Yargıtay Hukuk Genel Kurulu Kararları ? Yetki İtirazının Şekil Şartları, İcra Dairesinin Yetkisi, İtirazın İptali Davası

Başlatan İçtihat, 15 Aralık 2019, 10:34:09

« önceki - sonraki »

0 Üyeler ve 1 Ziyaretçi konuyu incelemekte.

avatar_İçtihat
Yargıtay Hukuk Genel Kurulu Kararları ? Yetki İtirazının Şekil Şartları, İcra Dairesinin Yetkisi, İtirazın İptali Davası

YARGITAY HUKUK GENEL KURULU

Esas No        :        2013/19-1520
Karar No        :        2014/524

DAVA : Taraflar arasındaki ?itirazın iptali? davasından dolayı yapılan
yargılama sonunda; İstanbul 23.Asliye Ticaret Mahkemesi'nce davanın
reddine dair verilen 20.03.2012 gün ve 2011/340 E-2012/61 K. sayılı
kararın incelenmesi davacı vekili tarafından istenilmesi üzerine, Yargıtay
19.Hukuk Dairesi'nin 19.11.2012 gün ve 2012/12402 E-2012/17160 K sayılı
ilamı ile;

( ... Davacı vekili, müvekkilin faturaya dayalı alacağının tahsili
amacıyla yapılan takibe davalının haksız itirazı ile takibin durduğunu
belirterek, davalının itirazının iptali ile takibin devamına ve %40 icra
inkar tazminatına karar verilmesini talep ve dava etmiştir.

Davalı, dava dilekçesi ekli meşruhatlı duruşma gün ve saatini bildiren
davetiye kendisine usulüne uygun şekilde tebliğ edilmesine rağmen davaya
cevap vermemiştir.

Mahkemece, davalının bulunduğu ikametgahı itibariyle yetkili icra
dairesinin Bakırköy İcra Dairesi olduğu, davacının ikametgahının ise
Çorlu/Tekirdağ olduğu, takibin İstanbul İcra Dairesinde yapıldığı,
davacının 02.03.2010 tarihli dilekçesiyle yetki itirazının usulüne uygun
olmadığı, itirazda icra müdürlüğünün açıkça belirtilmediği ancak davalı
borçlunun ikametgahı itibariyle kastettiği icra dairesinin Bakırköy İcra
Dairesi'nin olduğu ve Bağcılar Adliyesi'nin kapatılarak Bakırköy'e
bağlandığının açıkça anlaşıldığı, İstanbul İcra Dairesi'nin somut takip
açısından yetkili olmadığı ve davacı tarafça yetkili icra dairesinde
yapılmış usulüne uygun icra takibi bulunmadığı gerekçesiyle, davanın icra
dairesinin yetkisizliği nedeniyle reddine karar verilmiş, hüküm davacı
vekili tarafından temyiz edilmiştir.

Yetki itirazında yetkili bulunan icra dairesinin yargı teşkilatının neresi
olduğunun itirazda bulunan tarafından açıkça gösterilmesi gerekir. İcra
Müdürlüğünde yetki itirazında bulunan borçlu, "takip adresinin bulunduğu
yer icra müdürlüğünün yetkili olduğunu" belirtmiş, bu yerin hangi yargı
teşkilatı olduğunu açıkça göstermemiştir. Ayrıca, Bağcılar olarak
gösterilen adrese çıkarılan dava dilekçesi tebligatının, "adresten
ayrılmış olması nedeniyle" tebliğ edilemediği anlaşılmıştır. HMK
19.maddesi uyarınca usulüne uygun olarak icra müdürlüğünde yetki
itirazında bulunulmadığından, davanın esasına girilerek sonucuna göre bir
karar verilmesi gerekirken yazılı şekilde karar verilmesi doğru görülmemiş
mahkeme kararının bozulması gerekmiştir... ),

Gerekçesiyle bozularak dosya yerine geri çevrilmekle yeniden yapılan
yargılama sonunda, mahkemece önceki kararda direnilmiştir.

Hukuk Genel Kurulu'nca incelenerek direnme kararının süresinde temyiz
edildiği anlaşıldıktan ve dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra gereği
görüşüldü:

KARAR : Dava, cari hesap alacağın tahsili için başlatılan icra takibine
vaki itirazın iptali istemine ilişkindir.

