Son İletiler
#11
Satış (ihale) & Paraların Paylaştırılması / Taşınmaz Satış İlanının Köyde ...
Son İleti Gönderen Özgür KOCA - 23 Temmuz 2025, 09:02:32Yargıtay içtihatlarında taraf menfaatine önem vermekte ve her ihalede olayın özelliğine göre farklı kararlar verebilmektedir. İhaleye talep ve talibin azlığına dayalı ihalenin feshinin gerekçesini köyde ilan yapılmaması oluşturabiliyorsa en başında köyde de ilan yapılması yerinde olacaktır. Ancak şöyle de bir durum var, aşağıda paylaşılan ikinci içtihatta ihaleye talep ve talibin azlığı, kanunda olmayan bir şekilde köyde ilan yapılmamasına bağlanmış, halbuki İİK 114'e göre taraflar ilanı istediği yerde yayınlayabilir, taşınmazının daha fazla bedelle satılmasını isteyen borçlu, böyle bir ihalenin varlığını köy halkıyla paylaşabilir (ancak pratikte kimse icradan köylüsünün yerini almak istemez, o yüzden icra köyde ilan yapsa bile amaçlanan sonuca katkı sağlamaz) yanı sıra rızaen satış yoluyla borçlunun muhammen bedele yakın satış yapma imkanı da mevcut. Borçlunun bu yollara başvurmayıp ihalenin feshi davası açarak cebri icranın asıl amacı olan alacaklının alacağına kavuşmasını engellemeye çalışmasına, kanunda yer almayan gerekçelerle yargı kararlarıyla yol açılması ya da icra dairesine böyle bir yükümlülük yüklenmesini doğru bulmuyoruz.
T.C
YARGITAY
12. Hukuk Dairesi
E:2024/8281
K:2025/476
"İçtihat Metni"
MAHKEMESİ : Sakarya Bölge Adliye Mahkemesi 8. Hukuk Dairesi
Yukarıda tarih ve numarası yazılı Bölge Adliye Mahkemesince verilen kararın müddeti içinde temyizen tetkiki davalı/alacaklı ile davalı/ihale alıcısı ... tarafından istenmesi üzerine bu işle ilgili dosya daireye gönderilmiş olup, dava dosyası için Tetkik Hakimi ... tarafından düzenlenen rapor dinlendikten ve dosya içerisindeki tüm belgeler okunup incelendikten sonra işin gereği görüşülüp düşünüldü :
Şikayetçi borçlunun, sair fesih sebepleri yanında köyde satışın ilan edilmediğini ileri sürerek ihalenin feshi istemi ile icra mahkemesine başvurduğu, ilk derece mahkemesince, satış ilanının usulünce yapıldığı gerekçesi ile şikayetin reddine karar verildiği, borçlu tarafından istinaf yoluna başvurulması üzerine, Bölge Adliye Mahkemesince, köyde ilan yapılmaması sebebiyle ihalenin feshine karar verilmesi gerekirken yazılı şekilde hüküm tesisi isabetsiz olduğu gerekçesiyle ilk derece mahkemesi kararı kaldırılarak ihalenin feshine karar verildiği görülmüştür.
İİK'nın 126/son maddesinin yollaması ile taşınmaz satışlarında da uygulanması gereken İİK'nın 114/2. maddesi gereğince ilanın şekli, artırmanın tarzı, yer ve günü ve gazete ile yapılıp yapılamayacağı icra müdürlüğünce ilgililerin menfaatine uygun olacak şekilde tespit edilir. İİK'nın 114. maddesinde icra müdürlüğünce yapılan satışlarda zorunlu olan tek ilan elektronik ilan olup, yasada elektronik ilanın ne şekilde yapılacağı ayrıntılı olarak düzenlenmiştir.
Bölge Adliye Mahkemesince her ne kadar Dairemizin 2021/5807 Esas - 2021/7200 Karar sayılı ilamı gerekçe yapılmış ise de; somut olayın özelliklerine göre iş bu ilamımız emsal teşkil etmemektedir. İcra müdürünün takdirine dayalı olarak köyde ilan edilmeden satış yapılabilmesi mümkün olup, istisnai durumlarda somut olayın özelliğine göre ilan gerekebilecektir. İhalenin sırf köyde bulunan taşınmaz satışı için yapılması doğrudan köyde ilanı gerektirmeyip, çeşitli etkenler de göz önünde bulundurulmalıdır.
Somut olayda, ihaleye konu taşınmazın, tapuda Düzce ili, Akçokoca ilçesi, Koçullu Köyü ... ada .. parselde kayıtlı tarla vasfında olduğu, 08.09.2023 tarihli satış kararında satış ilanının elektronik ortamda yayınına ve mahalli gazetede ilanına karar verildiği, köyde ilan yapılmasına karar verilmediği, gazete ilanının yapıldığı, ihaleye on kişinin katıldığı, muhammen bedel 194.449,20-TL olup, taşınmazın muhammen bedelin çok üstünde 500.000,00-TL' ye ihale edildiği, köyde ilan yapılmamasının talep ve talibi azaltmadığı ve borçlunun menfaatine menfi bir tesirinin olmadığı anlaşılmakla Bölge Adliye Mahkemesince istinaf başvurusunun esastan reddi gerekirken yazılı şekilde hüküm tesisi isabetsiz olup bozmayı gerekmiştir.
SONUÇ :
Alacaklı ve ihale alıcısının temyiz isteminin kabulü ile yukarıda yazılı nedenlerle 5311 sayılı Kanun ile değişik İİK'nun 364/2. maddesinin göndermesiyle uygulanması gereken 6100 sayılı HMK'nun 373/1. maddesi uyarınca, Sakarya Bölge Adliye Mahkemesi 8. Hukuk Dairesi'nin 24.10.2024 tarih ve 2024/680 E. - 2024/1146 K. sayılı kararının (BOZULMASINA), peşin alınan temyiz harcının istek halinde ilgiliye iadesine, dosyanın Bölge Adliye Mahkemesi'ne gönderilmesine, 22.01.2025 gününde oy birliğiyle karar verildi.
***********
Somut olayda ihaleye konu taşınmazlardan 120 ada 35 parsel sayılı taşınmazın muhammen bedelinin 30.000-TL olduğu, ihaleye iki kişinin katıldığı, taşınmazın muhammen bedelin yarısı ve satış masraflarının çok az üstünde bir bedel olan 16.310,00-TL'ye ihale edildiği yine 198 Ada 13 Parsel sayılı taşınmazın muhammen bedelinin 554.123,24-TL olduğu, ihaleye bir kişinin katıldığı, taşınmazın muhammen bedelin yarısı ve satış masraflarının çok az üstünde bir bedel olan 279.000,00-TL'ye ihale edildiği, aynı şekilde 198 Ada 14 Parsel sayılı taşınmazın muhammen bedelinin 135.918,20-TL olduğu, ihaleye iki kişinin katıldığı, taşınmazın 101.000,00-TL'ye ihale edildiği, 198 Ada 19 Parsel sayılı taşınmazın muhammen bedelinin 458.291,46-TL olduğu, ihaleye bir kişinin katıldığı, taşınmazın muhammen bedelin yarısı ve satış masraflarının çok az üstünde bir bedel olan 230.500,00-TL'ye ihale edildiği netice itibariyle ihalelere katılımın çok az olduğu, ihale bedellerinin muhammen bedelin üzerine çıkamadığı, taşınmazların düşük bedelle ihale edildiği, ihale konusu taşınmazların köyde olması sebebiyle, köyde ilan edilmesi, talep ve talibi arttırabileceğinden ve dolayısıyla taşınmazların gerçek değeri üzerinden satılması imkanını sağlayacağından tarafların menfaatine uygun olacağı anlaşılmaktadır.
Öte yandan her ne kadar 6360 sayılı On Üç İlde Büyükşehir Belediyesi ve Yirmi Altı İlçe Kurulması İle Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun ile bazı köyler mahalleye dönüştürülmüş ise de; bu düzenleme taşınmazın idari yapısına ilişkin olup, dosyada mevcut bilgi ve belgelerden anlaşılacağı üzere taşınmazların tarım alanı olduğu, merkezde bulunmadığı, fiilen köy vasfında olan yerde bulunduğu düzenlemenin bu gerçekliği değiştirmeyeceği, köyde ilan halinde talep ve talibin artabileceği, ve gerçek değeri üzerinden satılabileceği ve o yöredeki muhtemel alıcılara da satışın duyurulması yönünden köyde ilan gerekliliğini ortadan kaldırmayacağı açıktır.
O halde mahkemece, temyize konu ihalelerin feshine karar verilmesi gerekirken, yazılı gerekçe ile istemin reddi yönünde hüküm tesisi isabetsiz olup bozmayı gerektirmiştir (Yargıtay 12. HD. T:03.07.2025, E:2025/3746, K:2025/5185)
T.C
YARGITAY
12. Hukuk Dairesi
E:2024/8281
K:2025/476
"İçtihat Metni"
MAHKEMESİ : Sakarya Bölge Adliye Mahkemesi 8. Hukuk Dairesi
Yukarıda tarih ve numarası yazılı Bölge Adliye Mahkemesince verilen kararın müddeti içinde temyizen tetkiki davalı/alacaklı ile davalı/ihale alıcısı ... tarafından istenmesi üzerine bu işle ilgili dosya daireye gönderilmiş olup, dava dosyası için Tetkik Hakimi ... tarafından düzenlenen rapor dinlendikten ve dosya içerisindeki tüm belgeler okunup incelendikten sonra işin gereği görüşülüp düşünüldü :
Şikayetçi borçlunun, sair fesih sebepleri yanında köyde satışın ilan edilmediğini ileri sürerek ihalenin feshi istemi ile icra mahkemesine başvurduğu, ilk derece mahkemesince, satış ilanının usulünce yapıldığı gerekçesi ile şikayetin reddine karar verildiği, borçlu tarafından istinaf yoluna başvurulması üzerine, Bölge Adliye Mahkemesince, köyde ilan yapılmaması sebebiyle ihalenin feshine karar verilmesi gerekirken yazılı şekilde hüküm tesisi isabetsiz olduğu gerekçesiyle ilk derece mahkemesi kararı kaldırılarak ihalenin feshine karar verildiği görülmüştür.
İİK'nın 126/son maddesinin yollaması ile taşınmaz satışlarında da uygulanması gereken İİK'nın 114/2. maddesi gereğince ilanın şekli, artırmanın tarzı, yer ve günü ve gazete ile yapılıp yapılamayacağı icra müdürlüğünce ilgililerin menfaatine uygun olacak şekilde tespit edilir. İİK'nın 114. maddesinde icra müdürlüğünce yapılan satışlarda zorunlu olan tek ilan elektronik ilan olup, yasada elektronik ilanın ne şekilde yapılacağı ayrıntılı olarak düzenlenmiştir.
Bölge Adliye Mahkemesince her ne kadar Dairemizin 2021/5807 Esas - 2021/7200 Karar sayılı ilamı gerekçe yapılmış ise de; somut olayın özelliklerine göre iş bu ilamımız emsal teşkil etmemektedir. İcra müdürünün takdirine dayalı olarak köyde ilan edilmeden satış yapılabilmesi mümkün olup, istisnai durumlarda somut olayın özelliğine göre ilan gerekebilecektir. İhalenin sırf köyde bulunan taşınmaz satışı için yapılması doğrudan köyde ilanı gerektirmeyip, çeşitli etkenler de göz önünde bulundurulmalıdır.
Somut olayda, ihaleye konu taşınmazın, tapuda Düzce ili, Akçokoca ilçesi, Koçullu Köyü ... ada .. parselde kayıtlı tarla vasfında olduğu, 08.09.2023 tarihli satış kararında satış ilanının elektronik ortamda yayınına ve mahalli gazetede ilanına karar verildiği, köyde ilan yapılmasına karar verilmediği, gazete ilanının yapıldığı, ihaleye on kişinin katıldığı, muhammen bedel 194.449,20-TL olup, taşınmazın muhammen bedelin çok üstünde 500.000,00-TL' ye ihale edildiği, köyde ilan yapılmamasının talep ve talibi azaltmadığı ve borçlunun menfaatine menfi bir tesirinin olmadığı anlaşılmakla Bölge Adliye Mahkemesince istinaf başvurusunun esastan reddi gerekirken yazılı şekilde hüküm tesisi isabetsiz olup bozmayı gerekmiştir.
SONUÇ :
Alacaklı ve ihale alıcısının temyiz isteminin kabulü ile yukarıda yazılı nedenlerle 5311 sayılı Kanun ile değişik İİK'nun 364/2. maddesinin göndermesiyle uygulanması gereken 6100 sayılı HMK'nun 373/1. maddesi uyarınca, Sakarya Bölge Adliye Mahkemesi 8. Hukuk Dairesi'nin 24.10.2024 tarih ve 2024/680 E. - 2024/1146 K. sayılı kararının (BOZULMASINA), peşin alınan temyiz harcının istek halinde ilgiliye iadesine, dosyanın Bölge Adliye Mahkemesi'ne gönderilmesine, 22.01.2025 gününde oy birliğiyle karar verildi.
***********
Somut olayda ihaleye konu taşınmazlardan 120 ada 35 parsel sayılı taşınmazın muhammen bedelinin 30.000-TL olduğu, ihaleye iki kişinin katıldığı, taşınmazın muhammen bedelin yarısı ve satış masraflarının çok az üstünde bir bedel olan 16.310,00-TL'ye ihale edildiği yine 198 Ada 13 Parsel sayılı taşınmazın muhammen bedelinin 554.123,24-TL olduğu, ihaleye bir kişinin katıldığı, taşınmazın muhammen bedelin yarısı ve satış masraflarının çok az üstünde bir bedel olan 279.000,00-TL'ye ihale edildiği, aynı şekilde 198 Ada 14 Parsel sayılı taşınmazın muhammen bedelinin 135.918,20-TL olduğu, ihaleye iki kişinin katıldığı, taşınmazın 101.000,00-TL'ye ihale edildiği, 198 Ada 19 Parsel sayılı taşınmazın muhammen bedelinin 458.291,46-TL olduğu, ihaleye bir kişinin katıldığı, taşınmazın muhammen bedelin yarısı ve satış masraflarının çok az üstünde bir bedel olan 230.500,00-TL'ye ihale edildiği netice itibariyle ihalelere katılımın çok az olduğu, ihale bedellerinin muhammen bedelin üzerine çıkamadığı, taşınmazların düşük bedelle ihale edildiği, ihale konusu taşınmazların köyde olması sebebiyle, köyde ilan edilmesi, talep ve talibi arttırabileceğinden ve dolayısıyla taşınmazların gerçek değeri üzerinden satılması imkanını sağlayacağından tarafların menfaatine uygun olacağı anlaşılmaktadır.
Öte yandan her ne kadar 6360 sayılı On Üç İlde Büyükşehir Belediyesi ve Yirmi Altı İlçe Kurulması İle Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun ile bazı köyler mahalleye dönüştürülmüş ise de; bu düzenleme taşınmazın idari yapısına ilişkin olup, dosyada mevcut bilgi ve belgelerden anlaşılacağı üzere taşınmazların tarım alanı olduğu, merkezde bulunmadığı, fiilen köy vasfında olan yerde bulunduğu düzenlemenin bu gerçekliği değiştirmeyeceği, köyde ilan halinde talep ve talibin artabileceği, ve gerçek değeri üzerinden satılabileceği ve o yöredeki muhtemel alıcılara da satışın duyurulması yönünden köyde ilan gerekliliğini ortadan kaldırmayacağı açıktır.
O halde mahkemece, temyize konu ihalelerin feshine karar verilmesi gerekirken, yazılı gerekçe ile istemin reddi yönünde hüküm tesisi isabetsiz olup bozmayı gerektirmiştir (Yargıtay 12. HD. T:03.07.2025, E:2025/3746, K:2025/5185)
#12
Haciz ve Kıymet Takdiri & Hapis Hakkı İşlemleri / Ynt: İhtiyati Haciz Aşamasında...
Son İleti Gönderen Özgür KOCA - 22 Temmuz 2025, 14:11:20İhtiyati haciz geçici bir hukuki koruma türüdür. Bu nedenle ihtiyaten haczedilen mallar kesin hacze dönüşmediği sürece satışı istenemeyecektir. İİK'nın 264/5 hükmüne göre ihtiyati haciz takibin kesinleşmesiyle kesin hacze dönüşür. İhtiyaten haczedilen malların satışı istenemeyeceğinden bu mallara yönelik yapılan muhafaza ve kıymet takdiri işlemleri alacağın tahsiline yönelik olduğundan geçici hukuki koruma tedbirlerinden sayılamaz.
Bunun yanında ihtiyati haczin icrası kapsamında İİK'nın 261/2. maddesi atfı ile uygulanması gereken İİK'nın 88/2. maddesinin son cümlesinde hacizli malların muhafazasına yönelik olarak sicile kayıtlı motorlu kara araçları bakımından 106. madde hükmünün saklı olduğu düzenlenmektedir. İİK'nın 106/4. maddesine göre de sicile kayıtlı motorlu kara araçları bakımından muhafaza, kıymet takdiri ve satış talebinin birlikte yapılması zorunludur. Bu haliyle sicile kayıtlı motorlu kara araçlarına ilişkin muhafaza işlemi yapılması satış aşamasına geçilmediği sürece mümkün değildir (Adana 2. İcra Hukuk Mahkemesi T:25/03/2025, E:2025/218, K:2025/228, Adana BAM 10. HD. T:08/07/2025, E:2025/1296, K:2025/1702 (yerel mahkeme kararı kesin olduğundan istinafın reddine dair karar)).
