İLAMLI TAKİP ÜZERİNE 2 AYRI NOKTALARA SAVRULAN KARARLAR

Başlatan By-leyl-i Lal, 17 Ekim 2015, 17:16:37

« önceki - sonraki »
avatar_By-leyl-i Lal
T.C YARGITAY
Hukuk Genel Kurulu
Esas: 2004 / 13-722
Karar: 2004 / 707
Karar Tarihi: 15.12.2004
Dava: Taraflar arasındaki "itirazın iptali" davasından dolayı yapılan yargılama sonunda; Çanakkale Asliye Hukuk Mahkemesi'nce davanın kabulüne dair verilen 27.12.2002 gün ve 2002/489-1302 sayılı kararın incelenmesi davalı vekili tarafından istenilmesi üzerine, Yargıtay 13. Hukuk Dairesi'nin 22.12.2003 gün ve 2003/9060-15137 sayılı ilamı ile,
(...Davacı, davalı ile yapılan 03.10.1998 tarihli tek tip geçici transfer ve karşılıklı futbolcu değişim sözleşmesi uyarınca 1998-1999 futbol sezonu içinde davalının D. A.Ş. kulübüne çalışması için anlaşma sağlandığını, ancak davalının G. maç kadrosunda olduğu halde izinsiz ve mazeretsiz olarak kampı terk ettiğini, bu nedenle kulüp tarafından kendisine 7.400.000.000.000.- TL para cezası verildiğini, davalının başvurusu üzerine Türkiye Futbol Federasyonu Yönetim Kurulu'nun para cezasını iptal ettiğini, Türkiye Futbol Federasyonu Tahkim Kurulu'nun ise 1999/74 Esas, 1999/87 Karar sayılı 10.06.1999 tarihli kararı ile davalının 7.400.000.000.- TL ödemesine karar verildiğini belirterek, bu miktarın tahsili için başlatılan İcra takibine yapılan haksız itirazların iptalini % 40 inkar tazminatının ödetilmesini istemiştir.
Davalı, davanın reddini savunmuştur.
Mahkemece davanın kabulüne, inkar tazminatının ödetilmesine karar verilmiş; hüküm davalı tarafından temyiz edilmiştir.
1 - Dosyadaki yazılara, kararın dayandığı delillerle yasaya uygun gerektirici nedenlere ve özellikle delillerin takdirinde bir isabetsizlik bulunmamasına göre, davalının sair temyiz itirazlarının reddi gerekir.
2- Davacı, elinde ilam hükmünde belge olduğu halde ilamsız İcra takibinde bulunmuş, borçlunun itirazı üzerine itirazın iptalini ve % 40 inkar tazminatı istemiştir. Mahkemece itirazın iptali ile % 40 oranında inkar tazminatına hükmedilmiştir. Elinde ilam veya ilam hükmünde belge bulunan kişi ilamların icrası yolu ile icra takibi yapabileceği gibi, ilamsız icra takibi de yapılabilir. İlamsız icra takibi yapmasına engel yasa hükmü yoktur. Ne var ki davacı elinde ilam hükmünde belge olmasına rağmen ilamsız İcra takibi yapmak suretiyle inkar tazminatı almayı amaçlamaktadır. Bu nedenle alacaklıyı iyi niyetli kabul etmek mümkün değildir. Alacaklı ilamsız icra takibi yaparak hakkını suiistimal ettiği dosya içeriği ile anlaşılmaktadır. Bu nedenle davacı lehine inkar tazminatına hükmedilmesi usul ve yasaya aykırı olup bozma nedenidir... )
Gerekçesiyle bozularak dosya yerine geri çevrilmekle, yeniden yapılan yargılama sonunda, mahkemece önceki kararda direnilmiştir.
Hukuk Genel Kurulu'nca incelenerek direnme kararının süresinde temyiz edildiği anlaşıldıktan ve dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra gereği görüşüldü:
Karar: Dava, davalı spor kulübünce davalı futbolcuya verilen ve Türkiye Futbol Federasyonu Tahkim Kurulu'nca onaylanarak kesinleşen para cezasının tahsili istemiyle girişilen ilamsız icra takibinde, borca itirazın iptali istemine ilişkindir.
