YARGITAY CEZA GENEL KURULU, 25.10.2018 tarihli ve 394-478 sayılı

Başlatan İçtihat, 04 Şubat 2021, 20:51:05

« önceki - sonraki »
avatar_İçtihat

-6
ÖZET: CMK’nın 253. maddesine 6763 sayılı Kanun’un 34. maddesi ile eklenen 24 ve 25.
fıkraların gerekçesinde, söz konusu yasal değişikliğin uzlaştırmanın yöntemine ilişkin olduğu ve bu
değişikliklerle uzlaştırma kurumunun başarısını olumsuz etkileyen sakıncaların giderilmesinin ve bu
alanın disipline edilmesinin amaçlandığı vurgulanmıştır. CMK’nın 253/18. maddesinde ise uzlaştırma
girişiminin sonuçsuz kalması hâlinde tekrar uzlaştırma yoluna gidilemeyeceği belirtilmiştir. Bu
durumda soruşturma evresinde tarafların kabul etmemeleri nedeniyle sonuçsuz kalan uzlaştırmanın
maddi ceza hukuku boyutunu ilgilendirmeyen, münhasıran uzlaştırma yöntemine yönelik olması
nedeniyle usule ilişkin olduğu konusunda kuşku bulunmayan değişikliğin, derhal uygulama ilkesinin
zorunlu bir gereği olarak daha önce usulüne uygun olarak yerine getirilmiş olan uzlaştırma girişimine
ilişkin işlemlerin yenilenmesini gerektirmediği kabul edilmelidir.
Özel Daire ile Yerel Mahkeme arasında oluşan ve Ceza Genel Kurulunca çözümlenmesi gereken
uyuşmazlık, Özel Dairenin bozma kararından önce de uzlaştırmaya tabi bulunan TCK’nın 106/1-2. cümlesi
kapsamındaki tehdit suçu bakımından, tarafların usulüne uygun şekilde kendilerine yapılan uzlaştırma
teklifini kabul etmemelerinin ardından yürürlüğe giren 5271 sayılı CMK’nın 253. maddesinde 6763 sayılı
Kanun’un 34. maddesiyle yapılan değişikliklerin lehe olduğundan bahisle sanığın hukuki durumunun
yeniden değerlendirilmesi gerekip gerekmediğinin belirlenmesine ilişkindir.
İncelenen dosya kapsamından,
Şikâyetçi A.D.’nin S. İlçe Emniyet Müdürlüğünde polis memuru olarak görev yaptığı, sanık M.K.’nın olay
tarihinde S. İlçe Emniyet Müdürlüğünü telefonla arayarak A.K. isimli kişinin iş yerinde kumar oynandığına
dair ihbarda bulunduğu, sanığın araması üzerine telefona cevap veren şikâyetçinin 14.12.2013 tarihli ihbar
tutanağını tanzim ederek sanığa, gereğinin yapılacağını belirttiği, ancak sanığın şikâyetçiye yönelik '10
dakika içinde ekip gelmezse ben yapacağımı biliyorum, hadi göndermeyin bakalım, ben göreyim' şeklindeki
sözler söylediği iddiasıyla sanık hakkında TCK’nın 106. maddesinin birinci fıkrasının ikinci. cümlesi, 53/1
ve 58. maddelerinin uygulanması istemiyle kamu davası açıldığı,
352 Yukarıdaki kararlarda uzlaşmaya ilişkin hukuki açıklamalar bulunduğundan, tekrardan kaçınmak adına bu kararın yalnızca
özetine yer verilmiştir.
Soruşturma konusu tehdit suçunun uzlaştırmaya tabi olması nedeniyle kolluk tarafından, Cumhuriyet
Savcısının talimatları doğrultusunda uzlaştırmanın mahiyeti ile bunu kabul veya reddetmenin hukuki
sonuçlarına ilişkin açıklama içeren 15.12.2013 tarihli uzlaşma teklif formlarının düzenlendiği, ancak hem
sanık ve hem de şikâyetçinin kendilerine yapılan uzlaştırma teklifini kabul etmedikleri,
Anlaşılmıştır.
