Son İletiler

#1
Tebligat Hukuku / TK m 35'e Göre Yapılan Tebliğd...
Son İleti Gönderen Özgür KOCA - 14 Ağustos 2025, 22:31:25
Daha önce borçlu şirketin ticaret sicilinde kayıtlı olan "Z. Mah. Z. H. Sok. No:.7/A Kt:1 D:4 Maltepe/İstanbul" adresine çıkarılan
tebligatın bila tebliğ iade edilmesi üzerine kıymet takdir raporu Tebligat Kanunu'nun 35. maddesine göre 04.07.2014 tarihinde tebliğ edildiği için SATIŞ İLANI TEBLİGATININ DOĞRUDAN borçlu şirketin yukarıda belirtilen ticaret sicil adresine TEBLİGAT KANUNU'NUN  35. maddesinin 4. fıkrası uyarınca aynı maddenin 2 ve 3. fıkralarına göre YAPILMASI YETERLİ İKEN, söz konusu adrese önce normal tebligat çıkarılıp bila tebliğ iade edildikten sonra Tebligat Kanunu'nun 35. maddesinin 4. fıkrası uyarınca tebligat yapılması tebliğ işlemini usulsüz hâle getirmez (Yargıtay HGK T:29/09/2020, E:2017/12-271, K:2020/694)
#2
Tebligat Hukuku / TK m 21/2'ye Göre Tebliğ İçin ...
Son İleti Gönderen Özgür KOCA - 14 Ağustos 2025, 15:09:38
MERNİS adresi olan adrese daha önce yapılan tebligat iade döndüğünden bu defa tebliğ işlemlerine TK'nın 21/2. Maddesine göre devam edilmesinde herhangi bir usul ve yasaya aykırılık bulunmamaktadır. Daha önce yapılan tebligat iade döndüğünden her defasında tekrar TK'nın 21/2. maddesine göre tebligat yapılmadan önce MERNİS adresine TK'nın öngördüğü diğer usullerde tebligat gönderilmesi gerekli olmadığı... (Yargıtay 12. HD. T:25.05.2023, E:2022/11561 K:2023/3728)

**********

Davalı alacaklı tarafın istinaf talebinin incelenmesinde; daha önce 89/1 ihbarnamesi ve 89/2 ihbarnamesi tebliğinin bilinen son adrese çıkartılması ve tebliğin iade dönmesi sebebi ile  89/3 haciz ihbarnamelerinin önce bilinen son adrese tebliğine gerek bulunmadığından, 3.haciz ihbarnamesinin  tebliğinin doğrudan  Teb.K 21/2 maddesine göre yapılmasında usulsüzlük bulunmadığı ( Yargıtay 12 HD 2022/11561 Esas 2023/3728 Karar)..... (İstanbul BAM 20. HD. T:24/10/2024 E:2023/2224, K:2024/3306, Yargıtay 12. HD. T:13.05.2025, E:2025/2863, K:2025/3876 (ONAMA))

**********

Somut uyuşmazlıkta, her ne kadar şikayetçi tarafından 89/1 ve 89/2 haciz ihbarnamelerinin usulsüz tebliğ edildiği ileri sürülmüş ise de; Bölge Adliye Mahkemesinin gerekçeli kararında da işaret edildiği üzere, 89/1 haciz ihbarnamesi tebligatının iade edilmesi üzerine müteakip tebligatların Tebligat Kanunu'nun 21/2. maddesi gereğince yapılmasının usulüne uygun olduğu... (Yargıtay 12. HD. T:16.05.2024, E:2023/9060, K:2024/4927)


Aynı Doğrultuda
İstanbul BAM 20. HD. T:30/04/2024, E:2023/593, K:2024/1448 (Kesin)
İstanbul BAM 20. HD. T:04/10/2023, E:2022/2103, K:2023/3137 (Onama Yargıtay 12. HD. T:16.05.2024, E:2023/9060, K:2024/4927)
#3
Haczedilmezlik şikâyetine başvurulması 2004 sayılı Kanun'un 22. maddesine göre tedbir kararı verilmedikçe satış isteme süresini kendiliğinden durdurmaz. Borçlunun haczedilmezlik şikâyetinde bulunması alacaklının satış talebine engel değildir. 2004 sayılı Kanun'un 363/4. maddesine göre şikâyet hakkında verilen icra mahkemesi kararı kesinleşmeden icra müdürlüğünce satış işlemi yapılamaz ise de istinaf yoluna başvurulması 2004 sayılı Kanun'un 106. maddesinde belirtilen alacaklının satış isteme süresini durdurmaz. (Yargıtay Hukuk Genel Kurulu T:05.03.2025, E:2024/12-591, K:2025/103)


İCRA VE İFLAS KANUNU

İcranın durdurulması:
Madde 22 –
Şikayet, icra mahkemesince karar verilmedikçe icrayı durdurmaz.
#4
İCRA VE İFLAS KANUNU'NUN

MADDE 124- (1) İcra dairesi taşınmazların bulunduğu yerin adetlerine göre en elverişli tarzda artırma şartlarını tesbit eder.

(2) Bunları ihtiva eden şartname artırmadan evvel en az on gün müddetle icra dairesinde herkesin görmesi için açık bulundurulur.

(3) Şartnameye, artırmaya iştirak edeceklerin taşınmazın tahmin edilen kıymetinin yüzde yirmisi nispetinde pey akçesi veya milli bir bankanın teminat mektubunu tevdi etmeleri, elektronik ortamda teklif vererek artırmaya katılacakların teminat göstermeleri gerektiği ve elektronik ortamda teklif vermeye ilişkin hususlar yazılır.

(4) Satılığa çıkarılan taşınmaz üzerinde hakkı olan alacaklının alacağı yukarki fıkrada yazılı nispet raddesinde ise artırmaya iştiraki halinde ayrıca pey akçesi ve teminat aranmaz.

Şeklinde iken 24/11/2021 Tarihli ve 7343 Sayılı Kanun'un 19. Maddesiyle aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir.

MADDE 124- İcra dairesi taşınmazların bulunduğu yerin adetlerine göre en elverişli tarzda artırma şartlarını tesbit eder.


