Ceza mahkemelerinin ek yetkisi
MADDE 218. - (1) Yüklenen suçun ispatı, ceza mahkemelerinden başka bir mahkemenin görev
alanına giren bir sorunun çözümüne bağlı ise, ceza mahkemesi bu sorunla ilgili olarak da bu Kanun
hükümlerine göre karar verebilir. Ancak, bu sorunla ilgili olarak görevli mahkemede dava açılması veya
açılmış davanın sonuçlanması ile ilgili olarak bekletici sorun kararı verebilir.
(2) Kovuşturma evresinde mağdur veya sanığın yaşının ceza hükümleri bakımından tespitiyle ilgili
bir sorunla karşılaşılması halinde, mahkeme, ilgili kanunda belirlenen usule göre bu sorunu çözerek
hükmünü verir.
Duruşma tutanağı
MADDE 219. - (1) Duruşma için tutanak tutulur. Tutanak, mahkeme başkanı veya hâkim ile zabıt
kâtibi tarafından imzalanır. Duruşmada yapılan işlemlerin teknik araçlarla kayda alınması halinde, bu
kayıtlar vakit geçirilmeksizin yazılı tutanağa dönüştürülerek mahkeme başkanı veya hâkim ile zabıt kâtibi
tarafından imzalanır.
(2) Mahkeme başkanının mazereti bulunursa tutanak, üyelerin en kıdemlisi tarafından imzalanır.
Duruşma tutanağının başlığı
MADDE 220. - (1) Duruşma tutanağının başlığında,
a) Duruşmanın yapıldığı mahkemenin adı,
b) Oturum tarihleri,
c) Hâkimin, Cumhuriyet savcısının ve zabıt kâtibinin adı ve soyadı,
Belirtilir.
Duruşma tutanağının içeriği
MADDE 221. - (1) Duruşma tutanağında,
a) Oturumlara katılan sanığın, müdafiin, katılanın, vekilinin, kanunî temsilcisinin, bilirkişinin,
tercümanın, teknik danışmanın adı ve soyadı,
b) Duruşmanın seyrini ve sonuçlarını yansıtan ve yargılama usulünün bütün temel kurallarına
uyulduğunu gösteren unsurlar,
c) Sanık açıklamaları,
d) Tanık ifadeleri,
e) Bilirkişi ve teknik danışman açıklamaları,
f) Okunan veya okunmasından vazgeçilen belge ve yazılar,
g) İstemler, reddi halinde gerekçesi,
h) Verilen kararlar,
i) Hüküm,
Yer alır.
Duruşma tutanağının ispat gücü
MADDE 222. - (1) Duruşmanın nasıl yapıldığı, kanunda belirtilen usul ve esaslara uygun olarak
yapılıp yapılmadığı, ancak tutanakla ispat olunabilir. Tutanağa karşı yalnız sahtecilik iddiası yöneltilebilir.
Duruşmanın sona ermesi ve hüküm
MADDE 223. - (1) Duruşmanın sona erdiği açıklandıktan sonra hüküm verilir. Beraat, ceza verilmesine
yer olmadığı, mahkûmiyet, güvenlik tedbirine hükmedilmesi, davanın reddi ve düşmesi kararı, hükümdür.
(2) Beraat kararı,
a) Yüklenen fiilin kanunda suç olarak tanımlanmamış olması,
b) Yüklenen suçun sanık tarafından işlenmediğinin sabit olması,
c) Yüklenen suç açısından failin kast veya taksirinin bulunmaması,
d) Yüklenen suçun sanık tarafından işlenmesine rağmen, olayda bir hukuka uygunluk nedeninin
bulunması,
e) Yüklenen suçun sanık tarafından işlendiğinin sabit olmaması,
Hallerinde verilir.
(3) Sanık hakkında,
a) Yüklenen suçla bağlantılı olarak yaş küçüklüğü, akıl hastalığı veya sağır ve dilsizlik hali ya da geçici
nedenlerin bulunması,
b) (Değişik: 25.05.2005-5353/30 md.)252 Yüklenen suçun hukuka aykırı fakat bağlayıcı emrin yerine
getirilmesi suretiyle veya zorunluluk hali ya da cebir veya tehdit etkisiyle işlenmesi,
c) Meşru savunmada sınırın heyecan, korku ve telaş nedeniyle aşılması,
d) Kusurluluğu ortadan kaldıran hataya düşülmesi,
Hallerinde, kusurunun bulunmaması dolayısıyla ceza verilmesine yer olmadığı kararı verilir.
