..::Forum Adalet::..

GENEL İÇTİHAT PAYLAŞIMLARI => Yargıtay Kararları => Yargıtay Ceza Genel Kurulu Kararları => Konuyu başlatan: İçtihat - 04 Şubat 2021, 20:44:45

Başlık: YARGITAY CEZA GENEL KURULU, 02.04.2019 tarihli ve 296-269 sayılı
Gönderen: İçtihat - 04 Şubat 2021, 20:44:45

Şüphelinin veya sanığın müdafi seçimi
MADDE 149. - (1) Şüpheli veya sanık, soruşturma ve kovuşturmanın her aşamasında bir veya birden
fazla müdafiin yardımından yararlanabilir, kanunî temsilcisi varsa, o da şüpheliye veya sanığa müdafi
seçebilir.
(2) Soruşturma evresinde, ifade almada en çok üç avukat hazır bulunabilir. (Ek cümle: 03.10.2016KHK-
676/1 md., Aynen kabul: 01.02.2018-7070/1 md.)181Örgüt faaliyeti çerçevesinde işlenen suçlar
bakımından yürütülen kovuşturmalarda, duruşmada en çok üç avukat hazır bulunabilir.
(3) Soruşturma ve kovuşturma evrelerinin her aşamasında avukatın, şüpheli veya sanıkla görüşme,
ifade alma veya sorgu süresince yanında olma ve hukukî yardımda bulunma hakkı engellenemez,
kısıtlanamaz.
181
Bu cümle fıkraya 29.10.2016 tarihli ve 29872 sayılı Resmî Gazetede yayımlanan ve aynı tarihte yürürlüğe giren 03.10.2016
tarihli ve 676 sayılı KHK’nın 1. maddesiyle eklenmiştir. Düzenleme 08.03.2018 tarihli ve 30354 Mükerrer sayılı Resmî
Gazete’de yayımlanarak aynı tarihte yürürlüğe giren 01.02.2018 tarihli ve 7070 sayılı Kanun’un 1. maddesiyle aynen kabul
edilerek kanunlaşmıştır.
Müdafiin görevlendirilmesi
MADDE 150. -(Değişik: 06.12.2006-5560/21 md.)182(1) Şüpheli veya sanıktan kendisine bir müdafi
seçmesi istenir. Şüpheli veya sanık, müdafi seçebilecek durumda olmadığını beyan ederse, istemi halinde
bir müdafi görevlendirilir.
(2) Müdafii bulunmayan şüpheli veya sanık, çocuk, kendisini savunamayacak derecede malul veya
sağır ve dilsiz ise, istemi aranmaksızın bir müdafi görevlendirilir.
(3) Alt sınırı beş yıldan fazla hapis cezasını gerektiren suçlardan dolayı yapılan soruşturma ve
kovuşturmada ikinci fıkra hükmü uygulanır.
(4) Zorunlu müdafilikle ilgili diğer hususlar, Türkiye Barolar Birliğinin görüşü alınarak çıkarılacak
yönetmelikle düzenlenir.
KARARLAR
-1
ÖZET: Temel hak ve hürriyetlerden olan ücretsiz müdafi hakkına ilişkin yasal mevzuat ile AİHS’nin
farklı hükümler içermesi sebebiyle Anayasa’nın 90/5. maddesi uyarınca somut olayda AİHS’nin 6/3c
maddesi hükmünün uygulanması gerekmekte olup suç tarihi itibarıyla 18 yaşından küçük olan
ve kendi beyanlarına göre sabit bir gelirleri bulunmayan sanıklar K.K. ve Ş.Y.’nin mali imkânlardan
yoksun olması ve sanıklara CMK’nın 150/2. maddesi uyarınca talepleri olmaksızın zorunlu olarak
müdafi atanması karşısında, zorunlu müdafi ücretinin yargılama giderlerine dahil edilerek
sanıklardan tahsiline karar verilmesinde isabet bulunmamaktadır.
...