Bunun yanında ihtiyati haczin icrası kapsamında İİK'nın 261/2. maddesi atfı ile uygulanması gereken İİK'nın 88/2. maddesinin son cümlesinde hacizli malların muhafazasına yönelik olarak sicile kayıtlı motorlu kara araçları bakımından 106. madde hükmünün saklı olduğu düzenlenmektedir. İİK'nın 106/4. maddesine göre de sicile kayıtlı motorlu kara araçları bakımından muhafaza, kıymet takdiri ve satış talebinin birlikte yapılması zorunludur. Bu haliyle sicile kayıtlı motorlu kara araçlarına ilişkin muhafaza işlemi yapılması satış aşamasına geçilmediği sürece mümkün değildir (Adana 2. İcra Hukuk Mahkemesi T:25/03/2025, E:2025/218, K:2025/228, Adana BAM 10. HD. T:08/07/2025, E:2025/1296, K:2025/1702 (yerel mahkeme kararı kesin olduğundan istinafın reddine dair karar)).
#13
Kamu Görevlilerinin Yargılanması ve Disiplin Hukuku / Raporu usule aykırı olan memur...
Son İleti Gönderen Özgür KOCA - 15 Temmuz 2025, 10:42:11Danıştay 12. Dairesi, Yapı İşleri ve Teknik Daire Başkanlığında mühendis olarak görev yapan davacının, 27/08/2018-17/09/2018 tarihleri arasında mazeretsiz olarak göreve gelmediği tespit edildiğinden bahisle, 657 sayılı Devlet Memurları Kanunu'nun 94. maddesi uyarınca memurluktan çekilmiş sayılmasına ilişkin işlemi hukuka aykırı bulan kararı onadı.
İlk derece: Belirli durumlar dışında memuriyet mahalli dışından alınan raporlar geçersizdir.
Geçici görev ve kanuni izinlerin kullanılması durumu ile acil vakalar hariç, memuriyet mahallindeki veya hastanın sevkinin yapıldığı sağlık hizmeti sunucularından rapor alınması zorunluluğu karşısında, davacının herhangi bir sevki, geçici görevi veya kanuni izni bulunmadığı halde memuriyet mahalli dışındaki Diyarbakır ilinde bulunan aile sağlığı merkezlerinden almış olduğu istirahat raporlarının usulüne uygun olarak alınmış bir istirahat raporu olarak kabul edilemeyeceği, bu durumda; davacının 27/08/2018 - 17/09/2018 tarihlerini kapsayan dönemde memuriyet mahalli dışından almış olduğu iş göremezlik raporlarının usule aykırı raporlar olması nedeniyle geçerli sayılmayarak, kesintisiz ve mazereti olmaksızın 10 gün görevini terk ettiğinden bahisle memurluktan çekilmiş sayılmasına ilişkin dava konusu işlemde hukuka aykırılık bulunmamaktadır.
İstinaf, EBYS, mail ve telefon ile bildirimi kabul etmedi.
Kamu görevlilerinin Yönetmelikte öngörülen usullere aykırı biçimde hastalık raporu almaları halinde bu durumun kendilerine yazılı olarak bildirilmesinin gerektiği, ancak bu bildirim üzerine görevine başlamayan kamu görevlisinin izinsiz ve özürsüz olarak görevini terk etmiş sayılacağı aşikar olup, kendisine söz konusu usule göre yazılı bir bildirimde bulunulmayan davacı hakkında 657 sayılı Kanun'un 94. maddesinin uygulanması suretiyle görevden çekilmiş sayılmasına yönelik tesis edilen dava konusu işlemde mevzuata uygunluk bulunmamaktadır.
T.C.
DANIŞTAY
ONİKİNCİ DAİRE
Esas No: 2022/2245
Karar No: 2025/1015
İSTEMİN KONUSU:
... Bölge İdare Mahkemesi... İdari Dava Dairesinin... tarih ve E:..., K:... sayılı kararının temyizen incelenerek bozulması istenilmektedir.
YARGILAMA SÜRECİ:
Dava konusu istem:
... Üniversitesi Yapı İşleri ve Teknik Daire Başkanlığında mühendis olarak görev yapan davacının, 27/08/2018-17/09/2018 tarihleri arasında mazeretsiz olarak göreve gelmediği tespit edildiğinden bahisle, 657 sayılı Devlet Memurları Kanunu'nun 94. maddesi uyarınca memurluktan çekilmiş sayılmasına ilişkin... tarih ve E... sayılı işlemin iptali ile işlem nedeniyle yoksun kaldığı parasal haklarının ödenmesine ve özlük haklarının iadesine karar verilmesi istenilmiştir.
İlk Derece Mahkemesi kararının özeti:
... İdare Mahkemesinin... tarih ve E:..., K:... sayılı kararıyla; geçici görev ve kanuni izinlerin kullanılması durumu ile acil vakalar hariç, memuriyet mahallindeki veya hastanın sevkinin yapıldığı sağlık hizmeti sunucularından rapor alınması zorunluluğu karşısında, davacının herhangi bir sevki, geçici görevi veya kanuni izni bulunmadığı halde memuriyet mahalli dışındaki Diyarbakır ilinde bulunan aile sağlığı merkezlerinden almış olduğu istirahat raporlarının usulüne uygun olarak alınmış bir istirahat raporu olarak kabul edilemeyeceği, bu durumda; davacının 27/08/2018 - 17/09/2018 tarihlerini kapsayan dönemde memuriyet mahalli dışından almış olduğu iş göremezlik raporlarının usule aykırı raporlar olması nedeniyle geçerli sayılmayarak, kesintisiz ve mazereti olmaksızın 10 gün görevini terk ettiğinden bahisle memurluktan çekilmiş sayılmasına ilişkin dava konusu işlemde hukuka aykırılık bulunmadığı; öte yandan, davacının bahse konu iş göremezlik raporlarının usule uygun olmadığı ve mesai saatlerinde iş yerinde olması gerektiği hususundaki... tarih, E... sayılı ve ... tarih, E... sayılı davalı idare yazılarının, davacının EBYS hesabı ile kurumsal mail adresine gönderildiği, konu hakkında 06/09/2018 tarihi ile 10/09/2018 tarihinde davacıya telefonla bilgi verildiği ve gönderilen maillerin davacı tarafından okunduğu anlaşıldığından, davacının sağlık raporlarının usule aykırı olduğuna ilişkin olarak kendisine herhangi bir bildirim yapılmadığına ilişkin iddiasına itibar edilmediği gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.
Bölge İdare Mahkemesi kararının özeti:
... Bölge İdare Mahkemesi ... İdari Dava Dairesince; her ne kadar davacı tarafından alınan raporların usulüne uygun alınmadığından bahisle davacının mesai saatleri içerisinde iş yerinde olması gerektiğine yönelik yazılarının davacının Elektronik Belge Yönetim Sistemi Hesabına gönderildiği ve konu hakkında 06/09/2018 tarihi ile 10/09/2018 tarihinde davacıya telefonla bilgi verildiği, söz konusu yazıların davacı tarafından EBYS üzerinden okunmaması üzerine, bu yazıların davacının kurumsal mail adresine 06/09/2018 ve 10/09/2018 tarihlerinde gönderildiği ve gönderilen maillerin davacı tarafından okunduğu belirtilmiş ise de; alınan hastalık raporlarının gerçeğe uygun olmadığı yönünde bir tespit bulunmadığı gibi Devlet Memurlarına verilecek Hastalık Raporları İle Hastalık ve Refakat İznine İlişkin Usul ve Esaslar Hakkında Yönetmeliğin 7. maddesinin beşinci fıkrası gereğince, kamu görevlilerinin Yönetmelikte öngörülen usullere aykırı biçimde hastalık raporu almaları halinde bu durumun kendilerine yazılı olarak bildirilmesinin gerektiği, ancak bu bildirim üzerine görevine başlamayan kamu görevlisinin izinsiz ve özürsüz olarak görevini terk etmiş sayılacağı aşikar olup, kendisine söz konusu usule göre yazılı bir bildirimde bulunulmayan davacı hakkında 657 sayılı Kanun'un 94. maddesinin uygulanması suretiyle görevden çekilmiş sayılmasına yönelik tesis edilen dava konusu işlemde mevzuata uygunluk bulunmadığı gerekçesiyle istinaf başvurusunun kabulüne, İdare Mahkemesi kararının kaldırılmasına, dava konusu işlemin iptaline, işlem nedeniyle davacının yoksun kaldığı parasal ve özlük haklarının en erken dava tarihi (16/10/2018) olmak üzere her bir ödemenin yapılması gereken tarihten itibaren işleyecek yasal faiziyle birlikte davalı idarece davacıya ödenmesine karar verilmiştir.
TEMYİZ EDENİN İDDİALARI:
Davacının önce 06/08/2018 - 15/08/2018 tarihleri arasında 10 günlük hastalık izni aldığı, bu tarihten sonra 16/08/2018 ve 17/08/2018 tarihinde işe gelmediğinin tespit edildiği, 9 günlük Kurban Bayramı tatili sonrasında 27, 28, 29 Ağustos tarihlerinde işe gelmeyip EBYS sistemi üzerinden izin talebinde bulunduğu, izin talebinin uygun görülmediği, 27/08/2018 - 17/09/2018 tarihleri arasında çalışamayacağı ilişkin olarak geçici iş göremezlik raporu gönderdiği, söz konusu raporların hastalık ve refakat iznine ilişkin yönetmelik hükümleri uyarınca geçersiz kabul edildiği, belirtilen tarihler arasında göreve devam etmeyen davacının müstafi sayılmasına ilişkin dava konusu işlemde hukuka aykırılık bulunmadığı belirtilerek, temyize konu kararın bozulması gerektiği ileri sürülmektedir.
KARŞI TARAFIN SAVUNMASI:
Temyiz isteminin reddi gerektiği savunulmuştur.
DANIŞTAY TETKİK HAKİMİ DÜŞÜNCESİ:
Temyiz isteminin reddi ile usul ve yasaya uygun olan Bölge İdare Mahkemesi kararının düzeltilerek onanması gerektiği düşünülmektedir.
TÜRK MİLLETİ ADINA
Karar veren Danıştay Onikinci Dairesince, Tetkik Hakiminin açıklamaları dinlendikten ve dosyadaki belgeler incelendikten sonra, 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu'nun 17. maddesinin ikinci fıkrası uyarınca davalı idarenin duruşma istemi yerinde görülmeyerek ve dosya tekemmül ettiğinden yürütmenin durdurulması istemi hakkında ayrıca bir karar verilmeksizin işin gereği görüşüldü:
HUKUKİ DEĞERLENDİRME:
Bölge İdare mahkemelerinin nihai kararlarının temyizen bozulması, 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu'nun 49. maddesinde yer alan sebeplerden birinin varlığı halinde mümkündür.
Temyizen incelenen kararın dava konusu işlemlerin iptaline ilişkin kısmı, usul ve hukuka uygun olup, dilekçelerde ileri sürülen temyiz nedenleri, Bölge İdare Mahkemesi kararının bu kısmının bozulmasını gerektirecek nitelikte görülmemiştir.
Temyize konu kararın, " işlem nedeniyle davacının yoksun kaldığı parasal ve özlük haklarının en erken dava tarihi (16/10/2018) olmak üzere her bir ödemenin yapılması gereken tarihten itibaren işleyecek yasal faiziyle birlikte davalı idarece davacıya ödenmesine" ilişkin hüküm fıkrasına gelince;
2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu'nun 6545 sayılı Kanun'un 22. maddesiyle değişik "Temyiz incelemesi üzerine verilecek kararlar" başlıklı 49. maddesinin 1. fıkrasının (b) bendinde; temyiz incelemesi sonunda, kararda yeniden yargılama yapılmasına ihtiyaç duyulmayan maddi hatalar ile düzeltilmesi mümkün eksiklik veya yanlışlıklar varsa, Danıştayın kararı düzelterek onayacağı hükme bağlanmıştır.
Anılan Kanun maddesinin gerekçesinde; temyiz incelemesinde sadece maddi hatalarda değil, aynı zamanda yeniden yargılama yapılmasını gerektirmeyen eksiklik ya da yanlışlıklarında düzelterek onama kararı verilmesinin sağlandığı, uygulamada, vekalet ücretine, yargılama giderlerine ya da faize hükmedilmesinin unutulması ya da bunların yanlış hesaplanması gibi, kararın asli olmayan unsurlarında görülen bir kısım eksiklik ya da yanlışlıklar nedeniyle bozma kararları verildiği, bunun mahkeme tarafından tekrar karara bağlandığı ve yine bu kararlara karşı yeniden kanun yollarına başvurulabilmesi nedeniyle hem zaman hem de emek kaybına neden olunduğunun görüldüğü, bu suretle esasa etkili olmayan konularda Danıştayın kesin karar vermesi sağlanarak uyuşmazlığın hızla sonuçlandırılmasının amaçlandığı hususlarına yer verilmiştir.
Öte yandan; yargılama hukukunun temel ilkelerinden biri olan "taleple bağlılık" ilkesi uyarınca, yargı mercilerinin, açılan davalarda davacının istemi ile bağlı olduğu, istemi genişletecek biçimde karar veremeyeceği tartışmasızdır.
Dosyanın incelenmesinden; dava dilekçesinde faiz isteminde bulunulmadığı halde, Bölge İdare Mahkemesince, işlem nedeniyle davacının yoksun kaldığı parasal ve özlük haklarının en erken dava tarihi (16/10/2018) olmak üzere her bir ödemenin yapılması gereken tarihten itibaren işleyecek yasal faiziyle birlikte davalı idarece davacıya ödenmesine karar verildiği anlaşılmakta olup, davacının talebi aşılarak yasal faize hükmedilmesinde usul kurallarına uyarlık bulunmamaktadır.
Ancak, bu husus, 2577 sayılı Kanun'un 49. maddesinin birinci fıkrasının (b) bendi uyarınca, yeniden yargılama yapılmasına ihtiyaç duyulmayan eksiklik ve yanlışlık kapsamında olduğundan, İdare Mahkemesi kararının hüküm fıkrasında yer alan " işlem nedeniyle davacının yoksun kaldığı parasal ve özlük haklarının en erken dava tarihi (16/10/2018) olmak üzere her bir ödemenin yapılması gereken tarihten itibaren işleyecek yasal faiziyle birlikte davalı idarece davacıya ödenmesine" ibaresinin, "davacının yoksun kaldığı özlük ve parasal haklarının davacıya ödenmesine" şeklinde düzeltilerek onanması gerektiği sonucuna varılmıştır.
KARAR SONUCU:
Açıklanan nedenlerle;
1. Davalı idarenin temyiz isteminin reddine,
2. Davanın reddine ilişkin İdare Mahkemesi kararına yönelik olarak yapılan istinaf başvurusunun yukarıda özetlenen gerekçeyle kabulü, İdare Mahkemesi kararının kaldırılması, dava konusu işlemin iptali ile işlem nedeniyle yoksun kaldığı parasal ve özlük haklarının en erken dava tarihi (16/10/2018) olmak üzere her bir ödemenin yapılması gereken tarihten itibaren işleyecek yasal faiziyle birlikte davalı idarece davacıya ödenmesi yolundaki temyize konu ... Bölge İdare Mahkemesi ... İdari Dava Dairesinin ... tarih ve E:..., K:... sayılı kararının, yukarıda belirtilen şekilde DÜZELTİLEREK ONANMASINA,
3. Temyiz giderlerinin istemde bulunan üzerinde bırakılmasına,
4. 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu'nun 50. maddesi uyarınca, bu onama kararının taraflara tebliğini ve bir örneğinin de ... Bölge İdare Mahkemesi ... İdari Dava Dairesine gönderilmesini teminen dosyanın ... İdare Mahkemesine gönderilmesine, kesin olarak, 27/02/2025 tarihinde oyçokluğuyla karar verildi.
(X) KARŞI OY:
Davanın reddine ilişkin ilk derece mahkemesi kararı usul ve hukuka uygun olduğundan istinaf isteminin reddi gerekirken, aksi bir değerlendirmeyle kabul edilerek dava konusu işlemin iptali ile yoksun kalınan parasal hakların ödenmesi yönünde verilen temyize konu Bölge İdare Mahkemesi kararının bozulması gerektiği görüşü ile Daire kararına katılmıyorum.
İlk derece: Belirli durumlar dışında memuriyet mahalli dışından alınan raporlar geçersizdir.
Geçici görev ve kanuni izinlerin kullanılması durumu ile acil vakalar hariç, memuriyet mahallindeki veya hastanın sevkinin yapıldığı sağlık hizmeti sunucularından rapor alınması zorunluluğu karşısında, davacının herhangi bir sevki, geçici görevi veya kanuni izni bulunmadığı halde memuriyet mahalli dışındaki Diyarbakır ilinde bulunan aile sağlığı merkezlerinden almış olduğu istirahat raporlarının usulüne uygun olarak alınmış bir istirahat raporu olarak kabul edilemeyeceği, bu durumda; davacının 27/08/2018 - 17/09/2018 tarihlerini kapsayan dönemde memuriyet mahalli dışından almış olduğu iş göremezlik raporlarının usule aykırı raporlar olması nedeniyle geçerli sayılmayarak, kesintisiz ve mazereti olmaksızın 10 gün görevini terk ettiğinden bahisle memurluktan çekilmiş sayılmasına ilişkin dava konusu işlemde hukuka aykırılık bulunmamaktadır.
İstinaf, EBYS, mail ve telefon ile bildirimi kabul etmedi.
