354
19.12.2006 tarihli ve 26381 sayılı Resmî Gazetede yayımlanarak aynı tarihte yürürlüğe giren 06.12.2006 tarihli ve 5560
sayılı Kanunun 25. maddesi ile değiştirilen madde metni,
'(1) Kamu davasının açılması halinde, uzlaşmaya tâbi bir suç söz konusu ise, uzlaştırma işlemleri 253 üncü maddede belirtilen
usule göre, mahkeme tarafından da yapılır.
(2) Uzlaşmanın gerçekleşmesi halinde davanın düşmesine karar verilir.' şeklindedir.
355
02.12.2016 tarihli ve 29906 sayılı Resmî Gazetede yayımlanarak aynı tarihte yürürlüğe giren 24.11.2016 tarihli ve 6763
sayılı Kanunun 35. maddesiyle bu maddenin birinci fıkrasında yer alan 'uzlaştırma işlemleri' ibaresi, 'kovuşturma dosyası,
uzlaştırma işlemlerinin' şeklinde ve 'göre, mahkeme tarafından yapılır.' ibaresi, 'göre yerine getirilmesi için uzlaştırma
bürosuna gönderilir.' biçiminde değiştirilmiştir.
356 Kararın diğer kısmına ve delillere TCKnın 157. maddesine ilişkin bölümde yer verilmiştir.
357 Kitabın diğer bölümlerindeki kararlarda İcra ve İflas Kanununa ve uzlaşmaya ilişkin hukuki açıklamalar bulunduğundan,
tekrardan kaçınmak adına bu kararın yalnızca özetine yer verilmiştir.
Birden çok fail bulunması hâlinde uzlaşma
MADDE 255. - (1) Aralarında iştirak ilişkisi olsun veya olmasın birden çok kişi tarafından işlenen
suçlarda, ancak uzlaşan kişi uzlaşmadan yararlanır.
Başvuru
MADDE 256. - (1) Müsadere kararı verilmesi gereken hâllerde, kamu davası açılmamış veya kamu
davası açılmış olup da esasla beraber bir karar verilmemişse, karar verilmesi için, Cumhuriyet savcısı veya
katılan, davayı görmeye yetkili mahkemeye başvurabilir.
(2) Kamu davası açılmış olup da iade edilmesi gereken eşya veya malvarlığı değerleri ile ilgili olarak
esasla birlikte bir karar verilmemiş olması durumunda, mahkemece resen veya ilgililerin istemi üzerine
bunların iadesine karar verilir.
KARARLAR
-1
ÖZET: CMKnın 256. maddesinin ikinci fıkrası, iade koşulları bulunan eşya veya malvarlığı
değerleri ile ilgili olarak esasla birlikte bir karar verilmemesi hâlinde uygulanabilecek olup, somut
olayda Yerel Mahkemece esasla birlikte tarafların mülkiyet hususunda hukuk mahkemelerinde
dava açmakta muhtariyetlerine karar verildiği anlaşıldığından, bu maddenin uygulanma koşulları
bulunmamaktadır.
Sanık M.T. hakkında resmi belgede sahtecilik ve nitelikli dolandırıcılık, sanıklar M.S., E.T. ve F.K.
hakkında resmi belgenin düzenlenmesinde yalan beyan suçlarından kurulan beraat hükümleri temyiz
edilmeksizin kesinleşmiş olup itirazın kapsamına göre inceleme, sanıklar M.S., E.T. ve F.K. hakkında resmi
belgede sahtecilik ve nitelikli dolandırıcılık suçlarından kurulan mahkûmiyet hükümleri ile sınırlı olarak
yapılmıştır.
Suçların sübutuna ve nitelendirilmesine ilişkin bir uyuşmazlık ve bu kabulde dosya içeriği itibarıyla
herhangi bir isabetsizlik bulunmayan olayda, Özel Daire ile Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı arasında
oluşan ve Ceza Genel Kurulunca çözümlenmesi gereken uyuşmazlık, Yerel Mahkemece, soruşturma
aşamasında elkonulan nakit paralar ve eşyaların müsaderesine ya da iadesine dair bir karar verilmesinin
zorunlu olup olmadığının, bu bağlamda tarafların mülkiyet hususunda hukuk mahkemelerinde dava
açmakta muhtariyetlerine karar verilip verilemeyeceğinin belirlenmesine ilişkindir.
