8. Hukuk Dairesi 2018/7586 E. , 2018/17444 K.

Başlatan İçtihat, 04 Nisan 2021, 04:33:19

« önceki - sonraki »
avatar_İçtihat
8. Hukuk Dairesi         2018/7586 E.  ,  2018/17444 K.

'İçtihat Metni'
MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi
DAVA TÜRÜ : Elatmanın Önlenmesi, Yıkım, Eski Hale Getirme

Taraflar arasında görülen ve yukarıda açıklanan davada yapılan yargılama sonunda Mahkemece, davanın kabulüne karar verilmiş olup hükmün davalı vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine, Dairece dosya incelendi, gereği düşünüldü.



KARAR

Davacılar vekili, 879 parsel sayılı taşınmazda hisse sahibi olduklarını, gayrimenkul hissedarlarının tamamının belirlenen ve bilinen sınırlar içerisinde kendilerine düşen mevcut yeri kullandıklarını, gayrimenkul hissedarlarının kendilerine ait yerlerini kullanırken arazi üzerinde bulunan yollarda yazılı olmayan sözlü bir yararlanma anlaşması yaptıklarını, davalı tarafın 2009 ve 2011 yıllarında farklı hissedarlardan hisse satın aldığını, alınan hisselere tekabül eden yerde fiili olarak yol bulunduğunu bilmesine rağmen bu yer üzerine yeni ...... dikerek mevcut yolu kabul etmediğini, yoldan geçişi engellediğini belirterek davalının kadim yola elatmasının önlenmesine, yolun eski hale getirilmesine, mevcut yapı ve diğerlerinin kal'ine, kal'in eski hale getirme masraflarının davalıdan tahsiline karar verilmesini talep etmiştir.
Davalı, davanın reddini savunmuştur.
Mahkemece, davanın kabulüne, davacılara ait 879 nolu parseldeki ve 15/02/2013 tarihli fen bilirkişileri raporunda kırmızı renkle çizilen öncesinde yol olarak kullanılan ve davacı tarafça yol olarak terk edilmesi istenilen 1.230 m²'lik kısma davalının vaki müdahalesinin önlenmesine, fen bilirkişilerinin krokisinde kırmızı renk ile belirtilen kısımda bulunan muhdesatların kal'ine karar verilmesi üzerine; hüküm, davalı vekili tarafından süresinde temyiz edilmiştir.
Dava, paydaşlar arasında el atmanın önlenmesi, kal ve eski hale getirme isteğine ilişkindir.
Dosya içeriği ve toplanan delillerden davaya konu edilen taşınmazın davacılar, davalı ve 3. kişiler adına paylı mülkiyet üzere kayıtlı olduğu anlaşılmaktadır.
Bilindiği üzere paylı mülkiyette taşınmazdan yararlanamayan paydaş, engel olan öteki paydaş veya paydaşlardan payına vaki elatmanın önlenilmesini her zaman isteyebilir. Hatta elbirliği mülkiyetinde dahi paydaşlardan biri öteki paydaşların olurlarını almadan veya miras şirketine temsilci atanmadan tek başına ortak taşınmazdan yararlanmasına engel olan ortaklar aleyhine elatmanın önlenmesi davası açabilir. Ancak, o paydaşın, payına karşılık çekişmesiz olarak kullandığı bir kısım yer varsa açacağı elatmanın önlenmesi davasının dinlenme olanağı yoktur. Yerleşmiş Yargıtay İçtihatlarına ve aynı doğrultudaki bilimsel görüşlere göre payından az yer kullandığını ileri süren paydaşın sorununu elatmanın önlenmesi davası ile değil, kesin sonuç getiren taksim veya şuyun satış yoluyla giderilmesi davası açmak suretiyle çözümlemesi gerekmektedir.
