YARGITAY CEZA GENEL KURULU, 02.04.2019 tarihli ve 457-272 sayılı

Başlatan İçtihat, 04 Şubat 2021, 20:45:40

« önceki - sonraki »
avatar_İçtihat

Başkan veya hâkimin görevi
MADDE 192. - (1) Mahkeme başkanı veya hâkim, duruşmayı yönetir ve sanığı sorguya çeker, delillerin
ikame edilmesini sağlar.
(2) Duruşmada ilgili olanlardan biri duruşmanın yönetimine ilişkin olarak mahkeme başkanı tarafından
emrolunan bir tedbirin hukuken kabul edilemeyeceğini öne sürerse mahkeme, bu hususta bir karar verir.
Sanığın duruşmada hazır bulunmaması
MADDE 193. - (1) Kanunun ayrık tuttuğu hâller saklı kalmak üzere, hazır bulunmayan sanık hakkında
duruşma yapılmaz. Gelmemesinin geçerli nedeni olmayan sanığın zorla getirilmesine karar verilir.
(2) (Ek fıkra: 25.05.2005-5353/28 md.)235 Sanık hakkında, toplanan delillere göre mahkûmiyet
dışında bir karar verilmesi gerektiği kanısına varılırsa, sorgusu yapılmamış olsa da dava yokluğunda
bitirilebilir.
Sanığın mahkemeden uzaklaşması
MADDE 194. - (1) Mahkemeye gelen sanığın duruşmanın devamı süresince hazır bulunması sağlanır
ve savuşmasının önüne geçmek için mahkeme gereken tedbirleri alır.
(2) Sanık savuşur veya ara vermeyi izleyen oturuma gelmezse, önceden sorguya çekilmiş ve artık hazır
bulunmasına mahkemece gerek görülmezse, dava yokluğunda bitirilebilir.
235 01.06.2005 tarihli ve 25832 sayılı Resmî Gazete’de yayımlanarak aynı tarihte yürürlüğe giren 25.05.2005 tarihli ve 5353
sayılı Kanun’un 28. maddesi ile eklenmiştir.
Sanığın yokluğunda duruşma
MADDE 195. - (1) Suç, yalnız veya birlikte adlî para cezasını veya müsadereyi gerektirmekte ise,
sanık gelmese bile duruşma yapılabilir. Bu gibi hâllerde sanığa gönderilecek davetiyede gelmese de
duruşmanın yapılacağı yazılır.
Sanığın duruşmadan bağışık tutulması
MADDE 196. - (1) Mahkemece sorgusu yapılmış olan sanık veya bu hususta sanık tarafından yetkili
kılındığı hâllerde müdafii isterse, mahkeme sanığı duruşmada hazır bulunmaktan bağışık tutabilir.
(2) Sanık, alt sınırı beş yıl ve daha fazla hapis cezasını gerektiren suçlar hariç olmak üzere, istinabe
suretiyle sorguya çekilebilir. Sorgu için belirlenen gün, Cumhuriyet savcısı ile sanık ve müdafiine bildirilir.
Cumhuriyet savcısı ile müdafiin sorgu sırasında hazır bulunması zorunlu değildir. Sorgusundan önce
sanığa, ifadesini esas mahkemesi huzurunda vermek isteyip istemediği sorulur.
(3) Sorgu tutanağı duruşmada okunur.
(4) (Değişik: 15.08.2017-KHK-694/147 md., Aynen kabul: 01.02.2018-7078/142 md.)236Hâkim
veya mahkemenin zorunlu gördüğü durumlarda, aynı anda görüntülü ve sesli iletişim tekniğinin
kullanılması suretiyle yurt içinde bulunan sanığın sorgusu yapılabilir veya duruşmalara katılmasına karar
verilebilir.
(5) Hastalık veya disiplin önlemi ya da zorunlu diğer nedenlerle yargılamanın yapıldığı yargı çevresi
dışındaki bir hastahane veya tutukevine nakledilmiş olan sanığın, sorgusu yapılmış olmak koşuluyla, hazır
bulundurulmasına gerek görülmeyen oturumlar için getirilmemesine mahkemece karar verilebilir.
(6) Yurt dışında bulunan sanığın, belirlenen duruşma tarihinde hazır bulunmasının zorluğu halinde,
bu tarihten önce duruşma açılarak veya istinabe suretiyle sorgusu yapılabilir.