252
01.06.2005 tarihli ve 25832 sayılı Resmî Gazetede yayımlanarak aynı tarihte yürürlüğe giren 25.05.2005 tarihli ve 5353
sayılı Kanunun 30. maddesi ile değiştirilen bent metni,
'b) Yüklenen suçun zorunluluk hali ya da cebir veya tehdit etkisiyle işlenmesi,' şeklindedir.
(4) İşlenen fiilin suç olma özelliğini devam ettirmesine rağmen,
a) Etkin pişmanlık,
b) Şahsî cezasızlık sebebinin varlığı,
c) Karşılıklı hakaret,
d) İşlenen fiilin haksızlık içeriğinin azlığı,
Dolayısıyla, faile ceza verilmemesi hallerinde, ceza verilmesine yer olmadığı kararı verilir.
(5) Yüklenen suçu işlediğinin sabit olması halinde, sanık hakkında mahkûmiyet kararı verilir.
(6) Yüklenen suçu işlediğinin sabit olması halinde, belli bir cezaya mahkûmiyet yerine veya
mahkûmiyetin yanı sıra güvenlik tedbirine hükmolunur.
(7) Aynı fiil nedeniyle, aynı sanık için önceden verilmiş bir hüküm veya açılmış bir dava varsa davanın
reddine karar verilir.
(8) Türk Ceza Kanununda öngörülen düşme sebeplerinin varlığı ya da soruşturma veya kovuşturma
şartının gerçekleşmeyeceğinin anlaşılması hallerinde, davanın düşmesine karar verilir. Ancak,
soruşturmanın veya kovuşturmanın yapılması şarta bağlı tutulmuş olup da şartın henüz gerçekleşmediği
anlaşılırsa, gerçekleşmesini beklemek üzere, durma kararı verilir. Bu karara itiraz edilebilir.
(9) Derhâl beraat kararı verilebilecek hâllerde durma, düşme veya ceza verilmesine yer olmadığı
kararı verilemez.
(10) Adlî yargı dışındaki bir yargı merciine yönelik görevsizlik kararı kanun yolu bakımından hüküm
sayılır.
KARARLAR
-1
ÖZET: S. 2. Ağır Ceza Mahkemesince 28.12.2011 tarihinde, sanık H.Ç. hakkında katılan M.Ç.ye
yönelik silahla kasten yaralama suçuna teşebbüs, sanıklar B.K. ve İ.K. hakkında katılan B.G.ye yönelik
kasten öldürme suçuna teşebbüs ve maktul B.G.ye yönelik kasten yaralama suçlarından açılan kamu
davaları ile ilgili olarak herhangi bir hüküm kurulmaması üzerine bu hususun Cumhuriyet savcısınca
temyiz nedeni yapıldığı, dosyayı inceleyen Yargıtay 1. Ceza Dairesince verilen 17.09.201. tarihli
bozma kararının, Ceza Muhakemesi Kanununda tanımlanan ve hükmü tümüyle ortadan kaldırma
özelliğine sahip, teknik anlamda bir bozma kararı niteliğinde olmayıp ilgili mahkemesince hüküm
kurulmasının unutulması nedeniyle bu konuda mahallinde her zaman hüküm verilebileceğine ilişkin
uyarı-eleştiri niteliği taşıdığı, bu tür bir bozmaya direnmenin de mümkün olmadığı kabul edilmelidir.
27.03.2014 tarihinde sanık İ.K. müdafisinin yüzüne karşı açıklanan hükme yönelik sanığın 14.04.2014
tarihli temyiz isteğinin bir haftalık kanuni süreden sonra yapıldığı anlaşıldığından, direnme kararının
kapsamına göre inceleme Yerel Mahkemece sanıklar hakkında hüküm kurmaya yer olmadığına dair
kararla ve Cumhuriyet savcısı ile katılanlar S.G., E.E.G., A.G.G. ve A.G.vekilinin temyiz talepleriyle sınırlı
olarak yapılmıştır.
