-2
ÖZET: Beraat hükümlerinin, sanık lehine vekâlet ücretine hükmedilmemesi nedeniyle yalnızca
sanık müdafisi tarafından temyiz edilmesi ve hüküm tarihinden sonra da sanığın ölmesi durumunda,
temyiz incelemesi vekâlet ücreti ile sınırlı olarak yapılmalıdır.
İtirazın kapsamına göre inceleme, sanık M.H. hakkında suç işlemek amacıyla kurulan örgüte yardım
etme ve 5607 sayılı Kanuna muhalefet suçlarından kurulan beraat hükümleriyle sınırlı olarak yapılmıştır.
Özel Daire ile Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı arasında oluşan ve Ceza Genel Kurulunca
çözümlenmesi gereken uyuşmazlık, beraat hükümlerinin, sanık lehine vekâlet ücretine hükmedilmemesi
nedeniyle yalnızca sanık müdafii tarafından temyiz edilmesi ve hüküm tarihinden sonra da sanığın ölmesi
durumunda, temyiz incelemesinin vekâlet ücreti ile sınırlı olarak yapılıp yapılmayacağının belirlenmesine
ilişkindir.
1136 sayılı Avukatlık Kanununun 168. maddesi uyarınca Türkiye Barolar Birliği tarafından hazırlanan
ve 13.12.2006 tarihinde Resmi Gazetede yayımlanarak yürürlüğe giren 2007 yılı Avukatlık Asgari Ücret
Tarifesinin 13. maddesinin beşinci fıkrasında, 'Beraat eden ve kendisini vekil ile temsil ettiren sanık yararına
hazine aleyhine maktu avukatlık ücretine hükmedilir' şeklinde düzenlenmiş, bu tarihten sonra yayımlanan
asgari ücret tarifelerinde de aynı düzenlemeye yer verilmeye devam edilmiştir.
5271 sayılı CMKnın'Yargılama giderleri' başlıklı 324. maddesi ise, '(1) Harçlar ve tarifesine göre
ödenmesi gereken avukatlık ücretleri ile soruşturma ve kovuşturma evrelerinde yargılamanın yürütülmesi
amacıyla Devlet Hazinesinden yapılan her türlü harcamalar ve taraflarca yapılan ödemeler yargılama
giderleridir.
(2) Hüküm ve kararda yargılama giderlerinin kimlere yükletileceği gösterilir...' şeklinde düzenlenerek,
avukatlık ücretlerinin yargılama giderleri kapsamında olduğu açıkça belirtilmiştir.
05.03.1935 gün ve 111-7 sayılı İçtihadı Birleştirme Kararında da, 'Ceza davalarındaki yargılama
giderlerinin hükmün tamamlayıcı bir parçası (mütemmim cüzü) olduğu, bu sebeple ilamlarda açıklanması
ve kime yükletileceğinin belirtilmesi gerektiği, yargılama giderleriyle ilgili kararların da Yargıtay incelemesine
tabi olup kendiliğinden temyiz yeteneğinin bulunduğu' sonucuna ulaşılmıştır.
Kanuni düzenlemeler ve içtihadı birleştirme kararı ışığında, hükmün tamamlayıcı parçası olan
yargılama giderleri hüküm ve kararlarda gösterilmeli ve giderlerin kim tarafından karşılanacağı da
belirtilmelidir. Bu kapsamda mahkemece yargılama giderlerinden olan avukatlık ücretlerinin de kararda
gösterilmesi ve ücretlerin hangi tarafça karşılanacağının belirtilmesi gerekmekte olup aksine bir
uygulama 5271 sayılı CMKnın 324. maddesine aykırılık oluşturacaktır. Nitekim Ceza Genel Kurulunun
yerleşmiş kararlarında da aynı husus vurgulanmıştır.
Uyuşmazlığın sağlıklı bir şekilde çözüme kavuşturulması açısından, sanığın veya müdafiinin, sanık
hakkında kurulan beraat hükümlerini temyiz etme yetkilerinin olup olmadığının da tartışılması gerekir.
CMKnın 223. maddesinde sayılan hükümlerden sanığın en lehine olanı, ikinci fıkrada beş bent hâlinde
şartları belirtilen beraat hükmü olduğundan, sanığın beraat hükmünün esasını gerekçesi dışında temyiz
etmede hukuki bir yararı bulunmamaktadır. Diğer bir deyişle, sanığın beraat hükmüne yönelik temyiz
davası açmakta ve temyiz kanun yoluna başvurmak suretiyle hukuki korunma istemekte bir çıkarının
ve ceza muhakemesi kuralları tarafından korunan bir yararının bulunmadığı kabul edilerek beraat
hükümlerinin gerekçesi dışında sanık ya da müdafii tarafından temyiz edilmesi hâlinde talepleri 1412
sayılı CMUKun 5320 sayılı Kanunun 8. maddesi uyarınca karar tarihi itibarıyla uygulanması gereken
317. maddesi gereğince reddedilmektedir. Nitekim bu yöndeki uygulama temyiz merciince istikrarlı bir
şekilde sürdürülmektedir.
