-21
ÖZET: Hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına karar verilmesi durumunda dava zamanaşımı,
hükmün açıklanmasının geri bırakılması kararının kesinleştiği tarihte durmaya başlayıp, denetim
süresi içinde kasten yeni bir suç işlenmesi veya denetimli serbestlik tedbirine ilişkin yükümlülüklere
aykırı davranılması halinde yeni suç işlendiği veya denetimli serbestlik tedbiri yükümlülüklerine
aykırı davranıldığı tarihte dava zamanaşımı süresi yeniden işlemeye başlayacaktır.
Özel Daire ile Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı arasında oluşan ve Ceza Genel Kurulunca çözümlenmesi
gereken uyuşmazlık, dava zamanaşımının gerçekleşip gerçekleşmediğinin belirlenmesine ilişkin olup, bu
bağlamda hükmün açıklanmasının geri bırakılması kararlarında dava zamanaşımının ne zaman durup ne
zaman işlemeye başlayacağının değerlendirilmesi gerekmektedir.
İncelenen dosya kapsamından,
Sanık hakkında 16.03.2005 tarihinde işlediği iddia olunan kasten yaralama suçundan açılan kamu
davasında yapılan yargılama sonucu, 765 sayılı TCKnın 456/2, 463, 51/1, 59/2 ve 647 sayılı Kanunun 4, 5
ve 6. maddeleri uyarınca 2.700 Lira adli para cezası ile cezalandırılmasına, taksitlendirmeye ve ertelemeye
ilişkin, Yalova 1. Asliye Ceza Mahkemesince verilen 09.02.2006 tarihli hükmün, sanık müdafii tarafından
temyiz edilmesi üzerine Yargıtay 3. Ceza Dairesince, hükümden sonra yürürlüğe giren 5728 sayılı
Kanunun 562. maddesi ile değişik 5271 sayılı CMKnın 231. maddesi uyarınca hükmün açıklanmasının
geri bırakılmasına ilişkin değerlendirilme yapılmasında zorunluluk bulunması nedeniyle bozulmasına
karar verildiği,
Bozmaya uyan Yerel Mahkemece 02.11.2009 gün ve 245-742 sayı ile, sanığın 765 sayılı TCKnın
456/2, 463, 51/1, 59/2 ve 647 sayılı Kanunun 4 ve 5. maddeleri uyarınca 2.700 Lira adli para cezası ile
cezalandırılmasına, taksitlendirmeye ve CMKnın 231/5. maddesi uyarınca hükmün açıklanmasının
geri bırakılmasına, 5 yıl denetim süresine tabi tutulmasına karar verildiği, bu kararın itiraz edilmeksizin
10.11.2009 tarihinde kesinleştiği,
Sanığın denetim süresi içinde 10.01.2010 tarihinde işlediği kasten yaralama suçundan Yalova 2. Sulh
Ceza Mahkemesince 18.03.2010 gün ve ... sayı ile, 5237 sayılı TCKnın 86/2, 86/3-a-son, 62, 52/2 ve 52/4.
maddeleri uyarınca 3.000 Lira adli para cezası ile cezalandırılmasına karar verildiği, bu hükmün Yargıtay 3.
Ceza Dairesinin 18.06.2013 tarihli onama kararı ile kesinleştiği,
Sanığın denetim süresi içinde işlediği kasten yaralama suçu nedeniyle verilen mahkûmiyet hükmünün
kesinleşmesinden sonra, yapılan ihbar üzerine hükmün açıklanmasının geri bırakılması kararını ele alan
Yalova 1. Asliye Ceza Mahkemesince 25.12.2013 tarihinde, hükmün açıklanmasına karar verildiği,
290 Yukarıdaki kararlarda CMKnın 231. maddesine ilişkin hukuki açıklamalar bulunduğundan, tekrardan kaçınmak adına bu
kararın yalnızca özetine yer verilmiştir.
Açıklanan bu hükmün, sanık müdafii tarafından temyiz edilmesi üzerine dosyayı inceleyen Yargıtay
3. Ceza Dairesince, 07.10.2015 gün, 19596-27573 sayı ile, suç tarihi ile inceleme tarihi arasında 765 sayılı
TCKnın 102/4 ve 104/2. maddelerinde öngörülen dava zamanaşımının gerçekleştiği gerekçesiyle, sanık
hakkında açılan kamu davasının CMUKun 322 ve CMKnın 223/8. maddeleri uyarınca düşürülmesine
karar verildiği,
Anlaşılmaktadır.