Kamu görevlilerinin Yönetmelikte öngörülen usullere aykırı biçimde hastalık raporu almaları halinde bu durumun kendilerine yazılı olarak bildirilmesinin gerektiği, ancak bu bildirim üzerine görevine başlamayan kamu görevlisinin izinsiz ve özürsüz olarak görevini terk etmiş sayılacağı aşikar olup, kendisine söz konusu usule göre yazılı bir bildirimde bulunulmayan davacı hakkında 657 sayılı Kanun'un 94. maddesinin uygulanması suretiyle görevden çekilmiş sayılmasına yönelik tesis edilen dava konusu işlemde mevzuata uygunluk bulunmamaktadır.
T.C.
DANIŞTAY
ONİKİNCİ DAİRE
Esas No: 2022/2245
Karar No: 2025/1015
İSTEMİN KONUSU:
... Bölge İdare Mahkemesi... İdari Dava Dairesinin... tarih ve E:..., K:... sayılı kararının temyizen incelenerek bozulması istenilmektedir.
YARGILAMA SÜRECİ:
Dava konusu istem:
... Üniversitesi Yapı İşleri ve Teknik Daire Başkanlığında mühendis olarak görev yapan davacının, 27/08/2018-17/09/2018 tarihleri arasında mazeretsiz olarak göreve gelmediği tespit edildiğinden bahisle, 657 sayılı Devlet Memurları Kanunu'nun 94. maddesi uyarınca memurluktan çekilmiş sayılmasına ilişkin... tarih ve E... sayılı işlemin iptali ile işlem nedeniyle yoksun kaldığı parasal haklarının ödenmesine ve özlük haklarının iadesine karar verilmesi istenilmiştir.
İlk Derece Mahkemesi kararının özeti:
... İdare Mahkemesinin... tarih ve E:..., K:... sayılı kararıyla; geçici görev ve kanuni izinlerin kullanılması durumu ile acil vakalar hariç, memuriyet mahallindeki veya hastanın sevkinin yapıldığı sağlık hizmeti sunucularından rapor alınması zorunluluğu karşısında, davacının herhangi bir sevki, geçici görevi veya kanuni izni bulunmadığı halde memuriyet mahalli dışındaki Diyarbakır ilinde bulunan aile sağlığı merkezlerinden almış olduğu istirahat raporlarının usulüne uygun olarak alınmış bir istirahat raporu olarak kabul edilemeyeceği, bu durumda; davacının 27/08/2018 - 17/09/2018 tarihlerini kapsayan dönemde memuriyet mahalli dışından almış olduğu iş göremezlik raporlarının usule aykırı raporlar olması nedeniyle geçerli sayılmayarak, kesintisiz ve mazereti olmaksızın 10 gün görevini terk ettiğinden bahisle memurluktan çekilmiş sayılmasına ilişkin dava konusu işlemde hukuka aykırılık bulunmadığı; öte yandan, davacının bahse konu iş göremezlik raporlarının usule uygun olmadığı ve mesai saatlerinde iş yerinde olması gerektiği hususundaki... tarih, E... sayılı ve ... tarih, E... sayılı davalı idare yazılarının, davacının EBYS hesabı ile kurumsal mail adresine gönderildiği, konu hakkında 06/09/2018 tarihi ile 10/09/2018 tarihinde davacıya telefonla bilgi verildiği ve gönderilen maillerin davacı tarafından okunduğu anlaşıldığından, davacının sağlık raporlarının usule aykırı olduğuna ilişkin olarak kendisine herhangi bir bildirim yapılmadığına ilişkin iddiasına itibar edilmediği gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.
Bölge İdare Mahkemesi kararının özeti:
... Bölge İdare Mahkemesi ... İdari Dava Dairesince; her ne kadar davacı tarafından alınan raporların usulüne uygun alınmadığından bahisle davacının mesai saatleri içerisinde iş yerinde olması gerektiğine yönelik yazılarının davacının Elektronik Belge Yönetim Sistemi Hesabına gönderildiği ve konu hakkında 06/09/2018 tarihi ile 10/09/2018 tarihinde davacıya telefonla bilgi verildiği, söz konusu yazıların davacı tarafından EBYS üzerinden okunmaması üzerine, bu yazıların davacının kurumsal mail adresine 06/09/2018 ve 10/09/2018 tarihlerinde gönderildiği ve gönderilen maillerin davacı tarafından okunduğu belirtilmiş ise de; alınan hastalık raporlarının gerçeğe uygun olmadığı yönünde bir tespit bulunmadığı gibi Devlet Memurlarına verilecek Hastalık Raporları İle Hastalık ve Refakat İznine İlişkin Usul ve Esaslar Hakkında Yönetmeliğin 7. maddesinin beşinci fıkrası gereğince, kamu görevlilerinin Yönetmelikte öngörülen usullere aykırı biçimde hastalık raporu almaları halinde bu durumun kendilerine yazılı olarak bildirilmesinin gerektiği, ancak bu bildirim üzerine görevine başlamayan kamu görevlisinin izinsiz ve özürsüz olarak görevini terk etmiş sayılacağı aşikar olup, kendisine söz konusu usule göre yazılı bir bildirimde bulunulmayan davacı hakkında 657 sayılı Kanun'un 94. maddesinin uygulanması suretiyle görevden çekilmiş sayılmasına yönelik tesis edilen dava konusu işlemde mevzuata uygunluk bulunmadığı gerekçesiyle istinaf başvurusunun kabulüne, İdare Mahkemesi kararının kaldırılmasına, dava konusu işlemin iptaline, işlem nedeniyle davacının yoksun kaldığı parasal ve özlük haklarının en erken dava tarihi (16/10/2018) olmak üzere her bir ödemenin yapılması gereken tarihten itibaren işleyecek yasal faiziyle birlikte davalı idarece davacıya ödenmesine karar verilmiştir.
TEMYİZ EDENİN İDDİALARI:
Davacının önce 06/08/2018 - 15/08/2018 tarihleri arasında 10 günlük hastalık izni aldığı, bu tarihten sonra 16/08/2018 ve 17/08/2018 tarihinde işe gelmediğinin tespit edildiği, 9 günlük Kurban Bayramı tatili sonrasında 27, 28, 29 Ağustos tarihlerinde işe gelmeyip EBYS sistemi üzerinden izin talebinde bulunduğu, izin talebinin uygun görülmediği, 27/08/2018 - 17/09/2018 tarihleri arasında çalışamayacağı ilişkin olarak geçici iş göremezlik raporu gönderdiği, söz konusu raporların hastalık ve refakat iznine ilişkin yönetmelik hükümleri uyarınca geçersiz kabul edildiği, belirtilen tarihler arasında göreve devam etmeyen davacının müstafi sayılmasına ilişkin dava konusu işlemde hukuka aykırılık bulunmadığı belirtilerek, temyize konu kararın bozulması gerektiği ileri sürülmektedir.
KARŞI TARAFIN SAVUNMASI:
Temyiz isteminin reddi gerektiği savunulmuştur.
DANIŞTAY TETKİK HAKİMİ DÜŞÜNCESİ:
Temyiz isteminin reddi ile usul ve yasaya uygun olan Bölge İdare Mahkemesi kararının düzeltilerek onanması gerektiği düşünülmektedir.
TÜRK MİLLETİ ADINA
Karar veren Danıştay Onikinci Dairesince, Tetkik Hakiminin açıklamaları dinlendikten ve dosyadaki belgeler incelendikten sonra, 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu'nun 17. maddesinin ikinci fıkrası uyarınca davalı idarenin duruşma istemi yerinde görülmeyerek ve dosya tekemmül ettiğinden yürütmenin durdurulması istemi hakkında ayrıca bir karar verilmeksizin işin gereği görüşüldü:
HUKUKİ DEĞERLENDİRME:
Bölge İdare mahkemelerinin nihai kararlarının temyizen bozulması, 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu'nun 49. maddesinde yer alan sebeplerden birinin varlığı halinde mümkündür.
Temyizen incelenen kararın dava konusu işlemlerin iptaline ilişkin kısmı, usul ve hukuka uygun olup, dilekçelerde ileri sürülen temyiz nedenleri, Bölge İdare Mahkemesi kararının bu kısmının bozulmasını gerektirecek nitelikte görülmemiştir.
Temyize konu kararın, " işlem nedeniyle davacının yoksun kaldığı parasal ve özlük haklarının en erken dava tarihi (16/10/2018) olmak üzere her bir ödemenin yapılması gereken tarihten itibaren işleyecek yasal faiziyle birlikte davalı idarece davacıya ödenmesine" ilişkin hüküm fıkrasına gelince;
2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu'nun 6545 sayılı Kanun'un 22. maddesiyle değişik "Temyiz incelemesi üzerine verilecek kararlar" başlıklı 49. maddesinin 1. fıkrasının (b) bendinde; temyiz incelemesi sonunda, kararda yeniden yargılama yapılmasına ihtiyaç duyulmayan maddi hatalar ile düzeltilmesi mümkün eksiklik veya yanlışlıklar varsa, Danıştayın kararı düzelterek onayacağı hükme bağlanmıştır.
Anılan Kanun maddesinin gerekçesinde; temyiz incelemesinde sadece maddi hatalarda değil, aynı zamanda yeniden yargılama yapılmasını gerektirmeyen eksiklik ya da yanlışlıklarında düzelterek onama kararı verilmesinin sağlandığı, uygulamada, vekalet ücretine, yargılama giderlerine ya da faize hükmedilmesinin unutulması ya da bunların yanlış hesaplanması gibi, kararın asli olmayan unsurlarında görülen bir kısım eksiklik ya da yanlışlıklar nedeniyle bozma kararları verildiği, bunun mahkeme tarafından tekrar karara bağlandığı ve yine bu kararlara karşı yeniden kanun yollarına başvurulabilmesi nedeniyle hem zaman hem de emek kaybına neden olunduğunun görüldüğü, bu suretle esasa etkili olmayan konularda Danıştayın kesin karar vermesi sağlanarak uyuşmazlığın hızla sonuçlandırılmasının amaçlandığı hususlarına yer verilmiştir.
Öte yandan; yargılama hukukunun temel ilkelerinden biri olan "taleple bağlılık" ilkesi uyarınca, yargı mercilerinin, açılan davalarda davacının istemi ile bağlı olduğu, istemi genişletecek biçimde karar veremeyeceği tartışmasızdır.
Dosyanın incelenmesinden; dava dilekçesinde faiz isteminde bulunulmadığı halde, Bölge İdare Mahkemesince, işlem nedeniyle davacının yoksun kaldığı parasal ve özlük haklarının en erken dava tarihi (16/10/2018) olmak üzere her bir ödemenin yapılması gereken tarihten itibaren işleyecek yasal faiziyle birlikte davalı idarece davacıya ödenmesine karar verildiği anlaşılmakta olup, davacının talebi aşılarak yasal faize hükmedilmesinde usul kurallarına uyarlık bulunmamaktadır.
Ancak, bu husus, 2577 sayılı Kanun'un 49. maddesinin birinci fıkrasının (b) bendi uyarınca, yeniden yargılama yapılmasına ihtiyaç duyulmayan eksiklik ve yanlışlık kapsamında olduğundan, İdare Mahkemesi kararının hüküm fıkrasında yer alan " işlem nedeniyle davacının yoksun kaldığı parasal ve özlük haklarının en erken dava tarihi (16/10/2018) olmak üzere her bir ödemenin yapılması gereken tarihten itibaren işleyecek yasal faiziyle birlikte davalı idarece davacıya ödenmesine" ibaresinin, "davacının yoksun kaldığı özlük ve parasal haklarının davacıya ödenmesine" şeklinde düzeltilerek onanması gerektiği sonucuna varılmıştır.
KARAR SONUCU:
Açıklanan nedenlerle;
1. Davalı idarenin temyiz isteminin reddine,
2. Davanın reddine ilişkin İdare Mahkemesi kararına yönelik olarak yapılan istinaf başvurusunun yukarıda özetlenen gerekçeyle kabulü, İdare Mahkemesi kararının kaldırılması, dava konusu işlemin iptali ile işlem nedeniyle yoksun kaldığı parasal ve özlük haklarının en erken dava tarihi (16/10/2018) olmak üzere her bir ödemenin yapılması gereken tarihten itibaren işleyecek yasal faiziyle birlikte davalı idarece davacıya ödenmesi yolundaki temyize konu ... Bölge İdare Mahkemesi ... İdari Dava Dairesinin ... tarih ve E:..., K:... sayılı kararının, yukarıda belirtilen şekilde DÜZELTİLEREK ONANMASINA,
3. Temyiz giderlerinin istemde bulunan üzerinde bırakılmasına,
4. 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu'nun 50. maddesi uyarınca, bu onama kararının taraflara tebliğini ve bir örneğinin de ... Bölge İdare Mahkemesi ... İdari Dava Dairesine gönderilmesini teminen dosyanın ... İdare Mahkemesine gönderilmesine, kesin olarak, 27/02/2025 tarihinde oyçokluğuyla karar verildi.
(X) KARŞI OY:
Davanın reddine ilişkin ilk derece mahkemesi kararı usul ve hukuka uygun olduğundan istinaf isteminin reddi gerekirken, aksi bir değerlendirmeyle kabul edilerek dava konusu işlemin iptali ile yoksun kalınan parasal hakların ödenmesi yönünde verilen temyize konu Bölge İdare Mahkemesi kararının bozulması gerektiği görüşü ile Daire kararına katılmıyorum.
#14
Harç & Vergi Uygulamaları / Elektronik Tebligat Tebliğ Edi...
Son İleti Gönderen Özgür KOCA - 10 Temmuz 2025, 12:01:57T.C.
YARGITAY
12. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2022/4171
KARAR NO: 2022/11007
Yukarıda tarih ve numarası yazılı Bölge Adliye Mahkemesince verilen kararın müddeti içinde temyizen tetkiki borçlu tarafından istenmesi üzerine bu işle ilgili dosya daireye gönderilmiş olup, dava dosyası için Tetkik Hâkimi .... tarafından düzenlenen rapor dinlendikten ve dosya içerisindeki tüm belgeler okunup incelendikten sonra işin gereği görüşülüp düşünüldü :
Alacaklı tarafından borçlu hakkında başlatılan genel haciz yoluyla ilamsız icra takibinde, borçlunun icra mahkemesine yaptığı başvuruda; ödeme emri tebliğinden önce alacaklının takipten vazgeçtiğini, icra müdürlüğü tarafından %2,27 oranında tahsil harcı yatırılması halinde talep gibi işlem yapılmasına karar verildiğini ancak dosyanın harç alınmaksızın işlemden kaldırılması gerektiğini ileri sürerek icra müdürlüğü kararının kaldırılmasını, tahsil harcı alınmasına yer olmadığına karar verilmesini talep ettiği, ilk derece mahkemesince; ödeme emrine ilişkin e-tebligatın alıcı hesabına 14/08/2020 tarihinde konulduğu, aynı tarihte alıcısı tarafından tebligatın açıldığı ve tebliğin gerçekleştiği gerekçesiyle şikayetin reddine kararı verildiği, borçlu tarafından istinaf kanun yoluna başvurulması üzerine, Bölge Adliye Mahkemesince; istinaf başvurusunun esastan reddine karar verildiği görülmektedir.
İcra takiplerinde takip çıkışı üzerinden 492 sayılı Harçlar Kanunu'na ekli (1) sayılı tarifenin B/I- 3. fıkrasına ve takip safhalarına göre tahsil harcı alınır ancak bu tahsil harcının doğabilmesi için takibin o safhasının yerine getirilmesi gerekir. (Ödeme veya icra emrinin tebliği, haciz işleminin yapılması veya satış işleminin kesinleşmesi gibi)
Ödeme emri veya icra emrinin tebliğe çıkarılması fakat tebliğ edilmesinden önce yapılan ödemelerden ve icra takibinden vazgeçme halinde tahsil harcı almak mümkün değildir. (HİGM 20.02.1989 T. 8385 sayılı genelgesi) 492 sayılı Harçlar Kanunu'na göre tahsil harcı alacağının doğması için ödeme veya icra emrinin tebliği gereklidir.
Ödeme emri veya icra emrinin tebliğinden önce yapılan ödemelerden tahsil harcı alınmaz. 492 Sayılı harçlar kanuna ekli I sayılı tarifenin icra iflas harçları B bölümünün I-3 maddesindeki tahsil harcının ancak ödeme emri veya icra emri tebliğinden sonraki işlemler nedeniyle alınacağı öngörülmüştür. (12. HD 10.03.2003 T 1505 - 4760 Sayılı ilamı)
Öte yandan 7101 sayılı Kanun ile değişik 7201 sayılı Tebligat Kanunu'nun 7/a maddesinin 4. fıkrasında elektronik yolla tebligatın, muhatabın elektronik adresine ulaştığı tarihi izleyen beşinci günün sonunda yapılmış sayılacağı düzenlenmiştir. Yine Elektronik Tebligat Yönetmeliği'nin elektronik tebligatın hazırlanması ve muhataba ulaştırılmasını düzenleyen 9. maddesinde tebligat çıkarmaya yetkili makam ve mercinin, elektronik tebligat mesajını hazırlayarak, UETS'ye teslim edeceği, UETS'nin elektronik tebligat mesajını zaman damgasıyla ilişkilendirerek muhatabın elektronik tebligat adresine ulaştıracağı, elektronik yolla tebligatın muhatabın elektronik tebligat adresine ulaştığı tarihi izleyen beşinci günün sonunda yapılmış sayılacağı belirtilmiştir.