A- DAVACI İSTEMİNİN ÖZETİ :
Davacı D. Spor Faaliyetleri A.Ş. vekili, taraflar arasındaki 03.10.1998 tarihli tip sözleşme uyarınca 1998/1999 futbol sezonunda davacı kulübün futbolcusu olan davalının, maç kadrosunda bulunduğu halde izinsiz ve mazeretsiz şekilde kampı terk etmesi nedeniyle, davacı kulüp tarafından ceza yönetmeliği uyarınca 7.400.000.000.TL para cezası ile cezalandırıldığını, davalının başvurusu üzerine Türkiye Futbol Federasyonu'nun para cezasının iptaline karar verdiğini, bu karara karşı davacının Tahkim Kurulu'na başvurması üzerine de, davalının davacıya 7.400.000.000.-TL ödemesine dair 10.06.1999 günlü kararın verildiğini; 3813 S.K. ve taraflar arasındaki tip sözleşme hükümlerine göre Tahkim Kurulu kararlarının kesin olduğunu, davacının bu karara konu alacak için davalı aleyhine yaptığı ilamsız icra takibinin haksız itiraz üzerine durduğunu ileri sürerek, itirazın iptaline ve % 40 oranında İcra inkar tazminatına karar verilmesini istemiştir.
B- DAVALI CEVABININ ÖZETİ :
Davalı T. vekili, davalıya tebliğ edilmiş bir Tahkim Kurulu kararı bulunmadığını, cezaya konu tarihte davalının hasta olduğunu, doktor raporuyla bu durumun belgelendiğini savunarak davanın reddini istemiştir.
C- YEREL MAHKEME KARARININ ÖZETİ :
Yerel mahkeme, davalı futbolcunun kusurlu davranışı nedeniyle davacı kulüp tarafından kendisine verilen 7.500.000.000.- TL para cezasının 10.06.1999 tarihli Tahkim Kurulu kararıyla kesinleştiği. davalının kesin nitelikteki bu karar uyarınca anılan miktarı davacıya ödemesi gerektiği halde, hakkında yapılan İcra takibinde borca haksız şekilde itiraz ettiği gerekçesiyle davanın kabulüne, itirazın iptaline ve alacağın % 40'ı oranında 2.960.000.000.-TL İcra inkar tazminatının davalıdan tahsiline karar vermiştir.
D- TEMYİZ EVRESİ VE DİRENME :
Davalı vekilince; Tahkim Kurulu kararına konu ceza ile ilgili olarak tarafların daha önce sulh oldukları öne sürülerek temyiz edilen karar, özel dairece yukarıdaki gerekçeyle bozulmuş; yerel mahkeme, önceki gerekçesini tekrarla birlikte, yasanın tanıdığı seçimlik haklardan birinin kullanılmasının hakkın suiistimali olarak değerlendirilemeyeceği, esasen, davalının kesin nitelikteki karara dayalı olarak yapılan ilamsız icra takibinde borca İtiraz etmemiş olması halinde, davacı alacaklının İcra inkar tazminatı isteme hakkının doğmayacağı; haksız olduğunu ve ilam hükmündeki belge ile haksızlığının tespit edildiğini bile bile, hakkında yapılan icra takibine itiraz eden davalının, icra inkar tazminatına mahkum edilmesinde yasaya aykırılık bulunmadığı gerekçesiyle önceki kararında direnmiştir.
E- MADDİ OLAY :
Aralarındaki sözleşme uyarınca davacı kulübün profesyonel futbolcusu olan davalının, 14.02.1999 tarihli D.Spor- G. maçı öncesinde 12.02.1999 günü kampı terk ederek geri dönmediği, 15.02.1999 tarihinde İstanbul'da özel bir doktordan 15 gün süreyle evde istirahati gerektiğine dair rapor aldığı dosya kapsamından anlaşılmaktadır.