Uyuşmazlığın isabetli bir şekilde hukuki çözüme kavuşturulabilmesi için öncelikle hükmün
açıklanmasının geri bırakılması kurumu ile ilgili temel bazı bilgilerin verilmesi, daha sonra dava
zamanaşımının durması ve kesilmesi üzerinde durulması, son olarak da hükmün açıklanmasının geri
bırakılması kararlarında dava zamanaşımının ne zaman durup ne zaman işlemeye başlayacağı sorununun
ele alınması gerekmektedir.
291
...
b) Dava zamanaşımının durması ve kesilmesi:
Suçun işlendiği tarihten itibaren belli bir süre geçmesine rağmen, kamu davasının açılmaması veya
açılan davanın sonuçlanmaması yahut da kurulan hükmün kesinleşmemesi halinde izlenen suç siyaseti
gereğince artık devletin o suçtan dolayı cezalandırma yetkisinden vazgeçmesinin ifadesi olarak dava
zamanaşımı kabul edilmiştir. Dava zamanaşımı kanun aksini kabul etmediği müddetçe bütün suçlar
bakımından geçerli olup soruşturma ve kovuşturma makamlarınca resen gözetilip uygulanacaktır.
Şüpheli veya sanığın dava zamanaşımından vazgeçmesi mümkün değildir.
Dava zamanaşımı kural olarak tamamlanmış suçlarda suçun işlendiği günden, teşebbüs hâlinde kalan
suçlarda son hareketin yapıldığı günden, kesintisiz suçlarda kesintinin gerçekleştiği ve zincirleme suçlarda
son suçun işlendiği günden, çocuklara karşı üstsoy veya bunlar üzerinde hüküm ve nüfuzu olan kimseler
tarafından işlenen suçlarda çocuğun onsekiz yaşını bitirdiği günden itibaren işlemeye başlayacaktır.
Suçun işlendiği gün zamanaşımı süresinin birinci günüdür. Zira suçun işlendiği gün dahi kamu davasının
açılması mümkündür. Bu nedenle dava zamanaşımının da dava açmak hakkı mevcut olduğu andan
itibaren başlaması tabiidir. Kanun koyucu bazı hallerde dava zamanaşımının süresinin başlangıcını özel
olarak belirlemek gereğini hissetmiştir. Örneğin, iftira suçunda mağdurun fiili işlemediğinin sabit olduğu,
evlenme yasaklarına aykırılık suçlarında ise evlenmenin iptali kararının kesinleştiği tarihten itibaren dava
zamanaşımının işlemeye başlayacağı kabul edilmiştir. (TCK m. 267/8 ve 230/4)
Dava zamanaşımı suçun daha ağır cezayı gerektiren nitelikli hâlleri de göz önünde bulundurularak
kanunda öngörülen soyut cezası ve şüpheli veya sanığın yaşına göre belirlenen sürenin son günün hitamı
ile gerçekleşecektir. Zamanaşımı süresinin son günü zamanaşımı süresine dâhildir.
Dava zamanaşımı süresinin kesintisiz bir şekilde işleyip tamamlanması mümkün ise de sürenin
işlemesi sırasında bir takım engellerle karşılaşılması da söz konusu olabilir. Bu engeller zamanaşımının
durması ve kesilmesi halleridir.
Dava zamanaşımının kesilmesi kanunda açıkça sayılan bazı hukuki fiillerden dolayı, o ana kadar
işlemiş olan dava zamanaşımı süresinin işlememiş sayılmasını ve dava zamanaşımı süresinin yeni baştan
işlemeye başlamasını ifade etmektedir. Suçun doğurduğu içtimai sarsıntı devam ettiği müddetçe
suçlunun cezalandırılmasında kamu faydası olduğu esasından, dava canlı ve harekette iken zamanaşımı
olmayacağı, davanın canlı ve hareketli olduğunu gösteren hadiselerin zamanaşımını keseceği sonucu
çıkarılmıştır. (Nurullah Kunter, Ceza Hukukunda Zamanaşımı, Yayımlanmamış Doçentlik Tezi, s. 92)
Durma sebepleri gibi kesme sebeplerinin de kanunda açıkça gösterilmesi gerekir. 765 sayılı TCKda dava
zamanaşımını kesen nedenler bakımından, dava zamanaşımı süresi bir yıldan az ve fazla olan suçlar
olmak üzere ikili bir ayrıma gidilmiş ve bu suçlar için birbirlerinden farklı kesme nedenleri belirlenmiş,
birinci gruba giren suçlarda her türlü usulü muamelenin dava zamanaşımını keseceği kabul edilmiş iken
ikinci gruba giren suçlarda kesme nedenleri tek tek ve sınırlı sayıda gösterilmiştir. 5237 sayılı TCKda ise bu
şekilde bir ayrıma gidilmeksizin bütün suçlar bakımından kesme nedenleri ortak olarak düzenlenmiştir.
