Son İletiler
#1
Hukuk Haberleri & Duyurular / Sözlü Sınava 43 Puan Hukuka Uy...
Son İleti Gönderen Özgür KOCA - Bugün, 06:08:34İcra Müdür ve İcra Müdür Yardımcılığı yazılısında 76,53 sözlü sınavda 43 puan alan aday Danıştay'da kaybetti.
Danıştay 12. Dairesi, 22/11/2020 tarihinde yapılan İcra Müdür ve İcra Müdür Yardımcılığı yazılı sınavında 76,53 puan alarak başarılı olan davacının, sözlü sınavda başarısız sayılması işleminin yargı kararı ile iptal edilmesi üzerine 15/06/2023 tarihinde yeniden yapılan sözlü sınavda 43 puan verilmek suretiyle başarısız sayılmasına ilişkin işlemi hukuka uygun buldu.
İlk derece mahkemesi davayı reddetmiş ama istinaf tutanaktaki "tutarsızlığı" ortaya koyarak işlemi iptal etmiştir.
Dosyaya sunulan bilgi ve belgelerden, davacıya soru havuzundan 214 numaralı genel kültür ve genel yetenek sorusu ile 602, 32 ve 100 numaralı alan sorularının sorulduğu, 100 numaralı alan sorusunun soru havuzunda "Elektronik tebligat nedir?" şeklinde yer aldığı, 15/06/2023 tarihli sınav kurulu başkan ve üyeleri tarafından tutulan tutanakta 100 numaralı alan sorusunun "Tavzih nedir? Açıklayınız?" şeklinde olduğu, bu çelişki nedeniyle davacının değerlendirmesinin objektif olarak yapılmadığı anlaşıldığından, davacının sözlü sınavda başarısız sayılmasına ilişkin işlemde hukuka uyarlık bulunmamaktadır.
Danıştay: İşlem hukuka uygundur
Dosyanın incelenmesinden; davacıya soru havuzundan 214 numaralı genel kültür ve genel yetenek sorusu ile 602, 32 ve 100 numaralı alan sorularının sorulduğu, 100 numaralı alan sorusunun soru havuzunda "Elektronik tebligat nedir?" şeklinde yer aldığı, ancak, 15/06/2023 tarihli sınav kurulu başkan ve üyeleri tarafından düzenlenen tutanakta 100 numaralı alan sorusunun "Tavzih nedir?" şeklinde olduğu, idarenin sorulan soruları tutanağa yazarken basit hataya düştüğü, davacının, anılan soruya doğru cevap verdiği kabul edilse dahi 3 farklı alan sorusu sorulduğundan, sözlü sınavda başarılı sayılmak için aranan (70) puana erişemeyeceği, idare tarafından yapılan hatanın sonuca etki etmediği anlaşılmıştır.
Dolayısıyla, sınav kurulunun mevzuata uygun olarak oluşturulduğu, davacıya sınav öncesinde hazırlanan sorular arasından çektirilen sorunun sorulduğu, davacıya hangi sorunun yöneltildiğinin kayda geçirildiği, komisyon üyelerince hangi notun takdir edildiğinin tutanakta ayrı ayrı gösterildiği ve bu notların aritmetik ortalaması alınmak suretiyle sınav değerlendirmesinin yapıldığı anlaşıldığından, davacının sözlü sınavda başarısız sayılmasına ilişkin işlemde hukuka aykırılık bulunmadığı sonucuna varılmıştır.
T.C.
DANIŞTAY
ONİKİNCİ DAİRE
Esas No: 2024/2708
Karar No: 2025/75
İSTEMİN KONUSU:
... Bölge İdare Mahkemesi... İdari Dava Dairesinin... tarih ve E:..., K:... sayılı kararının temyizen incelenerek bozulması istenilmektedir.
YARGILAMA SÜRECİ:
Dava konusu istem:
22/11/2020 tarihinde yapılan İcra Müdür ve İcra Müdür Yardımcılığı yazılı sınavında 76,53 puan alarak başarılı olan davacının, sözlü sınavda başarısız sayılması işleminin yargı kararı ile iptal edilmesi üzerine 15/06/2023 tarihinde yeniden yapılan sözlü sınavda 43 puan verilmek suretiyle başarısız sayılmasına ilişkin işlemin iptali istenilmiştir.
İlk Derece Mahkemesi kararının özeti:
... İdare Mahkemesinin... tarih ve E:..., K:... sayılı kararıyla; sözlü sınav komisyonunun mevzuat hükümlerine uygun olarak oluşturulduğu, önceden hazırlanan sınav sorularından davacıya 4 adet sorunun sorulduğu, verdiği cevapların ilgili Yönetmelikte belirlenen kriterler çerçevesinde komisyon üyelerince ayrı ayrı değerlendirilerek puan takdir edildiği, sözlü sınav komisyonu üyelerince davacıya verilen notların aritmetik ortalamasının öngörülen başarı notunun altında puan olduğu, değerlendirme yapılırken subjektif hareket edildiğine dair herhangi bir somut bilgi ve belgenin de bulunmadığı görüldüğünden, davacının icra müdür yardımcılığı sözlü sınavında başarısız sayılmasına ilişkin dava konusu işlemde hukuka aykırılık bulunmadığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.
Bölge İdare Mahkemesi kararının özeti:
... Bölge İdare Mahkemesi... İdari Dava Dairesince; sınav kurulunun ilgili mevzuata uygun olarak oluşturulduğu açık ise de; dosyaya sunulan bilgi ve belgelerden, davacıya soru havuzundan 214 numaralı genel kültür ve genel yetenek sorusu ile 602, 32 ve 100 numaralı alan sorularının sorulduğu, 100 numaralı alan sorusunun soru havuzunda "Elektronik tebligat nedir?" şeklinde yer aldığı, 15/06/2023 tarihli sınav kurulu başkan ve üyeleri tarafından tutulan tutanakta 100 numaralı alan sorusunun "Tavzih nedir? Açıklayınız?" şeklinde olduğu, bu çelişki nedeniyle davacının değerlendirmesinin objektif olarak yapılmadığı anlaşıldığından, davacının sözlü sınavda başarısız sayılmasına ilişkin işlemde hukuka uyarlık bulunmadığı gerekçesiyle istinaf başvurusunun kabulüne, İdare Mahkemesi kararının kaldırılmasına ve dava konusu işlemin iptaline karar verilmiştir.
TEMYİZ EDENİN İDDİALARI:
Sözlü sınav kurulunun usulüne uygun oluşturulduğu, sınavın Kanunda öngörülen usul ve şekil kurallarına uygun olarak yapıldığı, davacının yapılan sözlü sınavda beş kişilik komisyon tarafından verilen puanların ortalaması sonucunda (70) puanın altında kalması nedeniyle başarısız sayıldığı, dava konusu işlemin hukuka uygun olduğu belirtilerek, Bölge İdare Mahkemesi kararının bozulması gerektiği ileri sürülmektedir.
KARŞI TARAFIN SAVUNMASI:
Bölge İdare Mahkemesi kararının hukuka uygun olduğu belirtilerek, temyiz isteminin reddi gerektiği savunulmuştur.
DANIŞTAY TETKİK HAKİMİ DÜŞÜNCESİ:
Temyiz isteminin reddi ile usul ve yasaya uygun olan kararın onanması gerektiği düşünülmektedir.
TÜRK MİLLETİ ADINA
Karar veren Danıştay Onikinci Dairesince, Tetkik Hakiminin açıklamaları dinlendikten ve dosyadaki belgeler incelendikten sonra gereği görüşüldü:
İNCELEME VE GEREKÇE:
MADDİ OLAY:
Davacının, 22/11/2020 tarihinde yapılan İcra Müdür ve İcra Müdür Yardımcılığı yazılı sınavında 76,53 puan alarak katıldığı sözlü sınavda başarısız sayılması üzerine açtığı davanın iptal ile sonuçlanması nedeniyle 15/06/2023 tarihinde yeniden yapılan sözlü sınavda, beş kişilik sözlü sınav komisyonunun her bir üyesi tarafından beş konu başlığı altında ayrı ayrı puan takdir edilmesi sonucu sözlü sınav puanı ortalamasının 43 puan olarak belirlendiği, sözlü sınav puanının 70 puanın altında kalması nedeniyle başarısız sayılması üzerine, temyizen incelenen davanın açıldığı anlaşılmıştır.
İLGİLİ MEVZUAT:
07/09/1991 tarih ve 20984 sayılı Resmi Gazete'de yayımlanarak yürürlüğe konulan İcra Müdür ve Yardımcıları ile İcra Katiplerinin Sınav, Atama ve Nakil Yönetmeliğinin "Sınav kurulunun oluşumu" başlıklı 24. maddesinde; "Sınav Kurulu; Bakanlıkça uygun görülecek bir başkan ve dört üyeden oluşur. Yedek üyelerin belirlenmesinde de aynı usul uygulanır.", "Sözlü sınavda değerlendirme" başlıklı 27. maddesinde; "İcra müdür ve yardımcılığı sözlü sınavında, 11. maddede yazılı olan alan bilgisi, genel kültür ve genel yetenek konularından; icra katipliği sözlü sınavında ise genel kültür ve genel yetenek konuları ile alan bilgisi olarak genel hukuk bilgisi, icra ve iflas hukuku ile kalem mevzuatından soru sorulmak suretiyle adayların; a) Alan bilgisi, b) Genel yetenek ve genel kültürü, c) Bir konuyu kavrayıp özetleme ve ifade yeteneği ile muhakeme gücü, d) Genel görünümü, davranış ve tepkilerinin mesleğe uygunluğu ile liyakati, değerlendirilir. İcra müdür ve yardımcılığı sözlü sınavında değerlendirme, birinci fıkranın (a) bendi için 40, diğer bentlerin her biri için 20 puan üzerinden; icra katipliği sözlü sınavında değerlendirme ise birinci fıkranın (a) bendi için 70, diğer bentlerin her biri için 10 puan üzerinden yapılır. Sınav kurulu veya sınav biriminin her bir üyesi tarafından verilen puanlar ilgisine göre bu Yönetmeliğin ekinde yer alan Ek-2 ve Ek-3 Değerlendirme Formlarına ayrı ayrı kayıt olunur. Sözlü sınavda başarılı sayılmak için, üyelerin yüz tam puan üzerinden verdikleri notların aritmetik ortalamasının en az yetmiş puan olması gerekir. Sözlü sınav sonucu en yüksek puan alandan başlamak üzere sıraya konularak sözlü sınav başarı listesi hazırlanır." hükümleri öngörülmüştür.
HUKUKİ DEĞERLENDİRME:
Davacının girdiği sözlü sınavda, sınav komisyonunca sınavda sorulacak soruların önceden hazırlanması ve tutanağa bağlanması, her adaya sorulan soruların kayda geçirilmesi ve sorulan sorulara adayların verdiği yanıtlara hangi komisyon üyesince, hangi notun takdir edildiğinin tutanakta ayrı ayrı gösterilmesi, böylece sözlü sınavın nesnel olarak yapılması ve yargısal denetimin tüm unsurlarıyla sağlanması gerekmekte olup; sınavın tabi bulunduğu mevzuatta, adayın verdiği cevapların ayrıca tutanağa geçirilmesi yönünde bir düzenleme de yapılmadığı görülmektedir.
Dosyanın incelenmesinden; davacıya soru havuzundan 214 numaralı genel kültür ve genel yetenek sorusu ile 602, 32 ve 100 numaralı alan sorularının sorulduğu, 100 numaralı alan sorusunun soru havuzunda "Elektronik tebligat nedir?" şeklinde yer aldığı, ancak, 15/06/2023 tarihli sınav kurulu başkan ve üyeleri tarafından düzenlenen tutanakta 100 numaralı alan sorusunun "Tavzih nedir?" şeklinde olduğu, idarenin sorulan soruları tutanağa yazarken basit hataya düştüğü, davacının, anılan soruya doğru cevap verdiği kabul edilse dahi 3 farklı alan sorusu sorulduğundan, sözlü sınavda başarılı sayılmak için aranan (70) puana erişemeyeceği, idare tarafından yapılan hatanın sonuca etki etmediği anlaşılmıştır.
Dolayısıyla, sınav kurulunun mevzuata uygun olarak oluşturulduğu, davacıya sınav öncesinde hazırlanan sorular arasından çektirilen sorunun sorulduğu, davacıya hangi sorunun yöneltildiğinin kayda geçirildiği, komisyon üyelerince hangi notun takdir edildiğinin tutanakta ayrı ayrı gösterildiği ve bu notların aritmetik ortalaması alınmak suretiyle sınav değerlendirmesinin yapıldığı anlaşıldığından, davacının sözlü sınavda başarısız sayılmasına ilişkin işlemde hukuka aykırılık bulunmadığı sonucuna varılmıştır.
Bu itibarla, davanın reddi yönündeki İdare Mahkemesi kararına karşı yapılan istinaf başvurusunun kabulü, İdare Mahkemesi kararının kaldırılması ve dava konusu işlemin iptali yolundaki temyize konu Bölge İdare Mahkemesi kararında hukuki isabet bulunmamaktadır.
