..::Forum Adalet::..

GENEL İÇTİHAT PAYLAŞIMLARI => Yargıtay Kararları => Yargıtay Ceza Genel Kurulu Kararları => Konuyu başlatan: İçtihat - 04 Şubat 2021, 20:50:55

Başlık: YARGITAY CEZA GENEL KURULU, 25.12.2018 tarihli ve 88-688 sayılı
Gönderen: İçtihat - 04 Şubat 2021, 20:50:55
350
-4
ÖZET: Yerel Mahkemece verilen hükümden sonra CMK’nın 253. maddesinin birinci fıkrasına, 6763
sayılı Kanun’un 34. maddesiyle eklenen bent uyarınca anılan tehdit suçunun uzlaştırma kapsamına
alınması ve yargılama sonucunda beraat kararı verilmesi nedeniyle, birlikte işlenen hakaret suçunda
da uzlaştırma girişiminde bulunulmasına engel kalmamış olup, uzlaştırmanın maddi ceza hukukuna
ilişkin sonuçları ile TCK’nın 'Zaman bakımından uygulama' başlıklı 7. maddesi gereği, sonradan sanık
lehine olarak ortaya çıkan bu durum dolayısıyla öncelikle CMK’nın 253. maddesinde belirtilen esas
ve usule göre uzlaştırma işlemlerinin yerine getirilmesi ve sonucuna göre sanığın hukuki durumunun
yeniden değerlendirilmesi gerektiği kabul edilmelidir.
Sanık hakkında tehdit suçundan verilen beraat kararı temyiz edilmeksizin kesinleşmiş olduğundan,
itirazın kapsamına göre inceleme sanık hakkındaki hakaret suçundan kurulan mahkûmiyet hükmüyle
sınırlı olarak yapılmıştır.
Özel Daire ile Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı arasında oluşan ve Ceza Genel Kurulunca
çözümlenmesi gereken uyuşmazlık, seçimlik ceza öngören hakaret suçunda temel ceza hapis cezası
olarak belirlenirken gösterilen gerekçenin yasal ve yeterli olup olmadığının belirlenmesine ilişkin
ise de, Yargıtay İç Yönetmeliği’nin 27. maddesi uyarınca öncelikle, suç tarihi itibarıyla uzlaşmaya tabi
bulunmayan ve yargılama sonucu beraat kararı verilen TCK’nın 106. maddesinin birinci fıkrasının ilk
cümlesindeki tehdit suçunun, CMK’nın 253. maddesinin birinci fıkrasına 6763 sayılı Kanun’un 34.
maddesiyle eklenen bent uyarınca uzlaştırma kapsamına alınması karşısında, şikâyete tabi oluşu
nedeniyle başlangıçtan beri uzlaşma kapsamında kalıp uzlaştırmaya tabi olmayan başka bir suçla birlikte
işlenmesi nedeniyle uzlaştırma yoluna gidilemeyen hakaret suçunda uzlaştırma hükümlerinin uygulanıp
uygulanamayacağının değerlendirilmesi gerekmektedir.
İncelenen dosya kapsamından,
Katılan H.G. 07.10.2010 tarihli dilekçesinde, 06.10.2010 tarihinde tanıklar H.G., H.G. ve sanığın, babası
olan H.G.’ye gece vakti, silahla saldırarak ağır derecede yaralanmasına sebebiyet verdiklerini 07.10.2010
tarihinde de bu kişilerin telefonla kendisini arayıp tehdit ettiklerini belirterek şikâyetçi olduğu,
Bilgi Teknolojileri ve İletişim Kurumunun 26.11.2010 tarihli yazısının ekinde yer alan ve katılanın
kullanımında bulunan . . numaralı cep telefonu hattına ilişkin iletişimin tespiti kayıtlarına göre, sanığa
ait . . numaralı hattan katılana ait . . numaralı hattın 07.10.2010 tarihinde saat 11:16:50 de arandığı ve 17
350 Yukarıdaki kararlarda uzlaşmaya ilişkin hukuki açıklamalar bulunduğundan, tekrardan kaçınmak adına yalnızca özetine
yer verilen kararın diğer kısmına ve delillere TCK’nın 43. maddesine ilişkin bölümde yer verilmiştir.
saniyelik bir görüşme gerçekleştirildiği, aynı gün saat 11:29:54 de ise sanığa ait hattın katılana ait hattan
arandığı ve yapılan görüşmenin 16 saniye sürdüğü,
Anlaşılmıştır.
Katılan H.G. soruşturma evresinde, 06.10.2010 tarihinde akşam saat 18:00 sıralarında H. G., H. G., M.
G. isimli şahıslar ile sanığın, pompalı silahla saldırdıkları babasını ağır şekilde yaraladıklarını, bu olaydan
sonra 07.10.2010 tarihinde öğle vakti kendi kullanımındaki . .0 40 numaralı cep telefonu hattının H.G.’ye
ait . . numaralı hattan arandığını, H.G.’nin telefonda kendisine hitaben 'Seni de gelip vuracağız, seni, ananı
avradını sinkaf edeceğiz!' dediğini,
Kovuşturma evresinde ise, sanığın kendisini cep telefonu ile arayarak 'Nerdesin? Baban gibi, gelip seni
öldüreceğim, seni sinkaf ederim!' şeklinde sözler söylediğini, sonra tekrar kendisini arayarak aynı sözleri
söylediğini, bu görüşmeyi yaparken hastanede olduğunu, konuşmayı kim olduğunu bilmediği kişilerin
duyduğunu,
Tanık H.G., katılanı arayarak tehdit ve hakaret içerikli sözler söylemediğini, belirtilen telefon hattının
abisi olan sanığa ait olduğunu ve katılanla yapılan telefon görüşmesinin sanık tarafından gerçekleştirildiği,
bu görüşme sırasında sanığın yanında bulunduğunu, konuşmaları duyduğunu, sanığın tehdit veya
hakaret içeren sözler söylemediğini,
Tanık H.G., katılanın kardeşi olduğunu, 2010 yılının Kasım ayında amcasının çocukları olan M. ile
sanığın, babası H.’yi silahla yaraladıklarını, daha sonra aileler arasında husumet oluştuğunu, her ne kadar
sanığın olay sırasında kendisine silah doğrultması nedeniyle korktuğunu ve kendisine hakaret ettiğini
iddia etmiş ise de bu hususun asılsız olduğunu,
Tanık A.S. soruşturma evresinde, sanığın iddia ettiği gibi bir olaya şahit olmadığını,
Beyan etmişlerdir.
