8. Hukuk Dairesi 2016/13307 E. , 2018/1697 K.

Başlatan İçtihat, 04 Nisan 2021, 01:03:19

« önceki - sonraki »
avatar_İçtihat
8. Hukuk Dairesi         2016/13307 E.  ,  2018/1697 K.

'İçtihat Metni'
MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi
DAVA TÜRÜ : Tapu İptali ve Tescil, Alacak

Taraflar arasında görülen ve yukarıda açıklanan davada yapılan yargılama sonunda Mahkemece, davanın reddine karar verilmiş olup, hükmün duruşma yapılması suretiyle Yargıtay'ca incelenmesi davacı vekili tarafından istenilmiştir. Dosya incelenerek işin duruşmaya tabi olduğu anlaşılmış ve duruşma için 06.02.2018 Salı günü tayin edilerek taraflara çağrı kağıdı gönderilmişti. Duruşma günü temyiz eden davacı vekili Av. ... ve karşı taraftan davalılar vekili Av. ... geldiler. Duruşmaya başlanarak temyiz isteğinin süresi içinde olduğu anlaşıldıktan ve hazır bulunanların sözlü açıklaması dinlendikten sonra duruşmaya son verilerek; dosya incelendi, gereği düşünüldü:


KARAR

Davacı vekili, vekil edeni ile davalıların muris ...'in mirasçıları olduklarını, 1071 ada 11 parsel sayılı taşınmazın muris adına kayıtlı olduğunu ve dava tarihinde dava konusu taşınmazın tapu kaydında arsa olarak görüldüğünü, ancak üzerinde 7 dairelik 3 katlı bir apartman bulunduğunu, dava devam ederken dava konusu taşınmazda kat mülkiyetine geçildiğini, vekil edeninin babası ...'in taşınmaz arsa iken müteahhit ... ile kat karşılığı inşaat sözleşmesi yaptığını ve bu sözleşme uyarınca 2 adet zemin kat dairenin muris ...'e ait olacağının kararlaştırıldığını, sonrasında vekil edeninin dava konusu taşınmazda 5 daire satın aldığını ancak vekil edeninin resmi anlamda satış işlemlerini gerçekleştiremediğini, vekil edeninin yurt dışında yaşadığından dolayı buradaki işlerini takip etmesi, bankadaki paralarını çekebilmesi için babası ...'e noterden vekaletname verdiğini ve murisin vekil edeni adına müteahhit ...'a ödemelerini yaptığını, murisin dava konusu taşınmazı satın almaya yetecek ekonomik gücü olmadığını belirterek dava konusu 5 dairenin muris adına olan tapu kayıtlarının iptali ile vekil edeni adına tesciline, olmazsa taşınmazın değerinin davalılardan tahsiline karar verilmesini istemiştir.
Davalılar vekili, dava konusu dairelerin muris ... tarafından yaptırıldığını, murisin daireleri yaptırabilecek ekonomik gücünün olduğunu, davada husumetin müteahhit ...'a yönetilmesi gerektiğini zira dairelerin yapım parasını müteahhitin aldığını belirterek davanın reddini savunmuştur.
Mahkemece, davacının davasını ispatlayamadığı gerekçesi ile davanın reddine karar verilmiş; hüküm, davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
Dava, inanç sözleşmesine dayalı tapu iptali ve tescil isteğine ilişkindir.
İnançlı işlemler, inananın teminat oluşturmak veya yönetilmek üzere mal varlığı kapsamındaki bir şey veya hakkını, inanılana devretmesi ve inanılanın da inanç anlaşmasındaki koşullara uygun olarak inanç konusu şeyi kullanmasını, amaç gerçekleştiğinde ise belirlenen şekilde inanana iade etmesini içeren işlemlerdir.