Görüldüğü üzere, 7201 sayılı Tebligat Kanunu'nun 7/a maddesinde muhatabın elektronik tebligatı tebellüğ etmiş sayılacağı tarihe ilişkin özel bir düzenleme yer almaktadır. Bu düzenlemeye göre "Elektronik yolla tebligat, muhatabın elektronik adresine ulaştığı tarihi izleyen beşinci günün sonunda yapılmış sayılır." Bunun sonucu olarak elektronik tebligatta tebellüğ tarihi elektronik tebligatın muhatabın elektronik posta hesabına ulaştığı veya okunduğu tarih olmayıp, tebligatın muhatabın elektronik adresine ulaştığı tarihi izleyen beşinci günün sonu olmaktadır. Böylelikle, muhatabın kayıtlı elektronik posta hesabını kontrol etmemek suretiyle tebliğin sonuçlarını geciktirmesi ihtimali söz konusu olmayacaktır. (HGK'nun 24.11.2020 tarih ve 2020/12-547 E. - 2020/924 K. sayılı kararı)
Somut olayda, alacaklı tarafından, 06/08/2020 tarihinde genel haciz yolu ile ilamsız icra takibine başlandığı, 19/08/2020 tarihinde alacaklı vekili tarafından icra takibinden vazgeçildiği, bu beyan doğrultusunda icra müdürlüğünce %2,27 oranında tahsil harcı yatırılması halinde talep gibi işlem yapılmasına karar verildiği görülmektedir. Borçluya gönderilen ödeme emrinin, Tebligat Kanunu'nun 7/a ve Yönetmeliğin 9. maddesinde belirtildiği üzere, tebligat muhatabın elektronik adresine ulaştığı tarihi izleyen beşinci günün sonunda yapılmış sayılacağından, ödeme emrinin borçluya 19/08/2020 tarihinin gün sonu olan saat 23.59:59 itibariyle tebliğ edilmiş olduğu, alacaklı vekilinin ise UYAP sistemi üzerinden 19/08/2020 tarihinde saat 20.57 itibariyle, gün sonundan, dolayısı ile ödeme emrinin tebliğinden önce takipten vazgeçtiğine ilişkin beyanda bulunduğu anlaşılmaktadır.
O halde, ödeme emrinin tebliğe çıkarılması fakat tebliğ edilmesinden önce yapılan icra takibinden vazgeçme halinde tahsil harcı almak mümkün olmadığından, ilk derece mahkemesince, şikayetin kabulüne karar verilmesi gerekirken yazılı şekilde hüküm tesisi ve Bölge Adliye Mahkemesince de istinaf başvurusunun esastan reddine karar verilmesi isabetsiz olup bozmayı gerektirmiştir.
SONUÇ : Borçlunun temyiz itirazlarının kabulü ile yukarıda yazılı nedenlerle 5311 sayılı Kanun ile değişik İİK'nun 364/2. maddesinin göndermesiyle uygulanması gereken 6100 sayılı HMK'nun 373/1. maddesi uyarınca, Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 32. Hukuk Dairesinin 22/12/2021 tarih ve 2021/68 E. - 2021/2578 K. sayılı kararının KALDIRILMASINA ve Ankara 15. İcra Hukuk Mahkemesinin 31/08/2020 tarih ve 2020/398 E. - 2020/90 K. sayılı kararının BOZULMASINA, peşin alınan temyiz harcının istek halinde iadesine, dosyanın İlk Derece Mahkemesine, kararın bir örneğinin de Bölge Adliye Mahkemesine gönderilmesine, 26/10/2022 gününde oy birliğiyle karar verildi.
***********
26.11.2019
ND 26/19
Elektronik Tebligatın, Muhatabın Elektronik Adresine Ulaştığı Tarihi İzleyen Beşinci Günün Sonunda Yapılmış Sayılacağı Kuralının Anayasa'ya Aykırı Olduğuna İlişkin İtirazın Reddi
Anayasa Mahkemesi 19/9/2019 tarihinde E.2018/144 numaralı dosyada, Vergi Usul Kanunu'na eklenen elektronik ortamda tebligatın muhatabın elektronik adresine ulaştığı tarihi izleyen beşinci günün sonunda yapılmış sayılacağı kuralının Anayasa'ya aykırı olduğuna yönelik itirazın reddine karar vermiştir.
İtiraz Konusu Kural
İtiraz konusu kuralda, elektronik ortamda tebligatın muhatabın elektronik adresine ulaştığı tarihi izleyen beşinci günün sonunda yapılmış sayılacağı öngörülmüştür.
Başvuru Gerekçesi
Başvuruda; kural ile getirilen zamanın muhatabın haklarını kullanmasını sağlayacak yeterli ve makul bir süre kabul edilemeyeceği, elektronik tebligat sistemine geçilmesiyle birlikte sistemden önce ve sonra mükellefiyet tesis ettirenler arasında uygulanacak tebligat yöntemleri yönünden farklılıklar meydana geldiği belirtilerek kuralın Anayasa'ya aykırı olduğu ileri sürülmüştür.
Mahkemenin Değerlendirmesi
Anayasa'nın 125. maddesinde idari işlemlere karşı açılacak davalarda sürenin yazılı bildirim tarihinden başlayacağı öngörülmüş fakat yazılı bildirimin yapılış usulüne ilişkin herhangi bir sınırlayıcı hükme yer verilmemiştir.
Kanun koyucu tarafından diğer geleneksel tebliğ yöntemlerinden farklı düzenlenen elektronik tebligatın bilgilendirme ve belgelendirme fonksiyonunun mevcut olduğu gözetildiğinde Anayasa'nın 125. maddesi kapsamında yazılı bildirim niteliği taşıdığı sonucuna varılmıştır.
Anayasa'nın 36. maddesinde hak arama hürriyeti güvence altına alınmıştır. Hak arama hürriyetinin temel unsurlarından biri mahkemeye erişim hakkıdır. Tebliğin hangi tarihte yapılmış sayılacağı hususunu düzenleyen kuralda dava açma sürelerine ilişkin bir kısıtlama öngörüldüğü dikkate alındığında mahkemeye erişim hakkına yönelik bir sınırlama yapıldığı açıktır. Ancak hak arama hürriyetine sınırlama getiren kanuni düzenlemelerin Anayasa'nın 13. maddesinde öngörülen sınırlama sebebine uygun ve ölçülü olması, maddede öngörülen güvencelere aykırı olmaması gerekir.
Kuralla, haklarında vergi dairelerince düzenlenen işlemlerden mükelleflerin haberdar edilmelerinin ve anılan işlemlere karşı idari ya da yargısal yollara başvurmaları için öngörülen sürelerin gecikmeksizin işlemeye başlamasının amaçlandığı anlaşılmaktadır. Bu şekilde idari istikrarın sağlanmasının hedeflendiği görülmektedir. Söz konusu amaca ulaşmak için kural elverişli ve gereklidir.
Kuralda tebliğin yapılmış sayılması için geçmesi öngörülen beş günlük sürenin başlangıcı olarak tebliğe konu evrakın muhatabın elektronik adresine ulaştığı tarih esas alınmıştır. Kanun koyucunun bu yöndeki tercihi Anayasa'ya aykırı olmamak kaydıyla takdir yetkisi kapsamındadır.
İtiraz konusu kural, muhataplara öncelikle elektronik posta adreslerini belirli aralıklarla kontrol etme yükümlülüğü getirmektedir. Kişi elektronik posta adresini her gün ya da beş günden daha az aralıklarla kontrol etmesi hâlinde tebliğin yapılmış sayılacağı tarihten de önce tebligattan haberdar olabilecektir.
Öte yandan Kanun'da düzenlenen diğer tebligat yöntemlerinde de tebliğin yapılmış sayılması, kuraldakine benzer şekilde belirli sürelerin geçmiş olması şartına bağlanmıştır. Söz konusu süreler itiraz konusu kuralda belirtilen beş günlük süreden daha fazladır fakat bu sürelerin belirlenmesinde muhataba fiziki yollarla ulaşabilme imkân ve ihtimalinin belirleyici olduğu görülmektedir. Muhatabın mevcut bir elektronik posta adresi aracılığıyla gönderilen bir tebligata ulaşılabilirliği günümüz teknolojik koşullarında diğer fiziki tebligat yöntemlerine göre daha kolaydır.
Günümüz teknolojik imkân ve koşullarında elektronik posta adresini beşer günlük aralarla kontrol etme yükümlülüğünün, mücbir sebep hâllerinde beş günlük kanuni sürenin işlemeyeceği hususu da gözetildiğinde, makul olmayan bir külfet getirmediği, kuralda birey ile kamu yararı arasındaki dengenin korunduğu, mahkemeye erişim hakkına getirilen sınırlamanın ölçülü olduğu sonucuna ulaşılmıştır.
Öte yandan kanun koyucu tarafından itiraz konusu kuralda kendilerine elektronik tebligat yapılacak kişiler arasında herhangi bir ayrım öngörülmemiştir. Bu itibarla elektronik tebligat sistemine geçilmeden önce mükellef olanlar ile sisteme geçildikten sonra mükellef olanlar arasında farklı muameleye yol açacak herhangi bir ayrım öngörmeyen kuralda eşitlik ilkesine aykırılıktan söz edilemez.
Açıklanan nedenlerle kural Anayasa'nın 10., 13., 36. ve 125. maddelerine aykırı bulunmayarak itirazın reddine karar verilmiştir.
YARGITAY
12. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2022/4171
KARAR NO: 2022/11007
Yukarıda tarih ve numarası yazılı Bölge Adliye Mahkemesince verilen kararın müddeti içinde temyizen tetkiki borçlu tarafından istenmesi üzerine bu işle ilgili dosya daireye gönderilmiş olup, dava dosyası için Tetkik Hâkimi .... tarafından düzenlenen rapor dinlendikten ve dosya içerisindeki tüm belgeler okunup incelendikten sonra işin gereği görüşülüp düşünüldü :
Alacaklı tarafından borçlu hakkında başlatılan genel haciz yoluyla ilamsız icra takibinde, borçlunun icra mahkemesine yaptığı başvuruda; ödeme emri tebliğinden önce alacaklının takipten vazgeçtiğini, icra müdürlüğü tarafından %2,27 oranında tahsil harcı yatırılması halinde talep gibi işlem yapılmasına karar verildiğini ancak dosyanın harç alınmaksızın işlemden kaldırılması gerektiğini ileri sürerek icra müdürlüğü kararının kaldırılmasını, tahsil harcı alınmasına yer olmadığına karar verilmesini talep ettiği, ilk derece mahkemesince; ödeme emrine ilişkin e-tebligatın alıcı hesabına 14/08/2020 tarihinde konulduğu, aynı tarihte alıcısı tarafından tebligatın açıldığı ve tebliğin gerçekleştiği gerekçesiyle şikayetin reddine kararı verildiği, borçlu tarafından istinaf kanun yoluna başvurulması üzerine, Bölge Adliye Mahkemesince; istinaf başvurusunun esastan reddine karar verildiği görülmektedir.
İcra takiplerinde takip çıkışı üzerinden 492 sayılı Harçlar Kanunu'na ekli (1) sayılı tarifenin B/I- 3. fıkrasına ve takip safhalarına göre tahsil harcı alınır ancak bu tahsil harcının doğabilmesi için takibin o safhasının yerine getirilmesi gerekir. (Ödeme veya icra emrinin tebliği, haciz işleminin yapılması veya satış işleminin kesinleşmesi gibi)
Ödeme emri veya icra emrinin tebliğe çıkarılması fakat tebliğ edilmesinden önce yapılan ödemelerden ve icra takibinden vazgeçme halinde tahsil harcı almak mümkün değildir. (HİGM 20.02.1989 T. 8385 sayılı genelgesi) 492 sayılı Harçlar Kanunu'na göre tahsil harcı alacağının doğması için ödeme veya icra emrinin tebliği gereklidir.
Ödeme emri veya icra emrinin tebliğinden önce yapılan ödemelerden tahsil harcı alınmaz. 492 Sayılı harçlar kanuna ekli I sayılı tarifenin icra iflas harçları B bölümünün I-3 maddesindeki tahsil harcının ancak ödeme emri veya icra emri tebliğinden sonraki işlemler nedeniyle alınacağı öngörülmüştür. (12. HD 10.03.2003 T 1505 - 4760 Sayılı ilamı)
Öte yandan 7101 sayılı Kanun ile değişik 7201 sayılı Tebligat Kanunu'nun 7/a maddesinin 4. fıkrasında elektronik yolla tebligatın, muhatabın elektronik adresine ulaştığı tarihi izleyen beşinci günün sonunda yapılmış sayılacağı düzenlenmiştir. Yine Elektronik Tebligat Yönetmeliği'nin elektronik tebligatın hazırlanması ve muhataba ulaştırılmasını düzenleyen 9. maddesinde tebligat çıkarmaya yetkili makam ve mercinin, elektronik tebligat mesajını hazırlayarak, UETS'ye teslim edeceği, UETS'nin elektronik tebligat mesajını zaman damgasıyla ilişkilendirerek muhatabın elektronik tebligat adresine ulaştıracağı, elektronik yolla tebligatın muhatabın elektronik tebligat adresine ulaştığı tarihi izleyen beşinci günün sonunda yapılmış sayılacağı belirtilmiştir.
Görüldüğü üzere, 7201 sayılı Tebligat Kanunu'nun 7/a maddesinde muhatabın elektronik tebligatı tebellüğ etmiş sayılacağı tarihe ilişkin özel bir düzenleme yer almaktadır. Bu düzenlemeye göre "Elektronik yolla tebligat, muhatabın elektronik adresine ulaştığı tarihi izleyen beşinci günün sonunda yapılmış sayılır." Bunun sonucu olarak elektronik tebligatta tebellüğ tarihi elektronik tebligatın muhatabın elektronik posta hesabına ulaştığı veya okunduğu tarih olmayıp, tebligatın muhatabın elektronik adresine ulaştığı tarihi izleyen beşinci günün sonu olmaktadır. Böylelikle, muhatabın kayıtlı elektronik posta hesabını kontrol etmemek suretiyle tebliğin sonuçlarını geciktirmesi ihtimali söz konusu olmayacaktır. (HGK'nun 24.11.2020 tarih ve 2020/12-547 E. - 2020/924 K. sayılı kararı)
Somut olayda, alacaklı tarafından, 06/08/2020 tarihinde genel haciz yolu ile ilamsız icra takibine başlandığı, 19/08/2020 tarihinde alacaklı vekili tarafından icra takibinden vazgeçildiği, bu beyan doğrultusunda icra müdürlüğünce %2,27 oranında tahsil harcı yatırılması halinde talep gibi işlem yapılmasına karar verildiği görülmektedir. Borçluya gönderilen ödeme emrinin, Tebligat Kanunu'nun 7/a ve Yönetmeliğin 9. maddesinde belirtildiği üzere, tebligat muhatabın elektronik adresine ulaştığı tarihi izleyen beşinci günün sonunda yapılmış sayılacağından, ödeme emrinin borçluya 19/08/2020 tarihinin gün sonu olan saat 23.59:59 itibariyle tebliğ edilmiş olduğu, alacaklı vekilinin ise UYAP sistemi üzerinden 19/08/2020 tarihinde saat 20.57 itibariyle, gün sonundan, dolayısı ile ödeme emrinin tebliğinden önce takipten vazgeçtiğine ilişkin beyanda bulunduğu anlaşılmaktadır.
O halde, ödeme emrinin tebliğe çıkarılması fakat tebliğ edilmesinden önce yapılan icra takibinden vazgeçme halinde tahsil harcı almak mümkün olmadığından, ilk derece mahkemesince, şikayetin kabulüne karar verilmesi gerekirken yazılı şekilde hüküm tesisi ve Bölge Adliye Mahkemesince de istinaf başvurusunun esastan reddine karar verilmesi isabetsiz olup bozmayı gerektirmiştir.
SONUÇ : Borçlunun temyiz itirazlarının kabulü ile yukarıda yazılı nedenlerle 5311 sayılı Kanun ile değişik İİK'nun 364/2. maddesinin göndermesiyle uygulanması gereken 6100 sayılı HMK'nun 373/1. maddesi uyarınca, Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 32. Hukuk Dairesinin 22/12/2021 tarih ve 2021/68 E. - 2021/2578 K. sayılı kararının KALDIRILMASINA ve Ankara 15. İcra Hukuk Mahkemesinin 31/08/2020 tarih ve 2020/398 E. - 2020/90 K. sayılı kararının BOZULMASINA, peşin alınan temyiz harcının istek halinde iadesine, dosyanın İlk Derece Mahkemesine, kararın bir örneğinin de Bölge Adliye Mahkemesine gönderilmesine, 26/10/2022 gününde oy birliğiyle karar verildi.
***********
Norm Denetimi Basın Duyuruları
BASIN DUYURUSU
BASIN DUYURUSU
26.11.2019
ND 26/19
Elektronik Tebligatın, Muhatabın Elektronik Adresine Ulaştığı Tarihi İzleyen Beşinci Günün Sonunda Yapılmış Sayılacağı Kuralının Anayasa'ya Aykırı Olduğuna İlişkin İtirazın Reddi
Anayasa Mahkemesi 19/9/2019 tarihinde E.2018/144 numaralı dosyada, Vergi Usul Kanunu'na eklenen elektronik ortamda tebligatın muhatabın elektronik adresine ulaştığı tarihi izleyen beşinci günün sonunda yapılmış sayılacağı kuralının Anayasa'ya aykırı olduğuna yönelik itirazın reddine karar vermiştir.
İtiraz Konusu Kural
İtiraz konusu kuralda, elektronik ortamda tebligatın muhatabın elektronik adresine ulaştığı tarihi izleyen beşinci günün sonunda yapılmış sayılacağı öngörülmüştür.
Başvuru Gerekçesi
Başvuruda; kural ile getirilen zamanın muhatabın haklarını kullanmasını sağlayacak yeterli ve makul bir süre kabul edilemeyeceği, elektronik tebligat sistemine geçilmesiyle birlikte sistemden önce ve sonra mükellefiyet tesis ettirenler arasında uygulanacak tebligat yöntemleri yönünden farklılıklar meydana geldiği belirtilerek kuralın Anayasa'ya aykırı olduğu ileri sürülmüştür.
