YARGITAY CEZA GENEL KURULU, 24.12.2019 tarihli ve 1440-719 sayılı

Başlatan İçtihat, 04 Şubat 2021, 20:43:50

« önceki - sonraki »
avatar_İçtihat
141
Müdafiin bürosu ve yerleşim yeri
MADDE 136. - (1) Şüpheli veya sanığa yüklenen suç dolayısıyla müdafiin bürosu, konutu ve yerleşim
yerindeki telekomünikasyon araçları hakkında, 135 inci madde hükmü uygulanamaz.
Kararların yerine getirilmesi, iletişim içeriklerinin yok edilmesi
MADDE 137. - (1) 135 inci maddeye göre verilecek karar gereğince Cumhuriyet savcısı veya
görevlendireceği adlî kolluk görevlisi, telekomünikasyon hizmeti veren kurum ve kuruluşların
yetkililerinden iletişimin tespiti, dinlenmesi veya kayda alınması işlemlerinin yapılmasını ve bu amaçla
cihazların yerleştirilmesini yazılı olarak istediğinde, bu istem derhâl yerine getirilir, yerine getirilmemesi
hâlinde zor kullanılabilir. İşlemin başladığı ve bitirildiği tarih ve saat ile işlemi yapanın kimliği bir tutanakla
saptanır.
(2) 135 inci maddeye göre verilen karar gereğince tutulan kayıtlar, Cumhuriyet Savcılığınca
görevlendirilen kişiler tarafından çözülerek metin hâline getirilir. Yabancı dildeki kayıtlar, tercüman
aracılığı ile Türkçe’ye çevrilir.
(3) 135 inci maddeye göre verilen kararın uygulanması sırasında şüpheli hakkında kovuşturmaya yer
olmadığına dair karar verilmesi ya da aynı maddenin birinci fıkrasına göre hâkim onayının alınamaması
halinde, bunun uygulanmasına Cumhuriyet savcısı tarafından derhâl son verilir. Bu durumda, yapılan
tespit veya dinlemeye ilişkin kayıtlar Cumhuriyet savcısının denetimi altında en geç on gün içinde yok
edilerek, durum bir tutanakla tespit edilir.
(4) Tespit ve dinlemeye ilişkin kayıtların yok edilmesi halinde, (Ek ibare: 25.05.2005-5353/18 md.)142
soruşturma evresinin bitiminden itibaren en geç onbeş gün içinde, Cumhuriyet Başsavcılığı, tedbirin
nedeni, kapsamı, süresi ve sonucu hakkında ilgilisine yazılı olarak bilgi verir.
Tesadüfen elde edilen deliller
MADDE 138. - (1) Arama veya elkoyma koruma tedbirlerinin uygulanması sırasında, yapılmakta olan
soruşturma veya kovuşturmayla ilgisi olmayan ancak, diğer bir suçun işlendiği şüphesini uyandırabilecek
bir delil elde edilirse, bu delil muhafaza altına alınır ve durum Cumhuriyet Savcılığına derhâl bildirilir.
141 Kararın diğer kısımlarına TCK’nın 257 ve CMK’nın 237. maddelerinde yer verilmiştir.
142 01.06.2005 tarihli ve 25832 sayılı Resmî Gazete’de yayımlanarak aynı tarihte yürürlüğe giren 25.05.2005 tarihli ve 5353
sayılı Kanun’un 18. maddesi ile fıkra metninde yer alan 'halinde' ibaresinden sonra gelmek üzere 'soruşturma evresinin
bitiminden itibaren' ibaresi eklenmiştir.
(2) Telekomünikasyon yoluyla yapılan iletişimin denetlenmesi sırasında, yapılmakta olan soruşturma
veya kovuşturmayla ilgisi olmayan ve ancak, 135 inci maddenin altıncı fıkrasında sayılan suçlardan
birinin işlendiği şüphesini uyandırabilecek bir delil elde edilirse, bu delil muhafaza altına alınır ve durum
Cumhuriyet Savcılığına derhâl bildirilir.