Ayrıca yine 24/11/2021 Tarihli ve 7343 Sayılı Kanun'un 14. Maddesiyle İcra ve İflas Kanunu'nun 114. Maddesiyle değiştirilerek aşağıdaki şekilde bir madde eklenmiştir.

MADDE 114/6- "6. Satış talep eden ve artırmaya katılmak isteyen alacaklı ile ortaklığın satış suretiyle giderilmesinde artırmaya katılmak isteyen pay sahibinin, en geç artırma süresinin bitiminden önceki iş günü mesai bitimine kadar satışı yapan icra dairesine müracaat etmeleri hâlinde alacağın veya ortaklık payının teminatı karşıladığı miktar kadar kendilerinden teminat alınmayacağı"

DÜZENLEMESİNE YER VERİLMİŞTİR


Özetle satılığa çıkarılan taşınmaz üzerinde hakkı olan alacaklının alacağının teminatı karşıladığı miktar kadar kendisinden teminat alınmayacağı şeklindeki düzenleme kaldırılmış ve yerine taşınır ve taşınmaz ayrımı yapılmaksızın yalnızca satış talep eden ve artırmaya katılmak isteyen alacaklı açısından alacağının teminatı karşıladığı miktar kadar kendisinden teminat alınmayacağına yer verilmiştir.


Aşağıdaki içtihatlar çerçevesinde değerlendirildiğinde haciz koyan ve satış talebinde bulunan alacaklının alacağı, satışa konu mahcuzun muhammen bedelinin %10'unu karşılamalı veya daha fazla olmalı ayrıca satış isteyen alacaklının haczinden önce başkaca haciz veya rehin varsa bu alacakların satışa konu mahcuzun muhammen bedelinden düşülmesi sonrası satış isteyen alacaklıya teminat miktarınca pay kalması gerekir. Aksi halde aradaki farkın, hiç pay kalmaması halinde ise teminatın tamamının , teminatın nakit olması halinde en geç artırma süresinin bitiminden önceki gün saat 23:30'a kadar yatırılması, teminat mektubu olması halinde ise en geç artırma süresinin bitiminden önceki iş günü mesai bitimine kadar satışı yapacak icra dairesine teslim edilmesi gerekir.


***********


Borçlu tarafından haciz alacaklısı Mekmer.. Ltd.Şti.nin ihaleye teminatsız girmesinin engellendiği ileri sürülmüş ise de Mahkemece de belirtildiği üzere 7323 sayılı Kanun'un 19. maddesi uyarınca teminata dair düzenleme içeren İİK'nın 124/3 maddesinin yürürlükten kaldırıldığı, 7343 sayılı Kanun'un 14. maddesi uyarınca değiştirilen İİK'nın 114. maddesinin 6. fıkrasının 6. bendinde ise "Satış talep eden ve artırmaya katılmak isteyen alacaklı ile ortaklığın satış suretiyle giderilmesinde artırmaya katılmak isteyen pay sahibinin, en geç artırma süresinin bitiminden önceki iş günü mesai bitimine kadar satışı yapan icra dairesine müracaat etmeleri hâlinde alacağın veya ortaklık payının teminatı karşıladığı miktar kadar kendilerinden teminat alınmayacağı" düzenlenmesinin getirildiği, her ne kadar teminatsız ihaleye katılım talebine ilişkin müdürlük kararına karşı şikayet hakkı, borçluya ait olmayıp kararın muhatabı olan üçüncü kişiye ait ise de üçüncü kişinin ihaleye katılımının engellendiği iddiası yönünden yapılan değerlendirmede, Mekmer..Ltd.Şti.nin temlik alacaklısı olduğu D. İcra Müdürlüğünün 2023/11782 Esas sayılı dosyasında ihale konusu taşınmaz yönünden satış isteyen alacaklı konumunda olmadığı, bu hali ile teminatsız olarak ihaleye alınamayacağından ihaleye katılımının engellendiğinden de söz edilemeyeceği... (İstanbul BAM 21. HD. T:12/02/2024, E:2024/264, K:2024/350)


***********


Davacının takipte taraf olmadığı, ihalesi yapılan araç üzerinde rehin alacaklısı olsa da, dairemizce davacı vekiline tebliğ edilen muhtıraya verilen 01.03.2019 tarihli cevap içeriğinden, davacı rehin alacaklısının feshi istenilen ihale tarihinden önce rehin hakkına dayalı olarak taşınır rehninin paraya çevrilmesi yolu ile herhangi bir takibe geçmediği, dolayısı ile satış isteyen alacaklı konumunda bulunmadığı anlaşılmaktadır. (İstanbul BAM 23. HD. T:11/03/2019, E:2018/1472, K:2019/468)


***********


Haciz koydurmuş alacaklı bir kişi ise veya birden fazla kişi olmasına rağmen alacağı ilk sırada ise, bu durumda alacağı, taşınmazın muhammen bedelinin yüzde yirmisi kadar veya ondan fazla olması halinde artırmaya katılabilmek için teminat göstermekle yükümlü değildir. Ancak, haciz koydurmuş birden fazla alacaklı varsa ve ihaleye teminatsız girmek isteyen alacaklının alacağı ilk sırada değil ise, teminat göstermekten muaf tutulabilmesi için kendisinden önce gelen alacaklıların alacak bedelinin muhammen bedelden çıkarılması sonucu kalan miktarın, muhammen bedelin %20'sini karşılaması veya üzerinde olması gerekir (İstanbul BAM 20. HD. T:15/01/2024, E:2024/3838, K:2025/133, Yargıtay 12. HD. T:08.05.2025, E:2025/2868, K:2025/3770).


***********


Haciz koydurmuş alacaklı bir kişi ise veya birden fazla kişi olmasına rağmen alacağı ilk sırada ise, bu durumda alacağı, taşınmazın muhammen bedelinin yüzde yirmisi kadar veya ondan fazla olması halinde artırmaya katılabilmek için teminat göstermekle yükümlü değildir. Ancak, haciz koydurmuş birden fazla alacaklı varsa ve ihaleye teminatsız girmek isteyen alacaklının alacağı ilk sırada değil ise, teminat göstermekten muaf tutulabilmesi için kendisinden önce gelen alacaklıların alacak bedelinin muhammen bedelden çıkarılması sonucu kalan miktarın, muhammen bedelin %20'sini karşılaması veya üzerinde olması gerekir.

