YARGITAY CEZA GENEL KURULU, 01.12.2015 tarihli ve 337-434 sayılı

Başlatan İçtihat, 04 Şubat 2021, 20:41:45

« önceki - sonraki »
avatar_İçtihat
Davaların birleştirilerek açılması
MADDE 9. - (1) Bağlantılı suçlardan her biri değişik mahkemelerin görevine giriyorsa, bunlar hakkında
birleştirilmek suretiyle yüksek görevli mahkemede dava açılabilir.
Görülmekte olan davaların birleştirilmesi ve ayrılması
MADDE 10. - (1) Kovuşturma evresinin her aşamasında, bağlantılı ceza davalarının birleştirilmesine
veya ayrılmasına yüksek görevli mahkemece karar verilebilir.
(2) Birleştirilen davalarda, bu davaları gören mahkemenin tâbi olduğu yargılama usulü uygulanır.
(3) İşin esasına girdikten sonra ayrılan davalara aynı mahkemede devam olunur.
Geniş bağlantı sebebiyle birleştirme
MADDE 11. - (1) Mahkeme, bakmakta olduğu birden çok dava arasında bağlantı görürse, bu bağlantı
8 inci maddede gösterilen türden olmasa bile, birlikte bakmak ve hükme bağlamak üzere bu davaların
birleştirilmesine karar verebilir.
Yetkili mahkeme
MADDE 12.- (1) Davaya bakmak yetkisi, suçun işlendiği yer mahkemesine aittir.
(2) Teşebbüste son icra hareketinin yapıldığı, kesintisiz suçlarda kesintinin gerçekleştiği ve zincirleme
suçlarda son suçun işlendiği yer mahkemesi yetkilidir.
(3) Suç, ülkede yayımlanan bir basılı eserle işlenmişse yetki, eserin yayım merkezi olan yer
mahkemesine aittir. Ancak, aynı eserin birden çok yerde basılması durumunda suç, eserin yayım merkezi
dışındaki baskısında meydana gelmişse, bu suç için eserin basıldığı yer mahkemesi de yetkilidir.
(4) Soruşturulması ve kovuşturulması şikâyete bağlı olan hakaret suçunda eser, mağdurun yerleşim
yerinde veya oturduğu yerde dağıtılmışsa, o yer mahkemesi de yetkilidir. Mağdur, suçun işlendiği yer
dışında tutuklu veya hükümlü bulunuyorsa, o yer mahkemesi de yetkilidir.
(5) Görsel veya işitsel yayınlarda da bu maddenin üçüncü fıkrası hükmü uygulanır. Görsel ve işitsel yayın,
mağdurun yerleşim yerinde ve oturduğu yerde işitilmiş veya görülmüşse o yer mahkemesi de yetkilidir.
Özel yetki
MADDE 13. - (1) Suçun işlendiği yer belli değilse, şüpheli veya sanığın yakalandığı yer, yakalanmamışsa
yerleşim yeri mahkemesi yetkilidir.
(2) Şüpheli veya sanığın Türkiye’de yerleşim yeri yoksa Türkiye’de en son adresinin bulunduğu yer
mahkemesi yetkilidir.
(3) Mahkemenin bu suretle de belirlenmesi olanağı yoksa, ilk usul işleminin yapıldığı yer mahkemesi
yetkilidir.
Yabancı ülkede işlenen suçlarda yetki
MADDE 14. - (1) Yabancı ülkede işlenen ve kanun hükümleri uyarınca Türkiye’de soruşturulması ve
kovuşturulması gereken suçlarda yetki, 13 üncü maddenin birinci ve ikinci fıkralarına göre belirlenir.
(2) Bununla birlikte Cumhuriyet savcısının, şüphelinin veya sanığın istemi üzerine Yargıtay, suçun
işlendiği yere daha yakın olan yer mahkemesine yetki verebilir.
