YARGITAY CEZA GENEL KURULU, 04.12.2018 tarihli ve 5-600 sayılı

Başlatan İçtihat, 04 Şubat 2021, 20:57:15

« önceki - sonraki »
avatar_İçtihat

298 SAYILI SEÇİMLERİN TEMEL HÜKÜMLERİ VE SEÇMEN
KÜTÜKLERİ HAKKINDA KANUN
KARARLAR
-1
ÖZET: Sanığın, 2010 yılında yapılan Türkiye Anayasa Değişikliği Referandumunda seçmen
listesinde kayıtlı olduğu okulda bulunan 2148 numaralı sandıkta oy kullandıktan sonra, bina
sorumlusu olduğu 2. İlçe Seçim Kurulu Başkanlığına bağlı başka bir okulda bulunan 2179, 2181 ve
2183 numaralı sandıklarda da kendisini seçmen listesine ekletmek suretiyle mükerrer oy kullandığı
olayda, her bir oyun seçime olan etkisi, atılı suçta zincirleme suç hükmünün uygulanamayacağına
ilişkin hukuki bir engel bulunmaması ve TCK’nın 43/1. maddesinin son cümlesinde yer alan mağduru
belli bir kişi olmayan suçlarda da zincirleme suç hükmünün uygulanabileceğine ilişkin hüküm birlikte
değerlendirildiğinde, eylemlerini bir suç işleme kararının icrası kapsamında ve değişik zamanlarda
gerçekleştiren sanık hakkında TCK’nın 43/1. maddesinin uygulanmasına dair Yerel Mahkeme
hükmünün isabetli olduğu kabul edilmelidir.
Özel Daire ile Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı arasında oluşan ve Ceza Genel Kurulunca çözümlenmesi
gereken uyuşmazlık, zincirleme suç hükmünün uygulanma koşullarının bulunup bulunmadığının
belirlenmesine ilişkindir.
İncelenen dosya kapsamından,
Sanık R.A.’nın 2010 yılında yapılan Türkiye Anayasa Değişikliği Referandumunda Y. 2. İlçe Seçim Kurulu
Başkanlığına bağlı E. K. İlköğretim Okulunda bina sorumlusu olarak görev yaptığı,
Sanığın ikrarı ve tüm dosya kapsamından, sanığın, seçmen listesinde kayıtlı olduğu K... İlköğretim
Okulundaki ... numaralı sandıkta oy kullandıktan sonra, bina sorumlusu olduğu E.K. İlköğretim Okulunda
bulunan ... ,... ve... numaralı sandıklarda da kendisini seçmen listesine ekletmek suretiyle mükerrer oy
kullandığı,
Anlaşılmıştır.
Demokrasi, hür, eşit ve dürüst seçim yapılmasını gerektirir. Seçim sonuçları da, seçme yeterliliğine
sahip ve seçmen kütüğünde kayıtlı olan seçmenlerin gerçek iradelerini ortaya çıkarmalıdır. Seçimlerde
usulsüzlük yapılması ve hile karıştırılması, dürüstlük ilkesini zedelediği gibi seçim sonuçlarının gerçeği
yansıtmasını da önlediğinden seçim güvenliğini zedelemeye yönelik olan eylemler, 298 sayılı Seçimlerin
Temel Hükümleri ve Seçmen Kütükleri Hakkında Kanun’da suç olarak yaptırıma bağlanmıştır.
Bu bağlamda suç tarihinde yürürlükte bulunan 298 sayılı Seçimlerin Temel Hükümleri ve Seçmen
Kütükleri Hakkında Kanun’un 'Seçmen olmayanların oy vermesi' başlıklı 160. maddesi,
'Her kim oy verme sırasında seçme yeterliği olmadığını bildiği halde oy vermeye teşebbüs eder veya verirse
iki yıldan beş yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır.
Başkasının adını taşıyarak oy vermeye teşebbüs eden veya veren üç yıldan beş yıla kadar hapis cezası ile
cezalandırılır.
Mükerrer oy vermeye teşebbüs eden veya veren kimse hakkında da ikinci fıkra hükmü uygulanır' şeklinde
düzenlenmiştir.
Görüldüğü üzere maddenin birinci fıkrasında oy verme sırasında seçme yeterliği olmadığını bildiği
halde oy vermeye teşebbüs etme veya verme, ikinci fıkrasında ise başkasının adını taşıyarak oy vermeye
teşebbüs etme veya verme suç olarak düzenlenmiş, maddenin üçüncü fıkrasında ise mükerrer oy
vermeye teşebbüs eden veya veren kişilerin, maddenin ikinci fıkrası uyarınca cezalandırılacağı hüküm
altına alınmıştır.
Uyuşmazlık konusu ile ilgili olup anılan maddenin üçüncü fıkrasında düzenlenen suçun mağduru
kamudur.
Uyuşmazlığın isabetli bir hukuki çözüme kavuşturulabilmesi için, 'zincirleme suç' hükümlerinin de
incelenmesi gerekmektedir.
5237 sayılı Türk Ceza Kanunu’na hakim olan ilke gerçek içtima olduğundan, bunun sonucu olarak,
'kaç fiil varsa o kadar suç, kaç suç varsa o kadar ceza' söz konusu olacaktır. Nitekim bu husus Adalet
