Müdafiin dosyayı inceleme yetkisi
MADDE 153. (Değişik: 02.12.2014-6572/44 md.)196 (1) Müdafi, soruşturma evresinde dosya
içeriğini inceleyebilir ve istediği belgelerin bir örneğini harçsız olarak alabilir.
196
12.12.2014 tarihli ve 29203 Mükerrer sayılı Resmî Gazetede yayımlanarak aynı tarihte yürürlüğe giren 02.12.2014 tarihli ve
6572 sayılı Kanunun 44. maddesi değiştirilen madde metni,
'Madde 153. - (1) Müdafi, soruşturma evresinde dosya içeriğini inceleyebilir ve istediği belgelerin bir örneğini harçsız olarak alabilir.
(2) (21.02.20146526/19 md. ile yürürlükten kaldırılmıştır.)
(3) (21.02.20146526/19 md. ile yürürlükten kaldırılmıştır.)
(4) (21.02.20146526/19 md. ile yürürlükten kaldırılmıştır.)
(5) Bu maddenin içerdiği haklardan suçtan zarar görenin vekili de yararlanır.' şeklindedir.
06.03.2014 tarihli ve 28933 Mükerrer sayılı Resmî Gazetede yayımlanarak aynı tarihte yürürlüğe giren 21.02.2014 tarihli ve
6526 sayılı Kanunun 19. maddesiyle ilga edilen fıkra metinleri sırasıyla,
'(2) Müdafiin dosya içeriğini incelemesi veya belgelerden örnek alması, soruşturmanın amacını tehlikeye düşürebilecek ise,
Cumhuriyet savcısının istemi üzerine, sulh ceza hâkiminin kararıyla bu yetkisi kısıtlanabilir.',
'(3) Yakalanan kişinin veya şüphelinin ifadesini içeren tutanak ile bilirkişi raporları ve adı geçenlerin hazır bulunmaya yetkili
oldukları diğer adlî işlemlere ilişkin tutanaklar hakkında, ikinci fıkra hükmü uygulanmaz.',
'(4) (Değişik: 25.05.2005 -5353/23 md.) Müdafi, iddianamenin mahkeme tarafından kabul edildiği tarihten itibaren dosya
içeriğini ve muhafaza altına alınmış delilleri inceleyebilir, bütün tutanak ve belgelerin örneklerini harçsız olarak alabilir.'
biçimindedir.
İlga edilen 4. fıkranın 01.06.2005 tarihli ve 25832 sayılı Resmî Gazetede yayımlanarak aynı tarihte yürürlüğe giren
25.05.2005 tarihli ve 5353 sayılı Kanunun 23. maddesi ile değiştirilen metni ise,
'(4) Müdafi, Cumhuriyet Savcılığınca iddianamenin mahkemeye verildiği tarihten itibaren dosya içeriğini ve muhafaza altına
alınmış delilleri inceleyebilir, bütün tutanak ve belgelerin örneklerini harçsız olarak alabilir.' şeklindedir.
(2) Müdafiin dosya içeriğini inceleme veya belgelerden örnek alma yetkisi, soruşturmanın amacını
tehlikeye düşürebilecek ise Cumhuriyet savcısının istemi üzerine hâkim kararıyla kısıtlanabilir. Bu karar
ancak aşağıda sayılan suçlara ilişkin yürütülen soruşturmalarda verilebilir:
a) 26/9/2004 tarihli ve 5237 sayılı Türk Ceza Kanununda yer alan,
1. Kasten öldürme (madde 81, 82, 83),
2. Cinsel saldırı (birinci fıkra hariç, madde 102),
3. Çocukların cinsel istismarı (madde 103),
4. Uyuşturucu veya uyarıcı madde imal ve ticareti (madde 188),
5. Suç işlemek amacıyla örgüt kurma (madde 220),
6. Devletin Güvenliğine Karşı Suçlar (madde 302, 303, 304, 307, 308),
7. Anayasal Düzene ve Bu Düzenin İşleyişine Karşı Suçlar (madde 309, 310, 311, 312, 313, 314, 315,
316),
8. Devlet Sırlarına Karşı Suçlar ve Casusluk (madde 326, 327, 328, 329, 330, 331, 333, 334, 335, 336,
337).
b) 10/7/1953 tarihli ve 6136 sayılı Ateşli Silahlar ve Bıçaklar ile Diğer Aletler Hakkında Kanunda
tanımlanan silah kaçakçılığı (madde 12) suçları.
c) 19/10/2005 tarihli ve 5411 sayılı Bankacılık Kanununun 160 ıncı maddesinde tanımlanan zimmet
suçu.
d) 21/3/2007 tarihli ve 5607 sayılı Kaçakçılıkla Mücadele Kanununda tanımlanan suçlar.
