Son İletiler

#1
Soru & Cevap Bölümü / İcra dairesi işlemlerinin geci...
Son İleti Gönderen Özgür KOCA - 17 Mayıs 2025, 21:20:07
İcra dairelerinde bir işin geciktirilmesi durumunda disiplin soruşturması başlatılabilir mi ?

Disiplin cezalarının çeşitleri ile ceza uygulanacak fiil ve haller Devlet Memurları Kanunu'nun 125. Maddesinde düzenlenmiştir.  Bu maddede yer verilen incelememize esas kısımlar aşağıdaki gibidir.

Uyarma 125/A:
a)
Verilen emir ve görevlerin tam ve zamanında yapılmasında ....... kayıtsızlık göstermek

Kınama 125/B:
a)
Verilen emir ve görevlerin tam ve zamanında yapılmasında .... kusurlu davranmak

Aylıktan Kesme 125/C:
a)
Kasıtlı olarak; verilen emir ve görevleri tam ve zamanında yapmamak

Kademe ilerlemesinin durdurulması 125/D:
n)
Verilen görev ve emirleri kasten yapmamak

Adalet Bakanlığı Disiplin Yönetmeliğinin İŞLEME KONULAMAYACAK İHBAR VE ŞİKAYETLER başlıklı 22.maddesinin ç fıkrası "Kanun yollarına başvuru sebebi olarak ileri sürülebilecek hususları içeren" şeklindedir.

Şikayet ve şartlar başlıklı İcra ve İflas Kanunu'nun 16. Maddesinin 2. Fıkrasında "Bir hakkın yerine getirilmemesinden veya sebepsiz sürüncemede bırakılmasından dolayı her zaman şikayet olunabilir"

Aynı Kanun'un 17. Maddesinin 2. Fıkrasında "Memurun sebepsiz yapmadığı veya geciktirdiği işlerin icrası emrolunur" hükmüne yer verilmiştir.


İcra ve İflas Kanunu'nun bazı maddelerinde yapılacak işlemler için süre tayin edilmiştir. Örneğin;

İİK.nın 61. Maddesinde "Ödeme emri borçluya takip talebinden itibaren nihayet 3 gün içinde tebliğe gönderilir.

İİK.nın 79. Maddesinde "İcra dairesi talepten nihayet üç gün içinde haczi yapar"

İİK.nın 112. Maddesinde "Taşınır mallar satış talebinden nihayet iki ay içinde satılır"


Yerleşik yargı içtihatlarıyla süre tayin edilen işlemler için bu sürelerden sonrada işin yapılabileceği netleştirilmiştir.

Süre tayin edilmeyen işlemlerde ise işin makul bir sürede yapılabileceği yine yerleşik yargı içtihatları ile öngörülmüştür.

Yukarıdaki hükümler çerçevesinde yapılan değerlendirmede, Devlet Memurları Kanunu'nda yer alan disiplin hükümleri genel nitelikte olup tüm memurları kapsamaktadır ancak icra dairelerince bir işin sebepsiz yapılmaması ya da geciktirilmesi durumunda İİK.nun 16/2 ve 17/2.maddelerinde başvurulacak yollar özel bir hükümle açıkça düzenlenmiştir. Bir amir tarafından verilen emir veya görev haricinde bir işin zamanında yapılmaması (örneğin bir talebe karar verilmemesi ya da verilen karar gereğinin karar veren tarafından uygulanmasının geciktirilmesi) halinde ilgililerin İcra Hukuk Mahkemesi nezdinde şikayet hakkını KULLANMAYIP disiplin amirine yaptıkları şikayet üzerine disiplin soruşturması başlatılması ya da şikayet olmaksızın res'en disiplin amirince soruşturma başlatılması açıkça  Adalet Bakanlığı Disiplin Yönetmeliğinin 22/ç maddesinde yer verilen kanun yollarına başvuru sebebi olarak ileri sürülebilecek hususlarda disiplin soruşturması başlatılamayacağı yolundaki düzenlemeye aykırılık oluşturur.


Özgür KOCA
İcra Müdür Yardımcısı
#2
Kişiler & Aile & Miras Hukuku / Boşanma Davasında Davalıya Vas...
Son İleti Gönderen Özgür KOCA - 17 Mayıs 2025, 08:46:59
SORU: Boşanma davasında davalının hükümlü olması ve kendisine vasi atanması halinde anlaşmalı boşanma nasıl yapılır ?

CEVAP: Anlaşmalı boşanma ile ilgili değerlendirmeyi yaparken dikkat edilmesi gereken husus TMK m.166/3'tür. Bu maddeye göre:

> "Evlilik en az bir yıl sürmüşse, eşlerin birlikte başvurması veya bir eşin açtığı davayı diğerinin kabul etmesi hâlinde evlilik birliğinin temelinden sarsılmış olduğu kabul edilir."


