İddianamenin iadesi
MADDE 174. -(Değişik: 25.05.20055353/27 md.)225(1) Mahkeme tarafından, iddianamenin ve
soruşturma evrakının verildiği tarihten itibaren onbeş gün içinde soruşturma evresine ilişkin bütün
belgeler incelendikten sonra, eksik veya hatalı noktalar belirtilmek suretiyle,
225
01.06.2005 tarihli ve 25832 sayılı Resmî Gazetede yayımlanarak aynı tarihte yürürlüğe giren 25.05.2005 tarihli ve 5353
sayılı Kanunun 27. maddesi ile değiştirilen madde metni,
'(1) Mahkeme, iddianamenin ve soruşturma evrakının verildiği tarihten itibaren yedi gün içinde soruşturma evresine ilişkin
bütün belgeler incelendikten sonra, iddianamenin 170 inci maddedeki unsurları içermediğini tespit ettiğinde, eksik ve hatalı
noktaları belirterek iddianamenin Cumhuriyet Başsavcılığına iadesine karar verir.
(2) Önödemeye tâbi işlerde, ön ödeme usulü uygulanmaksızın kamu davası açılamaz. Aksi takdirde iddianame iade edilir.
(3) Cumhuriyet savcısı, iddianamenin iadesi üzerine, kararda gösterilen eksiklikleri tamamladıktan ve hatalı noktaları
düzelttikten sonra yeniden iddianame düzenleyerek dosyayı mahkemeye gönderir.
(4) İade kararına karşı Cumhuriyet savcısı itiraz edebilir.' biçimindedir.
a) 170 inci maddeye aykırı olarak düzenlenen,
b) (Değişik: 17.10.2019-7188/20 md.)226Suçun sübûtuna doğrudan etki edecek mevcut bir delil
toplanmadan düzenlenen,
c) (Değişik: 17.10.2019-7188/20 md.)227Önödemeye veya uzlaştırmaya ya da seri muhakeme
usulüne tâbi olduğu soruşturma dosyasından açıkça anlaşılan işlerde önödeme veya uzlaştırma ya da seri
muhakeme usulü uygulanmaksızın düzenlenen,
d) (Ek: 17.10.2019-7188/20 md.)228Soruşturma veya kovuşturma yapılması izne veya talebe bağlı
olan suçlarda izin alınmaksızın veya talep olmaksızın düzenlenen,
İddianamenin Cumhuriyet Başsavcılığına iadesine karar verilir.
(2) Suçun hukukî nitelendirilmesi sebebiyle iddianame iade edilemez.
(3) En geç birinci fıkrada belirtilen süre sonunda iade edilmeyen iddianame kabul edilmiş sayılır.
(4) Cumhuriyet savcısı, iddianamenin iadesi üzerine, kararda gösterilen eksiklikleri tamamladıktan ve
hatalı noktaları düzelttikten sonra, kovuşturmaya yer olmadığı kararı verilmesini gerektiren bir durumun
bulunmaması halinde, yeniden iddianame düzenleyerek dosyayı mahkemeye gönderir. İlk kararda
belirtilmeyen sebeplere dayanılarak yeniden iddianamenin iadesi yoluna gidilemez.
(5) İade kararına karşı Cumhuriyet savcısı itiraz edebilir.
İddianamenin kabulü ve duruşma hazırlığı
MADDE 175. - (1) İddianamenin kabulüyle, kamu davası açılmış olur ve kovuşturma evresi başlar.
(2) Mahkeme, iddianamenin kabulünden sonra duruşma gününü belirler ve duruşmada hazır
bulunması gereken kişileri çağırır.
İddianamenin sanığa tebliği ve sanığın çağrılması
MADDE 176. - (1) İddianame, çağrı kâğıdı ile birlikte sanığa tebliğ olunur.
(2) Tutuklu olmayan sanığa tebliğ olunacak çağrı kâğıdına mazereti olmaksızın gelmediğinde zorla
getirileceği yazılır.
(3)Tutuklu sanığın çağrılması duruşma gününün tebliği suretiyle yapılır. Sanıktan duruşmada kendisini
savunmak için bir istemde bulunup bulunmayacağı ve bulunacaksa neden ibaret olduğunu bildirmesi istenir,
müdafii de sanıkla birlikte davet olunur. Bu işlem, tutuklunun bulunduğu ceza infaz kurumunda cezaevi kâtibi
veya bu işle görevlendirilen personel yanına getirilerek tutanak tutulmak suretiyle yapılır.