Komisyonu raporunda da, 'Ceza hukukunun temel kurallarından birisi, ‘kaç fiil varsa o kadar suç, kaç suç varsa
o kadar ceza vardır’ şeklinde ifade edilmektedir. Bunun istisnaları, suçların içtimaı bölümünde belirlenmiştir.
Bu istisnalar dışında, işlenen her bir suçla ilgili olarak ayrı ayrı cezaya hükmedilecektir. Böylece verilen her bir
ceza, bağımsızlığını koruyacaktır' şeklinde ifade edilmiştir. Bu kuralın istisnalarına ise, TCK’nın 'suçların
içtimaı' bölümünde, 42 (bileşik suç), 43 (zincirleme suç) ve 44 (fikri içtima) maddelerinde yer verilmiştir.
5237 sayılı Kanun’un 43. maddesinin ilk fıkrasında, 'Bir suç işleme kararının icrası kapsamında, değişik
zamanlarda bir kişiye karşı aynı suçun birden fazla işlenmesi durumunda, bir cezaya hükmedilir. Ancak bu ceza,
dörtte birinden dörtte üçüne kadar artırılır. Bir suçun temel şekli ile daha ağır veya daha az cezayı gerektiren
nitelikli şekilleri, aynı suç sayılır. Mağduru belli bir kişi olmayan suçlarda da bu fıkra hükmü uygulanır'
biçiminde zincirleme suç düzenlemesine yer verilmiş, ikinci fıkrasında, 'Aynı suçun birden fazla kişiye karşı
tek bir fiille işlenmesi durumunda da, birinci fıkra hükmü uygulanır' denilmek suretiyle aynı neviden fikri
içtima kurumu hüküm altına alınmış, üçüncü fıkrasında ise, 'Kasten öldürme, kasten yaralama, işkence ve
yağma suçlarında bu madde hükümleri uygulanmaz' düzenlemesi ile zincirleme suç ve aynı neviden fikri
içtima hükümlerinin uygulanamayacağı suçlar belirtilmiştir.
TCK’nın 43/1. maddesi uyarınca zincirleme suç hükümlerinin uygulanabilmesi için,
a- Aynı suçun değişik zamanlarda birden fazla işlenmesi,
b- İşlenen suçların mağdurlarının aynı kişi olması,
c- Bu suçların aynı suç işleme kararı altında işlenmesi gerekmektedir.
TCK’nın 43/1. maddesinde bulunan, 'değişik zamanlarda' ifadesi nedeniyle zincirleme suç
hükümlerinin uygulanabilmesi için, suçların mutlaka değişik zamanlarda işlenmesi gereklidir ki, bunun
sonucu olarak, aynı mağdura, aynı zamanda, aynı suçun birden fazla işlenmesi durumunda tek suçun
oluşacağı kabul edilmiştir. Bu halde zincirleme suç hükümleri uygulanarak artırım yapılamayacaktır.
Bu açıklamalar ışığında somut olay değerlendirildiğinde,
Sanığın, 2010 yılında yapılan Türkiye Anayasa Değişikliği Referandumunda seçmen listesinde kayıtlı
olduğu K. İlköğretim Okulunda bulunan ... numaralı sandıkta oy kullandıktan sonra, bina sorumlusu olduğu
Y. 2. İlçe Seçim Kurulu Başkanlığına bağlı E.K. İlköğretim Okulunda bulunan ...... ve... numaralı sandıklarda
da kendisini seçmen listesine ekletmek suretiyle mükerrer oy kullandığı olayda, her bir oyun seçime olan
etkisi, atılı suçta zincirleme suç hükmünün uygulanamayacağına ilişkin hukuki bir engel bulunmaması ve
TCK’nın 43. maddesinin birinci fıkrasının son cümlesinde yer alan mağduru belli bir kişi olmayan suçlarda
da zincirleme suç hükmünün uygulanabileceğine ilişkin hüküm birlikte değerlendirildiğinde, eylemlerini
bir suç işleme kararının icrası kapsamında ve değişik zamanlarda gerçekleştiren sanık hakkında TCK’nın
43/1. maddesinin uygulanmasına dair Yerel Mahkeme hükmünün isabetli olduğu kabul edilmelidir.
Ancak, hükümden sonra 24.11.2015 tarihli ve 29542 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe
giren Anayasa Mahkemesinin 08.10.2015 tarihli ve 140-85 sayılı kararı ile, 5237 sayılı TCK’nın 53.
maddesinin bazı hükümlerinin iptal edilmesi karşısında, sanık hakkında belirtilen maddenin uygulanması
bakımından, yeniden değerlendirme yapılması gerekmektedir.
Bu itibarla, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı itirazının kabulüne, Özel Daire bozma kararının
kaldırılmasına, Yerel Mahkeme hükmünün TCK’nın 53. maddesi yönünden düzeltilerek onanmasına karar
verilmelidir.
   YARGITAY CEZA GENEL KURULU, 04.12.2018 tarihli ve 5-600 sayılı
Mesele yorum yapmakta değil, Mesele o yorumu gerekçelendirmekte. ÖKC (Özgür KOCA)

Benzer Konular (10)