İncelenen dosya kapsamından,
Sanıklar M.S. ve E.T.nin, H.A.C. adına kayıtlı arsanın hileli yollarla satışını gerçekleştirmek için, bu kişi
adına sahte kimlik belgesi düzenleyip sanık F.K.yu arsanın sahibi, M.T. sahte kimliğini kullanan sanık E.yi de
vekil olarak göstererek noterde arsa satış vekaletnamesi düzenlettirdikleri ve arsanın satışı için M.T. adına
gazeteye ilan verdikleri, ilanı gören inceleme dışı sanık M.T.nin katılan H.K.yle temasa geçtiği, katılan,
M.T. ve sanık E.nin biraraya geldikleri ve arsanın 525.000 Liraya satışı konusunda anlaştıkları, katılanın
satış bedelinin 125.000 Liralık kısmını taşınmazın devir işleminden önce, kalan kısmını ise devir işlemleri
sırasında sanık E.ye verdiği, bu işlem sonucu sahte noter satış vekaletnamesine ve kimlik belgelerine
dayanılarak düzenlenen tapu senedinin katılana verildiği,
Sanık M.nin adreslerinde yapılan aramalar sonucu ele geçirilen 53.700 Avroya, sanık M.nin yeni
satın almış olduğunu beyan ettiği bir kısım ev eşyası ile adına tescilli 34 E... plaka sayılı Mercedes marka
otomobile, sanık E.nin suça konu paralar ile satın aldığını beyan ettiği ve birlikte yaşadığı Z.V. adına tescilli
34 B... plaka sayılı Suzuki marka otomobile, inceleme dışı sanık M.T.nin arsa satışı karşılığında komisyon
olarak sanık M.den 25.000 Lira aldığını beyan ederek eşi aracılığıyla teslim ettiği 4.000 Lira ile banka
hesabında bulunan 21.000 Liraya Ü. Cumhuriyet Başsavcılığınca 16.06.2007 tarihinde elkonulduğu, Ü.
Sulh Ceza Mahkemesince 16.06.2007 gün ve . sayı ile de, CMKnın 127/3. maddesi uyarınca söz konusu
elkoyma işleminin onaylanmasına karar verildiği,
Ü. Cumhuriyet Başsavcılığınca 19.06.2007 gün ve . soruşturma sayılı yazı ile, elkonulan eşyaların dava
sonuna kadar muhafaza edilmesi için yediemin sıfatı ile katılana teslim edilmesi, elkonulan paraların
katılan adına hesap açtırılarak dava sonuna kadar bloke edilmesi, elkonulan otomobillerin üçüncü kişilere
devrinin önlenmesi için trafik kayıtlarına şerh konulması talimatı verildiği, Ü. İlçe Emniyet Müdürlüğünün
22.06.2007 tarihli yazısında, söz konusu talimata istinaden sanık M.den elde edilen 53.700 Avronun ve
inceleme dışı sanık M.T.den elde edilen 25.000 Liranın Finansbank A.Ş. K. D. Şubesinde katılan adına
açtırılan blokeli hesaba yatırıldığı, elkonulan 34 B. . ve 34 E. . plaka sayılı otomobillerin trafik kayıtlarına
üçüncü kişilere devredilemeyeceğine dair şerh düşülerek sözkonusu iki adet otomobil ve elkonulan ev
eşyalarının katılan H.K.ye yediemin sıfatıyla teslim edildiği açıklamalarına yer verildiği,
Tanık T.G.ün kollukta, kızkardeşinin kocası olan sanık M.in ricasıyla, 13.06.2007 tarihinde K. .1.