KARAR SONUCU:
Açıklanan nedenlerle;
1. 2577 sayılı Kanun'un 49. maddesine uygun bulunan davalı idarenin temyiz isteminin kabulüne,
2. Davanın yukarıda özetlenen gerekçeyle reddine ilişkin İdare Mahkemesi kararına karşı yapılan istinaf başvurusunun kabulü, İdare Mahkemesi kararının kaldırılması ve dava konusu işlemin iptali yolundaki temyize konu ... Bölge İdare Mahkemesi ... İdari Dava Dairesinin ... tarih ve E:..., K:... sayılı kararının BOZULMASINA,
3. Yeniden bir karar verilmek üzere dosyanın ... Bölge İdare Mahkemesi ... İdari Dava Dairesine gönderilmesine, kesin olarak, 14/01/2025 tarihinde, oybirliğiyle karar verildi.
Danıştay 12. Dairesi, 22/11/2020 tarihinde yapılan İcra Müdür ve İcra Müdür Yardımcılığı yazılı sınavında 76,53 puan alarak başarılı olan davacının, sözlü sınavda başarısız sayılması işleminin yargı kararı ile iptal edilmesi üzerine 15/06/2023 tarihinde yeniden yapılan sözlü sınavda 43 puan verilmek suretiyle başarısız sayılmasına ilişkin işlemi hukuka uygun buldu.
İlk derece mahkemesi davayı reddetmiş ama istinaf tutanaktaki "tutarsızlığı" ortaya koyarak işlemi iptal etmiştir.
Dosyaya sunulan bilgi ve belgelerden, davacıya soru havuzundan 214 numaralı genel kültür ve genel yetenek sorusu ile 602, 32 ve 100 numaralı alan sorularının sorulduğu, 100 numaralı alan sorusunun soru havuzunda "Elektronik tebligat nedir?" şeklinde yer aldığı, 15/06/2023 tarihli sınav kurulu başkan ve üyeleri tarafından tutulan tutanakta 100 numaralı alan sorusunun "Tavzih nedir? Açıklayınız?" şeklinde olduğu, bu çelişki nedeniyle davacının değerlendirmesinin objektif olarak yapılmadığı anlaşıldığından, davacının sözlü sınavda başarısız sayılmasına ilişkin işlemde hukuka uyarlık bulunmamaktadır.
Danıştay: İşlem hukuka uygundur
Dosyanın incelenmesinden; davacıya soru havuzundan 214 numaralı genel kültür ve genel yetenek sorusu ile 602, 32 ve 100 numaralı alan sorularının sorulduğu, 100 numaralı alan sorusunun soru havuzunda "Elektronik tebligat nedir?" şeklinde yer aldığı, ancak, 15/06/2023 tarihli sınav kurulu başkan ve üyeleri tarafından düzenlenen tutanakta 100 numaralı alan sorusunun "Tavzih nedir?" şeklinde olduğu, idarenin sorulan soruları tutanağa yazarken basit hataya düştüğü, davacının, anılan soruya doğru cevap verdiği kabul edilse dahi 3 farklı alan sorusu sorulduğundan, sözlü sınavda başarılı sayılmak için aranan (70) puana erişemeyeceği, idare tarafından yapılan hatanın sonuca etki etmediği anlaşılmıştır.
Dolayısıyla, sınav kurulunun mevzuata uygun olarak oluşturulduğu, davacıya sınav öncesinde hazırlanan sorular arasından çektirilen sorunun sorulduğu, davacıya hangi sorunun yöneltildiğinin kayda geçirildiği, komisyon üyelerince hangi notun takdir edildiğinin tutanakta ayrı ayrı gösterildiği ve bu notların aritmetik ortalaması alınmak suretiyle sınav değerlendirmesinin yapıldığı anlaşıldığından, davacının sözlü sınavda başarısız sayılmasına ilişkin işlemde hukuka aykırılık bulunmadığı sonucuna varılmıştır.
T.C.
DANIŞTAY
ONİKİNCİ DAİRE
Esas No: 2024/2708
Karar No: 2025/75
İSTEMİN KONUSU:
... Bölge İdare Mahkemesi... İdari Dava Dairesinin... tarih ve E:..., K:... sayılı kararının temyizen incelenerek bozulması istenilmektedir.
YARGILAMA SÜRECİ:
Dava konusu istem:
22/11/2020 tarihinde yapılan İcra Müdür ve İcra Müdür Yardımcılığı yazılı sınavında 76,53 puan alarak başarılı olan davacının, sözlü sınavda başarısız sayılması işleminin yargı kararı ile iptal edilmesi üzerine 15/06/2023 tarihinde yeniden yapılan sözlü sınavda 43 puan verilmek suretiyle başarısız sayılmasına ilişkin işlemin iptali istenilmiştir.
İlk Derece Mahkemesi kararının özeti:
... İdare Mahkemesinin... tarih ve E:..., K:... sayılı kararıyla; sözlü sınav komisyonunun mevzuat hükümlerine uygun olarak oluşturulduğu, önceden hazırlanan sınav sorularından davacıya 4 adet sorunun sorulduğu, verdiği cevapların ilgili Yönetmelikte belirlenen kriterler çerçevesinde komisyon üyelerince ayrı ayrı değerlendirilerek puan takdir edildiği, sözlü sınav komisyonu üyelerince davacıya verilen notların aritmetik ortalamasının öngörülen başarı notunun altında puan olduğu, değerlendirme yapılırken subjektif hareket edildiğine dair herhangi bir somut bilgi ve belgenin de bulunmadığı görüldüğünden, davacının icra müdür yardımcılığı sözlü sınavında başarısız sayılmasına ilişkin dava konusu işlemde hukuka aykırılık bulunmadığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.
Bölge İdare Mahkemesi kararının özeti:
... Bölge İdare Mahkemesi... İdari Dava Dairesince; sınav kurulunun ilgili mevzuata uygun olarak oluşturulduğu açık ise de; dosyaya sunulan bilgi ve belgelerden, davacıya soru havuzundan 214 numaralı genel kültür ve genel yetenek sorusu ile 602, 32 ve 100 numaralı alan sorularının sorulduğu, 100 numaralı alan sorusunun soru havuzunda "Elektronik tebligat nedir?" şeklinde yer aldığı, 15/06/2023 tarihli sınav kurulu başkan ve üyeleri tarafından tutulan tutanakta 100 numaralı alan sorusunun "Tavzih nedir? Açıklayınız?" şeklinde olduğu, bu çelişki nedeniyle davacının değerlendirmesinin objektif olarak yapılmadığı anlaşıldığından, davacının sözlü sınavda başarısız sayılmasına ilişkin işlemde hukuka uyarlık bulunmadığı gerekçesiyle istinaf başvurusunun kabulüne, İdare Mahkemesi kararının kaldırılmasına ve dava konusu işlemin iptaline karar verilmiştir.
TEMYİZ EDENİN İDDİALARI:
Sözlü sınav kurulunun usulüne uygun oluşturulduğu, sınavın Kanunda öngörülen usul ve şekil kurallarına uygun olarak yapıldığı, davacının yapılan sözlü sınavda beş kişilik komisyon tarafından verilen puanların ortalaması sonucunda (70) puanın altında kalması nedeniyle başarısız sayıldığı, dava konusu işlemin hukuka uygun olduğu belirtilerek, Bölge İdare Mahkemesi kararının bozulması gerektiği ileri sürülmektedir.
KARŞI TARAFIN SAVUNMASI:
Bölge İdare Mahkemesi kararının hukuka uygun olduğu belirtilerek, temyiz isteminin reddi gerektiği savunulmuştur.
DANIŞTAY TETKİK HAKİMİ DÜŞÜNCESİ:
Temyiz isteminin reddi ile usul ve yasaya uygun olan kararın onanması gerektiği düşünülmektedir.
TÜRK MİLLETİ ADINA
Karar veren Danıştay Onikinci Dairesince, Tetkik Hakiminin açıklamaları dinlendikten ve dosyadaki belgeler incelendikten sonra gereği görüşüldü:
İNCELEME VE GEREKÇE:
MADDİ OLAY:
Davacının, 22/11/2020 tarihinde yapılan İcra Müdür ve İcra Müdür Yardımcılığı yazılı sınavında 76,53 puan alarak katıldığı sözlü sınavda başarısız sayılması üzerine açtığı davanın iptal ile sonuçlanması nedeniyle 15/06/2023 tarihinde yeniden yapılan sözlü sınavda, beş kişilik sözlü sınav komisyonunun her bir üyesi tarafından beş konu başlığı altında ayrı ayrı puan takdir edilmesi sonucu sözlü sınav puanı ortalamasının 43 puan olarak belirlendiği, sözlü sınav puanının 70 puanın altında kalması nedeniyle başarısız sayılması üzerine, temyizen incelenen davanın açıldığı anlaşılmıştır.
İLGİLİ MEVZUAT:
07/09/1991 tarih ve 20984 sayılı Resmi Gazete'de yayımlanarak yürürlüğe konulan İcra Müdür ve Yardımcıları ile İcra Katiplerinin Sınav, Atama ve Nakil Yönetmeliğinin "Sınav kurulunun oluşumu" başlıklı 24. maddesinde; "Sınav Kurulu; Bakanlıkça uygun görülecek bir başkan ve dört üyeden oluşur. Yedek üyelerin belirlenmesinde de aynı usul uygulanır.", "Sözlü sınavda değerlendirme" başlıklı 27. maddesinde; "İcra müdür ve yardımcılığı sözlü sınavında, 11. maddede yazılı olan alan bilgisi, genel kültür ve genel yetenek konularından; icra katipliği sözlü sınavında ise genel kültür ve genel yetenek konuları ile alan bilgisi olarak genel hukuk bilgisi, icra ve iflas hukuku ile kalem mevzuatından soru sorulmak suretiyle adayların; a) Alan bilgisi, b) Genel yetenek ve genel kültürü, c) Bir konuyu kavrayıp özetleme ve ifade yeteneği ile muhakeme gücü, d) Genel görünümü, davranış ve tepkilerinin mesleğe uygunluğu ile liyakati, değerlendirilir. İcra müdür ve yardımcılığı sözlü sınavında değerlendirme, birinci fıkranın (a) bendi için 40, diğer bentlerin her biri için 20 puan üzerinden; icra katipliği sözlü sınavında değerlendirme ise birinci fıkranın (a) bendi için 70, diğer bentlerin her biri için 10 puan üzerinden yapılır. Sınav kurulu veya sınav biriminin her bir üyesi tarafından verilen puanlar ilgisine göre bu Yönetmeliğin ekinde yer alan Ek-2 ve Ek-3 Değerlendirme Formlarına ayrı ayrı kayıt olunur. Sözlü sınavda başarılı sayılmak için, üyelerin yüz tam puan üzerinden verdikleri notların aritmetik ortalamasının en az yetmiş puan olması gerekir. Sözlü sınav sonucu en yüksek puan alandan başlamak üzere sıraya konularak sözlü sınav başarı listesi hazırlanır." hükümleri öngörülmüştür.
HUKUKİ DEĞERLENDİRME:
Davacının girdiği sözlü sınavda, sınav komisyonunca sınavda sorulacak soruların önceden hazırlanması ve tutanağa bağlanması, her adaya sorulan soruların kayda geçirilmesi ve sorulan sorulara adayların verdiği yanıtlara hangi komisyon üyesince, hangi notun takdir edildiğinin tutanakta ayrı ayrı gösterilmesi, böylece sözlü sınavın nesnel olarak yapılması ve yargısal denetimin tüm unsurlarıyla sağlanması gerekmekte olup; sınavın tabi bulunduğu mevzuatta, adayın verdiği cevapların ayrıca tutanağa geçirilmesi yönünde bir düzenleme de yapılmadığı görülmektedir.
Dosyanın incelenmesinden; davacıya soru havuzundan 214 numaralı genel kültür ve genel yetenek sorusu ile 602, 32 ve 100 numaralı alan sorularının sorulduğu, 100 numaralı alan sorusunun soru havuzunda "Elektronik tebligat nedir?" şeklinde yer aldığı, ancak, 15/06/2023 tarihli sınav kurulu başkan ve üyeleri tarafından düzenlenen tutanakta 100 numaralı alan sorusunun "Tavzih nedir?" şeklinde olduğu, idarenin sorulan soruları tutanağa yazarken basit hataya düştüğü, davacının, anılan soruya doğru cevap verdiği kabul edilse dahi 3 farklı alan sorusu sorulduğundan, sözlü sınavda başarılı sayılmak için aranan (70) puana erişemeyeceği, idare tarafından yapılan hatanın sonuca etki etmediği anlaşılmıştır.