Davacı kulüp yönetim kurulu, bu eylemi nedeniyle davalıyı 7.500.000.000.-TL para cezasıyla cezalandırmış, davalının itirazı üzerine Türkiye Futbol Federasyonu Yönetim Kurulu para cezasının iptaline karar vermiş; davacı kulübün başvurusu üzerine ise, Türkiye Futbol Federasyonu Tahkim Kurulu, 10.06.1999 günlü kararla para bu cezasını onamıştır.
Davacı vekilince davalı hakkında 08.09.1999 tarihli takip talebiyle girişilen ilamsız İcra takibinde, 7.400.000.000.- TL alacağın faiziyle birlikte tahsili istenilmiş; borcun sebebi "Tahkim Kurulu'nca onanmış olan para cezası" şeklinde açıklanmış, davalı vekili, süresi içerisinde 21.09.1999 günlü dilekçeyle gerekçe göstermeksizin borca İtiraz etmiştir.
F- GEREKÇE:
Taraflar arasında 13.10.1998 günü düzenlenen ve Türkiye Futbol Federasyonu'nca da 15.10.1998 günü onaylanan "Tek Tip Geçici Transfer ve Karşılıklı Futbolcu Değişimi Sözleşmesi" başlıklı sözleşmenin 5. ve 6. maddelerinde, uyuşmazlık halinde Türkiye Futbol Federasyonu Tahkim Kurulu'nun vereceği kesin kararlara taraflarca aynen uyulacağı belirtilmiştir. Esasen, 3813 sayılı Türkiye Futbol Federasyonu Kuruluş ve Görevleri Hakkında Kanun'un 13. maddesinde, Tahkim Kurulu kararlarının kesin olduğu, 14. maddesinde de, Tahkim Kurulu'nun, Federasyon ile kulüpler; Federasyon ile hakemler; Federasyon ile teknik direktör ve antrenörler; kulüpler ile teknik direktörler ve antrenörler; kulüpler ile oyuncular; kulüpler ile kulüpler arasında çıkacak ihtilaflar hakkında yönetim kurulunca verilecek kararlar ile disiplin kurulu kararlarını, ilgililerin itirazı üzerine inceleyerek kesin karara bağlayacağı belirtilmiştir.
Gerek anılan kanun ve gerekse taraflar arasındaki sözleşmenin ilgili hükümleri uyarınca, davalı hakkında davacı tarafından uygulanan para cezasının onanmasına ilişkin, Türkiye Futbol Federasyonu Tahkim Kurulu'nun 10.06.1999 günlü kararının kesin nitelikte olduğu açıktır.
Hemen belirtilmelidir ki, Türkiye Futbol Federasyonu Tahkim Kurulu kararlarının, ilgili kanundan ve taraflar arasındaki sözleşmeden kaynaklanan kesinliği, sadece, bu kararların başka hiçbir merci nezdinde tartışma ve uyuşmazlık konusu yapılamayacağı anlamında olup, yerel mahkemenin ve özel dairenin kabullerinin tersine, bu kesinlik, anılan kararlara ilam hükmünde belge niteliği kazandırmaz. Gerçekten de, hangi belgelerin ilamların İcrası hakkındaki hükümlere tabi bulunduğu, İcra ve İflas Kanunu'nun 38. maddesinde tahdidi olarak sayılmış; mahkeme huzurunda yapılan sulhler, kabuller ve para borcu ikrarını havi re'sen tanzim edilen noter senetleri, temyiz kefaletnameleri ile İcra dairesindeki kefaletlerin, ilamların İcrası hakkındaki hükümlere tabi olduğu belirtilmiştir.
Açıklanan bu yasal duruma göre, uyuşmazlığa konu para cezasının onanmasına ilişkin Tahkim Kurulu kararının ilam hükmünde bir belge niteliği taşımadığı açıktır.
