YARGITAY CEZA GENEL KURULU, 27.02.2018 tarihli ve 149-71 sayılı

Başlatan İçtihat, 04 Şubat 2021, 21:00:00

« önceki - sonraki »
avatar_İçtihat

-2
ÖZET: Sanığın ortağı ve imzaya yetkili müdürü olduğu firmaca ithal edilen ve serbest dolaşıma
giriş beyannamesinde bildirilen eşyanın bulunduğu konteynerde, beyannamede ya da ekindeki
belgelerde gösterilmeyen on bir kalemden oluşan, yaklaşık 5.000 kg ağırlığında, ticari mahiyet ve
miktardaki eşyanın tespit edilerek ele geçirildiği anlaşılmakla, bahse konu eşyanın serbest dolaşıma
giriş beyannamesi ve eklerinde beyan edilmemesi, herhangi bir gümrük işlemine tabi tutulmaması,
beyan edilen emtianın devamı niteliğinde olmaması, ticari nitelikte ve miktarda olması, çok sayıda
ve farklı kalemden oluşması, sipariş edilmeden yollanmasının ticari teamüllere uygun düşmemesi,
beyan edilen emtianın vergi muafiyeti kapsamında olmasına rağmen beyan edilmeyen eşyanın
vergiye tabi emtia olması hususları birlikte değerlendirildiğinde, beyan edilmemek suretiyle gümrük
işlemlerine tabi tutulmaksızın ülkeye sokulmaya teşebbüs edildiği sabit olan, 5607 sayılı Kanun
kapsamında kaçak eşya niteliğindeki suça konu eşyanın müsadere koşullarının oluştuğu, bu hususta
karar verilebilmesi için başkaca bir inceleme ve araştırma yapılması gerekmediğinden usul ekonomisi
de gözetilerek Ceza Genel Kurulunca müsadere kararı verilebileceği kabul edilmelidir.
Sanık O.H.D. hakkında 5607 sayılı Yasaya muhalefet suçundan kurulan beraat hükmü Özel Dairece
onanmak suretiyle kesinleşmiş olup direnmenin kapsamına göre inceleme, sanık M.G. hakkında aynı
suçtan kurulan hükümle sınırlı olarak yapılmıştır.
Özel Daire ile Yerel Mahkeme arasında oluşan ve Ceza Genel Kurulunca çözülmesi gereken uyuşmazlık,
sanığa atılı suçun sabit olup olmadığının belirlenmesine ilişkin ise de, Yargıtay İç Yönetmeliği’nin 27.
maddesi uyarınca öncelikle dava zamanaşımının gerçekleşip gerçekleşmediğinin, dava zamanaşımının
gerçekleştiği sonucuna ulaşılması hâlinde, elkonulan eşyanın iadesi veya müsaderesi hususunda Ceza
Genel Kurulunca bir karar verilip verilemeyeceğinin değerlendirilmesi gerekmektedir.
Uyuşmazlık konularının ayrı ayrı değerlendirilmesinde yarar bulunmaktadır.
...
Dava zamanaşımının gerçekleştiği sonucuna ulaşılmakla, elkonulan eşyanın iadesi veya müsaderesi
hususunda Ceza Genel Kurulunca bir karar verilip verilemeyeceği,
İncelenen dosya içeriğinden,
26.09.2008 tarihli sayım, tespit, elkoyma, mühürleme ve teslim tutanağına göre, Multipak Ambalaj
ve Gıda San. Tic. Ltd. Şti. adına tescilli 24.09.2008 tarihli serbest dolaşıma giriş beyannamesinde,
içerisinde 32 kap 14.483 kilogram bristol karton ve 7617 kap oluklu kâğıt veya karton kutu olduğu
belirtilen konteynerde, X-Ray cihazı ile yapılan tarama sonucunda, konteynerin çeşitli bölgelerinde farklı
yoğunluklar olduğunun tespiti üzerine, beyan edilen yükten farklı bir yük olduğundan şüphelenilerek
yapılan sayım neticesinde serbest dolaşıma giriş beyannamesinde bahsi geçen eşya dışındaki 1 adet
baskı makinesi merdanesi, 2 adet rulman, 3 adet karton kesim makinesinin temizleme ünitesi aparatı,
54 adet (1090 kg) mürekkep, 54 adet 155 mm 1,63 kg rulo halinde streç film, 151 adet 200 mm 2,10 kg
