YARGITAY CEZA GENEL KURULU, 27.11.2018 tarihli ve 1201-573 sayılı

Başlatan İçtihat, 04 Şubat 2021, 21:01:05

« önceki - sonraki »
avatar_İçtihat
-4
ÖZET: Sanığa Tebligat Kanunu’nun 35/2. maddesi uyarınca yapılan tebligata ilişkin adrese
daha önce geçerli bir tebligat yapılmadığı, bu nedenle anılan Kanun’un 35. maddesinin uygulanma
şartlarının bulunmadığı, sanığın gerçek kişi oluşu nedeniyle resmi makamlara bildirdiği adrese aynı
madde uyarınca tebligat yapılmasının da söz konusu olamayacağı hususları birlikte gözetildiğinde
mahkemece sanığa yapılan gerekçeli karar tebliğinin geçersiz olduğu ve sanık müdafisinin öğrenme
üzerine yaptığı temyiz başvurusunun Tebligat Kanunu’nun 32. maddesi gereğince kanuni süresinde
yapıldığı kabul edilmelidir.
Sanık İ. Ü. hakkında nitelikli dolandırıcılık ve özel belgede sahtecilik suçlarından verilen mahkûmiyet
hükümleri Özel Dairece temyiz isteminin reddine karar verilmek suretiyle kesinleşmiş olup, itirazın
kapsamına inceleme sanık H. Ü. hakkında nitelikli dolandırıcılık ve özel belgede sahtecilik suçlarından
verilen mahkûmiyet hükümleri ile sınırlı olarak yapılmıştır.
Özel Daire ile Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı arasında oluşan ve Ceza Genel Kurulunca çözümlenmesi
gereken uyuşmazlık, hükmün sanığa usulüne uygun şekilde tebliğ edilip edilmediğinin ve buna bağlı
olarak temyiz isteminin süresinde olup olmadığının belirlenmesine ilişkindir.
İncelenen dosya içeriğinden,
Bakırköy Cumhuriyet Başsavcılığınca, sanık hakkında, ortağı olduğu şirketin ticari faaliyetleri sırasında
dolandırıcılık suçunu işlediği iddiasıyla kamu davası açıldığı,
Türkiye Ticaret Sicili Gazetesinde, sanığın ikametgâh adresinin 'S. m. Y. s., A. A., No:., Daire:. Bahçelievler/
İstanbul' olarak gösterildiği,
Sanığın adresinin tespitine yönelik kolluk tarafından düzenlenen adres araştırması tutanaklarında,
sanığın 'S. m., Y. s., A. A., No:., Daire:., Bahçelievler/İstanbul' adresinde oturmadığının tespit edildiği,
Sanığın soruşturma aşamasında ifadesinin alınamadığı, 29.01.2013 tarihinde MERNİS’ten alınan
nüfus kaydına göre, adres kayıt sisteminde kayıtlı adresinin bulunmadığı,
Sanığın, yakalama emri üzerine Yerel Mahkemece yapılan sorgusunda, ikamet adresini 'S. m., Y. s. A. A.,
No:. Daire:. Bahçelievler/İstanbul' olarak bildirdiği,
Yerel Mahkemece sanığın yokluğunda kurulan hükümlere ilişkin gerekçeli kararın tebliğ edilmek
üzere, sanığın sorgusunda bildirdiği bilinen son adresine gönderildiği ve 22.05.2013 tarihli tebligat
evrakında, 'Gösterilen adreste oturan ve imzadan imtina eden Ş.Y.’den soruldu. Taşındığını sözlü beyan etti.
Evrak çıkış merciine iade' şerhi konularak, tebliğ mazbatasının tebliğ memuru tarafından imzalandığı,
19.06.2013 tarihli adres araştırması formuna göre, Yerel Mahkemece, İçişleri Bakanlığı Nüfus ve
Vatandaşlık Genel Müdürlüğü’nden yapılan sorgulamada sanığın adresinin bulunmadığının belirlendiği,
İkinci defa sanığın sorgusunda bildirdiği adrese gönderilen gerekçeli kararın tebliğine ilişkin
04.07.2013 tarihli tebligat evrakında, 'Merciin isteği üzerine 7201 sayılı Tebligat Kanunu’nun 35. maddesine
göre 6 örnek nolu formülün parçası muhatabın kapısına yapıştırılarak tebliğ edilmiş, ayrıca en yakın Ş.Y.’ye
haber verilmiştir. Komşusu imzadan imtina etmiştir.' şerhi konularak, tebliğ mazbatasının tebliğ memuru
tarafından imzalandığı,
Sanık müdafisinin, 16.07.2013 havale tarihli temyiz dilekçesinde karardan nasıl haberdar olduğuna
dair açıklama yapmaksızın hükümleri temyiz etmek istediğini belirttiği,
Anlaşılmaktadır.
