Son İletiler
#1
Satış (ihale) & Paraların Paylaştırılması / Geçerli Bir Satış Talebi Olmad...
Son İleti Gönderen Özgür KOCA - 26 Eylül 2025, 14:33:09İcra İflas Kanunu 121. maddesi; "Bir intifa hakkı veya taksim edilmemiş bir miras veya bir şirket yahut iştirak halinde tasarruf olunan bir mal hissesi gibi yukarki maddelerde gösterilmeyen başka nevi malların satılması lazımgelirse icra memuru satışın nasıl yapılacağını icra mahkemesinden sorar. İcra mahkemesi, yerleşim yerleri malüm olan alakadarları davet ve gelenlerini dinledikten sonra açık artırma yaptırabileceği gibi satış için bir memur da tayin edebilir, yahut iktiza eden diğer bir tedbiri alabilir." hükmündedir. Bu doğrultuda anılan madde hükmünün, İİK. 121.maddesinde iştirak halinde tasarruf olunan bir mal hissesinin satışının lazım gelmesi halinde satışın ne şekilde yapılacağı hususunun icra mahkemesinden sorulması gerektiği hususunda düzenlendiği; somut olayda istem konusu taşınmazlar ile ilgili olarak alacaklı tarafça yapılmış usulüne uygun bir satış talebinin bulunmadığı, bu hali ile İİK. 121.maddesi uyarınca işlem yapılmasının mümkün olmadığı, dolayısıyla şikayete konu icra müdürlüğü işleminin yerinde olduğu değerlendirilmiştir. (Adana BAM 10. HD. T:13/02/2025, E:2025/300, K:2025/323).
İcra İflas Kanunu 121. maddesi; "Bir intifa hakkı veya taksim edilmemiş bir miras veya bir şirket yahut iştirak halinde tasarruf olunan bir mal hissesi gibi yukarki maddelerde gösterilmeyen başka nevi malların satılması lazımgelirse icra memuru satışın nasıl yapılacağını icra mahkemesinden sorar.
İcra mahkemesi, yerleşim yerleri malüm olan alakadarları davet ve gelenlerini dinledikten sonra açık artırma yaptırabileceği gibi satış için bir memur da tayin edebilir, yahut iktiza eden diğer bir tedbiri alabilir.
" hükmündedir.
Bu doğrultuda, İİK 121. maddesinde iştirak halinde tasarruf olunan bir mal hissesinin satışının lazım gelmesi halinde satışın ne şekilde yapılacağı hususunun icra mahkemesinden sorulması gerektiği hususunun düzenlendiği, somut olayda mahcuz iştirak halinde mülkiyet hissesi bulunan taşınmazlar ile ilgili olarak alacaklı tarafça yapılmış usulüne uygun bir satış talebi bulunmadığı, bu hali ile İİK 121. maddesi uyarınca işlem yapılmasının mümkün olmadığı, şikayete konu icra müdürlüğü işleminin yerinde olduğu değerlendirilmekle, şikayetin reddine karar verilmesinde bir isabetsizlik bulunmamaktadır. (Samsun BAM 4. HD. T:23/01/2025, E:2024/2377, K:2025/53).
**********
İcra İflas Kanunu 121. maddesi; "Bir intifa hakkı veya taksim edilmemiş bir miras veya bir şirket yahut iştirak halinde tasarruf olunan bir mal hissesi gibi yukarki maddelerde gösterilmeyen başka nevi malların satılması lazımgelirse icra memuru satışın nasıl yapılacağını icra mahkemesinden sorar.
İcra mahkemesi, yerleşim yerleri malüm olan alakadarları davet ve gelenlerini dinledikten sonra açık artırma yaptırabileceği gibi satış için bir memur da tayin edebilir, yahut iktiza eden diğer bir tedbiri alabilir.
" hükmündedir.
Bu doğrultuda, İİK 121. maddesinde iştirak halinde tasarruf olunan bir mal hissesinin satışının lazım gelmesi halinde satışın ne şekilde yapılacağı hususunun icra mahkemesinden sorulması gerektiği hususunun düzenlendiği, somut olayda mahcuz iştirak halinde mülkiyet hissesi bulunan taşınmazlar ile ilgili olarak alacaklı tarafça yapılmış usulüne uygun bir satış talebi bulunmadığı, bu hali ile İİK 121. maddesi uyarınca işlem yapılmasının mümkün olmadığı, şikayete konu icra müdürlüğü işleminin yerinde olduğu değerlendirilmekle, şikayetin reddine karar verilmesinde bir isabetsizlik bulunmamaktadır. (Samsun BAM 4. HD. T:23/01/2025, E:2024/2377, K:2025/53).
#2
Genel İcra Hukuku / Takipten Önce Ölen Borçlu Adın...
Son İleti Gönderen Özgür KOCA - 19 Eylül 2025, 15:12:24İİK'nun 193.maddesinde "İflasın açılması, borçlu aleyhinde haciz yoluyla yapılan takiplerle teminat gösterilmesine ilişkin takipleri durdurur. İflas kararının kesinleşmesi ile bu takipler düşer." hükmü yer almaktadır.
Silifke Sulh Hukuk Mahkemesinin 2020/30 Tereke 2023/7 Karar sayılı ilamı incelendiğinde; ".... Ahmet T. terekesinin TMK'nun 612.maddesi gereğince iflas hükümlerine göre tasfiyesine" şeklinde karar verildiği görülmüş ise de, terekenin iflas hükümlerine göre tasfiyesinin gerçek bir iflas tasfiyesi olmadığı, bu nedenle İİK'nun 193. maddesinin olayda uygulanamayacağı (Yarg.12.HD'nin 2022/11513-10973 esas ve karar sayılı emsal kararı) anlaşılmıştır.
Ancak, HMK'nun 124/3. maddesi uyarınca maddi bir hatadan kaynaklanan veya dürüstlük kuralına aykırı olmayan taraf değişikliği talebinin kabulü için, karşı tarafın rızası aranmaz. Aynı maddenin 4. fıkrasında da "Dava dilekçesinde tarafın yanlış veya eksik gösterilmesi kabul edilebilir bir yanılgıya dayanıyorsa, hâkim karşı tarafın rızasını aramaksızın taraf değişikliği talebini kabul edebilir...." hükmü yer almaktadır. Anılan hükmün icra takiplerinde de uygulanması gerekir.
04.05.1978 tarih ve 4/5 sayılı İBK'na göre ölü kişi hakkında takip yapılamaz. Bu durum kamu düzenine aykırılık olup İİK'nın 16/2. maddesine göre süresiz şikayete tabidir. Öte yandan alacaklı tarafından ölü kişinin mirasçısı yerine ölü kişi hakkında takip yapılması, maddi hataya ve kabul edilebilir bir yanılgıya dayanması halinde ve dürüstlük kuralına da aykırı değil ise, yukarıda yer verilen mevzuat hükümleri doğrultusunda alacaklının taraf değişikliği yapmak sureti ile bu yanlışlığın düzeltilmesi mümkündür. Bu durumda, alacaklı vekili tarafından, ek takip talebi düzenlenerek, takibin usulünce mirasçılara veya terekeye yöneltilmesinin istenmesi gerekmektedir.
Somut olayda, icra takibinin 12/07/2022 tarihinde borçlu Ahmet T aleyhine yapıldığı, borçlunun takipten önceki bir tarih olan 11/11/2019 tarihinde öldüğü, alacaklı tarafından "ek takip talebi" verilmediğinden yeni bir ödeme emri düzenlenmediği, ölü kişi aleyhine düzenlenen ödeme emrinin tasfiye memuru Erhan İ'a tebliğ edildiği, ancak ölü kişi hakkında düzenlenmiş olan ödeme emrinin tebliğe çıkarılamayacağı, bu hususun re'sen gözetilmesinin gerektiği (Yarg.12.HD'nin 2025/825-1968 esas ve karar sayılı emsal kararı) anlaşıldığından ilk derece mahkemesince şikayetin kısmen kabulüne ve ödeme emrinin iptaline, takibin iptali talebinin reddine, konusuz kalan borca itiraz hakkında karar verilmesine yer olmadığına kararı verilmesi gerekirken yukarıda yazılı şekilde karar verilmesi isabetsiz olmuştur.
Dairemizce yapılan değerlendirmeler neticesinde, ilk derece mahkemesince yapılan yargılamada eksiklik bulunmadığı, ancak kanunun olaya uygulanmasında hata edildiği ve yeniden yargılama yapılmasına ihtiyaç bulunmadığı anlaşıldığından şikayetçinin istinaf başvurusunun kabulüne, HMK.nun 353-1-b-2. Maddesi gereğince ilk derece mahkemesinin kararının kaldırılmasına, yukarıdaki gerekçeyle şikayetin kısmen kabulüne karar vermek gerekmiştir (Adana BAM 10. HD. T:04/06/2025, E:2023/2378, K:2025/1406).