KARARLAR
-1
ÖZET: Aynı yargı çevresindeki ceza infaz kurumunda başka bir suçtan hükümlü olarak bulunan
ve asıl mahkemesince yapılan sorgusu sırasında duruşmadan bağışık tutulma isteğinde bulunmayan
sanığın, Cumhuriyet savcısının esas hakkındaki görüşünü bildirdiği ve hükmün açıklandığı son
oturumda hazır bulundurulmayıp yokluğunda yargılama yapılarak mâhkumiyetine karar verilmesi
savunma hakkının sınırlandırılması niteliğindedir.
Özel Daire ile Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı arasında oluşan ve Ceza Genel Kurulunca çözümlenmesi
gereken uyuşmazlık, yargılama aşamasında aynı yargı çevresinde başka bir suçtan hükümlü olarak
ceza infaz kurumunda bulunan ve duruşmadan bağışık tutulma hususunda beyanı bulunmayan
sanığın, Cumhuriyet savcısının esas hakkındaki görüşünü bildirdiği ve hükmün açıklandığı oturuma
katılımı sağlanmadan karar verilmesinin savunma hakkının kısıtlanması niteliğinde olup olmadığının
belirlenmesine ilişkindir.
İncelenen dosya kapsamından,
B. Cumhuriyet Başsavcılığının 08.06.2006 tarihli iddianamesi ile sanık hakkında nitelikli hırsızlık
suçundan cezalandırılması istemiyle kamu davası açıldığı,
Sanığın inceleme konusu suçtan soruşturma aşamasında 06.06.2006 tarihinde tutuklandığı,
sorgusunun 05.12.2006 tarihli oturumda yargılamayı yapan mahkemece gerçekleştirildiği ancak
sorgusu sırasında sanığa duruşmalardan bağışık tutulmak isteyip istemediğinin sorulmadığı, sanığın
da duruşmalardan bağışık tutulmak istediği yönünde herhangi bir beyanının bulunmadığı, aynı tarihli
oturumda sanığın tahliyesine karar verildiği, yargılama sırasında sanığın B. H. Tipi Kapalı Ceza İnfaz
236
25.08.2017 tarihli ve 30165 sayılı Resmî Gazete’de yayımlanan 15.08.2017 tarihli ve 694 sayılı KHK’nın 147. maddesiyle
değiştirilen fıkra metni,
'Yukarıdaki fıkralar içeriğine göre sanığın aynı anda görüntülü ve sesli iletişim tekniğinin kullanılması suretiyle sorgusunun
yapılabilmesi olanağının varlığı hâlinde bu yöntem uygulanarak sorgu yapılır.' şeklindedir. Düzenleme 08.03.2018 tarihli ve
30354 Mükerrer sayılı Resmî Gazete’de yayımlanarak aynı tarihte yürürlüğe giren 01.02.2018 tarihli ve 7078 sayılı Kanun’un
142. maddesiyle aynen kabul edilerek kanunlaşmıştır.
Kurumunda başka bir suçtan hükümlü olarak bulunmasına rağmen, yokluğunda duruşmaya devam
edildiği, 12.03.2008 tarihli oturumda da Cumhuriyet savcısının esas hakkındaki görüşünü açıkladığı ve
duruşmanın bitirilerek hüküm kurulduğu,
Ulusal Yargı Ağı Bilişim Sistemi (UYAP) üzerinden sanık F.K.’nin hükümlülük bilgilerinin incelenmesinde,
sanığın başka bir suçtan hükümlü olarak 16.10.2006 tarihinde B. H. Tipi Kapalı Ceza İnfaz Kurumunda
cezasının infazına başlandığı, Yerel Mahkemece hükmün kurulduğu 12.03.2008 tarihinde de sanığın aynı
ceza infaz kurumunda bulunduğu,
Anlaşılmaktadır.
