2004 SAYILI İCRA VE İFLAS KANUNU
KARARLAR
-1
ÖZET: İİKnın 343. maddesinde tazyik hapsi cezası öngörülen bu suçtan açılan davanın, aynı
Kanunun 346/1. maddesi gereğince ancak icra mahkemesinde görülebilecek olması, İİKnın 346/3.
maddesi uyarınca, aynı Kanunun On Altıncı Babında yer alan ve aralarında, İİKnın 343. maddesinde
düzenlenen ve tazyik hapsinin öngörüldüğü dava konusu bu suçun da bulunduğu suçlarla ilgili
davalara icra mahkemesinde bakılacağının açıkça düzenlenmiş olması, yine 5235 sayılı Kanunun
10. maddesinde kanunların ayrıca yargılama yapacak mahkemeleri görevli kıldığı hâllerin ayrık
tutulması karşısında, sanık hakkında İİKnın 343. maddesinde düzenlenen suçtan açılan davanın icra
mahkemesince bakılması gerekmektedir.
Sanığa isnat olunan eylemin İİKnın 343. maddesinde düzenlenen suç kapsamında kaldığının
belirlenmesinden sonra, bu suçtan açılan davaya bakma görevinin hangi mahkemeye ait olduğu
hususunun irdelenmesine gelince,
İİKnın On Altıncı Babında düzenlenen «Davaların birleştirilmemesi» başlıklı 346. maddesi,
'İcra mahkemesinin salahiyetine giren ceza davaları diğer mahkemelere ait olan davalarla birleştirilemez.
Ancak katileşen cezalar infaz sırasında içtima kaidelerine göre birleştirilir' şeklinde düzenlenmişken,
01.06.2005 tarihli Resmi Gazetede yayımlanarak yürürlüğe giren 5358 sayılı Kanunun 18. maddesi ile
anılan maddenin başlığı 'Görev ve birleştirilme yasağı' olarak, metni ise,
'Bu Kanun hükümlerine göre disiplin veya tazyik hapsine icra mahkemesi karar verir.
İcra mahkemesinin görevine giren bu işler, diğer mahkemelerde görülen ceza davaları ile
birleştirilemez.
Bu Bapta yer alan suçlarla ilgili davalara, icra mahkemesinde bakılır' biçiminde değiştirilerek son hâlini
almıştır.
5358 sayılı Kanunla yapılan değişikliğe ilişkin madde gerekçesinde 'Maddeyle İcra ve İflas Kanununun
346 ncı maddesinde değişiklik yapılmaktadır. Bu düzenlemeye göre, Kanunun bu Babında yer alan suçlar
ve disiplin veya tazyik hapsini gerektiren fiillerle ilgili davalara ihtisas mahkemesi olan icra mahkemesinde
bakılacaktır' açıklamalarına yer verilmiştir.
İİKnın 346. maddesinin birinci fıkrasında, bu Kanun hükümlerine göre disiplin veya tazyik hapsine icra
mahkemesince karar verileceği ve icra mahkemesinin görev alanına giren bu işlerle, diğer mahkemelerde
görülen ceza davalarının birleştirilemeyeceği hüküm altına alınmıştır. Buna göre, İİKnın 343. maddesinde
'üç aya kadar tazyik hapsine' hükmedilmesi öngörüldüğünden, bu madde kapsamında kalan davalara icra
mahkemesince bakılması gerekmektedir. Yine İİKnın 346. maddesinin üçüncü fıkrasında, aynı Kanunun
On Altıncı Babında düzenlenmiş suçlarla ilgili davalara icra mahkemesinde bakılacağı açıkça belirtilmiş
olup bu bapta yer alan 343. maddede düzenlenen suç bakımından herhangi bir istisna öngörülmemiştir.
Nitekim öğretide de, İİKnın On Altıncı Babında yer alan suçlardan 343. maddesi kapsamında kalan
davaya bakma görevinin icra mahkemesine ait olduğu belirtilmektedir (Mehmet Kürtül, İcra ve İflas
Suçları, 2012, s. 394).