Silifke Sulh Hukuk Mahkemesinin 2020/30 Tereke 2023/7 Karar sayılı ilamı incelendiğinde; ".... Ahmet T. terekesinin TMK'nun 612.maddesi gereğince iflas hükümlerine göre tasfiyesine" şeklinde karar verildiği görülmüş ise de, terekenin iflas hükümlerine göre tasfiyesinin gerçek bir iflas tasfiyesi olmadığı, bu nedenle İİK'nun 193. maddesinin olayda uygulanamayacağı (Yarg.12.HD'nin 2022/11513-10973 esas ve karar sayılı emsal kararı) anlaşılmıştır.
Ancak, HMK'nun 124/3. maddesi uyarınca maddi bir hatadan kaynaklanan veya dürüstlük kuralına aykırı olmayan taraf değişikliği talebinin kabulü için, karşı tarafın rızası aranmaz. Aynı maddenin 4. fıkrasında da "Dava dilekçesinde tarafın yanlış veya eksik gösterilmesi kabul edilebilir bir yanılgıya dayanıyorsa, hâkim karşı tarafın rızasını aramaksızın taraf değişikliği talebini kabul edebilir...." hükmü yer almaktadır. Anılan hükmün icra takiplerinde de uygulanması gerekir.
04.05.1978 tarih ve 4/5 sayılı İBK'na göre ölü kişi hakkında takip yapılamaz. Bu durum kamu düzenine aykırılık olup İİK'nın 16/2. maddesine göre süresiz şikayete tabidir. Öte yandan alacaklı tarafından ölü kişinin mirasçısı yerine ölü kişi hakkında takip yapılması, maddi hataya ve kabul edilebilir bir yanılgıya dayanması halinde ve dürüstlük kuralına da aykırı değil ise, yukarıda yer verilen mevzuat hükümleri doğrultusunda alacaklının taraf değişikliği yapmak sureti ile bu yanlışlığın düzeltilmesi mümkündür. Bu durumda, alacaklı vekili tarafından, ek takip talebi düzenlenerek, takibin usulünce mirasçılara veya terekeye yöneltilmesinin istenmesi gerekmektedir.
Somut olayda, icra takibinin 12/07/2022 tarihinde borçlu Ahmet T aleyhine yapıldığı, borçlunun takipten önceki bir tarih olan 11/11/2019 tarihinde öldüğü, alacaklı tarafından "ek takip talebi" verilmediğinden yeni bir ödeme emri düzenlenmediği, ölü kişi aleyhine düzenlenen ödeme emrinin tasfiye memuru Erhan İ'a tebliğ edildiği, ancak ölü kişi hakkında düzenlenmiş olan ödeme emrinin tebliğe çıkarılamayacağı, bu hususun re'sen gözetilmesinin gerektiği (Yarg.12.HD'nin 2025/825-1968 esas ve karar sayılı emsal kararı) anlaşıldığından ilk derece mahkemesince şikayetin kısmen kabulüne ve ödeme emrinin iptaline, takibin iptali talebinin reddine, konusuz kalan borca itiraz hakkında karar verilmesine yer olmadığına kararı verilmesi gerekirken yukarıda yazılı şekilde karar verilmesi isabetsiz olmuştur.
Dairemizce yapılan değerlendirmeler neticesinde, ilk derece mahkemesince yapılan yargılamada eksiklik bulunmadığı, ancak kanunun olaya uygulanmasında hata edildiği ve yeniden yargılama yapılmasına ihtiyaç bulunmadığı anlaşıldığından şikayetçinin istinaf başvurusunun kabulüne, HMK.nun 353-1-b-2. Maddesi gereğince ilk derece mahkemesinin kararının kaldırılmasına, yukarıdaki gerekçeyle şikayetin kısmen kabulüne karar vermek gerekmiştir (Adana BAM 10. HD. T:04/06/2025, E:2023/2378, K:2025/1406).
#3
Satış (ihale) & Paraların Paylaştırılması / İİK m. 110 "Hacizli malın satı...
Son İleti Gönderen Özgür KOCA - 22 Ağustos 2025, 10:34:09ANAYASA MAHKEMESİ KARARI
Esas Sayısı : 2012/100
Karar Sayısı : 2013/84
Karar Günü : 4.7.2013
R.G. Tarih-Sayı : 02.08.2013-28726
İPTAL DAVASINI AÇANLAR : Türkiye Büyük Millet Meclisi üyeleri Emine Ülker TARHAN ve Dilek AKAGÜN YILMAZ ile birlikte 123 milletvekili
DAVANIN KONUSU : 2.7.2012 günlü, 6352 sayılı Yargı Hizmetlerinin Etkinleştirilmesi Amacıyla Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması ve Basın Yayın Yoluyla İşlenen Suçlara İlişkin Dava ve Cezaların Ertelenmesi Hakkında Kanun'un:
..........
..........
4- 22. maddesiyle değiştirilen 2004 sayılı Kanun'un 110. maddesinin birinci fıkrasının,
..........
..........
Anayasa'nın Başlangıç'ı ile 2., 4., 5., 6., 7., 8., 9., 10., 11., 12., 13.,17., 20., 36., 37., 38., 40., 87., 90., 125., 128., 138., 139., 140. ve 153. maddelerine aykırılığı ileri sürülerek iptallerine ve yürürlüklerinin durdurulmasına karar verilmesi istemidir.
..........
..........
Ç- Kanun'un 22. Maddesiyle Değiştirilen 2004 Sayılı Kanun'un 110. Maddesinin Birinci Fıkrasının İncelenmesi
Dava dilekçesinde, dava konusu kuralla yapılan düzenlemenin sulh ve anlaşmaları engelleyici nitelikte olduğu ve alacaklının alacağını alamaması sonucunu doğurabileceği belirtilerek kuralın, Anayasa'nın 36. ve 40. maddelerine aykırı olduğu ileri sürülmüştür. Dava konusu kuralda, mal üzerindeki haczin kaldırılmasını gerektiren hâller ile satış talebinin geri alınmasının hüküm ve sonuçları düzenlenmektedir. Borçlunun malı üzerindeki mülkiyet ve tasarruf hakkını sınırlayan ve alacaklının alacağına kavuşmasına yönelik haciz işleminin süresiz olarak devam etmesi hukuki belirlilik ve istikrar ilkelerinin temeli olan hukuk devletinde kabul edilemez. Bu nedenle, borçlunun malı üzerindeki tasarruf yetkisini sınırlayan tüm işlemler gibi haciz işleminin de hangi koşullarda uygulanabileceğinin, bu işlemin nasıl gerçekleştirileceğinin ve bu işlemin hangi şartlarda kalkacağının herhangi bir duraksamaya yer verilmeksizin açık bir şekilde önceden kurala bağlanması gerekir. Ancak, mal üzerine haciz konulması ve haczin devam etmesi için belirlenen şartlar alacaklı tarafından yerine getirilmesi mümkün olmayan ya da alacaklıdan ifa etmesi beklenemeyecek derecede ağır şartlar ise o zaman söz konusu şartların hak arama özgürlüğünü sınırladığından bahsedilebilir.
Dava konusu kuralda, mal üzerindeki haczin hangi şartlarda kalkacağı açık bir şekilde belirtilmiştir. Buna göre, kanunda belirtilen süre içerisinde satış talebinde bulunulmaması veya satış talebinde bulunulduğu halde bu talepten itibaren onbeş gün içinde satış masraflarının yatırılmaması ya da satış talebinin geri alınıp bu talebin yenilenmemesi hâllerinde mal üzerindeki haciz kalkacaktır. Anlaşılacağı üzere bu şartların hiçbiri alacaklı tarafından yerine getirilmesi mümkün olmayan veya alacaklıdan ifa etmesi beklenemeyecek derecede ağır şartlar değildir. Dolayısıyla, mal üzerindeki haczin kaldırılmasını düzenleyen bu şartların hak arama
özgürlüğünü sınırlayan bir yönünün bulunduğu söylenemez.