765 sayılı TCKnın 104. maddesinde dava zamanaşımının, mahkûmiyet hükmü, yakalama, tevkif, celb
veya ihzar müzekkereleri, adli makamlar huzurunda sanığın sorguya çekilmesi, sanık hakkında son
tahkikatın açılmasına dair karar veya Cumhuriyet savcısı tarafından mahkemeye yazılan iddianame ile
kesileceği öngörülmüş, 5237 sayılı TCKnın 67/2. maddesinde ise yakalama, celb, ihzar müzekkereleri ve
291
Yukarıdaki kararlarda sıkça yer verilen CMKnın 231. maddesine ilişkin hukuki açıklamalar tekrardan kaçınmak adına
karardan çıkarılmıştır.
sanık hakkında son tahkikatın açılmasına dair olan karara yer verilmeyerek daha dar kapsamlı biçimde
ve kesme nedenlerinin sirayeti konusunda nesnel sistem esas alınarak bir suçla ilgili olarak şüpheli veya
sanıklardan birinin savcı huzurunda ifadesinin alınması veya sorguya çekilmesi, şüpheli veya sanıklardan
biri hakkında tutuklama kararının verilmesi, iddianame düzenlenmesi, sanıklardan bir kısmı hakkında da
olsa, mahkûmiyet kararı verilmesi halinde dava zamanaşımının kesileceği kabul edilmiştir.
Dava zamanaşımının durması ise, kanunda açıkça sayılan bazı hallerde soruşturma veya kamu
davasının yürütülememesinden dolayı, bu halin ortaya çıkmasından, kalkması anına kadar geçen sürede
zamanaşımının işlememesini ifade etmektedir. Zamanaşımını durduran nedenlerin varlığı halinde,
zamanaşımı süresi en son kesen işlemden itibaren, durdurucu nedenin ortaya çıktığı ana kadar işleyecek,
bu engelin kalkmasıyla duran zamanaşımı süresi kaldığı yerden işlemeye başlayacaktır. Zamanaşımı
süresinin hesaplanmasında ise önceden işleyen süre ile sonradan işleyen süreler birbirine eklenmek
suretiyle zamanaşımı süresi belirlenecektir. Dava zamanaşımının durmasının kabul edilmesinin nedeni,
suçun soruşturma veya kovuşturma makamlarınca takip ediliyor olmasına rağmen kanunda sayılan
bazı engel nedenlerden dolayı soruşturma veya kovuşturmanın yürütülmesinin mümkün olmamasına
dayanmaktadır. (Faruk Erem, Ahmet Danışman, Mehmet Emin Artuk, Ümanist Doktrin Açısından Ceza
Hukuku Genel Hükümler, Seçkin Yayınevi, Ankara, 1997, s. 1013). Durma kabul edilmezse ortaya çıkan
engel hal nedeniyle işin uzaması sonucu davanın zamanaşımına uğraması söz konusu olabilecektir.
Ancak davanın devam etmesini önleyebilecek her türlü engel dava zamanaşımının durmasını haklı
göstermeyeceğinden, kanun açıkça bu sonuç ve etkiyi doğurabilecek halleri sınırlı bir şekilde saymıştır.
Bu kapsamda 765 sayılı TCKnın 107. maddesinde, 'Hukuku âmme dâvasının ikamesi mezuniyet veya karar
alınmasına yahut diğer bir mercide halli lâzım gelen bir meselenin neticesine bağlı bulunduğu takdirde
mezuniyet ve kararın alınmasına yahut meselenin halline kadar müruruzaman durur', 5237 sayılı TCKnın
66/1. maddesinde ise, 'Soruşturma ve kovuşturma yapılmasının, izin veya karar alınması veya diğer bir
mercide çözülmesi gereken bir meselenin sonucuna bağlı bulunduğu hâllerde, izin veya kararın alınmasına
veya meselenin çözümüne veya kanun gereğince hakkında kaçak olduğu hususunda karar verilmiş olan suç
faili hakkında bu karar kaldırılıncaya kadar dava zamanaşımı durur.' hükümlerine yer verilmiştir. Her iki
düzenleme arasındaki fark 765 sayılı TCKdaki 'hukuku âmme dâvasının ikamesi' ibaresi yerine 5237 sayılı
TCKda 'soruşturma ve kovuşturma yapılması' ibaresinin tercih edilmesi ve yeni bir durma nedeni ihdas
edilerek kanun gereğince hakkında kaçak olduğu hususunda karar verilmiş olan suç faili hakkında bu
karar kaldırılıncaya kadar dava zamanaşımı duracağının kabul edilmesidir. Dava zamanaşımını durduran
sebepler anılan maddelerde sayılanlarla sınırlı olmayıp ceza muhakemesi kanununda ve özel ceza
kanunları ile ceza içeren kanunlarda bu konuda hükümler mevcuttur. Nitekim uyuşmazlık konusu olan
CMKnın 231/8. maddesinde hükmün açıklanmasının geri bırakılması kararının verilmesi halinde denetim
süresi içinde dava zamanaşımı duracağı kabul edilmiştir.
