YARGITAY CEZA GENEL KURULU, 21.03.2019 tarihli ve 466-231 sayılı

Başlatan İçtihat, 04 Şubat 2021, 20:44:20

« önceki - sonraki »
avatar_İçtihat

Tazminat isteminin koşulları
MADDE 142. - (1) Karar veya hükümlerin kesinleştiğinin ilgilisine tebliğinden itibaren üç ay ve her
hâlde karar veya hükümlerin kesinleşme tarihini izleyen bir yıl içinde tazminat isteminde bulunulabilir.
(2) İstem, zarara uğrayanın oturduğu yer ağır ceza mahkemesinde ve eğer o yer ağır ceza mahkemesi
tazminat konusu işlemle ilişkili ise ve aynı yerde başka bir ağır ceza dairesi yoksa, en yakın yer ağır ceza
mahkemesinde karara bağlanır.
169
Yukarıdaki kararlarda koruma tedbirleri nedeniyle tazminat taleplerine ilişkin hukuki açıklamalar bulunduğundan,
tekrardan kaçınmak adına bu kararın yalnızca özetine yer verilmiştir.
170
Yukarıdaki kararlarda koruma tedbirleri nedeniyle tazminat taleplerine ilişkin hukuki açıklamalar bulunduğundan,
tekrardan kaçınmak adına bu kararın yalnızca özetine yer verilmiştir.
171
Yukarıdaki kararlarda koruma tedbirleri nedeniyle tazminat taleplerine ilişkin hukuki açıklamalar bulunduğundan,
tekrardan kaçınmak adına bu kararın yalnızca özetine yer verilmiştir.
(3) Tazminat isteminde bulunan kişinin dilekçesine, açık kimlik ve adresini, zarara uğradığı işlemin ve
zararın nitelik ve niceliğini kaydetmesi ve bunların belgelerini eklemesi gereklidir.
(4) Dilekçesindeki bilgi ve belgelerin yetersizliği durumunda mahkeme, eksikliğin bir ay içinde
giderilmesini, aksi hâlde istemin reddedileceğini ilgiliye duyurur. Süresinde eksiği tamamlanmayan
dilekçe, mahkemece, itiraz yolu açık olmak üzere reddolunur.
(5) Mahkeme, dosyayı inceledikten sonra yeterliliğini belirlediği dilekçe ve eki belgelerin bir örneğini
Devlet Hazinesinin kendi yargı çevresindeki temsilcisine tebliğ ederek, varsa beyan ve itirazlarını onbeş
gün içinde yazılı olarak bildirmesini ister.
(6) İstemin ve ispat belgelerinin değerlendirilmesinde ve tazminat hukukunun genel prensiplerine
göre verilecek tazminat miktarının saptanmasında mahkeme gerekli gördüğü her türlü araştırmayı
yapmaya veya hâkimlerinden birine yaptırmaya yetkilidir.
(7) (Değişik: 25.05.2005-5353/20 md.)172 Mahkeme, kararını duruşmalı olarak verir. İstemde bulunan
ile Hazine temsilcisi, açıklamalı çağrı kâğıdı tebliğine rağmen gelmezlerse, yokluklarında karar verilebilir.
(8) Karara karşı, istemde bulunan, Cumhuriyet savcısı veya Hazine temsilcisi, istinaf yoluna başvurabilir,
inceleme öncelikle ve ivedilikle yapılır.
(9) (Ek: 15.08.2017-KHK-694/144 md., Aynen kabul: 01.02.2018-7078/139 md.)173Tazminat
davaları nedeniyle Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi gereğince hesaplanan nisbî avukatlık ücreti ödenir.
Ancak, ödenecek miktar Tarifede sulh ceza hâkimliklerinde takip edilen işler için belirlenen maktu
ücretten az, ağır ceza mahkemelerinde takip edilen davalar için belirlenen maktu ücretten fazla olamaz.
(10) (Ek: 15.08.2017-KHK-694/144 md., Aynen kabul: 01.02.2018-7078/139 md.)174Tazminata
ilişkin mahkeme kararları, kesinleşmeden ve idari başvuru süreci tamamlanmadan icra takibine
konulamaz. Kesinleşen mahkeme kararında hükmedilen tazminat ile vekâlet ücreti, davacı veya vekilinin
davalı idareye yazılı şekilde bildireceği banka hesap numarasına, bu bildirimin yapıldığı tarihten itibaren
otuz gün içinde ödenir. Bu süre içinde ödeme yapılmaması halinde, karar genel hükümler dairesinde
infaz ve icra olunur.