(3) Yakalanan kişinin veya şüphelinin ifadesini içeren tutanak ile bilirkişi raporları ve adı geçenlerin
hazır bulunmaya yetkili oldukları diğer adli işlemlere ilişkin tutanaklar hakkında, ikinci fıkra hükmü
uygulanmaz.
(4) Müdafi, iddianamenin mahkeme tarafından kabul edildiği tarihten itibaren dosya içeriğini ve
muhafaza altına alınmış delilleri inceleyebilir, bütün tutanak ve belgelerin örneklerini harçsız olarak
alabilir.
(5) Bu maddenin içerdiği haklardan suçtan zarar görenin vekili de yararlanır.197
Müdafi ile görüşme
MADDE 154. - (1) Şüpheli veya sanık, vekâletname aranmaksızın müdafii ile her zaman ve
konuşulanları başkalarının duyamayacağı bir ortamda görüşebilir. Bu kişilerin müdafii ile yazışmaları
denetime tâbi tutulamaz.
(2) (Ek: 03.10.2016-KHK-676/3 md., Aynen kabul: 01.02.2018-7070/3 md.)198Türk Ceza
Kanununun İkinci Kitap Dördüncü Kısım Dördüncü, Beşinci, Altıncı ve Yedinci Bölümlerinde tanımlanan
suçlar ve Terörle Mücadele Kanunu kapsamına giren suçlar ile örgüt faaliyeti çerçevesinde işlenen
uyuşturucu ve uyarıcı madde imâl ve ticareti suçları bakımından gözaltındaki şüphelinin müdafi ile
görüşme hakkı Cumhuriyet savcısının istemi üzerine, hâkim kararıyla yirmidört saat süreyle kısıtlanabilir,
bu zaman zarfında ifade alınamaz.
197
06.03.2014 tarihli ve 28933 Mükerrer sayılı Resmî Gazetede yayımlanarak aynı tarihte yürürlüğe giren 21.02.2014 tarihli ve
6526 sayılı Kanunun 19. maddesi ile yürürlükten kaldırılan fıkra metinleri,
'(2) Müdafiin dosya içeriğini incelemesi veya belgelerden örnek alması, soruşturmanın amacını tehlikeye düşürebilecek ise,
Cumhuriyet savcısının istemi üzerine, sulh ceza hâkiminin kararıyla bu yetkisi kısıtlanabilir.
(3) Yakalanan kişinin veya şüphelinin ifadesini içeren tutanak ile bilirkişi raporları ve adı geçenlerin hazır bulunmaya yetkili
oldukları diğer adlî işlemlere ilişkin tutanaklar hakkında, ikinci fıkra hükmü uygulanmaz.'
(4) (Değişik: 25.05.2005-5353/23 md.) Müdafi, iddianamenin mahkeme tarafından kabul edildiği tarihten itibaren dosya
içeriğini ve muhafaza altına alınmış delilleri inceleyebilir, bütün tutanak ve belgelerin örneklerini harçsız olarak alabilir.
198
29.10.2016 tarihli ve 29872 sayılı Resmî Gazetede yayımlanan ve aynı tarihte yürürlüğe giren 03.10.2016 tarihli ve 676
sayılı KHKnın 3. maddesiyle, bu fıkrada yer alan 'tutuklu ve' ibaresi, 'şüpheli, sanık veya' şeklinde, 'kovuşturma açılması
halinde tutuklu veya hükümlünün müdafilik veya vekilliğini' ibaresi ise 'soruşturma ya da kovuşturma bulunması halinde
müdafilik veya vekillik görevini' şeklinde değiştirilmiştir. Düzenleme 08.03.2018 tarihli ve 30354 Mükerrer sayılı Resmî
Gazetede yayımlanarak aynı tarihte yürürlüğe giren 01.02.2018 tarihli ve 7070 sayılı Kanunun 3. maddesiyle aynen kabul
edilerek kanunlaşmıştır.