İnceleme konusu olayda, davalı banka lehine ihale konusu taşınmazlar üzerinde 1.657.686 TL miktarlı haciz işlemi tesis edildiği, taşınmaz üzerinde haciz tesis tarihlerinden  önce konulan hacizler ve ipotek bulunmadığı anlaşılmakla alacaklının teminat göstermeksizin ihaleye katılmasını engelleyen yasal bir düzenleme bulunmamaktadır (İstanbul BAM 20. HD. T:07/06/2023, E:2022/2037, K:2023/2226)


***********


Haciz koydurmuş alacaklı yalnız bir kişi ise ve alacağı taşınmazın muhammen bedelinin yüzde yirmisi kadar veya ondan fazla ise, alacaklı, artırmaya katılabilmek için teminat göstermekle yükümlü değildir. Haciz koydurmuş olan alacaklılar birden fazla ise, o zaman bir haciz alacaklısının teminat göstermekten muaf tutulabilmesi için, satış sonucunda hissesine düşmesi tahmin olunan payın, muhammen bedelin yüzde yirmisini karşılaması şartı aranır.

Bu durumda mahkemece, gerekirse bilirkişi incelemesi yapılmak suretiyle yukarıda açıklanan ilkelere göre, şikayetçi şirketin satış sonucunda hissesine düşmesi tahmin olunan payın, muhammen bedelin yüzde yirmisini karşılayıp karşılamadığının ve dolayısıyla teminat yatırması gerekip gerekmediğinin araştırılarak oluşacak sonuca göre bir karar verilmesi gerekirken, eksik inceleme ile yazılı şekilde hüküm tesisi isabetsizdir (Yargıtay 12. HD. T:24.12.2015, E:2015/30120, K:2015/33028).


***********


Haciz koydurmuş alacaklı bir kişi ise veya birden fazla kişi olmasına rağmen alacağı ilk sırada ise, bu durumda alacağı, taşınmazın muhammen bedelinin yüzde yirmisi kadar veya ondan fazla olması halinde artırmaya katılabilmek için teminat göstermekle yükümlü değildir.

Haciz koydurmuş birden fazla alacaklı varsa ve ihaleye teminatsız girmek isteyen alacaklının alacağı ilk sırada değil ise, teminat göstermekten muaf tutulabilmesi için kendisinden önce gelen alacaklıların alacak bedelinin muhammen bedelden çıkarılması sonucu kalan miktarın muhammen bedelin %20'sini karşılaması veya üzerinde olması ve ayrıca ihaleye teminatsız girmek isteyen alacaklının alacağının da muhammen bedelin %20'sini karşılaması gerekir.

Mahkemece, ihale alıcısının, ihale tarihi itibariyle, haciz alacak miktarına göre;

i- Haczinin birinci sırada olduğunun anlaşılması halinde, taşınmaz muhammen bedelinin 346.000 TL olduğu, ihale alıcısının alacak miktarının 169.979,09 TL olduğu, bu haliyle ihaleye teminatsız iştirak edebileceğinden dolayı borçlunun, ihalenin feshi talebinin reddine karar verilmesi,

ii- Haczin birinci sırada olmadığının anlaşılması halinde yukarıda belirtilen ilkelere göre araştırma yapılarak ihaleye teminatsız iştirak edebileceğinin anlaşılması halinde, borçlunun ihalenin feshi talebinin reddine karar verilmesi aksi durumda ise ihalenin feshine karar verilmesi gerekir (Yargıtay 12. HD. T:03.10.2016, E:2016/19192, K:2016/20327).
#5
Dairemizde, asıl borçlu ve/veya ipotekli taşınmaz malikine icra emri gönderilebilmesi için, alacaklı tarafından, kredi sözleşmesinde yazılı ya da ipotek akit tablosunda belirtilen adreslerine, noter aracılığı ile hesap kat ihtarının gönderilmesi gerekmekle birlikte İİK'nın 16/2. maddesi gereğince kat ihtarı tebliğ işlemi usulsüz ise süreli; hiç gönderilmemiş veya tebligat yapılmamış ise süresiz şikayete tabi olduğu yönünde uygulama yapılmakta iken İİK'nın 150/ı maddesinde yapılması belirtilen tebligat ilamlı takipte takip şartı kabul edilip, usulsüz yapılan tebligatın yok hükmünde olduğu şikayetinin İİK'nın 16/2 kapsamında süresiz olarak incelenmesi kanaatine varılarak görüş değişikliğine gidilmiştir.

O halde Bölge Adliye Mahkemesince, borçlunun yöntemine uygun hesap kat ihtarı tebliğ edilmediği şikayetinin esası incelenerek oluşacak sonuca göre karar verilmesi gerekirken yazılı şekilde hüküm tesisi isabetsiz olup mahkeme kararının bozulması gerekmiştir. (Yargıtay 12. HD. E:2024/1138, K:2024/6140)
#6
Genel İcra Hukuku / İtiraz Tarihi İtiraz Dilekçesi...
Son İleti Gönderen Özgür KOCA - 05 Ağustos 2025, 22:10:02
Genel haciz yolu ile ilamsız icra takibinde İİK'nın 62. maddesi hükmüne göre; borçlunun itirazını ödeme emrinin tebliğ tarihinden itibaren yedi günlük süre içerisinde icra dairesine bildirmesi halinde İİK'nın 66. maddesi uyarınca icra müdürü takibi durdurur.

İİK'nın 8. ve İcra İflas Kanunu Yönetmeliği'nin 22/2. maddesi gereğince ise; "İcra ve iflas daireleri, yaptıkları muamelelerle kendilerine vaki talep ve beyanlar hakkında bir tutanak yaparlar. Sözlü itirazlar ile talep ve beyanların altları, ilgililer ve icra müdürü veya muavini veya katibi tarafından imzalanır."

