253
Yukarıdaki CGK kararlarında CMKnın 225. maddesine ilişkin hukuki açıklamalar bulunduğundan, tekrardan kaçınmak
adına bu kararın yalnızca özetine yer verilmiştir.
254
Yukarıdaki CGK kararlarında CMKnın 225. maddesine ilişkin hukuki açıklamalar bulunduğundan, tekrardan kaçınmak
adına bu kararın yalnızca özetine yer verilmiştir.
Suçun niteliğinin değişmesi
MADDE 226. - (1) Sanık, suçun hukukî niteliğinin değişmesinden önce haber verilip de savunmasını
yapabilecek bir hâlde bulundurulmadıkça, iddianamede kanunî unsurları gösterilen suçun değindiği
kanun hükmünden başkasıyla mahkûm edilemez.
(2) Cezanın artırılmasını veya cezaya ek olarak güvenlik tedbirlerinin uygulanmasını gerektirecek
hâller, ilk defa duruşma sırasında ortaya çıktığında aynı hüküm uygulanır.
(3) Ek savunma verilmesini gerektiren hâllerde istem üzerine sanığa ek savunmasını hazırlaması için
süre verilir.
(4) Yukarıdaki fıkralarda yazılı bildirimler, varsa müdafie yapılır. Müdafii sanığa tanınan haklardan
onun gibi yararlanır.
KARARLAR
-1
ÖZET: Mağdurun çantasını düğün salonu içerisinden çaldığı iddiasıyla hakkında TCKnın 141/1.
maddesi uyarınca kamu davası açılıp atılı suç ve sevk maddeleri uyarınca savunma yapan sanığa
ek savunma hakkı tanınmaksızın uygulanması talep edilmeyen TCKnın 142/1-b maddesi uyarınca
aleyhine olacak şekilde ceza verilmesi savunma hakkının sınırlanması niteliğindedir.
Özel Daire ile Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı arasında oluşan ve Ceza Genel Kurulunca çözümlenmesi
gereken uyuşmazlık, sanığa ek savunma hakkı verilmeden iddianamede talep edilmeyen TCKnın
142/1-b maddesinin uygulanmasının, CMKnın 226. maddesine aykırılık oluşturup oluşturmayacağının
belirlenmesine ilişkindir.
İncelenen dosya içeriğinden,
Malatya Cumhuriyet Başsavcılığının 27.06.2011 gün ve ... sayılı iddianamesinde, '
müştekinin olay günü
M. Merkez, T. Mahallesi, T. Depoları karşısındaki Ü. Düğün Salonuna gittiği, gelin odasına el çantasını bıraktığı,
daha sonra çalışmak için çıktığı, belli bir süre sonra çantasını kontrol etmeye geldiğinde çantasının yerinde
olmadığı, müştekinin polis merkezine el çantasının çalındığını bildirmek üzere gittiği, bu sırada başka bir hırsızlık
olayından polis merkezine gelen şüphelinin üst aramasında müştekiye ait bir adet cep telefonu ve 4 GB Kingston
marka flash belleğin çıktığı, müştekinin cep telefonu ve flash belleğin kendisinin olduğunu teşhis ettiği ve teslim
aldığı, böylece şüphelinin üzerine atılı hırsızlık suçunu işlediği...' şeklinde eylem anlatılarak, sanığın hırsızlık
suçundan 5237 sayılı TCKnın 141/1, 53, 58 ve 63. maddeleri uyarınca cezalandırılmasının talep edildiği,
Yargılama aşamasında, 5237 sayılı TCKnın 142/1-b maddesinin uygulanması bakımından sanığa
5271 sayılı CMKnın 226. maddesi uyarınca ek savunma hakkı verilmediği,
Anlaşılmaktadır.
5271 sayılı CMKnın 'Hükmün konusu ve suçu değerlendirmede mahkemenin yetkisi' başlıklı 225.
maddesinde,
'(1) Hüküm, ancak iddianamede unsurları gösterilen suça ilişkin fiil ve faili hakkında verilir.
(2) Mahkeme, fiilin nitelendirilmesinde iddia ve savunmalarla bağlı değildir',
Aynı Kanunun 'Suçun niteliğinin değişmesi' başlıklı 226. maddesinde ise,
'1) Sanık, suçun hukukî niteliğinin değişmesinden önce haber verilip de savunmasını yapabilecek bir
hâlde bulundurulmadıkça, iddianamede kanunî unsurları gösterilen suçun değindiği kanun hükmünden
başkasıyla mahkûm edilemez.