Öte yandan, kuralda, alacaklının satış talebini ancak bir kez geri alabileceği hükmüne yer verilmiştir. Bu hüküm, hiçbir şekilde alacaklının satıştan vazgeçme hakkını ortadan kaldırmamakta, ancak alacaklının yeniden satış isteme hakkını yitirmeksizin sadece bir kez satış talebini geri alabileceğini düzenlemektedir. Diğer bir ifadeyle, kuralla bir kez satış talebinde bulunduktan sonra satış talebini geri alan ve yeniden satış talebinde bulunan alacaklının satıştan tekrar vazgeçmesi değil, sadece yeniden satış talebinde bulunması yasaklanmaktadır.
Dolayısıyla, dava dilekçesinde belirtildiğinin aksine bu hükmün alacaklının satış talebinden vazgeçmesi yönündeki iradesine rağmen hacizli malın satışını zorunlu hâle getirmesi ve alacaklı ile borçlu arasında meydana gelebilecek olası anlaşmayı önlemesi söz konusu değildir. Esas itibariyle kuralla bir taraftan satış talebinin geri alınması hakkı tanınarak anlaşma ve benzeri sebeplerle alacaklıya hacizli malların satışını önleme yetkisi verilirken, diğer taraftan bu yetkinin kullanılması bir defa ile sınırlandırılarak bu hakkın kötüye kullanılmasının ve icra dairelerinin gereksiz yere işlerinin artırılmasının önlenmeye çalışıldığı anlaşılmaktadır.
Açıklanan nedenlerle, dava konusu kural, Anayasa'nın 36. maddesine aykırı değildir. İptal isteminin reddi gerekir. Kuralın, Anayasa'nın 40. maddesiyle ilgisi görülmemiştir.
..........
..........
VII- SONUÇ
2.7.2012 günlü, 6352 sayılı Yargı Hizmetlerinin Etkinleştirilmesi Amacıyla Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması ve Basın Yayın Yoluyla İşlenen Suçlara İlişkin Dava ve Cezaların Ertelenmesi Hakkında Kanun'un;
..........
..........
Ç- 22. maddesiyle değiştirilen 2004 sayılı Kanun'un 110. maddesinin birinci fıkrasının Anayasa'ya aykırı olmadığına ve iptal isteminin REDDİNE, OYBİRLİĞİYLE,
Esas Sayısı : 2012/100
Karar Sayısı : 2013/84
Karar Günü : 4.7.2013
R.G. Tarih-Sayı : 02.08.2013-28726
İPTAL DAVASINI AÇANLAR : Türkiye Büyük Millet Meclisi üyeleri Emine Ülker TARHAN ve Dilek AKAGÜN YILMAZ ile birlikte 123 milletvekili
DAVANIN KONUSU : 2.7.2012 günlü, 6352 sayılı Yargı Hizmetlerinin Etkinleştirilmesi Amacıyla Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması ve Basın Yayın Yoluyla İşlenen Suçlara İlişkin Dava ve Cezaların Ertelenmesi Hakkında Kanun'un:
..........
..........
4- 22. maddesiyle değiştirilen 2004 sayılı Kanun'un 110. maddesinin birinci fıkrasının,
..........
..........
Anayasa'nın Başlangıç'ı ile 2., 4., 5., 6., 7., 8., 9., 10., 11., 12., 13.,17., 20., 36., 37., 38., 40., 87., 90., 125., 128., 138., 139., 140. ve 153. maddelerine aykırılığı ileri sürülerek iptallerine ve yürürlüklerinin durdurulmasına karar verilmesi istemidir.
..........
..........
Ç- Kanun'un 22. Maddesiyle Değiştirilen 2004 Sayılı Kanun'un 110. Maddesinin Birinci Fıkrasının İncelenmesi
Dava dilekçesinde, dava konusu kuralla yapılan düzenlemenin sulh ve anlaşmaları engelleyici nitelikte olduğu ve alacaklının alacağını alamaması sonucunu doğurabileceği belirtilerek kuralın, Anayasa'nın 36. ve 40. maddelerine aykırı olduğu ileri sürülmüştür. Dava konusu kuralda, mal üzerindeki haczin kaldırılmasını gerektiren hâller ile satış talebinin geri alınmasının hüküm ve sonuçları düzenlenmektedir. Borçlunun malı üzerindeki mülkiyet ve tasarruf hakkını sınırlayan ve alacaklının alacağına kavuşmasına yönelik haciz işleminin süresiz olarak devam etmesi hukuki belirlilik ve istikrar ilkelerinin temeli olan hukuk devletinde kabul edilemez. Bu nedenle, borçlunun malı üzerindeki tasarruf yetkisini sınırlayan tüm işlemler gibi haciz işleminin de hangi koşullarda uygulanabileceğinin, bu işlemin nasıl gerçekleştirileceğinin ve bu işlemin hangi şartlarda kalkacağının herhangi bir duraksamaya yer verilmeksizin açık bir şekilde önceden kurala bağlanması gerekir. Ancak, mal üzerine haciz konulması ve haczin devam etmesi için belirlenen şartlar alacaklı tarafından yerine getirilmesi mümkün olmayan ya da alacaklıdan ifa etmesi beklenemeyecek derecede ağır şartlar ise o zaman söz konusu şartların hak arama özgürlüğünü sınırladığından bahsedilebilir.
Dava konusu kuralda, mal üzerindeki haczin hangi şartlarda kalkacağı açık bir şekilde belirtilmiştir. Buna göre, kanunda belirtilen süre içerisinde satış talebinde bulunulmaması veya satış talebinde bulunulduğu halde bu talepten itibaren onbeş gün içinde satış masraflarının yatırılmaması ya da satış talebinin geri alınıp bu talebin yenilenmemesi hâllerinde mal üzerindeki haciz kalkacaktır. Anlaşılacağı üzere bu şartların hiçbiri alacaklı tarafından yerine getirilmesi mümkün olmayan veya alacaklıdan ifa etmesi beklenemeyecek derecede ağır şartlar değildir. Dolayısıyla, mal üzerindeki haczin kaldırılmasını düzenleyen bu şartların hak arama
özgürlüğünü sınırlayan bir yönünün bulunduğu söylenemez.
Öte yandan, kuralda, alacaklının satış talebini ancak bir kez geri alabileceği hükmüne yer verilmiştir. Bu hüküm, hiçbir şekilde alacaklının satıştan vazgeçme hakkını ortadan kaldırmamakta, ancak alacaklının yeniden satış isteme hakkını yitirmeksizin sadece bir kez satış talebini geri alabileceğini düzenlemektedir. Diğer bir ifadeyle, kuralla bir kez satış talebinde bulunduktan sonra satış talebini geri alan ve yeniden satış talebinde bulunan alacaklının satıştan tekrar vazgeçmesi değil, sadece yeniden satış talebinde bulunması yasaklanmaktadır.
Dolayısıyla, dava dilekçesinde belirtildiğinin aksine bu hükmün alacaklının satış talebinden vazgeçmesi yönündeki iradesine rağmen hacizli malın satışını zorunlu hâle getirmesi ve alacaklı ile borçlu arasında meydana gelebilecek olası anlaşmayı önlemesi söz konusu değildir. Esas itibariyle kuralla bir taraftan satış talebinin geri alınması hakkı tanınarak anlaşma ve benzeri sebeplerle alacaklıya hacizli malların satışını önleme yetkisi verilirken, diğer taraftan bu yetkinin kullanılması bir defa ile sınırlandırılarak bu hakkın kötüye kullanılmasının ve icra dairelerinin gereksiz yere işlerinin artırılmasının önlenmeye çalışıldığı anlaşılmaktadır.
Açıklanan nedenlerle, dava konusu kural, Anayasa'nın 36. maddesine aykırı değildir. İptal isteminin reddi gerekir. Kuralın, Anayasa'nın 40. maddesiyle ilgisi görülmemiştir.
..........
..........
VII- SONUÇ
2.7.2012 günlü, 6352 sayılı Yargı Hizmetlerinin Etkinleştirilmesi Amacıyla Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması ve Basın Yayın Yoluyla İşlenen Suçlara İlişkin Dava ve Cezaların Ertelenmesi Hakkında Kanun'un;
..........
..........
Ç- 22. maddesiyle değiştirilen 2004 sayılı Kanun'un 110. maddesinin birinci fıkrasının Anayasa'ya aykırı olmadığına ve iptal isteminin REDDİNE, OYBİRLİĞİYLE,
#4
Tebligat Hukuku / TK m 35'e Göre Yapılan Tebliğd...