Buna göre; ödeme emrine itiraz dilekçesinin, icra memuruna havale ettirilip icra tutanağına yazdırılmış olması gerekir. Çünkü ödeme emrine itiraz tarihi, itiraz dilekçesindeki tarih olmayıp, bu dilekçenin icra tutanağına geçirildiği tarihtir (HGK 13.05.2009 tarih ve 2009/12-185 E.-2009/182 K.). İcra müdürlüğünce, itiraz dilekçesi tarihinin, önceki bir tarih olarak bildirilmesine itibar edilemez. Tutanağa geçirilmeyen dilekçeler tanık beyanı ile de ispat edilemez.

Ayrıca, İİK'nın 8/a maddesinde de, icra ve iflas dairelerince yapılacak her türlü icra ve iflas işlemlerinde Ulusal Yargı Ağı Bilişim Sisteminin kullanılacağı, her türlü veri, bilgi, belge ve kararın Ulusal Yargı Ağı Bilişim Sistemi vasıtasıyla işlenerek kaydedileceği hüküm altına alınmıştır.

Somut olayda, genel haciz yolu ile ilamsız icra takibinde borçluya örnek 7 numaralı ödeme emrinin 20.07.2020 tarihinde tebliğ edildiği, borçlu tarafından 20.07.2020 tarihini taşıyan ve icra memuru tarafından 20.07.2020 tarihinde havale edilip imzalanan itiraz dilekçesinin ibraz edildiği görülmektedir. Ne var ki borçluların itiraz dilekçesinin ödeme emrinin tebliğinden itibaren yedi günlük süre geçirildikten sonra 14.09.2020 tarihinde, UYAP sistemine kaydının yapıldığı dosya kapsamıyla sabittir.

Bu durumda, yukarıda değinilen yasal düzenlemeler ve açıklamalar uyarınca, itiraz dilekçesinin üzerinde yazılı tarihin itiraz tarihi olarak kabulüne imkan bulunmadığı ve itiraza esas olan tarihin anılan dilekçenin UYAP sistemine işlendiği 14.09.2020 tarihi olduğu açıktır. Öyleyse, belirtilen tarih nazara alındığında borçlu tarafından İİK'nın 62. maddesinde öngörülen yasal yedi günlük süre içinde yapılmış bir itirazın varlığından söz edilemez (Yargıtay 12.HD T:04.03.2025, E:2025/801, K:2025/1932)
#7
Harç & Vergi Uygulamaları / Projeye Aykırı Olarak Yapılan ...
Son İleti Gönderen Özgür KOCA - 05 Ağustos 2025, 21:23:08
Vergiye tabi konut teslimlerinde katma değer vergisi oranını belirleyen ana unsur, konutun m2 alanı olup katma değer vergisi oranı net m2 üzerinden hesaplandığından, Katma Değer Vergisi Kanunu'nun 28'inci maddesinin verdiği yetkiye dayanılarak alınan 28/03/2022 tarih ve 5359 sayılı Cumhurbaşkanı Kararı ile konutların net alanının 150 m2'ye kadar olan kısmı için % 8 KDV oranı uygulanacağı belirtilmektedir.

Dava dosyasının incelenmesinden İcra Müdürlüğünce alınan 31/07/2023 tarihli 2. Ek Bilirkişi Raporunda; çatı örtüsü olarak projelendirilen kısmın projesine aykırı olarak yüksek yapıldığı ve bu alanın jakuzi ve oturma alanı olarak kullanıldığı, kaçak olarak çatıda kullanılan alanın net 54,24 m2 olduğu, bu durumda taşınmazın net kullanım alanının 190,24 m2 olarak hesaplandığı, bu hesaplamadan hareketle gayrimenkulün net kullanım alanının 150 m2'yi aştığından bahisle satışı yapılan taşınmazın % 18 KDV'ye tabi olması gerektiği sonucuna varıldığı görülmektedir.

Diğer taraftan aynı raporda yer alan bilgilere göre dava konusu taşınmazın onaylı mimari projesinde zemin kat + 1. Katta toplam 136 m2 net alan olarak belirtildiği, çatı katının ise 54,24 m2 lik kısmının /33 eğimli ahşap çatı olarak, 8,41 m2'lik kısmının teras alanı, 13,05 m2'lik kısmının ise kullanılmayan teras olarak onaylandığının belirtildiği görülmektedir. Söz konusu rapor ve dosyadaki bilgi ve belgelerin değerlendirilmesinden konutun mimari proje ve yapı kullanma izin belgesine göre net 136m2 alana sahip olduğu anlaşılmakla projeye aykırı yapılan çatı katının vergilendirmeye esas alınamayacağı, zira projeye aykırılıkların her zaman kaldırılabileceği, yıkım, para cezası gibi idari yaptırımların uygulanabileceği, projeye aykırı olarak yapılan fazlalıkların imar mevzuatı kapsamında değerlendirilebilecek olması dolayısıyla mimari proje ve yapı kullanım izin belgesine göre net 136 m2 olduğu anlaşılan konutun 150 m²'den küçük olduğu sabit olduğundan İcra Müdürlüğünce yapılan satışta uygulanması gereken katma değer vergisi oranının %8 olduğu sonucuna varılmış olup, aksi gerekçeyle davayı reddeden Bölge İdare Mahkemesi kararında hukuka uygunluk görülmemiştir (Danıştay 9. Daire Başkanlığı T:15/01/2025, E:2024/7464, K:2025/84).
#8
Yargıtay içtihatlarında taraf menfaatine önem vermekte ve her ihalede olayın özelliğine göre farklı kararlar verebilmektedir. İhaleye talep ve talibin azlığına dayalı ihalenin feshinin gerekçesini köyde ilan yapılmaması oluşturabiliyorsa en başında köyde de ilan yapılması yerinde olacaktır. Ancak şöyle de bir durum var, aşağıda paylaşılan ikinci içtihatta ihaleye talep ve talibin azlığı, kanunda olmayan bir şekilde köyde ilan yapılmamasına bağlanmış, halbuki İİK 114'e göre taraflar ilanı istediği yerde yayınlayabilir, taşınmazının daha fazla bedelle satılmasını isteyen borçlu, böyle bir ihalenin varlığını köy halkıyla paylaşabilir (ancak pratikte kimse icradan köylüsünün yerini almak istemez, o yüzden icra köyde ilan yapsa bile amaçlanan sonuca katkı sağlamaz) yanı sıra rızaen satış yoluyla borçlunun muhammen bedele yakın satış yapma imkanı da mevcut. Borçlunun bu yollara başvurmayıp ihalenin feshi davası açarak cebri icranın asıl amacı olan alacaklının alacağına kavuşmasını engellemeye çalışmasına, kanunda yer almayan gerekçelerle yargı kararlarıyla yol açılması ya da icra dairesine böyle bir yükümlülük yüklenmesini doğru bulmuyoruz.