Ancak burada önemli olan, anlaşmalı boşanmanın "eşlerin serbest iradeleriyle" gerçekleşmesi gerektiğidir. Bu da doğrudan tarafların bizzat ve mahkeme huzurunda iradelerini açıklamaları şartını doğurur.

Kısıtlı kişinin durumu:

Kısıtlı (davalı) adına işlem yapma yetkisi yasal temsilcisi olan vasidedir.

Ancak anlaşmalı boşanma kişiye sıkı sıkıya bağlı haklardan biridir.

Bu nedenle Yargıtay içtihatlarında da vesayet altında olan kişi adına vasi, anlaşmalı boşanma protokolünü imzalayamaz ve duruşmada onun yerine irade beyanında bulunamaz.


Yargıtay Kararları:

Örneğin Yargıtay 2. Hukuk Dairesi'nin 2014/10613 E. - 2014/24121 K. sayılı kararında da benzer durum değerlendirilmiş ve anlaşmalı boşanmanın, kısıtlı adına vasi tarafından yapılamayacağı belirtilmiştir.

Ne Yapılabilir?

Eğer boşanma yine de isteniyorsa:

1. Çekişmeli boşanma olarak dava sürdürülür.


2. Taraflar sulh olabilir, bu durumda feragat, kabul, vs. gibi işlemleri vasi yapabilir.


3. Kısıtlı olan tarafın boşanma davasında temsilini kolaylaştırmak için Adli Tıp Kurumu'ndan rapor alınarak fiil ehliyetine kısmen sahip olup olmadığı araştırılabilir. (Örn. duruşmada beyan verecek kadar ayırt etme gücü var mı diye.)



Sonuç:

Kısıtlı adına vasi ile anlaşmalı boşanma yapılamaz. Ancak çekişmeli boşanma yolu izlenerek tarafların uzlaşı içinde olduğu bir çözüm geliştirilebilir.


---


Aşağıda, davalı koca kısıtlı olduğundan ve vasi ile anlaşma sağlandığından, çekişmeli boşanma davası devam ederken sulh yolu ile davayı sonlandırmaya yönelik bir dilekçe örneği bulacaksınız. Bu dilekçe, mahkemeye tarafların anlaştığı hususları bildirmek ve çekişmeli boşanmayı anlaşmaya dayalı şekilde sonlandırmak amacıyla kullanılabilir.


...... AİLE MAHKEMESİ HAKİMLİĞİ'NE
(Dosya No: 202.../... E.)

DAVACI :
Adı Soyadı
T.C. Kimlik No
Adres

DAVALI :
(Kısıtlı) Adı Soyadı
T.C. Kimlik No
Adres
VASİSİ :
Adı Soyadı
T.C. Kimlik No
Adres

KONU :
Tarafların aralarında boşanmanın ve fer'ilerinin sulhen düzenlendiğinin, mahkemenin takdirine sunulmasıdır.

AÇIKLAMALAR :
Müvekkilimiz ile davalı koca arasında görülmekte olan işbu boşanma davasında, davalı tarafın kısıtlı olması nedeniyle yasal temsilcisi olan vasi ile yapılan görüşmeler neticesinde taraflar boşanma konusunda mutabakata varmıştır. Ancak kısıtlı kişi adına vasi ile anlaşmalı boşanma mümkün olmadığından, dava çekişmeli şekilde açılmış olup, işbu dilekçe ile taraflar arasında aşağıda belirtilen hususlarda sulh sağlandığı mahkemenize arz ve beyan olunur:

TARAFLARIN UZLAŞTIĞI HUSUSLAR:

1. Taraflar boşanmayı kabul etmektedir.


2. Taraflar arasında nafaka, tazminat ve mal paylaşımı hususlarında herhangi bir talepleri bulunmamaktadır / varsa şu şekilde uzlaşılmıştır:

........................



3. Tarafların müşterek çocukları bulunmamaktadır / Varsa velayet hususunda şu şekilde anlaşılmıştır:

........................



4. Yargılama giderleri ve vekalet ücretleri kendi üzerlerinde bırakılmıştır.



HUKUKİ NEDENLER: TMK, HMK, ilgili mevzuat.

SONUÇ ve TALEP :
Yukarıda arz ve izah olunan nedenlerle, işbu sulh beyanımız doğrultusunda, çekişmeli olarak görülmekte olan boşanma davasının boşanma ile sonuçlandırılmasına ve taraflar arasında mutabakata varılan hususların karar altına alınmasına karar verilmesini vekaleten saygılarımızla arz ve talep ederiz.

TARİH: .../.../2025

DAVACI VEKİLİ
Ad Soyad
İmza

DAVALI VASİSİ
Ad Soyad
İmza


---

Duruşmada vasi beyanının alınmasını ve sulhün zapta geçirilmesini isteyen, mahkemeye sunulabilecek bir tensip sonrası dilekçe örneği. Bu dilekçe ile mahkemenin, taraflar arasında sağlanan uzlaşıyı zapta geçirmesi ve vasi beyanını duruşmada alması talep edilebilir:


...... AİLE MAHKEMESİ HAKİMLİĞİ'NE
(Dosya No: 202.../... E.)