(3) Bu gibi suçlarda şüpheli veya sanık Türkiye’de yakalanmamış, yerleşmemiş veya adresi yoksa,
yetkili mahkeme, Adalet Bakanının istemi ve Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısının başvurusu üzerine
Yargıtay tarafından belirlenir.
(4) Yabancı ülkelerde bulunup da diplomatik bağışıklıktan yararlanan Türk kamu görevlilerinin işledikleri
suçlardan dolayı yetkili mahkeme Ankara mahkemesidir.
Deniz, hava ve demiryolu taşıtlarında veya bu taşıtlarla işlenen suçlarda yetki
MADDE 15. - (1) Suç, Türk bayrağını taşıma yetkisine sahip olan bir gemide veya böyle bir taşıt
Türkiye dışında iken işlenmişse, geminin ilk uğradığı Türk limanında veya bağlama limanında bulunan
mahkeme yetkilidir.
(2) Türk bayrağını taşıma hakkına sahip olan hava taşıtları ile demiryolu taşıtları hakkında da
yukarıdaki fıkra hükümleri uygulanır.
(3) Ülke içerisinde deniz, hava veya demiryolu taşıtlarında ya da bu taşıtlarla işlenen suçlarda, bunların
ilk ulaştığı yer mahkemesi de yetkilidir.
(4) Çevreyi kirletme suçu, yabancı bayrağı taşıyan bir gemi tarafından Türk kara suları dışında işlendiği
takdirde, suçun işlendiği yere en yakın veya geminin Türkiye’de ilk uğradığı limanın bulunduğu yer
mahkemesi yetkilidir.
Bağlantılı suçlarda yetki
MADDE 16. - (1) Yukarıdaki maddelere göre her biri değişik mahkemelerin yetkisi içinde bulunan
bağlantılı ceza davaları, yetkili mahkemelerden herhangi birisinde birleştirilerek görülebilir.
(2) Bağlantılı ceza davalarının değişik mahkemelerde bakılmasına başlanmış olursa, Cumhuriyet
savcılarının istemlerine uygun olmak koşuluyla, mahkemeler arasında oluşacak uyuşma üzerine, bu
davaların hepsi veya bir kısmı bu mahkemelerin birinde birleştirilebilir.
(3) Uyuşulmazsa, Cumhuriyet savcısı veya sanığın istemi üzerine ortak yüksek görevli mahkeme
birleştirmeye gerek olup olmadığına ve gerek varsa hangi mahkemede birleştirileceğine karar verir.
(4) Birleştirilmiş olan davaların ayrılması da bu suretle olur.
Yetkide olumlu veya olumsuz uyuşmazlık
MADDE 17. - (1) Birkaç hâkim veya mahkeme arasında olumlu veya olumsuz yetki uyuşmazlığı
çıkarsa, ortak yüksek görevli mahkeme, yetkili hâkim veya mahkemeyi belirler.
Yetkisizlik iddiası
MADDE 18.- (1) Sanık, yetkisizlik iddiasını, ilk derece mahkemelerinde duruşmada sorgusundan,
bölge adliye mahkemelerinde incelemenin başlamasından ve duruşmalı işlerde inceleme raporunun
okunmasından önce bildirir.
(2) Yetkisizlik iddiasına ilişkin karar, ilk derece mahkemelerinde sanığın sorgusundan önce, bölge
adliye mahkemelerinde duruşmasız işlerde incelemenin hemen başlangıcında, duruşmalı işlerde
inceleme raporu okunmadan önce verilir. Bu aşamalardan sonra yetkisizlik iddiasında bulunulamayacağı
gibi mahkemeler de bu hususta re’sen karar veremez.
(3) Yetkisizlik kararlarına karşı itiraz yoluna gidilebilir.
Davanın nakli ve duruşmanın başka yerde yapılması5
MADDE 19. - (1) Yetkili hâkim veya mahkeme, hukukî veya fiilî sebeplerle görevini yerine
getiremeyecek hâlde bulunursa, yüksek görevli mahkeme, davanın başka yerde bulunan aynı derecede
bir mahkemeye nakline karar verir.