Dolayısıyla, sınav kurulunun mevzuata uygun olarak oluşturulduğu, davacıya sınav öncesinde hazırlanan sorular arasından çektirilen sorunun sorulduğu, davacıya hangi sorunun yöneltildiğinin kayda geçirildiği, komisyon üyelerince hangi notun takdir edildiğinin tutanakta ayrı ayrı gösterildiği ve bu notların aritmetik ortalaması alınmak suretiyle sınav değerlendirmesinin yapıldığı anlaşıldığından, davacının sözlü sınavda başarısız sayılmasına ilişkin işlemde hukuka aykırılık bulunmadığı sonucuna varılmıştır.
Bu itibarla, davanın reddi yönündeki İdare Mahkemesi kararına karşı yapılan istinaf başvurusunun kabulü, İdare Mahkemesi kararının kaldırılması ve dava konusu işlemin iptali yolundaki temyize konu Bölge İdare Mahkemesi kararında hukuki isabet bulunmamaktadır.
KARAR SONUCU:
Açıklanan nedenlerle;
1. 2577 sayılı Kanun'un 49. maddesine uygun bulunan davalı idarenin temyiz isteminin kabulüne,
2. Davanın yukarıda özetlenen gerekçeyle reddine ilişkin İdare Mahkemesi kararına karşı yapılan istinaf başvurusunun kabulü, İdare Mahkemesi kararının kaldırılması ve dava konusu işlemin iptali yolundaki temyize konu ... Bölge İdare Mahkemesi ... İdari Dava Dairesinin ... tarih ve E:..., K:... sayılı kararının BOZULMASINA,
3. Yeniden bir karar verilmek üzere dosyanın ... Bölge İdare Mahkemesi ... İdari Dava Dairesine gönderilmesine, kesin olarak, 14/01/2025 tarihinde, oybirliğiyle karar verildi.
#2
Satış (ihale) & Paraların Paylaştırılması / İhale Bedelinin Yatırılmaması ...
Son İleti Gönderen Özgür KOCA - 02 Temmuz 2025, 10:40:13T.C.
YARGITAY
12. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2025/2957
KARAR NO: 2025/4055
Yukarıda tarih ve numarası yazılı Bölge Adliye Mahkemesince verilen kararın müddeti içinde temyizen tetkiki davalı/alacaklı Musa A. tarafından istenmesi üzerine bu işle ilgili dosya daireye gönderilmiş olup, dava dosyası için Tetkik Hakimi ... tarafından düzenlenen rapor dinlendikten ve dosya içerisindeki tüm belgeler okunup incelendikten sonra işin gereği görüşülüp düşünüldü :
Sair temyiz itirazları yerinde değilse de;
Şikayetçi borçlunun, icra mahkemesine başvurusunda; satış ilanının tüm borçlulara usulüne uygun olarak tebliğ edilmediği, açık arttırma şartnamesinde taşınmazın tapudaki son durumunun gösterilmediği, taşınmazdaki tedbir ve şerh kararlarının ihale şartnamesini ve ilanda belirtilmediğini iddiası ile .... Ada, 1 parsel sayılı taşınmaz hakkındaki 16.04.2024 tarihli ihalenin feshini talep ettiği, İlk Derece Mahkemesince ihalenin feshi talebinin reddine, ihale bedeli olan 580.560,00 TL'nin %5'i oranında olacak şekilde 29.028,00 TL para cezasına karar verildiği, şikayetçi tarafından istinaf yasa yoluna başvurulması üzerine Bölge Adliye Mahkemesince satış ilanın borçlu şikayetçiye usulüne uygun tebliğ edilmediği gerekçesiyle istinaf başvurusunun kabulü ile mahkeme kararı kaldırılarak yeniden hüküm kurulmak suretiyle; şikayetin kabulü ile 16.04.2024 tarihli ihalenin feshine karar verildiği, iş bu kararın davalı/alacaklı tarafından temyiz edildiği anlaşılmıştır.
7343 sayılı Kanun'un 17. maddesi ile değişik 2004 Sayılı İİK'nın "ihalenin yapılması" başlıklı 115. maddesinde; "... İhale alıcısının en yüksek teklifi verip de süresi içinde ihale bedelini yatırmaması hâlinde alınan teminat iade edilmeyip öncelikle satış masraflarından düşülmek üzere hak sahiplerine alacaklarına mahsuben ödenir.
İcra müdürü, asgari ihale bedilinin teklif edilmediği, en yüksek teklif verenin ihale bedielini yatırmadığı veya teklif verme süresinin bitiminden önce borcun ödendiği hâllerde, ihalenin yapılamadığını veya iptal edildiğini tutanakla tespit eder. Asgari ihale bedelinin teklif edilmediği veya en yüksek teklif verenin ihale bedelini yatırmadığı hâllerde ikinci artırma, birinci artırmadaki şartlar çerçevesinde daha önce ilan edilen tarihte başlar. "
30.11.2021 tarihinde yürürlüğe giren 7343 sayılı Kanun'un 32. maddesi ile 2004 sayılı İİK'nın 133. maddesi ilga edilmiş olup İİK'nın geçici 18. maddesi ile de uygulamaya ilişkin geçiş süreci düzenlenmiştir.
Somut olayda, elektronik satış uygulamasına geçilen mahallere ilişkin Adalet Bakanlığınca yayınlanan listeye göre tüm ülke genelinde uygulamaya 02.01.2023 tarihinde geçildiği, arttırma ilanının 09.02.2024 tarihli olduğu dikkate alındığında değişikliklerin somut olayda uygulanmasının gerektiği, bu kapsamda mülga edilen İİK'nın 133. maddesi kapsamında değerlendirme yapılamayacağı, 16.04.2024 tarihli 1.satış gününde ... Ada, 1 parsel sayılı taşınmazın ihalesinin yapıldığı, ancak belirlenen sürede ihale bedelinin yatırılmaması nedeniyle icra müdürlüğünce alınan 24.04.2024 tarihli kararla ihalenin iptali ile ihalenin 2. İhale tarih ve saatinde tekrar yapılmasına karar verildiği, yukarıda açıklandığı üzere 133. maddenin mülga olduğu da dikkate alındığında şikayet konusu edilen 16.04.2024 tarihli ... Ada, 1 Parsel sayılı taşınmaza ilişkin ihalenin feshi talebinin konusunun kalmadığı anlaşılmıştır.
O halde, Bölge Adliye Mahkemesince taşınmaz yönünden konusu kalmayan şikayet hakkında karar verilmesine yer olmadığına ve şikayetçi aleyhine para cezasına hükmedilmemesine karar verilmesi gerekirken İlk Derece Mahkemesi kararı kaldırılarak yazılı gerekçe ile ihalenin feshine karar verilmesi isabetsiz olup, Bölge Adliye Mahkemesi kararının bozulması gerekmiştir.
SONUÇ: Davalı/alacaklı Musa A'ın temyiz itirazlarının kısmen kabulü ile, Gaziantep Bölge Adliye Mahkemesi 12. Hukuk Dairesinin, 11.02.2025 tarih ve 2025/32 E. - 2025/215 K. sayılı kararının yukarıda yazılı nedenlerle 5311 sayılı Kanun ile değişik İİK'nın 364/2. maddesi göndermesiyle uygulanması gereken 6100 sayılı HMK'nın 371. maddeleri uyarınca BOZULMASINA, peşin alınan temyiz harcının istek halinde ilgiliye iadesine, dosyanın Bölge Adliye Mahkemesine gönderilmesine, 15.05.2025 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.
Aynı doğrultuda
Yargıtay 12. HD. T:06.05.2025, E:2025/2687, K:2025/3653
Yargıtay 12. HD. T:10.02.2025, E:2024/8283, K:2025/878
YARGITAY
12. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2025/2957
KARAR NO: 2025/4055
Yukarıda tarih ve numarası yazılı Bölge Adliye Mahkemesince verilen kararın müddeti içinde temyizen tetkiki davalı/alacaklı Musa A. tarafından istenmesi üzerine bu işle ilgili dosya daireye gönderilmiş olup, dava dosyası için Tetkik Hakimi ... tarafından düzenlenen rapor dinlendikten ve dosya içerisindeki tüm belgeler okunup incelendikten sonra işin gereği görüşülüp düşünüldü :
Sair temyiz itirazları yerinde değilse de;
Şikayetçi borçlunun, icra mahkemesine başvurusunda; satış ilanının tüm borçlulara usulüne uygun olarak tebliğ edilmediği, açık arttırma şartnamesinde taşınmazın tapudaki son durumunun gösterilmediği, taşınmazdaki tedbir ve şerh kararlarının ihale şartnamesini ve ilanda belirtilmediğini iddiası ile .... Ada, 1 parsel sayılı taşınmaz hakkındaki 16.04.2024 tarihli ihalenin feshini talep ettiği, İlk Derece Mahkemesince ihalenin feshi talebinin reddine, ihale bedeli olan 580.560,00 TL'nin %5'i oranında olacak şekilde 29.028,00 TL para cezasına karar verildiği, şikayetçi tarafından istinaf yasa yoluna başvurulması üzerine Bölge Adliye Mahkemesince satış ilanın borçlu şikayetçiye usulüne uygun tebliğ edilmediği gerekçesiyle istinaf başvurusunun kabulü ile mahkeme kararı kaldırılarak yeniden hüküm kurulmak suretiyle; şikayetin kabulü ile 16.04.2024 tarihli ihalenin feshine karar verildiği, iş bu kararın davalı/alacaklı tarafından temyiz edildiği anlaşılmıştır.
7343 sayılı Kanun'un 17. maddesi ile değişik 2004 Sayılı İİK'nın "ihalenin yapılması" başlıklı 115. maddesinde; "... İhale alıcısının en yüksek teklifi verip de süresi içinde ihale bedelini yatırmaması hâlinde alınan teminat iade edilmeyip öncelikle satış masraflarından düşülmek üzere hak sahiplerine alacaklarına mahsuben ödenir.
İcra müdürü, asgari ihale bedilinin teklif edilmediği, en yüksek teklif verenin ihale bedielini yatırmadığı veya teklif verme süresinin bitiminden önce borcun ödendiği hâllerde, ihalenin yapılamadığını veya iptal edildiğini tutanakla tespit eder. Asgari ihale bedelinin teklif edilmediği veya en yüksek teklif verenin ihale bedelini yatırmadığı hâllerde ikinci artırma, birinci artırmadaki şartlar çerçevesinde daha önce ilan edilen tarihte başlar. "
30.11.2021 tarihinde yürürlüğe giren 7343 sayılı Kanun'un 32. maddesi ile 2004 sayılı İİK'nın 133. maddesi ilga edilmiş olup İİK'nın geçici 18. maddesi ile de uygulamaya ilişkin geçiş süreci düzenlenmiştir.
Somut olayda, elektronik satış uygulamasına geçilen mahallere ilişkin Adalet Bakanlığınca yayınlanan listeye göre tüm ülke genelinde uygulamaya 02.01.2023 tarihinde geçildiği, arttırma ilanının 09.02.2024 tarihli olduğu dikkate alındığında değişikliklerin somut olayda uygulanmasının gerektiği, bu kapsamda mülga edilen İİK'nın 133. maddesi kapsamında değerlendirme yapılamayacağı, 16.04.2024 tarihli 1.satış gününde ... Ada, 1 parsel sayılı taşınmazın ihalesinin yapıldığı, ancak belirlenen sürede ihale bedelinin yatırılmaması nedeniyle icra müdürlüğünce alınan 24.04.2024 tarihli kararla ihalenin iptali ile ihalenin 2. İhale tarih ve saatinde tekrar yapılmasına karar verildiği, yukarıda açıklandığı üzere 133. maddenin mülga olduğu da dikkate alındığında şikayet konusu edilen 16.04.2024 tarihli ... Ada, 1 Parsel sayılı taşınmaza ilişkin ihalenin feshi talebinin konusunun kalmadığı anlaşılmıştır.
O halde, Bölge Adliye Mahkemesince taşınmaz yönünden konusu kalmayan şikayet hakkında karar verilmesine yer olmadığına ve şikayetçi aleyhine para cezasına hükmedilmemesine karar verilmesi gerekirken İlk Derece Mahkemesi kararı kaldırılarak yazılı gerekçe ile ihalenin feshine karar verilmesi isabetsiz olup, Bölge Adliye Mahkemesi kararının bozulması gerekmiştir.
SONUÇ: Davalı/alacaklı Musa A'ın temyiz itirazlarının kısmen kabulü ile, Gaziantep Bölge Adliye Mahkemesi 12. Hukuk Dairesinin, 11.02.2025 tarih ve 2025/32 E. - 2025/215 K. sayılı kararının yukarıda yazılı nedenlerle 5311 sayılı Kanun ile değişik İİK'nın 364/2. maddesi göndermesiyle uygulanması gereken 6100 sayılı HMK'nın 371. maddeleri uyarınca BOZULMASINA, peşin alınan temyiz harcının istek halinde ilgiliye iadesine, dosyanın Bölge Adliye Mahkemesine gönderilmesine, 15.05.2025 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.