KARARLAR
-1
ÖZET: Silah kaçakçılığı suçuna ilişkin ilk iletişimin denetlenmesi tedbiri bakımından hem sanığın
söz konusu soruşturma kapsamında bulunmaması hem de hakkında delil elde edilen rüşvet veya
görevi kötüye kullanma suçlarının yapılmakta olan soruşturmayla ilgisinin olmaması, rüşvet suçuna
ilişkin ikinci tedbir yönünden ise sanığı aynı olsa bile görevi kötüye kullanma suçunun tedbir uygulanan
rüşvet suçundan farklı olması nedenleriyle elde edilen delillerin tesadüfi delil niteliği taşıdıkları,
ilkinde silah kaçakçılığı, ikincisinde ise rüşvet suçu ile ilgili olmak üzere katalog suçlardan soruşturma
yapılırken soruşturma kapsamında hakim kararına dayalı elde edilen tesadüfi delillerin usul ve
kanuna uygun olarak elde edildikleri, ancak bu delillerin katalog suçlar arasında sayılmayan görevi
kötüye kullanma suçunun ispatında ve bu suçtan kurulan hükmün dayanağı olarak kullanılmasının
yasal olarak kabul edilemeyeceği, CMK’nın 138/2. maddesindeki açık düzenleme uyarınca katalog
suçlardan birinin katalog olmayan bir suça dönüşmesi halinde de kullanma yasağının söz konusu
olacağı, bu anlamda kamu davasının katalog suçlardan birinden açılmış olup olmaması veya
dönüştürmenin soruşturma evresinde Cumhuriyet savcısı veya kovuşturma evresinde mahkeme
tarafından yapılması arasında herhangi bir fark bulunmadığı, aksi düşüncenin kabulünün, kanunda
yer alan katalog kısıtlamasını dolanmak niyetiyle katalog suç görüntüsü altında tedbire başlanıp
deliller elde edildikten sonra bu delillerin katalog dışı bir suç için kullanılması sonucunu doğuracağı
hususları birlikte değerlendirildiğinde, her iki iletişimin denetlenmesi yoluyla elde edilen delillerin
hukuka aykırı nitelikte olduğu ve CMK’nın 217/2. maddesine göre hükme esas alınamayacağı kabul
edilmelidir.
Özel Daire ile Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı arasında oluşan ve Ceza Genel Kurulunca
çözümlenmesi gereken uyuşmazlık, silah kaçakçılığı suçundan inceleme dışı sanıklar hakkında
yapılan iletişimin denetlenmesi sırasında elde edilen ve aynı soruşturma kapsamında bulunmayan
sanığın rüşvet suçunu işlediği şüphesini uyandırabilecek deliller ile rüşvet suçundan sanığın
iletişiminin denetlenmesi sırasında elde edilen delillerin, hakkında görevi kötüye kullanma suçundan
kamu davası açılan ve aynı suçtan hüküm kurulan sanık aleyhine kullanılıp kullanılamayacağının
ve Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı itirazının kabulü hâlinde inceleme günü itibarıyla dava
zamanaşımının gerçekleşip gerçekleşmediğinin belirlenmesine ilişkindir.