DAVACI :
Adı Soyadı
T.C. Kimlik No
Adres

DAVALI :
(Kısıtlı) Adı Soyadı
T.C. Kimlik No
Adres
VASİSİ :
Adı Soyadı
T.C. Kimlik No
Adres

KONU :
Taraflar arasında boşanmanın ve fer'ilerinin sulh yoluyla karara bağlanmasının talebidir.

AÇIKLAMALAR :
Mahkemenizin yukarıda esas numarası belirtilen dosyasında taraflar arasında görülmekte olan boşanma davasında, davalı koca kısıtlı olup, yasal temsilcisi babası vasisi olarak atanmıştır.

Taraflar arasında yapılan görüşmeler sonucunda boşanma ve fer'i talepler hususunda mutabakata varılmış olup; bu anlaşma çerçevesinde yargılamaya devam edilmesi ve sulh hükümlerinin zapta geçirilerek hükme esas alınması talep olunmaktadır.

Bu kapsamda:

1. Duruşma gününde vasi dinlenilerek uzlaşma beyanının zapta geçirilmesi,


2. Tarafların boşanmayı kabul ettiklerine ve protokol hükümlerine uygun olarak karar verilmesi,


3. Tarafların aralarında herhangi bir nafaka, tazminat, mal rejimi vs. talebi olmadığı (veya varsa protokol uyarınca belirlendiği),


4. Bu hususların mahkeme kararına geçirilmesi,

hususlarında gereğinin yapılmasını arz ve talep ederiz.

SONUÇ ve TALEP :
Yukarıda arz edilen nedenlerle, duruşmada vasi dinlenerek taraflar arasında sağlanan mutabakatın zapta geçirilmesini, boşanma davasının sulh ile sonuçlandırılmasına karar verilmesini saygılarımızla arz ve talep ederiz.

TARİH: .../.../2025

DAVACI VEKİLİ
Ad Soyad
İmza

DAVALI VASİSİ
Ad Soyad
#3
Tüketici Hukuku & Hakları / Ticaret Şirket Adına Kefillikt...
Son İleti Gönderen Özgür KOCA - 17 Mayıs 2025, 08:20:20
SORU: Ticaret şirketi adına alınan banka kredisine müteselsil kefil olan gerçek kişi adına açılacak menfi tespit davasında görevli mahkeme neresidir?

CEVAP: Bu tür davalarda görevli mahkemenin tespiti, genellikle "tüketici" sıfatının olup olmamasına göre belirlenir. Durumu şu şekilde özetleyebiliriz:

1. Gerçek kişinin kefilliği – tüketici sıfatı:

Eğer gerçek kişi, söz konusu ticari krediye ticari veya mesleki olmayan bir amaçla kefil olmuşsa, yani tüketici sıfatı taşıyorsa, bu durumda menfi tespit davası tüketici mahkemesinde açılmalıdır. Yargıtay da bu yönde birçok kararında kefilin tüketici olup olmadığının belirleyici olduğunu vurgulamaktadır.

2. Ticari amaç – tacir sıfatı:

Ancak gerçek kişi kefil, aynı zamanda ticari işletmesi olan bir tacir ise ve kefalet ticari faaliyetiyle bağlantılıysa (örneğin şirket ortağı veya yöneticisi olarak kefalet verdiyse), bu durumda tüketici sayılmaz. Bu durumda dava, asliye ticaret mahkemesinde görülmelidir.


---

Uygulamada ipucu: Yargıtay, kefilin şirket ortağı olması durumunda dahi sırf bu nedenle tüketici sayılmaması gerektiğini kabul etmez; esas olan kefaletin verilme amacıdır. Kefil tüketici sıfatını taşıyorsa, ticaret şirketine alınan kredi için bile kefalet vermesi, onu tüketici olmaktan çıkarmayabilir.

Sonuç:

Kefil, ticari veya mesleki amaçla hareket etmemişse: Tüketici Mahkemesi görevli.

Aksi hâlde (ticari amaçla kefalet): Asliye Ticaret Mahkemesi görevli.


Davanızın somut durumuna göre kefilin sıfatı ve kefalet amacı incelenerek görevli mahkeme netleştirilmelidir.


Konuyla doğrudan ilgili bazı Yargıtay karar örnekleri:


---

1. Yargıtay 11. Hukuk Dairesi, 2020/3774 E., 2021/3105 K., T. 14.4.2021

Özet:

"Ticari krediye kefil olan kişinin tüketici sıfatı taşıyıp taşımadığı, kefalet ilişkisinin ticari veya mesleki amaçla kurulup kurulmadığı somut olayda araştırılmalıdır. Kefil tüketici sıfatı taşıyorsa tüketici mahkemesi görevlidir."