Özel Daire ile Yerel Mahkeme arasında oluşan ve Ceza Genel Kurulunca çözümlenmesi gereken
uyuşmazlık, sanık H.Ç. hakkında katılan M.Ç.ye yönelik silahla kasten yaralama suçuna teşebbüs, sanıklar
B.K. ve İ.K. hakkında katılan B.G.ye yönelik kasten öldürme suçuna teşebbüs ve maktul B.G.ye yönelik
kasten yaralama suçlarından açılmış davalar hakkında hüküm kurulup kurulmadığının belirlenmesine
ilişkin ise de Yargıtay İç Yönetmeliğinin 27. maddesi uyarınca öncelikle,
1- Hüküm kurulmamasına yönelik bozma nedeninin gerçek bir bozma değil uyarı niteliğinde bir
bozma olup olmadığı, uyarı niteliğinde bir bozma olduğunun kabulü hâlinde, uyarı niteliğindeki bu
bozmaya direnilip direnilemeyeceği,
2- Yerel Mahkemece 28.12.2011 tarih ve ... sayı ile sanık H.Ç. hakkında katılan M.Ç.ye yönelik silahla
kasten yaralama suçuna teşebbüs, sanıklar B.K. ve İ.K. hakkında katılan B.G.ye yönelik kasten öldürme
suçuna teşebbüs ve maktul B.G.ye yönelik kasten yaralama suçlarından açılan davalar hakkında herhangi
bir hüküm kurulmaması nedeniyle Özel Daire bozma kararından sonra Yerel Mahkemece verilen
27.03.2014 tarih ve ... sayılı hüküm kurmaya yer olmadığına dair ilk kez verilen kararın doğrudan doğruya
Ceza Genel Kurulunca incelenmesinin mümkün olup olmadığı,
3- Uyarı niteliğindeki bozmaya direnilebileceğinin ve ilk defa verilen hüküm kurmaya yer olmadığına
dair kararın doğrudan Ceza Genel Kurulunca incelenmesinin mümkün olduğunun kabulü hâlinde, aleyhe
olan bozma kararına karşı sanıklar İ.K. ve B.K.nin beyanı alınmadan direnme kararı verilip verilemeyeceği,
Hususlarının değerlendirilmesi gerekmektedir.
İncelenen dosya kapsamından,
S. Cumhuriyet Başsavcılığınca 21.03.2011 tarihli ve ... sayılı iddianame ile sanık H.Ç. hakkında maktul
B.G.ye yönelik kasten öldürme, katılan B.G.ye yönelik kasten öldürme suçuna teşebbüs, katılanlar H.Ç.
ve M.Ç.ye yönelik kasten yaralama, aynı katılana yönelik silahla kasten yaralama suçuna teşebbüs,
6136 sayılı Kanuna aykırılık, sanıklar B. ve İ.K. hakkında katılan M.Ç.ye ve maktul B.G.ye yönelik kasten
yaralama suçlarından, 06.05.2011 tarihli ve ... sayılı iddianame ile de sanıklar B. ve İ.K. hakkında maktul
B.G.ye yönelik iştirak hâlinde kasten öldürme, katılan B.G.e yönelik iştirak hâlinde kasten öldürme suçuna
teşebbüsten kamu davaları açıldığı,
S. 2. Ağır Ceza Mahkemesince 10.05.2011 tarih ve ... sayı ile, her iki iddianameyle açılan davalarının
birleştirilmesine ve davanın ... esas sayılı dosya üzerinden yürütülmesine karar verildiği,
Yapılan yargılama sonucunda S. 2. Ağır Ceza Mahkemesince 28.12.2011 tarih ve ... sayı ile, H.Ç.
ve B.K. hakkında maktul B.G.ye yönelik iştirak hâlinde kasten öldürme suçundan TCKnın 37/1.