Sanık hazır olmaksızın duruşma yapılamayacağı kuralını düzenleyen 5271 sayılı CMK’nın 'Sanığın
duruşmada hazır bulunmaması' başlıklı 193. maddesinin birinci fıkrası, 'Kanun’un ayrık tuttuğu hâller saklı
kalmak üzere, hazır bulunmayan sanık hakkında duruşma yapılmaz. Gelmemesinin geçerli nedeni olmayan
sanığın zorla getirilmesine karar verilir.' hükmünü amirdir. Bu kuralın istisnaları da aynı maddenin ikinci
fıkrasında, 'Sanık hakkında, toplanan delillere göre mahkûmiyet dışında bir karar verilmesi gerektiği kanısına
varılırsa, sorgusu yapılmamış olsa da dava yokluğunda bitirilebilir.',
194. maddenin ikinci fıkrasında, 'Sanık savuşur veya ara vermeyi izleyen oturuma gelmezse, önceden
sorguya çekilmiş ve artık hazır bulunmasına mahkemece gerek görülmezse, dava yokluğunda bitirilebilir.',
195. maddede, 'Suç, yalnız veya birlikte adlî para cezasını veya müsadereyi gerektirmekte ise, sanık
gelmese bile duruşma yapılabilir. Bu gibi hâllerde sanığa gönderilecek davetiyede gelmese de duruşmanın
yapılacağı yazılır.',
200. maddenin birinci fıkrasında, 'Sanığın yüzüne karşı suç ortaklarından birinin veya bir tanığın gerçeği
söylemeyeceğinden endişe edilirse, mahkeme, sorgu ve dinleme sırasında o sanığın mahkeme salonundan
çıkarılmasına karar verebilir.',
204. maddesinde, 'Davranışları nedeniyle, hazır bulunmasının duruşmanın düzenli olarak yürütülmesini
tehlikeye sokacağı anlaşıldığında sanık, duruşma salonundan çıkarılır. Mahkeme, sanığın duruşmada hazır
bulunmasını dosyanın durumuna göre savunması bakımından zorunlu görmezse, oturumu yokluğunda
sürdürür ve bitirir. Ancak, sanığın müdafii yoksa, mahkeme barodan bir müdafi görevlendirilmesini ister.
Oturuma yeniden alınmasına karar verilen sanığa, yokluğunda yapılan işlemler açıklanır.'
Şeklinde gösterilmiştir.
Uyuşmazlık konusunun çözümüne ışık tutan 'Sanığın duruşmadan bağışık tutulması' başlıklı 196.
maddesi ise,
'(1) Mahkemece sorgusu yapılmış olan sanık veya bu hususta sanık tarafından yetkili kılındığı hâllerde
müdafii isterse, mahkeme sanığı duruşmada hazır bulunmaktan bağışık tutabilir.
(2) Sanık, alt sınırı beş yıl ve daha fazla hapis cezasını gerektiren suçlar hariç olmak üzere, istinabe suretiyle
sorguya çekilebilir. Sorgu için belirlenen gün, Cumhuriyet savcısı ile sanık ve müdafiine bildirilir. Cumhuriyet
savcısı ile müdafiin sorgu sırasında hazır bulunması zorunlu değildir. Sorgusundan önce sanığa, ifadesini esas
mahkemesi huzurunda vermek isteyip istemediği sorulur.
(3) Sorgu tutanağı duruşmada okunur.
(4) Yukarıdaki fıkralar içeriğine göre sanığın aynı anda görüntülü ve sesli iletişim tekniğinin kullanılması
suretiyle sorgusunun yapılabilmesi olanağının varlığı hâlinde bu yöntem uygulanarak sorgu yapılır.
(5) Hastalık veya disiplin önlemi ya da zorunlu diğer nedenlerle yargılamanın yapıldığı yargı çevresi
dışındaki bir hastahane veya tutukevine nakledilmiş olan sanığın, sorgusu yapılmış olmak koşuluyla, hazır
bulundurulmasına gerek görülmeyen oturumlar için getirilmemesine mahkemece karar verilebilir.
(6) Yurt dışında bulunan sanığın, belirlenen duruşma tarihinde hazır bulunmasının zorluğu halinde, bu
tarihten önce duruşma açılarak veya istinabe suretiyle sorgusu yapılabilir.' şeklinde iken 25.08.2017 tarihli
Resmî Gazetede yayımlanarak yürürlüğe giren 694 sayılı Olağanüstü Hal Kapsamında Bazı Düzenlemeler
Yapılması Hakkında Kanun Hükmünde Kararname’nin 147. maddesi ile anılan maddenin dördüncü fıkrası,
'Hâkim veya mahkemenin zorunlu gördüğü durumlarda, aynı anda görüntülü ve sesli iletişim tekniğinin
kullanılması suretiyle yurt içinde bulunan sanığın sorgusu yapılabilir veya duruşmalara katılmasına karar
verilebilir.' şeklinde değiştirilmiş ve bu değişiklik 08.03.2018 tarihinde yürürlüğe giren 7078 sayılı
Olağanüstü Hal Kapsamında Bazı Düzenlemeler Yapılması Hakkında Kanun Hükmünde Kararnamenin
Değiştirilerek Kabul Edilmesine Dair Kanun’un 142. maddesi ile kanunlaşmıştır.
Maddenin birinci fıkrasında, mahkemece sorgusu yapılmış olmak şartıyla sanığın veya bu hususta
sanık tarafından yetkili kılındığı hâllerde müdafiinin istemi ile duruşmada hazır bulunmaktan bağışık
tutulabileceği kabul edilmiş,
Beşinci fıkrasında ise, hastalık veya disiplin önlemi ya da zorunlu diğer nedenlerle yargılamanın
yapıldığı yargı çevresi dışındaki bir hastane veya tutukevine nakledilmiş olan sanığın, sorgusu yapılmış
olmak şartıyla, hazır bulundurulmasına gerek görülmeyen oturumlar için getirilmemesine mahkemece
karar verilebileceği düzenlenmiştir.