Davacı/alacaklı vekili, davalıya ait kumaşların boyanması işinin
müvekkilinin fabrikasında yapıldığını, verilen hizmet ve emtia için fatura
tanzim edildiğini, cari hesap dönemi sonunda davalının 29.829,99 TL
borcunun olduğunu, müvekkilinin faturaya dayalı alacağın tahsili için
başlattığı takibe davalının itirazının haksız olduğunu ileri sürerek,
itirazının iptaline ve davalıdan %40 oranında icra inkâr tazminatının
tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.

Davalı/borçlu, davaya yanıt vermemiştir.

Mahkemece, yetkili icra dairesinde yapılmış usulüne uygun icra takibi
bulunmadığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.

Davacı vekilinin temyizi üzerine karar, Özel Dairece yukarıda başlık
bölümünde gösterilen nedenlerle bozulmuştur.

Yerel Mahkemece, önceki kararda direnilmiş; hükmü temyize davacı vekili
getirmiştir.

Hukuk Genel Kurulu önüne gelen uyuşmazlık; borçlu tarafından icra
dairesinin yetkisine yapılan itirazın geçerli olup olmadığı noktasında
toplanmaktadır

Bilindiği üzere, 2004 sayılı İcra ve İflas Kanununun 67.maddesi uyarınca
itirazın iptali davası; alacaklının, icra takibine karşı borçlunun yaptığı
itirazın iptali ile İİK'nun 66.maddesine göre itiraz üzerine duran takibin
devamını sağlayan bir eda davası olup, itirazın tebliğinden itibaren bir
yıllık süre içinde açılan davada borçlunun itirazında haksızlığının
belirlenmesi ve alacağın likit olması halinde, istem varsa borçlu aleyhine
icra inkar tazminatına da hükmedilebilir. ( Baki Kuru, İcra ve İflas
Hukuku, 2006, s.219,223 )

Yargıtay'ın kararlılık kazanmış uygulamasına göre, itirazın iptali
davasını gören mahkemenin, icra takibinin yapıldığı icra dairesinin
yetkisine yönelik itirazı öncelikle incelemesi gerekir. Mahkemenin
yetkisine yönelik bir itirazın var olup olmaması, bu sonuca etkili
değildir. Eş söyleyişle, itirazın iptali davasında, mahkemenin yetkisine
itiraz edilmiş olsun veya olmasın, mahkeme öncelikle, icra dairesinin
yetkisine yönelik itirazı inceleyerek kesin olarak sonuçlandırmalıdır.

Kaldı ki, itirazın iptali davasını görme yetkisi, takibin yapıldığı yer
mahkemesine aittir. O nedenle, mahkemenin, icra dairesinin yetkisine
yönelik itirazı incelemesi doğaldır. Bu yetki itirazının incelenmesi
sonucunda, mahkeme, kendisinin yetkili olup olmadığını da belirlemiş
olacaktır ( Saim Üstündağ, İcra Hukukunun Esasları, İstanbul 1995, 6.
Bası, s. 101-102 ).

Öte yandan, itirazın iptali davasının görülebilmesi için usulüne uygun
şekilde yapılmış, geçerli bir icra takibinin bulunması gerekir. Ortada,
geçerli bir takibin bulunmadığı durumlarda, itirazın iptali davasının
görülebilmesine usulen olanak yoktur. İcra dairesinin yetkisine itiraz
edildiği hallerde, bu itiraz usulünce incelenerek sonuçlandırılmadığı
sürece, açıklanan şekilde geçerli bir takibin bulunmayacağı açıktır.

Hukuk Genel Kurulu'nun 20.03.2002 gün ve 2002/13-241 E., 2002/208 K.;
Hukuk Genel Kurulu'nun 27.11.2013 gün ve 2013/13-372 E. sayılı
kararlarında da aynı ilke benimsenmiştir.

Bu aşamada, icra dairelerinin yetkisini düzenleyen mevzuatın açıklanması
gerekmektedir.

Bilindiği üzere icra takiplerinde yetki belirlemesi, 2004 sayılı İcra ve
İflas Kanunu'nun 50. maddesi yollaması ile 1086 sayılı Hukuk Usulü
Muhakemeleri Kanunu ( HUMK ) hükümlerine göre yapılmaktadır.

Ancak, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanununun 447.maddesinin ikinci
fıkrası hükmü uyarınca; mevzuatta, yürürlükten kaldırılan 1086 sayılı
HUMK'na yapılan yollamalar, 6100 Sayılı HMK'nın bu hükümlerin karşılığını
oluşturan maddelerine yapılmış sayılır.