Uyuşmazlığın çözümünde sağlıklı bir hukuki çözüme ulaşabilmek için bu konudaki anayasal ve
kanuni düzenlemelerin incelenmesinde yarar bulunmaktadır.
Anayasanın 'Hak arama hürriyeti' başlıklı 36. maddesinin birinci fıkrası,
'Herkes, meşru vasıta ve yollardan faydalanmak suretiyle yargı mercileri önünde davacı veya davalı
olarak iddia ve savunma ile adil yargılanma hakkına sahiptir...',
'Temel hak ve hürriyetlerin korunması' başlıklı 40. maddesinin birinci ve ikinci fıkraları ise,
'Anayasa ile tanınmış hak ve hürriyetleri ihlal edilen herkes, yetkili makama geciktirilmeden başvurma
imkanının sağlanmasını isteme hakkına sahiptir.
Devlet, işlemlerinde, ilgili kişilerin hangi kanun yolları ve mercilere başvuracağını ve sürelerini belirtmek
zorundadır...' şeklinde düzenlenmiş olup Anayasamızın 36. maddesinde, herkesin, meşru vasıta ve
yollardan faydalanmak suretiyle yargı mercileri önünde davacı veya davalı olarak iddia ve savunma ile adil
yargılanma hakkına sahip olduğu, 40. maddesinde, Anayasa ile tanınmış hak ve hürriyetleri ihlâl edilen
herkesin, yetkili makama geciktirilmeden başvurma imkânının sağlanmasını isteme hakkının bulunduğu
belirtilmiştir.
CMK’nın 'Kararların gerekçeli olması' başlıklı 34. maddesinin ikinci fıkrası,
'Kararlarda, başvurulabilecek kanun yolu, süresi, mercii ve şekilleri belirtilir.',
'Eski hâle getirme' başlıklı 40. maddesi ise,
'(1) Kusuru olmaksızın bir süreyi geçirmiş olan kişi, eski hale getirme isteminde bulunabilir.
(2) Kanun yoluna başvuru hakkı kendisine bildirilmemesi halinde de, kişi kusursuz sayılır.' biçiminde
düzenlenmiş olup CMK’nın 34. maddesinde, hüküm ve kararlardaki kanun yolu bildiriminin,
başvurulabilecek kanun yolu, mercii, şekli ve süresini de kapsaması zorunluluğu vurgulanmıştır. Aynı
Kanun’un 40. maddesinin birinci fıkrasında, kusuru olmaksızın bir süreyi geçirmiş olan kişinin, eski
hale getirme isteminde bulunabileceği, ikinci fıkrasında ise, kanun yoluna başvuru hakkının kendisine
bildirilmemesi hâlinde, kişinin kusursuz sayılacağı belirtilmiştir.
Kişilerin hak arama hürriyetlerinin Anayasa ve diğer kanunlarla güvence altına alındığı ve bu hakkın
kullanılabilmesi için devlet işlemlerinin kişilere usulüne uygun olarak bildirilmesi gerektiği açıklandıktan
sonra, işleme muhatap olan kişilere hangi adreste ve 7201 sayılı Tebligat Kanunu’nun hangi maddeleri
dikkate alınarak tebligat yapılacağı, muhatabın en son bildirdiği ancak daha önce kendisine tebligat
yapılmamış olan adresinden taşındığının belirlenmesi ve başka adresinin de bulunamaması halinde
tebligat işleminin hangi usul gözetilerek gerçekleştirilmesi gerektiği hususuna gelince,
7201 sayılı Tebligat Kanunu’nun 'Bilinen adreste tebligat' başlıklı 10. maddesinde,
'Tebligat, tebliğ yapılacak şahsa bilinen en son adresinde yapılır.
Bilinen en son adresin tebligata elverişli olmadığının anlaşılması veya tebligat yapılamaması hâlinde,
muhatabın adres kayıt sisteminde bulunan yerleşim yeri adresi, bilinen en son adresi olarak kabul edilir ve
tebligat buraya yapılır.
Şu kadar ki, kendisine tebliğ yapılacak şahsın müracaatı veya kabulü şartiyle her yerde tebligat
yapılması caizdir.' düzenlemesine yer verilmiştir.