Noterliğinde sanık M.ye ait 34 E. plaka sayılı, Mercedes marka, E-200 model otomobilin kendisine satış
işleminin gerçekleştirildiğini, esasında otomobili satın almasının söz konusu olmadığını, hatır için bu
işlemin yapıldığını beyan ettiği,
Sanık M. müdafiinin 22.06.2007 tarihli dilekçesi ile, elkonulan 53.700 Avronun müvekkiline ait
olduğunu belirterek söz konusu paranın iadesini istediği,
Tanık T.G. vekilinin 10.07.2007 tarihli dilekçesi ile, müvekkilinin iyi niyetli üçüncü kişi olduğunu
iddia ederek elkonulan 34 E... plaka sayılı otomobilin iadesini istediği, dilekçe ekinde bulunan müdafii
tarafından onaylı motorlu araç trafik belgesi örneğine göre, 34 E. plaka sayılı otomobilin 13.06.2007
tarihinde tanık T.G.ye devredildiği,
Ü. Sulh Ceza Mahkemesince 12.07.2007 gün ve . değişik iş sayı ile, aracın iade edilmesi hususunun
yargılamayı gerektirdiği ve soruşturmanın halen devam ettiği gerekçeleriyle, tanık T.G. vekilinin talebinin
reddine karar verildiği,
28.09.2007 tarihli oturumda katılanın, zararının giderilmediğini belirterek sanık E.den ele geçirilen
otomobilin, kendisinden arsa satış bedeli olarak alınan para ile satın alındığını söylediği, katılan vekilinin de
bloke edilen paraların serbest bırakılmasını istediği, sanık M. müdafiinin ise, Mercedes marka otomobilin
tanık T.G.ye ait olduğunu belirterek aracın iadesini talep ettiği, Yerel Mahkemece aynı oturumda, katılan
adına bankada bloke edilen Avro cinsinden para ile Mercedes marka aracın iadesi yönündeki taleplerin
bu aşamada reddine ve esas hükümle birlikte değerlendirilmesine, inceleme dışı sanık M.den elde edilen
ve katılan adına bankada bloke edilen 25.000 Liranın ise katılana ödenmesine karar verildiği,
Katılan vekilinin 08.01.2008 tarihli dilekçesinde, sanık M.nin Mercedes marka aracı dolandırıcılık
suretiyle katılandan temin edilen para ile aldığı, tanık T.G.nin de kollukta söz konusu aracın danışıklı
olarak noterden satışının yapıldığını beyan ettiği yönünde açıklamalara yer verdiği,
Tanık T.G.nin 21.02.2008 tarihli oturumda, elkonulan Mercedes marka otomobili sanık M.den 60.000
Avro karşılığı satın aldığını, aracın ruhsatının kendisine ait olduğunu söylemesi üzerine, kolluk ifadesi
ile çelişki nedeniyle sorulduğunda, kollukta 24 saat gözaltında tutulduğunu, aracın kendisine verileceği
yönünde telkinde bulunulması üzerine ifadesini okumadan imzaladığını iddia ederek önceki beyanını
kabul etmediği,
Katılan vekilinin 06.10.2008 tarihli oturumda, soruşturma aşamasında elkonulan eşyalar ile nakit
paraların katılana verilmesini talep ettiği,
12.11.2009 tarihli oturumda katılan vekilinin, zararlarının giderilmediğini, tazminat davalarının
derdest olduğunu ve tanık T.G. adına kayıtlı aracın katılandan elde edilen paralar ile alındığını belirttiği,
sanık M. müdafiinin, soruşturma aşamasında sanık M.den ele geçirilip elkonulan paraların iadesini talep
ettiği,
Hakkındaki beraat hükümleri kesinleşen inceleme dışı sanık M.T.nin, emlakçılık yaptığını, kendisinin
aracılık yaptığı ancak sahte olduğunu bilmediği arsa satış işleminden dolayı tarafına yaptığı hizmet
karşılığı 25.000 Lira verildiğini, bu paranın 21.000 Lirasını banka hesabına yatırıp 4.000 Lirasını da evinde
muhafaza ettiğini, olayların ortaya çıkmasından sonra da evindeki para ile 21.000 Liralık banka hesabına
ait cüzdanı teslim ettiğini söylediği,
Yerel Mahkemece, '...Ü. Sulh Ceza Mahkemesinin 16.06.2007 gün,
değişik iş sayılı elkoyma kararına
konu nakit ve emvale ilişkin TCKnın 55/1. maddesinin içeriği de göz önünde tutularak mahkememizce
bu konuda karar verilmesi durumunda hak zayiine neden olunacağı gerekçesi ile bu konuda müsadereye
dair karar verilmesine yer olmadığına, tarafların mülkiyet hususunda hukuk mahkemesinde dava açmada
muhtariyetlerine' karar verildiği,
Anlaşılmaktadır.
