-2
ÖZET: Hâkimin kısa kararı tefhim ettikten sonra gerekçeli kararı yazıp imzalamadan önce ölmesi
nedeniyle yerine görevlendirilen hâkim tarafından gerekçeli kararın yazılmasında usul ve kanuna
aykırılık bulunmamaktadır.
Özel Daire ile Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı arasında oluşan ve Ceza Genel Kurulunca çözümlenmesi
gereken uyuşmazlıklar,
I- Hâkimin, kısa kararı tefhim ettikten sonra gerekçeli kararı yazıp imzalamadan önce vefat etmesi
nedeniyle yerine görevlendirilen hâkim tarafından gerekçeli kararın yazılıp yazılamayacağı,
292
02.12.2016 tarihli ve 29906 sayılı Resmî Gazetede yayımlanarak aynı tarihte yürürlüğe giren 24.11.2016 tarihli ve 6763
sayılı Kanunun 31. maddesiyle, bu fıkrada yer alan 'Hükmün gerekçesi' ibaresinden sonra gelmek üzere 've varsa karşı oy
gerekçesi' ibaresi eklenmiştir.
293
02.12.2016 tarihli ve 29906 sayılı Resmî Gazetede yayımlanarak aynı tarihte yürürlüğe giren 24.11.2016 tarihli ve 6763
sayılı Kanunun 31. maddesiyle değiştirilen fıkra metni,
'(5) Hâkimlerden biri hükmü imza edemeyecek hâle gelirse, bunun nedeni mahkeme başkanı veya hükümde bulunan
hâkimlerin en kıdemlisi tarafından hükmün altına yazılır' biçimindedir.
294
Kitabın diğer bölümlerindeki kararlarda CMKnın 34, 230 ve 232. maddelerine ilişkin hukuki açıklamalar bulunduğundan,
tekrardan kaçınmak adına bu kararın yalnızca özetine yer verilmiştir.
Gerekçeli kararın yazılabileceği sonucuna ulaşılması hâlinde ise,
II- Görevlendirilen hâkim tarafından yazılan gerekçenin kısa karara uygun, yasal ve yeterli olup
olmadığı,
Hususlarının belirlenmesine ilişkindir.
İncelenen dosya kapsamından,
Sanık hakkında hırsızlık ve konut dokunulmazlığının ihlâli suçlarından açılan kamu davasında yapılan
yargılama sırasında 14.07.2011 tarihli oturumda, sanığın her iki suçtan mahkûmiyetine ilişkin kısa kararın
hâkim M.A. tarafından tefhim edildiği, ancak adı geçen hâkimin 21.07.2011 tarihinde vefat etmesi
nedeniyle kararın gerekçesinin yazılamadığı, gerekçeli kararın, görevlendirilen hâkim H. K. tarafından
07.10.2011 tarihinde yazılarak kararın son bölümünde'hâkim M. A.nın 21.07.2011 tarihinde vefatı
nedeniyle işbu gerekçeli karar kısa karara uygun olarak görevlendirilen hâkim H. K. tarafından yazılmıştır'
açıklamalarına yer verildiği anlaşılmaktadır.
Uyuşmazlık konularının ayrı ayrı ele alınmasında fayda bulunmaktadır.
I- Hâkimin, kısa kararı tefhim ettikten sonra gerekçeli kararı yazıp imzalamadan önce vefat etmesi
nedeniyle yerine görevlendirilen hâkim tarafından gerekçeli kararın yazılıp yazılamayacağı,
Hükmün gerekçesinde gösterilmesi gereken ve hüküm fıkrasının içereceği hususlar, 1412 sayılı
CMUKun 260. maddesinde,
'Maznun mahkûm olursa hükmün esbabı mucibesinde mahkemece suçun kanuni unsurları olmak üzere
sabit ve muhakkak addedilen vakıalar gösterilir, eğer delil başka vakıalardan istintaç edilmiş ise bunlar dahi
hükümde söylenir.
Duruşma sırasında Ceza Kanununda muayyen olup cezanın kaldırılmasını veya tahfif veyahut teşdidini
mucip olacak mahiyetteki hallerin vücudu serdedilmiş ise hükmün esbabı mucibesinde bu hallerin sabit
addedilip edilmediği gösterilir.
Bundan başka mahkûmiyete dair hükmün esbabı mucibesi Ceza Kanununun tatbik olunan maddesini
veya ceza miktarının tayinine hakimi sevkeden halleri muhtevi olur.
Ceza Kanunu umumi surette daha hafif bir cezanın tatbikını esbabı muhaffife vücuduna bağlı kılmış ise
bu sebeplerin vücudu kabul veya reddolunduğu takdirde hükmün esbabı mucibesi bunlara mütaallik kararları
dahi gösterir.