Son İleti Gönderen Özgür KOCA - 14 Ağustos 2025, 22:31:25Daha önce borçlu şirketin ticaret sicilinde kayıtlı olan "Z. Mah. Z. H. Sok. No:.7/A Kt:1 D:4 Maltepe/İstanbul" adresine çıkarılan
tebligatın bila tebliğ iade edilmesi üzerine kıymet takdir raporu Tebligat Kanunu'nun 35. maddesine göre 04.07.2014 tarihinde tebliğ edildiği için SATIŞ İLANI TEBLİGATININ DOĞRUDAN borçlu şirketin yukarıda belirtilen ticaret sicil adresine TEBLİGAT KANUNU'NUN 35. maddesinin 4. fıkrası uyarınca aynı maddenin 2 ve 3. fıkralarına göre YAPILMASI YETERLİ İKEN, söz konusu adrese önce normal tebligat çıkarılıp bila tebliğ iade edildikten sonra Tebligat Kanunu'nun 35. maddesinin 4. fıkrası uyarınca tebligat yapılması tebliğ işlemini usulsüz hâle getirmez (Yargıtay HGK T:29/09/2020, E:2017/12-271, K:2020/694)
tebligatın bila tebliğ iade edilmesi üzerine kıymet takdir raporu Tebligat Kanunu'nun 35. maddesine göre 04.07.2014 tarihinde tebliğ edildiği için SATIŞ İLANI TEBLİGATININ DOĞRUDAN borçlu şirketin yukarıda belirtilen ticaret sicil adresine TEBLİGAT KANUNU'NUN 35. maddesinin 4. fıkrası uyarınca aynı maddenin 2 ve 3. fıkralarına göre YAPILMASI YETERLİ İKEN, söz konusu adrese önce normal tebligat çıkarılıp bila tebliğ iade edildikten sonra Tebligat Kanunu'nun 35. maddesinin 4. fıkrası uyarınca tebligat yapılması tebliğ işlemini usulsüz hâle getirmez (Yargıtay HGK T:29/09/2020, E:2017/12-271, K:2020/694)
#5
Tebligat Hukuku / TK m 21/2'ye Göre Tebliğ İçin ...
Son İleti Gönderen Özgür KOCA - 14 Ağustos 2025, 15:09:38MERNİS adresi olan adrese daha önce yapılan tebligat iade döndüğünden bu defa tebliğ işlemlerine TK'nın 21/2. Maddesine göre devam edilmesinde herhangi bir usul ve yasaya aykırılık bulunmamaktadır. Daha önce yapılan tebligat iade döndüğünden her defasında tekrar TK'nın 21/2. maddesine göre tebligat yapılmadan önce MERNİS adresine TK'nın öngördüğü diğer usullerde tebligat gönderilmesi gerekli olmadığı... (Yargıtay 12. HD. T:25.05.2023, E:2022/11561 K:2023/3728)
**********
Davalı alacaklı tarafın istinaf talebinin incelenmesinde; daha önce 89/1 ihbarnamesi ve 89/2 ihbarnamesi tebliğinin bilinen son adrese çıkartılması ve tebliğin iade dönmesi sebebi ile 89/3 haciz ihbarnamelerinin önce bilinen son adrese tebliğine gerek bulunmadığından, 3.haciz ihbarnamesinin tebliğinin doğrudan Teb.K 21/2 maddesine göre yapılmasında usulsüzlük bulunmadığı ( Yargıtay 12 HD 2022/11561 Esas 2023/3728 Karar)..... (İstanbul BAM 20. HD. T:24/10/2024 E:2023/2224, K:2024/3306, Yargıtay 12. HD. T:13.05.2025, E:2025/2863, K:2025/3876 (ONAMA))
**********
Somut uyuşmazlıkta, her ne kadar şikayetçi tarafından 89/1 ve 89/2 haciz ihbarnamelerinin usulsüz tebliğ edildiği ileri sürülmüş ise de; Bölge Adliye Mahkemesinin gerekçeli kararında da işaret edildiği üzere, 89/1 haciz ihbarnamesi tebligatının iade edilmesi üzerine müteakip tebligatların Tebligat Kanunu'nun 21/2. maddesi gereğince yapılmasının usulüne uygun olduğu... (Yargıtay 12. HD. T:16.05.2024, E:2023/9060, K:2024/4927)
Aynı Doğrultuda
İstanbul BAM 20. HD. T:30/04/2024, E:2023/593, K:2024/1448 (Kesin)
İstanbul BAM 20. HD. T:04/10/2023, E:2022/2103, K:2023/3137 (Onama Yargıtay 12. HD. T:16.05.2024, E:2023/9060, K:2024/4927)
**********
Davalı alacaklı tarafın istinaf talebinin incelenmesinde; daha önce 89/1 ihbarnamesi ve 89/2 ihbarnamesi tebliğinin bilinen son adrese çıkartılması ve tebliğin iade dönmesi sebebi ile 89/3 haciz ihbarnamelerinin önce bilinen son adrese tebliğine gerek bulunmadığından, 3.haciz ihbarnamesinin tebliğinin doğrudan Teb.K 21/2 maddesine göre yapılmasında usulsüzlük bulunmadığı ( Yargıtay 12 HD 2022/11561 Esas 2023/3728 Karar)..... (İstanbul BAM 20. HD. T:24/10/2024 E:2023/2224, K:2024/3306, Yargıtay 12. HD. T:13.05.2025, E:2025/2863, K:2025/3876 (ONAMA))
**********
Somut uyuşmazlıkta, her ne kadar şikayetçi tarafından 89/1 ve 89/2 haciz ihbarnamelerinin usulsüz tebliğ edildiği ileri sürülmüş ise de; Bölge Adliye Mahkemesinin gerekçeli kararında da işaret edildiği üzere, 89/1 haciz ihbarnamesi tebligatının iade edilmesi üzerine müteakip tebligatların Tebligat Kanunu'nun 21/2. maddesi gereğince yapılmasının usulüne uygun olduğu... (Yargıtay 12. HD. T:16.05.2024, E:2023/9060, K:2024/4927)
Aynı Doğrultuda
İstanbul BAM 20. HD. T:30/04/2024, E:2023/593, K:2024/1448 (Kesin)
İstanbul BAM 20. HD. T:04/10/2023, E:2022/2103, K:2023/3137 (Onama Yargıtay 12. HD. T:16.05.2024, E:2023/9060, K:2024/4927)
#6
Satış (ihale) & Paraların Paylaştırılması / İstinaf Yoluna Başvurulması Sa...
Son İleti Gönderen Özgür KOCA - 13 Ağustos 2025, 16:14:19Haczedilmezlik şikâyetine başvurulması 2004 sayılı Kanun'un 22. maddesine göre tedbir kararı verilmedikçe satış isteme süresini kendiliğinden durdurmaz. Borçlunun haczedilmezlik şikâyetinde bulunması alacaklının satış talebine engel değildir. 2004 sayılı Kanun'un 363/4. maddesine göre şikâyet hakkında verilen icra mahkemesi kararı kesinleşmeden icra müdürlüğünce satış işlemi yapılamaz ise de istinaf yoluna başvurulması 2004 sayılı Kanun'un 106. maddesinde belirtilen alacaklının satış isteme süresini durdurmaz. (Yargıtay Hukuk Genel Kurulu T:05.03.2025, E:2024/12-591, K:2025/103)
İCRA VE İFLAS KANUNU
İcranın durdurulması:
Madde 22 – Şikayet, icra mahkemesince karar verilmedikçe icrayı durdurmaz.
İCRA VE İFLAS KANUNU
İcranın durdurulması:
Madde 22 – Şikayet, icra mahkemesince karar verilmedikçe icrayı durdurmaz.
#7
Satış (ihale) & Paraların Paylaştırılması / Alacaklının Teminatsız İhaleye...
Son İleti Gönderen Özgür KOCA - 08 Ağustos 2025, 10:26:48İCRA VE İFLAS KANUNU'NUN
MADDE 124- (1) İcra dairesi taşınmazların bulunduğu yerin adetlerine göre en elverişli tarzda artırma şartlarını tesbit eder.
(2) Bunları ihtiva eden şartname artırmadan evvel en az on gün müddetle icra dairesinde herkesin görmesi için açık bulundurulur.
(3) Şartnameye, artırmaya iştirak edeceklerin taşınmazın tahmin edilen kıymetinin yüzde yirmisi nispetinde pey akçesi veya milli bir bankanın teminat mektubunu tevdi etmeleri, elektronik ortamda teklif vererek artırmaya katılacakların teminat göstermeleri gerektiği ve elektronik ortamda teklif vermeye ilişkin hususlar yazılır.
(4) Satılığa çıkarılan taşınmaz üzerinde hakkı olan alacaklının alacağı yukarki fıkrada yazılı nispet raddesinde ise artırmaya iştiraki halinde ayrıca pey akçesi ve teminat aranmaz.
Şeklinde iken 24/11/2021 Tarihli ve 7343 Sayılı Kanun'un 19. Maddesiyle aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir.