rulo halinde streç film, 83 adet 73 cm boyunda streç film, 8 adet 50 cm boyunda streç film, 18 adet rulo
halinde çöp torbası, 1 adet 4,5 kg kapasiteli Elektro Helios marka sanayi tipi çamaşır makinesi ve 3.900
kg paketlemeye hazır yarı mamûl kâğıt tabakanın beyan edilmedikleri ve herhangi bir gümrük işlemine
tabi tutulmadıkları, bu eşya ile ilgili bir belgenin de ibraz edilmediği tespit edilerek eşyaya elkonulduğu
ve kaçak eşyaya mahsus tespit varakası düzenlendiği,
İhracatçı İsveç firması tarafından düzenlenen dolaşım belgesi, fatura, çeki listesi ile konşimento ve
ithalatçı firmanın ödeme belgelerinin, 24.09.2008 tarihli gümrük beyannamesi muhteviyatı ile uyumlu
olduğu, beyanname dışında kalıp elkonulan eşyayı kapsamadığı,
Kaçak eşyaya mahsus tespit varakasına göre, suça konu olan eşyanın CİF değerinin 25.810 Lira,
vergiler toplamının 5.992,09 Lira, gümrüklenmiş değerinin ise 31.802,09 Lira olduğu,
Bilirkişi kurulunca düzenlenen raporlarda, elkonulan yaklaşık 5.000 kg ağırlığındaki, 11 kalemden
müteşekkil, ticari mahiyet ve miktardaki beyan harici eşyanın tamamının gümrüğe tabi, yabancı menşeili
mallardan olup CİF kıymetleri toplamının 25.810 Lira olduğu, 24.09.2008 tarihli beyanname ile beyan
edilen ve vergi muafiyeti bulunan emtiaların devamı niteliğinde olmadıkları, çok sayıda ve farklı kalemde
emtianın olduğu, bunlardan kâğıt-karton cinsi dışındakilerin vergiye tabi oldukları belirtilerek bu eşyanın
sipariş edilmeden gönderici firma tarafından gönderilmesinin ticari teamüllere ve hayatın olağan akışına
uygun olmadığı ve 5607 sayılı Kanun kapsamında kaçak olarak değerlendirilmesi gerektiği yönünde
kanaat bildirildiği,
Anlaşılmaktadır.
İnceleme dışı sanık O. H. D. aşamalarda, ithalatçı firmanın verdiği konşimento, fatura ve dolaşım
belgesine göre gümrük beyannamesi hazırlayıp gümrük idaresine sunduklarını, tescilden sonra
yapılan muayene sonucunda beyanname muhteviyatı dışında eşyanın ortaya çıktığını, konteynerde
beyannamede bildirilenlerin dışında eşya olduğunu bilmediğini beyan etmiştir.
Sanık M. G. soruşturma aşamasında, M. Ambalaj ve Gıda San. Tic. Ltd. Şti.’nin ortağı ve imzaya
yetkili müdürü olduğunu, yeni kurulan fabrikaları için İsveç’te bulunan firmadan baskı ve diğer üretim
makinelerini satın aldıklarını, üretim için gerekli ham madde gereksinimini de aynı firmadan temin
ettiklerini, olay gününe kadar üç konteyner mal getirdiklerini, son olarakda 24.09.2008 tarihli serbest
dolaşıma giriş beyannamesi muhteviyatında olan emtiaları sipariş ettiklerini, fakat konteynerden
sipariş etmedikleri ve haberleri dışında gelen eşyanın da çıktığını, İsveç firmasının beyan edilen
malzemeler dışında daha önce göndermeyi unuttuğu veya daha sonra gönderebileceği malzemeleri
de bilgileri dışında konteynere koymuş olabileceğini, olayın İsveç’teki firmanın bu durumu kendilerine
bildirmemesinden kaynaklandığını,
Kovuşturma aşamasında ek olarak, olaydan sonra İsveçli firma ile irtibata geçmeleri sonucunda
İsveçli firmanın farklı çıkan eşyayla ilgili olarak kendi gümrüğüne yeni bir beyanname verdiğini, o
beyannamesine yükleme hatasına konu olan eşyanın bulunduğu faturanın da eklendiğini, bu belgeler
çerçevesinde olayın İsveçli firmanın yükleme hatasından kaynaklandığının sabit olduğunu,
Savunmuştur.