T.C
YARGITAY
12. Hukuk Dairesi

E:2024/8281
K:2025/476


"İçtihat Metni"
MAHKEMESİ : Sakarya Bölge Adliye Mahkemesi 8. Hukuk Dairesi

Yukarıda tarih ve numarası yazılı Bölge Adliye Mahkemesince verilen kararın müddeti içinde temyizen tetkiki davalı/alacaklı ile davalı/ihale alıcısı ... tarafından istenmesi üzerine bu işle ilgili dosya daireye gönderilmiş olup, dava dosyası için Tetkik Hakimi ... tarafından düzenlenen rapor dinlendikten ve dosya içerisindeki tüm belgeler okunup incelendikten sonra işin gereği görüşülüp düşünüldü :

Şikayetçi borçlunun, sair fesih sebepleri yanında köyde satışın ilan edilmediğini ileri sürerek ihalenin feshi istemi ile icra mahkemesine başvurduğu, ilk derece mahkemesince, satış ilanının usulünce yapıldığı gerekçesi ile şikayetin reddine karar verildiği, borçlu tarafından istinaf yoluna başvurulması üzerine, Bölge Adliye Mahkemesince, köyde ilan yapılmaması sebebiyle ihalenin feshine karar verilmesi gerekirken yazılı şekilde hüküm tesisi isabetsiz olduğu gerekçesiyle ilk derece mahkemesi kararı kaldırılarak ihalenin feshine karar verildiği görülmüştür.

İİK'nın 126/son maddesinin yollaması ile taşınmaz satışlarında da uygulanması gereken İİK'nın 114/2. maddesi gereğince ilanın şekli, artırmanın tarzı, yer ve günü ve gazete ile yapılıp yapılamayacağı icra müdürlüğünce ilgililerin menfaatine uygun olacak şekilde tespit edilir. İİK'nın 114. maddesinde icra müdürlüğünce yapılan satışlarda zorunlu olan tek ilan elektronik ilan olup, yasada elektronik ilanın ne şekilde yapılacağı ayrıntılı olarak düzenlenmiştir.

Bölge Adliye Mahkemesince her ne kadar Dairemizin 2021/5807 Esas - 2021/7200 Karar sayılı ilamı gerekçe yapılmış ise de; somut olayın özelliklerine göre iş bu ilamımız emsal teşkil etmemektedir. İcra müdürünün takdirine dayalı olarak köyde ilan edilmeden satış yapılabilmesi mümkün olup, istisnai durumlarda somut olayın özelliğine göre ilan gerekebilecektir. İhalenin sırf köyde bulunan taşınmaz satışı için yapılması doğrudan köyde ilanı gerektirmeyip, çeşitli etkenler de göz önünde bulundurulmalıdır.

Somut olayda, ihaleye konu taşınmazın, tapuda Düzce ili, Akçokoca ilçesi, Koçullu Köyü ... ada .. parselde kayıtlı tarla vasfında olduğu, 08.09.2023 tarihli satış kararında satış ilanının elektronik ortamda yayınına ve mahalli gazetede ilanına karar verildiği, köyde ilan yapılmasına karar verilmediği, gazete ilanının yapıldığı, ihaleye on kişinin katıldığı, muhammen bedel 194.449,20-TL olup, taşınmazın muhammen bedelin çok üstünde 500.000,00-TL' ye ihale edildiği, köyde ilan yapılmamasının talep ve talibi azaltmadığı ve borçlunun menfaatine menfi bir tesirinin olmadığı anlaşılmakla Bölge Adliye Mahkemesince istinaf başvurusunun esastan reddi gerekirken yazılı şekilde hüküm tesisi isabetsiz olup bozmayı gerekmiştir.

SONUÇ :
Alacaklı ve ihale alıcısının temyiz isteminin kabulü ile yukarıda yazılı nedenlerle 5311 sayılı Kanun ile değişik İİK'nun 364/2. maddesinin göndermesiyle uygulanması gereken 6100 sayılı HMK'nun 373/1. maddesi uyarınca, Sakarya Bölge Adliye Mahkemesi 8. Hukuk Dairesi'nin 24.10.2024 tarih ve 2024/680 E. - 2024/1146 K. sayılı kararının (BOZULMASINA), peşin alınan temyiz harcının istek halinde ilgiliye iadesine, dosyanın Bölge Adliye Mahkemesi'ne gönderilmesine, 22.01.2025 gününde oy birliğiyle karar verildi.


***********


Somut olayda ihaleye konu taşınmazlardan 120 ada 35 parsel sayılı taşınmazın muhammen bedelinin 30.000-TL olduğu, ihaleye iki kişinin katıldığı, taşınmazın muhammen bedelin yarısı ve satış masraflarının çok az üstünde bir bedel olan 16.310,00-TL'ye ihale edildiği yine 198 Ada 13 Parsel sayılı taşınmazın muhammen bedelinin 554.123,24-TL olduğu, ihaleye bir kişinin katıldığı, taşınmazın muhammen bedelin yarısı ve satış masraflarının çok az üstünde bir bedel olan 279.000,00-TL'ye ihale edildiği, aynı şekilde 198 Ada 14 Parsel sayılı taşınmazın muhammen bedelinin 135.918,20-TL olduğu, ihaleye iki kişinin katıldığı, taşınmazın 101.000,00-TL'ye ihale edildiği, 198 Ada 19 Parsel sayılı taşınmazın muhammen bedelinin 458.291,46-TL olduğu, ihaleye bir kişinin katıldığı, taşınmazın muhammen bedelin yarısı ve satış masraflarının çok az üstünde bir bedel olan 230.500,00-TL'ye ihale edildiği netice itibariyle ihalelere katılımın çok az olduğu, ihale bedellerinin muhammen bedelin üzerine çıkamadığı, taşınmazların düşük bedelle ihale edildiği, ihale konusu taşınmazların köyde olması sebebiyle, köyde ilan edilmesi, talep ve talibi arttırabileceğinden ve dolayısıyla taşınmazların gerçek değeri üzerinden satılması imkanını sağlayacağından tarafların menfaatine uygun olacağı anlaşılmaktadır.