Mahkemenin Değerlendirmesi
Anayasa'nın 125. maddesinde idari işlemlere karşı açılacak davalarda sürenin yazılı bildirim tarihinden başlayacağı öngörülmüş fakat yazılı bildirimin yapılış usulüne ilişkin herhangi bir sınırlayıcı hükme yer verilmemiştir.
Kanun koyucu tarafından diğer geleneksel tebliğ yöntemlerinden farklı düzenlenen elektronik tebligatın bilgilendirme ve belgelendirme fonksiyonunun mevcut olduğu gözetildiğinde Anayasa'nın 125. maddesi kapsamında yazılı bildirim niteliği taşıdığı sonucuna varılmıştır.
Anayasa'nın 36. maddesinde hak arama hürriyeti güvence altına alınmıştır. Hak arama hürriyetinin temel unsurlarından biri mahkemeye erişim hakkıdır. Tebliğin hangi tarihte yapılmış sayılacağı hususunu düzenleyen kuralda dava açma sürelerine ilişkin bir kısıtlama öngörüldüğü dikkate alındığında mahkemeye erişim hakkına yönelik bir sınırlama yapıldığı açıktır. Ancak hak arama hürriyetine sınırlama getiren kanuni düzenlemelerin Anayasa'nın 13. maddesinde öngörülen sınırlama sebebine uygun ve ölçülü olması, maddede öngörülen güvencelere aykırı olmaması gerekir.
Kuralla, haklarında vergi dairelerince düzenlenen işlemlerden mükelleflerin haberdar edilmelerinin ve anılan işlemlere karşı idari ya da yargısal yollara başvurmaları için öngörülen sürelerin gecikmeksizin işlemeye başlamasının amaçlandığı anlaşılmaktadır. Bu şekilde idari istikrarın sağlanmasının hedeflendiği görülmektedir. Söz konusu amaca ulaşmak için kural elverişli ve gereklidir.
Kuralda tebliğin yapılmış sayılması için geçmesi öngörülen beş günlük sürenin başlangıcı olarak tebliğe konu evrakın muhatabın elektronik adresine ulaştığı tarih esas alınmıştır. Kanun koyucunun bu yöndeki tercihi Anayasa'ya aykırı olmamak kaydıyla takdir yetkisi kapsamındadır.
İtiraz konusu kural, muhataplara öncelikle elektronik posta adreslerini belirli aralıklarla kontrol etme yükümlülüğü getirmektedir. Kişi elektronik posta adresini her gün ya da beş günden daha az aralıklarla kontrol etmesi hâlinde tebliğin yapılmış sayılacağı tarihten de önce tebligattan haberdar olabilecektir.
Öte yandan Kanun'da düzenlenen diğer tebligat yöntemlerinde de tebliğin yapılmış sayılması, kuraldakine benzer şekilde belirli sürelerin geçmiş olması şartına bağlanmıştır. Söz konusu süreler itiraz konusu kuralda belirtilen beş günlük süreden daha fazladır fakat bu sürelerin belirlenmesinde muhataba fiziki yollarla ulaşabilme imkân ve ihtimalinin belirleyici olduğu görülmektedir. Muhatabın mevcut bir elektronik posta adresi aracılığıyla gönderilen bir tebligata ulaşılabilirliği günümüz teknolojik koşullarında diğer fiziki tebligat yöntemlerine göre daha kolaydır.
Günümüz teknolojik imkân ve koşullarında elektronik posta adresini beşer günlük aralarla kontrol etme yükümlülüğünün, mücbir sebep hâllerinde beş günlük kanuni sürenin işlemeyeceği hususu da gözetildiğinde, makul olmayan bir külfet getirmediği, kuralda birey ile kamu yararı arasındaki dengenin korunduğu, mahkemeye erişim hakkına getirilen sınırlamanın ölçülü olduğu sonucuna ulaşılmıştır.
Öte yandan kanun koyucu tarafından itiraz konusu kuralda kendilerine elektronik tebligat yapılacak kişiler arasında herhangi bir ayrım öngörülmemiştir. Bu itibarla elektronik tebligat sistemine geçilmeden önce mükellef olanlar ile sisteme geçildikten sonra mükellef olanlar arasında farklı muameleye yol açacak herhangi bir ayrım öngörmeyen kuralda eşitlik ilkesine aykırılıktan söz edilemez.
Açıklanan nedenlerle kural Anayasa'nın 10., 13., 36. ve 125. maddelerine aykırı bulunmayarak itirazın reddine karar verilmiştir.
#15
Genel İcra Hukuku / İcra İnkar Tazminatında Takip ...
Son İleti Gönderen Özgür KOCA - 07 Temmuz 2025, 13:12:55İİK'nın 169/a-6. maddesi gereğince; itirazın reddi halinde borçlu, ancak takip muvakkaten durdurulmuş ise, diğer tarafın isteği üzerine, takip konusu alacağın yüzde yirmisinden aşağı olmamak üzere tazminata mahkum edilebilir.
Bölge Adliye Mahkemesince, icra inkar tazminatına yabancı para alacağının takip tarihindeki Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası efektif satış kuru üzerinden hesaplanacak Türk Lirası karşılığı belirlenerek hükmedilmesi gerekmektedir. Bu husus kamu düzeni ile ilgili olup re'sen gözetilmesi gerekir.
Somut olayda; Bölge Adliye Mahkemesince borçluların tazminatla sorumlu tutulması doğru ise de, tazminata, yabancı para alacağının takip tarihindeki Türkiye Cumhuriyeti Merkez Bankası'nın efektif satış kuru üzerinden hesaplanacak Türk Lirası karşılığı belirlenerek hükmedilmesi gerekirken yabancı para (USD) esas alınmak suretiyle tazminata karar verilmesi isabetsiz olup; hükmün bu nedenle bozulması gerekmekle beraber, anılan yanlışlığın giderilmesi yeniden yargılama yapılmasını zorunlu kılmadığından, kararın düzeltilerek onanması gerekmiştir (Yargıtay 12. HD. T:07.05.2025, E:2024/8157, K:2025/3718).
Bölge Adliye Mahkemesince, icra inkar tazminatına yabancı para alacağının takip tarihindeki Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası efektif satış kuru üzerinden hesaplanacak Türk Lirası karşılığı belirlenerek hükmedilmesi gerekmektedir. Bu husus kamu düzeni ile ilgili olup re'sen gözetilmesi gerekir.
Somut olayda; Bölge Adliye Mahkemesince borçluların tazminatla sorumlu tutulması doğru ise de, tazminata, yabancı para alacağının takip tarihindeki Türkiye Cumhuriyeti Merkez Bankası'nın efektif satış kuru üzerinden hesaplanacak Türk Lirası karşılığı belirlenerek hükmedilmesi gerekirken yabancı para (USD) esas alınmak suretiyle tazminata karar verilmesi isabetsiz olup; hükmün bu nedenle bozulması gerekmekle beraber, anılan yanlışlığın giderilmesi yeniden yargılama yapılmasını zorunlu kılmadığından, kararın düzeltilerek onanması gerekmiştir (Yargıtay 12. HD. T:07.05.2025, E:2024/8157, K:2025/3718).
#16
Genel İcra Hukuku / Takip Talebinde Gösterilmeyen ...
Son İleti Gönderen Özgür KOCA - 07 Temmuz 2025, 11:33:58İcra ve İflas Kanunu'nun 58. maddesinin 3. fıkrasında; alacağın veya istenen teminatın Türk parasıyla tutarının ve faizli alacaklarda faizin miktarı ile işlemeye başladığı günün, alacak veya teminat yabancı para ise alacağın hangi tarihteki kur üzerinden talep edildiğinin ve faizinin, takip talebinde belirtilmesi gerektiği düzenlenmiştir. Yine aynı Kanunun 60. maddesinin birinci fıkrasının birinci bendinde; alacaklının veya vekilinin banka hesap numarası hariç olmak üzere, 58. maddeye göre takip talebine yazılması lazım gelen kayıtların ödeme emrinde bulunması gerektiği belirtilmiştir.
Buna göre; alacaklı, yabancı para alacağının TL karşılığını, takip talebinde göstermek zorunda olup, buna bağlı olarak bu zorunluluğun ödeme emrinde de yerine getirilmesi gerekmektedir. Bu noksanlık kamu düzeni ile ilgili olup, süresiz şikayet nedeni olduğu gibi, takibin her safhasında re'sen göz önünde tutulmalıdır (HGK.nun 12/05/1999 tarih ve 1999/12-271 E. - 99/301 K.sayılı kararı) (Yargıtay 12. HD. T:18.12.2024, E:2024/5193, K:2024/10737).
İcra ve İflas Kanunu'nun 58. maddesinin 3. fıkrasında; alacağın veya istenen teminatın Türk parasıyla tutarının ve faizli alacaklarda faizin miktarı ile işlemeye başladığı günün, alacak veya teminat yabancı para ise alacağın hangi tarihteki kur üzerinden talep edildiğinin ve faizinin, takip talebinde belirtilmesi gerektiği düzenlenmiştir. Yine aynı Kanun'un 60. maddesinin 1. fıkrasının 1. bendinde; alacaklının veya vekilinin banka hesap numarası hariç olmak üzere, 58. maddeye göre takip talebine yazılması lazım gelen kayıtların ödeme emrinde bulunması gerektiği belirtilmiştir.
Buna göre; alacaklı, yabancı para alacağının TL karşılığını, takip talebinde göstermek zorunda olup, buna bağlı olarak bu zorunluluğun ödeme emrinde de yerine getirilmesi gerekmektedir. Bu noksanlık kamu düzeni ile ilgili olup, takibin her safhasında re'sen göz önünde tutulmalıdır (HGK'nın 12/05/1999 tarih ve 1999/12-271 esas 1999/301 karar sayılı kararı).
Somut olayda, hem takip talebinde hem de ödeme emrinde yabancı para alacağının TL karşılığının gösterilmediği anlaşılmaktadır. Bu durumda İlk Derece Mahkemesi'nce, takip talebi ve ödeme emrinde 621.000,00 EURO yabancı para alacağının harca esas değer olarak Türk Lirası karşılığı gösterilmediğinden takibin iptaline karar verilmesi isabetlidir.
Davalı alacaklı vekilince, takip talebindeki eksikliğin taraflarınca fark edildiği ve derhal aynı gün yani 08/11/2021 tarihinde takip konusu alacağı TL değerinden gösteren yeni takip talebinin dosyaya sunularak borçluya yeni takip talebine uygun şekilde ödeme emri çıkartılmasının talep edildiği, nitekim icra müdürlüğü tarafından da bu talebin kabul edildiği, taraflarınca eksikliğin takip tarihinde (08/11/2021) düzeltildiği ve eksikliğin giderildiği ileri sürülmüş ise de; icra dosyasının yapılan incelemesinde bahsedilen şekilde herhangi bir işlem yapılmadığı gibi takip talebi ve ödeme emrinde talep edilen alacağın TL karşılığının gösterilmemesine ilişkin eksiklik sonradan giderilmesi mümkün olmayan takip anında ve takibin usul ve yasaya uygun başlatılıp başlatılmadığı noktasında re'sen gözetilmesi gereken bir noksanlıktır. Bu hususlar göz önünde bulundurulduğunda davalı alacaklının istinaf nedenleri yerinde görülmemiştir. (Sakarya BAM 8. HD. T:03/11/2022, E:2022/1201, K:2022/1759 - Yargıtay 12. HD. T:15.01.2024, E:2023/831, K:2024/317)
İİK'nın 58. maddesinin 3. fıkrasında; alacağın veya istenen teminatın Türk parasıyla tutarının ve faizli alacaklarda faizin miktarı ile işlemeye başladığı günün, alacak veya teminat yabancı para ise alacağın hangi tarihteki kur üzerinden talep edildiğinin ve faizinin, takip talebinde belirtilmesi gerektiği, yine aynı Kanunun 60. maddesinin birinci fıkrasının birinci bendinde ise; alacaklının veya vekilinin banka hesap numarası hariç olmak üzere, 58. maddeye göre takip talebine yazılması lazım gelen kayıtların ödeme emrinde bulunması gerektiği belirtilmektedir.
Buna göre; alacaklı, yabancı para alacağının TL karşılığını, takip talebinde göstermek zorunda olup, buna bağlı olarak bu zorunluluğun ödeme/icra emrinde de yerine getirilmesi gerekmektedir. Anılan noksanlık kamu düzeni ile ilgili ve devletin hükümranlık haklarına ilişkin olması nedeniyle takibin her safhasında re'sen göz önünde tutulmalıdır (HGK'nın 12.05.1999 tarih 99/12-271 E, 99/301 K. sayılı kararı).
Diğer taraftan; Türk Borçlar Kanunu'nun 99. maddesi (BK'nun 83 md.) uyarınca; "Konusu para olan borç Ülke parasıyla ödenir. Ülke parası dışında başka bir para birimiyle ödeme yapılması kararlaştırılmışsa, sözleşmede aynen ödeme veya bu anlama gelen bir ifade bulunmadıkça borç, ödeme günündeki rayiç üzerinden Ülke parasıyla da ödenebilir. Ülke parası dışında başka bir para birimiyle belirlenmiş ve sözleşmede aynen ödeme ya da bu anlama gelen bir ifade de bulunmadıkça, borcun ödeme gününde ödenmemesi üzerine alacaklı, bu alacağının aynen veya vade ya da fiilî ödeme günündeki rayiç üzerinden Ülke parası ile ödenmesini isteyebilir."düzenlemesi yer almaktadır.
Somut uyuşmazlıkta; alacaklı tarafça sunulan 28.03.2023 tarihli takip talebi ve takip talebinde uygun düzenlenen icra emrinde yabancı para alacağının TL karşılığı gösterilmiş ise de takip talebi ve icra emrinde yabancı para alacağının "ödeme günündeki yabancı para cinsinden tahsili" talep edilmiş olup, TBK kapsamında alacaklıya tanınan seçimlik haklardan fiili ödeme günü tercih edildiği belirtilmiş ise de ülke parası ile ödenmesi talebi yerine TBK'ya 99. Maddesine aykırı olacak şekilde yabancı para üzerinden tahsil talebinde bulunulduğu anlaşılmaktadır ( Yargıtay 12 HD 2024/801 Esas 2024/5521 Karar) (İstanbul BAM 20. HD. T:16/01/2025, E:2023/3524, K:2025/165)
Yukarıda yer alan BAM kararının temyizi sonrası verilen Yargıtay kararı aşağıdadır.
T.C.
YARGITAY
12. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2025/2287
KARAR NO: 2025/4066
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 20. Hukuk Dairesi
TARİHİ : 16.01.2025
NUMARASI : 2023/3524-2025/165
Yukarıda tarih ve numarası yazılı Bölge Adliye Mahkemesince verilen kararın müddeti içinde temyizen tetkiki davalı tarafından istenmesi üzerine bu işle ilgili dosya daireye gönderilmiş olup, dava dosyası için Tetkik Hakimi .. tarafından düzenlenen rapor dinlendikten ve dosya içerisindeki tüm belgeler okunup incelendikten sonra işin gereği görüşülüp düşünüldü:
UYAP sisteminde kayıtlı 09.01.2023 tarihli ilk takip talebinde yabancı para alacağının harca esas değer olarak Türk Lirası karşılığı gösterilmediğinden kamu düzeni ile ilgili bulunan bu hususun mahkemece de re'sen gözönünde bulundurması ile başkaca hiçbir işlem yapılmaksızın takibin iptaline karar verilmesi gerektiğinin tabii bulunmasına, tarafların karşılıklı iddia ve savunmalarına, dayandıkları belgelere, temyiz olunan Bölge Adliye Mahkemesi kararında yazılı gerekçelere göre yerinde bulunmayan temyiz itirazlarının reddiyle usul ve kanuna uygun Bölge Adliye Mahkemesi kararının 5311 Sayılı Kanun ile değişik İİK'nın 364/2. maddesi göndermesiyle uygulanması gereken 6100 Sayılı HMK'nın 370. maddeleri uyarınca ONANMASINA, alınması gereken 615,40 TL temyiz harcından, evvelce alınan harç varsa mahsubu ile eksik harcın temyiz edenden tahsiline, 15.05.2025 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.
Buna göre; alacaklı, yabancı para alacağının TL karşılığını, takip talebinde göstermek zorunda olup, buna bağlı olarak bu zorunluluğun ödeme emrinde de yerine getirilmesi gerekmektedir. Bu noksanlık kamu düzeni ile ilgili olup, süresiz şikayet nedeni olduğu gibi, takibin her safhasında re'sen göz önünde tutulmalıdır (HGK.nun 12/05/1999 tarih ve 1999/12-271 E. - 99/301 K.sayılı kararı) (Yargıtay 12. HD. T:18.12.2024, E:2024/5193, K:2024/10737).
***********
İcra ve İflas Kanunu'nun 58. maddesinin 3. fıkrasında; alacağın veya istenen teminatın Türk parasıyla tutarının ve faizli alacaklarda faizin miktarı ile işlemeye başladığı günün, alacak veya teminat yabancı para ise alacağın hangi tarihteki kur üzerinden talep edildiğinin ve faizinin, takip talebinde belirtilmesi gerektiği düzenlenmiştir. Yine aynı Kanun'un 60. maddesinin 1. fıkrasının 1. bendinde; alacaklının veya vekilinin banka hesap numarası hariç olmak üzere, 58. maddeye göre takip talebine yazılması lazım gelen kayıtların ödeme emrinde bulunması gerektiği belirtilmiştir.