Bu açıklamalar ışığında ön soruna ilişkin olarak yapılan değerlendirmede,
Y. Sulh Hukuk Mahkemesinin 29.07.2007 tarihli ve sayılı kararıyla, katılan M.N.nin maliki olduğu
taşınmaz lehine, sanığın eşi olan A.N.nin maliki olduğu taşınmazın ise aleyhine geçit hakkı tesis edildiği,
sanığın, Y. İcra Müdürlüğünce geçit hakkının 24.03.2010 tarihinde mahallinde infazen de tesis edilmesine
rağmen bu hakka konu olan yola direk dikerek hükmen hak sahibine teslim edilen taşınmaza tekrar el
koyduğu iddiasıyla TCKnın 290. maddesi uyarınca cezalandırılması istemiyle açılan davada, suç ve karar
tarihi itibarıyla yürürlükte olan 5235 sayılı Kanunun 10. maddesinde iki yıla kadar (iki yıl dahil) hapis
cezasına ve bunlara bağlı adli para cezaları ile bağımsız olarak hükmedilecek adli para cezalarına ve
güvenlik tedbirine ilişkin hükümlere sulh ceza mahkemesince bakılacağı hüküm altına alınmış ise de,
TCKnın 290. maddesinde tanımlanan suçun oluşabilmesi için, failin taşınmaza girme veya el koyma
eyleminin tekrar niteliği taşıması, başka bir anlatımla, söz konusu fiilin en az iki kez gerçekleştirilmesi
gerektiği, buna karşın, iddianame sanığın eyleminin, geçit hakkı tesisine ilişkin ilam hükümlerine ilk kez
muhalefet etmesi şeklinde anlatıldığı, bu bağlamda sanığın geçit hakkı tanınan taşınmaza haklı bir sebep
olmaksızın girme veya el koyma eyleminin en az iki kez gerçekleştiğine, diğer bir ifadeyle aynı eylemin
tekrarlandığına ilişkin bir anlatıma yer verilmediği,
İddianamede özü itibarıyla, geçit hakkı tanınan taşınmaza haklı bir sebep olmaksızın ilk kez el
koyma şeklinde anlatılan ve bu hâliyle gerek ceza yönünden İİKnın 342. maddesindeki yollamayla,
gerekse doğrudan TCKnın 290. maddesinin uygulandığı her iki durumda da, bu maddenin birinci
fıkrasında tanımlanan suçu oluşturmayan eylemin, İİKnın 343. maddesinde tanımlanan suç kapsamında
kaldığı, ayrıca bir ilamın, icra dairesi marifetiyle mahallinde infaz edilmiş olup olmadığının İİKnın 343.
maddesinde düzenlenen suç oluşumuna bir etkisinin bulunmadığı gibi ilam hükümlerine muhalefet
eyleminin, yalnızca icra emrinde belirtilen süre zarfında değil, icra dairesince ilamın mahallinde
infazından sonra işlenmesinin de anılan Kanunun 343. maddesindeki suçu oluşturduğu ve bu suçun
failinin TCKnın 40. maddesinde düzenlenen bağlılık kuralı uyarınca azmettiren veya yardım eden olarak
sorumlu tutulabileceği hususları birlikte değerlendirildiğinde, sanık hakkında İİKnın 343. maddesinde
düzenlenen suçtan dava açıldığı kabul edilmelidir.
Sanık hakkında İİKnın 343. maddesinde düzenlenen suçtan dava açıldığının belirlemesinden sonra,
bu suçtan açılan davaya bakma görevinin hangi mahkemeye ait olduğu hususunun irdelenmesine
gelince, İİKnın 343. maddesinde tazyik hapsi cezası öngörülen bu suçtan açılan davanın, aynı Kanunun
346. maddesinin birinci fıkrası gereğince ancak icra mahkemesinde görülebilecek olması, İİKnın 346.
maddesinin üçüncü fıkrası uyarınca, aynı Kanunun On Altıncı Babında yer alan ve aralarında, İİKnın 343.
maddesinde düzenlenen ve tazyik hapsinin öngörüldüğü dava konusu bu suçun da bulunduğu suçlarla
ilgili davalara icra mahkemesinde bakılacağının açıkça düzenlenmiş olması, yine 5235 sayılı Kanunun
10. maddesinde kanunların ayrıca yargılama yapacak mahkemeleri görevli kıldığı hâllerin ayrık tutulması
karşısında, sanık hakkında İİKnın 343. maddesinde düzenlenen suçtan açılan davanın icra mahkemesince
bakılması gerekmektedir.
Bu itibarla, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığının itirazının değişik gerekçeyle kabulüne, Özel Daire
bozma kararının kaldırılmasına, Yerel Mahkeme hükmünün, İİKnın 343. maddesinde düzenlenen suç
ile ilgili yargılama yapma görevinin aynı Kanunun 346. maddesinin bir ve üçüncü fıkralarına göre icra
mahkemesine ait olduğunun gözetilmemesi isabetsizliğinden ve 6545 sayılı Kanunla 5235 sayılı Kanunda
yapılan değişiklikler ile 5320 sayılı Kanuna eklenen geçici 6. madde uyarınca sulh ceza mahkemelerinin
kaldırılarak yerine sulh ceza hâkimliklerinin kurulması, kaldırılan sulh ceza mahkemelerinin bakması
gereken işlerin asliye ceza mahkemelerine devredilmesi de dikkate alındığında, dosyanın görevli
mahkemeye tevdi edilmesinde zorunluluk bulunması nedeniyle sair yönleri incelenmeksizin bozulmasına
karar verilmelidir.
YARGITAY CEZA GENEL KURULU, 24.01.2019 tarihli ve 4-46 sayılı