İncelenen dosya kapsamından,
İnceleme konusu dosya içerisinde sureti bulunan T. Cumhuriyet Başsavcılığının 2010/... sayılı
soruşturma dosyası içeriğine göre, silah kaçakçılığı suçundan şüpheliler Ş.B., A.P., M.Ş. ve T.A. hakkında
iletişimin denetlenmesi talebi üzerine T. Sulh Ceza Mahkemesinin 02.04.2010 tarihli ve 2010/... değişik
iş sayılı kararı ile şüphelilere ait iletişimin tespitine, dinlenmesine, kayda alınmasına ve sinyal bilgilerinin
değerlendirilmesine üç ay süre ile karar verildiği,
İletişimin denetlenmesi sırasında elde edilen bilgiler doğrultusunda T. Merkez Jandarma Karakol
Komutanlığı görevlilerince tanzim edilen 27.04.2010 tarihli tutanağa göre, 25.04.2010 tarihinde saat
22.13’te K. Köyü’nden R.B.’nin, T.A.’yı cep telefonu ile arayarak ormancılar ve şefin ertesi gün köye gelip
gelmeyeceğini sorduğu, ikili arasında geçen konuşmada izinsiz kesilen orman emvalinin köy içerisine
getirilmiş olduğundan bahsedildiği, R.B. ile H.Ç.’ye ait odunların köy içerisinde saklandığı, adı geçenlerin,
orman işletme şefinin köye gelerek odunları görmesinden ve zabıt tutmasından korkmalarına karşın
'Ormancı' olarak bahsettikleri sanıktan çekinmediklerinin anlaşıldığı, orman işletme şefinin odunları
görmesi hâlinde kamyonun arızalandığını ve kamyonu tamire götürdüklerini söyleyeceklerini
kararlaştırdıkları, T.A. ile söz konusu soruşturma kapsamında bulunmayan sanık arasında, orman işletme
şefinin köye girmemesi ve şefin bu konuda ikna edilememesi durumunda köy içine girmeden K. Köyü
yoluna yönlendirilmesi gerektiğine ilişkin konuşmaların yapıldığı,
26.04.2010 tarihinde saat 09.57’de sanığın, Ş.B.’yi telefonla arayarak şefin köye geleceğini haber
verdiği ve sakıncalı odunların saklanması gerektiğini ifade ettiği, bunun üzerine Ş.B.’nin, telefonu,
yanında bulunan T.A.’ya verdiği, sanığın T.A.’ya hitaben 'Öbürünü ara, öbürünü ara!' diyerek telefonu
kapattığı, bunun üzerine T.A.’nın C.A. adına kayıtlı olup sanık tarafından kullanılan telefon hattını saat
09.58’de aradığı, ikili arasında köyün içerisinde muhtarın evinin olduğu tarafa giden yol üzerinde kaçak
kesilmiş odunların olduğu ve şefin belirtilen yere götürülmemesi gerektiği hususunda konuşmalar
yapıldığı, konuşma içeriklerinden sanığın odun kaçakçıları ile birlikte hareket edip, izinsiz kesilmiş orman
ürünlerinin şef tarafından ortaya çıkarılmaması amacıyla bu kişilere cep telefonu ile haber verdiğinin ve
bu konuda odun kaçakçılarına yardımcı olduğunun değerlendirildiği, yine araştırmalar sonucu sanığın
irsaliyesiz orman ürünü taşıyan ve kaçak kesim yapan şahısları görmesine karşın bu konuda tutanak
tanzim etmediği duyumlarının alındığı,
İletişimin denetlenmesi sırasında elde edilen bilgiler doğrultusunda T. Merkez Jandarma Karakol
Komutanlığı görevlilerince tanzim edilen 03.05.2010 tarihli tutanağa göre, 12.04.2010 tarihinde saat
13.09’da T.A.’nın, N.Ç.’ye ait telefon hattını kullanan kişiyi arayarak 'Ormancı' olarak sözü edilen sanığa 50
milyon verilmesini istediği, yapılan görüşmelerden T.A.’nın T. Orman İşletmesinden satın aldığı K., E. ve Ka.
Köyleri ile çevre köylerdeki kırımlardan oluşan odunları T. ilçesinde sattığı, bu işi yaparken izinsiz kesilmiş
orman emvalini de fırsat bulup taşıdığı bilgilerine ulaşıldığı,
Yapılan telefon dinlemeleri sırasında sanık Y.A.’nın rüşvet suçunu işlediği şüphesini oluşturabilecek
emarelerin elde edildiğinden bahisle düzenlenen tutanak üzerine T. Cumhuriyet Başsavcılığınca
30.04.2010 tarih ve ... sayı ile, sanığın işlediği şüphesi bulunan rüşvet suçu nedeniyle soruşturma evrakının
tefrik edilerek 2010/... sayılı soruşturma sırasına kaydedilmesine karar verildiği,