Buna göre; alacaklı, yabancı para alacağının TL karşılığını, takip talebinde göstermek zorunda olup, buna bağlı olarak bu zorunluluğun ödeme emrinde de yerine getirilmesi gerekmektedir. Bu noksanlık kamu düzeni ile ilgili olup, takibin her safhasında re'sen göz önünde tutulmalıdır (HGK'nın 12/05/1999 tarih ve 1999/12-271 esas 1999/301 karar sayılı kararı).
Somut olayda, hem takip talebinde hem de ödeme emrinde yabancı para alacağının TL karşılığının gösterilmediği anlaşılmaktadır. Bu durumda İlk Derece Mahkemesi'nce, takip talebi ve ödeme emrinde 621.000,00 EURO yabancı para alacağının harca esas değer olarak Türk Lirası karşılığı gösterilmediğinden takibin iptaline karar verilmesi isabetlidir.
Davalı alacaklı vekilince, takip talebindeki eksikliğin taraflarınca fark edildiği ve derhal aynı gün yani 08/11/2021 tarihinde takip konusu alacağı TL değerinden gösteren yeni takip talebinin dosyaya sunularak borçluya yeni takip talebine uygun şekilde ödeme emri çıkartılmasının talep edildiği, nitekim icra müdürlüğü tarafından da bu talebin kabul edildiği, taraflarınca eksikliğin takip tarihinde (08/11/2021) düzeltildiği ve eksikliğin giderildiği ileri sürülmüş ise de; icra dosyasının yapılan incelemesinde bahsedilen şekilde herhangi bir işlem yapılmadığı gibi takip talebi ve ödeme emrinde talep edilen alacağın TL karşılığının gösterilmemesine ilişkin eksiklik sonradan giderilmesi mümkün olmayan takip anında ve takibin usul ve yasaya uygun başlatılıp başlatılmadığı noktasında re'sen gözetilmesi gereken bir noksanlıktır. Bu hususlar göz önünde bulundurulduğunda davalı alacaklının istinaf nedenleri yerinde görülmemiştir. (Sakarya BAM 8. HD. T:03/11/2022, E:2022/1201, K:2022/1759 - Yargıtay 12. HD. T:15.01.2024, E:2023/831, K:2024/317)
***********
İİK'nın 58. maddesinin 3. fıkrasında; alacağın veya istenen teminatın Türk parasıyla tutarının ve faizli alacaklarda faizin miktarı ile işlemeye başladığı günün, alacak veya teminat yabancı para ise alacağın hangi tarihteki kur üzerinden talep edildiğinin ve faizinin, takip talebinde belirtilmesi gerektiği, yine aynı Kanunun 60. maddesinin birinci fıkrasının birinci bendinde ise; alacaklının veya vekilinin banka hesap numarası hariç olmak üzere, 58. maddeye göre takip talebine yazılması lazım gelen kayıtların ödeme emrinde bulunması gerektiği belirtilmektedir.
Buna göre; alacaklı, yabancı para alacağının TL karşılığını, takip talebinde göstermek zorunda olup, buna bağlı olarak bu zorunluluğun ödeme/icra emrinde de yerine getirilmesi gerekmektedir. Anılan noksanlık kamu düzeni ile ilgili ve devletin hükümranlık haklarına ilişkin olması nedeniyle takibin her safhasında re'sen göz önünde tutulmalıdır (HGK'nın 12.05.1999 tarih 99/12-271 E, 99/301 K. sayılı kararı).
Diğer taraftan; Türk Borçlar Kanunu'nun 99. maddesi (BK'nun 83 md.) uyarınca; "Konusu para olan borç Ülke parasıyla ödenir. Ülke parası dışında başka bir para birimiyle ödeme yapılması kararlaştırılmışsa, sözleşmede aynen ödeme veya bu anlama gelen bir ifade bulunmadıkça borç, ödeme günündeki rayiç üzerinden Ülke parasıyla da ödenebilir. Ülke parası dışında başka bir para birimiyle belirlenmiş ve sözleşmede aynen ödeme ya da bu anlama gelen bir ifade de bulunmadıkça, borcun ödeme gününde ödenmemesi üzerine alacaklı, bu alacağının aynen veya vade ya da fiilî ödeme günündeki rayiç üzerinden Ülke parası ile ödenmesini isteyebilir."düzenlemesi yer almaktadır.
Somut uyuşmazlıkta; alacaklı tarafça sunulan 28.03.2023 tarihli takip talebi ve takip talebinde uygun düzenlenen icra emrinde yabancı para alacağının TL karşılığı gösterilmiş ise de takip talebi ve icra emrinde yabancı para alacağının "ödeme günündeki yabancı para cinsinden tahsili" talep edilmiş olup, TBK kapsamında alacaklıya tanınan seçimlik haklardan fiili ödeme günü tercih edildiği belirtilmiş ise de ülke parası ile ödenmesi talebi yerine TBK'ya 99. Maddesine aykırı olacak şekilde yabancı para üzerinden tahsil talebinde bulunulduğu anlaşılmaktadır ( Yargıtay 12 HD 2024/801 Esas 2024/5521 Karar) (İstanbul BAM 20. HD. T:16/01/2025, E:2023/3524, K:2025/165)
Yukarıda yer alan BAM kararının temyizi sonrası verilen Yargıtay kararı aşağıdadır.
T.C.
YARGITAY
12. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2025/2287
KARAR NO: 2025/4066
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 20. Hukuk Dairesi
TARİHİ : 16.01.2025
NUMARASI : 2023/3524-2025/165
Yukarıda tarih ve numarası yazılı Bölge Adliye Mahkemesince verilen kararın müddeti içinde temyizen tetkiki davalı tarafından istenmesi üzerine bu işle ilgili dosya daireye gönderilmiş olup, dava dosyası için Tetkik Hakimi .. tarafından düzenlenen rapor dinlendikten ve dosya içerisindeki tüm belgeler okunup incelendikten sonra işin gereği görüşülüp düşünüldü:
UYAP sisteminde kayıtlı 09.01.2023 tarihli ilk takip talebinde yabancı para alacağının harca esas değer olarak Türk Lirası karşılığı gösterilmediğinden kamu düzeni ile ilgili bulunan bu hususun mahkemece de re'sen gözönünde bulundurması ile başkaca hiçbir işlem yapılmaksızın takibin iptaline karar verilmesi gerektiğinin tabii bulunmasına, tarafların karşılıklı iddia ve savunmalarına, dayandıkları belgelere, temyiz olunan Bölge Adliye Mahkemesi kararında yazılı gerekçelere göre yerinde bulunmayan temyiz itirazlarının reddiyle usul ve kanuna uygun Bölge Adliye Mahkemesi kararının 5311 Sayılı Kanun ile değişik İİK'nın 364/2. maddesi göndermesiyle uygulanması gereken 6100 Sayılı HMK'nın 370. maddeleri uyarınca ONANMASINA, alınması gereken 615,40 TL temyiz harcından, evvelce alınan harç varsa mahsubu ile eksik harcın temyiz edenden tahsiline, 15.05.2025 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.
#17
Satış (ihale) & Paraların Paylaştırılması / Askeri Yasak Bölge İçerisinde ...
Son İleti Gönderen Özgür KOCA - 03 Temmuz 2025, 10:44:44T.C.
ÇEVRE, ŞEHİRCİLİK VE İKLİM DEĞİŞİKLİĞİ BAKANLIĞI
Tapu ve Kadastro Genel Müdürlüğü
Yabancı İşler Dairesi Başkanlığı
ÇEVRE, ŞEHİRCİLİK VE İKLİM DEĞİŞİKLİĞİ BAKANLIĞI
Tapu ve Kadastro Genel Müdürlüğü
Yabancı İşler Dairesi Başkanlığı
Sayı : E-69083781-130.99-11487967 24.01.2024
Konu : Muhtelif dosyalar hk
DAĞITIM YERLERİNE
İlgi : 22.01.2024 tarihli ve 2020/E.5023, 2020/E.14214, 2020/E.7558 sayılı yazılarınız.
İlgi yazılarda, Müdürlüğünüz dosyasında borçlular adına kayıtlı taşınmazların sicilinde "İkinci Derece Askeri Yasak Bölge İçerisinde Kalmaktadır" beyanının bulunduğu belirtilmiş olup bu durumun cebri satışa engel teşkil edip etmeyeceği hususu soru konusu edilmiştir.
Bu kapsamda söz konusu şerhli taşınmazların;
1-Türk vatandaşlarına satışı mümkündür.
2-İpotek lehdarı Türk şirketine satışı mümkündür. (Tapu Kanununun 36 ıncı maddesi kapsamında yabancı sermayeli olsun veya olmasın)
3-İpotek lehdarı olmayan Tapu Kanununun 36 ıncı maddesi kapsamındaki yabancı sermayeli Türk şirketlerine, ilgili Valilik Komisyonu tarafından izin verilmesi halinde, satışı mümkündür.
4-İpotek lehdarı olmayan Tapu Kanununun 36 ıncı maddesi kapsamı dışındaki yabancı sermayeli Türk şirketlerine satışı mümkündür.
5-2565 sayılı Askeri Yasak ve Güvenlik Bölgeleri Kanunu gereği yabancı uyruklu gerçek kişilere satışı mümkün değildir.
6-Yabancı tüzel kişilere ve yabancı ülkelerin kendi kanunlarına göre kurulan ticaret şirketlerine, satışı mümkün değildir.
Ayrıca tarım arazilerinde ilgili mevzuat açısından İl Tarım Müdürlüğünün izni alınması gerekmektedir.
Askeri bölge şerhlerinin bulunduğu benzer işlemlere yukarıda yazılı maddeler çerçevesinde yön verilebileceği, tereddüt edilen hususların öncelikle ilgili Tapu Müdürlüğüne soru konusu edilmesi gerektiği, mevzuatta düzenleme bulunmayan ya da mevzuatla ilgili tereddütlerin ilgili Tapu Müdürlüğü görüş ve önerisi de eklenerek Genel Müdürlüğümüze soru konusu edilmesi gerektiği, idari yetki, görev ve resmi yazışma usullerine uyulmasının kamu düzeni bakımından da önem teşkil ettiği hususunda;
Bilgi ve gereğini rica ederim.
#18
Hukuk Haberleri & Duyurular / Sözlü Sınava 43 Puan Hukuka Uy...
Son İleti Gönderen Özgür KOCA - 03 Temmuz 2025, 06:08:34İcra Müdür ve İcra Müdür Yardımcılığı yazılısında 76,53 sözlü sınavda 43 puan alan aday Danıştay'da kaybetti.
Danıştay 12. Dairesi, 22/11/2020 tarihinde yapılan İcra Müdür ve İcra Müdür Yardımcılığı yazılı sınavında 76,53 puan alarak başarılı olan davacının, sözlü sınavda başarısız sayılması işleminin yargı kararı ile iptal edilmesi üzerine 15/06/2023 tarihinde yeniden yapılan sözlü sınavda 43 puan verilmek suretiyle başarısız sayılmasına ilişkin işlemi hukuka uygun buldu.
İlk derece mahkemesi davayı reddetmiş ama istinaf tutanaktaki "tutarsızlığı" ortaya koyarak işlemi iptal etmiştir.
Dosyaya sunulan bilgi ve belgelerden, davacıya soru havuzundan 214 numaralı genel kültür ve genel yetenek sorusu ile 602, 32 ve 100 numaralı alan sorularının sorulduğu, 100 numaralı alan sorusunun soru havuzunda "Elektronik tebligat nedir?" şeklinde yer aldığı, 15/06/2023 tarihli sınav kurulu başkan ve üyeleri tarafından tutulan tutanakta 100 numaralı alan sorusunun "Tavzih nedir? Açıklayınız?" şeklinde olduğu, bu çelişki nedeniyle davacının değerlendirmesinin objektif olarak yapılmadığı anlaşıldığından, davacının sözlü sınavda başarısız sayılmasına ilişkin işlemde hukuka uyarlık bulunmamaktadır.
Danıştay: İşlem hukuka uygundur
Dosyanın incelenmesinden; davacıya soru havuzundan 214 numaralı genel kültür ve genel yetenek sorusu ile 602, 32 ve 100 numaralı alan sorularının sorulduğu, 100 numaralı alan sorusunun soru havuzunda "Elektronik tebligat nedir?" şeklinde yer aldığı, ancak, 15/06/2023 tarihli sınav kurulu başkan ve üyeleri tarafından düzenlenen tutanakta 100 numaralı alan sorusunun "Tavzih nedir?" şeklinde olduğu, idarenin sorulan soruları tutanağa yazarken basit hataya düştüğü, davacının, anılan soruya doğru cevap verdiği kabul edilse dahi 3 farklı alan sorusu sorulduğundan, sözlü sınavda başarılı sayılmak için aranan (70) puana erişemeyeceği, idare tarafından yapılan hatanın sonuca etki etmediği anlaşılmıştır.
Dolayısıyla, sınav kurulunun mevzuata uygun olarak oluşturulduğu, davacıya sınav öncesinde hazırlanan sorular arasından çektirilen sorunun sorulduğu, davacıya hangi sorunun yöneltildiğinin kayda geçirildiği, komisyon üyelerince hangi notun takdir edildiğinin tutanakta ayrı ayrı gösterildiği ve bu notların aritmetik ortalaması alınmak suretiyle sınav değerlendirmesinin yapıldığı anlaşıldığından, davacının sözlü sınavda başarısız sayılmasına ilişkin işlemde hukuka aykırılık bulunmadığı sonucuna varılmıştır.
T.C.
DANIŞTAY
ONİKİNCİ DAİRE
Esas No: 2024/2708
Karar No: 2025/75
İSTEMİN KONUSU:
... Bölge İdare Mahkemesi... İdari Dava Dairesinin... tarih ve E:..., K:... sayılı kararının temyizen incelenerek bozulması istenilmektedir.
YARGILAMA SÜRECİ:
Dava konusu istem:
22/11/2020 tarihinde yapılan İcra Müdür ve İcra Müdür Yardımcılığı yazılı sınavında 76,53 puan alarak başarılı olan davacının, sözlü sınavda başarısız sayılması işleminin yargı kararı ile iptal edilmesi üzerine 15/06/2023 tarihinde yeniden yapılan sözlü sınavda 43 puan verilmek suretiyle başarısız sayılmasına ilişkin işlemin iptali istenilmiştir.
İlk Derece Mahkemesi kararının özeti:
... İdare Mahkemesinin... tarih ve E:..., K:... sayılı kararıyla; sözlü sınav komisyonunun mevzuat hükümlerine uygun olarak oluşturulduğu, önceden hazırlanan sınav sorularından davacıya 4 adet sorunun sorulduğu, verdiği cevapların ilgili Yönetmelikte belirlenen kriterler çerçevesinde komisyon üyelerince ayrı ayrı değerlendirilerek puan takdir edildiği, sözlü sınav komisyonu üyelerince davacıya verilen notların aritmetik ortalamasının öngörülen başarı notunun altında puan olduğu, değerlendirme yapılırken subjektif hareket edildiğine dair herhangi bir somut bilgi ve belgenin de bulunmadığı görüldüğünden, davacının icra müdür yardımcılığı sözlü sınavında başarısız sayılmasına ilişkin dava konusu işlemde hukuka aykırılık bulunmadığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.
Bölge İdare Mahkemesi kararının özeti:
... Bölge İdare Mahkemesi... İdari Dava Dairesince; sınav kurulunun ilgili mevzuata uygun olarak oluşturulduğu açık ise de; dosyaya sunulan bilgi ve belgelerden, davacıya soru havuzundan 214 numaralı genel kültür ve genel yetenek sorusu ile 602, 32 ve 100 numaralı alan sorularının sorulduğu, 100 numaralı alan sorusunun soru havuzunda "Elektronik tebligat nedir?" şeklinde yer aldığı, 15/06/2023 tarihli sınav kurulu başkan ve üyeleri tarafından tutulan tutanakta 100 numaralı alan sorusunun "Tavzih nedir? Açıklayınız?" şeklinde olduğu, bu çelişki nedeniyle davacının değerlendirmesinin objektif olarak yapılmadığı anlaşıldığından, davacının sözlü sınavda başarısız sayılmasına ilişkin işlemde hukuka uyarlık bulunmadığı gerekçesiyle istinaf başvurusunun kabulüne, İdare Mahkemesi kararının kaldırılmasına ve dava konusu işlemin iptaline karar verilmiştir.
TEMYİZ EDENİN İDDİALARI:
Sözlü sınav kurulunun usulüne uygun oluşturulduğu, sınavın Kanunda öngörülen usul ve şekil kurallarına uygun olarak yapıldığı, davacının yapılan sözlü sınavda beş kişilik komisyon tarafından verilen puanların ortalaması sonucunda (70) puanın altında kalması nedeniyle başarısız sayıldığı, dava konusu işlemin hukuka uygun olduğu belirtilerek, Bölge İdare Mahkemesi kararının bozulması gerektiği ileri sürülmektedir.
KARŞI TARAFIN SAVUNMASI:
Bölge İdare Mahkemesi kararının hukuka uygun olduğu belirtilerek, temyiz isteminin reddi gerektiği savunulmuştur.
DANIŞTAY TETKİK HAKİMİ DÜŞÜNCESİ:
Temyiz isteminin reddi ile usul ve yasaya uygun olan kararın onanması gerektiği düşünülmektedir.
TÜRK MİLLETİ ADINA
Karar veren Danıştay Onikinci Dairesince, Tetkik Hakiminin açıklamaları dinlendikten ve dosyadaki belgeler incelendikten sonra gereği görüşüldü:
İNCELEME VE GEREKÇE:
MADDİ OLAY:
Davacının, 22/11/2020 tarihinde yapılan İcra Müdür ve İcra Müdür Yardımcılığı yazılı sınavında 76,53 puan alarak katıldığı sözlü sınavda başarısız sayılması üzerine açtığı davanın iptal ile sonuçlanması nedeniyle 15/06/2023 tarihinde yeniden yapılan sözlü sınavda, beş kişilik sözlü sınav komisyonunun her bir üyesi tarafından beş konu başlığı altında ayrı ayrı puan takdir edilmesi sonucu sözlü sınav puanı ortalamasının 43 puan olarak belirlendiği, sözlü sınav puanının 70 puanın altında kalması nedeniyle başarısız sayılması üzerine, temyizen incelenen davanın açıldığı anlaşılmıştır.