Uyuşmazlığın sağlıklı bir hukuki çözüme kavuşturulabilmesi için öncelikle 'elkoyma' ve 'müsadere'
kurumlarına değinilmesi, ardından elkonulan ancak müsadereye tabi tutulamaması nedeniyle iade
edilmesi gereken eşya ve malvarlığı değerlerinin iade koşullarının irdelenmesi gerekmektedir.
Elkoyma, 5271 sayılı CMKnın birinci kitabının 'Koruma Tedbirleri' başlıklı dördüncü kısmının, 'Arama
ve Elkoyma' başlıklı dördüncü bölümünde, 123 ilâ 134. maddeler arasında düzenlenmiş bir koruma
tedbiri olup 'Ceza muhakemesinin yapılmasını veya yapılan muhakemenin sonunda verilecek kararın
kâğıt üzerinde kalmamasını ve muhakeme masraflarının karşılanmasını sağlamak amacıyla, kural olarak
ceza muhakemesinde karar verme yetkisini haiz olan yetkililer tarafından, gecikmede sakınca bulunan
durumlarda geçici olarak başvurulan ve hükümden önce bazı temel hak ve hürriyetlere müdahaleyi gerektiren
kanuni çarelere koruma tedbiri denir' (Bahri Öztürk, Behiye Eker Kazancı, Sesim Soyer Güleç,
Ceza Muhakemesi Hukukunda Koruma Tedbirleri, Seçkin, 2013, 1. Bası, S.1)
CMKnın 123. maddesine göre, ispat aracı olarak yararlı görülen ya da eşya veya kazanç müsaderesinin
konusunu oluşturan malvarlığı değerleri muhafaza altına alınırken, yanında bulunduran kişinin rızasıyla
teslim etmediği bu tür eşyaya elkonulabilmektedir. Aynı Kanunun 127. maddesinde, hâkim kararı üzerine
veya gecikmesinde sakınca bulunan hâllerde Cumhuriyet savcısının, Cumhuriyet savcısına ulaşılamadığı
hallerde ise kolluk amirinin yazılı emri ile kolluk görevlilerinin elkoyma işlemini gerçekleştirebileceği
belirtilmiştir. CMKnın 128. maddesi uyarınca soruşturma veya kovuşturma konusu suçun işlendiğine
ve bu suçlardan elde edildiğine dair somut delillere dayanan kuvvetli şüphe sebebi bulunan hallerde
maddede sayılan malvarlığı değerlerine elkonulabilir.
Elkoyma, çoğu zaman bir suçun gerçekten işlenip işlenmediğinin belli olmadığı ya da işleme muhatap
olan şüpheli tarafından işlendiğinin henüz yargı kararı ile sabit olmadığı hallerde, gecikmesinde sakınca
bulunmasından dolayı görünüşte haklılıkla yetinilerek başvurulan bir koruma tedbiridir.
Müsadere ise, 5237 sayılı TCKnın birinci kitabının 'Yaptırımlar' başlıklı üçüncü kısmının, 'Güvenlik
Tedbirleri' başlıklı ikinci bölümünde, 54 ve 55. maddelerde düzenlenmiş bir güvenlik tedbiri olup
'Güvenlik tedbiri, işlediği suçtan dolayı kusurlu olup olmadığına bakılmaksızın, suç işleyen kişi hakkında ya
da suç konusu ile veya suçun işlenmesinde kullanılan araçla ilgili olarak uygulanan, koruma veya iyileştirme
amacına yönelik ceza hukuku yaptırımıdır.' (İzzet Özgenç, Türk Ceza Kanunu Gazi Şerhi, Adalet Bakanlığı
Yayınları, 3. Bası, Ankara, 2006, s. 627)
Müsadere, konusu olan eşya ya da kazancın mülkiyetinin devlete geçmesi sonucunu doğurmakta
olup 'eşya müsaderesi'ni düzenleyen 5237 sayılı TCKnın 54. maddesinin birinci fıkrasında, iyiniyetli
üçüncü kişilere ait olmamak kaydıyla, kasıtlı bir suçun işlenmesinde kullanılan veya suçun işlenmesine
tahsis edilen ya da suçtan meydana gelen eşyanın müsaderesine hükmolunacağı, suçun işlenmesinde
kullanılmak üzere hazırlanan eşyanın, kamu güvenliği, kamu sağlığı veya genel ahlak açısından tehlikeli
olması durumunda müsadere edileceği, dördüncü fıkrasında ise üretimi, bulundurulması, kullanılması,
taşınması, alım ve satımı suç oluşturan eşyanın müsadere edileceği hüküm altına alınmıştır.
