenin hiç veya o kadar borcu olmadığı kesin bir ilâmla tahakkuk ederse, ayrıca hükme hacet kalmaksızın icra tamamen veya kısmen eski hâline iade olunur.
Ancak üçüncü şahısların hüsnü niyetle kazandıkları haklara halel gelmez









''Adalet suçu suçluyu değil, sonuna kadar masumiyeti aramaktır''

Benzer Konular (4)