YARGITAY 23. Hukuk Dairesi
ESAS: 2014/1819
KARAR: 2014/6058
Taraflar arasındaki sıra cetveline şikayetin yapılan yargılaması sonunda ilamda yazılı nedenlerden dolayı şikayetin kabulüne yönelik olarak verilen hükmün süresi içinde şikayet olunan vekilince temyiz edilmesi üzerine dosya incelendi, gereği konuşulup düşünüldü.
-K A R A R-
Şikayetçi vekili, şikayet dışı borçluya ait taşınmazın satışından sonra Demirci İcra Müdürlüğü'nün 2006/774 Esas sayılı takip dosyasında düzenlenen sıra cetvelinde, şikayet olunanın haczinin iki yıllık sürede satış istenmemesi nedeniyle düşmesine rağmen birinci sırada yer verildiğini ileri sürerek, sıra cetvelinin iptalini talep etmiştir.
Şikayet olunan vekili, müvekkilinin haczinin düşmediğini savunarak, şikayetin reddini istemiştir.
Mahkemece, iddia, savunma ve tüm dosya kapsamına göre; paylaşıma konu taşınmazın 14.05.2009 tarihinde satıldığı, açılan ihalenin feshi davasının kabulüne ilişkin kararın 15.09.2009 tarihinde kesinleştiği, ihalenin feshi durumunda taşınmaz üzerinde bulunan hacizlerin kalkmayacağı ve satılan malın mülkiyetinin borçluya geri döneceği, bu durumda yeniden satış istenmesinin gerektiği, ancak yeniden satış istenebilmesi için taşınmazın üzerinde haczin devam ediyor olmasının şart olduğu, ihalenin feshi durumunda satış isteme süresinin duracağı ve ihalenin feshi kararı kesinleştikten sonra yeniden işlemeye başlayacağı, taşınmaz üzerindeki haczin 27.10.2006 tarihinde konulduğu, 21.10.2008 tarihinde satışın istendiği, satıştan sonra ihalenin feshinin talep edildiği, bu talep üzerine ihalenin fesh edildiği, feshi kararının kesinleşmesinden sonra satış isteme süresinin yeniden işlemeye başlayacağı, kararın kesinleştiği tarihten sonra kalan süre kadar satış isteme süresinin uzayacağı, bu durumda ihale fesh edilmemiş olsaydı satışın son isteme süresi 30.10.2008 tarihi olduğuna göre 21.10.2008 ile 30.10.2008 arasındaki 9 günlük sürenin ihalenin feshi kararının kesinleştiği 15.09.2009 tarihinden itibaren yeniden işlemeye başlayacağı, satışın en geç 24.09.2009 tarihinde istenmesi gerekirken 16.02.2012 tarihinde istendiğine göre satış isteme süresinin geçtiği, taşınmaz üzerindeki haczin 24.09.2009 tarihinde kalkmış sayılması gerektiği, haciz bulunmayan bir taşınmaz için icra müdürünün süresi geçtikten sonra yapılan satış talebini reddetmesi gerekirken olmayan haciz için satış istemi üzerine satışın yapılması ve haciz varmış gibi satıştan sonra sıra cetvelinin düzenlenmesinin yasaya aykırı olduğu, sıra cetvelinde şikayet olunana pay ayrılamayacağı gerekçesiyle, şikayetin kabulüne karar verilmiştir.
Kararı, şikayet olunan vekili temyiz etmiştir.
Şikayet, sıra cetvelinde sıraya ilişkindir.