Suç tarihi itibarıyla 18 yaşından küçük olan sanıklar K.K. ve Ş.Y.’ye CMK’nın 150/2. maddesi uyarınca
zorunlu olarak atanan müdafilere ödenen ücretlerin mahkûmiyet hükümleri ile birlikte yargılama
giderlerine dahil edilerek sanıklardan tahsiline karar verilmesinin mümkün olup olmadığı,
İncelenen dosya kapsamından,
E. Cumhuriyet Başsavcılığınca 31.05.2006 tarih ve ... sayı ile suç tarihi itibarıyla on sekiz yaşından
küçük olan sanıklar Ş.Y. ve K.K.’nin şikâyetçi D.A.’ya yönelik hırsızlık suçu nedeniyle TCK’nın 142/2-g,
143, 145, 31/3 ve 56. maddeleri uyarınca, 31.05.2006 tarih ve 2354-1232 sayı ile sanıklar M.K. ve A.D.’nin
aynı şikâyetçiye yönelik hırsızlık suçu nedeniyle TCK’nın 142/2-g, 143, 145, 53 ve 63. maddeleri uyarınca
cezalandırılmaları istemiyle ayrı ayrı kamu davaları açıldığı,
E. 3. Asliye Ceza Mahkemesince 20.06.2006 tarih ve ... sayı ile sanıklar Ş.Y.ve K.K. hakkında açılan
kamu davasının, yaşı büyük olan sanıklar M.K. ve A.D. hakkında yargılaması devam eden kamu davasıyla
birleştirilmesine karar verildiği,
Suç tarihi itibarıyla TCK’nın 31. maddesinin üçüncü fıkrası kapsamında olan sanıklar Ş.Y. ve K.K.’ye
yargılama aşamasında zorunlu müdafi tayin edildiği,
Anlaşılmıştır.
Savunma hakkı, Anayasamızın 36. maddesinde güvence altına alınmış ve herkesin meşru vasıta ve
yollardan yararlanmak suretiyle yargı mercileri önünde davacı veya davalı olarak iddia ve savunma hakkına
sahip olduğu belirtilmiştir. Sanık bu hakkını bizzat kullanabileceği gibi müdafisi aracılığı ile de kullanabilir.
Bu açıdan, savunma hakkı 'meşru bir yol', müdafi de savunma hakkının kullanılması bakımından 'meşru
bir araçtır.' (Nur Centel, Ceza Muhakemesi Hukukunda Müdafi, Kazancı Hukuk Yayınları, İstanbul, 1984, s.
13)
5271 sayılı CMK’nın 2/1-c maddesinde 'şüpheli veya sanığın ceza muhakemesinde savunmasını yapan
avukatı' olarak tanımlanan müdafi, toplumsal savunmayı gerçekleştirmek amacıyla şüpheli veya sanık
lehine hareket edip hukuki yardımda bulunan ve gerçeğin ortaya çıkarılmasını sağlayan kamusal bir
182 19.12.2006 tarihli ve 26381 sayılı Resmî Gazete’de yayımlanarak aynı tarihte yürürlüğe giren 06.12.2006 tarihli ve 5560
sayılı Kanun’un 21. maddesi ile değiştirilen madde metni,
'(1) Şüpheli veya sanık, müdafi seçebilecek durumda olmadığını beyan ederse, istemi hâlinde bir müdafi görevlendirilir.
(2) Şüpheli veya sanık onsekiz yaşını doldurmamış ya da sağır veya dilsiz veya kendisini savunamayacak derecede malûl olur ve
bir müdafii de bulunmazsa istemi aranmaksızın bir müdafi görevlendirilir.
(3) Üst sınırı en az beş yıl hapis cezasını gerektiren suçlardan dolayı yapılan soruşturma ve kovuşturmada ikinci fıkra hükmü
uygulanır.' şeklindedir.
muhakeme süjesidir. (Nurullah Kunter-Feridun Yenisey-Ayşe Nuhoğlu, Muhakeme Hukuku Dalı Olarak
Ceza Muhakemesi Hukuku, 18. Baskı, Beta Yayınevi, İstanbul 2010, s. 401 vd., Nur Centel-Hamide Zafer,
Ceza Muhakemesi Hukuku, Beta Yayınevi, 12. Baskı, İstanbul 2015, s. 180 vd., Bahri Öztürk-Durmuş Tezcan-
Mustafa Ruhan Erdem-Özge Sırma-Yasemin Saygılar Kırıt-Özdem Özaydın-Esra Alan Akcan-Efser Erdem,
Nazari ve Uygulamalı Ceza Muhakemesi Hukuku, 9. Baskı, Seçkin Yayınevi, Ankara 2015, s. 245 vd., Erdener
Yurtcan, Ceza Yargılaması Hukuku, 12. Baskı, Beta Yayınevi, İstanbul 2007, s. 184, Sinan Kocaoğlu, Müdafi,
2. Baskı, Seçkin Yayınevi, Ankara 2012, s. 57)
Şüpheli veya sanığın müdafisi aracılığıyla savunulması hususunda tercih yapma imkanına sahip
olduğu hâllerde görev yapan müdafi ihtiyari müdafi, görevlendirilmesi hususunda şüpheli veya sanığın
iradesinin önem taşımadığı hâllerde görev yapan müdafi ise zorunlu müdafidir. Görüldüğü gibi müdafinin
zorunlu veya ihtiyari olması, şüpheli veya sanığın istemine ya da istemi olup olmadığına bakılmaksızın yani
iradesi dikkate alınmadan atanıp atanmadığına bakılarak belirlenmektedir. (Kunter- Yenisey- Nuhoğlu, s.