2) Cezanın artırılmasını veya cezaya ek olarak güvenlik tedbirlerinin uygulanmasını gerektirecek hâller, ilk
defa duruşma sırasında ortaya çıktığında aynı hüküm uygulanır.
3) Ek savunma verilmesini gerektiren hâllerde istem üzerine sanığa ek savunmasını hazırlaması için süre
verilir.
4) Yukarıdaki fıkralarda yazılı bildirimler, varsa müdafie yapılır. Müdafii sanığa tanınan haklardan onun
gibi yararlanır' düzenlemelerine yer verilmiştir.
Savunma hakkı, 1982 Anayasasının 36. maddesinde 'Temel Haklar ve Ödevler' başlıklı ikinci
kısmın ikinci bölümünde 'Kişinin Hakları ve Ödevleri' başlığı altında, 'Herkes, meşru vasıta ve yollardan
faydalanmak suretiyle yargı mercileri önünde davacı veya davalı olarak iddia ve savunma ile adil yargılanma
hakkına sahiptir' şeklinde düzenlenmiş olup, bu hakkın 'temel hak' niteliğine uygun olarak, sanığa
savunma hakkının verilmemesi veya savunma hakkının sınırlandırılması hâlinde hüküm daima hukuka
aykırı olacaktır.
Buna göre, sanığın ceza muhakemesindeki en önemli haklarından birisi de, yargılamanın her
aşamasında göz önünde bulundurulması gereken savunma hakkıdır. Anayasa ve uluslararası sözleşmelerle
güvence altına alınmış olan bu hakkın, herhangi bir nedenle sınırlandırılması mümkün değildir. Nitekim
1412 sayılı CMUKun 5320 sayılı Kanunun 8/1. maddesi uyarınca karar tarihi itibarıyla uygulanması
gereken 308/8. maddesine göre de savunma hakkının sınırlandırılması mutlak bozma nedenlerindendir.
Öte yandan, savunma hakkının sınırlandığından söz edebilmek için, savunmanın hükmü etkileyecek
nitelik taşıması ve yargılaması yapılan fiile ilişkin olması gerekir. 5271 sayılı CMKnın 226. maddesi,
yargılaması yapılan ve iddianamede kanuni unsurları gösterilen suçun temas ettiği kanun maddelerinden
başkasıyla mahkûmiyet durumunda veya cezanın artırılmasını veya cezaya ek olarak güvenlik tedbiri
uygulanmasını gerektiren nedenlerin ilk defa duruşma sırasında ortaya çıkması hâllerinde savunma
hakkının sınırlanamayacağı ilkesi uyarınca, sanığın ek savunmasını yapabilmesi için bir takım usullere
uyulması yükümlülüğünü getiren özel bir düzenlemedir. Belirtilen bu hâller ortaya çıktığında
mahkemelerin, bu konuda kanunun öngördüğü biçimde savunmasını yapamayan kişiler hakkında
mahkûmiyet hükmü kurmaları mümkün değildir.
5237 sayılı TCKnın 141/1. maddesinde yer alan 'Zilyedinin rızası olmadan başkasına ait taşınır bir
malı, kendisine veya başkasına bir yarar sağlamak maksadıyla bulunduğu yerden alan kimseye bir yıldan üç
yıla kadar hapis cezası verilir.' şeklindeki düzenleme ile hırsızlık suçunun temel şekli tanımlanmış, Aynı
Kanunun 142. maddesinde ise suçun daha ağır cezayı gerektiren nitelikli hâlleri sayılmıştır.
5237 sayılı TCKnın 'Nitelikli hırsızlık' başlıklı 142. maddesinin 1. fıkrasının uyuşmazlık konusuyla ilgili
hükmü suç ve karar tarihi itibarıyla,
'(1) Hırsızlık suçunun,
...
b) Herkesin girebileceği bir yerde bırakılmakla birlikte kilitlenmek suretiyle ya da bina veya eklentileri
içinde muhafaza altına alınmış olan eşya hakkında,
...