T. Cumhuriyet Başsavcılığının talebi üzerine T. Sulh Ceza Mahkemesince 06.05.2010 tarih ve 2010/...
sayılı değişik iş sayı ile, rüşvet alma suçunu işlediğinden şüphelenilen sanık tarafından kullanılan iki ayrı
GSM hattı ile gerçekleştirilen iletişimin üç ay süre ile tespitine, dinlenmesine ve kayda alınmasına karar
verildiği, iletişimin denetlenmesi neticesinde sanığın rüşvet suçunu işlediği şüphesini uyandırabilecek
nitelikte deliller elde edilmemekle birlikte iddianamede yer verilen görevi kötüye kullanma suçuna ilişkin
birtakım görüşmeler yaptığının tespit edildiği,
T. Cumhuriyet Başsavcılığının ... tarihli ve ... sayılı iddianamesine göre, hem T. Cumhuriyet
Başsavcılığının 2010/... sayılı soruşturması kapsamında T. Sulh Ceza Mahkemesinin ... tarihli ve 2010/...
değişik iş sayılı iletişimin denetlenmesi hem de T. Cumhuriyet Başsavcılığının 2010/... sayılı soruşturması
kapsamında T. Sulh Ceza Mahkemesinin ... tarihli ve 2010/... sayılı iletişimin denetlenmesi kararları
kapsamında elde edilen suç içerikli bazı telefon görüşmelerine yer verilip, rüşvet suçunu işlediğine ilişkin
delil elde edilemeyen sanığın görevinin gereklerine aykırı olarak ve kamu zararına neden olacak şekilde
telefon görüşmesi yaptığı şahıslara kesim yeri haricinde nakliye tezkeresi vermeyi taahhüt ettiği ve
kontrol amacıyla Orman İşletme Şefinin gireceği yerleri kaçak kesim yapan şahıslara önceden bildirdiği,
bu suretle ilgili kişilerin hem kaçak kesim yapmalarına göz yumduğu hem de yakalanmalarına engel
olduğu iddia edilerek sanık hakkında zincirleme şekilde görevi kötüye kullanma suçundan kamu davası
açıldığı,
T. Asliye Ceza Mahkemesince ... tarih ve ... sayı ile, 'Dosya kapsamı içerisinde telefon konuşmalarına
ait iletişimin tespiti tutanakları olduğu ve bunların da başka bir soruşturmaya esas olmak üzere kayda
alındığı, bu suretle sanık hakkında delil olarak sunulan iletişimin tespiti tutanaklarının tesadüfen elde edildiği,
5271 sayılı CMK’nın 138/2. maddesi yollaması ile aynı Kanun’un 135. maddesi dikkate alındığında, görevi
kötüye kullanma suçunun katalog suçlardan olmadığı, bu nedenle iletişimin tespiti tutanaklarının yasal
delil niteliğinde olmadığı, tanık anlatımlarının ise tek başına sanığın suçu işlediğine dair yeterli delil teşkil
etmediği...' gerekçesiyle sanığın beraatine karar verildiği,
Anlaşılmaktadır.
Katılan O.Ü. soruşturma evresinde Cumhuriyet Savcısı tarafından alınan ifadesinde, T. Orman İşletme
Şefi olarak görev yaptığını, orman muhafaza memuru olan sanığın gerçekleştirdiği iddia edilen eylemler
hakkında bilgi sahibi olmadığını, ancak yapılacak soruşturma sonucunda sanığın görevini kötüye
kullandığı sonucuna ulaşılması hâlinde şikâyetçi olduğunu,
Kovuşturma evresinde ise, Cumhuriyet savcısına vermiş olduğu ifadeyi aynen tekrar ettiğini, kurumu
adına sanıktan şikâyetçi olduğunu ve davaya katılmak istediğini,
Tanık T.T. kovuşturma evresinde, odun ticareti ile uğraştığını, Orman İşletme Şefliğinden aldığı
odunları kendisine ait araçlarla nakledip sattığını, sanıkla işi gereği tanıştığını, telefonla konuştukları
hususunun doğru olduğunu, ancak bu konuşmaların iş gereği yapıldığını, konuya ilişkin başkaca
bilgisinin bulunmadığını,
Tanık İ.A. kovuşturma evresinde, çiftçilik yaptığını, kendisine ait araziden kaynaklanan işler dolayısıyla
sanıkla tanıştığını, tapulu arazisindeki ağaçların kesimi ve nakliyesi konusunda sanıkla görüştükleri
hususunun doğru olduğunu, ancak iddianamede geçen olaylar hakkında bilgisinin bulunmadığını,
Tanık Ş.P. kovuşturma evresinde, K. Köyü’nün birinci azası olduğunu, sanığı tanıdığını, orman
muhafaza memuru olarak sanığın kendi köylerinden sorumlu olduğunu, sanıkla yalnızca kesilen ağaçların
depoya teslimi konusunda görüşme yaptığını, bunun haricinde iddianamede geçen hususlar hakkında
bilgi sahibi olmadığını,
Tanık T.A. kovuşturma evresinde, odun deposu olduğunu ve ihale yolu ile odun alıp sattığını, sanıkla
bu nedenle tanıştığını ve sık sık görüştüğünü,
Beyan etmişlerdir.