maddesi delaletiyle aynı Kanunun 81/1, 62/1, 53 ve 63. maddeleri uyarınca 25 yıl hapis cezası ile
cezalandırılmalarına, hak yoksunluğuna ve mahsuba, sanık H.Ç. hakkında katılan B.G.ye yönelik kasten
öldürme suçuna teşebbüsten TCKnın 81/1, 35/2, 62, 53 ve 63. maddeleri uyarınca 11 yıl 8 ay hapis cezası
ile cezalandırılmasına, hak yoksunluğuna ve mahsuba, sanık İ.K. hakkında maktul B.G.ye yönelik kasten
öldürme suçuna yardımdan aynı Kanunun 81/1, 39/1-2, 62/1, 53 ve 63. maddeleri uyarınca 8 yıl 4 ay hapis
cezası ile cezalandırılmasına, hak yoksunluğuna ve mahsuba, sanık H.Ç. hakkında katılan H.Ç.ye yönelik
olası kastla yaralama suçundan aynı Kanunun 86/1, 86/3-e, 87/3, 21/2, 62/1, 53 ve 63. maddeleri uyarınca
9 ay 10 gün hapis cezası ile cezalandırılmasına, hak yoksunluğuna ve mahsuba, sanık H.Ç. hakkında 6136
sayılı Kanuna aykırılık suçundan aynı Kanunun 13/1 ve TCKnın 62, 50/1-a ve 54/1. maddeleri uyarınca
6.500 TL adli para cezası ile cezalandırılmasına ve müsadereye, sanıklar H.Ç., İ.B. ve İ.K. hakkında katılan
M.Ç.ye yönelik iştirak hâlinde kasten yaralama suçundan TCKnın 37. maddesi delaletiyle aynı Kanunun
86/2, 62 ve 52/1-2. maddeleri uyarınca 2.000 TL adli para cezası ile cezalandırılmalarına hükmedildiği,
Sanık H.Ç. hakkında katılan M.Ç.ye yönelik silahla kasten yaralama suçuna teşebbüs, sanıklar B.K. ve
İ.K. hakkında katılan B.G.ye yönelik kasten öldürme suçuna teşebbüs ve maktul B.G.ye yönelik kasten
yaralama suçlarından açılmış davalar hakkında ise herhangi bir hüküm kurulmadığı,
Bu hususun Cumhuriyet savcısınca temyiz nedeni yapılması üzerine dosyayı inceleyen Yargıtay 1.
Ceza Dairesince 17.09.2013 tarih ve 2685-4955 sayı ile,
'...Sanıkların cezalandırılması talebiyle açılan davalar ile ilgili herhangi bir hüküm kurulmaması suretiyle
5271 sayılı CMKnın 225. maddesine aykırı davranılması,' isabetsizliğinden bozma kararı verildiği,
Yerel Mahkemece, bozmadan sonra yapılan yargılamada sanıklar ve müdafilerine bozma kararı ve
duruşma günü davetiyesinin tebliğe çıkarıldığı, davetiye tebliğine rağmen sanıklardan B.K. ve İ.K.nin
duruşmaya gelmemeleri üzerine yokluklarında yargılamaya devam edilerek, hazır bulunan diğer sanık
H.Ç. ile sanıklar B.K. ve İ.K. müdafisinin dinlenilmesi ile yetinilip, sanıklar B.K. ve İ.K.nin aleyhe olan
bozmaya karşı diyecekleri sorulmadan direnme kararı verildiği,
Direnme kararı veren Yerel Mahkemenin 27.03.2014 tarih ve 273-106 sayı ile,
'Sanık H.Ç. hakkında mağdur M.Ç.ye karşı kasten yaralama eyleminden dolayı tamamlanmış kasten
yaralamadan dolayı hüküm kurulduğundan ayrıca kasten yaralamaya teşebbüs suçundan dolayı da hüküm
kurulamayacağı, sanıklar B.K. ve İ.K. hakkında mağdur B.G.ye karşı kasten öldürmeye teşebbüs suçundan
kamu davası açılmadığından bu hususta hüküm kurulamayacağı, sanıklar B.K. ve İ.K. hakkında maktul B.G.ye
karşı kasten yaralama suçundan kamu davası açılıp sanıkların eylemi kasten öldürmeye iştirak ve yardım etme
eylemine dönüştüğü, suçun dönüşen vasfıyla sanık B.K. hakkında TCKnın 37/1 maddesi delaletiyle TCKnın
81/1 maddesinden hüküm kurulduğu, aynı şekilde suçun dönüşen vasfıyla sanık İ.K. hakkında TCKnın 39/2-c
maddesi delaletiyle TCKnın 81/1 maddesinden hüküm kurulduğu, iddianamede belirtilen suçlar yönünden
tüm kamu davalarının daha önceki kararımızda karşılandığından Yargıtay 1. Ceza Dairesinin 17.09.2013 tarih
ve 2013/2685 Esas, 2013/4955 Karar sayılı kısmi bozma ilamında belirtilen bozmaya dair hususlarda nazara
alınarak hüküm kurmaya yer olmadığına' şeklindeki gerekçe gösterdiği,
Anlaşılmaktadır.
