Belediye ve tüzel kişiliklere tebligata ilişkin

Başlatan Deniz034, 04 Ekim 2020, 15:14:27

« önceki - sonraki »
avatar_Deniz034

4. Hukuk Dairesi         2019/2144 E.  ,  2020/1031 K.

"İçtihat Metni"
MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi

Davacı ... vekili Avukat ... tarafından, davalı ... aleyhine 10/10/2013 gününde verilen dilekçe ile menfi tesbit istenmesi üzerine mahkemece yapılan yargılama sonunda; davada karar verilmesine yer olmadığına dair verilen 20/12/2017 günlü kararın Yargıtayca incelenmesi davacı vekili tarafından süresi içinde istenilmekle temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra tetkik hakimi tarafından hazırlanan rapor ile dosya içerisindeki kağıtlar incelenerek gereği görüşüldü.
Dava tarihinin 10/10/2013 olarak yazılması gerekirken, 19/09/2017 tarihi olarak yazılması mahallinde düzeltilebilir maddi hata olarak görülmekle bozma sebebi yapılmamıştır.
Dava, 2004 sayılı İcra ve İflas Kanunu 89/3. maddesinden kaynaklanan menfi tespit istemine ilişkindir. Mahkemece, ... 1. İcra Müdürlüğünün 2013/1232 esas sayılı dosyası üzerinden çıkartılan haciz ihbarnamesinin iptal edilmesi nedeni ile davacının bu dosyaya yönelik talebi yönünden, konusuz kalan dava hakkında karar verilmesine yer olmadığına, ... 2. İcra Müdürlüğünün 2013/1565 esas sayılı takip dosyası yönünden ise süresinde açılmayan davanın reddine karar verilmiş; karar, davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
Davacı vekili, davalı alacaklı tarafından ... 1. İcra Müdürlüğünün 2013/1232 esas ve ... 2. İcra Müdürlüğünün 2013/1565 esas sayılı takip dosyalarıyla dava dışı şirket aleyhine icra takibi başlatıldığını ve davacı Belediyeye İcra İflas Kanunu'nun 89. maddesi kapsamında birinci, ikinci ve üçüncü haciz ihbarnameleri gönderildiğini, ancak ihbarnamelerin usulüne uygun olarak tebliğ edilmediğini, belediye malları üzerine haciz uygulandığı sırada ihbarnamelerden haberdar olunduğunu iddia ederek, davacı belediyenin dava dışı şahsa borçlu olmadığının tespiti isteminde bulunmuştur.
Davalı vekili, tebligatların usulüne uygun olarak yapıldığını belirterek, süresinde açılmayan davanın reddi gerektiğini savunmuştur.
Mahkemece, ikinci haciz ihbarnamesinin iptal edilmesi nedeni ile davanın konusuz kaldığı gerekçesiyle her iki dosya yönünden de uyuşmazlık hakkından karar verilmesine yer olmadığına karar verilmiş; kararın davacı vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine, Dairemizin 03/07/2017 gün, 2017/1592 esas ve 2017/... karar sayılı ilamıyla ... 2. İcra Müdürlüğünün 2013/1565 esas sayılı takip dosyası yönünden verilen bir iptal kararı bulunmadığı gerekçesiyle eksik inceleme ile verilen karar bozulmuş ve mahkemece bozma ilamına uyulmasına karar verilmiştir.
Mahkeme ikinci kararında; İcra İflas Kanunu'nun 89/3. fıkrası gereğince süresinde açılmayan davanın reddine karar vermiştir.