(4) Yukarıdaki fıkralar gereğince, çağrı kâğıdının tebliğiyle duruşma günü arasında en az bir hafta süre
bulunması gerekir.
Sanığın savunma delillerinin toplanması istemi
MADDE 177. - (1) Sanık, tanık veya bilirkişinin davetini veya savunma delillerinin toplanmasını
istediğinde, bunların ilişkin olduğu olayları göstermek suretiyle bu husustaki dilekçesini duruşma
gününden en az beş gün önce mahkeme başkanına veya hâkime verir.
(2) Bu dilekçe üzerine verilecek karar, kendisine derhâl bildirilir.
(3) Sanığın kabul edilen istemleri, Cumhuriyet savcısına da bildirilir.
226
24.10.2019 tarihli ve 30928 sayılı Resmî Gazetede yayımlanarak aynı tarihte yürürlüğe giren 17.10.2019 tarihli ve 7188
sayılı Kanunun 20. maddesi ile değiştirilen bent metni,
'b) Suçun sübûtuna etki edeceği mutlak sayılan mevcut bir delil toplanmadan düzenlenen,' şeklindedir.
227
24.10.2019 tarihli ve 30928 sayılı Resmî Gazetede yayımlanarak aynı tarihte yürürlüğe giren 17.10.2019 tarihli ve 7188
sayılı Kanunun 20. maddesi ile değiştirilen bent metni,
'c) Önödemeye veya uzlaşmaya tâbi olduğu soruşturma dosyasından açıkça anlaşılan işlerde önödeme veya uzlaşma usulü
uygulanmaksızın düzenlenen,' biçimindedir.
228 24.10.2019 tarihli ve 30928 sayılı Resmî Gazetede yayımlanarak aynı tarihte yürürlüğe giren 17.10.2019 tarihli ve 7188
sayılı Kanunun 20. maddesi ile eklenmiştir.
Çağrılması reddedilen tanığın ve uzman kişinin doğrudan mahkemeye getirilmesi
MADDE 178. - (1) Mahkeme başkanı veya hâkim, sanığın veya katılanın gösterdiği tanık veya uzman
kişinin çağrılması hakkındaki dilekçeyi reddettiğinde, sanık veya katılan o kişileri mahkemeye getirebilir.
Bu kişiler duruşmada dinlenir. (Ek cümle: 03.10.2016-KHK-676/4 md., Aynen kabul: 01.02.20187070/
4 md.)229Ancak, davayı uzatmak amacıyla yapılan talepler reddedilir.
Çağrılan tanıkların ad ve adreslerinin sanığa ve Cumhuriyet savcısına bildirilmesi
MADDE 179. - (1) Sanık, doğrudan doğruya davet ettireceği veya duruşma sırasında getireceği
bilirkişi ve tanıkların ad ve adreslerini Cumhuriyet savcısına makul süre içinde bildirir.
(2) Cumhuriyet savcısı da, iddianamede gösterilen veya sanığın istemi üzerine davet edilen tanık ve
bilirkişiler dışında gerek mahkeme başkanı veya hâkim kararıyla, gerek kendiliğinden başka kimseleri
davet ettirecek ise bunların ad ve adreslerini sanığa yine makul süre içinde bildirir.
Tanık ve bilirkişinin naiple veya istinabe yoluyla dinlenmeleri
MADDE 180. - (1) Hastalık veya malûllük veya giderilmesi olanağı bulunmayan başka bir nedenle bir
tanık veya bilirkişinin uzun ve önceden bilinmeyen bir zaman için duruşmada hazır bulunmasının olanaklı
bulunmayacağı anlaşılırsa, mahkeme onun bir naiple veya istinabe yoluyla dinlenmesine karar verebilir.
(2) Bu hüküm, konutlarının yetkili mahkemenin yargı çevresi dışında bulunmasından dolayı
getirilmesi zor olan tanık ve bilirkişinin dinlenmesinde de uygulanır.