MADDE 124- İcra dairesi taşınmazların bulunduğu yerin adetlerine göre en elverişli tarzda artırma şartlarını tesbit eder.
Ayrıca yine 24/11/2021 Tarihli ve 7343 Sayılı Kanun'un 14. Maddesiyle İcra ve İflas Kanunu'nun 114. Maddesiyle değiştirilerek aşağıdaki şekilde bir madde eklenmiştir.
MADDE 114/7- "6. Satış talep eden ve artırmaya katılmak isteyen alacaklı ile ortaklığın satış suretiyle giderilmesinde artırmaya katılmak isteyen pay sahibinin, en geç artırma süresinin bitiminden önceki iş günü mesai bitimine kadar satışı yapan icra dairesine müracaat etmeleri hâlinde alacağın veya ortaklık payının teminatı karşıladığı miktar kadar kendilerinden teminat alınmayacağı"
DÜZENLEMESİNE YER VERİLMİŞTİR
Özetle satılığa çıkarılan taşınmaz üzerinde hakkı olan alacaklının alacağının teminatı karşıladığı miktar kadar kendisinden teminat alınmayacağı şeklindeki düzenleme kaldırılmış ve yerine taşınır ve taşınmaz ayrımı yapılmaksızın yalnızca satış talep eden ve artırmaya katılmak isteyen alacaklı açısından alacağının teminatı karşıladığı miktar kadar kendisinden teminat alınmayacağına yer verilmiştir.
Aşağıdaki içtihatlar çerçevesinde değerlendirildiğinde haciz koyan ve satış talebinde bulunan alacaklının alacağı, satışa konu mahcuzun muhammen bedelinin %10'unu karşılamalı veya daha fazla olmalı ayrıca satış isteyen alacaklının haczinden önce başkaca haciz veya rehin varsa bu alacakların satışa konu mahcuzun muhammen bedelinden düşülmesi sonrası satış isteyen alacaklıya teminat miktarınca pay kalması gerekir. Aksi halde aradaki farkın, hiç pay kalmaması halinde ise teminatın tamamının , teminatın nakit olması halinde en geç artırma süresinin bitiminden önceki gün saat 23:30'a kadar yatırılması, teminat mektubu olması halinde ise en geç artırma süresinin bitiminden önceki iş günü mesai bitimine kadar satışı yapacak icra dairesine teslim edilmesi gerekir.
Borçlu tarafından haciz alacaklısı Mekmer.. Ltd.Şti.nin ihaleye teminatsız girmesinin engellendiği ileri sürülmüş ise de Mahkemece de belirtildiği üzere 7323 sayılı Kanun'un 19. maddesi uyarınca teminata dair düzenleme içeren İİK'nın 124/3 maddesinin yürürlükten kaldırıldığı, 7343 sayılı Kanun'un 14. maddesi uyarınca değiştirilen İİK'nın 114. maddesinin 6. fıkrasının 6. bendinde ise "Satış talep eden ve artırmaya katılmak isteyen alacaklı ile ortaklığın satış suretiyle giderilmesinde artırmaya katılmak isteyen pay sahibinin, en geç artırma süresinin bitiminden önceki iş günü mesai bitimine kadar satışı yapan icra dairesine müracaat etmeleri hâlinde alacağın veya ortaklık payının teminatı karşıladığı miktar kadar kendilerinden teminat alınmayacağı" düzenlenmesinin getirildiği, her ne kadar teminatsız ihaleye katılım talebine ilişkin müdürlük kararına karşı şikayet hakkı, borçluya ait olmayıp kararın muhatabı olan üçüncü kişiye ait ise de üçüncü kişinin ihaleye katılımının engellendiği iddiası yönünden yapılan değerlendirmede, Mekmer..Ltd.Şti.nin temlik alacaklısı olduğu D. İcra Müdürlüğünün 2023/11782 Esas sayılı dosyasında ihale konusu taşınmaz yönünden satış isteyen alacaklı konumunda olmadığı, bu hali ile teminatsız olarak ihaleye alınamayacağından ihaleye katılımının engellendiğinden de söz edilemeyeceği... (İstanbul BAM 21. HD. T:12/02/2024, E:2024/264, K:2024/350)
Davacının takipte taraf olmadığı, ihalesi yapılan araç üzerinde rehin alacaklısı olsa da, dairemizce davacı vekiline tebliğ edilen muhtıraya verilen 01.03.2019 tarihli cevap içeriğinden, davacı rehin alacaklısının feshi istenilen ihale tarihinden önce rehin hakkına dayalı olarak taşınır rehninin paraya çevrilmesi yolu ile herhangi bir takibe geçmediği, dolayısı ile satış isteyen alacaklı konumunda bulunmadığı anlaşılmaktadır. (İstanbul BAM 23. HD. T:11/03/2019, E:2018/1472, K:2019/468)
Haciz koydurmuş alacaklı bir kişi ise veya birden fazla kişi olmasına rağmen alacağı ilk sırada ise, bu durumda alacağı, taşınmazın muhammen bedelinin yüzde yirmisi kadar veya ondan fazla olması halinde artırmaya katılabilmek için teminat göstermekle yükümlü değildir. Ancak, haciz koydurmuş birden fazla alacaklı varsa ve ihaleye teminatsız girmek isteyen alacaklının alacağı ilk sırada değil ise, teminat göstermekten muaf tutulabilmesi için kendisinden önce gelen alacaklıların alacak bedelinin muhammen bedelden çıkarılması sonucu kalan miktarın, muhammen bedelin %20'sini karşılaması veya üzerinde olması gerekir (İstanbul BAM 20. HD. T:15/01/2024, E:2024/3838, K:2025/133, Yargıtay 12. HD. T:08.05.2025, E:2025/2868, K:2025/3770).
Haciz koydurmuş alacaklı bir kişi ise veya birden fazla kişi olmasına rağmen alacağı ilk sırada ise, bu durumda alacağı, taşınmazın muhammen bedelinin yüzde yirmisi kadar veya ondan fazla olması halinde artırmaya katılabilmek için teminat göstermekle yükümlü değildir. Ancak, haciz koydurmuş birden fazla alacaklı varsa ve ihaleye teminatsız girmek isteyen alacaklının alacağı ilk sırada değil ise, teminat göstermekten muaf tutulabilmesi için kendisinden önce gelen alacaklıların alacak bedelinin muhammen bedelden çıkarılması sonucu kalan miktarın, muhammen bedelin %20'sini karşılaması veya üzerinde olması gerekir.
İnceleme konusu olayda, davalı banka lehine ihale konusu taşınmazlar üzerinde 1.657.686 TL miktarlı haciz işlemi tesis edildiği, taşınmaz üzerinde haciz tesis tarihlerinden önce konulan hacizler ve ipotek bulunmadığı anlaşılmakla alacaklının teminat göstermeksizin ihaleye katılmasını engelleyen yasal bir düzenleme bulunmamaktadır (İstanbul BAM 20. HD. T:07/06/2023, E:2022/2037, K:2023/2226)
Haciz koydurmuş alacaklı yalnız bir kişi ise ve alacağı taşınmazın muhammen bedelinin yüzde yirmisi kadar veya ondan fazla ise, alacaklı, artırmaya katılabilmek için teminat göstermekle yükümlü değildir. Haciz koydurmuş olan alacaklılar birden fazla ise, o zaman bir haciz alacaklısının teminat göstermekten muaf tutulabilmesi için, satış sonucunda hissesine düşmesi tahmin olunan payın, muhammen bedelin yüzde yirmisini karşılaması şartı aranır.
Bu durumda mahkemece, gerekirse bilirkişi incelemesi yapılmak suretiyle yukarıda açıklanan ilkelere göre, şikayetçi şirketin satış sonucunda hissesine düşmesi tahmin olunan payın, muhammen bedelin yüzde yirmisini karşılayıp karşılamadığının ve dolayısıyla teminat yatırması gerekip gerekmediğinin araştırılarak oluşacak sonuca göre bir karar verilmesi gerekirken, eksik inceleme ile yazılı şekilde hüküm tesisi isabetsizdir (Yargıtay 12. HD. T:24.12.2015, E:2015/30120, K:2015/33028).
Haciz koydurmuş alacaklı bir kişi ise veya birden fazla kişi olmasına rağmen alacağı ilk sırada ise, bu durumda alacağı, taşınmazın muhammen bedelinin yüzde yirmisi kadar veya ondan fazla olması halinde artırmaya katılabilmek için teminat göstermekle yükümlü değildir.