KARARLAR
-1
ÖZET: Davacı hakkındaki beraat hükmünün 30.04.2011 tarihinde temyiz edilmeksizin
kesinleşmesi ve hükmün kesinleştiğinin davacıya tebliğ edilmemesi nedeniyle tazminat davasının
CMK’nın 142/1. maddesi uyarınca kesinleşme tarihini izleyen bir yıl içinde açılmasının gerekmesine
rağmen Kanunda öngörülen bir yıllık süreden sonra 15.04.2013 tarihinde açılmış olması karşısında,
Yerel Mahkemece davanın süre yönünden reddine karar verilmesi gerekirken kısmen kabulüne karar
verilmesi usul ve kanuna aykırıdır.
Özel Daire ile Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı arasında oluşan ve Ceza Genel Kurulunca çözümlenmesi
gereken uyuşmazlık, 5271 sayılı Kanun uyarınca koruma tedbiri nedeniyle tazminat isteğine ilişkin
davanın süresinde açılıp açılmadığının belirlenmesine ilişkindir.
İncelenen dosya kapsamından,
Davacı A.Z.’nin, kasten öldürme suçuna yardımdan 04.09.2007 tarihinde tutuklanıp 02.09.2009
tarihinde tahliye edildiği, M. 2. Ağır Ceza Mahkemesince aynı suçtan yapılan yargılama sonucunda
22.04.2011 tarih ve ... sayı ile beraatine hükmolunduğu, bu hükmün davacının yokluğunda, müdafisinin
ve katılanlar vekilinin yüzüne karşı verildiği, Mahkemece verilen beraat kararında, CMK’nın 141 ve
devamı maddeleri uyarınca tazminat isteme hakkına ilişkin bildirimin yapıldığı, davacı hakkındaki
172
01.06.2005 tarihli ve 25832 sayılı Resmî Gazete’de yayımlanarak aynı tarihte yürürlüğe giren 25.05.2005 tarihli ve 5353
sayılı Kanun’un 20. maddesi ile değiştirilen fıkra metni,
'Mahkeme, istemde bulunanı, Cumhuriyet savcısını ve Hazine temsilcisini dinledikten sonra kararını verir.' şeklindedir.
173
25.08.2017 tarihli ve 30165 sayılı Resmî Gazete’de yayımlanan 15.08.2017 tarihli ve 694 sayılı KHK’nın 144. maddesiyle
eklenmiş, daha sonra hüküm 01.02.2018 tarihli ve 7078 sayılı Kanun’un 139. maddesiyle aynen kabul edilerek
kanunlaşmıştır.
174
Bu fıkra 25.08.2017 tarihli ve 30165 sayılı Resmî Gazete’de yayımlanan 15.08.2017 tarihli ve 694 sayılı KHK’nın 144.
maddesiyle eklenmiş, daha sonra hüküm 01.02.2018 tarihli ve 7078 sayılı Kanun’un 139. maddesiyle aynen kabul edilerek
kanunlaşmıştır.
beraat hükmünün temyiz edilmediği, aynı dosyada sanık olarak yargılanan H.B. ile H.B. hakkında verilen
hükümlerin ise bu kişilerin müdafisi ve Cumhuriyet savcısı tarafından temyiz edildiği, temyizin kapsamına
göre yapılan inceleme sonucu Yargıtay 1. Ceza Dairesince 16.04.2012 tarih ve 259-2857 sayı ile, H.B. ve
H.B. hakkındaki beraat ve ceza verilmesine yer olmadığına ilişkin hükümlere yönelik temyiz istemlerinin
reddine, mahkûmiyet hükümlerinin ise onanmasına karar verildiği, temyize konu olan ve olmayan tüm
hükümlere ilişkin kesinleşme şerhlerinin, dosyanın Yargıtaydan Yerel Mahkemeye dönüşünü müteakip
12.06.2012 tarihinde düzenlendiği, davacı A.Z. hakkındaki beraat hükmünün temyiz edilmemesine
rağmen kesinleşme şerhinde, hükmün, Yargıtay 1. Ceza Dairesince 16.04.2012 tarihinde 259-2857 sayı ile
onanmak suretiyle aynı tarihte kesinleştiğinin belirtildiği, dosya içinde beraat hükmünün kesinleştiğinin
davacıya tebliğine ilişkin bir belgenin bulunmadığı,
Davacı vekilinin, 15.04.2013 havale tarihli dilekçe ile, davacının haksız olarak tutuklanması nedeniyle
50.000 TL maddi, 200.000 TL manevi olmak üzere toplam 250.000 TL tazminatın tutuklama tarihinden
itibaren işleyecek kanuni faiziyle birlikte davalıdan tahsilini talep ettiği,
Anlaşılmaktadır.