---

2. Yargıtay 13. Hukuk Dairesi, 2017/2518 E., 2019/12162 K., T. 5.12.2019

Özet:

"Tüketici sıfatı taşımayan ticari şirketin borcuna kefil olan gerçek kişi tüketici olabilir. Kefaletin mesleki ya da ticari amaca yönelik olup olmadığı belirlenerek görevli mahkeme tayin edilmelidir."


---

3. Yargıtay 3. Hukuk Dairesi, 2019/2023 E., 2019/5069 K., T. 10.6.2019

Özet:

"Gerçek kişi kefilin bir ticaret şirketi borcuna kefaleti, otomatik olarak ticari sayılmaz. Kefaletin verilme amacı ticari değilse tüketici mahkemesi görevlidir."


---

4. Yargıtay 3. Hukuk Dairesi, 2021/5776 E., 2021/10480 K., T. 27.12.2021

Özet:

"Kefilin tacir olması tüketici sıfatını mutlaka dışlamaz. Önemli olan, kefalet ilişkisinin mesleki veya ticari bir amaca dayanıp dayanmadığıdır."


---

Pratik Not:
Bu kararlar ışığında, dava açmadan önce şu soruları netleştirmeniz gerekir:

Kefil kişi, krediyle ilgili şirketin ortağı mı?

Kefalet mesleki bir amaçla mı verilmiş?

Kefil, krediden bir menfaat elde etmiş mi?


Eğer bu soruların yanıtı olumsuzsa, yani kişi sadece bir tanıdığa yardım etmek amacıyla kefil olmuşsa, tüketici sıfatı vardır ve Tüketici Mahkemesi görevli olur.

Özgür KOCA
#4
Kişiler & Aile & Miras Hukuku / Evli Bir Kadının Sadece Bekarl...
Son İleti Gönderen Özgür KOCA - 17 Mayıs 2025, 02:35:11
Evli bir kadının sadece bekârlık soyadını kullanmak istemesiyle ilgili açılacak dava, yerleşik Yargıtay içtihatlarına ve uygulamaya göre hak arama özgürlüğü kapsamında açılan bir bireysel hak davasıdır.


1. Karşı taraf kim olmalıdır?

Davada hasım, yani karşı taraf, uygulamada genellikle:

Nüfus ve Vatandaşlık İşleri Genel Müdürlüğü
şeklinde gösterilir.


Neden?: Çünkü soyadı bilgileri merkezi nüfus sisteminde tutulmakta ve değişiklik ancak merkezi otorite tarafından yapılmaktadır. İl/ilçe nüfus müdürlükleri, genel müdürlüğün taşra teşkilatıdır; yetki ve karar merci değildir.

Dilekçede hasım olarak:

> "T.C. İçişleri Bakanlığı Nüfus ve Vatandaşlık İşleri Genel Müdürlüğü"
şeklinde yazabilirsiniz.


2. Dava açmadan önce nüfus müdürlüğüne başvuru gerekir mi?

Hayır, zorunlu değildir.

Bu tür davalar için ön başvuru şartı aranmamaktadır. Çünkü bu bir idari başvuruya dayalı işlem iptali davası değil, doğrudan temel hakka dayalı, soyadı taşıma hakkını konu alan bir bireysel talep olduğundan, doğrudan Aile Mahkemesi'nde dava açılabilir.

Ancak bazı uygulamacı avukatlar veya vatandaşlar, önce nüfus müdürlüğüne başvurarak ret cevabı almayı tercih edebilir. Bu, delil niteliğinde kullanılabilir ama yasal olarak bir zorunluluk yoktur.


Ek Not:

Bu tür davalar son yıllarda AYM ve AİHM kararları ışığında olumlu sonuçlanmaktadır. Evlilik nedeniyle kadınların sadece eşinin soyadını taşıma zorunluluğu eşitlik ilkesine aykırı bulunmuştur.

Özgür KOCA


Örnek dava dilekçesi


[İLGİLİ YER AİLE MAHKEMESİ SAYIN HÂKİMLİĞİ'NE]

DAVACI:
[Adınız Soyadınız]
[T.C. Kimlik No]
[Adresiniz]
[Telefon / E-Posta]

DAVALI:
T.C. İçişleri Bakanlığı Nüfus ve Vatandaşlık İşleri Genel Müdürlüğü
Adres: T.C. İçişleri Bakanlığı, Nüfus ve Vatandaşlık İşleri Genel Müdürlüğü
Çamlıca Mah. 408. Cad. No:136 06200 Yenimahalle / ANKARA

KONU:
Medeni Kanun'un 27. maddesi ve ilgili Anayasa hükümleri uyarınca evli olmama rağmen sadece bekârlık soyadımı kullanmak üzere soyadımın düzeltilmesi istemidir.

AÇIKLAMALAR:

1. Davacıyım. [Evlilik tarihi] tarihinde evlendim. Evlilik nedeniyle nüfus kaydımda eşimin soyadı, kendi soyadıma eklenerek birlikte kullanılmaya başlanmıştır. Ancak ben, kişisel, mesleki ve sosyal sebeplerle yalnızca bekârlık soyadımı kullanmak istiyorum.


