YARGITAY CEZA GENEL KURULU, 12.05.2015 tarihli ve 531-157 sayılı

Başlatan İçtihat, 04 Şubat 2021, 20:44:25

« önceki - sonraki »
avatar_İçtihat

Tazminatın geri alınması
MADDE 143. - (1) Kovuşturmaya yer olmadığına ilişkin kararı sonradan kaldırılarak, hakkında
kamu davası açılan ve mahkûm edilenlerle, yargılamanın aleyhte yenilenmesiyle beraat kararı kaldırılıp
mahkûm edilenlere ödenmiş tazminatların mahkûmiyet süresine ilişkin kısmı, Cumhuriyet savcısının
yazılı istemi ile aynı mahkemeden alınacak kararla kamu alacaklarının tahsiline ilişkin mevzuat hükümleri
uygulanarak geri alınır. Bu karara itiraz edilebilir.
(2) (Değişik: 25.05.2005-5353/21 md.) (18.06.2014-6545/103 md. ile yürürlükten
kaldırılmıştır.)175
(3) İftira konusunu oluşturan suç veya yalan tanıklık nedeniyle gözaltına alınma ve tutuklama halinde,
Devlet, iftira eden veya yalan tanıklıkta bulunan kişiye de rücu eder.
Tazminat isteyemeyecek kişiler
MADDE 144. - (1) Kanuna uygun olarak yakalanan veya tutuklanan kişilerden aşağıda belirtilenler
tazminat isteyemezler:
a) (11.04.2013-6459/18 md. ile yürürlükten kaldırılmıştır)176
b) Tazminata hak kazanmadığı hâlde, sonradan yürürlüğe giren ve lehte düzenlemeler getiren kanun
gereği, durumları tazminat istemeye uygun hâle dönüşenler.
c) Genel veya özel af, şikâyetten vazgeçme, uzlaşma gibi nedenlerle hakkında kovuşturmaya yer
olmadığına veya davanın düşmesine karar verilen veya kamu davası geçici olarak durdurulan veya kamu
davası ertelenen veya düşürülenler.
175
28.06.2014 tarihli ve 29044 sayılı Resmî Gazete’de yayımlanarak aynı tarihte yürürlüğe giren 18.06.2014 tarihli ve 6545
sayılı Kanun’un 103. maddesi ile yürürlükten kaldırılan fıkra metni,
'(2) (Değişik: 25.05.2005-5353/21 md.) Devlet, ödediği tazminattan dolayı, koruma tedbiriyle ilgili olarak görevinin gereklerine
aykırı hareket etmek suretiyle görevini kötüye kullanan kamu görevlilerine rücu eder.' şeklindedir.
01.06.2005 tarihli ve 25832 sayılı Resmî Gazete’de yayımlanarak aynı tarihte yürürlüğe giren 25.05.2005 tarihli ve 5353
sayılı Kanun’un 21. maddesi ile değiştirilen fıkra metni ise,
'(2) Devlet, ödediği tazminattan dolayı, koruma tedbiriyle ilgili olarak görevini kötüye kullanan kamu görevlilerine rücu eder.'
biçimindedir.
176
30.04.2013 tarihli ve 28633 sayılı Resmî Gazete’de yayımlanarak aynı tarihte yürürlüğe giren 11.04.2013 tarihli ve 6459
sayılı Kanun’un 18. maddesi ile ile yürürlükten kaldırılan bent metni,
'a) Gözaltı ve tutukluluk süresi başka bir hükümlülüğünden indirilenler.' şeklindedir.
d) Kusur yeteneğinin bulunmaması nedeniyle hakkında ceza verilmesine yer olmadığına karar
verilenler.
e) Adlî makamlar huzurunda gerçek dışı beyanla suç işlediğini veya suça katıldığını bildirerek
gözaltına alınmasına veya tutuklanmasına neden olanlar.