Haciz koydurmuş birden fazla alacaklı varsa ve ihaleye teminatsız girmek isteyen alacaklının alacağı ilk sırada değil ise, teminat göstermekten muaf tutulabilmesi için kendisinden önce gelen alacaklıların alacak bedelinin muhammen bedelden çıkarılması sonucu kalan miktarın muhammen bedelin %20'sini karşılaması veya üzerinde olması ve ayrıca ihaleye teminatsız girmek isteyen alacaklının alacağının da muhammen bedelin %20'sini karşılaması gerekir.
Mahkemece, ihale alıcısının, ihale tarihi itibariyle, haciz alacak miktarına göre;
i- Haczinin birinci sırada olduğunun anlaşılması halinde, taşınmaz muhammen bedelinin 346.000 TL olduğu, ihale alıcısının alacak miktarının 169.979,09 TL olduğu, bu haliyle ihaleye teminatsız iştirak edebileceğinden dolayı borçlunun, ihalenin feshi talebinin reddine karar verilmesi,
ii- Haczin birinci sırada olmadığının anlaşılması halinde yukarıda belirtilen ilkelere göre araştırma yapılarak ihaleye teminatsız iştirak edebileceğinin anlaşılması halinde, borçlunun ihalenin feshi talebinin reddine karar verilmesi aksi durumda ise ihalenin feshine karar verilmesi gerekir (Yargıtay 12. HD. T:03.10.2016, E:2016/19192, K:2016/20327).
MADDE 124- (1) İcra dairesi taşınmazların bulunduğu yerin adetlerine göre en elverişli tarzda artırma şartlarını tesbit eder.
(2) Bunları ihtiva eden şartname artırmadan evvel en az on gün müddetle icra dairesinde herkesin görmesi için açık bulundurulur.
(3) Şartnameye, artırmaya iştirak edeceklerin taşınmazın tahmin edilen kıymetinin yüzde yirmisi nispetinde pey akçesi veya milli bir bankanın teminat mektubunu tevdi etmeleri, elektronik ortamda teklif vererek artırmaya katılacakların teminat göstermeleri gerektiği ve elektronik ortamda teklif vermeye ilişkin hususlar yazılır.
(4) Satılığa çıkarılan taşınmaz üzerinde hakkı olan alacaklının alacağı yukarki fıkrada yazılı nispet raddesinde ise artırmaya iştiraki halinde ayrıca pey akçesi ve teminat aranmaz.
Şeklinde iken 24/11/2021 Tarihli ve 7343 Sayılı Kanun'un 19. Maddesiyle aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir.
MADDE 124- İcra dairesi taşınmazların bulunduğu yerin adetlerine göre en elverişli tarzda artırma şartlarını tesbit eder.
Ayrıca yine 24/11/2021 Tarihli ve 7343 Sayılı Kanun'un 14. Maddesiyle İcra ve İflas Kanunu'nun 114. Maddesiyle değiştirilerek aşağıdaki şekilde bir madde eklenmiştir.
MADDE 114/7- "6. Satış talep eden ve artırmaya katılmak isteyen alacaklı ile ortaklığın satış suretiyle giderilmesinde artırmaya katılmak isteyen pay sahibinin, en geç artırma süresinin bitiminden önceki iş günü mesai bitimine kadar satışı yapan icra dairesine müracaat etmeleri hâlinde alacağın veya ortaklık payının teminatı karşıladığı miktar kadar kendilerinden teminat alınmayacağı"
DÜZENLEMESİNE YER VERİLMİŞTİR
Özetle satılığa çıkarılan taşınmaz üzerinde hakkı olan alacaklının alacağının teminatı karşıladığı miktar kadar kendisinden teminat alınmayacağı şeklindeki düzenleme kaldırılmış ve yerine taşınır ve taşınmaz ayrımı yapılmaksızın yalnızca satış talep eden ve artırmaya katılmak isteyen alacaklı açısından alacağının teminatı karşıladığı miktar kadar kendisinden teminat alınmayacağına yer verilmiştir.
Aşağıdaki içtihatlar çerçevesinde değerlendirildiğinde haciz koyan ve satış talebinde bulunan alacaklının alacağı, satışa konu mahcuzun muhammen bedelinin %10'unu karşılamalı veya daha fazla olmalı ayrıca satış isteyen alacaklının haczinden önce başkaca haciz veya rehin varsa bu alacakların satışa konu mahcuzun muhammen bedelinden düşülmesi sonrası satış isteyen alacaklıya teminat miktarınca pay kalması gerekir. Aksi halde aradaki farkın, hiç pay kalmaması halinde ise teminatın tamamının , teminatın nakit olması halinde en geç artırma süresinin bitiminden önceki gün saat 23:30'a kadar yatırılması, teminat mektubu olması halinde ise en geç artırma süresinin bitiminden önceki iş günü mesai bitimine kadar satışı yapacak icra dairesine teslim edilmesi gerekir.
***********
Borçlu tarafından haciz alacaklısı Mekmer.. Ltd.Şti.nin ihaleye teminatsız girmesinin engellendiği ileri sürülmüş ise de Mahkemece de belirtildiği üzere 7323 sayılı Kanun'un 19. maddesi uyarınca teminata dair düzenleme içeren İİK'nın 124/3 maddesinin yürürlükten kaldırıldığı, 7343 sayılı Kanun'un 14. maddesi uyarınca değiştirilen İİK'nın 114. maddesinin 6. fıkrasının 6. bendinde ise "Satış talep eden ve artırmaya katılmak isteyen alacaklı ile ortaklığın satış suretiyle giderilmesinde artırmaya katılmak isteyen pay sahibinin, en geç artırma süresinin bitiminden önceki iş günü mesai bitimine kadar satışı yapan icra dairesine müracaat etmeleri hâlinde alacağın veya ortaklık payının teminatı karşıladığı miktar kadar kendilerinden teminat alınmayacağı" düzenlenmesinin getirildiği, her ne kadar teminatsız ihaleye katılım talebine ilişkin müdürlük kararına karşı şikayet hakkı, borçluya ait olmayıp kararın muhatabı olan üçüncü kişiye ait ise de üçüncü kişinin ihaleye katılımının engellendiği iddiası yönünden yapılan değerlendirmede, Mekmer..Ltd.Şti.nin temlik alacaklısı olduğu D. İcra Müdürlüğünün 2023/11782 Esas sayılı dosyasında ihale konusu taşınmaz yönünden satış isteyen alacaklı konumunda olmadığı, bu hali ile teminatsız olarak ihaleye alınamayacağından ihaleye katılımının engellendiğinden de söz edilemeyeceği... (İstanbul BAM 21. HD. T:12/02/2024, E:2024/264, K:2024/350)
***********
Davacının takipte taraf olmadığı, ihalesi yapılan araç üzerinde rehin alacaklısı olsa da, dairemizce davacı vekiline tebliğ edilen muhtıraya verilen 01.03.2019 tarihli cevap içeriğinden, davacı rehin alacaklısının feshi istenilen ihale tarihinden önce rehin hakkına dayalı olarak taşınır rehninin paraya çevrilmesi yolu ile herhangi bir takibe geçmediği, dolayısı ile satış isteyen alacaklı konumunda bulunmadığı anlaşılmaktadır. (İstanbul BAM 23. HD. T:11/03/2019, E:2018/1472, K:2019/468)
***********
Haciz koydurmuş alacaklı bir kişi ise veya birden fazla kişi olmasına rağmen alacağı ilk sırada ise, bu durumda alacağı, taşınmazın muhammen bedelinin yüzde yirmisi kadar veya ondan fazla olması halinde artırmaya katılabilmek için teminat göstermekle yükümlü değildir. Ancak, haciz koydurmuş birden fazla alacaklı varsa ve ihaleye teminatsız girmek isteyen alacaklının alacağı ilk sırada değil ise, teminat göstermekten muaf tutulabilmesi için kendisinden önce gelen alacaklıların alacak bedelinin muhammen bedelden çıkarılması sonucu kalan miktarın, muhammen bedelin %20'sini karşılaması veya üzerinde olması gerekir (İstanbul BAM 20. HD. T:15/01/2024, E:2024/3838, K:2025/133, Yargıtay 12. HD. T:08.05.2025, E:2025/2868, K:2025/3770).
***********
Haciz koydurmuş alacaklı bir kişi ise veya birden fazla kişi olmasına rağmen alacağı ilk sırada ise, bu durumda alacağı, taşınmazın muhammen bedelinin yüzde yirmisi kadar veya ondan fazla olması halinde artırmaya katılabilmek için teminat göstermekle yükümlü değildir. Ancak, haciz koydurmuş birden fazla alacaklı varsa ve ihaleye teminatsız girmek isteyen alacaklının alacağı ilk sırada değil ise, teminat göstermekten muaf tutulabilmesi için kendisinden önce gelen alacaklıların alacak bedelinin muhammen bedelden çıkarılması sonucu kalan miktarın, muhammen bedelin %20'sini karşılaması veya üzerinde olması gerekir.