Öte yandan her ne kadar 6360 sayılı On Üç İlde Büyükşehir Belediyesi ve Yirmi Altı İlçe Kurulması İle Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun ile bazı köyler mahalleye dönüştürülmüş ise de; bu düzenleme taşınmazın idari yapısına ilişkin olup, dosyada mevcut bilgi ve belgelerden anlaşılacağı üzere taşınmazların tarım alanı olduğu, merkezde bulunmadığı, fiilen köy vasfında olan yerde bulunduğu düzenlemenin bu gerçekliği değiştirmeyeceği, köyde ilan halinde talep ve talibin artabileceği, ve gerçek değeri üzerinden satılabileceği ve o yöredeki muhtemel alıcılara da satışın duyurulması yönünden köyde ilan gerekliliğini ortadan kaldırmayacağı açıktır.

O halde mahkemece, temyize konu ihalelerin feshine karar verilmesi gerekirken, yazılı gerekçe ile istemin reddi yönünde hüküm tesisi isabetsiz olup bozmayı gerektirmiştir (Yargıtay 12. HD. T:03.07.2025, E:2025/3746, K:2025/5185)
#9
İhtiyati haciz geçici bir hukuki koruma türüdür. Bu nedenle ihtiyaten haczedilen mallar kesin hacze dönüşmediği sürece satışı istenemeyecektir. İİK'nın 264/5 hükmüne göre ihtiyati haciz takibin kesinleşmesiyle kesin hacze dönüşür. İhtiyaten haczedilen malların satışı istenemeyeceğinden bu mallara yönelik yapılan muhafaza ve kıymet takdiri işlemleri alacağın tahsiline yönelik olduğundan geçici hukuki koruma tedbirlerinden sayılamaz.

Bunun yanında ihtiyati haczin icrası kapsamında İİK'nın 261/2. maddesi atfı ile uygulanması gereken İİK'nın 88/2. maddesinin son cümlesinde hacizli malların muhafazasına yönelik olarak sicile kayıtlı motorlu kara araçları bakımından 106. madde hükmünün saklı olduğu düzenlenmektedir. İİK'nın 106/4. maddesine göre de sicile kayıtlı motorlu kara araçları bakımından muhafaza, kıymet takdiri ve satış talebinin birlikte yapılması zorunludur. Bu haliyle sicile kayıtlı motorlu kara araçlarına ilişkin muhafaza işlemi yapılması satış aşamasına geçilmediği sürece mümkün değildir (Adana 2. İcra Hukuk Mahkemesi T:25/03/2025, E:2025/218, K:2025/228, Adana BAM 10. HD. T:08/07/2025, E:2025/1296, K:2025/1702 (yerel mahkeme kararı kesin olduğundan istinafın reddine dair karar)).
#10
Danıştay 12. Dairesi, Yapı İşleri ve Teknik Daire Başkanlığında mühendis olarak görev yapan davacının, 27/08/2018-17/09/2018 tarihleri arasında mazeretsiz olarak göreve gelmediği tespit edildiğinden bahisle, 657 sayılı Devlet Memurları Kanunu'nun 94. maddesi uyarınca memurluktan çekilmiş sayılmasına ilişkin işlemi hukuka aykırı bulan kararı onadı.



İlk derece: Belirli durumlar dışında memuriyet mahalli dışından alınan raporlar geçersizdir.

Geçici görev ve kanuni izinlerin kullanılması durumu ile acil vakalar hariç, memuriyet mahallindeki veya hastanın sevkinin yapıldığı sağlık hizmeti sunucularından rapor alınması zorunluluğu karşısında, davacının herhangi bir sevki, geçici görevi veya kanuni izni bulunmadığı halde memuriyet mahalli dışındaki Diyarbakır ilinde bulunan aile sağlığı merkezlerinden almış olduğu istirahat raporlarının usulüne uygun olarak alınmış bir istirahat raporu olarak kabul edilemeyeceği, bu durumda; davacının 27/08/2018 - 17/09/2018 tarihlerini kapsayan dönemde memuriyet mahalli dışından almış olduğu iş göremezlik raporlarının usule aykırı raporlar olması nedeniyle geçerli sayılmayarak, kesintisiz ve mazereti olmaksızın 10 gün görevini terk ettiğinden bahisle memurluktan çekilmiş sayılmasına ilişkin dava konusu işlemde hukuka aykırılık bulunmamaktadır.

İstinaf, EBYS, mail ve telefon ile bildirimi kabul etmedi.

Kamu görevlilerinin Yönetmelikte öngörülen usullere aykırı biçimde hastalık raporu almaları halinde bu durumun kendilerine yazılı olarak bildirilmesinin gerektiği, ancak bu bildirim üzerine görevine başlamayan kamu görevlisinin izinsiz ve özürsüz olarak görevini terk etmiş sayılacağı aşikar olup, kendisine söz konusu usule göre yazılı bir bildirimde bulunulmayan davacı hakkında 657 sayılı Kanun'un 94. maddesinin uygulanması suretiyle görevden çekilmiş sayılmasına yönelik tesis edilen dava konusu işlemde mevzuata uygunluk bulunmamaktadır.



T.C.
DANIŞTAY
ONİKİNCİ DAİRE

Esas No: 2022/2245
Karar No: 2025/1015


İSTEMİN KONUSU:
... Bölge İdare Mahkemesi... İdari Dava Dairesinin... tarih ve E:..., K:... sayılı kararının temyizen incelenerek bozulması istenilmektedir.