409, Centel-Zafer, s. 187, Yurtcan, s.192, Kocaoğlu, s.120)
1412 sayılı CMUK, kişisel savunmada kural olarak ihtiyari müdafilik sistemini benimsemiş ve sınırlı
bazı hâllerde zorunlu müdafilik sistemini getirmişken, 5271 sayılı CMK zorunlu müdafilik sistemini, önemli
ölçüde genişletmiştir. 5271 sayılı CMK’ye göre, müdafisi bulunmayan şüpheli veya sanığın, çocuk, kendini
savunamayacak derecede malul veya sağır ve dilsiz olması (150/2. md.), soruşturma veya kovuşturma
konusu suçun cezasının alt sınırının beş yıldan fazla hapis cezasını gerektirmesi (150/3. md.), resmî bir
kurumda kusur yeteneğinin araştırılması için gözlem altına alınmasına karar verilecek olması (74/2. md.),
tutuklama talebiyle mahkemeye sevk edilmesi (101/3. md.), davranışları nedeniyle, hazır bulunmasının
duruşmanın düzenli olarak yürütülmesini tehlikeye sokacağı anlaşılan sanığın yokluğunda duruşma
yapılması (204/1. md.) ve kaçak sanık hakkında duruşma yapılması (247/4. md.) hâllerinde, şüpheli
veya sanığın istemi bulunmasa hatta açıkça müdafi istemediğini beyan etse bile müdafi görevlendirme
zorunluluğu bulunmaktadır. 5271 sayılı CMK’nın 150/3. maddesinin yürürlüğe giren ilk şeklinde üst
sınırı en az beş yıl hapis cezasını gerektiren suçlar bakımından zorunlu müdafi görevlendirilmesi kabul
edilmiş iken, 19.12.2006 tarihli Resmî Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe giren 5560 sayılı Kanun’un 21.
maddesiyle bu süre 'alt sınırı beş yıldan fazla hapis cezasını gerektiren' şeklinde değiştirilmiştir.
CMK’nın 'Müdafiin Görevlendirilmesi' başlıklı 150. maddesinde,
'(1) Şüpheli veya sanıktan kendisine bir müdafi seçmesi istenir. Şüpheli veya sanık, müdafi seçebilecek
durumda olmadığını beyan ederse, istemi halinde bir müdafi görevlendirilir.
(2) Müdafii bulunmayan şüpheli veya sanık, çocuk, kendisini savunamayacak derecede malul veya sağır
ve dilsiz ise, istemi aranmaksızın bir müdafi görevlendirilir.
(3) Üst sınırı en az beş yıl hapis cezasını gerektiren suçlardan dolayı yapılan soruşturma ve kovuşturmada
ikinci fıkra hükmü uygulanır.
(4) Zorunlu müdafilikle ilgili diğer hususlar, Türkiye Barolar Birliğinin görüşü alınarak çıkarılacak
yönetmelikle düzenlenir.' hükmü yer almaktadır.
CMK’nın 150. maddesinin ikinci ve üçüncü fıkraları uyarınca görevlendirilecek zorunlu müdafinin
ücretinin niteliği ve kime yükleneceğinin değerlendirilmesine geçince,
5320 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu’nun Yürürlük ve Uygulama Şekli Hakkında Kanun’un
13. maddesinin birinci fıkrasında, 'Ceza Muhakemesi Kanunu gereğince soruşturma ve kovuşturma
makamlarının istemi üzerine baro tarafından görevlendirilen müdafi ve vekile, avukatlık ücret tarifesinden
ayrık olarak, Türkiye Barolar Birliğinin görüşü de alınarak Adalet ve Maliye bakanlıkları tarafından birlikte
tespit edilecek ücret, Adalet Bakanlığı bütçesinde bu amaçla yer alan ödenekten ödenir. Bu ücret, yargılama
giderlerinden sayılır.'