(3) Davayı görmekte olan mahkeme, zorunluluk olmadıkça, büyükşehir belediye sınırları içerisinde
bulunan şikâyetçi, katılan, sanık, müdafi veya vekil, tanık ve bilirkişilerin istinabe yoluyla dinlenmesine
karar veremez.
(4) İstinabe olunan mahkeme, büyükşehir belediye sınırları içerisinde ise, ilgililer kendi yargı
çevresinde bulunmasa da büyükşehir belediye sınırları içerisinde yerine getirilmesi gereken istinabe
evrakını geri çevirmeksizin gereğini yapar.
(5) Yukarıdaki fıkralar içeriğine göre tanık veya bilirkişinin aynı anda görüntülü ve sesli iletişim
tekniğinin kullanılması suretiyle dinlenebilmeleri olanağının varlığı hâlinde bu yöntem uygulanarak
ifade alınır. Buna olanak verecek teknik donanımın kurulmasına ve kullanılmasına ilişkin esas ve usuller
yönetmelikte gösterilir.
Tanık ve bilirkişinin dinleneceği günün bildirilmesi
MADDE 181. - (1) Tanık veya bilirkişilerin dinlenmesi için belirlenen gün, Cumhuriyet savcısına,
suçtan zarar görene, vekiline, sanığa ve müdafiine bildirilir. Düzenlenen tutanağın örneği hazır bulunan
Cumhuriyet savcısına ve müdafie verilir.
(2) Yeniden keşif ve muayeneye ihtiyaç duyulursa, yukarıdaki fıkra hükümleri uygulanır.
(3) Tutuklu olan sanık, ancak tutuklu bulunduğu yer mahkemesinde yapılacak bu tür işlerde hazır
bulundurulmasını isteyebilir. Ancak, hâkim veya mahkeme tarafından zorunlu sayılan hâllerde tutuklu
bulunan şüpheli veya sanığın da bu tür işlerde hazır bulunmasına karar verilebilir.
Duruşmanın açıklığı
MADDE 182. - (1) Duruşma herkese açıktır.
(2) Genel ahlâkın veya kamu güvenliğinin kesin olarak gerekli kıldığı hâllerde, duruşmanın bir
kısmının veya tamamının kapalı yapılmasına mahkemece karar verilebilir.
229
29.10.2016 tarihli ve 29872 sayılı Resmî Gazetede yayımlanan ve aynı tarihte yürürlüğe giren 03.10.2016 tarihli ve 676 sayılı
KHKnın 4. maddesiyle eklenmiştir. Düzenleme 08.03.2018 tarihli ve 30354 Mükerrer sayılı Resmî Gazetede yayımlanarak
aynı tarihte yürürlüğe giren 01.02.2018 tarihli ve 7070 sayılı Kanunun 4. maddesiyle aynen kabul edilerek kanunlaşmıştır.
(3) Duruşmanın kapalı yapılması konusundaki gerekçeli karar ile hüküm açık duruşmada açıklanır.
Ses ve görüntü alıcı aletlerin kullanılması yasağı
MADDE 183. - (1) 180 inci maddenin beşinci fıkrası ile 196 ncı maddenin dördüncü fıkrası hükmü
saklı kalmak üzere, adliye binası içerisinde ve duruşma başladıktan sonra duruşma salonunda her türlü
sesli veya görüntülü kayıt veya nakil olanağı sağlayan aletler kullanılamaz. Bu hüküm, adliye binası
içerisinde ve dışındaki diğer adlî işlemlerin icrasında da uygulanır.
Açıklığın kaldırılması hakkında karar
MADDE 184. - (1) 182 nci maddede gösterilen hâllerde, açıklığın kaldırılması istemine ilişkin olarak
yapılacak duruşma, istem üzerine veya mahkemece uygun görülürse kapalı yapılır.
Zorunlu kapalılık
MADDE 185. - (1) Sanık, onsekiz yaşını doldurmamış ise duruşma kapalı yapılır, hüküm de kapalı
duruşmada açıklanır.