KARARLAR
-1
ÖZET: Hırsızlık suçu şüphelisi olarak hakkında soruşturma yapılan davacının kollukta savcılıkta ve
tutuklanması talebiyle sevk edildiği mahkemede açıkça soruşturmaya konu hırsızlığı arkadaşlarıyla
birlikte gerçekleştirdiğini beyan ettikten sonra kovuşturma aşamasında bu beyanlarından dönüp
suçlamayı kabul etmediği, yapılan yargılama sonucunda da yüklenen suçun sanık tarafından
işlendiğinin sabit olmaması nedeniyle beraatine karar verildiği somut olayda, davacının soruşturma
aşamasındaki beyanlarında açıkça suça katıldığını kabul ederek kolluk görevlilerini, Cumhuriyet
savcısını ve sulh ceza hakimini yanıltıp tutuklanmasına neden olduğu anlaşıldığından davacının
tazminat talebinin CMK’nın 144/1-e maddesi uyarınca reddine karar verilmesinde bir isabetsizlik
bulunmamaktadır.
Özel Daire ile Yerel Mahkeme arasında oluşan ve Ceza Genel Kurulunca çözümlenmesi gereken
uyuşmazlık, Davacının koruma tedbiri nedeniyle tazminat talebinin CMK’nın 144/1-e maddesi uyarınca
reddine karar verilmesinin isabetli olup olmadığının belirlenmesine ilişkindir.
İncelenen dosya kapsamından,
Hırsızlık suçundan 09.09.2005 tarihinde tutuklanan ve hakkında TCK’nın 37/1 ve 142/1-b maddeleri
uyarınca kamu davası açılan davacı M. S.’nin, 41 gün tutuklu kaldıktan sonra tahliye edildiği, yargılama
sonucunda da delil yetersizliğinden beraatine karar verildiği,
Tazminata konu olayda, 08.09.2005 günü saat 05.45 sıralarında bir işyerinden dizüstü bilgisayar
çalınması nedeniyle yapılan araştırmalar sırasında, olaydan yaklaşık 8 saat önce 07.09.2005 günü saat
21.00 sıralarında davacı tarafından kiralanan ..... plakalı aracın olay yeri civarında görülmesi üzerine
davacıya ulaşıldığı,
Davacının 08.09.2005 tarihinde kollukta müdafii huzurunda, 25 gün önce Z. S. isimli arkadaşının
da aralarında bulunduğu birkaç kişi ile birlikte araç kiraladıklarını, aracın arıza yapması nedeniyle senet
imzalamak zorunda kaldığını, Z.’nin paranın bir kısmını ödemek için söz verdiğini fakat vermediğini,
07.09.2005 günü saat 14.00 sıralarında Z.’nin yanında dayısı K.D. ile birlikte gelerek senedi ödemek için
araç kiralayıp hırsızlık yapmayı teklif ettiklerini, önce kabul etmediğini, ısrar etmeleri üzerine kabul
ettiğini, birlikte A. isimli araç kiralama şirketine gittiklerini, diğerlerinin ehliyeti olmadığı için aracı
kendisinin kiraladığını, 08.09.2005 günü saat 02.00 sıralarında önce Y. Meydanına yakın bir yerde aracı
durdurduğunu, Z. ve K.’nin araçtan indiğini birkaç dakika sonra cam kırılma sesi duyduğunu, K. ve Z.’nin
yaya olarak kaçtıklarını görünce kendisinin de arabayı çalıştırarak kaçtığını, K.’nin araması üzerine tekrar
buluştuklarını, Mustafa Kemal Paşa Bulvarı üzerinde durduğunu, K. ve Z.’nin araçtan indiklerini, bir işyeri
alarmı duyduğunu, yaklaşık 20 dakika sonra koşarak dizüstü bilgisayarla geldiklerini ve birlikte kendisine
ait eve gittiklerini beyan ettiği, Cumhuriyet savcılığında ve tutuklanması amacıyla sevk edildiği sulh ceza
mahkemesinde de benzer şekilde beyanlarda bulunduğu,
09.09.2005 günü 'şüphelinin üzerine atılı suçun vasıf ve mahiyeti, mevcut delil durumu ve suçun kapsadığı
ceza miktarı dikkate alınarak' gerekçesiyle tutuklanmasına karar verildiği,
TCK’nın 37/1. maddesi delaletiyle Aynı Kanun’un 142/1-b maddesi uyarınca hırsızlık suçundan
hakkında iddianame düzenlenen davacının kovuşturma aşamasında, üzerine atılı suçu kabul etmediği,
yargılama sonucunda da delil yetersizliğinden beraatine karar verildiği,
Anlaşılmaktadır.