Sanık 07.10.2010 tarihinde kollukta, katılanın babası, kendisinin ise amcası olan H.’nin 06.10.2010
tarihinde yaralanmasından sonra 07.10.2010 günü saat 10.00 sıralarında katılanın kendisini cep
telefonundan arayarak 'Babamı vurdunuz ben de size vurup öldüreceğim, oraya geliyorum, sizin ananızı
avradını sinkaf ederim!' dediğini, olayla ilgisi olmadığını anlatmaya çalışırken telefonun yüzüne
kapatıldığını,
Soruşturma evresinde 16.12.2010 tarihinde Cumhuriyet savcısına verdiği savunmada, katılanın kız
kardeşiyle evli olup boşanma aşamasında olduklarını, katılanın babası olan H.’nin yaralanmasından dolayı
tutuklanarak cezaevine girdiğini, bundan dolayı katılanla aralarında husumet bulunduğunu, kendisine
iftira atıldığını, katılanın babasının yaralandığını sonradan öğrendiğini, bu olayın ertesi günü dükkânına
giderken önce katılan H. zannettiği, ancak daha sonradan tanık H. olduğunu öğrendiği kişinin kendisine
silah doğrultup küfrettiğini, bu olaya tanık A...’ın şahit olduğunu, belirtilen yerden uzaklaştıktan sonra
katılanı arayarak ona küfrettiğini, ancak tehdit etmediğini, katılanın kendisine 'Yoldayım geliyorum, gelip
seni vuracağız.' dediğini, katılana küfrettiğini kabul ettiğini,
Kovuşturma evresinde ise, aralarındaki husumet sebebiyle katılanı aradığını, kendisini niye öldürmek
istediklerini sorduğunu, katılana yönelik hakaret ve tehdit içerikli sözler söylemediğini, bu sebeple
Cumhuriyet savcılığındaki beyanının yanlış yazılmış olduğunu,
Savunmuştur.
351
...
Bu açıklamalar ışığında ön sorun değerlendirildiğinde,
Sanığın, katılanın kardeşiyle evli olduğu, ancak ailevi sorunlar nedeniyle sanık ve katılan arasında
husumet bulunduğu, olay tarihinden bir gün önce sanığın, katılanın babasını silahla yaraladığı, suç
tarihinde de telefonla görüştüğü katılana hitaben hakaret ve tehdit içerikli sözler söylediği, suç tarihinde
tehdit suçunun uzlaşma kapsamında bulunmaması, uzlaşma kapsamındaki hakaret suçunun tehdit suçu
ile birlikte işlenmesi nedeniyle CMK’nın 253. maddesinin üçüncü fıkrası uyarınca uzlaşma kurumunun
işletilememesi üzerine, sanık hakkında, TCK’nın 125. maddesinin birinci fıkrasındaki hakaret ve Aynı
Kanun’un 106. maddesinin birinci fıkrasının ilk cümlesindeki tehdit suçları nedeniyle kamu davası açıldığı,
yargılama sonucu sanık hakkında hakaret suçundan 2 ay 15 gün hapis cezasına hükmedilip cezanın
ertelendiği, tehdit suçundan ise beraat kararı verildiği ve bu hükmün temyiz edilmeksizin kesinleştiği
anlaşılmıştır.
351 Yukarıdaki kararlarda uzlaşmaya ilişkin hukuki açıklamalar bulunduğundan, tekrardan kaçınmak adına bu açıklamalar
karardan çıkarılmıştır.
Yerel Mahkemece verilen hükümden sonra CMK’nın 253. maddesinin birinci fıkrasına, 6763 sayılı
Kanun’un 34. maddesiyle eklenen bent uyarınca anılan tehdit suçunun uzlaştırma kapsamına alınması
ve yargılama sonucunda beraat kararı verilmesi nedeniyle, birlikte işlenen hakaret suçunda da uzlaştırma
girişiminde bulunulmasına engel kalmamış olup, uzlaştırmanın maddi ceza hukukuna ilişkin sonuçları ile
TCK’nın 'Zaman bakımından uygulama' başlıklı 7. maddesi gereği, sonradan sanık lehine olarak ortaya
çıkan bu durum dolayısıyla öncelikle CMK’nın 253. maddesinde belirtilen esas ve usule göre uzlaştırma
işlemlerinin yerine getirilmesi ve sonucuna göre sanığın hukuki durumunun yeniden değerlendirilmesi
gerektiği kabul edilmelidir.
Bu itibarla Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığının itirazının değişik gerekçeyle kabulüne karar
verilmelidir.
   YARGITAY CEZA GENEL KURULU, 25.12.2018 tarihli ve 88-688 sayılı