Kanunî temsilci veya eşin duruşmada hazır bulunması
MADDE 155. - (1) Sanığın kanunî temsilcisine duruşma gün ve saati bildirilir ve duruşmaya kabul
edilerek istemi üzerine dinlenebilir.
(2) Sanığın eşi hakkında da tebligat yapılmaksızın birinci fıkra hükmü uygulanır.
Müdafiin görevlendirilmesinde usul
MADDE 156. - (1) 150 nci maddede yazılı olan hâllerde, müdafi,
a) Soruşturma evresinde, ifadeyi alan merciin veya sorguyu yapan hâkimin istemi üzerine,
b) Kovuşturma evresinde, mahkemenin istemi üzerine,
Baro tarafından görevlendirilir.
(2) Yukarıda belirtilen hâllerde müdafi soruşturmanın veya kovuşturmanın yapıldığı yer barosunca
görevlendirilir.
(3) Şüpheli veya sanığın kendisinin sonradan müdafi seçmesi halinde, baro tarafından görevlendirilen
avukatın görevi sona erer.
Soruşturmanın gizliliği
MADDE 157. - (1) Kanunun başka hüküm koyduğu hâller saklı kalmak ve savunma haklarına zarar
vermemek koşuluyla soruşturma evresindeki usul işlemleri gizlidir.
İhbar ve şikâyet
MADDE 158. -(1) Suça ilişkin ihbar veya şikâyet, Cumhuriyet Başsavcılığına veya kolluk makamlarına
yapılabilir.
(2) Valilik veya kaymakamlığa ya da mahkemeye yapılan ihbar veya şikâyet, ilgili Cumhuriyet
Başsavcılığına gönderilir.
(3) Yurt dışında işlenip ülkede takibi gereken suçlar hakkında Türkiyenin elçilik ve konsolosluklarına
da ihbar veya şikâyette bulunulabilir.
(4) Bir kamu görevinin yürütülmesiyle bağlantılı olarak işlendiği iddia edilen bir suç nedeniyle, ilgili
kurum ve kuruluş idaresine yapılan ihbar veya şikâyet, gecikmeksizin ilgili Cumhuriyet Başsavcılığına
gönderilir.
(5) İhbar veya şikâyet yazılı veya tutanağa geçirilmek üzere sözlü olarak yapılabilir.
(6) (Ek: 15.08.2017-KHK-694/145 md., Aynen kabul: 01.02.2018-7078/140 md.)199İhbar ve
şikâyet konusu fiilin suç oluşturmadığının herhangi bir araştırma yapılmasını gerektirmeksizin açıkça
anlaşılması veya ihbar ve şikâyetin soyut ve genel nitelikte olması durumunda soruşturma yapılmasına
yer olmadığına karar verilir. Bu durumda şikâyet edilen kişiye şüpheli sıfatı verilemez. Soruşturma
yapılmasına yer olmadığına dair karar, varsa ihbarda bulunana veya şikâyetçiye bildirilir ve bu karara
karşı 173 üncü maddedeki usule göre itiraz edilebilir. İtirazın kabulü hâlinde Cumhuriyet başsavcılığı
soruşturma işlemlerini başlatır. Bu fıkra uyarınca yapılan işlemler ve verilen kararlar, bunlara mahsus bir
sisteme kaydedilir. Bu kayıtlar, ancak Cumhuriyet savcısı, hâkim veya mahkeme tarafından görülebilir.
(7) Yürütülen soruşturma sonucunda kovuşturma evresine geçildikten sonra suçun şikâyete bağlı
olduğunun anlaşılması halinde, mağdur açıkça şikâyetten vazgeçmediği takdirde, yargılamaya devam
olunur.
199
25.08.2017 tarihli ve 30165 sayılı Resmî Gazetede yayımlanan 15.08.2017 tarihli ve 694 sayılı KHKnın 145. maddesiyle
eklenmiş olup, 08.03.2018 tarihli ve 30354 Mükerrer sayılı Resmî Gazetede yayımlanarak aynı tarihte yürürlüğe giren
01.02.2018 tarihli ve 7078 sayılı Kanunun 140. maddesiyle aynen kabul edilerek kanunlaşmıştır.