Buna göre tebligat, öncelikle tebliğ yapılacak şahsın bilinen en son adresinde yapılır. Adres, muhatabın
konut veya iş yeri adresi olabilir. Bilinen en son adresin tespitinde, tebliğ isteyenin beyanı, muhatabın veya
diğer ilgililerin bildirimleri ya da mevcut belgeler esas alınır. Ancak, tebligatı çıkaran makama bildirilen
adresin, tebligata elverişli olmadığının anlaşılması ya da bu adrese tebligat yapılamaması hâllerinde,
muhatabın 5490 sayılı Nüfus Hizmetleri Kanunu’na göre adres kayıt sistemindeki adresi bilinen son adresi
olarak kabul edilerek tebligat buraya yapılacaktır. (Canan Ruhi, Ahmet Cemal Ruhi, Tebligat Hukuku,
Seçkin Yayınevi, s. 82)
7201 sayılı Kanun’un 'Hususi Hükümler' başlıklı ikinci babında yer alan 'Adres değiştirmenin
bildirilmesi mecburiyeti' başlıklı 35. maddesinin birinci, ikinci ve üçüncü fıkraları,
'Kendisine veya adresine kanunun gösterdiği usullere göre tebliğ yapılmış olan kimse, adresini değiştirirse,
yenisini hemen tebliği yaptırmış olan kaza merciine bildirmeye mecburdur. Bu takdirde bundan sonraki
tebliğler bildirilen yeni adrese yapılır.
Adresini değiştiren kimse yenisini bildirmediği ve adres kayıt sisteminde yerleşim yeri adresi de tespit
edilemediği takdirde, tebliğ olunacak evrakın bir nüshası eski adrese ait binanın kapısına asılır ve asılma tarihi
tebliğ tarihi sayılır.
Bundan sonra eski adrese çıkarılan tebliğler muhataba yapılmış sayılır.' hükmünü taşımaktadır.
7201 sayılı Kanun’un 35. maddesinin gerekçesinde, '...Maddenin ikinci fıkrası, birinci fıkranın vaz’ettiği
mecburiyete riayetsizliğin hükmünü teşkil ediyor. Evvelce kendisine tebligat yapılmış olan kimse, adresini
değiştirdiği halde yenisini bildirmezse, mütaakıp tebligat, tabiatiyle yine eski adrese çıkarılacaktır...' denilmek
suretiyle muhataba veya onun adına tebligatı kabule yetkili kimselere daha önce aynı adreste usulüne
uygun tebligat yapılmış olma şartıyla 35. maddenin ikinci fıkrası gereği tebligat yapılabileceği hususu
açıklanmıştır.
11.01.2011 tarihli ve 6099 sayılı Kanun ile Tebligat Kanunu’nun 35. maddesinin ikinci fıkrasında
yapılan değişikliğe ilişkin madde gerekçesinde de benzer şekilde, '...Daha önce kendisine usulüne uygun
şekilde tebligat yapılmış kimse, adresini değiştirdiğinde yenisini bildirirse, tebligat bu yeni adrese yapılır.
İkinci fıkradaki yeni düzenleme sonucu, daha önce kendisine tebligat yapılıp da adresini değiştiren ve bunu
bildirmeyen kişiye ne şekilde tebligat yapılacağı hususu yeniden düzenlemiştir...' denilmek suretiyle bu
hususa vurgu yapılmıştır.
Görüldüğü gibi Tebligat Kanunu’nun 35. maddesinin uygulanabilmesi için, muhataba veya onun
adına tebligatı kabule yetkili kimselere önceden aynı adreste tebligat yapılmış olması kural olarak şarttır.
Bu şart, Tebligat Kanunu’nun 35. maddesinin uygulanabilme koşuludur. Bu koşul gerçekleşmedikçe
35. maddenin uygulanabilmesi söz konusu olmaz. (Ejder Yılmaz-Tacar Çağlar, Tebligat Hukuku, Yetkin
Yayınevi, s. 637) 7201 sayılı Kanun’un 35. maddesine göre tebligat yapılabilmesi için tebliğ evrakının
aynı adrese yani daha önce usulüne uygun olarak tebligat yapılan adrese gönderilmesi gerekir. Bir
dosyada daha önce usulüne uygun tebligat yapılan adrese değil de tebligat yapılmayan başka bir adrese
35. maddeye göre tebligat yapılamaz. Bu hususa dikkat edilmeden yapılan tebligat usulsüz tebligattır.