İnançlı bir işlem ile inanan, sahibi olduğu bir mülkiyet veya alacak hakkını inanılana kazandırıcı bir işlemle devretmekte ancak borçlandırıcı bir sözleşme ile de onu bazı yükümlülükler altına sokmaktadır.
İnançlı işlemin taraflarını, inanan ve inanılan oluşturur. Bir hakkı ya da nesneyi, güvendiği bir kişiye inançlı olarak devreden kimseye “inanan” adı verilir. Devredilen hak veya nesneyi, kendisine ait bir hak olarak kendi yararına, doğrudan doğruya ve dolaylı olarak kullanan kişiye de “inanılan” denir. İnananın, inanılana inançlı olarak kazandırdığı hak ya da nesne ise “inanç konusu şey” olarak nitelenir. İnançlı bir işlemde, kazandırıcı işlemin tarafları ile borç doğuran anlaşmanın tarafları aynıdır.
İnançlı işlemde inanılan, hakkını kullanırken kararlaştırılan koşullara uymayı, amaç gerçekleşince veya süre dolunca hak veya nesneyi tekrar inanana (veya onun gösterdiği üçüncü kişiye) devretmeyi yüklenmektedir. İnançlı işlem, kazandırmayı yapan kişiye yani inanana belirli şartlar gerçekleşince, kazandırmanın iadesini isteme hakkı sağlayan bir sözleşmedir. Bu yükümlülüğün yerine getirilmemesi halinde bunun dava yoluyla hükmen yerine getirilmesi istenebilir.
İnanç sözleşmesi, 5.2.1947 tarihli ve 20/6 sayılı Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kararı uyarınca ancak, yazılı delille kanıtlanabilir. Bu yazılı delil, tarafların getirecekleri ve onların imzalarını taşıyan bir belge olmalıdır.
Açıklanan nitelikte bir yazılı delil bulunmasa da, taraflar arasındaki uyuşmazlığın tümünü kanıtlamaya yeterli sayılmamakla beraber bunun vukuuna delalet edecek karşı tarafın elinden çıkmış (inanılan tarafından el ile yazılmış fakat imzalanmamış olan bir senet veya mektup, daktilo veya bilgisayarla yazılmış olmakla birlikte inanılanın parafını taşıyan belge, usulüne uygun onanmamış parmak izli veya mühürlü senetler gibi) “delil başlangıcı” niteliğinde bir belge varsa 6100 sayılı HMK'nın 202. maddesi uyarınca inanç sözleşmesi “tanık” dahil her türlü delille ispat edilebilir.
HMK'nın 'Delil başlangıcı' kenar başlıklı 202. maddesinde, '(1) Senetle ispat zorunluluğu bulunan hâllerde delil başlangıcı bulunursa tanık dinlenebilir.
(2) Delil başlangıcı, iddia konusu hukuki işlemin tamamen ispatına yeterli olmamakla birlikte, söz konusu hukuki işlemi muhtemel gösteren ve kendisine karşı ileri sürülen kimse veya temsilcisi tarafından verilmiş veya gönderilmiş belgedir.'
Tüm dosya içeriği ve toplanan delillerden; dava konusu 1071 ada 11 parsel sayılı taşınmazın tarafların yakın mirasbıranı ... adına 29/05/2000 tarihinde satış yolu tescil edildiği, eldeki dava devam ederken dava konusu taşınmazda kat mülkiyetine geçildiği ve 7 ayrı bağımsız bölümün muris ... adına tescil edildiği, dosya içerisinde 21/08/2000 tarihli iki ayrı adi yazılı gayrimenkul satış vaadi ve kat karşılığı inşaat sözleşmesinin olduğu, aynı gün düzenlenen sözleşmelerden bir tanesinin arsa sahibi ... ile müteahhit ... arasında düzenlendiği, sözleşmede arsa üzerine 7 adet dairenin yapılacağı, zemin kattaki iki dairenin arsa sahibine ait olacağı, mal sahibinin 1. kattaki iki dairenin bedelini ödeyerek satın aldığı ve 3 dairenin de müteahhite ait olacağının kararlaştırıldığı, diğer sözleşmenin de aynı kişiler arasında yapıldığı ve bir daireyi davacı ...'in, diğer daireyi muris ...'in alacağı, böylelikle Hacı ...'e iki zemin daire, iki orta dairenin verileceği, bunun karşılığında peşin olarak Hacı ...'in 100.000 Alman markı vereceğinin kararlaştırıldığı, ... 