765 sayılı Türk Ceza Kanununda yer verilmeyen, ancak bazı özel kanunlarda yer verilmiş olan 'kazanç
müsaderesi kurumu', 5237 sayılı Türk Ceza Kanununun 55. maddesinde tüm suçları kapsayacak şekilde
genişletilerek düzenlenmiştir.
5237 sayılı TCKnun 'Kazanç müsaderesi' başlıklı 55. maddesi,
'(1) Suçun işlenmesi ile elde edilen veya suçun konusunu oluşturan ya da suçun işlenmesi için sağlanan
maddi menfaatler ile bunların değerlendirilmesi veya dönüştürülmesi sonucu ortaya çıkan ekonomik
kazançların müsaderesine karar verilir. Bu fıkra hükmüne göre müsadere kararı verilebilmesi için maddi
menfaatin suçun mağduruna iade edilememesi gerekir.
(2) Müsadere konusu eşya veya maddi menfaatlere elkonulamadığı veya bunların merciine teslim
edilmediği hallerde, bunların karşılığını oluşturan değerlerin müsaderesine hükmedilir' biçiminde iken, 5918
sayılı Kanunun 2. maddesiyle,
'(3) Bu madde kapsamına giren eşyanın müsadere edilebilmesi için, eşyayı sonradan iktisap eden kişinin
22/11/2001 tarihli ve 4721 sayılı Türk Medenî Kanununun iyiniyetin korunmasına ilişkin hükümlerinden
yararlanamıyor olması gerekir' şeklindeki fıkra eklenmiştir.
5237 sayılı Türk Ceza Kanununda bir güvenlik tedbiri olarak düzenlenen kazanç müsaderesinin
konusunu, bir suçun işlenmesi ile elde edilen veya suçun konusunu oluşturan ya da suçun işlenmesi için
sağlanan maddi menfaatler ile bunların değerlendirilmesi veya dönüştürülmesi sonucu ortaya çıkan
ekonomik kazançlar oluşturmaktadır. Bu durumda, suçun işlenmesi ile elde edilen bütün malvarlığı
değerleri müsadere edilebilecektir.
Madde gerekçesinde de açıkça belirtildiği üzere, kazanç müsaderesi, suç işlemek yoluyla kazanç
elde edilmesini engelleyecek etkin bir yaptırım olarak düzenlenmiştir. Bu düzenleme ile güdülen temel
amaç, suç işlemek yoluyla kazanç elde edilmesinin önüne geçilmesidir. Bu konu öğretide de aynı şekilde
değerlendirilmiş, kazanç müsaderesiyle, suç işlemek suretiyle veya dolayısıyla elde edilmiş olan maddi
menfaatin, kişinin yanında kâr olarak kalmasının önüne geçmenin amaçlandığı belirtilmiştir. (İzzet
Özgenç, Türk Ceza Hukuku Genel Hükümler, 3. Bası, Ankara, 2008, s.685, Artuk-Gökçen-Yenidünya, Ceza
Hukuku Genel Hükümler, 3. Bası, Ankara, 2007, s.1027)
5237 sayılı TCKnun 55. maddesi ile yapılan düzenlemenin temel amaçlarından birisi de mağdurun
haklarının korunmasıdır. Bu husus, 55. maddenin 1. fıkrasının son cümlesinde, '
Bu fıkra hükmüne
göre müsadere kararı verilebilmesi için maddi menfaatin suçun mağduruna iade edilememesi gerekir'
hükmüne yer verilmek suretiyle vurgulanmıştır. Dolayısıyla, elkonulmuş olan maddi menfaatlerin suçun
mağduruna iade edilebildiği veya iade edilebilme olanağının bulunduğu ya da suçun mağdurunun
belli olduğu durumlarda kazanç müsaderesine hükmetmeye gerek kalmayacağından, müsadere kararı
da verilemeyecektir. Çünkü, bu durumda suçun mağduru, kazanç müsaderesinin konusunu oluşturan
değeri sanıktan talep etme hak ve olanağına sahip olduğundan, mağdurun hakları korunmuş olacak, bu
suretle de suçtan elde edilen değer failin yanına kâr olarak kalmayacaktır.
