Dava açıldıktan sonra davalı tarafı değiştirmek ya da mevcut davalı taraf yanına bir başka davalı t

Başlatan Deniz034, 12 Aralık 2016, 18:30:26

« önceki - sonraki »

0 Üyeler ve 1 Ziyaretçi konuyu incelemekte.

avatar_Deniz034

Dava açıldıktan sonra davalı tarafı değiştirmek ya da mevcut davalı taraf yanına bir başka davalı taraf ilave etmek, ıslahla dahi mümkün değildir.
   
Özet:
davanın açılmasından sonra, dava dilekçesinde gösterilen taraflarda değişiklik yapılması ihtiyacı ortaya çıkabilir. Bu değişiklik örneğin, taraflardan birinin dava sırasında ölmesinde veya dava yürürken dava konusunun devrinde olduğu gibi zorunlu (yasal) nedenlerle olabileceği gibi, davacının iradesine bağlı (iradi) değişiklik şeklinde de olabilir (Ejder Yılmaz, Hukuk Muhakemeleri Kanunu Şerhi, Ankara 2012, s. 812). İradi taraf değişikliği halinde ise; bu durum davayı değiştirme anlamına geldiğinden, zorunlu taraf değişikliğinden farklı bir rejime tabidir. Mülga 1086 sayılı HUMK iradi taraf değişikliği hakkında açık bir hüküm içermemekle birlikte, yerleşik Yargıtay uygulaması ile genel olarak, davada iradi taraf değişikliğine izin verilmemiştir. Bu durumun özellikle usul ekonomisi açısından eleştirilere tabi tutulmasını dikkate alan yasa koyucu, 6100 sayılı HMK'nın 124. maddesi ile belirli hallerde iradi taraf değişikliğine olanak veren bir düzenleme getirmiştir. Anılan hükmün ikinci fıkrasında, bir davada taraf değişikliğinin ancak karşı tarafın açık rızası ile mümkün olduğu öngörülmüş olup, hakimin taraf değişikliği konusunda davalı tarafa rızası bulunup bulunmadığını açıkça sorması gerekmektedir. Üçüncü fıkrasında ise,"Ancak, maddi bir hatadan kaynaklanan veya dürüstlük kuralına aykırı olmayan taraf değişikliği talebi, karşı tarafın rızası aranmaksızın hâkim tarafından kabul edilir" düzenlemesi getirilmiştir.
Somut olayda, dahili dava edilenler arasında zorunlu dava arkadaşlığı bulunmadığı ve aleyhlerine usulüne uygun olarak açılmış bir dava da bulunmadığı, anılan 124. madde hükmü koşulları da gerçekleşmediği, bu nedenle de taraf sıfatını kazanmadıkları ve aleyhlerine hüküm de kurulmadığı anlaşıldığından, kararı temyiz hakları bulunmamasına göre, bir kısım dahili davalı vekilinin temyiz isteminin reddine karar verilmesi gerekmiştir.
T.C.
Yargıtay
23. Hukuk Dairesi