2. Türk Medeni Kanunu'nun 187. maddesi uyarınca evli kadının sadece kocasının soyadını taşıması gerektiği düzenlenmiş olsa da bu hükmün, kadın ve erkek eşitliğine aykırı olduğu gerekçesiyle hem Anayasa Mahkemesi hem de Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi tarafından eleştirilmiştir.


3. Anayasa Mahkemesi'nin 2023/38 E. ve 2023/107 K. sayılı 19.04.2023 tarihli kararı ile kadının evlendikten sonra da bekârlık soyadını tek başına kullanabilmesinin anayasal bir hak olduğu kabul edilmiştir. Bu kararda, kadının yalnızca eşinin soyadını taşımasının kadın-erkek eşitliğine aykırı olduğu belirtilmiştir.


4. Bu nedenle nüfus kayıtlarında sadece bekârlık soyadımın yer alması için işbu davayı açma zarureti doğmuştur.


HUKUKİ SEBEPLER:
T.C. Anayasası md. 10, 17, 20, 41;
4721 sayılı Türk Medeni Kanunu md. 187, 27;
Anayasa Mahkemesi Kararları;
AİHS md. 8, 14


DELİLLER:
Nüfus kayıt örneği
Evlilik cüzdanı örneği
Anayasa Mahkemesi kararları
Tanık beyanı (gerekirse)
Her türlü yasal delil


SONUÇ ve İSTEM:
Yukarıda arz ve izah edilen nedenlerle;

1. Evli olmama rağmen yalnızca bekârlık soyadımı kullanmama izin verilmesine,


2. Nüfus kayıtlarının bu doğrultuda düzeltilmesine,


3. Dava masrafları ile vekalet ücretinin davalı idareye yükletilmesine,

karar verilmesini saygılarımla arz ve talep ederim.

Tarih
İmza
#5
Harç & Vergi Uygulamaları / TMSF'nin Tasfiye Komisyonu Ola...
Son İleti Gönderen Özgür KOCA - 16 Mayıs 2025, 14:19:58
TMSF'nin tasfiye komisyonu olarak atandığı alacaklılar yönünden alacaktan feragat edilmesi halinde FERAGAT harcı alınması gerektiğine dair görüşümüzü içerir karar örneği aşağıdadır.


T.C.
.......
.... İCRA DAİRESİ
2021/.......  ESAS


KARAR TENSİP TUTANAĞI

Alacaklı vekilinin, feragat nedeniyle dosyanın işlemden kaldırılmasıyla hacizlerin fekkine dair 16/05/2025 havale tarihli talebi ve dosya incelendi.

KARAR   : 28.07.2021 tarihli ve 31551 sayılı Resmi Gazetede yayımlanarak yürürlüğe giren 7333 sayılı Kanun ile 6361 sayılı Kanunun 50/A maddesinin ikinci fıkrasında değişikliğe gidilerek tasfiye komisyonunun Tasarruf Mevduatı Sigorta Fonu tarafından atanacağının hüküm altına alındığı, aynı gün, BDDK tarafından tasfiyesine karar verilen Tasfiye Halinde ....evim ..... AŞ'nin de yer aldığı 21 şirketin tasfiye komisyonu üyeliklerine Fon Kurulunun kararıyla atamalar yapıldığı ve ilgili tasfiye komisyonlarınca çalışmalara başlandığı TMSF' nin resmi web sitesinde duyurular kısmında da yayınlanmıştır.

Bursa BAM 14. HD.T:27/03/2025, E:2023/1122, K:2025/562 sayılı kararı "Davalı 'Fon'a devredilmemiş, yalnızca Tasarruf Mevduatı Sigorta Fonu Kurulu'nun kararı ile şirkete tasfiye komisyonu üyeleri atanmıştır. Dolayısı ile Fon'un haiz olduğu harçtan muafiyetten davalı şirket yararlanamayacaktır. Ayrıca, 6361 sayılı Kanun'un 50-A maddesinin 3. ve 4. fıkralarında ".....Bu şirketle ilgili olarak tasfiye komisyonu tarafından açılan dava, istinaf, temyiz ve takip gibi yargı süreçleri harçtan muaftır...." düzenlemesi bulunmakta ise de, söz konusu maddenin düzenlemesi ancak şirketle ilgili tasfiye komisyonu tarafından açılan davalara özgü olarak harç muafiyeti getirdiği, eldeki davanın ise, şirket tarafından şirketle ilgili tasfiye komisyonu tarafından açılan bir dava olmadığı ve harçtan muafiyet koşullarının bulunmadığı" şeklinde olup yine benzer nitelikteki Samsun BAM 9. HD. T:06/01/2020  ve E:2020/36 sayılı icrayı geri bırakma kararı "Ortada devam eden tüzel kişilik olup, kayyım olarak Tasarruf Mevduatı Sigorta Fonunun atandığı sabittir. Ortada henüz fona devredilen bir şirket olmadığından, harç muafiyetinin olması veya 5411 Sayılı Yasanın 140/5. maddesinden yararlanması mümkün değildir." şeklindedir. İşbu takip tasfiye komisyonu tarafından açılmadığı gibi alacaklı şirkette fona devredilmediğinden alacaklının harç muafiyeti bulunmamaktadır.