7201 Sayılı Tebligat Kanunu'nun "Hükmi Şahıslara Ve Ticarethanelere Tebligat" başlıklı 12.maddesinde "Hükmi şahıslara tebliğ, salahiyetli mümessillerine, bunlar birden ziyade ise, yalnız birine yapılır. Bir ticarethanenin muamelelerinden doğan ihtilaflarda, ticari mümessiline yapılan tebliğ muteberdir." "Hükmi Şahısların Memur Ve Müstahdemlerine Tebligat" başlıklı 13.maddesinde "Hükmi şahıslar namına kendilerine tebliğ yapılacak kimseler her hangi bir sebeple mütat iş saatlerinde iş yerinde bulunmadıkları veya o sırada evrakı bizzat alamıyacak bir halde oldukları takdirde tebliğ, orada hazır bulunan memur veya müstahdemlerinden birine yapılır." hükümleri yer almaktadır.
Yine, Tebligat Kanunu'nun Uygulanmasına Dair Yönetmeliğin "Tüzel Kişilere ve Ticari İşletmelere Tebligat" başlıklı 20. maddesinde "Tüzel kişilere tebliğ yetkili temsilcilerine, bunlar birden çok ise yalnız birine yapılır. Bakanlıkların ve bunların teşkilatının, Kamu Malî Yönetimi ve Kontrol Kanununa ekli (I) sayılı cetvelde yer alan genel bütçe kapsamındaki kamu idareleri, (II) sayılı cetvelde yer alan özel bütçeli idareler, (III) sayılı cetvelde yer alan düzenleyici ve denetleyici kurumlar, (IV) sayılı cetvelde yer alan sosyal güvenlik kurumları ile il özel idarelerinin, belediyelerin, köylerin ve özel kanunlarına dayanılarak kurulmuş bulunan teşekküllerle, şirketlerin, derneklerin ve vakıfların yetkili temsilcileri, bağlı bulundukları kanunlara ve statülerine göre tayin edilir. Gerçek ve tüzel kişilere ait ticari işletmelerin işlemlerinden kaynaklanan uyuşmazlıklarda, ticari işletmenin o işlemde yetkili ticari temsilcisine yapılan tebliğ geçerlidir.", "Tüzel Kişilerin Memur ve Müstahdemlerine Tebligat" başlıklı 21. maddesinde "Tüzel kişiler adına tebligatı almaya yetkili kişiler, herhangi bir sebeple mutat iş saatlerinde işyerinde bulunmamaları veya o sırada evrakı bizzat alamayacak bir halde olmaları durumunda tebliğ, tüzel kişinin o yerdeki sürekli çalışan memur veya müstahdemlerinden birine yapılır. Ancak, kendisine tebliğ yapılacak memur veya müstahdemin, tüzel kişinin o yerdeki teşkilatı veya personeli içinde görev itibariyle tebligatın muhatabı olan tüzel kişinin temsilcisinden sonra gelen bir kimse veya evrak müdürü gibi esasen bu tür işlerle görevlendirilmiş bir kişi olması gereklidir. Bu kişilerin de bulunmaması halinde, bu husus tebliğ mazbatasında belirtilir ve tebliğ, o yerdeki diğer bir memur veya müstahdeme yapılır." düzenlemelerine yer verilmiştir.
Görülmektedir ki, hükümlerine yukarıda aynen yer verilen Tebligat Kanunu'nun 12. ve 13. maddesi ile Tebligat Kanununun Uygulanmasına Dair Yönetmeliğin 20. ve 21. maddelerinde tüzel kişilere tebligatın yapılma usulü açıklanmış; tebligatın, bunların tabi oldukları kanunlara ve statülerine göre belirlenecek yetkili temsilcilerine, eğer tüzel kişinin yetkili temsilcisi yoksa veya evrakı bizzat alamayacak bir halde ise; görev itibariyle temsilciden sonra gelen kimse veya evrak müdürü gibi bu işle görevlendirilmiş bir kişiye, o da yoksa tüzel kişinin o yerdeki memur veya müstahdemlerinden birine, yapılacağı öngörülmüştür. Eğer, tebligat tüzel kişinin yetkili temsilcisine yapılmamış ve sıralı kişilere yapılmışsa, bunun nedenlerinin açıkça ve ayrıntılı olarak tebligat mazbatasına yazılması gereğine de işaret edilmiştir.