KARARLAR
-1
ÖZET: Sanığın, katılana yönelik hukuka aykırı fiil isnadını tanık H.ye bildirmesi karşısında, CMKnın
158. maddesinde belirtilen yetkili makamlara yapılmış bir ihbarın veya şikâyetin bulunmaması, söz
konusu isnadın tanık A. tarafından kolluğa bildirilmesi nazara alındığında da, ihbar ve şikâyetin
yetkili makamlarca dolaylı olarak öğrenilmiş olması hususları birlikte değerlendirildiğinde, iftira
suçunun unsurlarının oluşmadığının kabulü gerekmektedir. Yine, sanığın katılan hakkında sarf ettiği
sözlerin, TCKnın 125. maddesinde düzenlenen gıyapta hakaret suçunu oluşturduğu ileri sürülebilir
ise de sanığın katılan hakkındaki iddiasının en az üç kişiyle ihtilât etmesi söz konusu olmadığından
anılan suçun da oluşmadığının kabulü gerekmektedir.
Özel Daire ile Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı arasında oluşan ve Ceza Genel Kurulunca çözümlenmesi
gereken uyuşmazlık, sanığa atılı iftira suçunun unsurlarının oluşup oluşmadığının belirlenmesine
ilişkindir.
İncelenen dosya kapsamından,
23.11.2009 tarihli görgü ve tespit tutanağında, K. konutları içerisinde kablo hırsızlığının
gerçekleştiğinin karakol haber merkezince anons edilmesi üzerine bahse konu adrese gidildiğinde
K. konutlarının elektrik işlerini yapan tanık A. E. U.nın, sekizinci blokta faaliyette olmayan asansörün
kabininde muhafaza ettiği kabloların 21.11.2009 tarihinde çalındığını, ancak bu durumu 23.11.2009
tarihinde telefonla arayarak kolluğa bildirdiğini beyan etmesi üzerine incelenen asansörün kapısında
herhangi bir zorlama izi olmadığı, iç kısmında da herhangi bir eşya bulunmadığı hususlarına yer verildiği,
K. konutlarını inşa eden firmanın şantiye sorumlusu tanık H. K.nin, 21.11.2009 tarihinde şantiyedeki
odasına gelen sanık A.A.nın, 8. Blok, 6 numaralı dairede oturan ve dost hayatı yaşadığı kadının kızının, aynı
bloktaki asansör kabininde bulunan kabloları çaldığını söyleyip bu kızın evini gösterdiğini, kendisinin de
bu durumu tanık A.E.U.ye telefonda anlattığını beyan etmesi üzerine yürütülen soruşturma kapsamında,
söz konusu kabloları çaldığı ileri sürülen katılan Ç.(S.)Ş.nin, annesi S.A. ile birlikte yaşadıkları evde yapılan
aramada herhangi bir suç unsuruna rastlanılmaması ve sanık A.A.nın de katılan Ç.(S.)Ş.nin kabloları
çaldığına yönelik beyanının gerçeği yansıtmadığını ifade etmesi nedenleriyle katılan Ç.(S.)Ş. hakkında
hırsızlık suçundan kovuşturma yer olmadığına dair karar verildiği, sanık A. A. hakkında da iftira suçundan
kamu davası açıldığı,
Anlaşılmaktadır.
Katılan Ç.(S.)Ş., annesi S.A.nın birlikte yaşadığı sanık A.A. ile sık sık tartıştığını, hatta bir akşam alkollü
olan sanık A. A.nın kendisine hakaret etmesi üzerine sanığı evden kovmasından sonra sanığın, telefonuna
'bunun hesabını sana soracağım, annen sana kalsın, seninle görüşeceğiz' şeklinde mesaj gönderdiğini ve
sonrasında asansör kabinindeki kabloları çaldığı yönünde iftira attığını,
Tanık H.K., K. konutlarını inşa eden firmanın saha sorumlusu olduğunu, olay akşamı şantiyedeki
odasında iş arkadaşı ile otururken sanığın yanlarına gelerek sahadan kaybolan eşya olup olmadığını,
soyulmuş kablonun fiyatını ve sekizinci blokta bulunan asansör içerisindeki kablolardan haberinin olup
olmadığını sorduğunu, bahse konu yere önceden tanık A.E.U. ile koydukları kabloları yerinde göremeyince
sanığa konuyla ilgili ne bildiğini sorduğunda sanığın, aynı konutlardan 8/B Bloktaki altıncı dairede kalan
yaşlı kadının dostu olduğunu, kadının aynı konutta kalan kızı ile birlikte kendisine söz konusu kabloları
çalmayı teklif ettiklerini, ancak kabul etmediğini, başka bir arkadaşına gelen telefon mesajında kabloların
alındığından bahsedildiğini anlatıp katılanın evini göstermesi üzerine kendisinin de durumu tanık A.