KARARLAR
-1
ÖZET: Yetişkin sanık ile birlikte mağdura karşı nitelikli yağma suçunu işlediği iddia edilen çocuk
sanık hakkındaki soruşturmanın 5395 sayılı Çocuk Koruma Kanunu gereğince ayrı yürütüldüğü,
kovuşturma evresinde ise her iki sanık hakkında nitelikli yağma suçundan açılan kamu davalarının
birleştirilmesine karar verildiği olayda, davaların birlikte görülmesinde umulan fayda ile çocuk
sanığın korunması ve yargılamadan etkilenmemesi amacının ortadan kalkmadığı, dolayısıyla her iki
sanık bakımından oturumların kapalı yapılması ve hükümlerin de kapalı oturumda tefhim edilmesi
gerekirken tüm oturumların açık yapılıp hükümlerin de açık oturumda tefhim edilmesi CMKnın 185.
maddesine açıkça aykırı ise de Ceza Genel Kurulunun inceleme tarihi itibarıyla sanığın on sekiz yaşını
doldurmuş olması sebebiyle gelinen aşamada bu aykırılığın giderilmesi imkânının bulunmadığı
kabul edilmelidir.
Sanık R. A. hakkında hırsızlık suçundan kurulan mahkûmiyet hükmü Özel Dairece düzeltilerek
onanmak suretiyle kesinleşmiş olup, direnmenin kapsamına göre inceleme sanıklar Z. E. ve H. B. hakkında
nitelikli yağma suçundan kurulan mahkûmiyet hükümleri ile sınırlı olarak yapılmıştır.
Özel Daire ile Yerel Mahkeme arasında oluşan ve Ceza Genel Kurulunca çözümlenmesi gereken
uyuşmazlık, çocuk sanık ile yetişkin sanığın davalarının birleştirilerek birlikte görülmesi durumunda,
duruşmanın kapalı mı yoksa açık mı yapılması gerektiğinin belirlenmesine ilişkin ise de, Ceza Genel
Kurulu inceleme tarihi itibarıyla 18 yaşını dolduran çocuk sanık hakkında duruşmaların açık yapılmış
olmasının telafisinin mümkün bulunmaması nedeniyle dosyanın esasının incelenmesi için Özel Daireye
gönderilmesinin gerekip gerekmediğinin tespitine ilişkindir.
İncelenen dosya kapsamından,
Suç tarihinde on sekiz yaşından küçük olan ve yetişkin sanık H. B. ile birlikte mağdur R.S.ye karşı
19.04.2015 tarihinde nitelikli yağma suçunu işlediği iddia edilen sanık Z. E. hakkındaki soruşturmanın,
5395 sayılı Çocuk Koruma Kanunu gereğince diğer sanık H. hakkındaki soruşturmadan ayrı yürütüldüğü,
sanık Z. hakkında atılı suçtan kamu davası açıldıktan sonra, B.Ağır Ceza Mahkemesince 20.07.2015 gün ve
... sayı ile, söz konusu davanın yetişkin sanık H. hakkında aynı mahkemenin ... esasında görülmekte olan
kamu davası ile birleştirilmesine ve yargılamanın 2015/200 esas sayılı dosya üzerinden yürütülmesine
karar verildiği, sanık Z. on sekiz yaşından küçük olmasına karşın Yerel Mahkemece tüm oturumların
açık yapılıp hükümlerin de 10.11.2015 tarihli açık oturumda tefhim edildiği, bozmadan sonra yapılan
ve sanıkların da hazır bulunduğu 24.05.2016 tarihli oturumunda açık yapıldığı ve aynı oturumda
mahkûmiyet hükümlerinin açıklandığı,
Sanık Z.nin, nüfus kayıt örneğine göre 29.05.2000 doğumlu olduğu,
Anlaşılmaktadır.
5271 sayılı CMKnın 'Duruşmanın açıklığı' başlıklı 182. maddesi,
'(1) Duruşma herkese açıktır.
(2) Genel ahlâkın veya kamu güvenliğinin kesin olarak gerekli kıldığı hâllerde, duruşmanın bir kısmının
veya tamamının kapalı yapılmasına mahkemece karar verilebilir.