Somut olayda, şikayet olunanın alacaklı olduğu icra dosyasında 27.10.2006 günü bedeli paylaşıma konu taşınmaza haciz konulduğu, 21.10.2008 tarihinde satış avansı yatırılarak satış istendiği, bu talep üzerine 14.05.2009 tarihinde ihale yapıldığı, ancak Demirci İcra Hukuk Mahkemesi'nin 24.06.2009 tarih ve 42 Esas, 68 Karar sayılı ilamı ile ihalenin feshine karar verildiği, kararın 15.09.2009 tarihinde kesinleştiği, ihalenin feshi davası nedeni ile satışın iki yıllık süre içinde yapılamadığı, şikayet olunanın 03.11.2010 tarihinde satış avansı yatırarak satış talebinde bulunması üzerine 24.08.2012 tarihinde ihalenin yapıldığı ve hazırlanan 18.03.2012 tarihli sıra cetvelinde satış bedelinin garameten şikayet olunan alacaklı A.. Ö.. ve Vergi Dairesine paylaştırılarak ödenmesine karar verildiği anlaşılmıştır.
İİK'nın 106. maddesi, "Alacaklı haczolunan mal taşınır ise bir sene, taşınmaz ise iki sene içinde satılmasını isteyebilir." hükmünü; İİK'nın 59. maddesi, "bir talepte bulunan taraf bununla ilgili masrafları peşin olarak verir" hükmünü; İİK'nın 110. maddesi, "Bir malın satılması kanuni müddet içinde istenmez veya takip geri alınıp da bu müddet içinde yenilenmezse o mal üzerindeki haciz kalkar." hükmünü içermektedir. Haciz düşse dahi icra takibi ayakta kalmaya devam eder.
İİK'nda, süresinde satış istendikten ve masrafı verildikten sonra haczi ve satışı düşüren sebepler öngörülmemiş, sadece aynı Kanun'un 129/son maddesinde, ikinci ihalede alıcı çıkmazsa ''satış talebinin'' düşeceği düzenlenmiştir. İİK'nın 106 ve 110. madde hükümleri alacaklının takibi sürüncemede bırakmaması amacıyla getirilmiş olup, bu amaca uygun olarak şikayet olunan tarafından İİK'nın 106. maddesindeki 2 yıllık süre içerisinde İİK'nın 59. maddesine uygun olarak satış talep edilerek avansı yatırılmış olmakla, bir daha satış istemesine gerek kalmaksızın, haczinin ve satışının ayakta olduğunun kabulü gerekir. Satışın da aynı iki yıl içinde yapılmasının zorunlu olduğu, aksi halde haczin düşeceği yönünde yasada bir hüküm bulunmamaktadır. Satış, satışı isteme süresi geçtikten sonra yapılsa da geçerlidir ve alacaklı satış bedelinden alacağını alır. Süresinde satış istenmemesi ile yalnız haciz kalkar, icra takibi düşmüş olmaz, icra takibi derdest kalmaya devam eder. Ödeme emrinin tebliğine gerek kalmadan, alacaklı yeniden haciz isteyebilir. (Bkz: Prof Dr. Baki Kuru, İcra ve Uflas Hukuku, El Kitabı, 2. Baskı, 2013, sh 607) Öte yandan, süresinde satış istenmiş ve satış yapılmış ise, daha sonra ihalenin feshedilmesi, İİK'nın 110. maddesindeki satış talebinin geri alınması niteliğinde görülemez. Bu maddede ihalenin feshi halinde haczin kalkacağına dair bir hükme yer verilmemiştir (A.g.e sh 608). Satış süresi, hak düşürücü süre olup, İİK'nın 20. madde hükmünde, İİK'nın tayin ettiği sürelerin kesin olduğu, sözleşme ile değiştirilemeyeceği öngürülmüştür. Yasada aksi yönde açık bir hüküm bulunmadıkça, hak düşürücü süreler kesilmez ve durmaz. İhalenin feshi kararı kesinleşmeden İİK'nın 134/6. maddesi uyarınca satış cetveli düzenlenemez ise de, ihalenin feshinin