Kaldı ki, anılan belge ilam hükmünde olsa bile, bozma ilamında da açıklandığı üzere, elinde ilam hükmünde bir belge bulunan alacaklının ilamsız İcra takibi yapmasın' engelleyen herhangi bir yasa hükmü yoktur. Borçlunun borca İtirazına olanak vermesine ve böylece alacağına kavuşmasının gecikmesi ihtimalini bünyesinde taşımasına; kısaca, ilamlı takip yoluna kıyasla, kendisi için daha az avantajlı olmasına rağmen, somut olayda ilamsız takip yolunu seçen davacı alacaklının, salt İcra inkar tazminatı alabilmek amacıyla bu yola gittiğinin kabulüne hukuken olanak bulunmadığı gibi; davacı hangi saikle hareket etmiş olursa olsun, borca haksız şekilde itiraz ettiği çekişmesiz olan borçlu davalının da, borca haksız şekilde itiraz etmesi ve açılacak itirazın iptali davasında davacı alacaklının da istemesi halinde inkar tazminatına mahkum edileceğini bilebilecek durumda bulunduğu açıktır.
Direnme kararında da vurgulandığı üzere, kesin nitelikteki Tahkim Kurulu kararıyla belirlenen borcunu, İcra takibine rağmen ödemeyen ve takibin ilamsız olmasının kendisine verdiği olanağı kullanarak borca haksız şekilde itiraz eden davalının, asıl borçla birlikte, İcra inkar tazminatına da mahkum edilmesi; eğer isteseydi borca itiraz etmeyerek önleme olanağına sahip olduğu halde, itiraz yolunu seçmek suretiyle bizzat kabullendiği kaçınılmaz bir hukuksal sonuçtur.
Hal böyle olunca, yerel mahkemenin aynı gerekçeye dayalı direnme kararı usul ve yasaya uygun olup, onanmalıdır.
Sonuç: Davalı vekilinin temyiz itirazlarının reddi ile, direnme kararının yukarıda açıklanan nedenlerle ONANMASINA ve aşağıda dökümü yazılı ( 389.500.000 ).Lira bakiye temyiz ilam harcının temyiz edenden alınmasına 15.12.2004 gününde oyçokluğuyla karar verildi.
T.C YARGITAY
12.Hukuk Dairesi
Esas: 2013 / 32065
Karar: 2013 / 38961
Karar Tarihi: 06.12.2013
Dava: Yukarıda tarih ve numarası yazılı mahkeme kararının müddeti içinde temyizen tetkiki alacaklı tarafından istenmesi üzerine bu işle ilgili dosya mahallinden daireye gönderilmiş olup, dava dosyası için Tetkik Hakimi K. A. tarafından düzenlenen rapor dinlendikten ve dosya içerisindeki tüm belgeler okunup incelendikten sonra işin gereği görüşülüp düşünüldü:
Karar: Sair temyiz itirazları yerinde değil ise de;
Alacaklı tarafından Konya Ereğli Kaymakamlığı Tüketici Sorunları Hakem Heyeti Başkanlığı'nın 30.04.2012 tarih ve 226/187063 karar nolu kararına dayalı olarak genel haciz yoluyla ilamsız icra takibine başlandığı, örnek 7 numaralı ödeme emrinin tebliği üzerine borçlunun icra dairesine itirazı ile duran takibin devamını sağlamak amacıyla alacaklının itirazın kaldırılması istemiyle icra mahkemesine başvurduğu; Mahkemece istem reddedilerek alacaklı aleyhine asıl alacağın %20'si oranında tazminata hükmedildiği anlaşılmıştır.
İcra İflas Kanunu'nun 32. maddesi uyarınca, alacaklı tarafından para borcuna veya teminat verilmesine dair ilam icra dairesine verilince icra memuru borçluya bir icra emri tebliğ eder. Yasanın bu hükmü emredici nitelikte olup icra memurunun aksi yöndeki işlemleri kamu düzenine aykırılık oluşturacağından süresiz şikayete tabi olacağı gibi hakim tarafından da re'sen gözetilmelidir.