Sanık Y.A. soruşturma evresinde Cumhuriyet Savcısı tarafından alınan ifadesinde, T. Orman İşletme
Şefliğinde orman muhafaza memuru olarak görev yaptığını, telefonla görüştüğü T.A., Ş.B., T.T., M.A.,
İ.A. ve E.K.’yi, orman bölgesinde ikamet ettikleri için tanıdığını ve işi gereği anılan şahıslarla irtibatının
bulunduğunu, kendisine okunan telefon görüşmesi içeriklerinin doğru olduğunu, ancak bu konuşmaların
iş gereği yapıldığını, adı geçen şahıslara orman işletme şefinin geleceği zamanları bildirmesi, kontrol
amacıyla gidilecek yerleri söylemesi ve kaçak kesim yapan şahıslara kesim yeri haricinde sevk irsaliyesi
vereceğini vadetmesi hususlarının dostane olarak yapılmış konuşmalar olduğunu, ancak yaptığının
doğru olmadığını ve görevinin gereklerine aykırı davrandığını kabul ettiğini, bunları yaparken kimseden
menfaat temin etmediğini, pişman ve üzgün olduğunu,
Kovuşturma evresinde ise, sorumluluk alanlarının çok geniş olduğunu, bir çok köyde üretim yaptıkları
için imkânlarının yetersizliğinden her yere yetişmeleri ihtimalinin bulunmadığını, bu sebeple bazı işlerini
telefonla yaptıklarını, telefon görüşmelerinin çoğunun köylülerin mevzuata aykırı işler yapmasını
engelleme ve caydırma amacı taşıdığını, bu sebeple 'Şuradayız, buradayız.' şeklinde ifadeler kullandığını,
bunun haricinde herhangi bir amaçla hareket etmediğini, işlerin yoğun olması nedeniyle bazen hata
yapmış olabileceğini,
Savunmuştur.
İstikrar kazanmış yargı kararlarında vurgulandığı ve öğretide de ifade edildiği üzere, ceza
muhakemesinin amacı usul kurallarının öngördüğü ilkeler doğrultusunda maddi gerçeğin her türlü
şüpheden uzak biçimde kesin olarak belirlenmesidir. Maddi gerçeğe ulaşılmasında kullanılan araç
delillerdir. Ceza Muhakemesi Kanunu’nun 'Delilleri takdir yetkisi' başlıklı 217. maddesinin ikinci
fıkrasındaki, 'Yüklenen suç, hukuka uygun bir şekilde elde edilmiş her türlü delille ispat edilebilir.' şeklindeki
hükümle, ceza muhakemesinde kullanılacak delillerin hukuka uygun bir şekilde elde edilmesi gerektiği
açıkça belirtilmiş ve 'delillerin serbestliği' ilkesine de vurgu yapılmıştır. Buna göre bütün deliller hukuka
uygun olarak elde edilmeli ve değerlendirilmelidir.
Ceza muhakemesinde bir hususun hangi delille ispat olunacağı konusunda sınırlama bulunmayıp,
yargılamayı yapan hâkim, hukuka uygun şekilde elde edilen delilleri kullanmak suretiyle, sanığın aleyhine
olduğu kadar lehine delilleri de araştırıp değerlendirerek, her türlü şüpheden arınmış bir neticeye
ulaşmalıdır. Dolayısıyla yargılamaya konu olayın açıklığa kavuşturulması ve maddi gerçeğin bulunabilmesi
için ispat amacıyla kullanılan her araç delil olarak kabul edilmiştir. Ancak maddi gerçek, her ne pahasına
olursa olsun değil, hukuk kuralları içerisinde, şüpheli ve sanığın hakları korunarak araştırılmalıdır.