kesinleşme tarihinden sonra alacaklının yeni ihale için yeni bir satış talebinde bulunmaması halinde haczinin düşeceğine dair yasal düzenleme bulunmamaktadır. İİK'nın menkullerle ilgili 113/1. maddesinde alacaklı talep etmeden borçlunun talebiyle de satış yapılabileceği düzenlenmesi, taşınmaz satışlarında da kıyasen uygulanmalıdır. Borçlunun borcunu ödeyerek ya da satış talep edip, satışı sağlayarak, alacaklının haciz ve satış baskısından kurtulması mümkündür. Yeni ihale için yeni bir satış talebinin ve masraf yatırılmasının gerekmesi, feshedilen ihalenin zorunlu bir sonucu olup, yeni bir satış talebinde bulunulmaması halinde haciz düşeceğine dair yasal bir düzenleme bulunmamaktadır. Alacaklıya yüklenen görev, süresinde satış isteyerek avansı yatırmaktır. İİK'nın 123. maddesinde satış görevi, icra dairesine yüklenmiş olup, satış ne zaman yapılırsa yapılsın, haciz ve satış talebi ayaktadır. Dairemizin son uygulaması bu yöndedir. İİK'nın kesinleşen kıymet takdirinin yapıldığı tarihten itibaren iki yıl geçmedikçe yeniden kıymet takdiri yapılamayacağını öngören 128/a-3 fıkrası, varılan bu sonucu bertaraf eden bir düzenleme değildir. Dairemizin 12.06.2012 tarih ve 2868 E, 4131 K; 26.03.2012 tarih ve 1020 E, 2296 K; 19.09.2013 tarih ve 4536 E., 5532 K; 27.09.2013 tarih ve 4460 E, 5835 K; 23.06.2014 tarih ve 5599 E., 4814 K. sayılı ilamları bu yöndedir.
Bu durumda, mahkemece, şikayet olunanın süresinde olan 21.10.2008 tarihli ilk satış talebinin, dolayısıyla haczinin ayakta olduğu, gözetilerek, şikayetin reddine karar verilmek gerekirken, yasal dayanağı bulunmayan yazılı gerekçeyle şikayetin kabulüne karar verilmesi doğru olmamıştır.
SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle, şikayet olunan vekilinin temyiz itirazlarının kabulu ile hükmün şikayet olunan yararına BOZULMASINA, peşin alınan harcın istek halinde iadesine, kararın tebliğinden itibaren 10 gün içerisinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 30.09.2014 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.
YARGITAY 23. Hukuk Dairesi
ESAS: 2014/1763
KARAR: 2014/2381
Taraflar arasındaki sıra cetveline şikayetin yapılan yargılaması sonunda ilamda yazılı nedenlerden dolayı şikayetin reddine yönelik olarak verilen hükmün süresi içinde şikayetçi vekilince temyiz edilmesi üzerine dosya incelendi, gereği konuşulup düşünüldü.
-K A R A R-
Şikayetçi vekili, sıra cetveline konu taşınmazlar ile ilgili olarak şikayet olunanın tüm satış taleplerinin, icra müdürlüğünce yasal şartları taşımadığından bahisle reddedildiğini, red kararlarına karşı şikayet yoluna başvurulmadığından kararların kesinleştiğini, dolayısıyla ortada geçerli bir satış talebi bulunmadığından şikayet olunanın taşınmazlar üzerindeki haczinin düştüğünü, ayrıca şikayet olunanın dosyasında bir çok tahsilat yapıldığını, çok cüz'i bir alacağı kaldığı halde, bakiye alacak miktarının hesaplanmadığını ileri sürerek, sıra cetvelinin iptalini talep etmiştir.
Şikayet olunan vekili, süresinde satış avansını yatırarak satış talebinde bulunduklarını savunarak, şikayetin reddini istemiştir.