(2) Kovuşturmanın görevli ve yetkili olan mahkemenin bulunduğu yerde yapılması kamu güvenliği
için tehlikeli olursa, davanın naklini Adalet Bakanı Yargıtaydan ister.
(3) (Ek: 24.11.2016-6763/21 md.)6Mahkeme, fiili sebepler veya güvenlik gerekçesiyle duruşmanın il
sınırları içinde başka bir yerde yapılmasına karar verebilir. Bu karara karşı itiraz yolu açıktır.
Yetkili olmayan hâkim veya mahkemenin işlemleri
MADDE 20. - (1) Yetkili olmayan hâkim veya mahkemece yapılan işlemler, sadece yetkisizlik nedeniyle
hükümsüz sayılmaz.
5
Bu madde başlığı 'Davanın nakli' iken, 02.12.2016 tarihli ve 29906 sayılı Resmî Gazete’de yayımlanarak aynı tarihte
yürürlüğe giren 24.11.2016 tarihli ve 6763 sayılı Kanun’un 21. maddesiyle 'Davanın nakli ve duruşmanın başka yerde
yapılması' hâlini almıştır.
6
02.12.2016 tarihli ve 29906 sayılı Resmî Gazete’de yayımlanarak aynı tarihte yürürlüğe giren 24.11.2016 tarihli ve 6763
sayılı Kanun’un 21. maddesiyle maddeye eklenmiştir.
Gecikmesinde sakınca bulunan hâllerde yapılan işlemler
MADDE 21. -(1) Bir hâkim veya mahkeme, yetkili olmasa bile, gecikmesinde sakınca bulunan
hâllerde, yargı çevresi içerisinde gerekli işlemleri yapar.
Hâkimin davaya bakamayacağı hâller
MADDE 22. - (1) Hâkim,
a) Suçtan kendisi zarar görmüşse,
b) Sonradan kalksa bile şüpheli, sanık veya mağdur ile aralarında evlilik, vesayet veya kayyımlık ilişkisi
bulunmuşsa,
c) Şüpheli, sanık veya mağdurun kan veya kayın hısımlığından üstsoy veya altsoyundan biri ise,
d) Şüpheli, sanık veya mağdur ile aralarında evlât edinme bağlantısı varsa,
e) Şüpheli, sanık veya mağdur ile aralarında üçüncü derece dahil kan hısımlığı varsa,
f) Evlilik sona ermiş olsa bile, şüpheli, sanık veya mağdur ile aralarında ikinci derece dahil kayın
hısımlığı varsa,
g) Aynı davada Cumhuriyet savcılığı, adlî kolluk görevi, şüpheli veya sanık müdafiliği veya mağdur
vekilliği yapmışsa,
h) Aynı davada tanık veya bilirkişi sıfatıyla dinlenmişse,
Hâkimlik görevini yapamaz.
KARARLAR
-1
ÖZET: Dosyaya tebliğname düzenleyen Yargıtay Cumhuriyet savcısının Özel Dairesinde aynı işin
temyiz incelemesine üye sıfatıyla iştirak etmesi CMK’nın 22/1-g maddesi uyarınca hâkimin davaya
bakamayacağı hâllerden olup, Anayasa’nın 90. maddesi uyarınca bir iç hukuk normu haline gelen
AİHS’nin 6/1. maddesinde düzenlenen 'adil yargılanma hakkı'nın ihlali niteliğindedir.