(Canan Ruhi-Ahmet Cemal Ruhi, Seçkin Yayıncılık, 9. Baskı, s. 869), (Mahmut Bilgen, Tebligat Hukuku,
Adalet Yayınevi, s. 400)
Nitekim Yargıtay Ceza Genel Kurulunun 26.03.2013 tarihli ve 1318-108 sayılı kararı ile 29.04.2014
tarihli ve 89-226 sayılı kararında da aynı sonuca ulaşılmıştır.
7201 sayılı Tebligat Kanunu’nun 'Usulüne aykırı tebliğin hükmü' başlıklı 32. maddesi,
'Tebliğ usulüne aykırı yapılmış olsa bile, muhatabı tebliğe muttali olmuş ise muteber sayılır.
Muhatabın beyan ettiği tarih, tebliğ tarihi addolunur.' şeklinde düzenlenmiştir.
Yargıtay Ceza Genel Kurulu ve Ceza Dairelerince tereddüte mahal bırakmayacak şekilde sürdürülen
uygulamalara göre, yoklukta kurulan hükmün temyiz hakkı olanlara usulüne uygun tebliğ edilmediği
hallerde temyiz süresi işlemeye başlamayacağından, öğrenme üzerine verilen temyiz dilekçelerinin
süresinde olduğu kabul edilmektedir.
Bu aşamada, sanığın ticaret sicil gazetesinde belirtilen adresine doğrudan tebligat yapılıp
yapılamayacağı hususuna da değinmek gerekmektedir.
7201 sayılı Tebligat Kanunu’nun, 19.01.2011 tarihli Resmi Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe giren
6099 sayılı Kanun’un 9. maddesi ile değişik 35. maddesinin dördüncü fıkrası,
'Daha önce tebligat yapılmamış olsa bile, tüzel kişiler bakımından resmî kayıtlardaki adresleri esas alınır
ve bu madde hükümleri uygulanır.' hükmünü taşımaktadır.
7201 sayılı Kanun’un 35. maddesinin dördüncü fıkrasının bu hükmü, muhataba veya onun adına
tebligatı kabule yetkili kimselere önceden aynı adreste tebligat yapılmış olması kuralının istisnasını
oluşturmakla beraber, sanığa yapılan tebligat tarihi itibarıyla bu hükmün ancak tüzel kişiler bakımından
uygulama olanağı bulunmaktadır.
Bu nedenle, 7201 sayılı Kanun’un 35. maddesinin dördüncü fıkrası hükmünün somut olayda
uygulanma ihtimali bulunmamaktadır.
Bu açıklamalar ışığında uyuşmazlık konusu değerlendirildiğinde,
Yerel Mahkemece sanığın yokluğunda verilen hükme ilişkin, sanığın sorgusunda bildirdiği ve bilinen
en son adresine çıkarılan tebligatın, tebligatta gösterilen adresten sorulduğunda adreste oturan Ş...Y...
ın muhatabın taşındığını ifade ettiğinden bahisle iade edilmesi üzerine yapılan araştırmada, sanığın
adres kayıt sisteminde adresinin bulunamadığının tespit edilmesine rağmen, tekrar aynı adrese Tebligat
Kanunu’nun 35. maddesi uyarınca tebligat çıkarıldığı, 6 örnek nolu formülün parçasının adresin kapısına
yapıştırıldığı ve durumdan haberdar edilen Ş... Y...ın imzadan imtina ettiği şerhi konularak tebliğ edildiği
olayda, tüm dosya kapsamına göre sanığa Tebligat Kanunu’nun 35. maddesinin ikinci fıkrası uyarınca
yapılan tebligata ilişkin adrese daha önce geçerli bir tebligat yapılmadığı, bu nedenle anılan Kanun’un
35. maddesinin uygulanma şartlarının bulunmadığı, sanığın gerçek kişi oluşu nedeniyle resmi makamlara
bildirdiği adrese aynı madde uyarınca tebligat yapılmasının da söz konusu olamayacağı hususları birlikte
gözetildiğinde mahkemece sanığa yapılan gerekçeli karar tebliğinin geçersiz olduğu ve sanık müdafisinin
öğrenme üzerine yaptığı temyiz başvurusunun Tebligat Kanunu’nun 32. maddesi gereğince kanuni
süresinde yapıldığı kabul edilmelidir.
Bu itibarla, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı itirazının kabulüne karar verilmelidir.
   YARGITAY CEZA GENEL KURULU, 27.11.2018 tarihli ve 1201-573 sayılı
Mesele yorum yapmakta değil, Mesele o yorumu gerekçelendirmekte. ÖKC (Özgür KOCA)

Benzer Konular (10)