Birinci ve ikinci ön sorunların birlikte ele alınmasında fayda bulunmaktadır.
Türkiye Cumhuriyeti Anayasasının 154. maddesinde, yüksek mahkeme olan Yargıtayın, adliye
mahkemelerince verilen ve kanunun başka bir adli yargı mercisine bırakmadığı karar ve hükümlerin son
inceleme mercisi olduğu ve kanunda gösterilen belli davalara da ilk ve son derece mahkemesi olarak
bakacağı belirtilmiştir.
Temyiz incelemesinde görevi, hukuk kurallarının ve kanuni tavsiflerin doğru uygulanıp
uygulanmadığını denetlemek olan Yargıtayca yapılan inceleme sonucunda, onama, düzelterek onama,
düşme ve bozma kararlarından birinin verilebilmesi mümkündür. Herhangi bir aykırılığın tespit edilemediği
hâllerde temyiz itirazlarının reddi ile hükmün onanmasına karar verilecek, bu durumda onanan mahkeme
kararı kesin hüküm hâlini alacaktır. 1412 sayılı CMUKun, 5320 sayılı Kanunun 8. maddesi uyarınca karar
tarihi itibarıyla uygulanması gereken 322. maddesinde gösterilen istisnai hâllerde, kararda kanuna
aykırılık tespit edilip kararın bozulmasına karşın, davanın esasına hükmedilerek tespit edilen aykırılıkların
giderilmesi suretiyle hükmün düzeltilerek onanmasına ya da şartları bulunduğunda sanığın beraatine
ya da kamu davasının düşmesine karar verilecektir. Temyiz davası kabul edildikten sonra maddi hukuk
veya muhakeme hukukuna ilişkin kuralların uygulanmaması ya da eksik veya hatalı uygulanmasına ilişkin
hukuka aykırılıkların tespit edildiği ve fakat 322. maddenin uygulanma şartları bulunmadığı durumlarda
ise temyiz olunan hükmün Aynı Kanunun 321. maddesi uyarınca bozulmasına karar verilecektir. Bu
durumda bozulan karar tümüyle ortadan kalkacağından hiçbir hukuki sonuç doğurmayacaktır.
1412 sayılı CMUKun, 5320 sayılı Kanunun 8. maddesi gereğince karar tarihi itibarıyla uygulanması
gereken 305. maddesi uyarınca, ceza mahkemelerince verilen hükümler temyiz kanun yoluna tabidir.
5271 sayılı CMKnın 223. maddesinde ise hükümler 'beraat, ceza verilmesine yer olmadığı, mahkûmiyet,
güvenlik tedbirine hükmedilmesi, davanın reddi, davanın düşmesi kararı' olarak sayılmıştır.
Hüküm niteliğinde olmamakla birlikte bazı kararların da kanun yolu bakımından temyizi kabil olduğu
kabul edilmiştir. Örneğin, hüküm niteliğinde bulunmayan CMKnın 223. maddesinin 10. fıkrası uyarınca
adlî yargı dışındaki bir yargı mercisine yönelik görevsizlik kararları ile TCKnın 18. maddesinin 4. fıkrası
uyarınca geri verme talebi ile ilgili olarak verilen kararların temyizi mümkündür.
Yargıtay tarafından temyiz incelemesi yapılabilmesi için öncelikle CMKnın 223. maddesi uyarınca
verilmiş bir hüküm veya temyize konu olabilecek bir karar bulunması gerekmektedir.
Sanık hakkında iddianameyle dava açıldıktan sonra hüküm verilmesinin unutulması durumunda,
ortada temyize konu olabilecek bir hüküm bulunmadığından bu eksikliğin bozmaya konu edilmesi
mümkün olmayıp, karara bağlanmayan iddiayla ilgili dava zamanaşımı dolmuş olsun veya olmasın
mahallinde her zaman hüküm kurulabileceğine işaret edilmesi ile yetinilmesi gerekmektedir. Bu hususa
ilişkin bir temyiz talebinin bulunması da varılan bu sonucu değiştirmeyecektir.
Yargıtay Ceza Dairelerinin büyük çoğunluğunun uygulaması da bu şekilde olup, sanığın bir eylemi
ile ilgili mahkemesince hüküm kurulmasının unutulduğu durumda da bu konuda mahallinde her zaman
hüküm verileceğine ilişkin eleştiri yapılmaktadır. Nitekim Yargıtay Ceza Genel Kurulunun 10.04.2018
tarihli ve 638-164 sayılı, 08.12.2015 tarihli ve 640-496 sayılı kararlarında da aynı sonuca ulaşılmıştır.