6361 sayılı Finansal Kiralama Faktoring ve Finansman ve Tasarruf Finansman Şirketleri  Kanunu 50/A maddesinin  4. fıkrasına istinaden 5411 sayılı Bankacılık Kanunun 106 ncı maddesinin ikinci, yedinci, dokuzuncu ve onuncu fıkraları, 108 inci, 109 uncu, 110 uncu, 132 nci, 133 üncü, 134 üncü, 137 nci, 138 inci, 140 ıncı, 141 inci ve 142 nci madde hükümleri kıyasen uygulanır denildiği için Bankacılık Kanunun 140 maddesindeki şartlar kapsamında yargı harçlarından muaf olup olmadığı yönünde yapılan incelemede;

Bankacılık Kanunun;
140/1. Maddesinde "Fon her türlü vergi, resim ve harçtan muaftır.",
140/2. Maddesinde "Faaliyet izni kaldırılan veya tasfiyeleri Fon eliyle yürütülen bankaların iflas ve tasfiye idarelerinin Fon tarafından, borçlarının ve/veya taahhütlerinin üstlenilmesi ve/veya alacaklarının devralınması hâlinde Fonun, üstlendiği borçlar ve/veya taahhütler ile devraldığı alacaklarla ilgili ....  icra takipleri ile bu borçlar ve/veya alacaklar ve/veya taahhütlerle ilgili diğer her türlü işlemler ve bu işlemlerle ilgili düzenlenen kâğıtlar, her türlü vergi, resim, harç  .... hükmünden istisnadır", alacaklı şirket "Fon"a devredilmemiş, yalnızca Tasarruf Mevduatı Sigorta Fonu Kurulu'nun kararı ile şirkete tasfiye komisyonu üyeleri atanmıştır. Dolayısı ile Fon'un haiz olduğu harçtan muafiyetten alacaklı şirket yararlanamayacaktır. (Bursa BAM 14. HD.T:27/03/2025, E:2023/1122, K:2025/562-Samsun BAM 9. HD. T:06/01/2020, E:)
140/8. Maddesinde ise "Fon bankaları, faaliyet izni kaldırılan veya tasfiyeleri Fon eliyle yürütülen bankaların iflas ve tasfiye idarelerinin alacaklarının tahsilini teminen yapacakları ..... icra takipleri, ..... her türlü vergi, resim, harç ...... hükmünden istisnadır", feragat talebi ise icra takibi kapsamında alacağın tahsiline yönelik işlem olmadığından harç yatırılmadan dosya feragat nedeniyle işlemden kaldırılamayacağından,

6361 sayılı Kanunun 50/A maddesiyle atıf yapılan 5411 Sayılı Bankacılık Kanununun Fon ve faaliyet izni kaldırılan bankalara ilişkin mali istisnalar başlıklı 140.Maddesinde ise: "Fon her türlü vergi, resim ve harçtan muaftır.'' denilmekte olup kararlılık arz eden yüksek yargı kararlarında da izah edildiği üzere yargı harçlarından muafiyet kanun maddelerinde açık açık belirtilmediği sürece  her türlü vergi, resim ve harçtan muaftır ibaresinin yargı harçlarını kapsamayacağı açıktır. Herhangi bir kanunda bir kurum ya da kişi yargılama harçları dışında çeşitli vergilerden ve harçlardan muaf tutulmuş olabilir, bu o kişi ya da kurumun yargılama harçlarından da muaf tutulduğu anlamına gelmeyeceğinden (Emsal olarak Yargıtay 9. HD. T:14.01.2021, E:2020/3885, K:2021/1085, Yargıtay 9. HD. T:28.02.2019, E:2017/9629, K:2019/5129, Yargıtay 1. H.D. E:2021/8898, K:2023/1168, İstanbul BAM 57. HD. T:10/03/2025, E:2025/428, K:2025/514),

Alacaklı vekilinin talebi borcun haricen tahsiline yönelik olmayıp takipten feragate ilişkin olduğu, feragat harcının sorumlusu alacaklının ise yukarıda yer verilen içtihatlar ve gerekçeler çerçevesinde harç muafiyetinin bulunmadığı dikkate alınmakla harç yatırılmadan FERAGAT nedeniyle dosyanın işlemden kaldırılması talebinin REDDİNE,

İcra Hukuk Mahkemesi nezdinde karara karşı şikayet yolu açık olmak üzere karar verildi.  16/05/2025


Özgür KOCA
İcra Müdür Yardımcısı
#6
İİK'nın 97/a. maddesine göre, BİR TAŞINIR MALI ELİNDE BULUNDURAN KİMSE ONUN MALİKİ SAYILIR. BORÇLU İLE ÜÇÜNCÜ ŞAHISLARIN TAŞINIR MALI BİRLİKTE ELLERİNDE BULUNDURMALARI HALİNDE DAHİ MAL BORÇLU ELİNDE ADDOLUNUR.