İİK'nun 50.maddesi aynen ?Para veya teminat borcu için takip hususunda
Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanununun yetkiye dair hükümleri kıyas yolu ile
tatbik olunur. Şu kadar ki, takibe esas olan akdin yapıldığı icra dairesi
de takibe salahiyetlidir.

Yetki itirazı esas hakkındaki itirazla birlikte yapılır. İcra mahkemesi
tarafından önce yetki meselesi tetkik ve kati surette karara raptolunur.

İki icra mahkemesi arasında yetki noktasından ihtilaf çıkarsa Hukuk Usulü
Muhakemeleri Kanununun 25 inci maddesi hükmü tatbik olunur? düzenlemesini
içermektedir.

Bu açık atıf nedeniyle yetki itirazının, itirazın yapıldığı tarih
itibariyle yürürlükte bulunan HUMK hükümlerine uygun bir şekilde
yapılmasının gerektiği açıktır. Yetki itirazının ileri sürülme zamanını ve
şeklini düzenleyen anılan yasanın 23.maddesi aynen;

?Salahiyettar olmıyan bir mahkemede aleyhine dava ikame olunan kimse esasa
girişmezden evvel bu bapta itirazda bulunmazsa o mahkemenin salahiyetini
kabul etmiş addolunur. Şu kadar ki munhasıran iki tarafın arzularına tabi
olmıyan mesail bundan müstesnadır. Mahkeme bu nevi davalarda hitamı
mahkemeye kadar re'sen veya iki taraftan birinin talebi üzerine ademi
salahiyet kararı verir. Mahkemenin salahiyattar olmadığını iddia eden
taraf salahiyettar mahkemeyi beyana mecburdur? şeklinde olup, 6100 sayılı
HMK 19.maddesinde de benzer düzenlemeye yer verilmiştir.

Bu yasal düzenlemeden de anlaşılacağı üzere, yetki itirazında bulunan
taraf, yetkili mahkemenin ( icra dairesinin ) hangi yer mahkemesi ( icra
dairesi ) olduğunu açıklamak zorundadır.

Somut olayda icra takibi, İstanbul 3.İcra Müdürlüğü nezdinde ilamsız icra
takibi şeklinde başlatılmıştır. Ödeme emrinde borçlunun adresi, ?Hürriyet
Mah. Şehitler Sok. No. ... Bağcılar/İstanbul? olarak belirtilmiş ve ödeme
emri Tebligat Kanunu ( TK )'nun 21.maddesi uyarınca bu adreste tebliğ
edilmiştir.

Borçlu tarafından 29.04.2011 tarihinde itiraz dilekçesi verilmiştir.
İtiraz dilekçesinde belirtilen ikamet adresi ile ödeme emrinin tebliğ
edildiği adres aynı olup, bu dilekçeyle yetki, borç, faiz ve fer'ilerine
itiraz edilmiştir.

Anılan dilekçenin yetki itirazına ilişkin bölümü aynen; ?ilamsız takip
adresimin bulunduğu yer icra müdürlüğü nezdinde ikame olunmak
durumundadır. Hal böyle iken yetkisiz yerde açılmış olup, takibe yetki
yönünden de itiraz ediyorum? şeklindedir.

Borçlu bu dilekçesiyle icra dairesinin yetkisine itiraz etmiş, ancak hangi
yer icra dairesinin yetkili olduğunu açıklamamıştır.

Hukuk Genel Kurulundaki görüşmeler sırasında birkısım üyelerce, yetki
itirazında hangi yer icra dairesinin yetkili olduğunun açıkça yazılmamış
olmasına rağmen itiraz dilekçesinin içeriğinden yetkili olduğu ileri
sürülen icra dairesinin neresi olduğunun anlaşılabildiği durumlarda
itirazın geçerli olduğunun kabul edilmesinin gerektiği, somut olayda da
itiraz dilekçesinin başlık bölümünde ikamet adresinin Bağcılar olarak
açıklandığı, itirazın yapıldığı cümlenin ise ?takip adresimin bulunduğu
yer icra müdürlüğü nezdinde ikame olunmak durumundadır? şeklinde olması
nedeniyle, ikamet adresinin bulunduğu yerin yani Bağcılar'ın bağlı olduğu
Bakırköy icra dairesinin yetkili olduğunun ileri sürüldüğünün kabul
edilmesinin gerektiği ileri sürülmüş ise de, çoğunluk tarafından bu görüş,
yetki itirazında yetkili icra dairesinin açıkça belirtilmesinin gerektiği,
adres olarak belirtilen Bağcılar'da adli birimlerin bulunmadığı, dilekçede
yer alan diğer yer ismi olan İstanbul icra dairesi nezdinde de icra
takibinin başlatılmış olması nedeniyle yasanın aradığı açıklıkta bir yetki
itirazının bulunmadığına karar verilmiştir.