Aynı doğrultuda
Yargıtay 12. HD. T:06.05.2025, E:2025/2687, K:2025/3653
Yargıtay 12. HD. T:10.02.2025, E:2024/8283, K:2025/878
#3
Harç & Vergi Uygulamaları / Haricen Tahsil veya Vazgeçme H...
Son İleti Gönderen Özgür KOCA - 23 Haziran 2025, 18:59:10T.C.
ADALET BAKANLIĞI
İcra İşleri Dairesi Başkanlığı
ADALET BAKANLIĞI
İcra İşleri Dairesi Başkanlığı
23.06.2025
Konu : Harç Tahsil Müzekkeresi Düzenlenmesi Hakkında
DAĞITIM YERLERİNE
İlgi : Teftiş Kurulu Başkanlığının 01.11.2024 tarihli ve E-20261793-663.02-1528/5798 sayılı yazısı.
Bakanlığımız Teftiş Kurulu Başkanlığının ilgi sayılı yazısına ekli Adalet Başmüfettişliğinin 25.03.2024 tarihli "haricen tahsilde eksik alınan harçlar hakkında" konulu yazısı ile icra dairelerinin denetimi sırasında alacaklıların UYAP ortamında alacaklarını haricen tahsil ettiklerine ilişkin bildirimde bulunmaları üzerine, icra dairelerince bir kısım dosyalarda tahsil harcının ödenmesine yönelik herhangi bir işlem yapılmadığı belirtilerek Ülke genelinde uygulama birliğinin sağlanması amacıyla icra dairelerine bildirimde bulunulması istenilmiştir.
2004 sayılı İcra ve İflâs Kanunu'nun "Harçlar" başlıklı 15'inci maddesinde "İcra ve iflas harçlarını kanun tayin eder. Kanunda hilafı yazılı değilse, bütün harç ve masraflar borçluya ait olup neticede ayrıca hüküm ve takibe hacet kalmaksızın tahsil olunur.
İcra takiplerinde, müzahereti Adliye kararları takibe yetkili icra mahkemesi tarafından Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanununun 465 ve müteakip maddelerine tevfikan ittihaz olunur." hükmüne,
492 sayılı Harçlar Kanunu'nun "İcra takibinden vazgeçme" başlıklı 23'üncü maddesinde "Her ne sebep ve suretle olursa olsun, icra takibinden vazgeçildiğinin zabıtnameye yazılması için vazgeçilen miktara ait tahsil harcının yarısı alınır. Ancak haczedilen mal satılıp paraya çevrildikten sonra vazgeçilirse tahsil harcı tam olarak alınır." hükmüne,
Aynı Kanun'un "Nispi harclarda ödeme zamanı" başlıklı 28'inci maddesinde "(1) sayılı tarifede yazılı nispi harçlar aşağıdaki zamanlarda ödenir.:
a) Karar ve ilam harcı,
Karar ve ilam harçlarının dörtte biri peşin, geri kalanı kararın tebliğinden itibaren bir ay içinde ödenir. Şu kadar ki, ölüm ve cismani zarar sebebiyle açılan maddi ve manevi tazminat davalarında peşin alınan harcın oranı yirmide bir olarak uygulanır. Bakiye karar ve ilam harcının ödenmemiş olması, hükmün tebliğe çıkarılmasına, takibe konulmasına ve kanun yollarına başvurulmasına engel teşkil etmez.
b) İcra Tahsil Harcı,
İcra takiplerinde Tahsil Harcı alacağın ödenmesi sırasında, ödeme yapılmayan hallerde harç alacağının doğması tarihinden itibaren 15 gün içinde ödenir.
Harç alacağı icranın yerine getirilmesiyle doğar.
Konunun değeri üzerinden alınacak İflas Harclarında da bu bent hükümleri uygulanır.
c) Depozito, defter tutma ve miras işlerine ait harclar,
(1) Sayılı tarifenin (D) bölümünde yazılı depozito defter tutma ve miras işlerine ait harclar işin sonundan itibaren 15 gün içinde ödenir." hükmüne yer verilmiştir.
Bu hükümler gereğince alacaklı veya vekili tarafından icra dosyasına alacağın haricen tahsil edildiğine veya vazgeçme yahut feragat nedeniyle dosyanın kapatılmasına ilişkin talepte bulunulması hâlinde harcın tahsili için UYAP ortamında harç tahsil müzekkeresi düzenlenerek ilgili vergi dairesine gönderilmesine yönelik işlemlerin yapılması suretiyle kamu zararının önlenmesinin sağlanması hususunda gerekli hassasiyetin gösterilmesi gerektiği değerlendirilmiştir.
Bilgi edinilmesi ve yazımızın tüm icra dairelerine duyurulmasını rica ederim.
#4
Genel İcra Hukuku / İcra Takibinde Bulunan Yabancı...
Son İleti Gönderen Özgür KOCA - 01 Haziran 2025, 07:55:42T.C
YARGITAY
12. Hukuk Dairesi
ESAS: 2024/7750
KARAR: 2025/1186
"İçtihat Metni"
MAHKEMESİ : İzmir Bölge Adliye Mahkemesi 12. Hukuk Dairesi
Yukarıda tarih ve numarası yazılı Bölge Adliye Mahkemesince verilen kararın müddeti içinde temyizen tetkiki davacı/alacaklı tarafından istenmesi üzerine bu işle ilgili dosya daireye gönderilmiş olup, dava dosyası için Tetkik Hakimi ... tarafından düzenlenen rapor dinlendikten ve dosya içerisindeki tüm belgeler okunup incelendikten sonra işin gereği görüşülüp düşünüldü :
Alacaklının icra mahkemesine başvurusunda (birleşen 2023/139 E. sayılı dosyada); alacaklının Estonya'da yerleşik şirket olması nedeniyle icra müdürlüğünün 24.07.2023 tarihli kararı ile "Aliağa İcra Hukuk Mahkemesinin 2023/99 İş sayılı kararı gereği takibe konu alacağın %20'si oranındaki teminatın dosyamıza depo edilmesi halinde işlem yapılması için muhtıra çıkartılmasına teminat için 3 günlük süre verilmesine" karar verildiği, Estonya ile Türkiye arasında fiili mütekabiliyet olması nedeni ile yabancılık teminatının alınmaması gerektiğini, ayrıca teminat tutarının fahiş olduğunu ileri sürerek icra müdürlüğü kararının iptalinin talep edildiği, İlk Derece Mahkemesince, şikayetin reddine karar verildiği, alacaklı tarafından istinaf yoluna başvurulması üzerine, Bölge Adliye Mahkemesince, istinaf başvurusunun esastan reddine karar verildiği görülmüştür.
Sair temyiz itirazları yerinde değil ise de;
Türk Hukukunda kişilerin hak arama özgürlüklerini kullanmaları herhangi bir sınırlandırmaya tâbi tutulmamıştır. Ancak bazı istisnai durumlarda dava açan veya takip hakkını kullananın önceden belirlenen bazı özel yükümlülükleri yerine getirmesi şart koşulabilir. Bu istisnai şartlardan biri de teminat gösterme yükümlülüğüdür.
Alacaklının takipte haksız çıkması halinde borçlunun uğrayacağı muhtemel zararların istenebilmesinin zor veya imkansız olacağı zannedilen bazı özel durumlarda kanun koyucu tarafından teminat gösterilmesi gerekli görülmüştür.
5718 sayılı MÖHUK madde 48/1'e göre; "Türk mahkemesinde dava açan, davaya katılan veya icra takibinde bulunan yabancı gerçek ve tüzel kişiler, yargılama ve takip giderleriyle karşı tarafın zarar ve ziyanını karşılamak üzere mahkemenin belirleyeceği teminatı göstermek zorundadır". Yasada öngörülen "mahkeme" teriminin icra takipleri için "icra dairesi" olarak anlaşılması gerekir. Anılan maddede öngörülen teminat takip yapmanın ön koşulu olup mahkemece re'sen gözetilir.
5718 sayılı MÖHUK madde 48/1'e göre; İcra takibinde bulunan yabancı ve gerçek tüzel kişilerden icra memuru takip giderleri ile karşı tarafın bu takip dolayısı ile uğrayabileceği zarar ve ziyanını karşılayacak şekilde teminat belirlemesi gereklidir. İcra memurunun belirlediği teminat miktarının yasada belirlenen ilkelere uymadığı veya teminattan muaf olunduğu halde teminat istendiği hususu şikayet yolu ile icra mahkemesinde ileri sürülebilir.
Somut olayda, icra müdürünün 24.07.2023 tarihli kararı ile icra mahkemesince belirlenen teminat oranı talep edilmiş olup bu karar yukarıda belirtilen ilkelere uymamaktadır. İşlemin yapılması yetkisi asıl icra organına ait olduğundan icra mahkemesinin işlemi düzeltmesi yalnız yeniden araştırma yapılmasına ve yeni bir işlem yapılmasına gerek yok ise yani dosyaya göre işlem düzeltilebiliyor ise geçerlidir. Şikayet konusu kararda ise doğrudan icra mahkemesinin kararı uygulanmıştır.
Yukarıda belirtilen kanuni düzenlemeye göre öncelikle icra memurluğunun teminat oranını belirlemesi, şikayet halinde icra mahkemesince değerlendirme yapılması gerekmektedir. Öte yandan MÖHUK'ta teminat gösterme yükümlülüğü konusunda "yabancılık" ölçütü esas alınmıştır. Buna karşın davalının veya kendisine karşı takibe girişilen karşı tarafın vatandaşlığı, bu madde kapsamında da bir öneme sahip değildir.
İİK'nın 17. maddesinin 1. fıkrası gereğince ''Şikayet icra mahkemesince kabul edilirse şikayet olunan muamele ya bozulur, yahut düzeltilir. Aynı maddenin 2. fıkrasına göre ise; ''Memurun sebepsiz yapmadığı veya geciktirdiği işlerin icrası emrolunur.'' hükmü yer almaktadır.
O halde; yukarıda açıklanan ilkeler doğrultusunda teminatın icra müdürlüğünce belirlenmesine karar verilmesi gerekmekte olup re'sen icra müdürlüğü kararının iptali gerekirken yazılı şekilde hüküm tesisi isabetsiz olup, Bölge Adliye Mahkemesi kararının kaldırılması ile İlk Derece Mahkemesi kararının bozulması gerekmiştir.
SONUÇ :
Yukarıda yazılı nedenlerle 5311 sayılı Kanun ile değişik İİK'nun 364/2. maddesinin göndermesiyle uygulanması gereken 6100 sayılı HMK'nun 373/1. maddesi uyarınca, İzmir Bölge Adliye Mahkemesi 12. Hukuk Dairesi'nin 15.10.2024 tarih ve 2024/470 E. - 2024/2742 K. sayılı kararının (KALDIRILMASINA),
Aliağa İcra Hukuk Mahkemesi'nin 01.12.2023 tarih ve 2023/126 E. - 2023/226 K. sayılı kararının re'sen (BOZULMASINA), peşin alınan temyiz harcının istek halinde ilgiliye iadesine, dosyanın İlk Derece Mahkemesi'ne, kararın bir örneğinin de Bölge Adliye Mahkemesi'ne gönderilmesine, 13.02.2025 gününde oy birliğiyle karar verildi.
YARGITAY
12. Hukuk Dairesi
ESAS: 2024/7750
KARAR: 2025/1186
"İçtihat Metni"
MAHKEMESİ : İzmir Bölge Adliye Mahkemesi 12. Hukuk Dairesi
Yukarıda tarih ve numarası yazılı Bölge Adliye Mahkemesince verilen kararın müddeti içinde temyizen tetkiki davacı/alacaklı tarafından istenmesi üzerine bu işle ilgili dosya daireye gönderilmiş olup, dava dosyası için Tetkik Hakimi ... tarafından düzenlenen rapor dinlendikten ve dosya içerisindeki tüm belgeler okunup incelendikten sonra işin gereği görüşülüp düşünüldü :
Alacaklının icra mahkemesine başvurusunda (birleşen 2023/139 E. sayılı dosyada); alacaklının Estonya'da yerleşik şirket olması nedeniyle icra müdürlüğünün 24.07.2023 tarihli kararı ile "Aliağa İcra Hukuk Mahkemesinin 2023/99 İş sayılı kararı gereği takibe konu alacağın %20'si oranındaki teminatın dosyamıza depo edilmesi halinde işlem yapılması için muhtıra çıkartılmasına teminat için 3 günlük süre verilmesine" karar verildiği, Estonya ile Türkiye arasında fiili mütekabiliyet olması nedeni ile yabancılık teminatının alınmaması gerektiğini, ayrıca teminat tutarının fahiş olduğunu ileri sürerek icra müdürlüğü kararının iptalinin talep edildiği, İlk Derece Mahkemesince, şikayetin reddine karar verildiği, alacaklı tarafından istinaf yoluna başvurulması üzerine, Bölge Adliye Mahkemesince, istinaf başvurusunun esastan reddine karar verildiği görülmüştür.