YARGILAMA SÜRECİ:
Dava konusu istem:
... Üniversitesi Yapı İşleri ve Teknik Daire Başkanlığında mühendis olarak görev yapan davacının, 27/08/2018-17/09/2018 tarihleri arasında mazeretsiz olarak göreve gelmediği tespit edildiğinden bahisle, 657 sayılı Devlet Memurları Kanunu'nun 94. maddesi uyarınca memurluktan çekilmiş sayılmasına ilişkin... tarih ve E... sayılı işlemin iptali ile işlem nedeniyle yoksun kaldığı parasal haklarının ödenmesine ve özlük haklarının iadesine karar verilmesi istenilmiştir.

İlk Derece Mahkemesi kararının özeti:
... İdare Mahkemesinin... tarih ve E:..., K:... sayılı kararıyla; geçici görev ve kanuni izinlerin kullanılması durumu ile acil vakalar hariç, memuriyet mahallindeki veya hastanın sevkinin yapıldığı sağlık hizmeti sunucularından rapor alınması zorunluluğu karşısında, davacının herhangi bir sevki, geçici görevi veya kanuni izni bulunmadığı halde memuriyet mahalli dışındaki Diyarbakır ilinde bulunan aile sağlığı merkezlerinden almış olduğu istirahat raporlarının usulüne uygun olarak alınmış bir istirahat raporu olarak kabul edilemeyeceği, bu durumda; davacının 27/08/2018 - 17/09/2018 tarihlerini kapsayan dönemde memuriyet mahalli dışından almış olduğu iş göremezlik raporlarının usule aykırı raporlar olması nedeniyle geçerli sayılmayarak, kesintisiz ve mazereti olmaksızın 10 gün görevini terk ettiğinden bahisle memurluktan çekilmiş sayılmasına ilişkin dava konusu işlemde hukuka aykırılık bulunmadığı; öte yandan, davacının bahse konu iş göremezlik raporlarının usule uygun olmadığı ve mesai saatlerinde iş yerinde olması gerektiği hususundaki... tarih, E... sayılı ve ... tarih, E... sayılı davalı idare yazılarının, davacının EBYS hesabı ile kurumsal mail adresine gönderildiği, konu hakkında 06/09/2018 tarihi ile 10/09/2018 tarihinde davacıya telefonla bilgi verildiği ve gönderilen maillerin davacı tarafından okunduğu anlaşıldığından, davacının sağlık raporlarının usule aykırı olduğuna ilişkin olarak kendisine herhangi bir bildirim yapılmadığına ilişkin iddiasına itibar edilmediği gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.

Bölge İdare Mahkemesi kararının özeti:
... Bölge İdare Mahkemesi ... İdari Dava Dairesince; her ne kadar davacı tarafından alınan raporların usulüne uygun alınmadığından bahisle davacının mesai saatleri içerisinde iş yerinde olması gerektiğine yönelik yazılarının davacının Elektronik Belge Yönetim Sistemi Hesabına gönderildiği ve konu hakkında 06/09/2018 tarihi ile 10/09/2018 tarihinde davacıya telefonla bilgi verildiği, söz konusu yazıların davacı tarafından EBYS üzerinden okunmaması üzerine, bu yazıların davacının kurumsal mail adresine 06/09/2018 ve 10/09/2018 tarihlerinde gönderildiği ve gönderilen maillerin davacı tarafından okunduğu belirtilmiş ise de; alınan hastalık raporlarının gerçeğe uygun olmadığı yönünde bir tespit bulunmadığı gibi Devlet Memurlarına verilecek Hastalık Raporları İle Hastalık ve Refakat İznine İlişkin Usul ve Esaslar Hakkında Yönetmeliğin 7. maddesinin beşinci fıkrası gereğince, kamu görevlilerinin Yönetmelikte öngörülen usullere aykırı biçimde hastalık raporu almaları halinde bu durumun kendilerine yazılı olarak bildirilmesinin gerektiği, ancak bu bildirim üzerine görevine başlamayan kamu görevlisinin izinsiz ve özürsüz olarak görevini terk etmiş sayılacağı aşikar olup, kendisine söz konusu usule göre yazılı bir bildirimde bulunulmayan davacı hakkında 657 sayılı Kanun'un 94. maddesinin uygulanması suretiyle görevden çekilmiş sayılmasına yönelik tesis edilen dava konusu işlemde mevzuata uygunluk bulunmadığı gerekçesiyle istinaf başvurusunun kabulüne, İdare Mahkemesi kararının kaldırılmasına, dava konusu işlemin iptaline, işlem nedeniyle davacının yoksun kaldığı parasal ve özlük haklarının en erken dava tarihi (16/10/2018) olmak üzere her bir ödemenin yapılması gereken tarihten itibaren işleyecek yasal faiziyle birlikte davalı idarece davacıya ödenmesine karar verilmiştir.

TEMYİZ EDENİN İDDİALARI:
Davacının önce 06/08/2018 - 15/08/2018 tarihleri arasında 10 günlük hastalık izni aldığı, bu tarihten sonra 16/08/2018 ve 17/08/2018 tarihinde işe gelmediğinin tespit edildiği, 9 günlük Kurban Bayramı tatili sonrasında 27, 28, 29 Ağustos tarihlerinde işe gelmeyip EBYS sistemi üzerinden izin talebinde bulunduğu, izin talebinin uygun görülmediği, 27/08/2018 - 17/09/2018 tarihleri arasında çalışamayacağı ilişkin olarak geçici iş göremezlik raporu gönderdiği, söz konusu raporların hastalık ve refakat iznine ilişkin yönetmelik hükümleri uyarınca geçersiz kabul edildiği, belirtilen tarihler arasında göreve devam etmeyen davacının müstafi sayılmasına ilişkin dava konusu işlemde hukuka aykırılık bulunmadığı belirtilerek, temyize konu kararın bozulması gerektiği ileri sürülmektedir.

KARŞI TARAFIN SAVUNMASI:
Temyiz isteminin reddi gerektiği savunulmuştur.

DANIŞTAY TETKİK HAKİMİ DÜŞÜNCESİ:
Temyiz isteminin reddi ile usul ve yasaya uygun olan Bölge İdare Mahkemesi kararının düzeltilerek onanması gerektiği düşünülmektedir.