5237 sayılı Kanunun kazanç müsaderesini düzenleyen 55. maddesindeki 'mağdur' ibaresi, dar
anlamda suçtan zarar göreni de kapsayacak şekilde yorumlanmalı, işlenen suç nedeniyle elde edilen
kazancın, meşru hak sahiplerinin belirlendiği veya belirlenme olanağının bulunduğu ahvalde kazanç
müsaderesine hükmedilmemelidir.
Öte yandan, 55. maddenin 2. fıkrasıyla, eşya ve maddi menfaatlere el konulamadığı veya bunların
merciine teslim edilmediği durumlarda da, bunların karşılığını oluşturan değerlerin müsaderesine
olanak tanınmıştır. Bu durumda dahi, suçtan mağdur olanın belirlenebildiği hâllerde müsadere kararı
verilemeyeceğinde bir kuşku yoktur.
Yine, 55. maddenin 3. fıkrasıyla, bu madde kapsamına giren eşyanın müsadere edilebilmesi için,
eşyayı sonradan iktisap eden kişinin 22.11.2001 tarihli ve 4721 sayılı Türk Medenî Kanununun iyiniyetin
korunmasına ilişkin hükümlerinden yararlanamıyor olması gerektiği hüküm altına alınmıştır.
CMKnın 'Elkonulan Eşyanın İadesi' başlıklı 131. maddesinde, şüpheliye, sanığa veya üçüncü kişilere
ait elkonulmuş eşyanın, soruşturma ve kovuşturma bakımından muhafazasına gerek kalmaması veya
müsadereye tâbi tutulmayacağının anlaşılması halinde, resen veya istem üzerine geri verilmesine
Cumhuriyet savcısı, hâkim veya mahkeme tarafından karar verileceği, CMKnın 128. maddesinde ise
elkonulan eşya veya diğer malvarlığı değerlerinin, suçtan zarar gören mağdura ait olması ve bunlara delil
olarak artık ihtiyaç bulunmaması halinde, sahibine iade edileceği düzenlenmiştir.
Bu hükümler uyarınca iade kararı verilebilmesi için, eşya ya da malvarlığı değerlerinin müsadereye
tabi tutulamayacak olması ve aidiyetleri hususunda da herhangi bir kuşku bulunmaması gerekir. Aidiyetin
ihtilaflı olduğu durumlarda ise hak sahibi olduğunu iddia eden kişi, aidiyete ilişkin uyuşmazlığın çözümü
için hukuk mahkemelerine başvurmalıdır. Çünkü, ceza mahkemelerinin, elkonulan ancak müsaderesine
tabi tutulmayacağı anlaşılan ve üzerinde hak iddia edilen eşya ya da malvarlığı değerlerinin aidiyeti
hususundaki ihtilafları çözecek şekilde karar verme görevleri bulunmamaktadır. Öğretide de buna
ilişkin olarak 'Elkonulan eşyanın sahibine iadesi, eşyaya eski statüsünün kazandırılması anlamına gelir. Eşya
üzerinde üçüncü kişilerin hak iddiaları varsa, bu durumda eşya doğrudan ilgisine verilmez. Bu uyuşmazlığın
hukuk mahkemesinde çözüme bağlanmasından sonra hak sahibine verilmesi gerekir' şeklinde görüşler
mevcuttur. (Ahmet Gökcen, Ceza Muhakemesi Hukukunda Basit Elkoyma ve Postada Elkoyma, Ankara
1994, s. 162, Haluk Çolak-Mustafa Taşkın, Ceza Muhakemesi Kanunu Şerhi, 2. bası, Ankara 2007, s. 596,
naklen: Ali Parlar-Muzaffer Hatipoğlu, Ceza Muhakemesi Kanunu Yorumu, Ankara 2008, s.522)
CMKnın 256. maddesinin ikinci fıkrasında ise, kamu davası açılmış olup da iade edilmesi gereken
eşya veya malvarlığı değerleri ile ilgili olarak esasla birlikte bir karar verilmemiş olması durumunda,
mahkemece resen veya ilgililerin istemi üzerine bunların iadesine karar verileceği hüküm altına alınmıştır.