Öğretide, «Ceza muhakemesinde delilleri elde etmek amacıyla kullanılan soruşturma işlemlerinin ve
yöntemlerinin çoğunluğuyla, koruma tedbirlerinin tamamı, kişilerin temel hak ve özgürlüğüne müdahaleyi
gerektirir. Ceza muhakemesi toplumun suçun aydınlatılmasındaki menfaati ile bireylerin temel hak ve
özgürlüklerine dokunulmasındaki çıkarının dengelenmesi esasına dayanır. Özellikle soruşturma aşamasında
maddi gerçeğe ulaşmak amacıyla delil elde edilmeye çalışılırken, insan onuru ve insan hakları ile hukukun
ve ceza muhakemesinin temel ilkelerinden ödün verilemez.' denilmektedir. (Murat Volkan Dülger, Ceza
Muhakemesi Hukukunda Dışlama Kuralı ve Hukuka Aykırı Delillerin Uzak Etkisi, Seçkin Yayınları, Ankara
2014, s. 38)
Ceza muhakemesinin amacı olan maddi gerçeğe ulaşabilmek için, delil elde edilmesi aşamasında
şahsi ve toplumsal değerlerin korunması da gereklidir. Kanun koyucu bu amaçla, delil serbestliği ilkesine,
öğreti ve uygulamada 'delil yasakları' olarak adlandırılan bir takım sınırlamalar getirmiştir. Delil yasakları,
'delil elde etme' ve 'değerlendirme' yasakları olarak ikiye ayrılmaktadır. Delillerin elde edilme şekline
ilişkin yasaklara 'delil elde etme yasakları' hukuka uygun olarak elde edilmiş bulunsa bile bir delilin yargı
mercilerince ortaya konulup değerlendirilebilmesine ilişkin yasaklara ise 'delil değerlendirme yasakları'
denilmektedir.
İfade alma ve sorgunun yasak usullerle gerçekleştirilmesi, tanıklıktan çekinme hakkı olanlara bu
hakkın hatırlatılmaması, aramanın herhangi bir karara dayanmadan yapılması, ses veya görüntülerin
montajlanması delil elde etme yasağına, tanıklıktan çekinen şahidin önceki ifadelerinin okunamaması,
iletişimin denetlenmesi sırasında tesadüfen elde edilen delillerin CMK’nın 135/6. maddesinde sayılanlar
dışındaki bir suçun soruşturma ve kovuşturulmasında kullanılamaması ise delil değerlendirilmesi
yasaklarına örnek olarak gösterilebilir.
Bu aşamada ceza muhakemesi hukukunda 'iletişimin denetlenmesi' ve 'tesadüfen elde edilen delil'
konuları üzerinde de durulması gerekmektedir.
5271 sayılı CMK’nın, iletişimin denetlenmesi işleminin yapıldığı tarihte yürürlükte bulunan şekliyle
135. maddesi,
'(1) (Değişik birinci cümle: 25.05.2005 – 5353/17 md.) Bir suç dolayısıyla yapılan soruşturma ve
kovuşturmada, suç işlendiğine ilişkin kuvvetli şüphe sebeplerinin varlığı ve başka suretle delil elde edilmesi
imkânının bulunmaması durumunda, hâkim veya gecikmesinde sakınca bulunan hallerde Cumhuriyet
savcısının kararıyla şüpheli veya sanığın telekomünikasyon yoluyla iletişimi tespit edilebilir, dinlenebilir, kayda
alınabilir ve sinyal bilgileri değerlendirilebilir. Cumhuriyet savcısı kararını derhâl hâkimin onayına sunar
ve hâkim, kararını en geç yirmidört saat içinde verir. Sürenin dolması veya hâkim tarafından aksine karar
verilmesi halinde tedbir Cumhuriyet savcısı tarafından derhâl kaldırılır.