3. Noterliği'nin 29.7.1999 tarihli ve 29294 yevmiye nolu vekaletnamesi ile ...'in babası ...'e ... ilinde bulunan bankalardaki hesap açma, para çekme gibi işlemleri yapması için vekaletname verdiği, davacı tarafından murise gönderilen banka dekontlarının dosya arasına alındığı, davacı ve davalı tanıklarının dinlendiği, muris ... ve ...'in sosyal ekonomik durumunun araştırıldığı anlaşılmaktadır.
Mahkemece dosya içerisinde yer alan belgeler ile tanık beyanlarının davacının iddasını ispatlamaya yeterli olmadığı gerekçesi ile ret kararı verilmiş ise de; bu görüşe katılma olanağı bulunmamaktadır. Yapılan inceleme ve araştırma hüküm kurmaya elverişli değildir. Şöyle ki; mahkemece dosya içerisinde yer alan az yukarıda bahsi geçen sözleşmelerin, davacının ve murisinin hesap hareketlerinin,banka dekontlarının ve davacının babası ... adına düzenlediği vekaletnamenin yukarıda bahsi geçen ilkeler doğrultusunda yazılı delil başlangıcı olup-olmayacağı yeterince tartışılmamıştır.
O halde, 1999 yılı ile murisin ölüm tarihi olan 11/01/2002 tarihleri arasındaki ... ilindeki tüm banka hesap hareketlerinin getirtilmesi, bu şekilde dosyanın kül halinde bankacı bilirkişiye gönderilerek denetime elverişli rapor aldırılması, muris ...'in dava konusu daireleri yaptırmak için bankalardan para çekip-çekmediği ve çekmiş ise çektiği tarihlerde çekilen para ile inşaatın yapım tarihinin gözetilmesi, davacının yurtdışından gönderdiği ve murisin çektiği paralar var ise, para miktarının ailenin geçimi için gönderilen miktar olup-olmadığı ya da ailenin geçimini aşan miktarda olup-olmadığının değerlendirilmesi, muris baba Kamil ile yüklenici ... arasında yapılan 21/08/2000 tarihli adi nitelikteki sözleşmeler, para gönderme ve ödeme dekontları ve vekaletin delil başlangıcı sayılıp-sayılmayacağının yukarıda bahsi geçen hususlar ile birlikte değerlendirilerek oluşacak sonuca göre bir karar verilmesi gererkirken, eksik inceleme ve araştırma ile karar verilmesi doğru olmayıp bozmayı gerektirmiştir.
SONUÇ: Açıklanan nedenlerle, davacı vekilinin temyiz itirazları yerinde olduğundan kabulü ile Yerel Mahkeme hükmünün 6100 sayılı HMK'nun Geçici 3. maddesi yollamasıyla 1086 sayılı HUMK'nun 428. maddesi uyarınca BOZULMASINA, Yargıtay duruşmasının yapıldığı tarihte yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi hükümleri uyarınca 1.630,00 TL Avukatlık Ücreti'nin davalı taraftan alınarak Yargıtay duruşmasında avukat marifetiyle temsil olunan davacı tarafa verilmesine,
HUMK'nun 440/I maddesi gereğince Yargıtay Daire ilamının tebliğinden itibaren ilama karşı 15 gün içinde karar düzeltme isteğinde bulunulabileceğine,istek halinde peşin harcın temyiz edene iadesine, 06.02.2018 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.

Mesele yorum yapmakta değil, Mesele o yorumu gerekçelendirmekte. ÖKC (Özgür KOCA)

Benzer Konular (10)