Ceza Muhakemesi Kanunu Gereğince Müdafi ve Vekillerin Görevlendirilmeleri İle Yapılacak
Ödemelerin Usul ve Esaslarına İlişkin Yönetmeliğin 5. maddesinin ikinci fıkrasında, 'Şüpheli veya sanık,
çocuk, kendisini savunamayacak derecede malûl veya sağır ve dilsiz ise ya da hakkında alt sınırı beş yıldan
fazla hapis cezasını gerektiren bir suçtan dolayı soruşturma ya da kovuşturma yapılıyorsa istemi aranmaksızın
barodan bir müdafi görevlendirmesi istenir. Ancak bunun için şüpheli veya sanığın müdafiinin olmaması
şarttır.'
5. maddesinin üçüncü fıkrasında, 'İkinci fıkrada sayılan hâllerde kovuşturma aşamasında sanığa
iddianamenin tebliği için çıkarılan çağrı kâğıdına ayrıca ‘tebliğ tarihinden itibaren yedi gün içinde müdafii
bulunup bulunmadığını bildirmesi, bildirimde bulunmadığı takdirde barodan bir müdafi görevlendirmesinin
isteneceği, görevlendirilen müdafie ödenecek ücretin yargılama giderlerinden sayılacağı ve mahkûmiyeti
hâlinde kendisinden tahsil edileceği’ hususunu hatırlatan meşruhat verilir...'
8. maddesinde, '(1) Ceza Muhakemesi Kanunu gereğince baro tarafından görevlendirilen müdafi veya
vekile Avukatlık Asgari Ücret Tarifesinden ayrık olarak hazırlanacak ‘Ceza Muhakemesi Kanunu Gereğince
Görevlendirilen Müdafi ve Vekillere Yapılacak Ödemelere İlişkin Tarife’ gereğince ödenecek meblâğ Adalet
Bakanlığı bütçesinde bu amaçla ayrılan ödenekten karşılanır.
(2) Müdafi veya vekilin görevi gereği yaptığı zorunlu yol giderleri ile kendisi tarafından karşılanması
durumunda temyiz, istinaf ve itiraz harçları ayrıca ödenir.
(3) Müdafi veya vekile Tarife gereğince ödenen meblâğ, zorunlu yol giderleri ve müdafi veya vekil
tarafından ödenen temyiz, istinaf ve itiraz harçları yargılama giderlerinden sayılır.'
CMK’nın 'Yargılama Giderleri' başlıklı 324. maddesinin birinci fıkrasında, 'Harçlar ve tarifesine göre
ödenmesi gereken avukatlık ücretleri ile soruşturma ve kovuşturma evrelerinde yargılamanın yürütülmesi
amacıyla Devlet Hazinesinden yapılan her türlü harcamalar ve taraflarca yapılan ödemeler yargılama
giderleridir.',
Dördüncü fıkrasında, 'Devlete ait yargılama giderlerine ilişkin kararlar, Harçlar Kanunu hükümlerine
göre, kişisel haklara ilişkin kararlar, 9.6.1932 tarihli ve 2004 sayılı İcra ve İflâs Kanunu hükümlerine göre yerine
getirilir. Devlete ait yargılama giderlerinin 21/7/1953 tarihli ve 6183 sayılı Amme Alacaklarının Tahsil Usulü
Hakkında Kanun’un 106 ncı maddesindeki terkin edilmesi gereken tutarlardan az olması halinde, bu giderin
Devlet Hazinesine yüklenmesine karar verilir.'
Aynı Kanun’un 'Sanığın Yükümlülüğü' başlıklı 325. maddesinin birinci fıkrasında, 'Cezaya veya
güvenlik tedbirine mahkûm edilmesi hâlinde, bütün yargılama giderleri sanığa yüklenir.'
Şeklinde hükümler bulunmaktadır.