Şikâyetçi A.D., olay tarihinde 155 ihbar bürosunda çalıştığı sırada sanık M.K.’nin cep telefonundan
arayarak kumar oynandığına dair ihbarda bulunduğunu, sanığa 'Tamam ben ekipleri gönderiyorum'
demesine karşın tutanakta da belirtildiği üzere sanığın 'Gönderme de görelim, 10 dakika içerisinde ekip
gelmezse ben yapacağımı biliyorum' şeklinde tehdit içerikli sözler söylediğini, ihbar üzerine gerekli anonsu
yapıp ekipleri olay yerine yönlendirdiğini, sanık hakkında şikâyetçi olduğunu, kamu davasına katılma
talebinin bulunmadığını ve uzlaşmak istemediğini beyan etmiştir.
Sanık M.K., olay günü polis merkezini arayarak ihbarda bulunduğunu, görevlilerin erken gelmeleri
hususunda ısrarcı olduğunu, ancak 'Hadi göndermeyin bakalım, gelmezse ben yapacağımı biliyorum'
demediğini, iş yerinin karşısında bulunan kahvehane ile ilgili ihbarı kendisinin yaptığını, öncelikle beraatini,
hakkında ceza verilecek olursa da hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına karar verilmesini istediğini,
soruşturma aşamasında verdiği ifadesi ile çelişki oluşması üzerine sorulduğunda ise, karakoldaki ifadesini
kabul etmediğini, karakoldaki ifadesini okuyarak imzaladığını, ancak tutanakta neden 'Ekip gelmezse ben
yapacağımı biliyorum. Hadi göndermeyin bakalım ben biliyorum' şeklinde beyanda bulunmuş gibi ibarelere
yer verildiğini bilemediğini, ihbarı kendisi yapmasına rağmen suçlu duruma düştüğünü, uzlaşmayı kabul
etmediğini savunmuştur.
Uzlaştırma kurumu, uyuşmazlığın yargı dışı yolla ve fakat adli makamlar denetiminde çözümlenmesini
amaçlayan bir alternatif uyuşmazlık çözüm yöntemidir. Uzlaştırma, bu kapsama giren suçlarda, fail ve
mağdurun suçtan doğan zararın giderilmesi konusunda anlaşmalarına bağlı olarak, devletin de ceza
soruşturması veya kovuşturmasından vazgeçmesi ve suçun işlenmesiyle bozulan toplumsal düzenin
barış yoluyla yeniden tesisini sağlayıcı nitelikte bir hukuksal kurumdur.
01.06.2005 tarihinde yürürlüğe giren 5237 sayılı TCK’nın 73. maddesinin 8. fıkrasında, 'Suçtan zarar
göreni gerçek kişi veya özel hukuk tüzel kişisi olup, soruşturulması ve kovuşturulması şikâyete bağlı bulunan
suçlarda, failin suçu kabullenmesi ve doğmuş olan zararın tümünü veya büyük bir kısmını ödemesi veya
gidermesi koşuluyla mağdur ile fail özgür iradeleri ile uzlaştıklarında ve bu husus Cumhuriyet savcısı veya
hâkim tarafından saptandığında kamu davası açılmaz veya davanın düşürülmesine karar verilir' hükmü ile
uzlaşma kurumuna, aynı tarihte yürürlüğe giren 5271 sayılı CMK’nın 253, 254 ve 255. maddelerinde ise,
uzlaşmanın şartları, yöntemi, sonuçları, kovuşturma aşamasında uzlaşma ile birden fazla failin bulunması
hâlinde uzlaşmanın nasıl gerçekleşeceğine ilişkin hükümlere yer verilmiştir.
19.12.2006 tarihinde yürürlüğe giren 5560 sayılı Kanun’un 2. maddesiyle, 5237 sayılı TCK’nın 73.
maddesinin başlığında yer alan 'Uzlaşma' ibaresi metinden çıkarılmış, 45. maddesiyle de aynı maddenin
8. fıkrası yürürlükten kaldırılmış, yine 24 ve 25. maddeleri ile CMK’nın 253 ve 254. maddeleri değiştirilmiştir.
5271 sayılı CMK’nın 5560 sayılı Kanun’un 24. maddesi ile değiştirilen 253. maddesinde uzlaşmanın
kapsamı,
'(1) Aşağıdaki suçlarda, şüpheli ile mağdur veya suçtan zarar gören gerçek veya özel hukuk tüzel kişisinin
uzlaştırılması girişiminde bulunulur:
a) Soruşturulması ve kovuşturulması şikâyete bağlı suçlar.
b) Şikâyete bağlı olup olmadığına bakılmaksızın, Türk Ceza Kanununda yer alan,
1. Kasten yaralama (üçüncü fıkra hariç, madde 86, madde 88),
2. Taksirle yaralama (madde 89),
3. Konut dokunulmazlığının ihlali (madde 116),
4. Çocuğun kaçırılması ve alıkonulması (madde 234),
5. Ticari sır, bankacılık sırrı veya müşteri sırrı niteliğindeki bilgi veya belgelerin açıklanması (dördüncü fıkra
hariç, madde 239)suçları.