(3) Duruşmanın kapalı yapılması konusundaki gerekçeli karar ile hüküm açık duruşmada açıklanır.',
Aynı Kanunun 'Açıklığın kaldırılması hakkında karar' başlıklı 184. maddesi:
'(1) 182 nci maddede gösterilen hâllerde, açıklığın kaldırılması istemine ilişkin olarak yapılacak duruşma,
istem üzerine veya mahkemece uygun görülürse kapalı yapılır.',
'Zorunlu kapalılık' başlıklı 185. maddesi:
'(1) Sanık, onsekiz yaşını doldurmamış ise duruşma kapalı yapılır, hüküm de kapalı duruşmada açıklanır.',
'Kapalılık kararının ve nedenlerinin yazılması ' başlıklı 186. maddesi ise,
'(1) Açıklığın kaldırılması kararı, nedenleriyle birlikte tutanağa geçirilir.', şeklinde düzenlenmiştir.
Uyuşmazlık konusuyla ilişkili olan 5395 sayılı Çocuk Korumu Kanununun 'İştirak hâlinde işlenen
suçlar' başlıkılı 17. maddesinde de,
'(1) Çocukların yetişkinlerle birlikte suç işlemesi hâlinde, soruşturma ve kovuşturma ayrı yürütülür.
(2) Bu hâlde de çocuklar hakkında gerekli tedbirler uygulanmakla beraber, mahkeme lüzum gördüğü
takdirde çocuk hakkındaki yargılamayı genel mahkemedeki davanın sonucuna kadar bekletebilir.
(3) Davaların birlikte yürütülmesinin zorunlu görülmesi hâlinde, genel mahkemelerde, yargılamanın
her aşamasında, mahkemelerin uygun bulması şartıyla birleştirme kararı verilebilir. Bu takdirde birleştirilen
davalar genel mahkemelerde görülür' şeklinde düzenlemeler yer almaktadır.
Kanuni düzenlemelerden de açıkça anlaşılacağı üzere kural olarak duruşmalar herkese açık
yapılmalıdır. 'Aleniyet' yahut 'duruşmanın açıklığı' bir usul ilkesi olup gizlilikse istisnadır. Aleniyet,
duruşmada zorunlu olarak bulunması gerekenler dışındaki kişilerin de bulunması anlamına gelmekte
olup duruşmanın kamuya açık olmasını ifade etmektedir. (Doğrudan aleniyet) Aleniyet ilkesi yargılama
işlemleri açısından getirilmiş olup insanların gizli olarak yargılanmasının engellenmesi, işlemlerin kanuna
uygun yapılmasının denetlenmesi, adil yargılama ve mahkemelere güvenin sağlanmasına katkıda
bulunması nedeniyle demokratik rejimlerin olmazsa olmazlarındandır.
Aleniyet duruşma salonun elverdiği ölçüde isteyen herkesin duruşmaya katılması, yargısal faaliyeti
izlemesi anlamına geldiği kadar gördüklerini ve duyduklarını başkalarına duyurabilmesi anlamına
da gelmektedir. (Dolaylı aleniyet) Ancak aleniyet duruşmanın alenen yayınlanması demek olmayıp
CMKnın 183. maddesi uyarınca istisnalar dışında adliye binası içerisinde ve duruşma başladıktan sonra
duruşma salonunda her türlü sesli veya görüntülü kayıt veya nakil olanağı sağlayan aletlerin kullanılması
yasaklanmıştır.
Ceza muhakemesinin temel ilkelerinden olan duruşmanın aleni olması ilkesi anayasa ile de güvence
altına alınmış olup Anayasanın 141. maddesinde:
'Mahkemelerde duruşmalar herkese açıktır. Duruşmaların bir kısmının veya tamamının kapalı
yapılmasına ancak genel ahlakın veya kamu güvenliğinin kesin olarak gerekli kıldığı hallerde karar verilebilir.
Küçüklerin yargılanması hakkında kanunla özel hükümler konulur' şeklinde düzenlemeye yer verilmiştir.
Ayrıca İnsan Hakları Avrupa Sözleşmesinin 6. maddesinin 1. fıkrasında da yargılamanın açık yapılıp
hükmün de açık oturumda verilmesi gerektiği ancak genel ahlak, kamu düzeni ve ulusal güvenlik yararına,
küçüklerin korunması veya davaya taraf olanların özel hayatlarının gizliliği gerektirdiğinde veya davanın
açık yapılmasının adaletin selametine zarar verebileceği özel durumlarda mahkeminin zorunlu gördüğü
ölçüde tamamen veya kısmen basına ve dinleyicilere kapalı olarak yapılabileceği düzenlenmiştir.