Konumuzla ilgisi bakımından müsadereyi düzenleyen hükümlerin incelenmesi gerekmektedir.
Müsadere, 5237 sayılı TCK’nun 'Genel Hükümler' başlıklı birinci kitabının, 'Yaptırımlar' başlıklı
üçüncü kısmının, 'Güvenlik Tedbirleri' başlıklı ikinci bölümünün 'Eşya Müsaderesi' başlıklı 54 ve 'Kazanç
müsaderesi' başlıklı 55. maddelerinde düzenlenmiş olup, uyuşmazlığın konusunu oluşturan 'Eşya
Müsaderesi' başlıklı 54. maddesi,
'(1) İyiniyetli üçüncü kişilere ait olmamak koşuluyla, kasıtlı bir suçun işlenmesinde kullanılan veya
suçun işlenmesine tahsis edilen ya da suçtan meydana gelen eşyanın müsaderesine hükmolunur. Suçun
işlenmesinde kullanılmak üzere hazırlanan eşya, kamu güvenliği, kamu sağlığı veya genel ahlâk açısından
tehlikeli olması durumunda müsadere edilir. Eşyanın üzerinde iyiniyetli üçüncü kişiler lehine tesis edilmiş
sınırlı ayni hakkın bulunması hâlinde müsadere kararı, bu hak saklı kalmak şartıyla verilir.
(2) Birinci fıkra kapsamına giren eşyanın, ortadan kaldırılması, elden çıkarılması, tüketilmesi veya
müsaderesinin başka bir surette imkânsız kılınması hâlinde, bu eşyanın değeri kadar para tutarının
müsaderesine karar verilir.
(3) Suçta kullanılan eşyanın müsadere edilmesinin işlenen suça nazaran daha ağır sonuçlar doğuracağı
ve bu nedenle hakkaniyete aykırı olacağı anlaşıldığında, müsaderesine hükmedilmeyebilir.
(4) Üretimi, bulundurulması, kullanılması, taşınması, alım ve satımı suç oluşturan eşya, müsadere edilir.
(5) Bir şeyin sadece bazı kısımlarının müsaderesi gerektiğinde, tümüne zarar verilmeksizin bu kısmı
ayırmak olanaklı ise, sadece bu kısmın müsaderesine karar verilir.
(6) Birden fazla kişinin paydaş olduğu eşya ile ilgili olarak, sadece suça iştirak eden kişinin payının
müsaderesine hükmolunur' şeklindedir.
Müsadere, bir şeyin mülkiyetinin devlete geçmesi sonucunu doğurmakta olup, 5237 sayılı TCK’nda
müsadere bir güvenlik tedbiri olarak kabul edilmiştir. Anılan Kanunun 54. maddesinin birinci fıkrasına
göre, kasıtlı bir suçun işlenmesinde kullanılan veya suçun işlenmesine tahsis edilen ya da suçtan
meydana gelen eşya, iyiniyetli üçüncü kişilere ait olmamak şartıyla müsadere edilir. Suçun işlenmesinde
kullanılmak üzere hazırlanmış olan eşya ise, suçun icra hareketlerine henüz başlanmamış ise, sadece bu
nedenle müsadere edilemeyecek, ancak niteliği itibarıyla kamu güvenliği, kamu sağlığı veya genel ahlak
açısından tehlikeli olması durumunda eşyanın müsaderesine hükmedilecektir.
Kural olarak müsadereye hükmedilmesi için kasıtlı bir suçun işlenmesi zorunlu olmakla birlikte,
bu suçtan dolayı bir kimsenin mutlaka cezaya mahkûm edilmesi gerekmemektedir. Örneğin suçun
işlenmesinde kullanılan eşyanın, bunu kullanan fail akıl hastası olması nedeniyle cezalandırılamasa dahi
müsaderesine hükmedilebilecektir.
Üçüncü fıkrada, müsaderede orantılılık kuralı kabul edilmiş olup, buna göre, suçta kullanılan eşyanın
müsadere edilmesinin işlenen suça nazaran daha ağır sonuçlar doğuracağının ve bu nedenle hakkaniyete
aykırı olacağının anlaşıldığı durumlarda, eşyanın müsaderesine hükmedilmeyebilecektir.