(2) Soruşturulması ve kovuşturulması şikâyete bağlı olanlar hariç olmak üzere, diğer kanunlarda yer alan
suçlarla ilgili olarak uzlaştırma yoluna gidilebilmesi için, kanunda açık hüküm bulunması gerekir.
(3) Soruşturulması ve kovuşturulması şikâyete bağlı olsa bile, etkin pişmanlık hükümlerine yer verilen
suçlar ile cinsel dokunulmazlığa karşı suçlarda, uzlaştırma yoluna gidilemez' şeklinde belirlenmiş iken,
09.07.2009 tarihli Resmi Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe giren 5918 sayılı Kanun’un 8. maddesiyle
CMK’nın 253. maddesinin üçüncü fıkrasına 'Uzlaştırma kapsamına giren bir suçun, bu kapsama girmeyen
bir başka suçla birlikte işlenmiş olması hâlinde de uzlaşma hükümleri uygulanmaz' cümlesi eklenmiş,
02.12.2016 tarihli Resmi Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe giren 6763 sayılı Kanun’un 34. maddesi ile
yapılan değişiklikle madde başlığı 'Uzlaştırma' olarak değiştirilmiş ve,
'(1) Aşağıdaki suçlarda, şüpheli ile mağdur veya suçtan zarar gören gerçek veya özel hukuk tüzel kişisinin
uzlaştırılması girişiminde bulunulur:
a) Soruşturulması ve kovuşturulması şikâyete bağlı suçlar.
b) Şikâyete bağlı olup olmadığına bakılmaksızın, Türk Ceza Kanununda yer alan,
1. Kasten yaralama (üçüncü fıkra hariç, madde 86, madde 88),
2. Taksirle yaralama (madde 89),
3. Tehdit (madde 106, birinci fıkra),
4. Konut dokunulmazlığının ihlali (madde 116),
5. Hırsızlık (madde 141),
6. Dolandırıcılık (madde 157),
7. Çocuğun kaçırılması ve alıkonulması (madde 234),
8. Ticari sır, bankacılık sırrı veya müşteri sırrı niteliğindeki bilgi veya belgelerin açıklanması (dördüncü fıkra
hariç, madde 239),
suçları.
c) Mağdurun veya suçtan zarar görenin gerçek veya özel hukuk tüzel kişisi olması koşuluyla, suça sürüklenen
çocuklar bakımından ayrıca, üst sınırı üç yılı geçmeyen hapis veya adli para cezasını gerektiren suçlar.
(2) Soruşturulması ve kovuşturulması şikâyete bağlı olanlar hariç olmak üzere, diğer kanunlarda yer alan
suçlarla ilgili olarak uzlaştırma yoluna gidilebilmesi için, kanunda açık hüküm bulunması gerekir.
(3) Soruşturulması ve kovuşturulması şikâyete bağlı olsa bile, cinsel dokunulmazlığa karşı suçlarda,
uzlaştırma yoluna gidilemez. Uzlaştırma kapsamına giren bir suçun, bu kapsama girmeyen bir başka suçla
birlikte işlenmiş olması hâlinde de uzlaşma hükümleri uygulanmaz' şeklinde kapsamı genişletilmiştir.
Görüldüğü gibi, 6763 sayılı Kanun ile uzlaştırma kapsamındaki suçların sayıları artırılmış, TCK’nın 106.
maddesinin birinci fıkrasında düzenlenen tehdit, Aynı Kanun’un 141. maddesinde düzenlenen hırsızlık
ve 157. maddesinde düzenlenen dolandırıcılık suçları uzlaştırma kapsamına alınmış, etkin pişmanlık
hükümlerine yer verilen suçlara ilişkin sınırlama kaldırılmıştır. Mağdurun veya suçtan zarar görenin,
gerçek veya özel hukuk tüzel kişisi olması koşuluyla, suça sürüklenen çocuklar yönünden ayrıca, üst sınırı
üç yılı geçmeyen hapis veya adli para cezasını gerektiren suçlar da uzlaştırma kapsamına dahil edilmiştir.