Kanun yollarına müracaata salahiyeti olanlar bu haklarından vazgeçtiklerini beyan ederlerse suçun
kanuni unsurlarını gösteren vakıaların ve tatbik edilen kanun maddesinin söylenmesi yeter.
Beraet halinde hükmün esbabı mucibesi maznunun isnat olunan suçu işlediğinin sabit olmamasından mı
yoksa sabit ve mütehakkik addedilen suçun kanunda bir mahkümiyeti istilzam edemediğinden mi beraetine
hükmolunduğunu gösterir',
261. maddesinde,
'Hükmün tefhimi duruşmanın sonunda, en az 268. maddede belirtilen hüküm fıkrasının duruşma
tutanağına geçirilerek okunması ve gerekçenin başlıca noktalarının sözlü olarak bildirilmesi suretiyle olur.
Hüküm fıkrası ayakta dinlenir.
Hükmün tefhimi sırasında sanık hazır bulunduğu takdirde, varsa kanun yolları kendisine bildirilir',
268. maddesinde ise,
'Hükmün esbabı mucibesi tamamiyle zabıtnameye dercedilmemişse tefhimden üç gün içinde dava
dosyasına raptolunur.
Hüküm ve kararlar buna iştirak eden hâkimler tarafından imzalanır.
Hükmün beyaz edilmesinde, hâkimlerden biri imza edemeyecek halde ise maniin sebebi reis tarafından ve
bununda bulunmaması halinde hükümde hazır bulunan hâkimlerin en kıdemlisi tarafından hükmün altına
yazılır.
Hüküm fıkrasında, 253. maddeye göre verilen kararın ne olduğunun, uygulanan kanun maddelerinin,
verilen ceza miktarının, kanun yollarına başvurmanın mümkün olup olmadığını tereddüte yer vermeyecek
şekilde açıkça gösterilmesi gerekir.
Hükümlerin ikinci nüshaları ve hulasaları reis ve zabıt katibi tarafından imzalanır ve mahkeme mühriyle
mühürlenir.' şeklinde düzenlenmişti.
Benzer yönde hükümler içeren 5271 sayılı CMKnın 'Hükmün gerekçesinde gösterilmesi gereken
hususlar' başlıklı 230. maddesi,
'1- Mahkûmiyet hükmünün gerekçesinde aşağıdaki hususlar gösterilir:
a- İddia ve savunmada ileri sürülen görüşler.
b- Delillerin tartışılması ve değerlendirilmesi, hükme esas alınan ve reddedilen delillerin belirtilmesi,
bu kapsamda dosya içerisinde bulunan ve hukuka aykırı yöntemlerle elde edilen delillerin ayrıca ve açıkça
gösterilmesi.
c- Ulaşılan kanaat, sanığın suç oluşturduğu sabit görülen fiili ve bunun nitelendirilmesi, bu hususta ileri
sürülen istemleri de dikkate alarak, Türk Ceza Kanununun 61 ve 62. maddelerinde belirlenen sıra ve esaslara
göre cezanın belirlenmesi, yine aynı Kanunun 53 ve devamı maddelerine göre, cezaya mahkûmiyet yerine
veya cezanın yanı sıra uygulanacak güvenlik tedbirinin belirlenmesi.
d- Cezanın ertelenmesine, hapis cezasının adlî para cezasına veya tedbirlerden birine çevrilmesine veya ek
güvenlik tedbirlerinin uygulanmasına veya bu hususlara ilişkin istemlerin kabul veya reddine ait dayanaklar.
2- Beraat hükmünün gerekçesinde, 223. maddenin ikinci fıkrasında belirtilen hâllerden hangisine
dayanıldığının gösterilmesi gerekir.
3- Ceza verilmesine yer olmadığına dair kararın gerekçesinde, 223. maddenin üçüncü ve dördüncü
fıkralarında belirtilen hâllerden hangisine dayanıldığının gösterilmesi gerekir.
4- Yukarıdaki fıkralarda belirtilen hükümlerin dışında başka bir karar veya hükmün verilmesi hâlinde
bunun nedenleri gerekçede gösterilir' biçiminde düzenlenmiştir.
Hükmün gerekçesi ve hüküm fıkrasının içereceği hususlar ise aynı Kanunun 232. maddesinde,
'1- Hükmün başına, Türk Milleti adına verildiği yazılır.
2- Hükmün başında,
a- Hükmü veren mahkemenin adı,
b- Hükmü veren mahkeme başkanının ve üyelerinin veya hâkimin, Cumhuriyet savcısının ve zabıt
kâtibinin, katılanın, mağdurun, vekilinin, kanunî temsilcisinin ve müdafiin adı ve soyadı ile sanığın açık kimliği,
c- Beraat kararı dışında, suçun işlendiği yer, tarih ve zaman dilimi,
d- Sanığın gözaltında veya tutuklu kaldığı tarih ve süre ile halen tutuklu olup olmadığı,
Yazılır.