Sair temyiz itirazları yerinde değil ise de;
Türk Hukukunda kişilerin hak arama özgürlüklerini kullanmaları herhangi bir sınırlandırmaya tâbi tutulmamıştır. Ancak bazı istisnai durumlarda dava açan veya takip hakkını kullananın önceden belirlenen bazı özel yükümlülükleri yerine getirmesi şart koşulabilir. Bu istisnai şartlardan biri de teminat gösterme yükümlülüğüdür.
Alacaklının takipte haksız çıkması halinde borçlunun uğrayacağı muhtemel zararların istenebilmesinin zor veya imkansız olacağı zannedilen bazı özel durumlarda kanun koyucu tarafından teminat gösterilmesi gerekli görülmüştür.
5718 sayılı MÖHUK madde 48/1'e göre; "Türk mahkemesinde dava açan, davaya katılan veya icra takibinde bulunan yabancı gerçek ve tüzel kişiler, yargılama ve takip giderleriyle karşı tarafın zarar ve ziyanını karşılamak üzere mahkemenin belirleyeceği teminatı göstermek zorundadır". Yasada öngörülen "mahkeme" teriminin icra takipleri için "icra dairesi" olarak anlaşılması gerekir. Anılan maddede öngörülen teminat takip yapmanın ön koşulu olup mahkemece re'sen gözetilir.
5718 sayılı MÖHUK madde 48/1'e göre; İcra takibinde bulunan yabancı ve gerçek tüzel kişilerden icra memuru takip giderleri ile karşı tarafın bu takip dolayısı ile uğrayabileceği zarar ve ziyanını karşılayacak şekilde teminat belirlemesi gereklidir. İcra memurunun belirlediği teminat miktarının yasada belirlenen ilkelere uymadığı veya teminattan muaf olunduğu halde teminat istendiği hususu şikayet yolu ile icra mahkemesinde ileri sürülebilir.
Somut olayda, icra müdürünün 24.07.2023 tarihli kararı ile icra mahkemesince belirlenen teminat oranı talep edilmiş olup bu karar yukarıda belirtilen ilkelere uymamaktadır. İşlemin yapılması yetkisi asıl icra organına ait olduğundan icra mahkemesinin işlemi düzeltmesi yalnız yeniden araştırma yapılmasına ve yeni bir işlem yapılmasına gerek yok ise yani dosyaya göre işlem düzeltilebiliyor ise geçerlidir. Şikayet konusu kararda ise doğrudan icra mahkemesinin kararı uygulanmıştır.
Yukarıda belirtilen kanuni düzenlemeye göre öncelikle icra memurluğunun teminat oranını belirlemesi, şikayet halinde icra mahkemesince değerlendirme yapılması gerekmektedir. Öte yandan MÖHUK'ta teminat gösterme yükümlülüğü konusunda "yabancılık" ölçütü esas alınmıştır. Buna karşın davalının veya kendisine karşı takibe girişilen karşı tarafın vatandaşlığı, bu madde kapsamında da bir öneme sahip değildir.
İİK'nın 17. maddesinin 1. fıkrası gereğince ''Şikayet icra mahkemesince kabul edilirse şikayet olunan muamele ya bozulur, yahut düzeltilir. Aynı maddenin 2. fıkrasına göre ise; ''Memurun sebepsiz yapmadığı veya geciktirdiği işlerin icrası emrolunur.'' hükmü yer almaktadır.
O halde; yukarıda açıklanan ilkeler doğrultusunda teminatın icra müdürlüğünce belirlenmesine karar verilmesi gerekmekte olup re'sen icra müdürlüğü kararının iptali gerekirken yazılı şekilde hüküm tesisi isabetsiz olup, Bölge Adliye Mahkemesi kararının kaldırılması ile İlk Derece Mahkemesi kararının bozulması gerekmiştir.
SONUÇ :
Yukarıda yazılı nedenlerle 5311 sayılı Kanun ile değişik İİK'nun 364/2. maddesinin göndermesiyle uygulanması gereken 6100 sayılı HMK'nun 373/1. maddesi uyarınca, İzmir Bölge Adliye Mahkemesi 12. Hukuk Dairesi'nin 15.10.2024 tarih ve 2024/470 E. - 2024/2742 K. sayılı kararının (KALDIRILMASINA),
Aliağa İcra Hukuk Mahkemesi'nin 01.12.2023 tarih ve 2023/126 E. - 2023/226 K. sayılı kararının re'sen (BOZULMASINA), peşin alınan temyiz harcının istek halinde ilgiliye iadesine, dosyanın İlk Derece Mahkemesi'ne, kararın bir örneğinin de Bölge Adliye Mahkemesi'ne gönderilmesine, 13.02.2025 gününde oy birliğiyle karar verildi.
#5
Haciz ve Kıymet Takdiri & Hapis Hakkı İşlemleri / Taşınır Eşya Teslimine İlişkin...
Son İleti Gönderen Özgür KOCA - 26 Mayıs 2025, 16:36:03Takip talebini (ve ilamı) alan icra dairesi, bir icra emri düzenleyerek bunu borçluya gönderir. Burada (2) örnek nolu icra emri düzenlenir. Bundan başka, alacaklı isterse, taşınır teslimi hakkındaki ilamda hükmedilen yargılama gideri ve vekâlet ücreti için, borçluya ayrıca (4-5) örnek icra emri gönderilir. (2) örnek icra emrini alan borçlu, (yedi gün içinde veya daha sonra) taşınır malı icra dairesine teslim ederse, icra dairesi de bu taşınır malı alacaklıya teslim eder ve bununla icra takibi sonuçlanır (Kuru, s. 959-960).
İcra emrini alan borçlu, yedi gün içinde taşınır malı teslim etmez (veya noksan teslim eder) ve (Yargıtaydan, icra mahkemesinden veya yargılamanın iadesi yoluna başvurmuş ise yargılamanın iadesi davasına bakan mahkemeden verilmiş) bir icranın geri bırakılması kararı da gösteremezse, alacaklının talebi ile ilamda yazılı olan taşınır mal, icra dairesi tarafından borçludan zorla alınarak alacaklıya teslim edilir. Burada, iki ihtimal ile karşılaşılır:
(i) Taşınır mal borçlunun elinde (yedinde) ise, ilamda yazılı olan taşınır mal (veya misli), icra dairesi tarafından borçludan zorla alınıp alacaklıya teslim edilir (m. 24/3).
(ii) Taşınır mal borçlunun elinde değil ise, ilamda yazılı olan taşınır mal (veya misli) borçlunun elinde (yedinde) bulunamazsa, bu hâlde borçlu artık aynen ifaya zorlanamaz. Taşınır mal (teslim) borcu, kanundan ötürü, para borcuna dönüşür; yani, borçlu, malın bedelini (değerini) para borcu olarak (alacaklıya) ödemek zorundadır (m. 24/4). Bu hâlde de iki ihtimal ortaya çıkabilir:
I-Teslimine hükmolunan taşınır malın değeri ilamda yazılı ise, borçlu, elinde bulunmayan taşınır malın ilamda yazılı olan bu değerini para olarak ödemek zorundadır (m. 24/4- c. l ve 2). Bu durum, alacaklının (davacının) "taşınır malın aynen teslimi, bulunamazsa bedelinin tahsili" talebiyle bir terditli dava açmış olması ve mahkemenin de (hüküm fıkrasında) "taşınır malın aynen teslimine, bulunamazsa bedeli olan şu kadar liranın ödenmesine" şeklinde terditli hüküm vermiş olması hâlinde söz konusu olabilir.
Bu durum Millet Meclisi Adalet Komisyonu gerekçesinde; "Bundan başka, Komisyonumuzda "ilâmda yazılı değer" tâbirinden ne anlaşılması gerektiği konusu müzakere edilmiş, bunun hüküm fıkrasında sarahaten belirtilmiş olan değer demek olduğu neticesine varılmıştır. Şu hâlde, hüküm fıkrasında "borçlunun elinde bulunan falan taşınır malın teslimine, bulunamazsa bedeli olan şu kadar liranın ödenmesine" şeklinde bir sarahat yoksa, malın değeri ilâmda yazılı sayılmayacaktır. Bilhassa, davacının mahkemenin görevine ve alınacak harca esas olmak üzere dava dilekçesinde göstermiş olduğu değer ayrıca mahkemece takdir olunup hüküm fıkrasına alınmamışsa, malın değeri ilâmda yazılı sayılmayacak, bu halde (taraflar malın değerinde anlaşamazlarsa) icra memuru malın değerini takip (şimdi: haczin yapıldığı) tarihindeki rayice göre takdir edecektir" şeklinde belirtilmiştir.
II- Teslimine hükmolunan taşınır malın değeri ilamda yazılı değilse; alacaklı (davacı), dava dilekçesinde (talep sonucunda) yalnız taşınır malın teslimine karar verilmesini istemiş (bulunamazsa, bedelinin tahsili talebi ile terditli dava açmamış) ise, mahkeme, yalnız taşınır malın teslimine karar verebilir, bulunamazsa bedelinin tahsiline de (yani terditli hüküm) veremez (6100 sayılı HMK m. 26). Terditli dava açılmamış olması nedeniyle, ilamda yalnız taşınır malın teslimine karar verilmiş olması hâlinde, malın değeri mahkemenin görevi ve harç (ve vekâlet ücreti) hesaplanması için ilamda gösterilmiş olsa bile, taşınır malın değeri (İİK m. 24/4 anlamında) ilamda yazılı sayılamaz. Buna göre, teslimine hükmolunan malın değeri ilamda (hüküm fıkrasında) yazılı değilse, bakılır; eğer alacaklı ile borçlu taşınır malın değeri üzerinde anlaşırlarsa, borçlu, bu anlaşılan miktar parayı ödemek suretiyle (teslim) borcundan kurtulur. Eğer, alacaklı ile borçlu taşınır malın (ilamda yazılı olmayan) değeri üzerinde bir anlaşmaya varamazlarsa, yani bu değer ihtilaflı ise, o zaman taşınır malın değeri icra müdürü tarafından takdir olunur. İcra müdürü, taşınır malın değerini haczin yapıldığı tarihteki rayice göre takdir eder (m. 24/5, c. 3). İcra müdürü, taşınır malın değerini takdir ederken, malın değerini borsa veya ticaret odalarından, bu kuruluşların bulunmadığı yerlerde, kendisi tarafından seçilecek bilirkişiden sorar ve alacağı cevaba göre taşınır malın değerini belirler (m. 24/5) ve bu bedeli bir muhtıra ile borçludan ister. İlgililerin (özellikle alacaklı ve borçlunun) icra müdürünün değer takdirine ve muhtıra tebliğine karşı icra mahkemesine şikâyet hakları vardır (m. 24/4) (Kuru, s. 960-962).
İlamda yazılı olan taşınır mal (veya misli) borçlunun elinde bulunamazsa, taşınır mal (teslim) borcu para borcuna dönüşür ve borçlu taşınır malın yukardaki esaslara göre tespit edilen değerini borçlanmış sayılır. Borçlu bu parayı icra dairesine ödemekle yükümlüdür. Borçlu bu parayı rızası ile ödemezse, ayrıca bir hükme ve icra emrine gerek kalmaksızın borçlunun bu borcu karşılamaya yetecek miktarda malı haczedilir; bu mallar satılarak bedelinden alacaklı tatmin edilir (m. 24/4). İİK'nın 24. maddesinin 4. fıkrasının 2. cümlesinde "ayrıca icra emri tebliğine (ve dolayısıyla hükme) hacet kalmaksızın" denildiğinden, m. 24/4. hükmüne göre malın bedelini (doğrudan doğruya) talep etme hak ve yetkisi bulunan alacaklının, taşınır malın değeri için borçluya karşı alacak davası açmakta hukukî yararı yoktur (Kuru, s. 962) (Yargıtay HGK T:29/06/2022, E:2019/8-161, K:2022/1078)
İcra emrini alan borçlu, yedi gün içinde taşınır malı teslim etmez (veya noksan teslim eder) ve (Yargıtaydan, icra mahkemesinden veya yargılamanın iadesi yoluna başvurmuş ise yargılamanın iadesi davasına bakan mahkemeden verilmiş) bir icranın geri bırakılması kararı da gösteremezse, alacaklının talebi ile ilamda yazılı olan taşınır mal, icra dairesi tarafından borçludan zorla alınarak alacaklıya teslim edilir. Burada, iki ihtimal ile karşılaşılır:
(i) Taşınır mal borçlunun elinde (yedinde) ise, ilamda yazılı olan taşınır mal (veya misli), icra dairesi tarafından borçludan zorla alınıp alacaklıya teslim edilir (m. 24/3).