Alacaklının takip talebine eklediği belgenin para borcuna veya teminat verilmesine dair ilam olması halinde icra memurunun borçluya örnek 4-5 nolu icra emri tebliğ etmesi yasal zorunluluktur. Alacaklının talebi üzerine ya da kendiliğinden ilamsız icra takiplerine ilişkin ödeme emri göndermesi açıkça yasanın emredici hükmüne aykırı olacaktır.
Pek tabidir ki elinde ilam olan bir alacaklının ilama dayalı olarak ilamsız icra takibi yapması da hayatın olağan akışı ile bağdaşmayacaktır. Nitekim ilamlı icra takibinde borçlunun itirazı takibi durdurmayacağı gibi itfa ve imhal itirazlarının ispatı ancak <yetkili mercilerce re'sen yapılmış veya usulüne göre tasdik edilmiş yahut icra dairesinde veya tetkik merciinde veya mahkeme önünde ikrar olunmuş senetle> (İİK. m. 33) mümkün olacaktır. Halbuki ilamsız icra takibinde itiraz üzerine takip duracak ve alacaklının itirazın kaldırılması için icra mahkemesine başvurarak olumlu karar alması gerekecektir. Yine ilamlı icra takibini alacaklı istediği icra dairesinde yapabilecekken (İİK. m.34), ilamsız icra takibinde genel yetki kurallarına göre (İİK. m.50) takip yapması gerekecektir.
O zaman elinde ilam olan bir alacaklı bu kadar avantajlar var iken neden ilamsız icrayı tercih eder? Burada ilk akla gelen ilamlı icra takiplerinde uygulanan İİK. nun 36. maddesini bir diğer anlatımla borçlunun icranın geri bırakılması kararı alarak takibi durdurmasını bertaraf etmek olabilir. Bir diğer neden de ilamın bozulması halinde takibin durmasının ve sonrasında alacağın olmadığı ya da daha az olduğunun ilamla belirlenmesi halinde icranın iadesinin yolunu kapatmak olarak düşünülebilir.(İİK. m 40)
İcra ve İflas Kanunu'nda hüküm bulunmayan hallerde bu kanuna aykırı düşmediği ölçüde genel nitelikte olan Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun hükümlerinin icra takipleri hakkında da uygulanması gerekir. 6100 sayılı HMK'nun 29/1.maddesine göre ise taraflar, dürüstlük kuralına uygun davranmak zorundadırlar. Buna göre elinde ilam olan bir alacaklının ilamlı icra takibi yapmak yerine ilamsız icra takibi yapmasının anılan maddede düzenlenen dürüstlük kuralı ile bağdaşmayacağı muhakkaktır.
Kaldı ki mahkemeye başvurup alacağını ilama bağlayan bir kişinin ilamlı takip yapmak yerine ilamsız takibi tercih etmek suretiyle borçlunun yapabileceği itiraz üzerine yeniden itirazın kaldırılması ya da iptali amacıyla mahkemeye başvurması ve bu şekilde Devletin yargı organlarının gereksiz şekilde meşgul edilmesi anlamına da geleceğinden kabulü mümkün değildir.
Şu hale göre alacaklının para borcuna veya teminat verilmesine dair ilama dayalı olarak ilamsız icra takibi yapması en başta İİK.nun 32. maddesi amir hükmüne aykırılık teşkil edeceği gibi, dürüstlük kuralı ile de bağdaşmayacağından hukuk düzeni tarafından korunamaz. Bu doğrultuda, Dairemizin yeni oluşan içtihatları ile ilama dayalı olarak ilamsız icra takibi yapılamayacağı sonucuna varılmıştır.