Öte yandan, Ceza Genel Kurulunun yerleşmiş kararlarında da yer verildiği üzere, beraat eden ve
kendisini vekil ile temsil ettiren sanık yararına ve hazine aleyhine maktu avukatlık ücretine hükmedilmesi
de Avukatlık Asgari Ücret Tarifesinin gereğidir. Bu nedenle, beraat eden sanığın ya da sanık adına
müdafiinin gerekçesi dışında esasen temyiz edemediği hükmü yalnız vekâlet ücretine yönelik olarak
temyiz etmesi halinde, gerekçeye yönelik temyiz başvurusu bulunmadığından, Yargıtayca yapılacak
temyiz incelemesinin vekâlet ücreti ile sınırlı olarak yapılması gerektiği kabul edilmelidir. Aksi hâlde, yalnız
vekâlet ücreti yönünden sanık lehine temyiz edilen beraat hükmünün, esasına ilişkin ve sanık aleyhine
olacak şekilde temyiz merciince denetlenmesi sonucu ortaya çıkacaktır ki, bu durumun ceza muhakemesi
ilkelerine göre kabulü mümkün değildir. Ayrıca yargılama giderinin hüküm niteliğinde olmayıp hükme
bağlı tamamlayıcı bir parça olması ve kanun yolu açısından asıl hükmün bağlı olduğu kurallara tâbi olması
karşısında, yalnızca vekâlet ücreti ile sınırlı bir temyiz başvurusunun yapıldığı durumlarda, asıl hükmün
temyiz edilmeksizin kesinleştiğinin kabulü gerekmektedir.
Bununla birlikte, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanununun 'Dava sırasında taraflardan birinin
ölümü' başlıklı 55. maddesi,
'Taraflardan birinin ölümü hâlinde, mirasçılar mirası kabul veya reddetmemişse, bu hususta kanunla
belirlenen süreler geçinceye kadar dava ertelenir. Bununla beraber hâkim, gecikmesinde sakınca bulunan
hâllerde, talep üzerine davayı takip için kayyım atanmasına karar verebilir' şeklinde düzenlenmiş olup
anılan maddeyle malvarlığına ilişkin davalar bakımından, dava sırasında taraflardan birinin ölümü
hâlinde, 4721 sayılı Türk Medenî Kanununun 606. maddesindeki mirasçılar tarafından mirası ret süresi göz
önüne alınarak, bu süre zarfında mirasçıların mirası kabul veya reddetmemelerine bağlı olarak davanın
ertelenmesi öngörülmektedir. Bununla beraber, gecikmesinde zarar bulunan hâllerde, bilhassa diğer
tarafın istemi üzerine mahkemece kayyım atanmasına karar verilebileceği de maddede ifade edilmiştir.
5271 sayılı CMKnın'Katılmanın hükümsüz kalması' başlıklı 243. maddesi ise,
'Katılan, vazgeçerse veya ölürse katılma hükümsüz kalır. Mirasçılar, katılanın haklarını takip etmek üzere
davaya katılabilirler' biçiminde tanzim edilmiş olup bu maddeyle katılanın vazgeçmesi veya ölümü
hâlinde katılmanın hükümsüz sayılacağı, ancak mirasçıların da katılanın haklarını takip etmek üzere
davaya katılabilecekleri hüküm altına alınmıştır. Görüldüğü gibi 5271 sayılı CMK, yalnızca katılanın ölümü
hâlinde mirasçılarının davaya dahil olabileceklerine cevaz vermiş, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri
Kanununda olduğu gibi taraflardan birinin dava sırasında ölümü hâlinde, tarafın sıfatı nazara alınmaksızın
mirasçılarının, murisin haklarını takip edebileceğine ilişkin bir düzenlemeye yer vermemiştir. Başka bir
anlatımla ceza muhakemesi hukukuna göre, sanığın ölümü halinde mirasçılarının onun kişisel haklarını
takip etmek üzere davaya katılmalarına imkân bulunmamaktadır. Dolayısıyla beraat hükümlerinin, sanık
lehine vekâlet ücretine hükmedilmemesi nedeniyle temyiz edilmesi ve hüküm tarihinden sonra da
sanığın ölmesi durumunda, sanığın mirasçılarının davaya katılmaları mümkün olmadığından, Yargıtay
tarafından vekâlet ücretine yönelik temyiz incelemesine devam olunarak bir karar verilebilecektir.
Bu açıklamalar ışığında uyuşmazlık konusu değerlendirildiğinde,
Suç işlemek amacıyla kurulan örgüte yardım etme ve 5607 sayılı Kanuna aykırılık suçlarından sanık
hakkında beraat hükümleri kurulduğu ve sanık müdafiince hükümlerin yalnız vekâlet ücretiyle sınırlı
olarak temyiz edildiği olayda, sanığın hüküm tarihinden sonra öldüğü anlaşılmış ise de, CMKnın sanığın
ölümü halinde mirasçılarının onun kişisel haklarını takip etmek üzere davaya katılmalarına imkân veren
bir düzenlemeyi barındırmaması, sanık müdafiinin beraat hükümlerinin gerekçesine yönelik bir temyiz
başvurusunun bulunmaması, başlı başına hüküm vasfı bulunmayan yargılama giderlerinin hükme bağlı
tamamlayıcı bir parça olması ve asıl hükümler niteliğindeki beraat hükümlerinin temyiz edilmeksizin
kesinleşmesi karşısında, Özel Dairece vekâlet ücreti ile sınırlı olarak temyiz incelemesi yapılması isabetlidir.
Bu itibarla, haklı nedene dayanmayan Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığının itirazının reddine karar
verilmelidir.
YARGITAY CEZA GENEL KURULU, 19.06.2018 tarihli ve 266-297 sayılı