Esas No:2014/5373
Karar No:2014/6050



Taraflar arasındaki sözleşmenin iptali, tazminat davasının yapılan yargılaması sonunda ilamda yazılı nedenlerden dolayı davanın reddine yönelik olarak verilen hükmün süresi içinde davacı vekilince temyiz edilmesi üzerine dosya incelendi, gereği konuşulup düşünüldü.
-K A R A R-
Davacı vekili, müvekkili arsa sahibi ile davalı yüklenici arasında arsa payı karşılığı inşaat sözleşmesi yapıldığını, sözleşmenin sürelerle ilgili kısmında " İşbu sözleşmenin imzalanması tarihi olan bugünden itibaren dört ay içerisinde inşaat ruhsatı alınıp inşaata başlanmazsa yani, ruhsat alma tarihi süresi olan dört aylık süreyi geçirirse müteahhit kooperatif, arsa sahibine 20.000 DM ödeyecek ve sözleşme fesh olmuş sayılacaktır." hükmünün bulunduğunu, sözleşmenin bu hükmüne rağmen, 01.11.1996 tarihinden 07.09.1997 tarihine kadar davalı kooperatif tarafından sözleşmeden doğan yükümlülüklerin yerine getirilmediğini, inşaata başlanmadığını, bunun üzerine müvekkilinin davalı kooperatife keşide ettiği ihtarnameyle, sözleşmeyi feshettiğini ve sözleşmede belirlenen 20.000 DM cezai şartın kendisine ödenmesini istediğini, tüm uyarılara rağmen ödeme yapılmaması üzerine, davalı kooperatif aleyhine 20.000 DM cezai şartın tahsili için dava açıldığını, davalı kooperatifin, taşınmaz üzerinde A.. U.. lehine intifa hakkı bulunduğu, davacının intifa hakkını kaldırmaması nedeniyle inşaata başlayamadığı savunması üzerine mahkemece, aynı gerekçeyle davanın reddine karar verildiğini, daha sonra müvekkilinin ölü annesi A.. U.. adına gözüken intifa hakkını kaldırarak, durumu ihtarname ile davalı kooperatife bildirdiğini, dört ay içerisinde inşaat ruhsatının alınıp inşaata başlanmasını, aksi takdirde sözleşmenin feshedilmiş sayılacağını ve bu sonuca bağlanan 20.000 DM'nin isteneceğinin davalıya bildirildiğini, buna rağmen davalı kooperatifin inşaata başlamadığını ve cezai şartı ödemediğini ileri sürerek, taraflar arasındaki arsa payı karşılığı inşaat sözleşmesinin feshini ve 15.200,00 TL cezai şartın dava tarihinden itibaren işleyecek reeskont faizi ile birlikte davalı kooperatiften tahsilini talep ve dava etmiş, 04.05.2007 havale tarihli dilekçesiyle, davalı kooperatifin 19.01.2005 olan dava tarihinden sonra 18.05.2005 tarihinde tasfiye edilerek sicil kaydının kapatıldığını, kooperatif ortaklarının şahsi sorumluluklarına dayanarak davaya devam edilmesi gerektiğini ileri sürerek, davalı kooperatifin tasfiyeden önceki üyelerinin davaya dahil edilmesini istemiştir.
Davalı kooperatif, davaya cevap vermemiştir.
Bir kısım dahili davalılar vekili, davanın kesin hüküm nedeniyle reddi gerektiğini, davanın zamanaşımına uğradığını, tasfiye edilmiş bir kooperatifin ortaklarına başvurmanın mümkün olmadığını, kooperatifin ihyası gerektiğini, usul kanunda dahili dava diye bir müessese bulunmadığını savunarak, davanın reddini istemiştir.
Mahkemece, idda, savunma ve tüm dosya kapsamına göre,sözleşme ve ilgili tapu kaydı dikkate alındığında, tapu kaydı üzerinde Ahmet kızı A.. U.. lehine intifa hakkının devam ettiği, bu kaydın dava tarihi itibariyle terkin edilmemiş olduğu, güçlü delil niteliğinde olduğu kuşkusuz olan Alanya 1. Asliye Hukuk Mahkemesi'nin anılan ilamı da değerlendirildiğinde sözleşmenin tarafı olan davacının, taşınmazı sorunsuz teslim etmek biçimindeki kendi edimini yerine getirmediği, bu hali ile karşı taraftan edimin ifasını isteyemeyeceği gerekçesiyle, davanın reddine karar verilmiştir.
Kararı, davacı vekili ile katılma yoluyla bir kısım dahili davalılar vekili temyiz etmiştir.
1- Davacı vekilinin temyiz itirazları yönünden;
Dava, davacı ile davalı kooperatif arasındaki arsa payı karşılığı inşaat sözleşmesinin feshi ile bu sözleşmeden kaynaklanan cezai şart alacağının tahsili istemine ilişkindir.
Alanya Tapu Sicil Müdürlüğü'nün 10.06.2005 tarihli cevabi yazısında, dava konusu ... köyü ... mevkii 3625 ve 3626 parsel sayılı taşınmazlar üzerinde davacının murisi A.. U.. ait intifa hakkı bulunduğu bildirilmiş ise de, mahkemece intifa hakkının kaldırıp kaldırılmadığının tekrardan sorulması üzerine, anılan müdürlüğün 26.10.2005 tarihli yazısında, intifa hakkının 31.07.2002 tarihi itibariyle terkin edildiği bildirilmiştir.Dava tarihi olan 19.01.2005'te dava konusu olan taşınmazlar üzerinde herhangi bir intifa hakkı bulunmadığı anlaşıldığından, mahkemece uyuşmazlığın esası incelenip sonucuna göre bir karar verilmesi gerekirken, dosya kapsamına uygun olmayan gerekçe ile yazılı şekilde hüküm kurulması doğru olmamıştır.