O halde ilama dayalı olarak ilamsız icra takibi yapılamayacağından, mahkemece bu hususun re'sen nazara alınarak alacaklının itirazın kaldırılması isteminin reddine karar verilmesi yerine takibe dayanak tüketici hakem heyeti kararı hakkında borçlunun Konya 1. Asliye Hukuk Mahkemesi'nde (Tüketici Mahkemesi Sıfatıyla) yaptığı itirazın reddine yönelik 15.02.2013 tarih ve 2012/269 Esas 2013/127 Karar sayılı ilamda eda hükmü bulunmadığından bahisle itirazın kaldırılması isteminin reddine karar verilmesi doğru değil ise de; sonuçta istemi reddedildiğinden belirtilen husus bozma nedeni yapılmamıştır. Ancak az önce zikredilen nedenle istemin reddine karar verilmesi halinde işin esası incelenmeyeceğinden alacaklının %20 tazminatla sorumlu tutulması isabetsiz ve mahkeme kararının bu nedenle bozulması gerekir ise de; yapılan bu yanlışlığın düzeltilmesi yeniden yargılama yapılmasını zorunlu kılmadığından mahkeme kararının tazminat bakımından düzeltilerek onanması yoluna gidilmiştir.
Sonuç: Alacaklının temyiz itirazlarının kısmen kabulü ile; Konya Ereğli İcra Hukuk Mahkemesi'nin 21/05/2013 tarihli 2013/37 Esas 2013/81 Karar sayılı kararının hüküm bölümünün %20 tazminatla ilgili 2 numaralı bendinin tamamının karar metninden çıkarılmasına, mahkeme kararının düzeltilmiş bu şekliyle ONANMASINA, sair temyiz itirazlarının reddine, mahkeme kararı düzeltilerek onandığından harç alınmasına yer olmadığına, ilamın tebliğinden itibaren 10 gün içinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 06.12.2013 tarihinde oybirliği ile karar verildi.
Gülüşlerim yüregimin sessiz cıglıklarının imzasıdır..Elinde ne varsa hayata dair,ötesi hiçbir şey ya da vesair...Hani demiş ya şair: Mutluluğu sende bulan senindir; ötesi misafir...
BY-KA-DE-ME

avatar_By-leyl-i Lal
12 HD.

Esas No:2014/501
Karar No:2014/3856
İİK 33,34,50 İlgili Kavramlar:İlama dayanarak ilamsız takip yapılamaz.. Mahkeme kararının müddeti içinde temyizen tetkiki borçlular tarafından istenmesi üzerine bu işle ilgili dosya mahallinden daireye gönderilmiş olup, dava dosyası için Tetkik Hakimi ... tarafından düzenlenen rapor dinlendikten ve dosya içerisindeki tüm belgeler okunup incelendikten sonra işin gereği görüşülüp düşünüldü : Alacaklı tarafından Silivri ...Asliye Hukuk Mahkemesi'nin 2010/.. E.-2011/.. K. sayılı 04.05.2011 tarihli ilamında hükmedilen vekalet ücreti alacağına ilişkin olarak ilama dayalı genel haciz yoluyla ilamsız icra takibine başlandığı, örnek 7 numaralı ödeme emri tebliği üzerine borçluların icra dairesine itirazı ile duran takibin devamını sağlamak amacıyla alacaklının itirazın kaldırılması istemiyle icra mahkemesine başvurduğu anlaşılmıştır. İcra İflas Kanunu'nun 32. maddesi uyarınca, alacaklı tarafından para borcuna veya teminat verilmesine dair ilam icra dairesine verilince icra memuru borçluya bir icra emri tebliğ eder. Yasanın bu hükmü emredici nitelikte olup, icra memurunun aksi yöndeki işlemleri kamu düzenine aykırılık oluşturacağından, süresiz şikayete tabi olacağı gibi hakim tarafından da re'sen gözetilmelidir. Alacaklının takip talebine eklediği belgenin para borcuna veya teminat verilmesine dair ilam olması halinde icra memurunun borçluya örnek 4-5 nolu icra emri tebliğ etmesi yasal zorunluluktur. Alacaklının talebi üzerine ya da kendiliğinden ilamsız icra takiplerine ilişkin ödeme emri göndermesi açıkça yasanın emredici hükmüne aykırı olacaktır. Pek tabidir ki elinde ilam olan