Dava açma külfeti taraflardan herhangi birine yükletilmiş olsa bile, İSTİHKAK DAVALARINDA MÜLKİYET KARİNESİ VE İSPAT YÜKÜ SADECE TARAFLARIN DOSYADA DAVALI VEYA DAVACI OLUP OLMAMASINA GÖRE DEĞİL, HACZİN YAPILDIĞI YERİN TAKİP DOSYASINDAKİ ADRESLERLE BAĞLANTISI, HACİZ SIRASINDA HACİZ MAHALLİNDE BULUNAN KİŞİLER VE ADRESİN BORÇLUYLA İRTİBATINI KURACAK BİR TAKIM BİLGİ VE BELGELERE RASTLANMASI gibi birçok veri birlikte değerlendirilerek belirlenmelidir. Bu sebeple, icra müdürünün veya İcra Hukuk Mahkemesinin hatalı işlemi veya kararı sonucu alacaklının ya da 3. kişinin dava açmak zorunda bırakılması ispat külfetinin yer değiştirmesine neden olmaz. Davacının da taşınmazlarda hissedar olduğu tartışmasızdır. Bu nedenle, mülkiyet karinesinin borçlu, dolayısıyla, alacaklı yararına olduğu kabul edilmelidir. Bu karinenin aksinin davacı üçüncü kişi tarafından güçlü ve inandırıcı deliller ile ispatlanması gerekir. DAVALI BORÇLU ŞİRKET VEKİLİNİN MAHCUZLARIN MÜLKİYETİNİN DAVACIYA AİT OLDUĞUNU KABUL ETMESİ, HACZE KONU MALLARIN DAVACIYA AİDİYETİNİ İSPAT AÇISINDAN YETERLİ DEĞİLDİR. İzmir Bölge Adliye Mahkemesi 8. Hukuk Dairesi Esas No:2024/275 Karar No.2024/2285-YARGITAY 12. Hukuk Dairesi ESAS NO:2024/7560 KARAR NO: 2025/2844
#7
Takibe dayanak senette borçlunun adresi haciz adresi olarak yer almaktadır. Davacı şirketin yetkilisi olan borçlu haciz sırasında haciz mahallinde hazırdır. Yine borçlunun yetkilisi olduğu bir başka şirket olan Ayçelmak isimli şirketin borçları dolayısıyla da daha önce başka dosyalardan bu adreste haciz işlemi yapılmış, bu hacizlerde yine davacı şirket tarafından istihkak iddiasında bulunulmuş, açılan davalarda istihkak iddiaları reddedilmiş, bu kararlar istinaf ve temyiz incelemesinden geçerek kesinleşmiştir. (Dairemizin 2022/2953 E. - 2023/2229 K., 2022/2885 E. - 2023/2336 K., 2022/3372 E. - 2023/2304 K., 2022/3373 E. - 2023/2289 K. sayılı kararları)Tüm bu hususların birlikte değerlendirilmesinde, TAKİP BORÇLUSUNUN, TÜZEL KİŞİLİĞİN PERDESİNE SIĞINARAK ALACAKLILARINA KARŞI BORÇLARINI ÖDEMEKTEN KAÇINMAKTA OLDUĞU anlaşılmaktadır. PERDEYİ ARALAMA TEORİSİYLE BİRLİKTE TÜZEL KİŞİNİN BORCUNDAN ÜYELERİN, ÜYELERİN BORCUNDAN TÜZEL KİŞİNİN YA DA ANA ORTAKLIKLA YAVRU ORTAKLIKLARIN ÖZDEŞ KILINARAK SORUMLU TUTULMASINA OLANAK SAĞLANMAKTADIR. Bu halde tüzel kişilik perdesinin kaldırılması sureti ile tüzel kişi ile üyeleri arasındaki mutlak olan şahıs ve mal ayrılığı ilkesi uygulanmayacaktır. Dava konusu HACİZ, DAVACININ FAAL OLDUĞU TİCARET SİCİL ADRESİNDE YAPILMIŞ OLSA DA DAVACI ŞİRKET İLE BORÇLU ARASINDA ORGANİK BAĞ (ORTAKLIK VE YÖNETİCİLİK İLİŞKİSİ) BULUNDUĞU SABİTTİR. Borçlu kendi adına borçlandığı senetlere dahi davacı şirketin adresini yazmaktadır. Hatta borçlunun yetkilisi olduğu bir diğer şirket olan Ayçelmek şirketini de benzer şekilde kullandığı kesinleşmiş yargı kararları ile sabittir. O halde DAVACI 3. KİŞİ İLE BORÇLU ARASINDA, ALACAKLIDAN MAL KAÇIRMAYA YÖNELİK DANIŞIKLI İŞLEMLER YAPILDIĞINDAN, DAVANIN REDDİNE KARAR VERİLMESİnde herhangi bir isabetsizlik görülmemiştir. İzmir Bölge Adliye Mahkemesi 8. Hukuk Dairesi Esas No:2024/786 Karar No:2024/2752-YARGITAY 12. Hukuk Dairesi ESAS NO:2025/596 KARAR NO:2025/2843
