YARGITAY CEZA GENEL KURULU, 30.10.2018 tarihli ve 92-489 sayılı

Başlatan İçtihat, 04 Şubat 2021, 20:59:15

« önceki - sonraki »
avatar_İçtihat

5187 SAYILI BASIN KANUNU
KARARLAR
-1
ÖZET: Suça konu gazetenin Cumhuriyet Başsavcılığına teslim edildiği dosya içeriğinden
anlaşılamadığından, katılan vekilinin ihbarı ile suç oluşturan fiilin Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından
öğrenildiği 30.07.2010 tarihi, Basın Kanunu’nun 26. maddesinde belirtilen suçu oluşturan fiilin
Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından öğrenildiği tarih ve öngörülen sürenin başlangıç tarihi olarak
kabul edilmelidir. Suça konu gazete, Basın Kanunu’nun 2. maddesi gereğince günlük süreli yayın
niteliğinde olup, sanık hakkındaki ceza davasının bu tarihten itibaren iki aylık sürede açılmış olması
zorunludur.
Özel Daire ile Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı arasında oluşan ve Ceza Genel Kurulunca çözümlenmesi
gereken uyuşmazlık, davanın 5187 sayılı Basın Kanunu’nda günlük süreli yayın yoluyla işlenen suçlar için
öngörülen süre içerisinde açılıp açılmadığına ilişkindir.
İncelenen dosya kapsamından,
Katılan N.A. vekilinin 30.07.2010 havale tarihli dilekçe ile, sanığın sahibi olduğu 'O.K.' isimli günlük
siyasi bir gazetenin 25.06.2010 tarihli nüshasında sanık tarafından kaleme alınan ve manşetten verilen
yazıyla ilgili olarak müvekkilinin gerçek dışı ifadelerle küçük düşürüldüğünü ve karalandığını belirterek
şikâyetçi olduğu,
H. Cumhuriyet Başsavcılığınca yapılan soruşturma sonucunda düzenlenen 29.09.2010 tarihli ve
...-... sayılı iddianame ile, sanık tarafından yazılan 'Ak Parti = As…oğlu’mu?' başlıklı yazıda, katılanın
yaptırmakta olduğu otel inşaatında, kanuna uygun olmadığı hâlde kat artırımı yoluna gittiği, bunu da AK
Parti’ye olan yakınlığı sayesinde haksız olarak gerçekleştirdiği, yazının yan tarafına katılanın bir fotoğrafı
ile aynı fotoğrafa fotomontaj ile AK Parti’nin amblemi olan ampul resminin de yerleştirildiği, bu şekilde
katılanın iktidardaki siyasi partiye yakınlık sağlayarak haksız yere nüfuz elde ettiği, bu nüfuzu kullanarak
yaptırdığı otel inşaatında kanuna aykırı şekilde kat artırımı yaptığı hususlarının gazetede yayımlanması
suretiyle katılanın onur ve saygınlığını rencide edici ve onu toplumda küçük düşürecek şekilde yayın
yapılarak katılana hakarette bulunulduğu iddiasıyla, 5237 sayılı TCK’nın 125/1-2-4 ve 53/1. maddelerinin
uygulanması istemiyle kamu davası açıldığı,
UYAP kayıtlarına göre, üzerinde elektronik imza bulunmayan iddianamenin 29.09.2010 tarihinde
düzenlenip aynı tarihte Mahkemesine gönderildiği,
H. ... . Asliye Ceza Mahkemesince 11.10.2010 tarihinde iddianamenin kabulüne karar verildiği,
Yerel Mahkemece yapılan yargılama neticesinde sanığın beraatine karar verildiği,
Anlaşılmıştır.
Sanık H.B., yazıyı kendisinin yazdığını, haberin içeriğinde hakaret unsuru taşıyan herhangi bir ibarenin
bulunmadığını, yazının eleştiri mahiyetinde olduğunu, yazısında bazı iş adamlarına oranla katılan N.A.’nın
işlerinin kolaylaştırıldığından bahsettiğini savunmuştur.
Uyuşmazlığın sağlıklı bir şekilde çözümlenebilmesi için 5187 sayılı Basın Kanunu’nun uyuşmazlık
konusuyla ilgili maddelerinin incelenmesinde fayda bulunmaktadır.
Suç tarihinde yürürlükte bulunan 5187 sayılı Basın Kanunu’nun 'Dava süreleri' başlıklı 26. maddesi,
'Basılmış eserler yoluyla işlenen veya bu Kanunda öngörülen diğer suçlarla ilgili ceza davalarının günlük
süreli yayınlar yönünden iki ay, diğer basılmış eserler yönünden dört ay içinde açılması zorunludur.
Bu süreler basılmış eserlerin Cumhuriyet Başsavcılığına teslim edildiği tarihten başlar. Basılmış eserlerin
Cumhuriyet Başsavcılığına teslim edilmemesi halinde yukarıdaki sürelerin başlama tarihi, suçu oluşturan