Duruşmaların açıklığı ilkesinin ihlali CMKnın 289. maddesinde sayılan 'hukuka kesin aykırılık
halleri'nden olup, açık yapılması gereken duruşmanın kapalı yapılması durumunda yapılan hukuka
aykırılığın telafisi için hükmün bozularak kapalı yapılan duruşmaların açık yapılması gerekmektedir.
Mevzuatımıza göre kural olarak açık yapılması gereken duruşma ancak iki halde kapalı yapılabilir,
1- İhtiyari kapalılık, kamu güvenliği ve genel ahlâkın gerekli kıldığı durumlarda duruşmaların bir
kısmı veya tamamının kapalı yapılmasına karar verilebilir. Duruşmanın açık yapılması durumunda genel
ahlâkın ve kamu güvenliğinin kesin biçimde zarar göreceğinin kabul edildiği durumlarda kapalılık kararı
verilmelidir. Bu iki nedenle duruşmanın kapalı yapılmasına mahkemece gerekçeli olarak açık duruşmada
karar verilir. Bununla birlikte kapalılık kararının verilmesini gerektiren nedenlerin açık duruşmada
tartışılmasının dahi kamu güvenliği ve genel ahlâkı tehlikeye düşürme ihtimalinin bulunduğu durumlarda
resen veya istem üzerine kapalılık kararının kaldırılmasına ilişkin duruşma kapalı oturumda yapılabilir
ancak karar her halde açık duruşmada tefhim edilmelidir.
2- Zorunlu kapalılık, kanun koyucu çocukların korunması amacıyla genel kurula bir istisna getirmiş
ve çocuklara ilişkin yapılan duruşmanın zorunlu olarak kapalı yapılmasını düzenlemiştir. Bu düzenleme
İnsan Hakları Avrupa Sözleşmesinin 6. maddesinin 1. fıkrasına da uygundur. Zorunlu kapalılık durumunda
duruşmalar mutlaka kapalı oturumda yapılıp, kararın da kapalı oturumda verilmesi gerekmektedir. Kanun
koyucu bu konuda hâkime takdir hakkı tanımamıştır. Ancak yargılama sırasında sanığın on sekiz yaşını
doldurması durumunda ihtiyarı kapalılık gereğince mahkeme tarafından verilmiş bir karar bulunmaması
hâlinde genel kural gereğince duruşmanın açık yapılması gerekmektedir.
Bunun dışında alt sınırı beş yıl ve daha fazla hapis olan suçlarda devlet sırrı niteliğinde bilgilerle
ilgili tanıklıkta CMKnın 47. maddesinin 2. fıkrası uyarınca sadece tanıklığın yapıldığı kısım bakımından
dinlemenin gizli yapılması zorunludur. Bu hâlde tanık mahkeme hâkimi veya heyeti tarafından zabıt
kâtibi dahi hazır olmaksızın dinlenir.
Çocuklar ile yetişkin sanıkların birlikte suç işlemesi durumunda, soruşturmanın ve kovuşturmanın
kural olarak ayrı yürütülmesi gerekmekte olup davaların birlikte yürütülmesinin zorunlu olduğu hâllerde
ise genel mahkemelerde, yargılamanın her aşamasında birleştirme kararı verilebilir. Birleşen davaların
genel mahkemelerde görülmesi gerekmekte olup bu durumda her ne kadar genel mahkemelerde
duruşma açık yapılmakta ise de davaların birlikte görülmesinden umulan fayda ile çocukların korunması
ihtiyacı ortadan kalkmadığından duruşmanın kapalı yapılmasının gerektiği kabul edilmedir. Bu yorum
ceza yargılamasının genel ilkelerinden olan duruşmanın açık yapılması kuralına çocukların korunması
ve yargılamadan etkilenmemesi amacıyla istisna getirerek çocuklar hakkındaki duruşmaların kapalı
yapılmasını düzenleyen kanun koyucunun amacına da uygun düşmektedir.
Nitekim Ceza Genel Kurulunun 08.10.2002 gün ve 22-342 sayılı kararında da aynı sonuca ulaşılmıştır.