(2) Şüpheli veya sanığın tanıklıktan çekinebilecek kişilerle arasındaki iletişimi kayda alınamaz. Kayda
alma gerçekleştikten sonra bu durumun anlaşılması hâlinde, alınan kayıtlar derhâl yok edilir.
(3) Birinci fıkra hükmüne göre verilen kararda, yüklenen suçun türü, hakkında tedbir uygulanacak kişinin
kimliği, iletişim aracının türü, telefon numarası veya iletişim bağlantısını tespite imkân veren kodu, tedbirin türü,
kapsamı ve süresi belirtilir. Tedbir kararı en çok üç ay için verilebilir, bu süre, bir defa daha uzatılabilir. (Ek cümle:
25.05.2005 – 5353/17 md.) Ancak, örgütün faaliyeti çerçevesinde işlenen suçlarla ilgili olarak gerekli görülmesi
halinde, hâkim bir aydan fazla olmamak üzere sürenin müteaddit defalar uzatılmasına karar verebilir.
(4) Şüpheli veya sanığın yakalanabilmesi için, mobil telefonun yeri, hâkim veya gecikmesinde sakınca
bulunan hallerde Cumhuriyet savcısının kararına istinaden tespit edilebilir. Bu hususa ilişkin olarak verilen
kararda, mobil telefon numarası ve tespit işleminin süresi belirtilir. Tespit işlemi en çok üç ay için yapılabilir, bu
süre, bir defa daha uzatılabilir.
(5) Bu madde hükümlerine göre alınan karar ve yapılan işlemler, tedbir süresince gizli tutulur.
(6) Bu madde kapsamında dinleme, kayda alma ve sinyal bilgilerinin değerlendirilmesine ilişkin hükümler
ancak aşağıda sayılan suçlarla ilgili olarak uygulanabilir:
a) Türk Ceza Kanununda yer alan,
1. Göçmen kaçakçılığı ve insan ticareti (madde 79, 80),
2. Kasten öldürme (madde 81, 82, 83),
3. İşkence (madde 94, 95),
4. Cinsel saldırı (birinci fıkra hariç, madde 102),
5. Çocukların cinsel istismarı (madde 103),
6. Uyuşturucu veya uyarıcı madde imal ve ticareti (madde 188),
7. Parada sahtecilik (madde 197),
8. Suç işlemek amacıyla örgüt kurma (iki, yedi ve sekizinci fıkralar hariç, madde 220),
9. (Ek: 25.05.2005 – 5353/17 md.) Fuhuş (madde 227, fıkra 3),
10. İhaleye fesat karıştırma (madde 235),
11. Rüşvet (madde 252),
12. Suçtan kaynaklanan malvarlığı değerlerini aklama (madde 282),
13. Silahlı örgüt (madde 314) veya bu örgütlere silah sağlama (madde 315),
14. Devlet Sırlarına Karşı Suçlar ve Casusluk (madde 328, 329, 330, 331, 333, 334, 335, 336, 337) suçları.
b) Ateşli Silahlar ve Bıçaklar ile Diğer Aletler Hakkında Kanunda tanımlanan silah kaçakçılığı (madde 12)
suçları.
c) (Ek: 25.05.2005 – 5353/17 md.) Bankalar Kanununun 22 nci maddesinin (3) ve (4) numaralı fıkralarında
tanımlanan zimmet suçu,
d) Kaçakçılıkla Mücadele Kanununda tanımlanan ve hapis cezasını gerektiren suçlar.
e) Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Kanununun 68 ve 74 üncü maddelerinde tanımlanan suçlar.
(7) Bu maddede belirlenen esas ve usuller dışında hiç kimse, bir başkasının telekomünikasyon yoluyla
iletişimini dinleyemez ve kayda alamaz.' hükmünü,
Aynı Kanun’un 138. maddesi ise,
'(1) Arama veya elkoyma koruma tedbirlerinin uygulanması sırasında, yapılmakta olan soruşturma veya
kovuşturmayla ilgisi olmayan ancak, diğer bir suçun işlendiği şüphesini uyandırabilecek bir delil elde edilirse,
bu delil muhafaza altına alınır ve durum Cumhuriyet Savcılığına derhâl bildirilir.