Öte yandan, Türkiye Cumhuriyeti Anayasasının 90. maddesinin beşinci fıkrasında yer alan 'Usulüne
göre yürürlüğe konulmuş milletlerarası antlaşmalar kanun hükmündedir. Bunlar hakkında Anayasaya aykırılık
iddiası ile Anayasa Mahkemesine başvurulamaz. Usulüne göre yürürlüğe konulmuş temel hak ve özgürlüklere
ilişkin milletlerarası antlaşmalarda kanunların aynı konuda farklı hükümler içermesi nedeniyle çıkabilecek
uyuşmazlıklarda milletlerarası antlaşma hükümleri esas alınır.' hükmü uyarınca iç hukukumuzun uyulması
zorunlu bir parçası hâline gelen 19.03.1954 tarihli Resmî Gazete’de yayımlanan 10.03.1954 tarihli ve 6366
sayılı Kanun ile onaylanmış bulunan Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesinin 'Adil Yargılanma hakkı' başlıklı
6/3-c maddesinde,
'Bir suç ile itham edilen herkes aşağıdaki asgari haklara sahiptir:
...
c) Kendisini bizzat savunmak veya seçeceği bir müdafinin yardımından yararlanmak, eğer avukat tutmak
için gerekli maddî olanaklardan yoksun ise ve adaletin yerine gelmesi için gerekli görüldüğünde, resen
atanacak bir avukatın yardımından ücretsiz olarak yararlanabilmek,' hükmü düzenlenmiştir.
Görüldüğü üzere, mevzuatımızda yer alan hükümlere göre zorunlu müdafi ücreti yargılama gideri
kabul edilerek hakkında ceza veya güvenlik tedbirine hükmedilen sanığa yükletilmekteyken, AİHS
ancak belirli şartların gerçekleşmesi durumunda sanığın müdafiden ücretsiz olarak yararlanmasını
öngörmektedir. Temel hak ve hürriyetlerden olup AİHM’nin 25.09.1992 tarihli ve 13191/87 Başvuru no’lu
Pham Hoang/Fransa kararında adil yargılanma kavramının görünüm şekillerinden biri kabul ettiği ücretsiz
müdafi hakkı bağlamında ve Anayasanın 90. maddesinin beşinci fıkrası gözetildiğinde mahkemece
somut olaya uygulanması gereken hüküm, AİHS’nin 6/3-c maddesidir.
AİHS’in 6/3-c maddesinde yer alan ücretsiz müdafi hakkı mutlak bir hak olmayıp sanığın malî
imkanının uygun olmaması ve adaletin selameti şartlarına tabi tutulmuştur.
'Sanığın malî imkanlardan yoksun olması' ifadesinden ne anlaşılması gerektiği sözleşme hükümleriyle
belirlenmemiş olup değerlendirme, paranın satın alma gücü ve ülke ekonomisi gibi şartlar gözönüne
alınarak yapılmalıdır. Sanığın malî durumunun müdafi ücretini karşılamak için uygun olduğu durumlarda
ise söz konusu kişiye adli yardım verilmesine matuf olarak ayrıca adaletin selameti değerlendirmesi
yapılmasına gerek yoktur. (Campbell ve Fell/ Birleşik Krallık, 28.06.1984 Başvuru no: 7819/77-7878/77)
'Adaletin selameti' ifadesi bakımından AİHM içtihatlarında muhtemel cezanın ağırlığı (Quaranta/
İsviçre, 24.04.1992, Başvuru no:12744/87, Twalib/ Yunanistan, 09.06.1998, Başvuru no: 24294/94 ),
özgürlükten mahrum bırakılma ihtimali (Benham/ Birleşik Krallık, 09.06.1998, Başvuru no:12744/87) gibi
bazı belirlemeler yapılmaktadır.
Bu açıklamalar ışığında uyuşmazlık konusu değerlendirildiğinde,
Temel hak ve hürriyetlerden olan ücretsiz müdafi hakkına ilişkin yasal mevzuat ile AİHS’nin farklı
hükümler içermesi sebebiyle Anayasanın 90. maddesinin beşinci fıkrası uyarınca somut olayda AİHS’nin
6/3-c maddesi hükmünün uygulanması gerekmekte olup suç tarihi itibarıyla 18 yaşından küçük olan ve
kendi beyanlarına göre sabit bir gelirleri bulunmayan sanıklar K.K. ve Ş.Y.’nin mali imkânlardan yoksun
olması ve sanıklara CMK’nın 150. maddesinin ikinci fıkrası uyarınca talepleri olmaksızın zorunlu olarak
müdafi atanması karşısında, zorunlu müdafi ücretinin yargılama giderlerine dahil edilerek sanıklardan
tahsiline karar verilmesinde isabet bulunmamaktadır.
Bu itibarla bu uyuşmazlık konusu bakımından da Yerel Mahkemenin direnme kararına konu
hükmünün bozulmasına karar verilmelidir.
   YARGITAY CEZA GENEL KURULU, 02.04.2019 tarihli ve 296-269 sayılı