6763 sayılı Kanun ile getirilen yeniliklerden biri de uzlaştırmanın kimler tarafından ve nasıl yapılacağına
ilişkindir. Anılan Kanun’la, CMK’nın 253. maddesine eklenen 24 ve 25. fıkralar,
'(24) Her Cumhuriyet başsavcılığı bünyesinde uzlaştırma bürosu kurulur ve yeteri kadar Cumhuriyet savcısı
ile personel görevlendirilir. Uzlaştırmacılar, avukatların veya hukuk öğrenimi görmüş kişilerin yer aldığı, Adalet
Bakanlığı tarafından belirlenen uzlaştırmacı listelerinden görevlendirilir. Uzlaştırmacı, hazırladığı raporu,
tutanakları ve varsa yazılı anlaşmayı büroya gönderir. Uzlaştırma süreci sonunda soruşturma dosyaları,
uzlaştırma bürosunda görevli Cumhuriyet savcıları tarafından sonuçlandırılır.
(25) Uzlaştırmacıların nitelikleri, eğitimi, sınavı, görev ve sorumlulukları, denetimi, eğitim verecek kişi,
kurum ve kuruluşların nitelikleri ve denetimleri ile uzlaştırmacı sicili, uzlaştırmacılar ve eğitim kurumlarının
listelerinin düzenlenmesi, Cumhuriyet başsavcılığı bünyesinde kurulan uzlaştırma bürolarının çalışma usul
ve esasları, uzlaştırma teklifi ile müzakere usulü, uzlaştırma anlaşması ve raporda yer alacak konular ile
uygulamaya dair diğer hususlara ilişkin usul ve esaslar, Adalet Bakanlığınca çıkarılan yönetmelikle düzenlenir.'
hükümlerine yer vermiştir.
Anılan değişikliklere ilişkin madde gerekçesinde de, söz konusu değişikliklerin uzlaştırmanın
yöntemine ilişkin olduğu ve bu değişiklikler ile uzlaştırma kurumunun başarısını olumsuz etkileyen
sakıncaların giderilmesinin ve bu alanın disipline edilmesinin amaçlandığı vurgulanmaktadır.
01.06.2005 tarihinde yürürlüğe giren CMK’nın 'Mahkeme tarafından uzlaştırma' başlıklı 254. maddesi,
'(1) Kamu davasının açılması halinde, uzlaşmaya tâbi bir suç söz konusu ise, uzlaştırma işlemleri 253 üncü
maddede belirtilen usule göre, mahkeme tarafından da yapılır.
(2) Uzlaşmanın gerçekleşmesi halinde davanın düşmesine karar verilir' şeklinde iken,
19.12.2006 tarihli Resmi Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe giren 5560 sayılı Kanun’un 25. maddesi ile,
'(1) Kamu davası açıldıktan sonra kovuşturma konusu suçun uzlaşma kapsamında olduğunun anlaşılması
halinde, uzlaştırma işlemleri 253 üncü maddede belirtilen esas ve usûle göre, mahkeme tarafından yapılır.
(2) Uzlaşma gerçekleştiği takdirde, mahkeme, uzlaşma sonucunda sanığın edimini def’aten yerine
getirmesi halinde, davanın düşmesine karar verir. Edimin yerine getirilmesinin ileri tarihe bırakılması, takside
bağlanması veya süreklilik arz etmesi halinde, sanık hakkında, 231 inci maddedeki şartlar aranmaksızın,
hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına karar verilir. Geri bırakma süresince zamanaşımı işlemez. Hükmün
açıklanmasının geri bırakılmasına karar verildikten sonra, uzlaşmanın gereklerinin yerine getirilmemesi
halinde, mahkeme tarafından, 231 inci maddenin onbirinci fıkrasındaki şartlar aranmaksızın, hüküm
açıklanır' biçiminde değiştirilmiş,
02.12.2016 tarihli Resmi Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe giren 6763 sayılı Kanun’un 35. maddesi ile
CMK’nın 254. maddesinin birinci fıkrası,
'Kamu davası açıldıktan sonra kovuşturma konusu suçun uzlaşma kapsamında olduğunun anlaşılması
halinde, kovuşturma dosyası, uzlaştırma işlemlerinin 253 üncü maddede belirtilen esas ve usûle göre yerine
getirilmesi için uzlaştırma bürosuna gönderilir' şeklinde yeniden düzenlenmiştir.
