8. Hukuk Dairesi 2018/12854 E. , 2018/18154 K

Başlatan İçtihat, 04 Nisan 2021, 04:44:38

« önceki - sonraki »
avatar_İçtihat
8. Hukuk Dairesi         2018/12854 E.  ,  2018/18154 K.

'İçtihat Metni'
MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi

Taraflar arasında görülen ve yukarıda açıklanan davada yapılan yargılama sonunda Mahkemece, davanın kısmen kabulüne, kısmen reddine karar verilmiş olup hükmün davalı vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine, Dairece dosya incelendi, gereği düşünüldü.
KARAR

Davacı vekili, davalının vekil edeninin gelini olduğunu ve oğluyla boşandıklarını, buna rağmen davalının davacıya ait taşınmazda oturmaya devam ettiğini, ihtar çekilmek suretiyle evin 30 gün içerisinde boşaltılmasının talep edildiğini ancak davalı tarafından taşınmazın boşaltılmadığından bahisle daha önce ... Asliye Hukuk Mahkemesinde elatmanın önlenmesi ve fazlaya ilişkin haklar saklı tutulmak kaydıyla 18000TL ecrimisil davası açıldığını mahkemece yapılan keşif sonrası alınan bilirkişi raporu ile ecrimisil değerinin 18725 TL hesaplandığını ancak mahkemece 18000 TL'ye hükmedildiğini, bu nedenle iş bu davada daha önce açılan davadan kalan bakiye olan 725 TL ile ilk davanın açıldığı tarih olan 24.04.2012 tarihinden haksız işgale son verilen 04.03.2013 tarihine kadar işleyen 8425 TL eccrimisilin davalıdan tahsilini talep etmiştir. Davacı vekili; talebini ıslahla 1290 TL artırarak 9715 TL ecrimisilin işgal tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile tahsilini talep etmiştir.
Davalı vekili; davalının dava konusu taşınmazda muvafakat doğrultusunda çocuğu için ikamet ettiğini, dava konusu taşınmazın esasen davalının eşi adına kayıtlı olduğunu ancak boşanma davası nedeniyle mal kaçırmak için davacıya verildiğinden bahisle davanın reddini talep etmiştir.
Mahkemece; 8.498,82TL'nin 04.03.2013 tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalıdan alınarak davacıya ödenmesine fazlaya ilişkin taleplerin ise reddine karar verilmiştir. Hüküm davalı vekili tarafından süresi içerisinde temyiz edilmiştir.
Dava; ecrimisil isteğine ilişkindir.
T.C. Anayasası, yargılamanın açıklığı ilkesini kabul etmiştir. 6100 sayılı HMK'nin 294 ve devamı maddelerinde hükmün nasıl tesis edileceği ve sonrasında kararın nasıl yazılacağı düzenlenmiştir. Hükmün, açık, anlaşılır, infaz edilebilir şekilde tesis edilmesi, en önemlisi yazılacak gerekçenin, verilen hükme uygun olması gerekmektedir. Aksi halde yargılamanın açıklığı ilkesi dolayısıyla kamu vicdanı zedelenmiş ve mahkeme kararlarına güven sarsılmış olacaktır. Yazılacak kararın gerekçesiyle, hüküm kısmı arasında bütünsellik ve uyumluluk esastır. Başka bir anlatımla gerekçe ile hüküm birbirine bağlı olup, çelişki bulunmaması gerekir.