Öte yandan, yurdumuzda sosyal ekonomik nedenlerle kırsal kesimlerden kentlere aşırı akım, nüfus çoğalması, büyük mesken ve işyeri ihtiyacı nedeniyle hızlı yapılaşma karşısında görevli mercilerin aciz kalmaları veya çeşitli nedenlerle göz yummaları sonucu, izinsiz, ruhsatsız, resmi kayıtlara bağlanmayan büyük yerleşim alanları oluştuğu, bu arada paylı taşınmazların tapuda resmi ifrazları yapılmadan paydaşlar arasında haricen veya fiilen taksim edilip üzerlerine büyük mahalleler hatta beldeler yapıldığı bir gerçektir. Bilindiği üzere MK (Medeni Kanun)nin 706, TBK'nin 237, TK'nin 26. maddeleri hilafına tapulu taşınmazlarda harici veya fiili taksim ile payların mülkiyeti ana taşınmazdan ayrılamaz. Ne var ki, taşınmazın kullanma biçimi tüm paydaşlar arasında varılan bir anlaşma ile belirlenmiş yada fiili bir kullanma biçimi oluşmuş, uzun süre paydaşlar bu durumu benimsemişlerse kayıtta paylı, eylemsel olarak (fiilen) bağımsız bu oluşumun tapuda yapılacak resmi taksime veya şuyun satış suretiyle giderilmesine yahut o yerde bir imar uygulaması yapılmasına kadar korunması, 'ahde vefa' kuralının yanında ...nın 2. maddesinde düzenlenen iyi niyet kuralının da bir gereğidir. Aksi halde, pek çok kimse zarar görecek toplum düzeni ve barışı bozulacaktır.
O halde, paydaşlar arasındaki elatmanın önlenmesi davalarında öncelikle tüm paydaşları bağlayan harici bir taksim sözleşmesi ve özel bir parselasyon planının olup olmadığı veya fiili kullanma biçiminin oluşup oluşmadığı, oluşan bu fiili duruma göre tarafların kullanımında olan bölümlere müdahale edilip edilmediği hususu üzerinde özenle durulmalı, varsa, çekişmeli yerin kimin kullanımına terk edildiği saptanmalı, harici veya fiili taksim yoksa uyuşmazlık yukarıda değinildiği gibi, ...nın müşterek mülkiyet hükümlerine göre çözümlenmelidir.
Somut olayda, hükme esas alınan fen bilirkişi raporu suretine göre tarafların paydaşı olduğu 879 nolu parselin bir kısmında fiili kullanım alanları ve fiilen kullanılan bölümler arasında yol gösterilmiş ise de krokinin ( 879 nolu parsele yönelik) diğer bölümününde fiili kullanıma dahil edilip edilmediği anlaşılamamaktadır.
Bu nedenle mahkemece, her ne kadar yazılı şekilde karar verilmiş ise de, yapılan inceleme ve araştırma hüküm vermeye yeterli değildir.
Hal böyle olunca; mahkemece, davalıya tanıklarının isim ve adreslerini bildirmesi için süre ve imkan tanınması, bildirmesi halinde, mahallinde yeniden keşif icra edilerek, davacılar ve davalı tanıklarının beyanlarının keşif mahallinde alınması, toplanacak delillere göre, davaya konu edilen taşınmaz yönünden, özel parselasyon ya da fiili kullanma biçiminin oluşup oluşmadığının, her paydaşın payına özgülenen bir kısım bulunup bulunmadığının belirlenmesi, yolun da fiili kullanıma dahil edilip edilmediğinin saptanması, var ise, yol olarak özgülenen alana bir müdahale olup olmadığının duraksamaya yer vermeyecek şekilde belirlenmesi ve sonucuna göre karar verilmesi, özel parselasyon ya da fiili kullanma biçiminin oluşmamış olması halinde, uyuşmazlığın TMK'nin müşterek mülkiyet hükümlerine göre çözümlenmesi, bu çerçevede, davacıların taşınmazda kullandığı ya da kullanabileceği bir yer olup olmadığının açıkça saptanması ve hasıl olacak sonuca göre bir karar verilmesi gerekirken, özetlenen ilkelere uygun düşmeyecek biçimde yazılı şekilde karar verilmesi doğru olmamıştır.
SONUÇ: Davalı vekilinin temyiz itirazları yukarıda açıklanan nedenle yerinde olduğundan kabulüyle usul ve yasaya uygun bulunmayan hükmün 6100 sayılı HMK'nin Geçici 3.maddesi yollamasıyla 1086 sayılı HUMK'un 428. maddesi uyarınca BOZULMASINA, taraflarca HUMK'un 440/I maddesi gereğince Yargıtay Daire ilamının tebliğinden itibaren ilama karşı 15 gün içinde karar düzeltme isteğinde bulunulabileceğine ve peşin harcın istek halinde temyiz edene iadesine 17.10.2018 tarihinde oybirliği ile karar verildi.




Mesele yorum yapmakta değil, Mesele o yorumu gerekçelendirmekte. ÖKC (Özgür KOCA)

Benzer Konular (10)