Her iki fıkrada da sanığın sorgusunun yapılmış olması hâli bağışık tutulmanın şartı olarak belirtilmiş,
ancak sanığın sorgusunun ne şekilde yapılacağı hususunda iki fıkrada da herhangi bir açıklamaya yer
verilmemiş olup, bu konu maddenin ikinci fıkrasında düzenlenmiştir.
Bu düzenlemeye göre, alt sınırı beş yıldan az hapis cezasını gerektiren bir suçtan yargılanan sanığa,
sorgusundan önce ifadesini esas mahkemesi huzurunda vermek isteyip istemediği sorulduktan sonra
istinabe suretiyle sorguya çekilebilecektir. Alt sınırı beş yıl ve daha fazla hapis cezasını gerektiren suçlardan
dolayı ise sanıkların sorgusunun mutlaka yargılamayı yapan mahkemece gerçekleştirilmesi zorunludur.
Sorgusundan önce sanığa, ifadesini yargılamayı yapan mahkeme huzurunda vermek isteyip
istemediğinin sorulmaması veya sorulması üzerine duruşmadan bağışık tutulmak istemediğini
belirtmesine karşın istinabe ile alınan ifadesiyle yetinilmesi savunma hakkının sınırlanması sonucunu
doğuracaktır.
Sanığın duruşmada hazır bulunabilmesi, yükümlülük yönü olmakla birlikte öncelikle kendisi
açısından bir hak olup, bu hak adil yargılanma hakkının temel unsurlarından birini oluşturmaktadır.
Tarafı olduğumuz ve onaylamakla iç hukuk mevzuatına dahil ettiğimiz Avrupa İnsan Hakları ve Temel
Özgürlüklerin Korunması Sözleşmesinin 'Adil yargılanma hakkı' başlıklı 6. maddesinin üçüncü fıkrasının
(c) bendinde, sanığın en azından kendi kendini savunma hakkı bulunduğu belirtilmekle, mahkeme
huzurunda doğrudan savunmasını yapabilmesi için duruşmada hazır bulunma hakkının varlığı da
zımnen kabul edilmiştir.
Kendisi yönünden hak olarak düzenlendiği kabul edilen bir hususta sanığın, bu hakkı ne şekilde
kullanacağı konusunda hiçbir insiyatifinin olmadığının kabulü halinde hakkın varlığından da söz
edilemeyecektir.
Nitekim, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesinin 12 Şubat 1985 tarihli Colozza ve Rubinat/İtalya ile 25
Kasım 1997 tarihli Zana/Türkiye kararlarında, sözleşmeyle garanti altına alınan bir hakkın kullanılmasından
vazgeçilmesinin, bunun açıkça söylenmesiyle mümkün olabileceği belirtilmiş olup, buna göre sanığın
duruşmada hazır bulunma hakkından feragat etmesi de ancak bu hususu açıkça söylemesiyle mümkün
olacaktır.
Nitekim Ceza Genel Kurulunun 31.01.2017 tarihli ve 449-32 sayılı ile 03.04.2018 tarihli ve 851-144
sayılı kararlarında da aynı sonuca ulaşılmıştır.
Bu açıklamalar ışığında uyuşmazlık konusu değerlendirildiğinde,
Aynı yargı çevresindeki ceza infaz kurumunda başka bir suçtan hükümlü olarak bulunan ve asıl
mahkemesince yapılan sorgusu sırasında duruşmadan bağışık tutulma isteğinde bulunmayan sanık Fatih
Koç’un, Cumhuriyet savcısının esas hakkındaki görüşünü bildirdiği ve hükmün açıklandığı 12.03.2008
tarihli son oturumda hazır bulundurulmayıp yokluğunda yargılama yapılarak mâhkumiyetine karar
verilmesi savunma hakkının sınırlandırılması niteliğindedir.
Bu itibarla, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığının itirazının kabulüne, Özel Dairenin onama kararının
kaldırılmasına, diğer yönleri incelenmeyen hükmün saptanan bu usulü nedenle bozulmasına karar
verilmelidir.
   YARGITAY CEZA GENEL KURULU, 02.04.2019 tarihli ve 457-272 sayılı
Mesele yorum yapmakta değil, Mesele o yorumu gerekçelendirmekte. ÖKC (Özgür KOCA)

Benzer Konular (10)