(ii) Taşınır mal borçlunun elinde değil ise, ilamda yazılı olan taşınır mal (veya misli) borçlunun elinde (yedinde) bulunamazsa, bu hâlde borçlu artık aynen ifaya zorlanamaz. Taşınır mal (teslim) borcu, kanundan ötürü, para borcuna dönüşür; yani, borçlu, malın bedelini (değerini) para borcu olarak (alacaklıya) ödemek zorundadır (m. 24/4). Bu hâlde de iki ihtimal ortaya çıkabilir:
I-Teslimine hükmolunan taşınır malın değeri ilamda yazılı ise, borçlu, elinde bulunmayan taşınır malın ilamda yazılı olan bu değerini para olarak ödemek zorundadır (m. 24/4- c. l ve 2). Bu durum, alacaklının (davacının) "taşınır malın aynen teslimi, bulunamazsa bedelinin tahsili" talebiyle bir terditli dava açmış olması ve mahkemenin de (hüküm fıkrasında) "taşınır malın aynen teslimine, bulunamazsa bedeli olan şu kadar liranın ödenmesine" şeklinde terditli hüküm vermiş olması hâlinde söz konusu olabilir.
Bu durum Millet Meclisi Adalet Komisyonu gerekçesinde; "Bundan başka, Komisyonumuzda "ilâmda yazılı değer" tâbirinden ne anlaşılması gerektiği konusu müzakere edilmiş, bunun hüküm fıkrasında sarahaten belirtilmiş olan değer demek olduğu neticesine varılmıştır. Şu hâlde, hüküm fıkrasında "borçlunun elinde bulunan falan taşınır malın teslimine, bulunamazsa bedeli olan şu kadar liranın ödenmesine" şeklinde bir sarahat yoksa, malın değeri ilâmda yazılı sayılmayacaktır. Bilhassa, davacının mahkemenin görevine ve alınacak harca esas olmak üzere dava dilekçesinde göstermiş olduğu değer ayrıca mahkemece takdir olunup hüküm fıkrasına alınmamışsa, malın değeri ilâmda yazılı sayılmayacak, bu halde (taraflar malın değerinde anlaşamazlarsa) icra memuru malın değerini takip (şimdi: haczin yapıldığı) tarihindeki rayice göre takdir edecektir" şeklinde belirtilmiştir.
II- Teslimine hükmolunan taşınır malın değeri ilamda yazılı değilse; alacaklı (davacı), dava dilekçesinde (talep sonucunda) yalnız taşınır malın teslimine karar verilmesini istemiş (bulunamazsa, bedelinin tahsili talebi ile terditli dava açmamış) ise, mahkeme, yalnız taşınır malın teslimine karar verebilir, bulunamazsa bedelinin tahsiline de (yani terditli hüküm) veremez (6100 sayılı HMK m. 26). Terditli dava açılmamış olması nedeniyle, ilamda yalnız taşınır malın teslimine karar verilmiş olması hâlinde, malın değeri mahkemenin görevi ve harç (ve vekâlet ücreti) hesaplanması için ilamda gösterilmiş olsa bile, taşınır malın değeri (İİK m. 24/4 anlamında) ilamda yazılı sayılamaz. Buna göre, teslimine hükmolunan malın değeri ilamda (hüküm fıkrasında) yazılı değilse, bakılır; eğer alacaklı ile borçlu taşınır malın değeri üzerinde anlaşırlarsa, borçlu, bu anlaşılan miktar parayı ödemek suretiyle (teslim) borcundan kurtulur. Eğer, alacaklı ile borçlu taşınır malın (ilamda yazılı olmayan) değeri üzerinde bir anlaşmaya varamazlarsa, yani bu değer ihtilaflı ise, o zaman taşınır malın değeri icra müdürü tarafından takdir olunur. İcra müdürü, taşınır malın değerini haczin yapıldığı tarihteki rayice göre takdir eder (m. 24/5, c. 3). İcra müdürü, taşınır malın değerini takdir ederken, malın değerini borsa veya ticaret odalarından, bu kuruluşların bulunmadığı yerlerde, kendisi tarafından seçilecek bilirkişiden sorar ve alacağı cevaba göre taşınır malın değerini belirler (m. 24/5) ve bu bedeli bir muhtıra ile borçludan ister. İlgililerin (özellikle alacaklı ve borçlunun) icra müdürünün değer takdirine ve muhtıra tebliğine karşı icra mahkemesine şikâyet hakları vardır (m. 24/4) (Kuru, s. 960-962).
İlamda yazılı olan taşınır mal (veya misli) borçlunun elinde bulunamazsa, taşınır mal (teslim) borcu para borcuna dönüşür ve borçlu taşınır malın yukardaki esaslara göre tespit edilen değerini borçlanmış sayılır. Borçlu bu parayı icra dairesine ödemekle yükümlüdür. Borçlu bu parayı rızası ile ödemezse, ayrıca bir hükme ve icra emrine gerek kalmaksızın borçlunun bu borcu karşılamaya yetecek miktarda malı haczedilir; bu mallar satılarak bedelinden alacaklı tatmin edilir (m. 24/4). İİK'nın 24. maddesinin 4. fıkrasının 2. cümlesinde "ayrıca icra emri tebliğine (ve dolayısıyla hükme) hacet kalmaksızın" denildiğinden, m. 24/4. hükmüne göre malın bedelini (doğrudan doğruya) talep etme hak ve yetkisi bulunan alacaklının, taşınır malın değeri için borçluya karşı alacak davası açmakta hukukî yararı yoktur (Kuru, s. 962) (Yargıtay HGK T:29/06/2022, E:2019/8-161, K:2022/1078)
#6
Satış (ihale) & Paraların Paylaştırılması / Aynı Gün Uygulanan Hacizlerde ...
Son İleti Gönderen Özgür KOCA - 26 Mayıs 2025, 15:49:55Aynı gün uygulanan hacizlerde, diğerinden daha önceki bir zaman diliminde uygulandığı tespit edilen haciz ilk haciz sayılır. Eğer aynı gün uygulanan hacizlerde saat ve dakika olarak hangisinin daha önce uygulandığı tesbit edilemezse, paylaştırma alacaklıların aynı derecede hacze katılmış oldukları kabul edilerek, garameten yani, alacaklılar arasında, alacakları oranında, aynı derecede yapılır.
Somut olayda; şikayet olunan Vergi Dairesi ile asıl dosyada şikayetçi hacizlerinin aynı günlü olduğu anlaşılmakla, hangisinin önce olduğunun tespiti bakımından hacizlerin uygulandığı saat ve dakika önem arz etmektedir. Bu durumda mahkemece, şikayet olunan Vergi Dairesi ile asıl dosyada şikayetçi hacizlerinin uygulanma saatleri araştırılarak, az yukarıda yapılan açıklamalar çerçevesinde;
a) Şikayet olunan Vergi Dairesi haczinin ilk haciz olduğunun tespiti halinde; şikayetçi haczinin bu hacze iştirakinin mümkün olmayacağı,
b) Asıl dosyada şikayetçi haczinin ilk haciz olduğunun tespiti halinde; sonraki Vergi Dairesi haczinin 6183 sayılı yasanın 21. maddesi uyarınca bu hacze iştirakinin mümkün olduğu,
c) Taraf hacizlerinin saat ve dakika olarak hangisinin önce konulduğunun tespit edilememesi halinde ise; garameten paylaştırma yapılaması gerektiği dikkate alınıp, oluşacak uygun sonuca göre karar verilmesi gerekirken, eksik inceleme ve yanılgılı gerekçeyle yazılı şekilde hüküm kurulması doğru olmamıştır. (Yargıtay 6. HD. T:30/05/2024, E:2023/3407, K:2024/1854)
Somut olayda; şikayet olunan Vergi Dairesi ile asıl dosyada şikayetçi hacizlerinin aynı günlü olduğu anlaşılmakla, hangisinin önce olduğunun tespiti bakımından hacizlerin uygulandığı saat ve dakika önem arz etmektedir. Bu durumda mahkemece, şikayet olunan Vergi Dairesi ile asıl dosyada şikayetçi hacizlerinin uygulanma saatleri araştırılarak, az yukarıda yapılan açıklamalar çerçevesinde;
a) Şikayet olunan Vergi Dairesi haczinin ilk haciz olduğunun tespiti halinde; şikayetçi haczinin bu hacze iştirakinin mümkün olmayacağı,
b) Asıl dosyada şikayetçi haczinin ilk haciz olduğunun tespiti halinde; sonraki Vergi Dairesi haczinin 6183 sayılı yasanın 21. maddesi uyarınca bu hacze iştirakinin mümkün olduğu,
c) Taraf hacizlerinin saat ve dakika olarak hangisinin önce konulduğunun tespit edilememesi halinde ise; garameten paylaştırma yapılaması gerektiği dikkate alınıp, oluşacak uygun sonuca göre karar verilmesi gerekirken, eksik inceleme ve yanılgılı gerekçeyle yazılı şekilde hüküm kurulması doğru olmamıştır. (Yargıtay 6. HD. T:30/05/2024, E:2023/3407, K:2024/1854)
#7
Satış (ihale) & Paraların Paylaştırılması / Birden Fazla Kamu Alacağının İ...
Son İleti Gönderen Özgür KOCA - 26 Mayıs 2025, 15:39:406183 sayılı Amme Alacaklarının Tahsil Usulü Hakkında Kanun'un 69. maddesinde, "Her amme idaresi, diğer bir amme idaresi tarafından yapılan hacizlere, amme alacağı bu haciz tarihinden önce tahakkuk etmiş olmak şartıyla, haczedilen mallardan herhangi biri paraya çevrilinceye kadar iştirak edebilir. Hacze iştirak halinde, hacizli malın bedelinden ilk önce haczi yapan dairenin alacağı tahsil olunur. Artanı hacze iştirak tarihi sırası ile alacaklarına mahsup edilmek üzere, hacze iştirak eden dairelere ödenir" hükmü kabul edilmiştir. 6183 sayılı Kanun'un 21/1. maddesinde ise üçüncü şahıslar tarafından haczedilen malların paraya çevrilmesinden önce o mal üzerine kamu alacağı için haciz konulması hâlinde kamu alacağının hacze iştirak edeceği ve satış bedelinin garameten paylaştırılacağı hükme bağlanmıştır. Bu hüküm kamu alacaklarının ilk hacze iştirakleri yönünden özel bir düzenleme olduğundan, İİK'nın 206. ve 207. maddesi kamu alacaklarının hacze iştirak etmesinde uygulanmaz. Kamu alacağının hacze iştiraki açısından ilk haczin dayandığı alacağın niteliği ile ilgili bir ayrım yapılmadığından, ilk haczin dayandığı alacak hangi sebepten doğarsa doğsun kamu alacağı için satıştan önce haciz konulmuşsa ilk hacze iştirak eder. Öte yandan, 6183 sayılı Kanun'un 21/1. maddesi, ilk haczin üçüncü kişiler tarafından uygulanması hallerine münhasır olup, üçüncü kişiden sonra birden çok kamu alacaklısı tarafından haciz konulması halinde, haciz sahibi bütün kamu alacaklılarının ilk hacze iştirakinin kabulü gerekir. Böyle bir ihtimalde kamu alacaklıları bakımından aynı Yasa'nın 69. maddesi uygulanmaz. Diğer anlatımla, üçüncü kişilerin alacağı için haczedilen mallar, malın satışı tarihinden önce bir kamu alacağı için de haczedilirse anılan Yasa'nın 69. maddesi uygulanmaz ve mahcuza satıştan önce haciz uygulayan bütün kamu idarelerinin kamu alacağı ilk hacze iştirak eder ve satış bedeli aralarında garameten paylaştırılır.(Yargıtay 6. HD. T:09/02/2023, E:2022/347, K:2023/512)
*************
Haciz yolu ile takiplerde bedeli paylaşıma konu malın satış tutarı bütün alacaklıların alacaklarını karşılamaya yetmezse, bir sıra cetveli düzenlenir. Haciz yolu ile takiplerde düzenlenen sıra cetvelinde kural, alacaklıların haciz tarihlerine göre sıralanmasıdır.