İLGİLİ MEVZUAT:
07/09/1991 tarih ve 20984 sayılı Resmi Gazete'de yayımlanarak yürürlüğe konulan İcra Müdür ve Yardımcıları ile İcra Katiplerinin Sınav, Atama ve Nakil Yönetmeliğinin "Sınav kurulunun oluşumu" başlıklı 24. maddesinde; "Sınav Kurulu; Bakanlıkça uygun görülecek bir başkan ve dört üyeden oluşur. Yedek üyelerin belirlenmesinde de aynı usul uygulanır.", "Sözlü sınavda değerlendirme" başlıklı 27. maddesinde; "İcra müdür ve yardımcılığı sözlü sınavında, 11. maddede yazılı olan alan bilgisi, genel kültür ve genel yetenek konularından; icra katipliği sözlü sınavında ise genel kültür ve genel yetenek konuları ile alan bilgisi olarak genel hukuk bilgisi, icra ve iflas hukuku ile kalem mevzuatından soru sorulmak suretiyle adayların; a) Alan bilgisi, b) Genel yetenek ve genel kültürü, c) Bir konuyu kavrayıp özetleme ve ifade yeteneği ile muhakeme gücü, d) Genel görünümü, davranış ve tepkilerinin mesleğe uygunluğu ile liyakati, değerlendirilir. İcra müdür ve yardımcılığı sözlü sınavında değerlendirme, birinci fıkranın (a) bendi için 40, diğer bentlerin her biri için 20 puan üzerinden; icra katipliği sözlü sınavında değerlendirme ise birinci fıkranın (a) bendi için 70, diğer bentlerin her biri için 10 puan üzerinden yapılır. Sınav kurulu veya sınav biriminin her bir üyesi tarafından verilen puanlar ilgisine göre bu Yönetmeliğin ekinde yer alan Ek-2 ve Ek-3 Değerlendirme Formlarına ayrı ayrı kayıt olunur. Sözlü sınavda başarılı sayılmak için, üyelerin yüz tam puan üzerinden verdikleri notların aritmetik ortalamasının en az yetmiş puan olması gerekir. Sözlü sınav sonucu en yüksek puan alandan başlamak üzere sıraya konularak sözlü sınav başarı listesi hazırlanır." hükümleri öngörülmüştür.
HUKUKİ DEĞERLENDİRME:
Davacının girdiği sözlü sınavda, sınav komisyonunca sınavda sorulacak soruların önceden hazırlanması ve tutanağa bağlanması, her adaya sorulan soruların kayda geçirilmesi ve sorulan sorulara adayların verdiği yanıtlara hangi komisyon üyesince, hangi notun takdir edildiğinin tutanakta ayrı ayrı gösterilmesi, böylece sözlü sınavın nesnel olarak yapılması ve yargısal denetimin tüm unsurlarıyla sağlanması gerekmekte olup; sınavın tabi bulunduğu mevzuatta, adayın verdiği cevapların ayrıca tutanağa geçirilmesi yönünde bir düzenleme de yapılmadığı görülmektedir.
Dosyanın incelenmesinden; davacıya soru havuzundan 214 numaralı genel kültür ve genel yetenek sorusu ile 602, 32 ve 100 numaralı alan sorularının sorulduğu, 100 numaralı alan sorusunun soru havuzunda "Elektronik tebligat nedir?" şeklinde yer aldığı, ancak, 15/06/2023 tarihli sınav kurulu başkan ve üyeleri tarafından düzenlenen tutanakta 100 numaralı alan sorusunun "Tavzih nedir?" şeklinde olduğu, idarenin sorulan soruları tutanağa yazarken basit hataya düştüğü, davacının, anılan soruya doğru cevap verdiği kabul edilse dahi 3 farklı alan sorusu sorulduğundan, sözlü sınavda başarılı sayılmak için aranan (70) puana erişemeyeceği, idare tarafından yapılan hatanın sonuca etki etmediği anlaşılmıştır.
Dolayısıyla, sınav kurulunun mevzuata uygun olarak oluşturulduğu, davacıya sınav öncesinde hazırlanan sorular arasından çektirilen sorunun sorulduğu, davacıya hangi sorunun yöneltildiğinin kayda geçirildiği, komisyon üyelerince hangi notun takdir edildiğinin tutanakta ayrı ayrı gösterildiği ve bu notların aritmetik ortalaması alınmak suretiyle sınav değerlendirmesinin yapıldığı anlaşıldığından, davacının sözlü sınavda başarısız sayılmasına ilişkin işlemde hukuka aykırılık bulunmadığı sonucuna varılmıştır.
Bu itibarla, davanın reddi yönündeki İdare Mahkemesi kararına karşı yapılan istinaf başvurusunun kabulü, İdare Mahkemesi kararının kaldırılması ve dava konusu işlemin iptali yolundaki temyize konu Bölge İdare Mahkemesi kararında hukuki isabet bulunmamaktadır.
KARAR SONUCU:
Açıklanan nedenlerle;
1. 2577 sayılı Kanun'un 49. maddesine uygun bulunan davalı idarenin temyiz isteminin kabulüne,
2. Davanın yukarıda özetlenen gerekçeyle reddine ilişkin İdare Mahkemesi kararına karşı yapılan istinaf başvurusunun kabulü, İdare Mahkemesi kararının kaldırılması ve dava konusu işlemin iptali yolundaki temyize konu ... Bölge İdare Mahkemesi ... İdari Dava Dairesinin ... tarih ve E:..., K:... sayılı kararının BOZULMASINA,
3. Yeniden bir karar verilmek üzere dosyanın ... Bölge İdare Mahkemesi ... İdari Dava Dairesine gönderilmesine, kesin olarak, 14/01/2025 tarihinde, oybirliğiyle karar verildi.
Danıştay 12. Dairesi, 22/11/2020 tarihinde yapılan İcra Müdür ve İcra Müdür Yardımcılığı yazılı sınavında 76,53 puan alarak başarılı olan davacının, sözlü sınavda başarısız sayılması işleminin yargı kararı ile iptal edilmesi üzerine 15/06/2023 tarihinde yeniden yapılan sözlü sınavda 43 puan verilmek suretiyle başarısız sayılmasına ilişkin işlemi hukuka uygun buldu.
İlk derece mahkemesi davayı reddetmiş ama istinaf tutanaktaki "tutarsızlığı" ortaya koyarak işlemi iptal etmiştir.
Dosyaya sunulan bilgi ve belgelerden, davacıya soru havuzundan 214 numaralı genel kültür ve genel yetenek sorusu ile 602, 32 ve 100 numaralı alan sorularının sorulduğu, 100 numaralı alan sorusunun soru havuzunda "Elektronik tebligat nedir?" şeklinde yer aldığı, 15/06/2023 tarihli sınav kurulu başkan ve üyeleri tarafından tutulan tutanakta 100 numaralı alan sorusunun "Tavzih nedir? Açıklayınız?" şeklinde olduğu, bu çelişki nedeniyle davacının değerlendirmesinin objektif olarak yapılmadığı anlaşıldığından, davacının sözlü sınavda başarısız sayılmasına ilişkin işlemde hukuka uyarlık bulunmamaktadır.
Danıştay: İşlem hukuka uygundur
Dosyanın incelenmesinden; davacıya soru havuzundan 214 numaralı genel kültür ve genel yetenek sorusu ile 602, 32 ve 100 numaralı alan sorularının sorulduğu, 100 numaralı alan sorusunun soru havuzunda "Elektronik tebligat nedir?" şeklinde yer aldığı, ancak, 15/06/2023 tarihli sınav kurulu başkan ve üyeleri tarafından düzenlenen tutanakta 100 numaralı alan sorusunun "Tavzih nedir?" şeklinde olduğu, idarenin sorulan soruları tutanağa yazarken basit hataya düştüğü, davacının, anılan soruya doğru cevap verdiği kabul edilse dahi 3 farklı alan sorusu sorulduğundan, sözlü sınavda başarılı sayılmak için aranan (70) puana erişemeyeceği, idare tarafından yapılan hatanın sonuca etki etmediği anlaşılmıştır.
Dolayısıyla, sınav kurulunun mevzuata uygun olarak oluşturulduğu, davacıya sınav öncesinde hazırlanan sorular arasından çektirilen sorunun sorulduğu, davacıya hangi sorunun yöneltildiğinin kayda geçirildiği, komisyon üyelerince hangi notun takdir edildiğinin tutanakta ayrı ayrı gösterildiği ve bu notların aritmetik ortalaması alınmak suretiyle sınav değerlendirmesinin yapıldığı anlaşıldığından, davacının sözlü sınavda başarısız sayılmasına ilişkin işlemde hukuka aykırılık bulunmadığı sonucuna varılmıştır.
T.C.
DANIŞTAY
ONİKİNCİ DAİRE
Esas No: 2024/2708
Karar No: 2025/75
İSTEMİN KONUSU:
... Bölge İdare Mahkemesi... İdari Dava Dairesinin... tarih ve E:..., K:... sayılı kararının temyizen incelenerek bozulması istenilmektedir.
YARGILAMA SÜRECİ:
Dava konusu istem:
22/11/2020 tarihinde yapılan İcra Müdür ve İcra Müdür Yardımcılığı yazılı sınavında 76,53 puan alarak başarılı olan davacının, sözlü sınavda başarısız sayılması işleminin yargı kararı ile iptal edilmesi üzerine 15/06/2023 tarihinde yeniden yapılan sözlü sınavda 43 puan verilmek suretiyle başarısız sayılmasına ilişkin işlemin iptali istenilmiştir.
İlk Derece Mahkemesi kararının özeti:
... İdare Mahkemesinin... tarih ve E:..., K:... sayılı kararıyla; sözlü sınav komisyonunun mevzuat hükümlerine uygun olarak oluşturulduğu, önceden hazırlanan sınav sorularından davacıya 4 adet sorunun sorulduğu, verdiği cevapların ilgili Yönetmelikte belirlenen kriterler çerçevesinde komisyon üyelerince ayrı ayrı değerlendirilerek puan takdir edildiği, sözlü sınav komisyonu üyelerince davacıya verilen notların aritmetik ortalamasının öngörülen başarı notunun altında puan olduğu, değerlendirme yapılırken subjektif hareket edildiğine dair herhangi bir somut bilgi ve belgenin de bulunmadığı görüldüğünden, davacının icra müdür yardımcılığı sözlü sınavında başarısız sayılmasına ilişkin dava konusu işlemde hukuka aykırılık bulunmadığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.
Bölge İdare Mahkemesi kararının özeti:
... Bölge İdare Mahkemesi... İdari Dava Dairesince; sınav kurulunun ilgili mevzuata uygun olarak oluşturulduğu açık ise de; dosyaya sunulan bilgi ve belgelerden, davacıya soru havuzundan 214 numaralı genel kültür ve genel yetenek sorusu ile 602, 32 ve 100 numaralı alan sorularının sorulduğu, 100 numaralı alan sorusunun soru havuzunda "Elektronik tebligat nedir?" şeklinde yer aldığı, 15/06/2023 tarihli sınav kurulu başkan ve üyeleri tarafından tutulan tutanakta 100 numaralı alan sorusunun "Tavzih nedir? Açıklayınız?" şeklinde olduğu, bu çelişki nedeniyle davacının değerlendirmesinin objektif olarak yapılmadığı anlaşıldığından, davacının sözlü sınavda başarısız sayılmasına ilişkin işlemde hukuka uyarlık bulunmadığı gerekçesiyle istinaf başvurusunun kabulüne, İdare Mahkemesi kararının kaldırılmasına ve dava konusu işlemin iptaline karar verilmiştir.
TEMYİZ EDENİN İDDİALARI:
Sözlü sınav kurulunun usulüne uygun oluşturulduğu, sınavın Kanunda öngörülen usul ve şekil kurallarına uygun olarak yapıldığı, davacının yapılan sözlü sınavda beş kişilik komisyon tarafından verilen puanların ortalaması sonucunda (70) puanın altında kalması nedeniyle başarısız sayıldığı, dava konusu işlemin hukuka uygun olduğu belirtilerek, Bölge İdare Mahkemesi kararının bozulması gerektiği ileri sürülmektedir.
KARŞI TARAFIN SAVUNMASI:
Bölge İdare Mahkemesi kararının hukuka uygun olduğu belirtilerek, temyiz isteminin reddi gerektiği savunulmuştur.
DANIŞTAY TETKİK HAKİMİ DÜŞÜNCESİ:
Temyiz isteminin reddi ile usul ve yasaya uygun olan kararın onanması gerektiği düşünülmektedir.
TÜRK MİLLETİ ADINA
Karar veren Danıştay Onikinci Dairesince, Tetkik Hakiminin açıklamaları dinlendikten ve dosyadaki belgeler incelendikten sonra gereği görüşüldü:
İNCELEME VE GEREKÇE:
MADDİ OLAY:
Davacının, 22/11/2020 tarihinde yapılan İcra Müdür ve İcra Müdür Yardımcılığı yazılı sınavında 76,53 puan alarak katıldığı sözlü sınavda başarısız sayılması üzerine açtığı davanın iptal ile sonuçlanması nedeniyle 15/06/2023 tarihinde yeniden yapılan sözlü sınavda, beş kişilik sözlü sınav komisyonunun her bir üyesi tarafından beş konu başlığı altında ayrı ayrı puan takdir edilmesi sonucu sözlü sınav puanı ortalamasının 43 puan olarak belirlendiği, sözlü sınav puanının 70 puanın altında kalması nedeniyle başarısız sayılması üzerine, temyizen incelenen davanın açıldığı anlaşılmıştır.
İLGİLİ MEVZUAT:
07/09/1991 tarih ve 20984 sayılı Resmi Gazete'de yayımlanarak yürürlüğe konulan İcra Müdür ve Yardımcıları ile İcra Katiplerinin Sınav, Atama ve Nakil Yönetmeliğinin "Sınav kurulunun oluşumu" başlıklı 24. maddesinde; "Sınav Kurulu; Bakanlıkça uygun görülecek bir başkan ve dört üyeden oluşur. Yedek üyelerin belirlenmesinde de aynı usul uygulanır.", "Sözlü sınavda değerlendirme" başlıklı 27. maddesinde; "İcra müdür ve yardımcılığı sözlü sınavında, 11. maddede yazılı olan alan bilgisi, genel kültür ve genel yetenek konularından; icra katipliği sözlü sınavında ise genel kültür ve genel yetenek konuları ile alan bilgisi olarak genel hukuk bilgisi, icra ve iflas hukuku ile kalem mevzuatından soru sorulmak suretiyle adayların; a) Alan bilgisi, b) Genel yetenek ve genel kültürü, c) Bir konuyu kavrayıp özetleme ve ifade yeteneği ile muhakeme gücü, d) Genel görünümü, davranış ve tepkilerinin mesleğe uygunluğu ile liyakati, değerlendirilir. İcra müdür ve yardımcılığı sözlü sınavında değerlendirme, birinci fıkranın (a) bendi için 40, diğer bentlerin her biri için 20 puan üzerinden; icra katipliği sözlü sınavında değerlendirme ise birinci fıkranın (a) bendi için 70, diğer bentlerin her biri için 10 puan üzerinden yapılır. Sınav kurulu veya sınav biriminin her bir üyesi tarafından verilen puanlar ilgisine göre bu Yönetmeliğin ekinde yer alan Ek-2 ve Ek-3 Değerlendirme Formlarına ayrı ayrı kayıt olunur. Sözlü sınavda başarılı sayılmak için, üyelerin yüz tam puan üzerinden verdikleri notların aritmetik ortalamasının en az yetmiş puan olması gerekir. Sözlü sınav sonucu en yüksek puan alandan başlamak üzere sıraya konularak sözlü sınav başarı listesi hazırlanır." hükümleri öngörülmüştür.
HUKUKİ DEĞERLENDİRME:
Davacının girdiği sözlü sınavda, sınav komisyonunca sınavda sorulacak soruların önceden hazırlanması ve tutanağa bağlanması, her adaya sorulan soruların kayda geçirilmesi ve sorulan sorulara adayların verdiği yanıtlara hangi komisyon üyesince, hangi notun takdir edildiğinin tutanakta ayrı ayrı gösterilmesi, böylece sözlü sınavın nesnel olarak yapılması ve yargısal denetimin tüm unsurlarıyla sağlanması gerekmekte olup; sınavın tabi bulunduğu mevzuatta, adayın verdiği cevapların ayrıca tutanağa geçirilmesi yönünde bir düzenleme de yapılmadığı görülmektedir.
Dosyanın incelenmesinden; davacıya soru havuzundan 214 numaralı genel kültür ve genel yetenek sorusu ile 602, 32 ve 100 numaralı alan sorularının sorulduğu, 100 numaralı alan sorusunun soru havuzunda "Elektronik tebligat nedir?" şeklinde yer aldığı, ancak, 15/06/2023 tarihli sınav kurulu başkan ve üyeleri tarafından düzenlenen tutanakta 100 numaralı alan sorusunun "Tavzih nedir?" şeklinde olduğu, idarenin sorulan soruları tutanağa yazarken basit hataya düştüğü, davacının, anılan soruya doğru cevap verdiği kabul edilse dahi 3 farklı alan sorusu sorulduğundan, sözlü sınavda başarılı sayılmak için aranan (70) puana erişemeyeceği, idare tarafından yapılan hatanın sonuca etki etmediği anlaşılmıştır.