Mahkemece, iddia, savunma ve tüm dosya kapsamına göre, şikayet olunanın haciz tarihinin 21.04.2005 olduğu, ilk olarak 03.11.2006 tarihinde satış isteyip avans yatırdığı, yasal sürede satış talebi yapılıp avans yatırıldığından haczin devam ettiği, bundan sonra her hangi bir geri alma talebi bulunmadığı ve dolayısı ile yenilemeye de gerek olmadığı, satış işlemlerinin yürütüldüğü ve yasal prosedürün işlediği, bu esnada alacaklının 30.10.2008 ve 04.12.2009 tarihlerinde de talebini tekrar ederek avanslarını yatırdığı, 2006 yılından itibaren avansın sürekli dosyada var olduğu, sıra cetvelinin düzenlenmesinde bir usulsüzlük bulunmadığı gerekçesiyle, şikayetin reddine karar verilmiştir
Kararı, şikayetçi vekili temyiz etmiştir.
1) Şikayet, haciz sıra cetvelindeki sıraya ilişkindir.
İİK'nın 106. maddesi "alacaklı haczolunan mal taşınır ise bir sene, taşınmaz ise iki sene içinde satılmasını isteyebilir." hükmünü; İİK'nın 59. maddesi "bir talepte bulunan taraf bununla ilgili masrafları peşin olarak verir" hükmünü; İİK'nın 110. maddesi "bir malın satılması kanuni müddet içinde istenmez veya takip geri alınıp da bu müddet içinde yenilenmezse o mal üzerindeki haciz kalkar." hükmünü içermektedir. Haciz düşse dahi icra takibi ayakta kalmaya devam eder.
Somut olayda, şikayet olunanın alacaklı olduğu İstanbul 6. İcra Müdürlüğü'nün 2012/5263 E. sayılı dosyasının incelenmesinden, alacaklı tarafından sıra cetveline konu taşınmazlar üzerine 11.05.2005 ve 08.11.2006 tarihlerinde olmak üzere iki ayrı tarihte haciz konulduğu, alacaklının ilk haciz tarihinden sonra 03.11.2006 tarihinde satış talebinde bulunduğu, bu satış talebinin İcra Müdürlüğü'nce, kıymet takdirinin diğer alacaklılara tebliğ edilmediği gerekçesiyle reddedildiği, daha sonra yeniden16.02.2007 tarihinde satış talebin de bulunulduğu, talebin İcra Müdürlüğü'nce infazına karar verilmiş ise de, dosyada her iki satış talebi ile ilgili İcra ve İflas Kanunu Yönetmeliği'nin 6. ve 61. maddelerinde belirlendiği şekilde satış avansının yatırıldığına ilişkin bir belgeye rastlanılmadığı, 03.10.2008 tarihinde yapılan satış talebiyle birlikte satış avansının dosyaya yatırıldığı ancak satış talebinin yine İcra Müdürlüğü'nce, satış safhasına gelinmediği gerekçesiyle reddedildiği, 24.08.2009 tarihinde mevcut satış avansının kullanılması istenerek satış talebinde bulunulduğu, talebin İcra Müdürlüğü'nce satış şartlarının oluşmadığı gerekçesiyle reddine karar verilmiş ise de, şikayet olunanın cevap dilekçesi ve dosyada bulunan İzmir 12. İcra Hukuk Mahkemesi'nin 2012/600 E. 358 K. sayılı ilamından, bu satış talebi üzerine 13.01.2010 tarihinde verilen satış talimatıyla satışın yapıldığı ancak düştüğünün anlaşıldığı, bunun üzerine alacaklı vekilinin yeniden 16.03.2012, 02.04.2012 ve 04.12.2010 tarihlerinde satış avanslarını yatırarak satış taleplerinde bulunduğu ancak tüm taleplerinin İcra Müdürlüğü'nce dosyanın satış safhasında olmadığı gerekçesiyle reddine karar verildiği anlaşılmıştır.