bir alacaklının ilama dayalı olarak ilamsız icra takibi yapması da hayatın olağan akışı ile bağdaşmayacaktır. Nitekim ilamlı icra takibinde borçlunun itirazı takibi durdurmayacağı gibi itfa ve imhal itirazlarının ispatı ancak "yetkili mercilerce re'sen yapılmış veya usulüne göre tasdik edilmiş yahut icra dairesinde veya tetkik merciinde veya mahkeme önünde ikrar olunmuş senetle" (İİK. m. 33) mümkün olacaktır. Halbukiilamsız icra takibinde itiraz üzerine takip duracak ve alacaklının itirazın kaldırılması için icra mahkemesine başvurarak olumlu karar alması gerekecektir. Yine ilamlı icra takibini alacaklı istediği icra dairesinde yapabilecekken(İİK. m.34), ilamsız icra takibinde genel yetki kurallarına göre (İİK. m.50) takip yapması gerekecektir. O zaman elinde ilam olan bir alacaklı bu kadar avantajlar var iken neden ilamsız icrayı tercih eder? Burada ilk akla gelen ilamlı icra takiplerinde uygulanan İİK. nun 36.maddesini bir diğer anlatımla borçlunun icranın geri bırakılması kararı alarak takibi durdurmasını bertaraf etmek olabilir. Bir diğer neden de ilamın bozulması halinde takibin durmasının ve sonrasında alacağın olmadığı ya da daha az olduğunun ilamla belirlenmesi halinde icranın iadesinin yolunu kapatmak olarak düşünülebilir (İİK. m 40). İcra ve İflas Kanunu'nda hüküm bulunmayan hallerde bu kanuna aykırı düşmediği ölçüde genel nitelikte olan Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun hükümlerinin icra takipleri hakkında da uygulanması gerekir.
6100 sayılı HMK'nun29/1.maddesine göre ise taraflar, dürüstlük kuralına uygun davranmak zorundadırlar. Buna göre elinde ilam olan bir alacaklının ilamlı icra takibi yapmak yerine ilamsız icra takibi yapmasının anılan maddede düzenlenen dürüstlük kuralı ile bağdaşmayacağı muhakkaktır. Kaldı ki mahkemeye başvurup alacağını ilama bağlayan bir kişinin ilamlı takip yapmak yerine ilamsız takibi tercih etmek suretiyle borçlunun yapabileceği itiraz üzerine yeniden itirazın kaldırılması ya da iptali amacıyla mahkemeye başvurması ve bu şekilde Devletin yargı organlarının gereksiz şekilde meşgul edilmesi anlamına da geleceğinden kabulü mümkün değildir. Şu hale göre alacaklının para borcuna veya teminat verilmesine dair ilama dayalı olarak ilamsız icra takibi yapması en başta İİK.nun 32.maddesi amir hükmüne aykırılık teşkil edeceği gibi, dürüstlük kuralı ile de bağdaşmayacağından hukuk düzeni tarafından korunamaz. Bu doğrultuda, Dairemizin yeni oluşan içtihatları ile ilama dayalı olarak ilamsız icra takibi yapılamayacağı sonucuna varılmıştır. O halde ilama dayalı olarak ilamsız icra takibi yapılamayacağından, mahkemece bu hususun re'sen nazara alınarak alacaklının itirazın kaldırılması isteminin reddine karar verilmesi yerine esasının incelenerek yazılı şekilde hüküm tesisi isabetsizdir. SONUÇ : Borçluların temyiz itirazlarının kabulü ile mahkeme kararının yukarıda yazılı nedenlerle İİK'nun 366. ve HUMK'nun 428. maddeleri uyarınca (BOZULMASINA), peşin alınan harcın istek halinde iadesine, ilamın tebliğinden itibaren 10 gün içinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 13/02/2014 gününde oybirliğiyle karar verildi.
Gülüşlerim yüregimin sessiz cıglıklarının imzasıdır..Elinde ne varsa hayata dair,ötesi hiçbir şey ya da vesair...Hani demiş ya şair: Mutluluğu sende bulan senindir; ötesi misafir...
BY-KA-DE-ME

Benzer Konular (10)

848

Yanıtlar: 0
Gösterim: 4360

682

Yanıtlar: 0
Gösterim: 4121