Bu açıklamalar ışığında uyuşmazlık konusu değerlendirildiğinde,
Sanıkların resmi belgede sahtecilik ve nitelikli dolandırıcılık suçlarını işledikleri ve katılandan 525.000 Lira
tutarında haksız menfaat temin ettikleri olayda, katılan ve vekili tarafından, soruşturma evresinde sanık M.den
elkonulan 53.700 Avro, bir kısım ev eşyası ve T.G. adına kayıtlı 34 E. plaka sayılı araç ile sanık E.ten elkonulan
Z.V. adına kayıtlı 34 B . plaka sayılı aracın, suç sonucu elde edilen haksız menfaatten temin edildiğinin iddia
edilmesi, sanık M.in elkonulan 53.700 Avro, tanık T.G.ün ise adına kayıtlı 34 E. plaka sayılı araç üzerinde hak
iddia etmeleri, 34 B. plaka sayılı aracın ise katılan ve sanıklar dışındaki üçüncü kişiler adına kayıtlı olması
hususları birlikte değerlendirildiğinde, elkonulan 53.700 Avro, ev eşyası ve araçların, suçun mağdurunun
belli olması nedeniyle müsadereye tabi tutulamayacağı, suçun işlenmesi ile elde edilen maddi menfaatin
dönüştürülmesi sonucu ortaya çıkan ekonomik kazanç olduğunun sabit olmaması nedeniyle katılana iade
edilemeyeceği, katılan ve vekilince, dolandırıcılık suretiyle katılandan elde edilen para ile alındığının iddia
edilmesi nedeniyle 53.700 Avro ile ev eşyasının sanık M.ye, araçların ise kayıt malikleri olan üçüncü kişilere
iade edilemeyeceği cihetle, davanın geldiği aşama itibarıyla elkonulan bu malvarlığı değerlerinin suçun
işlenmesi ile elde edilen maddi menfaatin dönüştürülmesi sonucu ortaya çıkan ekonomik kazanç niteliğinde
olup olmadığına ilişkin araştırma yargılamayı uzatacağından, Yerel Mahkemece, katılanın suçtan doğan
zararının giderilmesi için hukuk mahkemelerinde tazminat davası açarak ihtiyati tedbir koydurma talebinde
bulunabileceği 53.700 Avro, ev eşyası ve araçlarla ilgili tarafların mülkiyet hususunda hukuk mahkemelerinde
dava açmakta muhtariyetlerine karar verilmesinde bir isabetsizlik bulunmadığı kabul edilmelidir.
Öte yandan, CMKnın 256. maddesinin ikinci fıkrasının, iade koşulları bulunan eşya veya malvarlığı
değerleri ile ilgili olarak esasla birlikte bir karar verilmemesi halinde uygulanabileceği, somut olayda ise
Yerel Mahkemece esasla birlikte tarafların mülkiyet hususunda hukuk mahkemelerinde dava açmakta
muhtariyetlerine karar verildiği anlaşıldığından, bu maddenin uygulanma koşulları da bulunmamaktadır.
Bu itibarla, haklı nedene dayanmayan Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı itirazının reddine karar
verilmelidir.
YARGITAY CEZA GENEL KURULU, 17.01.2017 tarihli ve 312-11 sayılı