TÜRK MİLLETİ ADINA
Karar veren Danıştay Onikinci Dairesince, Tetkik Hakiminin açıklamaları dinlendikten ve dosyadaki belgeler incelendikten sonra, 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu'nun 17. maddesinin ikinci fıkrası uyarınca davalı idarenin duruşma istemi yerinde görülmeyerek ve dosya tekemmül ettiğinden yürütmenin durdurulması istemi hakkında ayrıca bir karar verilmeksizin işin gereği görüşüldü:

HUKUKİ DEĞERLENDİRME:
Bölge İdare mahkemelerinin nihai kararlarının temyizen bozulması, 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu'nun 49. maddesinde yer alan sebeplerden birinin varlığı halinde mümkündür.

Temyizen incelenen kararın dava konusu işlemlerin iptaline ilişkin kısmı, usul ve hukuka uygun olup, dilekçelerde ileri sürülen temyiz nedenleri, Bölge İdare Mahkemesi kararının bu kısmının bozulmasını gerektirecek nitelikte görülmemiştir.

Temyize konu kararın, " işlem nedeniyle davacının yoksun kaldığı parasal ve özlük haklarının en erken dava tarihi (16/10/2018) olmak üzere her bir ödemenin yapılması gereken tarihten itibaren işleyecek yasal faiziyle birlikte davalı idarece davacıya ödenmesine" ilişkin hüküm fıkrasına gelince;

2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu'nun 6545 sayılı Kanun'un 22. maddesiyle değişik "Temyiz incelemesi üzerine verilecek kararlar" başlıklı 49. maddesinin 1. fıkrasının (b) bendinde; temyiz incelemesi sonunda, kararda yeniden yargılama yapılmasına ihtiyaç duyulmayan maddi hatalar ile düzeltilmesi mümkün eksiklik veya yanlışlıklar varsa, Danıştayın kararı düzelterek onayacağı hükme bağlanmıştır.

Anılan Kanun maddesinin gerekçesinde; temyiz incelemesinde sadece maddi hatalarda değil, aynı zamanda yeniden yargılama yapılmasını gerektirmeyen eksiklik ya da yanlışlıklarında düzelterek onama kararı verilmesinin sağlandığı, uygulamada, vekalet ücretine, yargılama giderlerine ya da faize hükmedilmesinin unutulması ya da bunların yanlış hesaplanması gibi, kararın asli olmayan unsurlarında görülen bir kısım eksiklik ya da yanlışlıklar nedeniyle bozma kararları verildiği, bunun mahkeme tarafından tekrar karara bağlandığı ve yine bu kararlara karşı yeniden kanun yollarına başvurulabilmesi nedeniyle hem zaman hem de emek kaybına neden olunduğunun görüldüğü, bu suretle esasa etkili olmayan konularda Danıştayın kesin karar vermesi sağlanarak uyuşmazlığın hızla sonuçlandırılmasının amaçlandığı hususlarına yer verilmiştir.

Öte yandan; yargılama hukukunun temel ilkelerinden biri olan "taleple bağlılık" ilkesi uyarınca, yargı mercilerinin, açılan davalarda davacının istemi ile bağlı olduğu, istemi genişletecek biçimde karar veremeyeceği tartışmasızdır.

Dosyanın incelenmesinden; dava dilekçesinde faiz isteminde bulunulmadığı halde, Bölge İdare Mahkemesince, işlem nedeniyle davacının yoksun kaldığı parasal ve özlük haklarının en erken dava tarihi (16/10/2018) olmak üzere her bir ödemenin yapılması gereken tarihten itibaren işleyecek yasal faiziyle birlikte davalı idarece davacıya ödenmesine karar verildiği anlaşılmakta olup, davacının talebi aşılarak yasal faize hükmedilmesinde usul kurallarına uyarlık bulunmamaktadır.

Ancak, bu husus, 2577 sayılı Kanun'un 49. maddesinin birinci fıkrasının (b) bendi uyarınca, yeniden yargılama yapılmasına ihtiyaç duyulmayan eksiklik ve yanlışlık kapsamında olduğundan, İdare Mahkemesi kararının hüküm fıkrasında yer alan " işlem nedeniyle davacının yoksun kaldığı parasal ve özlük haklarının en erken dava tarihi (16/10/2018) olmak üzere her bir ödemenin yapılması gereken tarihten itibaren işleyecek yasal faiziyle birlikte davalı idarece davacıya ödenmesine" ibaresinin, "davacının yoksun kaldığı özlük ve parasal haklarının davacıya ödenmesine" şeklinde düzeltilerek onanması gerektiği sonucuna varılmıştır.

KARAR SONUCU:
Açıklanan nedenlerle;
1. Davalı idarenin temyiz isteminin reddine,
2. Davanın reddine ilişkin İdare Mahkemesi kararına yönelik olarak yapılan istinaf başvurusunun yukarıda özetlenen gerekçeyle kabulü, İdare Mahkemesi kararının kaldırılması, dava konusu işlemin iptali ile işlem nedeniyle yoksun kaldığı parasal ve özlük haklarının en erken dava tarihi (16/10/2018) olmak üzere her bir ödemenin yapılması gereken tarihten itibaren işleyecek yasal faiziyle birlikte davalı idarece davacıya ödenmesi yolundaki temyize konu ... Bölge İdare Mahkemesi ... İdari Dava Dairesinin ... tarih ve E:..., K:... sayılı kararının, yukarıda belirtilen şekilde DÜZELTİLEREK ONANMASINA,
3. Temyiz giderlerinin istemde bulunan üzerinde bırakılmasına,
4. 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu'nun 50. maddesi uyarınca, bu onama kararının taraflara tebliğini ve bir örneğinin de ... Bölge İdare Mahkemesi ... İdari Dava Dairesine gönderilmesini teminen dosyanın ... İdare Mahkemesine gönderilmesine, kesin olarak, 27/02/2025 tarihinde oyçokluğuyla karar verildi.

(X) KARŞI OY:
Davanın reddine ilişkin ilk derece mahkemesi kararı usul ve hukuka uygun olduğundan istinaf isteminin reddi gerekirken, aksi bir değerlendirmeyle kabul edilerek dava konusu işlemin iptali ile yoksun kalınan parasal hakların ödenmesi yönünde verilen temyize konu Bölge İdare Mahkemesi kararının bozulması gerektiği görüşü ile Daire kararına katılmıyorum.