Bunun için ilk kesin haciz sahibi alacaklı ve buna iştirak edebilecek diğer alacaklılar belirlenerek hacze iştirak dereceleri oluşturulur. İlk haciz kamu alacağı için konulmuş olan haciz ise, bu alacağa kamu alacağı sahibi olmayan alacaklıların iştiraki de mümkün değildir. 6183 sayılı Kanun'un 69. maddesindeki koşullar varsa kamu alacağı sahibi olan bir alacaklı başka bir kamu idaresi tarafından konulan kamu alacağının haczine iştirak edebilir. Zira, İİK'nın 100. maddesi, 268/1. madde hükmünde yer alan istisna dışında, ancak bu kanuna göre yapılan icra takipleri bakımından uygulanabilir. Diğer bir anlatımla, anılan 100. maddedeki düzenleme ile kamu alacaklarının takip ve tahsili için 6183 sayılı Amme Alacaklarının Tahsil Usulü Hakkındaki Kanun hükümlerine göre konulan hacizlere iştirak, kural olarak mümkün değildir. İlk haciz kamu alacağı için konulmuş bir haciz değil ise bu hacze kamu alacağı, koşulları olmuş ise iştirak edebilir. 6183 sayılı Kanun'un 21/1. maddesinde; üçüncü şahıslar tarafından haczedilen malların paraya çevrilmesinden önce o mal üzerine kamu alacağı için haciz konulması halinde kamu alacağının hacze iştirak edeceği ve satış bedelinin garameten paylaştırılacağı hükme bağlanmıştır. Bu hüküm kamu alacaklarının ilk hacze iştirakleri yönünden özel bir düzenleme olduğundan, İİK'nın 206. maddesi kamu alacaklarının hacze iştirak etmesinde uygulanmaz. Kamu alacağının hacze iştiraki açısından kamu alacağının niteliği ve ilk haczin dayandığı alacağın niteliği ile ilgili bir ayrım yapılmadığından, kamu alacağının ve ilk haczin dayandığı alacak hangi sebepten doğarsa doğsun kamu alacağı için satıştan önce haciz konulmuşsa ilk hacze iştirak eder. (Yargıtay 6. HD. T:30/05/2024, E:2023/3407, K:2024/1854)
*************
Haciz yolu ile takiplerde bedeli paylaşıma konu malın satış tutarı bütün alacaklıların alacaklarını karşılamaya yetmezse, bir sıra cetveli düzenlenir. Haciz yolu ile takiplerde düzenlenen sıra cetvelinde kural, alacaklıların haciz tarihlerine göre sıralanmasıdır.
Bunun için ilk kesin haciz sahibi alacaklı ve buna iştirak edebilecek diğer alacaklılar belirlenerek hacze iştirak dereceleri oluşturulur. İlk haciz kamu alacağı için konulmuş olan haciz ise, bu alacağa kamu alacağı sahibi olmayan alacaklıların iştiraki de mümkün değildir. 6183 sayılı Kanun'un 69. maddesindeki koşullar varsa kamu alacağı sahibi olan bir alacaklı başka bir kamu idaresi tarafından konulan kamu alacağının haczine iştirak edebilir. Zira, İİK'nın 100. maddesi, 268/1. madde hükmünde yer alan istisna dışında, ancak bu kanuna göre yapılan icra takipleri bakımından uygulanabilir. Diğer bir anlatımla, anılan 100. maddedeki düzenleme ile kamu alacaklarının takip ve tahsili için 6183 sayılı Amme Alacaklarının Tahsil Usulü Hakkındaki Kanun hükümlerine göre konulan hacizlere iştirak, kural olarak mümkün değildir. İlk haciz kamu alacağı için konulmuş bir haciz değil ise bu hacze kamu alacağı, koşulları olmuş ise iştirak edebilir. 6183 sayılı Kanun'un 21/1. maddesinde; üçüncü şahıslar tarafından haczedilen malların paraya çevrilmesinden önce o mal üzerine kamu alacağı için haciz konulması halinde kamu alacağının hacze iştirak edeceği ve satış bedelinin garameten paylaştırılacağı hükme bağlanmıştır. Bu hüküm kamu alacaklarının ilk hacze iştirakleri yönünden özel bir düzenleme olduğundan, İİK'nın 206. maddesi kamu alacaklarının hacze iştirak etmesinde uygulanmaz. Kamu alacağının hacze iştiraki açısından kamu alacağının niteliği ve ilk haczin dayandığı alacağın niteliği ile ilgili bir ayrım yapılmadığından, kamu alacağının ve ilk haczin dayandığı alacak hangi sebepten doğarsa doğsun kamu alacağı için satıştan önce haciz konulmuşsa ilk hacze iştirak eder. (Yargıtay 6. HD. T:30/05/2024, E:2023/3407, K:2024/1854)
#8
Satış (ihale) & Paraların Paylaştırılması / Üçüncü Kişiye Ait Rehinli Taşı...
Son İleti Gönderen Özgür KOCA - 25 Mayıs 2025, 10:09:13Bilindiği üzere, konkordato borçlu bakımından hüküm ve sonuç doğurur. Konkordatonun başarıya ulaşması için borçlunun mal varlığının korunması gereklidir. İİK'nun 295. maddesi de bu amaca hizmet eden bir hüküm içerir.
Yukarıda da belirtildiği üzere konkordatonun amacının borçlunun mal varlığını korumak olduğu dikkate alındığında, rehin konusu malın üçüncü kişi tarafından verilmesi durumunda, söz konusu rehnin paraya çevrilmesi, konkordato isteminde bulunan borçlunun pasifine etki etmeyecektir. Bu nedenle 3. kişi tarafından verilen rehnin paraya çevrilmesinin konkordato kapsamında engellenmesi kanun koyucunun amaçladığı bir sonuç olarak düşünülemeyecektir. Bu kapsamda, konkordato talep eden borçlu şirket lehine ipotek veren 3. kişiye ait taşınmazın satışına izin verilmesi talebinin, ipotek verilen taşınmazın konkordato talep eden şirkete ait olmaması ve 3. kişiye ait rehinli malın konkordato projesine dahil edilmesinin de mümkün olmaması nedenleriyle İİK 295. maddesi kapsamında değerlendirilmesi söz konusu olamayacaktır.
Bu açıklama doğrultusunda somut olay değerlendirildiğinde; ipotek verilen taşınmazın konkordato talep eden şirkete ait olmaması nedeniyle İİK 295. maddesi hükmünün uygulanması söz konusu olamayacağı gibi 3. kişinin rehinli taşınmazının Mahkemece verilen 20.08.2024 tarihli muhafaza ve satış yasağı kapsamında olması da söz konusu değildir.
Diğer taraftan rehnin paraya çevrilmesi yoluyla takipte İİK 149. ve İİK 149/b maddeleri gereğince asıl borçlu ile ipotek borçluları arasında zorunlu takip arkadaşlığı bulunmaktadır. Ancak takipte, üçüncü kişiyle borçlunun birlikte hareket etme zorunluluğu bulunmadığından, rehinli mal maliki üçüncü kişiyle borçlunun icra takibinde beraber taraf olması şekli bir gereklilik olduğu açıktır.
Yargıtay 15. Hukuk Dairesi'nin 16.02.2021 tarihli 2021/1389 E. 2021/275 K. sayılı ilamı; "...İİK 295. maddesi "Mühlet sırasında rehinde temin edilmiş alacaklar nedeniyle rehnin paraya çevrilmesi yoluyla takip başlatılabilir veya başlamış olan takiplere devam edilebilir ancak bu takip nedeniyle muhafaza tedbirleri alınamaz ve rehinli malın satışı gerçekleştirilemez" şeklindedir.
17.07.2003 tarih ve 4949 sayılı Kanunla değişik İİK 289. maddesi de aynı ifadeleri taşımaktadır. 28.02.2018 tarih ve 7101 sayılı Kanun yürürlüğünden önce doktrin maddede belirlenen rehinli malın borçluya ait olması konusunda fikir birliği içindedir. (Gündoğan, Postacıoğlu, Üstündağ Kuru) Yargıtay 19. Hukuk Dairesi 20.10.1993 tarih 6282/6805 karar sayılı ilamında da 3. kişi rehninin konkordato nisabında adi alacak olarak gözönünde bulundurulmasına karar vermiştir.
Meseleyi konkordatonun amacı çerçevesinde değerlendirmek gerekir. Konkordato dürüst bir borçlunun belli bir zaman kesiti içerisindeki bütün adi alacaklarını yetkili makamın onayı ve alacaklı çoğunluğunun kabulü ile tasfiyesinin sağlandığı bir icra biçimidir.
Bu amacın gerçekleştirilmesi yani konkordatonun başarıya ulaşması için borçlunun malvarlığının korunması gerekir. İİK.nın 295. maddesi de bu amaca hizmet eden bir hüküm içerir. Rehni 3. kişinin vermesi halinde bu rehnin paraya çevrilmesi konkordato talep eden borçlunun pasifine etki etmeyecektir. Bu haliyle 3. kişi tarafından verilen rehnin paraya çevrilmesini konkordato kapsamında engellenmesi kanun koyucunun amaçladığı bir sonuç olarak düşünülemez.
İİK 45. maddesi uyarınca alacaklı önce rehne müracaat etmelidir. Maddede rehnin 3. kişi tarafından verilmiş olması durumu ayrık tutulmamıştır. Bu nedenle alacaklının 3. Kişi tarafından verilen rehne öncelikle müracaat etmesi, konkordato talep eden borçlunun malını koruma altında tutacak olup bu husus konkordato kurumunun amacına uygun olacaktır." şeklindedir.
Yargıtay 15. Hukuk Dairesi'nin 17.06.2021 tarihli 2021/4430 E. 2021/2814 K. sayılı ilamı; "...İİK 295. maddesi "Mühlet sırasında rehinde temin edilmiş alacaklar nedeniyle rehnin paraya çevrilmesi yoluyla takip başlatılabilir veya başlamış olan takiplere devam edilebilir ancak bu takip nedeniyle muhafaza tedbirleri alınamaz ve rehinli malın satışı gerçekleştirilemez" şeklindedir.
17.07.2003 tarih ve 4949 sayılı Kanunla değişik İİK 289. maddesi de aynı ifadeleri taşımaktadır. 28.02.2018 tarih ve 7101 sayılı Kanun yürürlüğünden önce doktrin maddede belirlenen rehinli malın borçluya ait olması konusunda fikir birliği içindedir. (Gündoğan, Postacıoğlu, Üstündağ Kuru) Yargıtay 19. Hukuk Dairesi 20.10.1993 tarih 6282/6805 karar sayılı ilamında da 3. kişi rehninin konkordato nisabında adi alacak olarak gözönünde bulundurulmasına karar vermiştir...Gerek 295 maddesinin ruhunda ve gerekse 45. Madde bağlamında zikredilen rehinli malların borçlunun kendisine ait mallar olduğunun kabulünde zorunluluk vardır." şeklindedir.
Y. HGK. 03.03.2022 tarihli 2021/(15)6-772 E. 2022/240 K. Sayılı ilamı; "...Konkordatonun başarıya ulaşması ve alacaklıların alacaklarını tahsil edebilmesi için borçlunun malvarlığının korunması gerekmekte olup, İİK'nın 295. maddesi de bu amaçla konkordato isteminde bulunanın verdiği ipotek nedeniyle muhafaza tedbiri alınmasını, satışın yapılmasını engellemiştir. Rehin konusu malın üçüncü kişi tarafından verilmesi hâlinde söz konusu rehnin paraya çevrilmesi de istemde bulunan borçlunun pasifine etki etmeyecektir. Bu nedenle üçüncü kişi tarafından verilen rehnin paraya çevrilmesi mümkündür.
Gerek İİK hükümleri gerekse konkordato mühletinin amacı göz önüne alındığında, konkordatoya ilişkin hükümlerin sadece borçlu tarafından verilen rehinler hakkında uygulanacağı kabul edilmelidir. Çünkü, rehinli alacaklının üçüncü kişinin malı üzerinde rehin tesis edilmesini talep etmesinin temelinde, borçlunun malî durumunun ileride bozulması hâlinde alacağını rehinli malı sattırarak tahsil etmek vardır. Borçlu hakkında verilen mühletten rehin veren üçüncü kişinin de yararlanacağı kabul edilirse, rehinli alacaklının üçüncü kişiden teminat istemesinin hiçbir anlamı kalmayacaktır. Üçüncü kişinin verdiği rehinde, rehinli alacaklının konkordato borçlusundan olan alacağı konkordato hükümlerine tabidir. Bu sebeple, rehinli alacaklıya alacağının tamamını konkordatoya yazdırma ve oy kullanma hakkı verilmesi zorunludur." şeklindedir.
Belirtilen nedenlerle, rehnin paraya çevrilmesi yoluyla satışı istenen taşınmazın konkordato talep eden borçluya ait olmaması nedeniyle İİK 295. maddesindeki düzenlemenin somut olayda uygulanmayacağı, konkordatonun üçüncü kişilerin malvarlığını korumak gibi bir amacının da bulunmadığı, İİK 45. maddesi uyarınca alacaklının önce rehne müracaat etmesi gerektiği ve rehinli mal maliki üçüncü kişiyle borçlunun rehnin paraya çevrilmesi yoluyla takipte beraber taraf olmasının şekli bir gereklilik olduğu dikkate alındığında 3. kişinin rehinli taşınmazının Mahkemece verilen 20.08.2024 tarihli muhafaza ve satış yasağı kapsamında olmadığı değerlendirilmiştir (İstanbul BAM 17. HD. T:16.05.2025, E:2025/388, K:2025/724).
Yukarıda da belirtildiği üzere konkordatonun amacının borçlunun mal varlığını korumak olduğu dikkate alındığında, rehin konusu malın üçüncü kişi tarafından verilmesi durumunda, söz konusu rehnin paraya çevrilmesi, konkordato isteminde bulunan borçlunun pasifine etki etmeyecektir. Bu nedenle 3. kişi tarafından verilen rehnin paraya çevrilmesinin konkordato kapsamında engellenmesi kanun koyucunun amaçladığı bir sonuç olarak düşünülemeyecektir. Bu kapsamda, konkordato talep eden borçlu şirket lehine ipotek veren 3. kişiye ait taşınmazın satışına izin verilmesi talebinin, ipotek verilen taşınmazın konkordato talep eden şirkete ait olmaması ve 3. kişiye ait rehinli malın konkordato projesine dahil edilmesinin de mümkün olmaması nedenleriyle İİK 295. maddesi kapsamında değerlendirilmesi söz konusu olamayacaktır.