Yine T.C. Anayasası'nın 141/3 maddesi gereğince bütün mahkemelerin her türlü kararlarının gerekçeli olarak yazılması gerekir. 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu'nun 388/1-3. maddesi ile 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun 297/1-c. maddesi, bir mahkeme hükmünün kapsamının ne şekilde olması gerektiğini açıklamıştır. Bir mahkeme hükmünde, tarafların iddia ve savunmalarının özetinin, anlaştıkları ve anlaşamadıkları hususların, çekişmeli vakıalar hakkında toplanan delillerin, tartışılması ve değerlendirilmesinin, sabit görülen vakıalarla, bunlardan çıkarılan sonuç ve hukuki sebeplerin birer birer, şüphe ve tereddüt uyandırmayacak şekilde hükümde gösterilmesi gereklidir. Bu kısım, hükmün gerekçe bölümüdür. Gerekçe, Hakimin (Mahkemenin) tespit etmiş olduğu maddi vakıalar ile hüküm fıkrası arasında bir köprü görevi yapar. Gerekçe bölümünde hükmün dayandığı hukuki esaslar açıklanır. Hakim, tarafların kendisine sundukları maddi vakıaların hukuki niteliğini (hukuk sebepleri) kendiliğinden (re'sen) araştırıp bularak hükmünü dayandırdığı hukuk kurallarını ve bunun nedenlerini gerekçede açıklar.
Hakim, gerekçe sayesinde verdiği hükmün doğru olup olmadığını, yani kendini denetler. Üst mahkeme de, bir hükmün hukuka uygun olup olmadığını ancak gerekçe sayesinde denetleyebilir. Taraflar da ancak gerekçe sayesinde haklı olup olmadıklarını daha iyi anlayabilirler. Bir hüküm, ne kadar haklı olursa olsun, gerekçesiz ise tarafları doyurmaz (Kuru, Baki/ Arslan, Ramazan/ Yılmaz, Ejder; Medeni Usul Hukuku Ders Kitabı 6100 sayılı HMK'na göre Yeniden Yazılmış, 22 Baskı, Ankara 2011, s.472). Anayasa'nın 141.maddesi gereğince bütün mahkemelerin her türlü kararlarının gerekçeli olması gereklidir. Gerekçenin önemi Anayasal olarak hükme bağlanmakla gösterilmiş olup gerekçe ve hüküm birbirine sıkı sıkıya bağlıdır.
Yasa'nın aradığı anlamda oluşturulacak kararların hüküm fıkralarının açık, anlaşılır, çelişkisiz, uygulanabilir olmasının gerekliliği kadar; kararın gerekçesinin de, sonucu ile tam bir uyum içinde, o davaya konu maddi olguların mahkemece nasıl nitelendirildiğini, kurulan hükmün hangi nedenlere ve hukuksal düzenlemelere dayandırıldığını ortaya koyacak; kısaca, maddi olgular ile hüküm arasındaki mantıksal bağlantıyı gösterecek nitelikte olması gerekir. Zira tarafların o dava yönünden, hukuk düzenince hangi nedenle haklı veya haksız görüldüklerini anlayıp değerlendirebilmeleri ve Yargıtay'ın hukuka uygunluk denetimini yapabilmesi için, ortada, usulüne uygun şekilde oluşturulmuş; hükmün hangi nedenle o içerik ve kapsamda verildiğini ayrıntılarıyla gösteren, ifadeleri özenle seçilmiş ve kuşkuya yer vermeyecek açıklıktaki bir gerekçe bölümünün ve buna uyumlu hüküm fıkralarının bulunması zorunludur.
Az yukarıda vurgulanan hususlar, Hukuk Genel Kurulu'nun 19.06.1991 gün ve E:323, K:391; 10.9.1991 gün ve E:281, K:415; 25.9.1991 gün E:355, K:440; 19.04.2006 gün ve E:2006/4-142, K:229; 05.12.2007 gün ve E:2007/3-981, K:936; 23.01.2008 gün ve E:2008/14-29, K:4; 19.03.2008 gün ve E:2008/15-278, K:254; 18.06.2008 gün ve E:2008/3-462, K:432; 21.10.2009 gün ve E:2009/9-397, K:453; 24.02.2010 gün ve E:2010/1-86, K:108; 28.04.2010 gün ve E:2010/11-195, K:238; 22.06.2011 gün ve E:2011/11-344, K:436 sayılı kararlarında da, benimsenmiştir. Nitekim, 07.06.1976 gün ve 3/4-3 sayılı Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kararı'nın gerekçesinde yer alan “Gerekçenin ilgili bilgi ve belgelerin isabetle takdir edildiğini gösterir biçimde geçerli ve yasal olması aranmalıdır. Gerekçenin bu niteliği yasa koyucunun amacına uygun olduğu gibi, kararı aydınlatmak, keyfiliği önlemek ve tarafları tatmin etmek niteliği de tartışma götürmez bir gerçektir.” şeklindeki açıklama ile de aynı ilkeye, vurgu yapılmıştır.