İnceleme konusu olayda, davalı banka lehine ihale konusu taşınmazlar üzerinde 1.657.686 TL miktarlı haciz işlemi tesis edildiği, taşınmaz üzerinde haciz tesis tarihlerinden önce konulan hacizler ve ipotek bulunmadığı anlaşılmakla alacaklının teminat göstermeksizin ihaleye katılmasını engelleyen yasal bir düzenleme bulunmamaktadır (İstanbul BAM 20. HD. T:07/06/2023, E:2022/2037, K:2023/2226)
***********
Haciz koydurmuş alacaklı yalnız bir kişi ise ve alacağı taşınmazın muhammen bedelinin yüzde yirmisi kadar veya ondan fazla ise, alacaklı, artırmaya katılabilmek için teminat göstermekle yükümlü değildir. Haciz koydurmuş olan alacaklılar birden fazla ise, o zaman bir haciz alacaklısının teminat göstermekten muaf tutulabilmesi için, satış sonucunda hissesine düşmesi tahmin olunan payın, muhammen bedelin yüzde yirmisini karşılaması şartı aranır.
Bu durumda mahkemece, gerekirse bilirkişi incelemesi yapılmak suretiyle yukarıda açıklanan ilkelere göre, şikayetçi şirketin satış sonucunda hissesine düşmesi tahmin olunan payın, muhammen bedelin yüzde yirmisini karşılayıp karşılamadığının ve dolayısıyla teminat yatırması gerekip gerekmediğinin araştırılarak oluşacak sonuca göre bir karar verilmesi gerekirken, eksik inceleme ile yazılı şekilde hüküm tesisi isabetsizdir (Yargıtay 12. HD. T:24.12.2015, E:2015/30120, K:2015/33028).
***********
Haciz koydurmuş alacaklı bir kişi ise veya birden fazla kişi olmasına rağmen alacağı ilk sırada ise, bu durumda alacağı, taşınmazın muhammen bedelinin yüzde yirmisi kadar veya ondan fazla olması halinde artırmaya katılabilmek için teminat göstermekle yükümlü değildir.
Haciz koydurmuş birden fazla alacaklı varsa ve ihaleye teminatsız girmek isteyen alacaklının alacağı ilk sırada değil ise, teminat göstermekten muaf tutulabilmesi için kendisinden önce gelen alacaklıların alacak bedelinin muhammen bedelden çıkarılması sonucu kalan miktarın muhammen bedelin %20'sini karşılaması veya üzerinde olması ve ayrıca ihaleye teminatsız girmek isteyen alacaklının alacağının da muhammen bedelin %20'sini karşılaması gerekir.
Mahkemece, ihale alıcısının, ihale tarihi itibariyle, haciz alacak miktarına göre;
i- Haczinin birinci sırada olduğunun anlaşılması halinde, taşınmaz muhammen bedelinin 346.000 TL olduğu, ihale alıcısının alacak miktarının 169.979,09 TL olduğu, bu haliyle ihaleye teminatsız iştirak edebileceğinden dolayı borçlunun, ihalenin feshi talebinin reddine karar verilmesi,
ii- Haczin birinci sırada olmadığının anlaşılması halinde yukarıda belirtilen ilkelere göre araştırma yapılarak ihaleye teminatsız iştirak edebileceğinin anlaşılması halinde, borçlunun ihalenin feshi talebinin reddine karar verilmesi aksi durumda ise ihalenin feshine karar verilmesi gerekir (Yargıtay 12. HD. T:03.10.2016, E:2016/19192, K:2016/20327).
#8
Satış (ihale) & Paraların Paylaştırılması / Ynt: İpotekli Taşınmaz Malikin...
Son İleti Gönderen Özgür KOCA - 06 Ağustos 2025, 08:18:16Dairemizde, asıl borçlu ve/veya ipotekli taşınmaz malikine icra emri gönderilebilmesi için, alacaklı tarafından, kredi sözleşmesinde yazılı ya da ipotek akit tablosunda belirtilen adreslerine, noter aracılığı ile hesap kat ihtarının gönderilmesi gerekmekle birlikte İİK'nın 16/2. maddesi gereğince kat ihtarı tebliğ işlemi usulsüz ise süreli; hiç gönderilmemiş veya tebligat yapılmamış ise süresiz şikayete tabi olduğu yönünde uygulama yapılmakta iken İİK'nın 150/ı maddesinde yapılması belirtilen tebligat ilamlı takipte takip şartı kabul edilip, usulsüz yapılan tebligatın yok hükmünde olduğu şikayetinin İİK'nın 16/2 kapsamında süresiz olarak incelenmesi kanaatine varılarak görüş değişikliğine gidilmiştir.
O halde Bölge Adliye Mahkemesince, borçlunun yöntemine uygun hesap kat ihtarı tebliğ edilmediği şikayetinin esası incelenerek oluşacak sonuca göre karar verilmesi gerekirken yazılı şekilde hüküm tesisi isabetsiz olup mahkeme kararının bozulması gerekmiştir. (Yargıtay 12. HD. E:2024/1138, K:2024/6140)
O halde Bölge Adliye Mahkemesince, borçlunun yöntemine uygun hesap kat ihtarı tebliğ edilmediği şikayetinin esası incelenerek oluşacak sonuca göre karar verilmesi gerekirken yazılı şekilde hüküm tesisi isabetsiz olup mahkeme kararının bozulması gerekmiştir. (Yargıtay 12. HD. E:2024/1138, K:2024/6140)
#9
Genel İcra Hukuku / İtiraz Tarihi İtiraz Dilekçesi...
Son İleti Gönderen Özgür KOCA - 05 Ağustos 2025, 22:10:02Genel haciz yolu ile ilamsız icra takibinde İİK'nın 62. maddesi hükmüne göre; borçlunun itirazını ödeme emrinin tebliğ tarihinden itibaren yedi günlük süre içerisinde icra dairesine bildirmesi halinde İİK'nın 66. maddesi uyarınca icra müdürü takibi durdurur.
İİK'nın 8. ve İcra İflas Kanunu Yönetmeliği'nin 22/2. maddesi gereğince ise; "İcra ve iflas daireleri, yaptıkları muamelelerle kendilerine vaki talep ve beyanlar hakkında bir tutanak yaparlar. Sözlü itirazlar ile talep ve beyanların altları, ilgililer ve icra müdürü veya muavini veya katibi tarafından imzalanır."
Buna göre; ödeme emrine itiraz dilekçesinin, icra memuruna havale ettirilip icra tutanağına yazdırılmış olması gerekir. Çünkü ödeme emrine itiraz tarihi, itiraz dilekçesindeki tarih olmayıp, bu dilekçenin icra tutanağına geçirildiği tarihtir (HGK 13.05.2009 tarih ve 2009/12-185 E.-2009/182 K.). İcra müdürlüğünce, itiraz dilekçesi tarihinin, önceki bir tarih olarak bildirilmesine itibar edilemez. Tutanağa geçirilmeyen dilekçeler tanık beyanı ile de ispat edilemez.
Ayrıca, İİK'nın 8/a maddesinde de, icra ve iflas dairelerince yapılacak her türlü icra ve iflas işlemlerinde Ulusal Yargı Ağı Bilişim Sisteminin kullanılacağı, her türlü veri, bilgi, belge ve kararın Ulusal Yargı Ağı Bilişim Sistemi vasıtasıyla işlenerek kaydedileceği hüküm altına alınmıştır.
Somut olayda, genel haciz yolu ile ilamsız icra takibinde borçluya örnek 7 numaralı ödeme emrinin 20.07.2020 tarihinde tebliğ edildiği, borçlu tarafından 20.07.2020 tarihini taşıyan ve icra memuru tarafından 20.07.2020 tarihinde havale edilip imzalanan itiraz dilekçesinin ibraz edildiği görülmektedir. Ne var ki borçluların itiraz dilekçesinin ödeme emrinin tebliğinden itibaren yedi günlük süre geçirildikten sonra 14.09.2020 tarihinde, UYAP sistemine kaydının yapıldığı dosya kapsamıyla sabittir.