Anayasının 38. maddesinde dava zamanaşımının kanunilik ilkesi kapsamında olduğu benimsenmiş
olup dava zamanaşımını durduran veya kesen nedenlerin kanunda açıkça gösterilmesi gerekir, bu
nedenlerin yorum veya kıyas yoluyla genişletilmesi mümkün değildir.
c) Hükmün açıklanmasının geri bırakılması kararlarında dava zamanaşımının ne zaman durup ne
zaman işlemeye başlayacağı:
5271 sayılı CMKnın 231. maddesinin 8. fıkrasında hükmün açıklanmasının geri bırakılması kararı
verilmesi halinde sanığın beş yıl süreyle denetime tâbi tutulacağı, bu süre içinde bir yıldan fazla olmamak
üzere mahkemenin belirleyeceği süreyle denetimli serbestlik tedbiri uygulanmasına karar verilebileceği,
denetim süresi içinde dava zamanaşımının duracağı, 10. fıkrasında, sanığın denetim süresi içinde kasten
yeni bir suç işlememesi ve denetimli serbestlik tedbirine ilişkin yükümlülüklere uygun davranması
halinde açıklanması geri bırakılan hüküm ortadan kaldırılarak davanın düşmesi kararı verileceği, 11.
fıkrasında ise denetim süresi içinde kasten yeni bir suç işlemesi veya denetimli serbestlik tedbirine ilişkin
yükümlülüklere aykırı davranması halinde mahkemece hükmün açıklanacağı öngörülmüş, denetim
süresinin hangi tarihleri kapsadığı, dava zamanaşımının ne zaman durup ne zaman işlemeye başlayacağı
hususlarında açık bir düzenlemeye yer verilmemiştir.
CMKnın 231/12. maddesi uyarınca hükmün açıklanmasının geri bırakılması kararına itiraz edilebilir.
İtiraz durumunda merci tarafından itirazın kabul edilerek kararın kaldırılması her zaman mümkündür.
Bu nedenle denetim süresinin başlayabilmesi ve denetimlik serbestlik tedbiri olarak öngörülen
yükümlülüklerin yerine getirilmesinin istenebilmesi için kararın kesinleşmiş olması gerekir. İtiraz
sürecinde dava zamanaşımının durması gerektiğine ilişkin bir hüküm de bulunmadığından, hükmün
açıklanmasının geri bırakılmasına karar verilmesi durumunda dava zamanaşımı, kararın itiraz edilmeksizin
yahut itirazın reddine karar verilerek kesinleştiği yani uygulanma kabiliyeti kazanıp denetim süresinin
başladığı tarihten itibaren durmaya başlayacağı kabul edilmelidir.
Hükmün açıklanmasının geri bırakılması kararının kesinleşmesi ile kovuşturma geçici olarak
durmakta olup ancak denetim süresinin sonunda yahut denetim süresi içinde kasten yeni bir suç işlemesi
veya denetimli serbestlik tedbiri olarak öngörülen yükümlülüklere aykırı davranılması halinde hükmün
açıklanmasının geri bırakılması kararı ortadan kaldırılarak hüküm kurulabilmektedir. Durma nedeni
ortadan kalktığında zamanaşımı süresinin tekrar işlemeye başlayacağı gözetildiğinde, denetim süresi
içinde kasten yeni bir suç işlenmediği ve denetimli serbestlik tedbiri olarak öngörülen yükümlülüklere
uygun davranıldığı takdirde denetim süresi sonunda, denetim süresi içinde kasten yeni bir suç işlenmesi
veya denetimli serbestlik tedbirine ilişkin yükümlülüklere aykırı davranılması halinde ise yeni suçun
işlendiği veya denetimli serbestlik tedbiri yükümlülüklerine aykırı davranıldığı tarihte dava zamanaşımı
süresi yeniden işlemeye başlayacaktır.