E.U.ya bildirdiğini,
Tanık A.E.U., K. konutlarının elektrik işlerini yaptığını, söz konusu kabloları kullandıktan sonra
03.11.2009 günü asansör oda kabinine koyduğunu, 21.11.2009 günü kendisini arayan tanık H.K.nin,
yanına gelen sanığın, bu kabloların katılan tarafından çocuk arabasına yüklenip götürülmek suretiyle
çalındığını söylemesi üzerine olaydan haberdar olduğunu,
İfade etmişlerdir.
Sanık A. A., olay günü katılan Ç.(S.)Ş. ile tartışmalarının ve alkollü olmasının etkisiyle tanık H.K.ye
gerçeğe aykırı olarak katılanın söz konusu kabloları çaldığını söylediğini, kabloları kimin çaldığını
bilmediğini savunmuştur.
5237 sayılı TCKnın'Adliyeye Karşı Suçlar' bölümünde yer alan 'İftira'başlıklı 267. maddesinin 1. fıkrası,
'(1) Yetkili makamlara ihbar veya şikâyette bulunarak ya da basın ve yayın yoluyla, işlemediğini bildiği
hâlde, hakkında soruşturma ve kovuşturma başlatılmasını ya da idarî bir yaptırım uygulanmasını sağlamak
için bir kimseye hukuka aykırı bir fiil isnat eden kişi, bir yıldan dört yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır'
şeklinde düzenlenmiştir.
İftira suçu, failin, hakkında soruşturma ve kovuşturma başlatılmasını ya da idari bir yaptırım
uygulanmasını sağlamak için, bir kimseye hukuka aykırı bir fiil isnat etmesidir. İftira suçunun konusunu
hukuka aykırı fiil oluşturur. Bu fiilin suç oluşturması şart değildir. Disiplin yaptırımını veya başka bir
idari yaptırımı gerekli kılan fiiller de iftira suçunun konusunu oluşturabilir. Hukuka aykırı bir eylemin
gerçekleştirildiğine yönelik isnat yetkili makamlara ihbar veya şikâyette bulunmak suretiyle yapılabileceği
gibi basın ve yayın aracılığıyla da yapılabilir.
Özgü suç olarak düzenlenmediği için herkes tarafından işlenebilen iftira suçunda, hukuka aykırı fiil
isnadının belli bir kişiye yönelik olması gerekir. Ancak isnada muhatap kişinin yapılacak bir araştırma
sonucunda kimliğinin belirlenebilir olması yeterli olup isminin açıkça belirtilmesi zorunlu değildir.
İftira suçu failinin, isnat ettiği fiil gerçekte hiç işlenmemiş olabileceği gibi, işlenmiş olmakla birlikte
kendisine isnatta bulunulan kişi tarafından işlenmemiş olabilir. Yine, kendisine isnatta bulunulan kişi
tarafından hukuka aykırı bir fiil işlenmiş bulunmakla birlikte, iftira suçunun faili, bu fiilin karşılığında isnatta
bulunulan kişiye verilecek yaptırımı ağırlaştıracak bazı eklemelerde bulunmuş olabilir. Bu durumlarda da
iftira suçunun oluştuğunu kabul etmek gerekir.
Öte yandan, iftira suçunun oluşabilmesi için, iftira suçu failinin, hukuka aykırı fiil isnat ettiği kişinin bu
fiili işlemediğini bilmesi gerekmektedir. Bu açıdan, iftira suçu ancak doğrudan kastla işlenebilir. Ancak bu
suçun oluşabilmesi için, doğrudan kast tek başına yeterli olmayıp, ayrıca failin hukuka aykırı fiil isnat ettiği
kimse hakkında soruşturma ve kovuşturma başlatılmasını ya da idari bir müeyyideye maruz kalmasını
sağlamak amacıyla hareket etmesi gerekir. Bu nedenle, iftira suçu açısından failde kastın ötesinde
belirtilen amacın varlığı, bir başka deyişle özel kastın bulunması gerekmektedir.