Dolayısıyla, sınav kurulunun mevzuata uygun olarak oluşturulduğu, davacıya sınav öncesinde hazırlanan sorular arasından çektirilen sorunun sorulduğu, davacıya hangi sorunun yöneltildiğinin kayda geçirildiği, komisyon üyelerince hangi notun takdir edildiğinin tutanakta ayrı ayrı gösterildiği ve bu notların aritmetik ortalaması alınmak suretiyle sınav değerlendirmesinin yapıldığı anlaşıldığından, davacının sözlü sınavda başarısız sayılmasına ilişkin işlemde hukuka aykırılık bulunmadığı sonucuna varılmıştır.
Bu itibarla, davanın reddi yönündeki İdare Mahkemesi kararına karşı yapılan istinaf başvurusunun kabulü, İdare Mahkemesi kararının kaldırılması ve dava konusu işlemin iptali yolundaki temyize konu Bölge İdare Mahkemesi kararında hukuki isabet bulunmamaktadır.
KARAR SONUCU:
Açıklanan nedenlerle;
1. 2577 sayılı Kanun'un 49. maddesine uygun bulunan davalı idarenin temyiz isteminin kabulüne,
2. Davanın yukarıda özetlenen gerekçeyle reddine ilişkin İdare Mahkemesi kararına karşı yapılan istinaf başvurusunun kabulü, İdare Mahkemesi kararının kaldırılması ve dava konusu işlemin iptali yolundaki temyize konu ... Bölge İdare Mahkemesi ... İdari Dava Dairesinin ... tarih ve E:..., K:... sayılı kararının BOZULMASINA,
3. Yeniden bir karar verilmek üzere dosyanın ... Bölge İdare Mahkemesi ... İdari Dava Dairesine gönderilmesine, kesin olarak, 14/01/2025 tarihinde, oybirliğiyle karar verildi.
#19
Satış (ihale) & Paraların Paylaştırılması / İhale Bedelinin Yatırılmaması ...
Son İleti Gönderen Özgür KOCA - 02 Temmuz 2025, 10:40:13T.C.
YARGITAY
12. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2025/2957
KARAR NO: 2025/4055
Yukarıda tarih ve numarası yazılı Bölge Adliye Mahkemesince verilen kararın müddeti içinde temyizen tetkiki davalı/alacaklı Musa A. tarafından istenmesi üzerine bu işle ilgili dosya daireye gönderilmiş olup, dava dosyası için Tetkik Hakimi ... tarafından düzenlenen rapor dinlendikten ve dosya içerisindeki tüm belgeler okunup incelendikten sonra işin gereği görüşülüp düşünüldü :
Sair temyiz itirazları yerinde değilse de;
Şikayetçi borçlunun, icra mahkemesine başvurusunda; satış ilanının tüm borçlulara usulüne uygun olarak tebliğ edilmediği, açık arttırma şartnamesinde taşınmazın tapudaki son durumunun gösterilmediği, taşınmazdaki tedbir ve şerh kararlarının ihale şartnamesini ve ilanda belirtilmediğini iddiası ile .... Ada, 1 parsel sayılı taşınmaz hakkındaki 16.04.2024 tarihli ihalenin feshini talep ettiği, İlk Derece Mahkemesince ihalenin feshi talebinin reddine, ihale bedeli olan 580.560,00 TL'nin %5'i oranında olacak şekilde 29.028,00 TL para cezasına karar verildiği, şikayetçi tarafından istinaf yasa yoluna başvurulması üzerine Bölge Adliye Mahkemesince satış ilanın borçlu şikayetçiye usulüne uygun tebliğ edilmediği gerekçesiyle istinaf başvurusunun kabulü ile mahkeme kararı kaldırılarak yeniden hüküm kurulmak suretiyle; şikayetin kabulü ile 16.04.2024 tarihli ihalenin feshine karar verildiği, iş bu kararın davalı/alacaklı tarafından temyiz edildiği anlaşılmıştır.
7343 sayılı Kanun'un 17. maddesi ile değişik 2004 Sayılı İİK'nın "ihalenin yapılması" başlıklı 115. maddesinde; "... İhale alıcısının en yüksek teklifi verip de süresi içinde ihale bedelini yatırmaması hâlinde alınan teminat iade edilmeyip öncelikle satış masraflarından düşülmek üzere hak sahiplerine alacaklarına mahsuben ödenir.
İcra müdürü, asgari ihale bedilinin teklif edilmediği, en yüksek teklif verenin ihale bedielini yatırmadığı veya teklif verme süresinin bitiminden önce borcun ödendiği hâllerde, ihalenin yapılamadığını veya iptal edildiğini tutanakla tespit eder. Asgari ihale bedelinin teklif edilmediği veya en yüksek teklif verenin ihale bedelini yatırmadığı hâllerde ikinci artırma, birinci artırmadaki şartlar çerçevesinde daha önce ilan edilen tarihte başlar. "
30.11.2021 tarihinde yürürlüğe giren 7343 sayılı Kanun'un 32. maddesi ile 2004 sayılı İİK'nın 133. maddesi ilga edilmiş olup İİK'nın geçici 18. maddesi ile de uygulamaya ilişkin geçiş süreci düzenlenmiştir.
Somut olayda, elektronik satış uygulamasına geçilen mahallere ilişkin Adalet Bakanlığınca yayınlanan listeye göre tüm ülke genelinde uygulamaya 02.01.2023 tarihinde geçildiği, arttırma ilanının 09.02.2024 tarihli olduğu dikkate alındığında değişikliklerin somut olayda uygulanmasının gerektiği, bu kapsamda mülga edilen İİK'nın 133. maddesi kapsamında değerlendirme yapılamayacağı, 16.04.2024 tarihli 1.satış gününde ... Ada, 1 parsel sayılı taşınmazın ihalesinin yapıldığı, ancak belirlenen sürede ihale bedelinin yatırılmaması nedeniyle icra müdürlüğünce alınan 24.04.2024 tarihli kararla ihalenin iptali ile ihalenin 2. İhale tarih ve saatinde tekrar yapılmasına karar verildiği, yukarıda açıklandığı üzere 133. maddenin mülga olduğu da dikkate alındığında şikayet konusu edilen 16.04.2024 tarihli ... Ada, 1 Parsel sayılı taşınmaza ilişkin ihalenin feshi talebinin konusunun kalmadığı anlaşılmıştır.
O halde, Bölge Adliye Mahkemesince taşınmaz yönünden konusu kalmayan şikayet hakkında karar verilmesine yer olmadığına ve şikayetçi aleyhine para cezasına hükmedilmemesine karar verilmesi gerekirken İlk Derece Mahkemesi kararı kaldırılarak yazılı gerekçe ile ihalenin feshine karar verilmesi isabetsiz olup, Bölge Adliye Mahkemesi kararının bozulması gerekmiştir.
SONUÇ: Davalı/alacaklı Musa A'ın temyiz itirazlarının kısmen kabulü ile, Gaziantep Bölge Adliye Mahkemesi 12. Hukuk Dairesinin, 11.02.2025 tarih ve 2025/32 E. - 2025/215 K. sayılı kararının yukarıda yazılı nedenlerle 5311 sayılı Kanun ile değişik İİK'nın 364/2. maddesi göndermesiyle uygulanması gereken 6100 sayılı HMK'nın 371. maddeleri uyarınca BOZULMASINA, peşin alınan temyiz harcının istek halinde ilgiliye iadesine, dosyanın Bölge Adliye Mahkemesine gönderilmesine, 15.05.2025 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.
Aynı doğrultuda
Yargıtay 12. HD. T:06.05.2025, E:2025/2687, K:2025/3653
Yargıtay 12. HD. T:10.02.2025, E:2024/8283, K:2025/878
YARGITAY
12. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2025/2957
KARAR NO: 2025/4055
Yukarıda tarih ve numarası yazılı Bölge Adliye Mahkemesince verilen kararın müddeti içinde temyizen tetkiki davalı/alacaklı Musa A. tarafından istenmesi üzerine bu işle ilgili dosya daireye gönderilmiş olup, dava dosyası için Tetkik Hakimi ... tarafından düzenlenen rapor dinlendikten ve dosya içerisindeki tüm belgeler okunup incelendikten sonra işin gereği görüşülüp düşünüldü :
Sair temyiz itirazları yerinde değilse de;
Şikayetçi borçlunun, icra mahkemesine başvurusunda; satış ilanının tüm borçlulara usulüne uygun olarak tebliğ edilmediği, açık arttırma şartnamesinde taşınmazın tapudaki son durumunun gösterilmediği, taşınmazdaki tedbir ve şerh kararlarının ihale şartnamesini ve ilanda belirtilmediğini iddiası ile .... Ada, 1 parsel sayılı taşınmaz hakkındaki 16.04.2024 tarihli ihalenin feshini talep ettiği, İlk Derece Mahkemesince ihalenin feshi talebinin reddine, ihale bedeli olan 580.560,00 TL'nin %5'i oranında olacak şekilde 29.028,00 TL para cezasına karar verildiği, şikayetçi tarafından istinaf yasa yoluna başvurulması üzerine Bölge Adliye Mahkemesince satış ilanın borçlu şikayetçiye usulüne uygun tebliğ edilmediği gerekçesiyle istinaf başvurusunun kabulü ile mahkeme kararı kaldırılarak yeniden hüküm kurulmak suretiyle; şikayetin kabulü ile 16.04.2024 tarihli ihalenin feshine karar verildiği, iş bu kararın davalı/alacaklı tarafından temyiz edildiği anlaşılmıştır.
7343 sayılı Kanun'un 17. maddesi ile değişik 2004 Sayılı İİK'nın "ihalenin yapılması" başlıklı 115. maddesinde; "... İhale alıcısının en yüksek teklifi verip de süresi içinde ihale bedelini yatırmaması hâlinde alınan teminat iade edilmeyip öncelikle satış masraflarından düşülmek üzere hak sahiplerine alacaklarına mahsuben ödenir.
İcra müdürü, asgari ihale bedilinin teklif edilmediği, en yüksek teklif verenin ihale bedielini yatırmadığı veya teklif verme süresinin bitiminden önce borcun ödendiği hâllerde, ihalenin yapılamadığını veya iptal edildiğini tutanakla tespit eder. Asgari ihale bedelinin teklif edilmediği veya en yüksek teklif verenin ihale bedelini yatırmadığı hâllerde ikinci artırma, birinci artırmadaki şartlar çerçevesinde daha önce ilan edilen tarihte başlar. "
30.11.2021 tarihinde yürürlüğe giren 7343 sayılı Kanun'un 32. maddesi ile 2004 sayılı İİK'nın 133. maddesi ilga edilmiş olup İİK'nın geçici 18. maddesi ile de uygulamaya ilişkin geçiş süreci düzenlenmiştir.
Somut olayda, elektronik satış uygulamasına geçilen mahallere ilişkin Adalet Bakanlığınca yayınlanan listeye göre tüm ülke genelinde uygulamaya 02.01.2023 tarihinde geçildiği, arttırma ilanının 09.02.2024 tarihli olduğu dikkate alındığında değişikliklerin somut olayda uygulanmasının gerektiği, bu kapsamda mülga edilen İİK'nın 133. maddesi kapsamında değerlendirme yapılamayacağı, 16.04.2024 tarihli 1.satış gününde ... Ada, 1 parsel sayılı taşınmazın ihalesinin yapıldığı, ancak belirlenen sürede ihale bedelinin yatırılmaması nedeniyle icra müdürlüğünce alınan 24.04.2024 tarihli kararla ihalenin iptali ile ihalenin 2. İhale tarih ve saatinde tekrar yapılmasına karar verildiği, yukarıda açıklandığı üzere 133. maddenin mülga olduğu da dikkate alındığında şikayet konusu edilen 16.04.2024 tarihli ... Ada, 1 Parsel sayılı taşınmaza ilişkin ihalenin feshi talebinin konusunun kalmadığı anlaşılmıştır.
O halde, Bölge Adliye Mahkemesince taşınmaz yönünden konusu kalmayan şikayet hakkında karar verilmesine yer olmadığına ve şikayetçi aleyhine para cezasına hükmedilmemesine karar verilmesi gerekirken İlk Derece Mahkemesi kararı kaldırılarak yazılı gerekçe ile ihalenin feshine karar verilmesi isabetsiz olup, Bölge Adliye Mahkemesi kararının bozulması gerekmiştir.
SONUÇ: Davalı/alacaklı Musa A'ın temyiz itirazlarının kısmen kabulü ile, Gaziantep Bölge Adliye Mahkemesi 12. Hukuk Dairesinin, 11.02.2025 tarih ve 2025/32 E. - 2025/215 K. sayılı kararının yukarıda yazılı nedenlerle 5311 sayılı Kanun ile değişik İİK'nın 364/2. maddesi göndermesiyle uygulanması gereken 6100 sayılı HMK'nın 371. maddeleri uyarınca BOZULMASINA, peşin alınan temyiz harcının istek halinde ilgiliye iadesine, dosyanın Bölge Adliye Mahkemesine gönderilmesine, 15.05.2025 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.
Aynı doğrultuda
Yargıtay 12. HD. T:06.05.2025, E:2025/2687, K:2025/3653
Yargıtay 12. HD. T:10.02.2025, E:2024/8283, K:2025/878
#20
Harç & Vergi Uygulamaları / Haricen Tahsil veya Vazgeçme H...
Son İleti Gönderen Özgür KOCA - 23 Haziran 2025, 18:59:10T.C.
ADALET BAKANLIĞI
İcra İşleri Dairesi Başkanlığı
ADALET BAKANLIĞI
İcra İşleri Dairesi Başkanlığı
23.06.2025
Konu : Harç Tahsil Müzekkeresi Düzenlenmesi Hakkında
DAĞITIM YERLERİNE
İlgi : Teftiş Kurulu Başkanlığının 01.11.2024 tarihli ve E-20261793-663.02-1528/5798 sayılı yazısı.
Bakanlığımız Teftiş Kurulu Başkanlığının ilgi sayılı yazısına ekli Adalet Başmüfettişliğinin 25.03.2024 tarihli "haricen tahsilde eksik alınan harçlar hakkında" konulu yazısı ile icra dairelerinin denetimi sırasında alacaklıların UYAP ortamında alacaklarını haricen tahsil ettiklerine ilişkin bildirimde bulunmaları üzerine, icra dairelerince bir kısım dosyalarda tahsil harcının ödenmesine yönelik herhangi bir işlem yapılmadığı belirtilerek Ülke genelinde uygulama birliğinin sağlanması amacıyla icra dairelerine bildirimde bulunulması istenilmiştir.
2004 sayılı İcra ve İflâs Kanunu'nun "Harçlar" başlıklı 15'inci maddesinde "İcra ve iflas harçlarını kanun tayin eder. Kanunda hilafı yazılı değilse, bütün harç ve masraflar borçluya ait olup neticede ayrıca hüküm ve takibe hacet kalmaksızın tahsil olunur.
İcra takiplerinde, müzahereti Adliye kararları takibe yetkili icra mahkemesi tarafından Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanununun 465 ve müteakip maddelerine tevfikan ittihaz olunur." hükmüne,
492 sayılı Harçlar Kanunu'nun "İcra takibinden vazgeçme" başlıklı 23'üncü maddesinde "Her ne sebep ve suretle olursa olsun, icra takibinden vazgeçildiğinin zabıtnameye yazılması için vazgeçilen miktara ait tahsil harcının yarısı alınır. Ancak haczedilen mal satılıp paraya çevrildikten sonra vazgeçilirse tahsil harcı tam olarak alınır." hükmüne,
Aynı Kanun'un "Nispi harclarda ödeme zamanı" başlıklı 28'inci maddesinde "(1) sayılı tarifede yazılı nispi harçlar aşağıdaki zamanlarda ödenir.:
a) Karar ve ilam harcı,
Karar ve ilam harçlarının dörtte biri peşin, geri kalanı kararın tebliğinden itibaren bir ay içinde ödenir. Şu kadar ki, ölüm ve cismani zarar sebebiyle açılan maddi ve manevi tazminat davalarında peşin alınan harcın oranı yirmide bir olarak uygulanır. Bakiye karar ve ilam harcının ödenmemiş olması, hükmün tebliğe çıkarılmasına, takibe konulmasına ve kanun yollarına başvurulmasına engel teşkil etmez.
b) İcra Tahsil Harcı,
İcra takiplerinde Tahsil Harcı alacağın ödenmesi sırasında, ödeme yapılmayan hallerde harç alacağının doğması tarihinden itibaren 15 gün içinde ödenir.
Harç alacağı icranın yerine getirilmesiyle doğar.
Konunun değeri üzerinden alınacak İflas Harclarında da bu bent hükümleri uygulanır.
c) Depozito, defter tutma ve miras işlerine ait harclar,
(1) Sayılı tarifenin (D) bölümünde yazılı depozito defter tutma ve miras işlerine ait harclar işin sonundan itibaren 15 gün içinde ödenir." hükmüne yer verilmiştir.
Bu hükümler gereğince alacaklı veya vekili tarafından icra dosyasına alacağın haricen tahsil edildiğine veya vazgeçme yahut feragat nedeniyle dosyanın kapatılmasına ilişkin talepte bulunulması hâlinde harcın tahsili için UYAP ortamında harç tahsil müzekkeresi düzenlenerek ilgili vergi dairesine gönderilmesine yönelik işlemlerin yapılması suretiyle kamu zararının önlenmesinin sağlanması hususunda gerekli hassasiyetin gösterilmesi gerektiği değerlendirilmiştir.
Bilgi edinilmesi ve yazımızın tüm icra dairelerine duyurulmasını rica ederim.