Öte yandan,
Ceza Genel Kurulunun süreklilik kazanmış uygulamalarına göre şeklen ısrar kararı verilmiş olsa dahi,
a) Bozma kararı doğrultusunda işlem yapmak,
b) Bozma kararında tartışılması gereken hususları tartışmak,
c) Bozma sonrası yapılan araştırma, inceleme ya da toplanan yeni delillere dayanmak,
d) Önceki kararda yer almayan ve daire denetiminden geçmemiş olan yeni ve/veya değişik gerekçe
ile hüküm kurmak,
Suretiyle verilen hüküm, direnme kararı olmayıp yeni bir hükümdür. Bu nitelikteki bir hükmün temyiz
edilmesi hâlinde ise incelemenin Yargıtayın ilgili dairesi tarafından yapılması gerekmektedir.
Yargıtay Ceza Genel Kurulunun 24.04.2018 tarihli ve 852-194 sayılı 26.01.2016 tarihli ve 905-41 sayılı
gibi pek çok kararında da vurgulandığı üzere Özel Dairece incelenmeyen bir hükmün, doğrudan doğruya
ve ilk kez Ceza Genel Kurulunca incelenmesi kanunen mümkün değildir.
Bu açıklamalar ışığında birinci ve ikinci ön sorunlar birlikte değerlendirildiğinde,
S. 2. Ağır Ceza Mahkemesince 28.12.2011 tarih ve ... sayı ile, sanık H.Ç. hakkında katılan M.Ç.ye yönelik
silahla kasten yaralama suçuna teşebbüs, sanıklar B.K. ve İ.K. hakkında katılan B.G.ye yönelik kasten
öldürme suçuna teşebbüs ve maktul B.G.ye yönelik kasten yaralama suçlarından açılan kamu davaları
ile ilgili olarak herhangi bir hüküm kurulmaması üzerine bu hususun Cumhuriyet savcısınca temyiz
nedeni yapıldığı, dosyayı inceleyen Yargıtay 1. Ceza Dairesince verilen 17.09.2013 tarihli ve 2685-4955
sayılı bozma kararının, Ceza Muhakemesi Kanununda tanımlanan ve hükmü tümüyle ortadan kaldırma
özelliğine sahip, teknik anlamda bir bozma kararı niteliğinde olmayıp ilgili mahkemesince hüküm
kurulmasının unutulması nedeniyle bu konuda mahallinde her zaman hüküm verilebileceğine ilişkin
uyarı-eleştiri niteliği taşıdığı, bu tür bir bozmaya direnmenin de mümkün olmadığı kabul edilmelidir.
Diğer yandan açılan davalarla ilgili olarak herhangi bir hüküm kurmayan Yerel Mahkemece, Özel Dairenin
bozma kararından sonra 'hüküm kurulmasına yer olmadığına' dair verilen 27.03.2014 tarihli ve ... sayılı
kararın da, önceki kararda yer almayan ilk kez kurulmuş bir hüküm olması ve daha önce Özel Daire
denetiminden geçmemiş oluşu karşısında, doğrudan Ceza Genel Kurulu tarafından incelenmesi mümkün
bulunmayan yeni hüküm niteliğinde olduğu kabul edilmelidir.
Bu itibarla S. 2. Ağır Ceza Mahkemesince verilen 27.03.2014 tarihli ve ... sayılı karar, Ceza Genel
Kurulunca incelenmesi mümkün olan bir direnme kararı niteliği taşımadığı gibi Yerel Mahkemenin son
uygulaması ilk kez hüküm kurulmuş olması nedeniyle 'yeni hüküm' niteliğinde olduğundan, dosyanın
temyiz incelemesi için Yargıtay 1. Ceza Dairesine gönderilmek üzere Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığına
tevdi edilmesine karar verilmelidir.
Ulaşılan bu sonuca göre, aleyhe olan bozma kararına karşı sanıklar İ.K. ve B.K.nın beyanı alınmadan
direnme kararı verilip verilemeyeceğine ilişkin üçüncü ön sorunun tartışılmasına gerek görülmemiştir.
YARGITAY CEZA GENEL KURULU, 14.05.2019 tarihli ve 572-420 sayılı