…
İncelenen dosya kapsamından,
Halen Yargıtay Ondokuzuncu Ceza Dairesi Üyesi olarak görev yapan M.S.G.’in, Yargıtay Cumhuriyet
savcısı olarak görev yaptığı dönemde İ. 1. Asliye Ceza Mahkemesinin 27.09.2007 gün ve . sayılı hükmü ile
ilgili olarak 45755 sayılı tebliğnameyi düzenleyip görüş bildirdiği,
Aynı dosyanın Yargıtay 7. Ceza Dairesindeki temyiz incelemesi sırasında adı geçenin Yargıtay Üyesi
olarak oy kullanmak suretiyle 06.06.2012 günlü karara katıldığı,
Anlaşılmaktadır.
Uyuşmazlık konusunda isabetli bir çözüme ulaşılabilmesi için, konuya ilişkin kanuni düzenlemelerin
incelenmesinde yarar bulunmaktadır.
5271 sayılı CMK’nın 'Hakimin davaya bakamayacağı haller' başlıklı 22. maddesi,
'Hâkim,
a) Suçtan kendisi zarar görmüşse,
b) Sonradan kalksa bile şüpheli, sanık veya mağdur ile aralarında evlilik, vesayet veya kayyımlık ilişkisi
bulunmuşsa,
c) Şüpheli, sanık veya mağdurun kan veya kayın hısımlığından üstsoy veya altsoyundan biri ise,
d) Şüpheli, sanık veya mağdur ile aralarında evlât edinme bağlantısı varsa,
e) Şüpheli, sanık veya mağdur ile aralarında üçüncü derece dahil kan hısımlığı varsa,
f) Evlilik sona ermiş olsa bile, şüpheli, sanık veya mağdur ile aralarında ikinci derece dahil kayın hısımlığı varsa,
g) Aynı davada Cumhuriyet savcılığı, adlî kolluk görevi, şüpheli veya sanık müdafiliği veya mağdur vekilliği
yapmışsa,
h) Aynı davada tanık veya bilirkişi sıfatıyla dinlenmişse,
Hâkimlik görevini yapamaz' hükmünü içermektedir.
Buna göre, bir kişi aynı davada Cumhuriyet savcılığı, adli kolluk görevi, şüpheli veya sanık müdafiliği
ya da mağdur vekilliği yapmışsa, yargılamanın devam eden sürecinde anılan maddenin (g) bendi uyarınca
hakimlik görevini ifa edemeyecektir.
Öte yandan 2797 sayılı Yargıtay Kanunu’nun «Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısı, Başyardımcısı ile
yardımcılarının görevleri» başlıklı 28. maddesinin 2. fıkrasında,
'Yargıtay Cumhuriyet Başsavcı yardımcıları, kendilerine verilen dosyaların tebliğnamelerini, karar
düzeltme ve itiraz yoluna başvurma işlemlerini Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısı adına düzenler ve onun yerine
imza ederler. Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısının vereceği diğer işleri görürler' hükmü yer almaktadır.
Anılan maddeye göre Yargıtay Cumhuriyet savcıları, kendilerine verilen dosyaların tebliğnamelerini,
karar düzeltme ve itiraz yoluna başvurma işlemlerini Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısı adına düzenleme ve
onun yerine imza etme hak ve yetkisine sahiptir. Bir başka anlatımla, Yargıtay Cumhuriyet savcısı, Yargıtay
ilgili Daireleri tarafından temyiz incelemesi yapılmadan önce Yerel Mahkeme hükmünü usul ve esasa
ilişkin hukuka aykırılıklar yönünden inceleyip düzenlediği tebliğname ile Başsavcı adına görüş bildiren
makamdır.
Öte yandan konunun Anayasanın 90. maddesi uyarınca bir iç hukuk normu haline gelen Avrupa İnsan
Hakları Sözleşmesinin 6. maddesinde yer alan 'adil yargılanma hakkı' bağlamında da değerlendirilmesi
yerinde olacaktır.