fiilin Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından öğrenildiği tarihtir. Ancak bu süreler, Türk Ceza Kanununun dava
zamanaşımına ilişkin maddesinde öngörülen süreleri aşamaz.' şeklinde iken, Anayasa Mahkemesi’nin
28.04.2011 tarihli ve 66-72 sayılı kararı ile ilk fıkrada yer alan sürelerin Anayasa’ya aykırı olduğundan
bahisle iptali sonrasında, 05.07.2012 tarihli ve 28344 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanan 6352 sayılı
Kanun’un 77. maddesiyle, maddenin birinci fıkrasında yer alan 'ceza davalarının' ibaresinden sonra
gelmek üzere 'bir muhakeme şartı olarak' ibaresi eklenmiş, fıkrada yer alan 'iki ay' ibaresi 'dört ay','dört
ay' ibaresi ise 'altı ay' şeklinde değiştirilmiştir.
5187 sayılı Kanun’un dava sürelerini düzenleyen 26. maddesi gereğince basılmış eserler yoluyla
işlenen veya anılan Kanun’da öngörülen diğer suçlarla ilgili ceza davalarının belli sürelerde açılması
zorunludur. Buna göre suç tarihi itibarıyla günlük süreli yayınlar yönünden iki ay, diğer basılmış eserler
yönünden ise dört ay içinde ceza davalarının açılması gerekmektedir. Maddenin ikinci fıkrasında
belirtildiği üzere birinci fıkrada düzenlenmiş olan süreler, basılmış eserlerin Cumhuriyet Başsavcılığına
teslim edildiği, basılmış eserlerin Cumhuriyet Başsavcılığına teslim edilmemesi hâlinde ise suçu oluşturan
eylemin Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından öğrenildiği tarihten itibaren başlayacaktır.
Diğer taraftan, 1412 sayılı CMUK’da iddianamenin kabulüne yer verilmemesi nedeniyle Cumhuriyet
savcısı tarafından düzenlenen iddianamenin mahkemeye verilmesiyle kamu davasının açıldığı kabul
edilirken, 5271 sayılı CMK’nın 175/1. maddesindeki 'İddianamenin kabulüyle, kamu davası açılmış olur ve
kovuşturma evresi başlar' şeklindeki düzenlemeyle, kamu davasının açılması iddianamenin kabulü şartına
bağlanmış olup, bu Kanunun yürürlüğe girdiği 01.06.2005 tarihinden sonra işlenmiş olan suçlar yönünden
kamu davasının 5187 sayılı Kanun’un 26. maddesinde düzenlenmiş olan hak düşürücü sürelerde
açılıp açılmadığının belirlenmesinde, iddianamenin kabulü kararının verildiği tarihin esas alınması
gerekmektedir. Zira Basın Kanunu’nun anılan maddesinde '...ceza davalarının... açılması zorunludur'
denilerek, hak düşürücü sürelerin saptanmasının, ceza yargılaması usulüne bağlı olarak gerçekleşecek bir
kamu davasının açılması kaydına bağlandığı değerlendirilmektedir.
Bu bilgiler ışığında somut olay değerlendirildiğinde,
Suça konu O.K. isimli gazetenin Cumhuriyet Başsavcılığına teslim edildiği dosya içeriğinden
anlaşılamadığından, katılan vekilinin ihbarı ile suç oluşturan fiilin H. Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından
öğrenildiği 30.07.2010 tarihinin Basın Kanunu’nun 26. maddesinde belirtilen suçu oluşturan fiilin
Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından öğrenildiği tarih ve öngörülen sürenin başlangıç tarihi olarak kabul
edilmelidir. Suça konu gazete, Basın Kanunu’nun 2. maddesi gereğince günlük süreli yayın niteliğinde
olup, sanık hakkındaki ceza davasının bu tarihten itibaren iki aylık sürede açılmış olması zorunludur.
H. Cumhuriyet Başsavcılığınca düzenlenen 29.09.2010 tarihli ve 3..-1.. sayılı iddianamenin H. ... . Asliye
Ceza Mahkemesince 11.10.2010 tarihinde kabul edilmesiyle kamu davası açılmış olup suç oluşturan
fiilin Cumhuriyet Başsavcılığınca öğrenildiği 30.07.2010 tarihi ile iddianamenin kabulüne karar verilen
11.10.2010 tarihi arasında 5187 sayılı Kanun’un suç tarihinde yürürlükte bulunan 26. maddesinde
düzenlenmiş olan iki aylık süre geçmiş bulunduğundan, kamu davasının süresinde açılmadığı kabul
edilmelidir.
Bu itibarla, Özel Daire bozma kararı isabetli olup, haklı nedene dayanmayan Yargıtay Cumhuriyet
Başsavcılığı itirazının reddine karar verilmelidir.
...
   YARGITAY CEZA GENEL KURULU, 30.10.2018 tarihli ve 92-489 sayılı

Benzer Konular (10)