Hemen burada, aleyhine takip yapılan ve ödeme emri tebliğ edilen "Belediye Başkanlığı" olmakla, Tebligat Kanununun Uygulanmasına Daire Yönetmeliğin 20. maddesi gereğince, onun adına tebliğe yetkili kimselerin kimler olduğunun, tabi oldukları kanunlara ve statülerine göre belirlenmesine yönelik olarak, 5393 sayılı Belediyeler Kanunu'nun ilgili hükümleri de değerlendirilmelidir.
5393 Sayılı Belediyeler Kanunu'nun, "Belediye Başkanı" başlıklı 37.maddesinde, "Belediye başkanı, belediye idaresinin başı ve belediye tüzel kişiliğinin temsilcisidir. Belediye başkanı, ilgili kanunda gösterilen esas ve usûllere göre seçilir. Belediye başkanı,
görevinin devamı süresince siyasî partilerin yönetim ve denetim organlarında görev alamaz; profesyonel spor kulüplerinin başkanlığını yapamaz ve yönetiminde bulunamaz."
"Belediye Başkanının Görev Ve Yetkileri" başlıklı 38.maddesinin (a) ve ( c) bentlerinde "Belediye başkanının görev ve yetkileri şunlardır ; a) Belediye teşkilâtının en üst amiri olarak belediye teşkilâtını sevk ve idare etmek, belediyenin hak ve menfaatlerini korumak. c) Belediyeyi Devlet dairelerinde ve törenlerde, davacı veya davalı olarak da yargı yerlerinde temsil etmek veya vekil tayin etmek." "Yetki Devri" başlıklı 42.maddesinde ise Belediye başkanının, görev ve yetkilerinden bir kısmını uygun gördüğü takdirde, yöneticilik sıfatı bulunan belediye görevlilerine devredebileceği düzenlenmiştir.
Açıklanan bu yasal düzenlemeler ortaya koymaktadır ki belediye tüzel kişiliğini temsil ile yetkili kişi "Belediye Başkanı"dır ve görev ile yetkilerinden bir kısmını uygun gördüğü takdirde ancak "yöneticilik sıfatı bulunan" belediye görevlilerine devredebilir. Burada önemle üzerinde durulması gereken husus, yargı mercileri önündeki temsilin ne şekilde olacağı ve bunun yapılacak tebliğle ilişkisidir. Gerek gerçek kişiler gerek tüzel kişiler yargı mercileri önünde ya bizzat ya da Avukatlık Kanunu hükümleri de gözetilerek avukat sıfatı taşıyan vekilleri vasıtasıyla işlem yapabilirler.
Hemen belirtmelidir ki tebligat ile ilgili yasa ve yönetmelik hükümleri tamamen şeklidir. Değinilen işlemler nedeniyle bilgilendirme yanında belgelendirme özelliği de bulunan bir usul işlemi olmakla, gerek tebliğ işlemi ve gerekse tebliğ tarihi ancak yasa ve yönetmelikte emredilen şekillerle tevsik ve dolayısıyla ispat olunabilir. Bu sebeple tebligatın usul yasaları ile ilişkisi de daima göz önünde tutulmalıdır.
Kanun ve Yönetmeliğin amacı tebligatın muhatabına en kısa zamanda ulaşması, konusu ile ilgili olan kişilerin bilgilendirilmesi ve bu hususların belgeye bağlanmasıdır. Hâl böyle olunca, yasa ve yönetmeliğin hükümlerinin en ufak ayrıntılarına kadar uygulanması zorunludur. Tebligat Kanunu ile Yönetmeliği'nde öngörülen şekilde işlem yapılmış olmadıkça tebliğ memuru tarafından yapılan yazılı beyan onun mücerret sözünden ibaret kalır ve dolayısıyla belgelendirilmiş sayılmaz. Nitekim, Kanunun ve Yönetmeliğin belirlediği şekilde yapılmamış ve belgelendirilmemiş olan tebligatların geçerli olmayacağı yerleşik yargısal içtihatlarda da açıkça vurgulanmıştır.