İİK'nın 106. maddesi ile alacaklının takibi sürüncemede bırakmaması amaçlanmıştır. Bu amaca uygun olarak alacaklı tarafından satış taleplerinde bulunulmuş, bir kısım taleplerle birlikte avans da yatırılmıştır. Satış taleplerini ret gerekçesi kıymet takdirinin diğer alacaklılara tebliğ edilmemiş olması ile dosyanın satış safhasına gelmemiş olmasıdır. Bu ret kararının, anılan yasal düzenlemeye uygun olan satış talebindeki haklılığı ortadan kaldıran bir karar niteliğinde bulunmadığını kabul etmek gerekir. Zira, İİK'nın 106. maddesinde satış istenmesinden söz edildiği, bu talebin İcra Müdürlüğü tarafından reddedilmesi halinde talebin geçerliliğini kaybedeceğine ilişkin hiç bir yasa hükmü bulunmadığı gibi, İİK'nın 106. maddesinden kaynaklanan hukuki uyuşmazlıklara ilişkin Yargıtay 12. Hukuk Dairesince alınan yargısal kararların da bu yönde olduğu, 2 yıllık süre içerisinde alacaklının bir an evvel satışa yönelik iradesini icra dosyasına yansıtmak zorunda olduğu ve isteğini İcra Müdürlüğü'ne iletip İİK'nın 59. madde karşısında gereğini yerine getirmesi halinde geçerli bir satış talebinin doğduğu, bundan sonra satışın da aynı 2 yıllık süre içerisinde yapılması yönünde bir zorunluluk bulunmadığı, söz konusu haczin de geçerliliğini kaybettiğinden söz edilemeyeceği kabul edilmelidir. Aynı Kanun'un 59. maddesi uyarınca, bir işlemin yapılmasını isteyen taraf, o işlemin yapılması için gerekli masrafları avans olarak (peşin) yatırmalıdır. İcra ve İflas Kanunu Yönetmeliği'nin 6. maddesine göre, bu masrafların, tahsilat makbuzu karşılığında para olarak alınması gerekir. Aksi takdirde talep yapılmamış sayılır. Cüz'i de olsa satış avansının yatırılmış olması, usulüne uygun bir satış talebinin bulunduğu anlamına gelir. Yatırılan masrafın yetmeyeceği sonradan anlaşılırsa, bunun tamamlanması istenebilirse de, masraf hiç yatırılmamışsa geçerli bir talebin varlığından söz edilemez.
Kıymet takdiri kesinleşmeden satış yapılmamakla birlikte, kıymet takdiri yapılmadan da satış istenebilir. Diğer bir anlatımla, kıymet takdirinin yapılmaması sadece satışın yapılmasına engel olur. İcra Müdürünün ret kararının ayrıca İcra Hakimliğince iptalinin talep ve dava edilmesine gerek dahi olmadan mahkemece re'sen nazara alınması anılan madde hükümlerine uygun olacaktır.
Diğer yandan, İİK'nda, süresinde satış istendikten sonra haczi ve satışı düşüren sebepler öngörülmemiş, sadece aynı Kanun'un 129/son maddesinde, ikinci ihalede alıcı çıkmazsa ''satış talebinin'' düşeceği düzenlenmiştir. İİK'nın 106 ve 110. madde hükümleri alacaklının takibi sürüncemede bırakmaması amacıyla getirilmiş olup, bu amaca uygun olarak anılan şikayet olunan tarafından İİK'nın 106. maddesindeki 2 yıllık süre içerisinde İİK'nın 59. maddesine uygun olarak satış talep edilerek avansı yatırılmış olmakla, bir daha satış istemesine gerek kalmaksızın, haczi ve satışının ayakta olduğunun kabulü gerekir. Satışın da aynı iki yıl içinde yapılmasının zorunlu olduğu, aksi halde haczin düşeceği yönünde yasada bir hüküm bulunmamaktadır. Alacaklıya yüklenen görev, süresinde satış isteyerek avansı yatırmaktır. İİK'nın 123. maddesinde satış görevi, icra dairesine yüklenmiş olup, satış ne zaman yapılırsa yapılsın, haciz ve satış talebi ayaktadır. Dairemizin son uygulaması bu yöndedir. İİK'nın kesinleşen kıymet takdirinin yapıldığı tarihten itibaren iki yıl geçmedikçe yeniden kıymet takdiri yapılamayacağını öngören 128/a-3 fıkrası, varılan bu sonucu bertaraf eden bir düzenleme değildir. Dairemizin 12.06.2012 tarih ve 2868 E, 4131 K, 26.03.2012 tarih ve 1020 E, 2296 K, 27.09.2013 tarih ve 4460 E, 5835 K sayılı ilamları bu yöndedir.