İşlenmesi hâlinde, iki yıldan beş yıla kadar hapis cezasına hükmolunur...» şeklinde iken, 28.06.2014
tarihinde yürürlüğe giren 6545 sayılı Türk Ceza Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına
Dair Kanunun 62. maddesiyle 5237 sayılı TCKnın 142. maddesinin 1. fıkrasının (b) bendi yürürlükten
kaldırılmış, ilga edilen bendin metni korunmak suretiyle aynı maddenin 2. fıkrasına (h) bendi olarak
eklenmiş ve ikinci fıkradaki 'üç yıldan yedi yıla kadar hapis' şeklindeki yaptırım ise 'beş yıldan on yıla kadar
hapis' olarak değiştirilmiştir.
Görüldüğü gibi, 5237 sayılı TCKnın 141/1. maddesinde hırsızlık suçunun temel şekli düzenlenmiş
olup, anılan maddede bir yıldan üç yıla kadar hapis cezası öngörülmüştür. Hırsızlık suçunun, herkesin
girebileceği bir yerde bırakılmakla birlikte kilitlenmek suretiyle ya da bina veya eklentileri içinde muhafaza
altına alınmış olan eşya hakkında işlenmesi hâlinde ise fail, Aynı Kanunun suç tarihi itibarıyla yürürlükte
bulunan 142/1-b maddesi uyarınca iki yıldan beş yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılacaktır.
Bu açıklamalar ışığında somut olay değerlendirildiğinde,
M. Cumhuriyet Başsavcılığınca düzenlenen iddianamede, mağdurun çantasının düğün salonu
içerisinden çalındığı belirtilmek suretiyle sanığın TCKnın 141/1. maddesi uyarınca cezalandırılması talep
edilmiş, atılı suç ve sevk maddeleri uyarınca savunma yapan sanık hakkında yargılama sonucunda TCKnın
142/1-b maddesine göre ceza tayin edilmiştir.
Sanık hakkında düzenlenen iddianamede sevk maddesinin 5237 sayılı TCKnın 141/1. maddesi olarak
gösterilmesi karşısında, sanık hakkında uygulanması talep edilmeyen TCKnın 142/1-b maddesinin sanık
aleyhine olacak şekilde uygulanması hâli söz konusu olup, sanığa CMKnın 226. maddesi uyarınca ek
savunma hakkı verilmesi gerekmektedir. Aksi uygulama savunma hakkının sınırlanması niteliğindedir.
Öte yandan, Özel Dairenin onama kararında belirtildiği üzere, etkin pişmanlık nedeniyle sanığın
cezasından indirim yapılırken uygulama maddesinin, TCKnın 168. maddesinin birinci fıkrası yerine
aynı maddenin ikinci fıkrası olarak gösterilmesi de usul ve kanuna aykırı olup ayrıca, hükümden sonra
24.11.2015 gün ve 29542 sayılı Resmi Gazetede yayımlanarak yürürlüğe giren Anayasa Mahkemesinin
08.10.2015 gün ve 140-85 sayılı kararı ile, TCKnın 53. maddesinin bazı hükümlerinin iptal edilmesi
karşısında, sanık hakkında belirtilen maddenin uygulanması bakımından, mahkemece yeniden
değerlendirme yapılmasında da zorunluluk bulunmaktadır.
Sonuç olarak, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı itirazının kabulüne, Özel Daire onama kararının
kaldırılmasına, Yerel Mahkeme hükmünün, sanığa ek savunma hakkı verilmeden, iddianamede
talep edilmeyen TCKnın 142/1-b maddesinin uygulanması suretiyle CMKnın 226. maddesine aykırı
davranılması, etkin pişmanlık nedeniyle sanığın cezasından indirim yapılırken uygulama maddesinin,
TCKnın 168. maddesinin birinci fıkrası yerine aynı maddenin ikinci fıkrası olarak gösterilmesi ve 24.11.2015
gün ve 29542 sayılı Resmi Gazetede yayımlanarak yürürlüğe giren Anayasa Mahkemesinin 08.10.2015 gün
ve 140-85 sayılı kararı ile, 5237 sayılı TCKnın 53. maddesinin bazı hükümlerinin iptal edilmesi karşısında,
sanık hakkında belirtilen maddenin uygulanması bakımından yeniden değerlendirme yapılmasında
zorunluluk bulunması nedenlerinden bozulmasına karar verilmelidir.
YARGITAY CEZA GENEL KURULU, 20.03.2018 tarihli ve 571-107 sayılı