3- Hükmün gerekçesi, tümüyle tutanağa geçirilmemişse açıklanmasından itibaren en geç onbeş gün
içinde dava dosyasına konulur.
4- Karar ve hükümler bunlara katılan hâkimler tarafından imzalanır.
5- Hâkimlerden biri hükmü imza edemeyecek hâle gelirse, bunun nedeni mahkeme başkanı veya hükümde
bulunan hâkimlerin en kıdemlisi tarafından hükmün altına yazılır.
6- Hüküm fıkrasında, 223. maddeye göre verilen kararın ne olduğunun, uygulanan kanun maddelerinin,
verilen ceza miktarının, kanun yollarına başvurma ve tazminat isteme olanağının bulunup bulunmadığının,
başvuru olanağı varsa süresi ve merciinin tereddüde yer vermeyecek şekilde açıkça gösterilmesi gerekir.
7- Hükümlerin nüshaları ve özetleri mahkeme başkanı veya hâkim ile zabıt kâtibi tarafından imzalanır
ve mühürlenir' şeklinde düzenlenmiş iken 02.12.2016 gün ve 29906 sayılı Resmî Gazetede yayımlanarak
yürürlüğe giren 6763 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair
Kanunun 31. maddesiyle 5271 sayılı CMKnın 232. maddesinin üçüncü fıkrasına 'hükmün gerekçesi'
ibaresinden sonra gelmek üzere 've varsa karşı oy gerekçesi' ibaresi eklenmiş, aynı maddenin beşinci
fıkrası ise 'Hüküm sonucu tefhim edildikten sonra gerekçeli karar imzalanmadan hâkim ölür veya herhangi
bir sebeple kararı imzalayamayacak hâle düşerse, yeni hâkim, tefhim edilen hükme uygun olarak gerekçeli
kararı bizzat yazarak imzalar. Toplu mahkemelerde böyle bir durumun gerçekleşmesi hâlinde, hüküm diğer
hâkimler tarafından imzalanır ve başkan veya en kıdemli hâkim tarafından, hükmün altına diğer hâkimin
imza edememesinin sebebi yazılarak imza olunur' biçiminde değiştirilmiştir.
Görüldüğü üzere gerek 1412 sayılı CMUKunda gerekse 6763 sayılı Kanun ile yapılan değişiklikten
önceki 5271 sayılı CMKnın ilk hâlinde, heyet olarak çalışan mahkemelerde görev yapan hâkimlerden
birinin kısa karar açıklandıktan sonra hükmü imzalayamaması durumunda bunun nedeninin mahkeme
başkanı veya hükümde bulunan hâkimlerin en kıdemlisi tarafından hükmün altına yazılacağı, gerekçeli
kararın başkan ve diğer hâkim tarafından oluşturulacağı açıkça düzenlenmişken, karar tarihi itibarıyla
ceza usulü yargılamasında tek hâkimli mahkemelerde görev yapan hâkimin, yargılamayı sonlandırarak
kısa kararı tefhim ettikten sonra herhangi bir sebeple gerekçeli kararı yazıp imzalayamayacak duruma
düşmesi hâlinde nasıl bir yol izleneceği hususunda bir düzenleme bulunmamaktadır.
Bu hususa ilişkin olarak, karar tarihi itibarıyla yürürlükte bulunan 1086 sayılı Hukuk Muhakemeleri
Usulü Kanununda da herhangi bir düzenlemeye yer verilmemiş, uygulamadaki bu boşluk, vefat eden
hâkimin yerine görevlendirilen yeni hâkimin kısa karara uygun şekilde gerekçeli kararı yazıp dosyayı bu
hâliyle ikmal ettirmesi gerektiği yönündeki Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 25.06.1997 tarihli ve 385-590
sayılı içtihadı ile giderilmeye çalışılmış, 04.02.2011 tarihli ve 27836 sayılı Resmî Gazetede yayımlanarak
01.10.2011 tarihinde yürürlüğe giren 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanununun 299. maddesi ile,
'Hüküm sonucu tefhim edildikten sonra gerekçeli karar imzalanmadan, hâkim ölür veya herhangi bir sebeple
imzalayamayacak hâle düşerse, yeni hâkim, tefhim edilen hükme uygun olarak gerekçeli kararı bizzat yazarak
imzalar. Toplu mahkemelerde böyle bir durumun gerçekleşmesi hâlinde, hüküm diğer hâkimler tarafından
imzalanır ve başkan veya en kıdemli hâkim tarafından, hükmün altına diğer hâkimin imza edememesinin
sebebi yazılarak imza olunur' düzenlemesi getirilerek hukuk usulü yargılamasında bu konudaki kanuni
boşluk giderilmiştir.