Bu durumda, yukarıda değinilen yasal düzenlemeler ve açıklamalar uyarınca, itiraz dilekçesinin üzerinde yazılı tarihin itiraz tarihi olarak kabulüne imkan bulunmadığı ve itiraza esas olan tarihin anılan dilekçenin UYAP sistemine işlendiği 14.09.2020 tarihi olduğu açıktır. Öyleyse, belirtilen tarih nazara alındığında borçlu tarafından İİK'nın 62. maddesinde öngörülen yasal yedi günlük süre içinde yapılmış bir itirazın varlığından söz edilemez (Yargıtay 12.HD T:04.03.2025, E:2025/801, K:2025/1932)
İİK'nın 8. ve İcra İflas Kanunu Yönetmeliği'nin 22/2. maddesi gereğince ise; "İcra ve iflas daireleri, yaptıkları muamelelerle kendilerine vaki talep ve beyanlar hakkında bir tutanak yaparlar. Sözlü itirazlar ile talep ve beyanların altları, ilgililer ve icra müdürü veya muavini veya katibi tarafından imzalanır."
Buna göre; ödeme emrine itiraz dilekçesinin, icra memuruna havale ettirilip icra tutanağına yazdırılmış olması gerekir. Çünkü ödeme emrine itiraz tarihi, itiraz dilekçesindeki tarih olmayıp, bu dilekçenin icra tutanağına geçirildiği tarihtir (HGK 13.05.2009 tarih ve 2009/12-185 E.-2009/182 K.). İcra müdürlüğünce, itiraz dilekçesi tarihinin, önceki bir tarih olarak bildirilmesine itibar edilemez. Tutanağa geçirilmeyen dilekçeler tanık beyanı ile de ispat edilemez.
Ayrıca, İİK'nın 8/a maddesinde de, icra ve iflas dairelerince yapılacak her türlü icra ve iflas işlemlerinde Ulusal Yargı Ağı Bilişim Sisteminin kullanılacağı, her türlü veri, bilgi, belge ve kararın Ulusal Yargı Ağı Bilişim Sistemi vasıtasıyla işlenerek kaydedileceği hüküm altına alınmıştır.
Somut olayda, genel haciz yolu ile ilamsız icra takibinde borçluya örnek 7 numaralı ödeme emrinin 20.07.2020 tarihinde tebliğ edildiği, borçlu tarafından 20.07.2020 tarihini taşıyan ve icra memuru tarafından 20.07.2020 tarihinde havale edilip imzalanan itiraz dilekçesinin ibraz edildiği görülmektedir. Ne var ki borçluların itiraz dilekçesinin ödeme emrinin tebliğinden itibaren yedi günlük süre geçirildikten sonra 14.09.2020 tarihinde, UYAP sistemine kaydının yapıldığı dosya kapsamıyla sabittir.
Bu durumda, yukarıda değinilen yasal düzenlemeler ve açıklamalar uyarınca, itiraz dilekçesinin üzerinde yazılı tarihin itiraz tarihi olarak kabulüne imkan bulunmadığı ve itiraza esas olan tarihin anılan dilekçenin UYAP sistemine işlendiği 14.09.2020 tarihi olduğu açıktır. Öyleyse, belirtilen tarih nazara alındığında borçlu tarafından İİK'nın 62. maddesinde öngörülen yasal yedi günlük süre içinde yapılmış bir itirazın varlığından söz edilemez (Yargıtay 12.HD T:04.03.2025, E:2025/801, K:2025/1932)
#10
Harç & Vergi Uygulamaları / Projeye Aykırı Olarak Yapılan ...
Son İleti Gönderen Özgür KOCA - 05 Ağustos 2025, 21:23:08Vergiye tabi konut teslimlerinde katma değer vergisi oranını belirleyen ana unsur, konutun m2 alanı olup katma değer vergisi oranı net m2 üzerinden hesaplandığından, Katma Değer Vergisi Kanunu'nun 28'inci maddesinin verdiği yetkiye dayanılarak alınan 28/03/2022 tarih ve 5359 sayılı Cumhurbaşkanı Kararı ile konutların net alanının 150 m2'ye kadar olan kısmı için % 8 KDV oranı uygulanacağı belirtilmektedir.
Dava dosyasının incelenmesinden İcra Müdürlüğünce alınan 31/07/2023 tarihli 2. Ek Bilirkişi Raporunda; çatı örtüsü olarak projelendirilen kısmın projesine aykırı olarak yüksek yapıldığı ve bu alanın jakuzi ve oturma alanı olarak kullanıldığı, kaçak olarak çatıda kullanılan alanın net 54,24 m2 olduğu, bu durumda taşınmazın net kullanım alanının 190,24 m2 olarak hesaplandığı, bu hesaplamadan hareketle gayrimenkulün net kullanım alanının 150 m2'yi aştığından bahisle satışı yapılan taşınmazın % 18 KDV'ye tabi olması gerektiği sonucuna varıldığı görülmektedir.
Diğer taraftan aynı raporda yer alan bilgilere göre dava konusu taşınmazın onaylı mimari projesinde zemin kat + 1. Katta toplam 136 m2 net alan olarak belirtildiği, çatı katının ise 54,24 m2 lik kısmının /33 eğimli ahşap çatı olarak, 8,41 m2'lik kısmının teras alanı, 13,05 m2'lik kısmının ise kullanılmayan teras olarak onaylandığının belirtildiği görülmektedir. Söz konusu rapor ve dosyadaki bilgi ve belgelerin değerlendirilmesinden konutun mimari proje ve yapı kullanma izin belgesine göre net 136m2 alana sahip olduğu anlaşılmakla projeye aykırı yapılan çatı katının vergilendirmeye esas alınamayacağı, zira projeye aykırılıkların her zaman kaldırılabileceği, yıkım, para cezası gibi idari yaptırımların uygulanabileceği, projeye aykırı olarak yapılan fazlalıkların imar mevzuatı kapsamında değerlendirilebilecek olması dolayısıyla mimari proje ve yapı kullanım izin belgesine göre net 136 m2 olduğu anlaşılan konutun 150 m²'den küçük olduğu sabit olduğundan İcra Müdürlüğünce yapılan satışta uygulanması gereken katma değer vergisi oranının %8 olduğu sonucuna varılmış olup, aksi gerekçeyle davayı reddeden Bölge İdare Mahkemesi kararında hukuka uygunluk görülmemiştir (Danıştay 9. Daire Başkanlığı T:15/01/2025, E:2024/7464, K:2025/84).
Dava dosyasının incelenmesinden İcra Müdürlüğünce alınan 31/07/2023 tarihli 2. Ek Bilirkişi Raporunda; çatı örtüsü olarak projelendirilen kısmın projesine aykırı olarak yüksek yapıldığı ve bu alanın jakuzi ve oturma alanı olarak kullanıldığı, kaçak olarak çatıda kullanılan alanın net 54,24 m2 olduğu, bu durumda taşınmazın net kullanım alanının 190,24 m2 olarak hesaplandığı, bu hesaplamadan hareketle gayrimenkulün net kullanım alanının 150 m2'yi aştığından bahisle satışı yapılan taşınmazın % 18 KDV'ye tabi olması gerektiği sonucuna varıldığı görülmektedir.
Diğer taraftan aynı raporda yer alan bilgilere göre dava konusu taşınmazın onaylı mimari projesinde zemin kat + 1. Katta toplam 136 m2 net alan olarak belirtildiği, çatı katının ise 54,24 m2 lik kısmının /33 eğimli ahşap çatı olarak, 8,41 m2'lik kısmının teras alanı, 13,05 m2'lik kısmının ise kullanılmayan teras olarak onaylandığının belirtildiği görülmektedir. Söz konusu rapor ve dosyadaki bilgi ve belgelerin değerlendirilmesinden konutun mimari proje ve yapı kullanma izin belgesine göre net 136m2 alana sahip olduğu anlaşılmakla projeye aykırı yapılan çatı katının vergilendirmeye esas alınamayacağı, zira projeye aykırılıkların her zaman kaldırılabileceği, yıkım, para cezası gibi idari yaptırımların uygulanabileceği, projeye aykırı olarak yapılan fazlalıkların imar mevzuatı kapsamında değerlendirilebilecek olması dolayısıyla mimari proje ve yapı kullanım izin belgesine göre net 136 m2 olduğu anlaşılan konutun 150 m²'den küçük olduğu sabit olduğundan İcra Müdürlüğünce yapılan satışta uygulanması gereken katma değer vergisi oranının %8 olduğu sonucuna varılmış olup, aksi gerekçeyle davayı reddeden Bölge İdare Mahkemesi kararında hukuka uygunluk görülmemiştir (Danıştay 9. Daire Başkanlığı T:15/01/2025, E:2024/7464, K:2025/84).