Avrupa İnsan Hakları Mahkemesinin 01.10.1982 gün ve 8692/79-56 sayılı Piersack / Belçika kararında,
'Yargıçlardan birisinin, daha önce tahkikatı yürüten savcılık biriminin başı olarak görev yaptığı, dosyayla
ilgilenen görevlilerin hiyerarşik üstü olarak mahkemeye sunulacak yazılı mütalaaları gözden geçirip düzeltme,
olayda benimsenecek yaklaşımı tartışma ve hukuki noktalardan kendilerine tavsiyede bulunma hakkına
sahip olmasının, böyle davranmadığı saptansa dahi suç isnadının esası üzerinde karar vermiş bir ‘yargı
yerinin’ tarafsızlığının kuşkuya açık olabildiğini tespit etme bakımından yeterli olup, bunun Sözleşme’nin 6/1.
maddesinin (adil yargılanma hakkının) ihlali niteliğinde olduğu' sonucuna varılmıştır.
Bu kapsamda, Yargıtay Cumhuriyet savcısı olarak görev yaptığı sırada tebliğname düzenleyerek
görüş bildiren bir kişinin, daha sonra Yargıtay üyesi seçilmesi halinde, Özel Dairede o işin müzakeresine
katılması, CMK’nın 22. maddesinin 1. fıkrasının (g) bendine göre hâkimin davaya bakamayacağı hallerden
olup, aynı zamanda AİHS’nin 6/1. maddesinde düzenlenen adil yargılanma hakkının ihlali niteliğinde
bulunduğu konusunda tereddüt bulunmamaktadır.
Nitekim Yargıtay Ceza Genel Kurulunun 08.06.1999 gün ve 1450-156, 03.03.2009 gün 21-46,
27.09.2011 gün 250-190 ve 05.11.2013 gün 122-442 sayılı kararları da aynı doğrultudadır.
Ön soruna ilişkin uyuşmazlık bu açıklamalar ışığında değerlendirildiğinde,
Yargıtay Cumhuriyet savcısı olarak görev yaptığı sırada tebliğname düzenleyip görüş bildiren
M.S.G.’nin Yargıtay Üyesi seçildikten sonra aynı hükmün temyiz incelemesi sırasında Yargıtay Üyesi olarak
görevli olduğu Yargıtay 7. Ceza Dairesindeki müzakerede oy kullanmak suretiyle 06.06.2012 günlü karara
katılmasının 5271 sayılı CMK’nın 22/1-g maddesine aykırılık oluşturduğunda ve bu durumun, Anayasa’nın
90. maddesi uyarınca bir iç hukuk normu haline gelen AİHS’nin 6/1. maddesinde düzenlenen 'adil
yargılanma hakkının' ihlali niteliğinde olacağında kuşku bulunmamaktadır.
O halde, M.S.G.’nin Yargıtay Cumhuriyet savcısı olarak tebliğname düzenleyerek görüş bildirdiği
olayda, Özel Dairede işin müzakeresine katılıp oy kullanarak kararın oluşmasını sağladığı anlaşıldığından,
açıklanan ilkeler doğrultusunda Özel Dairenin 06.06.2012 gün ve 12932-22619 sayılı bozma kararı
hukuken geçerli olmayıp, sonuç doğurması da mümkün değildir.
Öte yandan, hukuken geçerli olmayan Özel Daire kararına direnilmesine ilişkin kararın da hukuken bir
sonuç doğurmayacağı şüphesizdir.
Bu itibarla, hukuken geçerli bulunmayan Özel Dairenin bozma kararı ile bu karara karşı direnilmesine
ilişkin Yerel Mahkeme hükmünün kaldırılmasına, dosyanın Yerel Mahkemenin 27.09.2007 gün ve . sayılı ilk
hükmüne yönelik temyiz incelemesi yapılması amacıyla Yargıtay 7. Ceza Dairesine gönderilmesine karar
verilmelidir.
   YARGITAY CEZA GENEL KURULU, 01.12.2015 tarihli ve 337-434 sayılı
Mesele yorum yapmakta değil, Mesele o yorumu gerekçelendirmekte. ÖKC (Özgür KOCA)

Benzer Konular (10)