İki yıllık satış isteme süreci içinde taşınmaz başka bir dosyadan satılmış ise haciz düşmeyecektir. İlmi ve yargısal inançların bu yolda olduğu açıktır. (M.Oskay- C.Koçak İİK şerhi 7 cilt, Ank.sh. 3046; Y.19 H.D. 04.12.2001 gün ve 8906 Esas 8078K.)
Mahkemece, şikayet olunanın alacaklı olduğu dosyada 21.04.2005 tarihli talep üzerine konulan 11.05.2005 tarihli ilk hacizden sonra 03.11.2006 tarihinde satış avansı yatırılarak satış talebinde bulunulduğu tespit edilmiş ise de, geri çevirme kararı üzerin getirtilen şikayet olunanın icra dosyası fotokopilerinden bu satış talebine yönelik satış avansının yatırıldığına ilişkin herhangi bir belgeye rastlanılmamıştır. Yine İstanbul 12. İcra Hukuk Mahkemesi'nin 2012/600 E.- 358 K sayılı ilamında açıklanan 24.08.2009 tarihli satış talebi üzerine 13.01.2010 tarihinde verilen satış talimatıyla yapılan ancak düştüğü anlaşılan satışa ilişkin talimat dosyası Dairemizce 27.11.2013 tarihli geri çevirme kararıyla istenmiş ise de, mahkemece geri çevirme kararı yerine getirilmemiş, geçerli son satışa ilişkin talimat dosyası gönderilmekle yetilmiştir.
O halde mahkemece, şikayet olunanın alacaklı olduğu İstanbul 6. İcra Müdürlüğü'nün 2012/5263 E. sayılı dosyasının tüm belgeleri içerir aslı ile şikayet olunanın cevap dilekçesi ile İstanbul 12. İcra Hukuk Mahkemesi'nin 2012/600 E.- 358 K sayılı ilamında açıklanan 24.08.2009 tarihli satış talebi üzerine 13.01.2010 tarihinde verilen satış talimatıyla yapılan ancak düştüğü anlaşılan satışa ilişkin talimat dosyası getirtilerek, öncelikle şikayet olunanın 03.11.2006 16.02.2007 tarihli satış talepleri ile ilgili İcra ve İflas Kanunu Yönetmeliği'nin 6. ve 61. maddelerinde belirlendiği şekilde satış avansı yatırıp yatırmadığı net olarak tespit edildikten sonra, yukarıda açıklanan ilkeler doğrultusunda uyuşmazlığın esası incelenip, sonucuna göre bir karar verilmesi gerekirken, yazılı şekilde hüküm tesisi doğru olmamıştır.
Öte yandan HMK'nın 297/2. maddesi '' Hükmün sonuç kısmında, gerekçeye ait herhangi bir söz tekrar edilmeksizin, taleplerden her biri hakkında verilen hükümle, taraflara yüklenen borç ve tanınan hakların, sıra numarası altında; açık, şüphe ve tereddüt uyandırmayacak şekilde gösterilmesi gereklidir.'' hükmünü içermektedir. Mahkemece, şikayetçi tarafça, şikayet olunanın alacaklı olduğu dosyada tahsilatlar bulunmasına rağmen bu hususun sıra cetvelinde dikkate alınmadığına ilişkin yapılan şikayetle ilgili herhangi bir değerlendirme yapılamaması da doğru olmamıştır.
SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle, şikayetçi vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün, şikayetçi yararına BOZULMASINA, peşin harcın istek halinde iadesine, kararın tebliğinden itibaren 10 gün içerisinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 28.03.2014 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.