Anılan yasal düzenlemeler ve içtihatlar karşısında, tebligatı yapan memurun, öncelikle 5393 Sayılı Belediyeler Kanunu'nun 37. ve 38/c maddeleri gereğince belediye tüzel kişiliğinin yetkili temsilcisi olan Belediye Başkanı'na, olmadığı takdirde usulüne uygun şekilde yetkili kılınan Hukuk İşleri Müdürü yada belediye avukatlarından birine ödeme emrini tebliğ etmesi, bunlar yoksa veya tebligatı alamayacak durumda iseler bu durumu tebliğ evrakına şerh ederek hazır bulunan memur veya müstahdemlerinden birine tebligatı yapması, kendisine tebliğ yapılacak memur veya müstahdemin belediyenin teşkilatı veya personeli içinde vazife itibariyle tebligatın muhatabı olan hükmi şahsın mümessilinden sonra gelen bir kimse veya evrak müdürü gibi esasen bu kabil işlerle görevlendirilmiş kimse olması gereğini göz önüne alması ve bunların da bulunmadığı halde ancak o yerdeki diğer bir memur veya müstahdeme tebligatı yapması gerekir. Daha da önemlisi, tebliğ memuru, tebligatı yetkili temsilciye yapmama ve sıralı kişilere yapma nedenlerini de açıkça ve ayrıntılı olarak tebligat mazbatasına yazmalıdır.
Somut olayda; ... 2. İcra Müdürlüğünün 2013/1565 esas sayılı dosyasında davacı ...'na gönderilen birinci, ikinci ve üçüncü haciz ihbarnamelerinin muhatap olarak ... Belediye Başkanlığı Belediye Saymanlığı Müdürlüğü'ne hitaben
hazırlandığı ve ... memuru tarafından adreste devamlı çalışan, tebligatı almaya ehil ve reşit ... imzasına tebliğ edildiği anlaşılmaktadır.
Oysa, yukarıda da ayrıntısı ile açıklandığı üzere, Belediye Başkanlığı'nı temsil yetkisi Belediye Başkanına ait olup İcra Dairesi tarafından Belediye ... Müdürlüğü'ne haciz ihbarnameleri tebliği çıkartılarak genel evrak memuruna tebligat yapılması açıklanan yasal düzenlemelere ve yargı kararlarına aykırı olup usulsüzdür.
Usule aykırı tebliğin hükmü ise 7201 Sayılı Tebligat Kanunu'nun 32. maddesinde düzenlenmiş; tebliğ usulüne aykırı yapılmış olsa bile, muhatabı tebliğe muttali olmuş ise geçerli sayılıp, muhatabın beyan ettiği tarihin tebliğ tarihi olarak kabul edileceği, belirtilmiştir.
Şu halde; ... 2. İcra Müdürlüğünün 2013/1565 esas sayılı dosyasında gönderilen haciz ihbarnameleri nedeniyle borçlu olmadığının tespiti istemiyle açılan davanın süresinde olup olmadığının tespiti için öncelikle, usulüne uygun olarak yapılmış bir tebligat bulunmalıdır. Usulsüz tebligat esas alınarak hak düşürücü sürenin hesaplanması doğru olmamıştır. Mahkemece uyuşmazlığın esastan incelenip sonucuna göre karar verilmesi gerekirken hak düşürücü süre nedeniyle davanın reddine karar verilmesi usul ve yasaya uygun düşmemiş, bu durum kararın bozulmasını gerektirmiştir.
SONUÇ: Temyiz edilen kararın, yukarıda açıklanan nedenlerle BOZULMASINA ve peşin alınan harcın istek halinde geri verilmesine 02/03/2020 gününde oy birliğiyle karar verildi.
''Adalet suçu suçluyu değil, sonuna kadar masumiyeti aramaktır''

Benzer Konular (10)