Bu düzenlemeler göz önüne alındığında, gerek 5560 sayılı Kanunla yapılan değişiklikten önce,
gerekse 5560 ve 6763 sayılı Kanunlarla yapılan değişiklikler sonrası uzlaştırmanın, asıl olarak soruşturma
evresinde yapılması gereken bir işlem olduğu, ancak uzlaştırma usulü uygulanmaksızın dava açılması
veya suçun uzlaştırma kapsamında olduğunun ilk defa duruşmada anlaşılması hâllerinde kovuşturma
aşamasında da mümkün olduğu kabul edilmelidir.
Uzlaştırma usulü uygulanmaksızın dava açılması veya suçun uzlaştırma kapsamında olduğunun ilk
defa duruşmada anlaşılması hâlinde uzlaştırmanın uygulanması gerekmekte olup uzlaşma başarıyla
gerçekleşir ve edim bir defada yerine getirilirse kamu davasının düşmesine karar verilecektir.
CMK’nın 253. maddesinin 18. fıkrasında yer alan 'Uzlaştırmanın sonuçsuz kalması halinde tekrar
uzlaştırma yoluna gidilemez' şeklindeki düzenleme nedeniyle uzlaştırma girişiminin herhangi bir nedenle
sonuçsuz kalması hâlinde ise tekrar uzlaştırma yoluna gidilemeyecektir.
Uyuşmazlık konusunun hukuki çözüme kavuşturulması bakımından 'derhâl uygulama ilkesi' üzerinde
de durulması gerekmektedir.
Ceza yargılaması suç işlendikten sonra başlar, çoğu zaman da hemen sonuçlanmaz. Ceza yargılamasının
sonuçlanması için önemli sayılabilecek bir zaman diliminin geçmesine gereksinim duyulabilir. Bu süreçte
yargılama kanununda değişiklikler yapılabilir. Bu durumda yargılamanın başladığı an yürürlükte bulunan
kanun mu yoksa yargılama sürerken daha sonra yürürlüğe giren kanun mu uygulanmalıdır?
Usul kanunlarının zaman bakımından uygulanmasında genel ilke usul işlemlerinin, işlemin yapıldığı
sırada yürürlükte bulunan usul kanununa tabi olacağıdır. Bir usul işlemine o sırada yürürlükte bulunan
usul kanunu hükümlerinin uygulanmasına derhâl uygulama ilkesi denilmektedir.
Bir usul işlemine sonradan yürürlüğe giren usul kanununun uygulanmasına geçmişe yürüme,
'makable şümul', buna karşılık yürürlükten kaldırılan eski usul kanunu hükümlerinin, sonraki usul
işlemlerine uygulanmasına da 'eski kanunun ileriye yürüme' ilkesi olarak adlandırılmaktadır.
Ceza yargılamasında kural, derhâl uygulamadır. O hâlde ceza yargılaması sırasında kanun değişikliği
olduğunda yeni kanun uygulanmalıdır. Ancak, bu durum eski usul kanunu zamanında yapılmış
işlemlerin geçersiz sayılması sonucunu doğurmaz. Yeni kanunun eski kanuna göre daha mükemmel
olduğu görüşünden hareketle, eski kanuna göre yapılmış işlemlerin yenilenmesi kabul edilirse, birçok
işlemin yeniden yapılamayacağı gerçeği maddi olarak ortaya çıkar, zira birçok işlemin yeni kanuna göre
tekrar yapılma imkânı artık ortadan kalkmış olabilir. Kaldı ki, eski kanun zamanında yapılmış işlemlerin
yenilenmesi, uyuşmazlıkları tekrar canlandıracak, bundan da kamu düzeni zarar görecektir.
Usul kanunlarının zaman bakımından uygulanmasında asıl olan ve aksi kanunda açıkça düzenlenmiş
bulunmadıkça 'hemen ve derhâl uygulanma' ilkesinin sonucu olarak,
a- Usul işlemleri kural olarak yürürlükteki kanuna göre yapılacaktır.
b- Yürürlükte olan kanuna göre yapılmış işlemler sonradan yürürlüğe giren bir kanun nedeniyle
geçerliliğini yitirmeyecektir.
c- Yeni kanunun yürürlüğünden ya da Anayasa Mahkemesinin iptal kararından sonra yapılması
gereken usul işlemleri ise yeni kanuna ya da iptal kararıyla ortaya çıkan usule tabi olacaktır.
d- Muhakeme usulüne ilişkin çıkarılan yeni kanunun uygulanmasında, bu kanun veya değişikliğin
sanığın lehine ya da aleyhine sonuç doğurmasına bakılmayacaktır.