Maddenin dördüncü fıkrasına göre, üretimi, bulundurulması, kullanılması, taşınması, alım ve satımı
suç oluşturan eşyanın, eylem suç oluşturmasa dahi her hâlde müsaderesine hükmolunacaktır.
5607 sayılı Kanunun 13. maddesinin birinci fıkrasının birinci cümlesi 'Bu Kanunda tanımlanan
suçlarla ilgili olarak 26.09.2004 tarihli ve 5237 sayılı Türk Ceza Kanununun eşya ve kazanç müsaderesine
ilişkin hükümleri uygulanır', aynı maddenin ikinci fıkrası ise 'Etkin pişmanlık nedeniyle fail hakkında cezaya
hükmolunmaması veya kamu davasının düşmesine karar verilmesi, sadece suç konusu eşya ile ilgili olarak
müsadere hükümlerinin uygulanmasına engel teşkil etmez' şeklinde düzenlenmiştir.
Bu kapsamda, zamanaşımının gerçekleşmesi nedeniyle kamu davasının düşmesine karar verildiği
durumlarda, elkonulan eşya ile ilgili olarak müsadere koşullarının oluşup oluşmadığının değerlendirilmesi
zorunlu olup, elkonulan eşyanın müsaderesi ya da iadesi hususunda karar verilebilmesi için başkaca
bir inceleme ve araştırma yapılmasının gerekmediği hâllerde, usul ekonomisi de gözetilerek Ceza
Genel Kurulunca hükmün bu yönüyle de incelenebileceği ve müsadere ya da iade hususunda bir karar
verilebileceği kabul edilmelidir.
Bu açıklamalar ışığında somut olay değerlendirildiğinde,
Sanığın ortağı ve imzaya yetkili müdürü olduğu firmaca ithal edilen ve 24.09.2008 tarihli serbest
dolaşıma giriş beyannamesinde bildirilen eşyanın bulunduğu konteynerde, beyannamede ya da
ekindeki belgelerde gösterilmeyen 11 kalemden oluşan, yaklaşık 5.000 kg ağırlığında, ticari mahiyet
ve miktardaki eşyanın tespit edilerek ele geçirildiği anlaşılmakla, bahse konu eşyanın serbest dolaşıma
giriş beyannamesi ve eklerinde beyan edilmemesi, herhangi bir gümrük işlemine tabi tutulmaması,
beyan edilen emtianın devamı niteliğinde olmaması, ticari nitelikte ve miktarda olması, çok sayıda ve
farklı kalemden oluşması, sipariş edilmeden yollanmasının ticari teamüllere uygun düşmemesi, beyan
edilen emtianın vergi muafiyeti kapsamında olmasına rağmen beyan edilmeyen eşyanın vergiye tabi
emtia olması hususları birlikte değerlendirildiğinde, beyan edilmemek suretiyle gümrük işlemlerine
tabi tutulmaksızın ülkeye sokulmaya teşebbüs edildiği sabit olan, 5607 sayılı Kanun kapsamında kaçak
eşya niteliğindeki suça konu eşyanın müsadere koşullarının oluştuğu, bu hususta karar verilebilmesi için
başkaca bir inceleme ve araştırma yapılması gerekmediğinden usul ekonomisi de gözetilerek Ceza Genel
Kurulunca müsadere kararı verilebileceği kabul edilmelidir.
Bu itibarla, Yerel Mahkeme direnme hükmünün, suça konu eşyanın müsaderesi yerine mahrece
iadesine karar verilmesi isabetsizliğinden bozulmasına, ancak yeniden yargılama gerektirmeyen
bu konuda, 1412 sayılı CMUK’nun, 5320 sayılı Kanunun 8. maddesi uyarınca karar tarihi itibarıyla
uygulanması gereken 322. maddesine göre karar verilmesi mümkün olduğundan, TCDD İzmir Liman
İşletme Müdürlüğü ..../....Ambarında ambar giriş defterinin 22.09.2008 tarih ve 8…. sırasında kayıtlı,
beyan edilmeyen kaçak eşyanın 5607 sayılı Kanunun 13/1. maddesi delaletiyle TCK’nun 54/1. maddesi
uyarınca müsaderesine karar verilmelidir.
...
   YARGITAY CEZA GENEL KURULU, 27.02.2018 tarihli ve 149-71 sayılı

Benzer Konular (10)