Ancak, Anayasanın 38/4 ve Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesinin 6/2. maddelerinde düzenlenmiş
bulunan 'masumiyet karinesi' gereğince denetim süresi içinde kasten yeni bir suç işlenmesi nedeniyle
hükmün açıklanabilmesi için ihbar olunan kasıtlı suçla ilgili mahkûmiyet kararının kesinleşmiş olması
ayrıca gözetilmelidir.
Ceza Genel Kurulunun 01.03.2016 gün ve 599-99 sayılı kararında açıklandığı üzere, denetim süresi
içinde işlenen suçun kesinleşmesine kadar dava zamanlaşımının duracağına ilişkin açık bir kanun hükmü
bulunmamaktadır. İhbar olunan suçun kesinleşmesi şartının yorum yoluyla dava zamanaşımını durduran
izin, karar yahut bekletici sorun olarak mütalaa edilmesi de mümkün değildir. Kanun koyucu hükmün
açıklanmasının geri bırakılması halinde özel bir durma nedeni ihdas etmiş ve dava zamanlaşımının
sadece denetim süresi içinde duracağını kabul etmiştir. Bu nedenle denetim süresi içinde işlenen suçun
kesinleşmesine kadar geçen sürede hükmün açıklanmasının geri bırakılması kararına konu suçun dava
zamanaşımının işlemeye devam ettiği kabul edilmelidir. Bu yorum kanun koyucunun amacına daha
uygun olacağı gibi yargılamanın uzun sürmesi nedeniyle oluşacak 'hukuki güvenlik' ilkesini zedeleyici
sonuçların bertaraf edilmesi bakımından da en uygun çözüm yolu olacaktır.
Bu açıklamalar ışığında somut olay değerlendirildiğinde,
Hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına karar verilmesi durumunda dava zamanaşımı,
hükmün açıklanmasının geri bırakılması kararının kesinleştiği tarihte durmaya başlayıp, denetim
süresi içinde kasten yeni bir suç işlenmesi veya denetimli serbestlik tedbirine ilişkin yükümlülüklere
aykırı davranılması halinde yeni suç işlendiği veya denetimli serbestlik tedbiri yükümlülüklerine aykırı
davranıldığı tarihte dava zamanaşımı süresi yeniden işlemeye başlayacaktır. Anayasanın 38/4 ve Avrupa
İnsan Hakları Sözleşmesinin 6/2. maddelerinde düzenlenmiş bulunan 'masumiyet karinesi' gereğince
suçluluğu kanunen sabit oluncaya kadar herkesin masum sayılacağı cihetle, hükmün açıklanabilmesi için
denetim süresi içinde işlendiği ihbar olunan kasıtlı suçla ilgili mahkûmiyet kararının kesinleşmiş olması
gözetilmelidir.
Buna göre, sanığın üzerine atılı kasten yaralama suçu için, 765 sayılı TCKnın 456/2. maddesinde iki
seneden beş seneye kadar hapis cezası öngörülmüş olup, 765 sayılı TCKnın 102/4. maddesi uyarınca bu
suçun asli dava zamanaşımı süresi 5 yıl, 104/2. maddesi göz önünde bulundurulduğunda kesintili dava
zamanaşımı süresi ise 7 yıl 6 aydır. Daha ağır başka bir suçu oluşturma ihtimali bulunmayan ve 16.03.2005
tarihinde gerçekleştirilen eylemle ilgili olarak 765 sayılı TCKnın 102/4 ve 104/2. maddelerinde öngörülen
7 yıl 6 aylık kesintili dava zamanaşımının, hükmün açıklanmasının geri bırakılması kararının kesinleştiği
10.11.2009 tarihi itibarıyla durduğu, denetim süresi içinde kasıtlı yeni suçun işlendiği 10.01.2010
tarihinde yeniden işlemeye başladığı ve önceden işleyen süre ile sonradan işleyen süreler birbirine
eklenmek suretiyle hesaplandığında Yargıtay 3. Ceza Dairesince kamu davasının düşürülmesi kararının
verildiği 07.10.2015 tarihinden önce 16.11.2012 tarihinde gerçekleşmiş bulunduğu anlaşıldığından, Özel
Dairece kamu davasının gerçekleşen dava zamanaşımı nedeniyle düşürülmesine karar verilmesinde bir
isabetsizlik bulunmamaktadır.
Bu itibarla, haklı nedene dayanmayan Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı itirazının reddine karar
verilmelidir.
YARGITAY CEZA GENEL KURULU, 06.12.2016 tarihli ve 34-467 sayılı