Bu açıklama doğrultusunda somut olay değerlendirildiğinde; ipotek verilen taşınmazın konkordato talep eden şirkete ait olmaması nedeniyle İİK 295. maddesi hükmünün uygulanması söz konusu olamayacağı gibi 3. kişinin rehinli taşınmazının Mahkemece verilen 20.08.2024 tarihli muhafaza ve satış yasağı kapsamında olması da söz konusu değildir.
Diğer taraftan rehnin paraya çevrilmesi yoluyla takipte İİK 149. ve İİK 149/b maddeleri gereğince asıl borçlu ile ipotek borçluları arasında zorunlu takip arkadaşlığı bulunmaktadır. Ancak takipte, üçüncü kişiyle borçlunun birlikte hareket etme zorunluluğu bulunmadığından, rehinli mal maliki üçüncü kişiyle borçlunun icra takibinde beraber taraf olması şekli bir gereklilik olduğu açıktır.
Yargıtay 15. Hukuk Dairesi'nin 16.02.2021 tarihli 2021/1389 E. 2021/275 K. sayılı ilamı; "...İİK 295. maddesi "Mühlet sırasında rehinde temin edilmiş alacaklar nedeniyle rehnin paraya çevrilmesi yoluyla takip başlatılabilir veya başlamış olan takiplere devam edilebilir ancak bu takip nedeniyle muhafaza tedbirleri alınamaz ve rehinli malın satışı gerçekleştirilemez" şeklindedir.
17.07.2003 tarih ve 4949 sayılı Kanunla değişik İİK 289. maddesi de aynı ifadeleri taşımaktadır. 28.02.2018 tarih ve 7101 sayılı Kanun yürürlüğünden önce doktrin maddede belirlenen rehinli malın borçluya ait olması konusunda fikir birliği içindedir. (Gündoğan, Postacıoğlu, Üstündağ Kuru) Yargıtay 19. Hukuk Dairesi 20.10.1993 tarih 6282/6805 karar sayılı ilamında da 3. kişi rehninin konkordato nisabında adi alacak olarak gözönünde bulundurulmasına karar vermiştir.
Meseleyi konkordatonun amacı çerçevesinde değerlendirmek gerekir. Konkordato dürüst bir borçlunun belli bir zaman kesiti içerisindeki bütün adi alacaklarını yetkili makamın onayı ve alacaklı çoğunluğunun kabulü ile tasfiyesinin sağlandığı bir icra biçimidir.
Bu amacın gerçekleştirilmesi yani konkordatonun başarıya ulaşması için borçlunun malvarlığının korunması gerekir. İİK.nın 295. maddesi de bu amaca hizmet eden bir hüküm içerir. Rehni 3. kişinin vermesi halinde bu rehnin paraya çevrilmesi konkordato talep eden borçlunun pasifine etki etmeyecektir. Bu haliyle 3. kişi tarafından verilen rehnin paraya çevrilmesini konkordato kapsamında engellenmesi kanun koyucunun amaçladığı bir sonuç olarak düşünülemez.
İİK 45. maddesi uyarınca alacaklı önce rehne müracaat etmelidir. Maddede rehnin 3. kişi tarafından verilmiş olması durumu ayrık tutulmamıştır. Bu nedenle alacaklının 3. Kişi tarafından verilen rehne öncelikle müracaat etmesi, konkordato talep eden borçlunun malını koruma altında tutacak olup bu husus konkordato kurumunun amacına uygun olacaktır." şeklindedir.
Yargıtay 15. Hukuk Dairesi'nin 17.06.2021 tarihli 2021/4430 E. 2021/2814 K. sayılı ilamı; "...İİK 295. maddesi "Mühlet sırasında rehinde temin edilmiş alacaklar nedeniyle rehnin paraya çevrilmesi yoluyla takip başlatılabilir veya başlamış olan takiplere devam edilebilir ancak bu takip nedeniyle muhafaza tedbirleri alınamaz ve rehinli malın satışı gerçekleştirilemez" şeklindedir.
17.07.2003 tarih ve 4949 sayılı Kanunla değişik İİK 289. maddesi de aynı ifadeleri taşımaktadır. 28.02.2018 tarih ve 7101 sayılı Kanun yürürlüğünden önce doktrin maddede belirlenen rehinli malın borçluya ait olması konusunda fikir birliği içindedir. (Gündoğan, Postacıoğlu, Üstündağ Kuru) Yargıtay 19. Hukuk Dairesi 20.10.1993 tarih 6282/6805 karar sayılı ilamında da 3. kişi rehninin konkordato nisabında adi alacak olarak gözönünde bulundurulmasına karar vermiştir...Gerek 295 maddesinin ruhunda ve gerekse 45. Madde bağlamında zikredilen rehinli malların borçlunun kendisine ait mallar olduğunun kabulünde zorunluluk vardır." şeklindedir.
Y. HGK. 03.03.2022 tarihli 2021/(15)6-772 E. 2022/240 K. Sayılı ilamı; "...Konkordatonun başarıya ulaşması ve alacaklıların alacaklarını tahsil edebilmesi için borçlunun malvarlığının korunması gerekmekte olup, İİK'nın 295. maddesi de bu amaçla konkordato isteminde bulunanın verdiği ipotek nedeniyle muhafaza tedbiri alınmasını, satışın yapılmasını engellemiştir. Rehin konusu malın üçüncü kişi tarafından verilmesi hâlinde söz konusu rehnin paraya çevrilmesi de istemde bulunan borçlunun pasifine etki etmeyecektir. Bu nedenle üçüncü kişi tarafından verilen rehnin paraya çevrilmesi mümkündür.
Gerek İİK hükümleri gerekse konkordato mühletinin amacı göz önüne alındığında, konkordatoya ilişkin hükümlerin sadece borçlu tarafından verilen rehinler hakkında uygulanacağı kabul edilmelidir. Çünkü, rehinli alacaklının üçüncü kişinin malı üzerinde rehin tesis edilmesini talep etmesinin temelinde, borçlunun malî durumunun ileride bozulması hâlinde alacağını rehinli malı sattırarak tahsil etmek vardır. Borçlu hakkında verilen mühletten rehin veren üçüncü kişinin de yararlanacağı kabul edilirse, rehinli alacaklının üçüncü kişiden teminat istemesinin hiçbir anlamı kalmayacaktır. Üçüncü kişinin verdiği rehinde, rehinli alacaklının konkordato borçlusundan olan alacağı konkordato hükümlerine tabidir. Bu sebeple, rehinli alacaklıya alacağının tamamını konkordatoya yazdırma ve oy kullanma hakkı verilmesi zorunludur." şeklindedir.
Belirtilen nedenlerle, rehnin paraya çevrilmesi yoluyla satışı istenen taşınmazın konkordato talep eden borçluya ait olmaması nedeniyle İİK 295. maddesindeki düzenlemenin somut olayda uygulanmayacağı, konkordatonun üçüncü kişilerin malvarlığını korumak gibi bir amacının da bulunmadığı, İİK 45. maddesi uyarınca alacaklının önce rehne müracaat etmesi gerektiği ve rehinli mal maliki üçüncü kişiyle borçlunun rehnin paraya çevrilmesi yoluyla takipte beraber taraf olmasının şekli bir gereklilik olduğu dikkate alındığında 3. kişinin rehinli taşınmazının Mahkemece verilen 20.08.2024 tarihli muhafaza ve satış yasağı kapsamında olmadığı değerlendirilmiştir (İstanbul BAM 17. HD. T:16.05.2025, E:2025/388, K:2025/724).
#9
Genel İcra Hukuku / Takip Kesinleştikten Sonra Mir...
Son İleti Gönderen Özgür KOCA - 21 Mayıs 2025, 16:18:03Takibin kesinleşmesinden sonra murisin vefatı halinde mirasçıların, mirası usulüne uygun reddettiklerine ilişkin mahkeme kararı almaları halinde mirasçılar aleyhinde takibe devam edilmesi ve mirasçıların mal ve haklarına haciz konulması mümkün değildir. Şikayetçi mirasçı kendisine yönelen icra takip işlemlerini süresiz şikayet yolu ile iptal ettirebilir. Mahkemece yukarıda belirtilen ilkeler uyarınca istemin kabul edilerek şikayetçi yönünden icra takibinin iptaline karar verilmesi gerekirken yanılgılı değerlendirme ile yazılı olduğu şekilde hüküm kurulması isabetsizdir. (Yargıtay 12.H.D. E:2016/20527, K:2017/12067 - Yargıtay 12. HD. T:09/07/2020, E:2019/11002, K:2020/6831 - İstanbul BAM 20. HD. T:06/06/2024, E:2023/450, K:2024/2064 - Erzurum BAM 5. HD. T:23.09.2024, E:2024/916, K:2024/127)
*********
Her ne kadar Hukuk Genel Kurulu'nun, 19.11.2014 tarih ve 2013/12-2240 E. - 2014/929 K. sayılı kararı ile; mirasın reddi nedeniyle borçtan sorumlu olunmadığına ilişkin iddianın, borca itiraz olduğu ve ödeme emrinin tebliği üzerine takibin şekline göre yasal süre içinde ilgili merciye yapılması gerektiği kabul edilmiş ise de, bu ilke, mirasın reddine ilişkin mahkeme kararının, icra takibinin kesinleşmesinden önceki bir tarihte alındığı hallerde uygulanmaktadır. (Yargıtay 12. HD. E:2019/11002, K:2020/6831 -Bursa BAM 6. HD. T:09/10/2024, E:2023/2982, K:2024/2353)
*********
Her ne kadar Hukuk Genel Kurulu'nun, 19.11.2014 tarih ve 2013/12-2240 E. - 2014/929 K. sayılı kararı ile; mirasın reddi nedeniyle borçtan sorumlu olunmadığına ilişkin iddianın, borca itiraz olduğu ve ödeme emrinin tebliği üzerine takibin şekline göre yasal süre içinde ilgili merciye yapılması gerektiği kabul edilmiş ise de, bu ilke, mirasın reddine ilişkin mahkeme kararının, icra takibinin kesinleşmesinden önceki bir tarihte alındığı hallerde uygulanmaktadır. (Yargıtay 12. HD. E:2019/11002, K:2020/6831 -Bursa BAM 6. HD. T:09/10/2024, E:2023/2982, K:2024/2353)
#10
Haciz ve Kıymet Takdiri & Hapis Hakkı İşlemleri / Meskeniyet Şikayeti Yalnızca T...
Son İleti Gönderen Özgür KOCA - 21 Mayıs 2025, 16:00:21İİK'nın 283/1. maddesine göre "Davacı, iptal davası sabit olduğu takdirde, bu davaya konu teşkil eden mal üzerinde cebri icra yolu ile, hakkını almak yetkisini elde eder ve davanın konusu taşınmazsa, davalı üçüncü şahıs üzerindeki kaydın tashihine mahal olmadan o taşınmazın haciz ve satışını istiyebilir." satış ile 3. kişiye geçen mülkiyet tasarrufun iptaline karar verilmesi ile borçluya geri dönmez. Yalnızca, alacaklıya, 3. kişiye ait taşınmaz üzerine haciz koydurarak sattırmak suretiyle alacağını tahsil imkanı verir. Hacze dayanak yapılan tasarrufun iptali ilamında da anılan yasa hükmüne uygun olarak yalnızca satış işleminin iptaline karar verilmekle yetinilmiş olup; 3. kişi adına olan tapu kaydının iptali ile borçlu adına tesciline dair bir hüküm kurulmamıştır. Bu nedenle, taşınmazın mülkiyeti şikayetçi 3. kişiye aittir.
Öte yandan, İİK.'nın 82. maddesinin 1. fıkrasının 12. bendinde; borçlunun haline münasip evinin haczolunamayacağı ifade edilmiştir. Anılan yasal düzenleme uyarınca, meskeniyet şikayeti, yalnızca takip borçlusuna tanınmış bir hak olup; takipte borçlu sıfatı taşımayan 3. kişinin bu şikayette bulunmaya hakkı yoktur (Yargıtay 12. HD. T:20.03.2025, E:2025/798, K:2025/2532)
Öte yandan, İİK.'nın 82. maddesinin 1. fıkrasının 12. bendinde; borçlunun haline münasip evinin haczolunamayacağı ifade edilmiştir. Anılan yasal düzenleme uyarınca, meskeniyet şikayeti, yalnızca takip borçlusuna tanınmış bir hak olup; takipte borçlu sıfatı taşımayan 3. kişinin bu şikayette bulunmaya hakkı yoktur (Yargıtay 12. HD. T:20.03.2025, E:2025/798, K:2025/2532)