Uzlaşmayı,
a- Kamu davasının açılmasını engelleyen uzlaşma ve
b- Usulüne uygun olarak açılmış kamu davasının, taraflarının iradelerine uygun olarak çözümlenmesini
sağlayan uzlaşma, şeklinde bir tasnife tabi tutmak mümkündür. Uzlaşmayla failin cezalandırılması olanağı
ortadan kalktığından, bu kurum ceza ilişkisini düşüren bir hâl olarak da nitelendirilebilir. Bu nedenle
uzlaşma, bir taraftan muhakemeyi engellemesi nedeniyle muhakeme hukuku kurumu, diğer yandan
ise fail ile devlet arasında ceza ilişkisini sona erdirdiğinden ceza hukuku kurumu olup, ceza ilişkisi, usulî
bir işlem nedeniyle yani muhakemeye devam edilemediği için sona erdiğinden uzlaşmanın muhakeme
hukuku kurumu olma özelliğinin her durumda öne çıktığı söylenebilir.
Bu açıklamalar ışığında uyuşmazlık konusu değerlendirildiğinde,
Sanık M.K. hakkında, CMK’nın 253. maddesinde 6763 sayılı Kanun’un 34. maddesiyle yapılan
değişiklikten önce de uzlaştırma kapsamında bulunan TCK’nın 106. maddesinin birinci fıkrasının
ikinci cümlesinde düzenlenen tehdit suçundan kamu davası açıldığı, soruşturma evresinde sanık ve
şikâyetçinin, kolluk tarafından usulüne uygun şekilde kendilerine yapılan uzlaştırma teklifini kabul
etmedikleri, Yerel Mahkemece yapılan yargılama sonucunda sanığın atılı tehdit suçundan mahkûmiyetine
karar verildiği, kararın sanık tarafından temyiz edilmesi üzerine Yargıtay 4. Ceza Dairesince, CMK’nın 253.
maddesine 6763 sayılı Kanun’un 34. maddesi ile eklenen 24 ve 25. fıkralarındaki uzlaştırma bürosuna
ilişkin düzenlemeler dikkate alınarak yeniden uzlaştırma işlemi uygulanıp, sonucuna göre sanığın hukuki
durumunun değerlendirilmesi gerektiğinden bahisle bozulmasına karar verildiği anlaşılmıştır.
Uyuşmazlığın çözümü için, CMK’nın 253. maddesine, 6763 sayılı Kanun ile eklenen 24 ve 25. fıkraların,
karma bir yapıya sahip olan uzlaşmanın hangi boyutuna ilişkin olduğunun tespiti gerekmektedir. 6763
sayılı Kanun’un uyuşmazlık konusunu ilgilendiren fıkralarının gerekçesinde, söz konusu yasal değişikliğin
uzlaştırmanın yöntemine ilişkin olduğu ve bu değişikliklerle uzlaştırma kurumunun başarısını olumsuz
etkileyen sakıncaların giderilmesinin ve bu alanın disipline edilmesinin amaçlandığı vurgulanmıştır.
CMK’nın 253 maddesinin 18 fıkrasında ise uzlaştırma girişiminin sonuçsuz kalması hâlinde tekrar
uzlaştırma yoluna gidilemeyeceği belirtilmiştir. Bu durumda soruşturma evresinde tarafların kabul
etmemeleri nedeniyle sonuçsuz kalan uzlaştırmanın maddi ceza hukuku boyutunu ilgilendirmeyen,
münhasıran uzlaştırma yöntemine yönelik olması nedeniyle usule ilişkin olduğu konusunda kuşku
bulunmayan değişikliğin, derhal uygulama ilkesinin zorunlu bir gereği olarak daha önce usulüne uygun
olarak yerine getirilmiş olan uzlaştırma girişimine ilişkin işlemlerin yenilenmesini gerektirmediği kabul
edilmelidir.
Bu itibarla, Yerel Mahkeme hükmündeki direnme gerekçesinin isabetli olduğuna ve dosyanın,
uygulamanın denetlenmesi amacıyla Özel Daireye gönderilmesine karar verilmelidir.
   YARGITAY CEZA GENEL KURULU, 25.10.2018 tarihli ve 394-478 sayılı
Mesele yorum yapmakta değil, Mesele o yorumu gerekçelendirmekte. ÖKC (Özgür KOCA)

Benzer Konular (10)