Haksız ve hukuka aykırı olarak yakalanan veya tutuklanan kimselere tazminat ödenmesi esası,
ülkemizde ilk kez 1961 Anayasası’nda düzenlenmiş, 30. maddesinde yakalama ve tutuklamanın hangi
hâllerde söz konusu olacağı açıklandıktan sonra maddenin son fıkrasında, 'Bu esaslar dışında işleme tâbi
tutulan kimselerin uğrayacakları her türlü zararlar kanuna göre Devletçe ödenir.' hükmü yer almıştır.
1961 Anayasası’nda yer alan bu düzenleme doğrultusunda, 15.05.1964 tarihli Resmî Gazete’de
yayımlanarak yürürlüğe giren 466 sayılı Kanun Dışı Yakalanan veya Tutuklanan Kimselere Tazminat
Verilmesi Hakkındaki Kanun’un 1. maddesinde 7 bent hâlinde, tazminatı gerektiren hâller ayrıntılı olarak
düzenlenmiş, 466 sayılı Kanun’un 1. maddesinin 8. bendinde yer alan, aynı tür suçtan mahkûm olanlar, itiyadi
suçlular ve suç işlemeyi meslek veya geçinme vasıtası hâline getirenlerin tazminat isteyemeyeceklerine
ilişkin hüküm 18.01.1991 tarihli Resmî Gazete’de yayımlanan 3696 sayılı Kanun ile kaldırılmıştır.
Haksız yakalanan ve tutuklanan kimselere tazminat ödenmesi esası 1982 Anayasası’nda da
sürdürülmüş ve 19. maddesinde yakalama ve tutuklama şartlarına işaret edildikten sonra maddenin son
fıkrasında, 'Bu esaslar dışında bir işleme tabi tutulan kişilerin uğradıkları zarar, kanuna göre, Devletçe ödenir.'
hükmüne yer verilmiştir.
Anılan hüküm bu kez 17.10.2001 tarihli Resmî Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe giren 4709 sayılı
Kanun’un 4. maddesi ile, 'Bu esaslar dışında bir işleme tâbi tutulan kişilerin uğradıkları zarar, tazminat
hukukunun genel prensiplerine göre, Devletçe ödenir.' şeklinde değiştirilmiştir.
Devletimizin tarafı olduğu Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin 5. maddesinde de kişilerin
özgürlüğünün hangi hâllerde sınırlandırılabileceği belirlenmiş ve maddenin son fıkrasında bu şartlara
aykırı davranılması hâlinde mağdur olan herkesin tazminat istemeye hakkı olduğu esası kabul edilerek,
bireyin keyfi olarak özgürlüğünden yoksun bırakılmasının engellenmesi amaçlanmıştır.
01.06.2005 tarihinde yürürlüğe giren 5320 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu’nun Yürürlük ve
Uygulama Şekli Hakkındaki Kanun’un 18. maddesiyle 07.05.1964 tarihli ve 466 sayılı Kanun Dışı
Yakalanan veya Tutuklanan Kimselere Tazminat Verilmesi Hakkındaki Kanun yürürlükten kaldırılmış ve
5271 sayılı Kanun’un Yedinci Bölümünde, Koruma Tedbirleri Nedeniyle Tazminat ana başlığı altında, 141
ilâ 144. maddelerinde tazminat isteme şartları ve sonuçları yeniden ele alınmış, 141. maddesinde hangi
durumlarda tazminat talep edilebileceği, 142. maddesinde tazminat isteminin şartları, 143. maddesinde
tazminatın geri alınması, 144. maddesinde de tazminat isteyemeyecek kişiler düzenlenmiştir.