01 Haziran 2005 tarihinde yürürlüğe giren 5320 sayılı CMK’nın Yürürlük ve Uygulama Şekli Hakkındaki
Kanun’un 18. maddesi ile 07.05.1964 gün ve 466 sayılı Yasa Dışı Yakalanan veya Tutuklanan Kimselere
Tazminat Verilmesi Hakkındaki Kanun yürürlükten kaldırılmış ve 5271 sayılı Kanun’un yedinci bölümünde
'Koruma Tedbirleri Nedeniyle Tazminat' ana başlığı altında 141 ilâ 144. maddelerinde, tazminat isteme
koşulları ve sonuçları yeniden kapsamlı bir şekilde ele alınmış, tazminat istemi başlıklı 141. maddesinde
hangi hallerde tazminat istenebileceği, 142. maddesinde tazminat isteminin koşulları, 143. maddesinde
tazminatın geri alınması ve 144. maddesinde ise hangi hallerde tazminat istenemeyeceği düzenlenmiştir.
'Kanun Dışı Yakalanan veya Tutuklanan Kimselere Tazminat Verilmesi Hakkındaki' 466 sayılı Yasa
ile yalnızca kanun dışı yakalanan ve tutuklanan kişiler için tazminat hakkı öngörülmüşken, 5271 sayılı
CMK’da yapılan düzenleme ile ayrıca arama ve elkoyma koruma tedbirlerinin mağdurları için de tazminat
isteme hakkı öngörülmüştür.
5271 sayılı CMK’nın 'Tazminat isteyemeyecek kişiler' başlıklı 144. maddesinin uyuşmazlık konusu ile
ilgili (e) bendinde,
' (1) Kanuna uygun olarak yakalanan veya tutuklanan kişilerden aşağıda belirtilenler tazminat
isteyemezler:
...
e) Adlî makamlar huzurunda gerçek dışı beyanla suç işlediğini veya suça katıldığını bildirerek gözaltına
alınmasına veya tutuklanmasına neden olanlar' hükmüne yer verilmiş, madde gerekçesinde 'Adli makamla
huzurunda gerçek dışı beyanla suçu işlediğini veya suça katıldığını ifade ederek gözaltı veya tutukamaya
neden olmuş ise tazminat istemeye hak kazanmayacaktır.' açıklamasında bulunulmuştur.
Görüldüğü üzere 5271 sayılı CMK’nın 142/1-e maddesinde açıkça adli makamlar huzurunda
gerçek dışı beyanda bulunarak suçu işlediğini veya suça katıldığını bildirerek gözaltına alınmasına
veya tutuklanmasına neden olanlara tazminat verilmeyeceği belirtilmiştir. Buna göre, bir suç isnadıyla
hakkında soruşturma yapılan kişi adli makamlar huzurunda gerçek dışı beyanla suç işlediğini veya suça
katıldığını beyan ederek şahsi kusuru ile gözaltına alınmasına veya tutuklanmasına neden olmuşsa artık
bu kişinin tazminat talebinde bulunamayacağı kabul edilmelidir.
Bu açıklamalar ışığında uyuşmazlık konusu değerlendirildiğinde,
Hırsızlık suçu şüphelisi olarak hakkında soruşturma yapılan davacının kollukta savcılıkta ve
tutuklanması talebiyle sevk edildiği mahkemede açıkça soruşturmaya konu hırsızlığı arkadaşlarıyla
birlikte gerçekleştirdiğini beyan ettikten sonra kovuşturma aşamasında bu beyanlarından dönüp
suçlamayı kabul etmediği, yapılan yargılama sonucunda da yüklenen suçun sanık tarafından işlendiğinin
sabit olmaması nedeniyle beraatine karar verildiği somut olayda, davacının soruşturma aşamasındaki
beyanlarında açıkça suça katıldığını kabul ederek kolluk görevlilerini, Cumhuriyet savcısını ve sulh ceza
hakimini yanıltıp tutuklanmasına neden olduğu anlaşıldığından davacının tazminat talebinin CMK’nın
144/1-e maddesi uyarınca reddine karar verilmesinde bir isabetsizlik bulunmamaktadır.
Bu itibarla, Yerel Mahkeme direnme hükmünün onanmasına karar verilmelidir.
...
   YARGITAY CEZA GENEL KURULU, 12.05.2015 tarihli ve 531-157 sayılı
Mesele yorum yapmakta değil, Mesele o yorumu gerekçelendirmekte. ÖKC (Özgür KOCA)

Benzer Konular (10)