Öğretide de, kısa kararı tefhim eden hâkimin gerekçeli kararı yazmadan veya imzalamadan ölüm,
istifa, emeklilik gibi nedenlerle mahkemeden ayrılmış olması hâlinde, yeni hâkimin gerekçeli kararı
yazıp imzalama yetkisine sahip olduğu, bu durumda yeni hâkimin yeniden duruşma açarak tahkikat
ve yargılama yapmasına gerek olmadığı, ölen hâkimin tefhim ettiği kısa karara uygun biçimde
gerekçeli kararın yazılarak dosyaya konulmakla yetinilmesi gerektiği savunulmuştur. (Baki Kuru, Hukuk
Muhakemeleri Usulü, s, 2041 vd)
02.12.2016 tarihinde yürürlüğe giren 6763 sayılı Kanunla 5271 sayılı CMKnın 232. maddesinin
beşinci fıkrasında yapılan değişiklikle getirilen, hükmün sonucunun tefhim edilmesinden sonra gerekçeli
karar imzalanmadan hâkimin ölmesi veya herhangi bir sebeple kararı imzalayamayacak hâle düşmesi
durumunda yeni hâkimin, tefhim edilen hükme uygun olarak gerekçeli kararı bizzat yazıp imzalayacağına
ilişkin düzenleme ile, ceza usulü yargılamasında da bu konudaki kanuni boşluk giderilmiştir.
Bu açıklamalar ışığında uyuşmazlık konusu değerlendirildiğinde,
Hâkimin kısa kararı tefhim ettikten sonra vefat etmesi nedeniyle gerekçeli kararın görevlendirilen
hâkim tarafından yazıldığı olayda, hüküm tarihinde yürürlükte bulunan ceza ve hukuk usulü kurallarına
göre tek hâkimli mahkemelerde görev yapan hâkimin gerekçeli kararı yazıp imzalamadan vefat etmesi
ya da herhangi bir sebeple kararı imzalayamayacak hâle düşmesi durumunda nasıl bir yol izleneceğine
ilişkin bir düzenleme yapılmamış ise de, yerleşmiş uygulamada, görevlendirilen hâkimin gerekçeli kararı
yazıp imzalamak yetkisine sahip olduğunun kabul edilmesi, hüküm tarihinden sonra yürürlüğe giren 6763
sayılı Kanunun 31. maddesiyle değişik 5271 sayılı CMKnın 232. maddesinin beşinci fıkrası ve 6100 sayılı
HMKnın 299. maddesindeki hükümlerle, hâkimin gerekçeli kararı imzalamadan ölmesi veya herhangi
bir sebeple kararı imzalayamayacak hâle düşmesi durumunda yeni hâkimin, tefhim edilen hükme
uygun olarak gerekçeli kararı bizzat yazarak imzalayacağının hüküm altına alınarak yerleşmiş uygulama
doğrultusunda düzenleme yapılması göz önüne alındığında, hâkimin, kısa kararı tefhim ettikten sonra
gerekçeli kararı yazıp imzalamadan önce vefat etmesi nedeniyle yerine görevlendirilen hâkim tarafından
gerekçeli kararın yazılacağı kabul edilmelidir.
Bu itibarla Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığının itirazının kabulüne karar verilmelidir.
Çoğunluk görüşüne katılmayan bir Ceza Genel Kurulu Üyesi, itirazın reddine karar verilmesi gerektiği
düşüncesiyle karşı oy kullanmıştır.
II- Görevlendirilen hâkim tarafından yazılan gerekçenin kısa karara uygun, yasal ve yeterli olup
olmadığının değerlendirilmesine geçildiğinde,
Yapılan müzakere esnasında bir kısım Ceza Genel Kurulu Üyelerince, görevlendirilen hâkim tarafından
yazılan gerekçenin kısa karara uygun, yasal ve yeterli olup olmadığının Özel Dairece değerlendirilmesi
gerektiğinin ileri sürülmesi üzerine öncelikle bu hususun değerlendirilmesi gerekmiştir.
Görevlendirilen hâkim tarafından yazılan gerekçenin kısa karara uygun, yasal ve yeterli olup
olmadığına ilişkin Özel Dairece herhangi bir denetleme yapılmadığı anlaşıldığından, Özel Daire
denetiminden geçmemiş olan bir konunun ilk kez Ceza Genel Kurulunca incelenmesine kanuni imkân
bulunmaması nedeniyle ikinci uyuşmazlık konusu bu aşamada değerlendirilmemiştir.
Bu itibarla, gerekçenin kısa karara uygun, yasal ve yeterli olup olmadığının denetlenmesi için
dosyanın Özel Daireye gönderilmesine karar verilmelidir.
YARGITAY CEZA GENEL KURULU, 20.03.2018 tarihli ve 504-108 sayılı