#8
Genel İcra Hukuku / İtirazın İptali Kararı ile İcr...
Son İleti Gönderen Özgür KOCA - 13 Mayıs 2025, 07:35:58
Dairemizce yapılan değerlendirmelere göre; Yargıtay 12.HD'nin 07/02/2018 gün ve 2016/27763 E - 2018/927 K sayılı emsal ilamına göre İTİRAZIN İPTALİ KARARI İLE BİRLİKTE İTİRAZLA DURAN TAKİBE DEVAM EDİLİR. Takibin devamı için AYRICA İCRA EMRİ GÖNDERİLMESİNE GEREK YOKTUR. İtirazın iptali kararı ile birlikte, TAKİP, ASIL ALACAK VE FAİZ ORANI YÖNÜNDEN KESİNLEŞTİĞİNDEN, ALACAKLI İTİRAZLA DURAN TAKİBE DEVAM ETME HAKKI KAZANIR. Daha önce takibe konu edilen ve mahkemece takibin devamına karar verilen alacak kalemleri yönünden takibe devam edilebilmesi için ayrıca bir icra emri gönderilmesine gerek yoktur. Ancak İTİRAZIN İPTALİ KARARINDA İLK DEFA HÜKÜM ALTINA ALINAN ALACAKLARIN TAHSİLİ İÇİN İLAMLI İCRA TAKİPLERİNDE ÇIKARILMASI GEREKEN ÖRNEK 4-5 İCRA EMRİNİN BORÇLUYA GÖNDERİLMESİ GEREKİR. Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 32. Hukuk Dairesi Dosya No:2024/253 Karar No:2024/1555-YARGITAY 12. Hukuk Dairesi ESAS NO:2025/295 KARAR NO:2025/2230
#9
KONKORDATO TASDİK EDİLMİŞ, ANILAN KARARDA KONKORDATO TASDİKİ KARARININ KESİNLEŞMESİ BEKLENMEDEN İİK'NIN 308/C MADDESİ GEREĞİ DERHAL BAĞLAYICI HALE GELMESİNE KARAR VERİLMİŞTİR. O halde, İİK'nın 308/c ve 308/ç madde düzenlemeleri dikkate alındığında konkordatonun tasdiki ile bağlayıcı hale geleceği ve HENÜZ PARAYA ÇEVRİLMEMİŞ HACİZLERİ HÜKÜMDEN DÜŞÜRECEĞİ, takibe konu alacağın 308/ç maddesi 2. fıkrasının yollaması ile 308/c-3 maddesinde yazılı istisna kapsamındaki alacaklardan da olmadığı dikkate alındığında İCRA MÜDÜRLÜĞÜNCE VERİLEN HACİZLERİN DÜŞÜRÜLMESİNE İLİŞKİN KARARIN YERİNDE OLDUĞU açıktır. İzmir Bölge Adliye Mahkemesi 8. Hukuk Dairesi Esas No:2024/1299 Karar No:2024/2723- YARGITAY 12. Hukuk Dairesi ESAS NO:2025/81 KARAR NO:2025/2253
#10
Borçlunun MESKENİYET ŞİKAYETİ, BORÇLUNUN HACİZ TARİHİNDEKİ EKONOMİK VE SOSYAL DURUMU DİKKATE ALINARAK BELİRLENECEĞİNDEN, taşınmaz fiyatlarında ekonomik nedenlerle meydana gelen veya gelecek değişiklikler esas alınarak belirlenemez. MAHKEME KARAR TARİHİNDEN SONRA TAŞINMAZ FİYATLARINDA ARTIŞ OLMASI İSTİNAF BAŞVURU KABUL SEBEBİ DEĞİLDİR. İİK'nın 82/1-12. maddesine dayalı olarak HACZEDİLMEZLİK ŞİKAYETİNDE BULUNULABİLMESİ İÇİN ŞİKAYET TARİHİ İTİBARİYLE HUKUKEN GEÇERLİ BİR HACZİN VARLIĞI ŞART OLDUĞU GİBİ HACZİN YARGILAMA SÜRESİNCE DE AYAKTA KALMASI GEREKİR. Bu husus kamu düzenine ilişkin olup resen dikkate alınması gerekir. Antalya Bölge Adliye Mahkemesi 12. Hukuk Dairesi Dosya No:2024/278 Karar No:2024/2423-YARGITAY 12. Hukuk Dairesi ESAS NO:2025/214 KARAR NO:2025/2259