5320 sayılı Kanun’un 6. maddesinde yer alan,
'(1) Ceza Muhakemesi Kanunu’nun 141 ilâ 144 üncü maddeleri hükümleri, 1 Haziran 2005 tarihinden
itibaren yapılan işlemler hakkında uygulanır.
(2) Bu tarihten önceki işlemler hakkında ise, 07.05.1964 tarihli ve 466 sayılı Kanun Dışı Yakalanan veya
Tutuklanan Kimselere Tazminat Verilmesi Hakkında Kanun hükümlerinin uygulanmasına devam olunur.'
hükmü uyarınca somut uyuşmazlığın, davacının tutuklandığı tarih de göz önünde bulundurularak 5271
sayılı Kanun hükümleri doğrultusunda çözülmesi gerekmektedir.
5271 sayılı CMK’nın 'Tazminat isteminin koşulları' başlıklı 142. maddesinin birinci fıkrası, 'Karar veya
hükümlerin kesinleştiğinin ilgilisine tebliğinden itibaren üç ay ve her hâlde karar veya hükümlerin kesinleşme
tarihini izleyen bir yıl içinde tazminat isteminde bulunulabilir.' şeklinde düzenlenmiştir. Buna göre, karar
veya hükümlerin kesinleştiğinin ilgilisine tebliğinden itibaren üç ay ve her hâlde kesinleşme tarihini
izleyen bir yıl içinde tazminat talebinde bulunulabilecektir.
Bu açıklamalar ışığında uyuşmazlık konusu değerlendirildiğinde,
Davacı A.Z.’nin, kasten öldürme suçuna yardımdan 04.09.2007 tarihinde tutuklanıp 02.09.2009
tarihinde tahliye edildiği, M. 2. Ağır Ceza Mahkemesince aynı suçtan yapılan yargılama sonucunda
22.04.2011 tarih ve ... sayı ile adı geçenin beraatine hükmolunduğu, bu hükmün davacının yokluğunda,
müdafisinin ve katılanlar vekilinin yüzüne karşı verildiği, Mahkemece verilen beraat kararında, CMK’nın
141 ve devamı maddeleri uyarınca tazminat isteme hakkına ilişkin bildirimin yapıldığı, davacı hakkındaki
beraat hükmünün temyiz edilmemesi nedeniyle 30.04.2011 tarihinde kesinleştiği, Yargıtay 1. Ceza
Dairesinin 16.04.2012 tarih ve 259-2857 sayılı onama kararının aynı dosyada sanık olarak yargılanan
H.B. ve H.B. hakkında verilen hükümlere ilişkin olduğu, davacı hakkındaki beraat hükmünün temyiz
edilmemiş olmasına rağmen dosyanın Yargıtay’dan dönüşünü müteakip düzenlenen kesinleşme şerhinde
kesinleşme tarihinin hatalı olarak 16.04.2012 tarihli olarak yazıldığı anlaşılmakla, davacı hakkındaki beraat
hükmünün 30.04.2011 tarihinde temyiz edilmeksizin kesinleşmesi ve hükmün kesinleştiğinin davacıya
tebliğ edilmemesi nedeniyle tazminat davasının CMK’nın 142. maddesinin birinci fıkrası uyarınca
kesinleşme tarihini izleyen bir yıl içinde açılmasının gerekmesine rağmen Kanun’da öngörülen bir yıllık
süreden sonra 15.04.2013 tarihinde açılmış olması karşısında, Yerel Mahkemece davanın süre yönünden
reddine karar verilmesi gerekirken kısmen kabulüne karar verilmesi usul ve kanuna aykırıdır.
Bu itibarla, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı itirazının kabulüne, Özel Daire onama kararının
kaldırılmasına, Yerel Mahkeme hükmünün, koruma tedbiri nedeniyle tazminat davasının süresinde
açılmamış olması nedeniyle davanın reddine karar verilmesi gerektiğinin gözetilmemesi isabetsizliğinden
bozulmasına karar verilmelidir.
   YARGITAY CEZA GENEL KURULU, 21.03.2019 tarihli ve 466-231 sayılı
Mesele yorum yapmakta değil, Mesele o yorumu gerekçelendirmekte. ÖKC (Özgür KOCA)

Benzer Konular (10)