Öğretide de bu konuya ilişkin olarak, 'Çocukların korunması gizliliği gerektirir (Any. 141/2). 18 yaşını
henüz bitirmemiş olanlara ait duruşmalar mutlaka kapalı yapılır, hüküm dahi kapalı duruşmada açıklanır'
(Feridun Yenisey, Ayşe Nuhoğlu, Ceza Muhakemesi Hukuku Ders Kitabı, Bahçeşehir Üniversitesi Yayınları,
İstanbul, 2014, s. 891), 'Sanık 18 yaşını doldurmamış ise duruşma kapalı yapılır, hüküm de kapalı oturumda
açıklanır (CMK m.185). Bu halde mahkemenin, kapalılık kararı verip vermeme konusunda takdir hakkı
bulunmamaktadır. Bu durum zorunlu kapalılık olarak da adlandırılmaktadır. Sanığın, duruşma devam
ederken onsekiz yaşını tamamlaması halinde, tekrar aleniyete dönülecektir' (Nur Centel/Hamide Zafer, Ceza
Muhakemesi Hukuku, 11. Bası, İstanbul, 2014, s. 665 ), 'Duruşmanın kapalı yapılması esasen mahkemenin
takdirinde olmakla beraber kanunumuzun bunu zorunlu kıldığı hâl de vardır. Buna göre, sanık, on sekiz
yaşını doldurmamış ise duruşma kapalı yapılır ve hatta hüküm de kapalı duruşmada açıklanır (CMK 185). On
sekiz yaşından küçük sanıklar hakkındaki duruşmaların kapalı yapılması zorunludur' (Yener Ünver/Hakan
Hakeri, Ceza Muhakemesi Hukuku II Cilt, 7. Baskı, Ankara, 2013, s. 72), 'Sanık onsekiz yaşını doldurmamış
ise duruşma mutlaka kapalı yapılır ve bunlurla ilgili hüküm de kapalı duruşmada açıklanır (m. 185). Kanun
bu durumdan zorunlu kapalılık olarak söz etmektedir. Çocuğun yetişkinlerle birlikte suç işlemesi halinde,
çocuğa yönelik soruşturma ve kovuşturma yetişkinlerden ayrı yürütülmektedir. (ÇKK m. 17/1). Davaların
birleştirilmesinin zorunlu görüldüğü hallerde, davalar genel mahkemelerde görülecektir (ÇÇK m.17/3). Ancak
bu durumda da duruşmanın gizli yapılması gerekir' (Cumhur Şahin/Neslihan Göktürk, Ceza Muhakemesi
Hukuku II, 2. Baskı, Ankara, 2012, s.99) şeklinde görüşler bulunmaktadır.
Bu açıklamalar ışığında uyuşmazlık konusu değerlendirildiğinde,
19.04.2015 tarihinde yetişkin sanık Halil ile birlikte mağdur Rafete karşı nitelikli yağma suçunu
işlediği iddia edilen çocuk sanık Zülfikar hakkındaki soruşturmanın, 5395 sayılı Çocuk Koruma Kanunu
gereğince ayrı yürütüldüğü, kovuşturma evresinde ise her iki sanık hakkında nitelikli yağma suçundan
açılan kamu davalarının birleştirilmesine karar verildiği olayda, davaların birlikte görülmesinde umulan
fayda ile çocuk sanık Zülfikarın korunması ve yargılamadan etkilenmemesi amacının ortadan kalkmadığı,
dolayısıyla her iki sanık bakımından oturumların kapalı yapılması ve hükümlerin de kapalı oturumda
tefhim edilmesi gerekirken tüm oturumların açık yapılıp hükümlerin de açık oturumda tefhim edilmesi
CMKnın 185. maddesine açıkça aykırı ise de, Ceza Genel Kurulunun 12.06.2018 olan inceleme tarihi
itibarıyla sanığın on sekiz yaşını doldurmuş olması sebebiyle gelinen aşamada bu aykırılığın giderilmesi
imkânının bulunmadığı kabul edilmelidir.
Bu itibarla, Yerel Mahkemenin direnme kararına konu hükümlerinin esasının incelenmesi için
dosyanın Özel Daireye gönderilmesine karar verilmelidir.
YARGITAY CEZA GENEL KURULU, 12.06.2018 tarihli ve 625-275 sayılı