O halde, usulüne uygun olarak icra müdürlüğünün yetkisine itiraz
edilmediğinden eldeki itirazın iptali davasının, icra dairesinin
yetkisizliğinden bahisle reddedilmesi yerinde olmayıp, yerel mahkemece
davanın esasına girilerek taraf delillerinin tartışılması ve sonucuna göre
bir karar verilmesi gereklidir.

Bu itibarla, Hukuk Genel Kurulu'nca da benimsenen Özel Daire bozma
kararına uyulmak gerekirken, önceki kararda direnilmesi usul ve yasaya
aykırıdır.

Bu nedenle direnme kararı bozulmalıdır.

SONUÇ : Davacı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile direnme kararının
Özel Daire bozma kararında gösterilen nedenlerden dolayı 6217 sayılı
Kanunun 30.maddesi ile 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu'na eklenen
?Geçici madde 3? atfıyla uygulanmakta olan 1086 sayılı Hukuk Usulü
Muhakemeleri Kanunu'nun 429.maddesi gereğince BOZULMASINA, istek halinde
temyiz peşin harcının yatırana geri verilmesine, aynı Kanunun
440/1.maddesi uyarınca tebliğden itibaren 15 gün içerisinde karar düzeltme
yolu açık olmak üzere, 16.04.2014 gününde yapılan ikinci görüşmede
oyçokluğu ile karar verildi.

KARŞI OY :

Uyuşmazlık, borçlunun İcra Dairesinin yetkisine vaki itirazının geçerli
olup olmadığına ilişkindir.

İİK. 50 maddesinde ?Para veya teminat borcu için takip hususunda Hukuk
Usulü Muhakemeleri Kanunun yetkiye dair hükümlerinin kıyas yolu ile tatbik
olunacağı?,

Takip tarihinden yürürlükte bulunan mülga 1086 sayılı HUMK 23 /son
maddesinde de ?? Mahkemenin selahiyettar olmadığını iddia eden tarafın
selahiyettar Mahkemeyi beyana mecbur bulunduğu? düzenlenmiştir.

Borçlu, 29.04.2011 günlü itiraz dilekçesinde ?Hürriyet mahallesi Şehitler
Sokak No: ... Güneşli ? Bağcılar / İST.? Adresine yerleşim yeri olarak
göstermek suretiyle ilamsız takibin adresinin bulunduğu yer İcra Müdürlüğü
nezdinde ikame olunması gerektiğini? bildirerek yetki ve esas yönünden
borca itiraz etmiştir.

Borçlunun itiraz dilekçesinin muhatabı İcra Müdürlüğü ve alacaklı vekili
olup, muhataplar borçlunun yerleşim yerinin Bakırköy İcra Dairesinin yetki
alanında kaldığını bile bilecek durumdadırlar.

Borçlunun yetki itirazında yetkili İcra Dairesi açıkça gösterilmemiş
olmakla birlikte, borçlunun hangi İcra Dairesinin yetkili olduğunu
bildirmek istediği itiraz dilekçesi içeriğinden anlaşılmaktadır.

Mülga 1086 sayılı HUMK 23 /son maddesi yetkili mahkemenin ( İcra
Dairesinin ) herhalde ismen belirtilmesini değil, tereddüde yer vermeyecek
şekilde yetkili İcra Dairesinin anlatılmış olması amacını gütmektedir.

Yasa hükmünün sözüne değil, özüne itibar edilmesi gerekir.

( HGK 19.01.1974 gün 2/1227-6 sayı, 2 HD 10.04.1975 gün 3150/3401 sayı ve
2HD 11.01.1973 gün 7415/93 sayı )

Açıklanan nedenlerle, borçlunun İcra Dairesinin yetkisine itirazı hukuka
uygun bulunduğundan davanın reddine ilişkin direnme kararının Onanması
gerekirken Bozulmasına ilişkin sayın çoğunluk görüşüne karşıyım.

Benzer Konular (10)

3329

Yanıtlar: 0
Gösterim: 9717