Bu aşamada uyuşmazlık konusunun sağlıklı bir hukuki çözüme kavuşturulabilmesi bakımından
'yetkili makamlar' kavramı üzerinde durulması gerekmektedir.
İftira suçunda, ihbar veya şikâyetin 5271 sayılı CMKnın 158. maddesinde gösterilen Cumhuriyet
Başsavcılığına, kolluğa, valiliğe, kaymakamlığa, mahkemeye, yurtdışında ise elçiliğe veya konsolosluğa
yapılması gerekmektedir. Bu bağlamda, iftira suçunda, hukuka aykırı fiil isnadını içeren ihbarın veya
şikâyetin yetkili makamlara yapılması koşulu aranmaktadır. Dolayısıyla kanunilik ilkesi gereğince, ihbar
veya şikâyetin yapılması olanaklı görülen makamlar dışındaki kimselere yapılacak bildirimler, iftira suçuna
vücut vermeyecektir. Bu bakımdan, isnat edilen hukuka aykırı fiil bir kişiye bildirilmiş, o kişi de suçu ilgili
yerlere ihbar etmişse, kişinin, yetkili makam olarak sayılması mümkün olmadığından bu suç oluşmayacaktır.
Nitekim, ihbar veya şikâyetin yetkili makamlara doğrudan yapılması da arandığından, bu makamların
dolaylı şekilde hukuka aykırı fiil isnadını öğrenmeleri hâlinde söz konusu suçun oluşmadığı kabul edilmelidir
(Osman Yaşar-Hasan Tahsin Gökcan-Mustafa Artuç, Yorumlu Uygulamalı Türk Ceza Kanunu, Adalet Yayınevi,
Ankara, 2010, s.7830, M. Oktay Yiğitbaş, İftira Cürmü Üzerine Bir Deneme, AD., Y.: 58, S.: 11, Ankara, 1967,
s.832, Köksal Bayraktar, İftira, İstanbul Hukuk Fakültesi Mecmuası, C.: XL, S. 1-4, s. 196).
Bu açıklamalar ışığında somut olay değerlendirildiğinde,
Sanık A.A.nın, K. konutlarında birlikte yaşadıkları S.A.nın kızı olan katılan Ç. (S.) Ş. ile aralarında geçen
tartışma nedeniyle evden kovulması üzerine K. konutlarının şantiye şefi tanık H.K.ye, gerçeğe aykırı olarak
katılanın söz konusu yerde bulunan kabloları çaldığını söylediği, tanık H. K. tarafından bu durumun
aktarıldığı tanık A.E.U.nun da olayı kolluğa bildirmesi üzerine katılan hakkında hırsızlık suçundan
soruşturma başlatıldığı olayda, sanığın, katılana yönelik hukuka aykırı fiil isnadını tanık H.K.ye bildirmesi
karşısında, CMKnın 158. maddesinde belirtilen yetkili makamlara yapılmış bir ihbarın veya şikâyetin
bulunmaması, söz konusu isnadın tanık A.E.U. tarafından kolluğa bildirilmesi nazara alındığında da, ihbar
ve şikâyetin yetkili makamlarca dolaylı olarak öğrenilmiş olması hususları birlikte değerlendirildiğinde,
iftira suçunun unsurlarının oluşmadığının kabulü gerekmektedir.
Yine, sanığın katılan hakkında sarf ettiği sözlerin, TCKnın 125. maddesinde düzenlenen gıyapta
hakaret suçunu oluşturduğu ileri sürülebilir ise de, sanığın, katılan hakkındaki iddiasını en az üç kişiyle
ihtilât etmesi söz konusu olmadığından, anılan suçun da oluşmadığının kabulü gerekmektedir.
Bu itibarla, Özel Dairenin bozma kararında isabetsizlik bulunmadığından, Yargıtay Cumhuriyet
Başsavcılığı itirazının reddine karar verilmelidir.
YARGITAY CEZA GENEL KURULU, 08.05.2018 tarihli ve 6-207 sayılı