Öte yandan gerekçeli karar başlığında davalı kooperatifin unvanının S.S. ... Konut Yapı Kooperatifi olarak değiştirilmiş olduğu hususunun gözden kaçırılması, HMK'nın 297/1-b maddesi hükmüne aykırı olmuştur.
2- Dahili davalılar F.. U.., A.. T.., E.. U.., R.. M.., E.. İ.., H.. U.., G.. S.. ve S.. K.. vekilinin katılma yoluyla temyiz itirazlarına gelince;
Dava, davalı kooperatif aleyhine 19.01.2005 tarihinde açılmış olup, davalı kooperatifin 18.05.2005 tarihinde sicilden terkin edilmiş olduğunun anlaşılması üzerine, davacı vekili 04.05.2007 havale tarihli (harçsız) dilekçesiyle, kooperatif ortağı olduğunu ileri sürdüğü şahısları davaya dahil etmiştir. (Dava sırasında, kooperatifin ihyasına başka mahkemece karar verilmiş ve karar kesinleşmiştir.)
Yerleşik Yargıtay uygulamasına göre, dava açıldıktan sonra davalı tarafı değiştirmek ya da mevcut davalı taraf yanına bir başka davalı taraf ilave etmek, ıslahla dahi mümkün değildir. Dava tarihinde ve dahili dava dilekçe tarihinde yürürlükte olan usul yasamızda davanın nasıl açılacağı gösterilmiştir. Dava açıldıktan sonra harcı yatırılmayan dilekçe ile kişilerin dahili dava edilmesi ve haklarında hüküm tesis edilmesi olanağı bulunmamaktadır. Bu nedenle harcı yatırılmış bir dava dilekçesi bulunmadığı sürece usulüne uygun olarak açılmış bir davanın varlığından söz edilemez. YHGK'nın 31.05.2013 tarih ve 2012/23-1853 E., 2013/803 K. sayılı ilamında da açıklandığı üzere, dava, dava dilekçesinde gösterilen taraflar arasında devam eder.
Ancak davanın açılmasından sonra, dava dilekçesinde gösterilen taraflarda değişiklik yapılması ihtiyacı ortaya çıkabilir. Bu değişiklik örneğin, taraflardan birinin dava sırasında ölmesinde veya dava yürürken dava konusunun devrinde olduğu gibi zorunlu (yasal) nedenlerle olabileceği gibi, davacının iradesine bağlı (iradi) değişiklik şeklinde de olabilir (Ejder Yılmaz, Hukuk Muhakemeleri Kanunu Şerhi, Ankara 2012, s. 812). İradi taraf değişikliği halinde ise; bu durum davayı değiştirme anlamına geldiğinden, zorunlu taraf değişikliğinden farklı bir rejime tabidir. Mülga 1086 sayılı HUMK iradi taraf değişikliği hakkında açık bir hüküm içermemekle birlikte, yerleşik Yargıtay uygulaması ile genel olarak, davada iradi taraf değişikliğine izin verilmemiştir. Bu durumun özellikle usul ekonomisi açısından eleştirilere tabi tutulmasını dikkate alan yasa koyucu, 6100 sayılı HMK'nın 124. maddesi ile belirli hallerde iradi taraf değişikliğine olanak veren bir düzenleme getirmiştir. Anılan hükmün ikinci fıkrasında, bir davada taraf değişikliğinin ancak karşı tarafın açık rızası ile mümkün olduğu öngörülmüş olup, hakimin taraf değişikliği konusunda davalı tarafa rızası bulunup bulunmadığını açıkça sorması gerekmektedir. Üçüncü fıkrasında ise,"Ancak, maddi bir hatadan kaynaklanan veya dürüstlük kuralına aykırı olmayan taraf değişikliği talebi, karşı tarafın rızası aranmaksızın hâkim tarafından kabul edilir" düzenlemesi getirilmiştir.
Somut olayda, dahili dava edilenler arasında zorunlu dava arkadaşlığı bulunmadığı ve aleyhlerine usulüne uygun olarak açılmış bir dava da bulunmadığı, anılan 124. madde hükmü koşulları da gerçekleşmediği, bu nedenle de taraf sıfatını kazanmadıkları ve aleyhlerine hüküm de kurulmadığı anlaşıldığından, kararı temyiz hakları bulunmamasına göre, bir kısım dahili davalı vekilinin temyiz isteminin reddine karar verilmesi gerekmiştir.
SONUÇ:Yukarıda (1) numaralı bentte açıklanan nedenlerle, davacı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün, davacı yararına BOZULMASINA, (2)numaralı bentte açıklanan nedenlerle, dahili davalılar F.. U.., A.. T.., E.. U.., R.. M.., E.. İ.., H.. U.., G.. S.. ve S.. K.. vekilinin katılma yolu ile temyiz isteminin reddine, peşin alınan harçların istek halinde iadelerine, kararın tebliğinden itibaren 15 gün içerisinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 29.09.2014 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.
''Adalet suçu suçluyu değil, sonuna kadar masumiyeti aramaktır''

Benzer Konular (10)