Bütün mahkemelerin her türlü kararlarının gerekçeli olarak yazılması gerektiğini öngören Anayasa'nın 141/3. maddesi ve ona koşut bir düzenleme içeren 6100 sayılı HMK.nin 297. (Mülga HUMK'nun 388.) maddesi, işte bu amacı gerçekleştirmeye yöneliktir. Yine HMK.nin 27. maddesinin (HUMK'un 73.m) 2. bendi “c” bölümünde de hukuki dinlenilme hakkının “Mahkemenin, açıklamaları dikkate alarak değerlendirmesini ve kararların somut ve açık olarak gerekçelendirilmesini” de içerdiği açıklanarak bu husus vurgulanmıştır.
Somut olaya gelince, davacı vekili, daha önce açılan elatmanın önlenmesi ve ecrimisil davasından bakiye kalan 725 TL ile önceki dava tarihinin açılış tarihi olan 24.04.2012 ve taşınmazın teslim edildiği tarih olan 04.03.2013 aralığı için 8425 TL ecrimisil istemiş olup ıslah ile talebini 9715 TL ye çıkarmıştır. Mahkemece; “ Dava, ek dava olarak bakiye ecrimisilin tahsili talebine ilişkindir. Yapılan yargılama ile tarafların delilleri toplanmış, bir kısım deliller ibraz edilmiş, ... Asliye Hukuk Mahkemesinin 2012/233 Esas, sayılı dosyası getirtilip incelenmiş, dava konusu taşınmazda konusunda uzman bilirkişiler marifetiyle keşif yapılarak 16/12/2014 tarihli rapor alınmıştır. Toplanan tüm deliller birlikte değerlendirildiğinde,... Asliye Hukuk Mahkemesinin 2012/233 Esas, sayılı dosyasında alınan bilirkişi raporu ile, davalının davacıya 18.725,00 TL ecrimisil ödemesi gerektiği belirtilmiş, davacı yanca dava değeri 18.000 TL olarak belirlendiğinden bu bedelin ödenmesine hükmedildiği anlaşılmış, buna göre bakiye 8.425,00 TL'nin davalıdan tahsiline hükmedilmiştir.” şeklindeki gerekçeyle hükmün 1. fıkrasında “8.498,82 TL'nin 04/03/2013 tarihinden itibaren işleyecek yasal faiziyle birlikte davalı taraftan alınarak davacıya ödenmesine, fazlaya ilişkin talebin reddine” şeklinde karar verilmiştir. Görüldüğü üzere mahkemenin gerekçe kısmı; dosya kapsamıyla bir bütünlük arz edecek ve talep de dikkate alınacak şekilde yukarıda belirtilen ilkeler doğrultusunda tatmin edici ve doyurucu olmayıp fazlaya ilişkin taleplerin ne gerekçeyle reddedildiği 8425 TL nin ise ne gerekçeyle tam olarak kabul edildiği anlaşılamadığı gibi yine gerekçede hükmedilen “8425TL nin davalıdan tahsiline” karar verildiği halde hüküm kısmında “8498,82 TL nin davalıdan tahsiline” denilmek suretiyle gerekçe ile hüküm arasında da çelişki yaratılmış olup bu nedenlerle kararın bozulması gerekmiştir.
SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle davalı vekilinin temyiz itirazlarının kabulüyle hükmün 6100 sayılı HMK'nin Geçici 3. maddesi yollamasıyla 1086 sayılı HUMK'un 428. maddesi uyarınca BOZULMASINA, bozma nedenine göre davalı vekilinin sair temyiz itirazlarının şimdilik incelenmesine yer olmadığına, taraflarca HUMK'un 440/I maddesi gereğince Yargıtay Daire ilamının tebliğinden itibaren ilama karşı 15 gün içinde karar düzeltme isteğinde bulunulabileceğine ve peşin harcın istek halinde temyiz edene iadesine, 05.11.2018 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.










Mesele yorum yapmakta değil, Mesele o yorumu gerekçelendirmekte. ÖKC (Özgür KOCA)

Benzer Konular (10)