(2) Telekomünikasyon yoluyla yapılan iletişimin denetlenmesi sırasında, yapılmakta olan soruşturma
veya kovuşturmayla ilgisi olmayan ve ancak, 135 inci maddenin altıncı fıkrasında sayılan suçlardan birinin
işlendiği şüphesini uyandırabilecek bir delil elde edilirse, bu delil muhafaza altına alınır ve durum Cumhuriyet
Savcılığına derhâl bildirilir.' düzenlemesini içermektedir.
CMK’nın 138. maddesi yapılan bu düzenleme ile sınırlı şekilde sayılan suçlarla ilgili olarak sınırlı hâllerde
iletişimin denetlenmesi olanağı getirilmiştir. Yürürlükten kalkan 4422 sayılı Kanun’daki düzenlemeye
paralel olmakla birlikte, anılan maddeyle ayrıca bir başka suçun işlendiği şüphesini uyandıracak şekilde
tesadüfen elde edilen kanıtların değerlendirilmesi olanağı da tanınmıştır.
CMK’nın bu hükmü, telekomünikasyon yoluyla iletişimin denetlenmesinde 'hâkim kararı aranması'
şartının bir defaya mahsus olmak üzere istisnasını oluşturmaktadır. Bu düzenlemeyle hakkında
hâkim kararı bulunmayan kişinin iletişiminin ilk kez dinlenmiş olması hâlinde, elde edilen delilin ceza
muhakemesinde kullanılabilmesi mümkün hâle gelmekte, karar olmaksızın yapılan bu dinleme üzerine
soruşturma başlatılabilmekte ve şartları varsa ilgili hakkında ayrıca dinleme kararı alınabilmektedir. Ancak,
iletişimin denetlenmesi sırasında tesadüfen elde edilen kanıtların dikkate alınabilmesi için söz konusu
delilin tedbire konu suç ile ilgili olmayan ve bir başka suç şüphesi uyandıran bir delil niteliği taşıması ve
tedbire konu suçun CMK’nın 135. maddesinde sayılan katalog suçlar arasında yer alması gerekmektedir.
İnceleme konusu olayda iki ayrı iletişimin denetlenmesi tedbiri uygulanmıştır. Bu tedbirlerin ilkinde,
T. Cumhuriyet Başsavcılığının 2010/... sayılı soruşturması kapsamında inceleme dışı sanıklar hakkında
silah kaçakçılığı suçu nedeniyle uygulanan iletişimin denetlenmesi sırasında, inceleme dışı sanık T.A.’nın,
'N.Ç.' adına kayıtlı telefon hattını kullanan kişiyle arasında geçen sanığa '50 milyon' verilmesine ilişkin
görüşme nedeniyle, sanığın rüşvet suçunu işlediği şüphesini uyandırabilecek delillerin elde edilmesi söz
konusudur. Bu tedbir yönünden, hem sanığın söz konusu soruşturma kapsamında bulunmaması hem de
hakkında delil elde edilen rüşvet veya görevi kötüye kullanma suçlarının yapılmakta olan soruşturmayla
ilgisinin olmaması nedeniyle silah kaçakçılığı suçundan yapılan soruşturmada elde edilen sanığa '50
milyon' verileceğine ilişkin telefon görüşmesi, rüşvet veya görevi kötüye kullanma suçları bakımından
tesadüfi delil niteliği taşımaktadır.
İkinci tedbir yönünden ise, bahsi geçen telefon görüşmesi üzerine rüşvet alma suçunu işlediğinden
şüphelenilen sanık tarafından kullanılan iki ayrı GSM hattı ile gerçekleştirilen iletişimin denetlenmesi
sırasında sanığın, telefon görüşmesi yaptığı şahıslara kesim yeri haricinde nakliye tezkeresi vermeyi
taahhüt ettiğine, kontrol amacıyla Orman İşletme Şefinin gireceği yerleri kaçak kesim yapan şahıslara
önceden bildirdiğine ve ilgili kişilerin kesim yapmalarına göz yumduğuna ilişkin telefon görüşmeleri
nedeniyle görevi kötüye kullanma suçuna ilişkin delillerin elde edilmesi söz konusudur. Bu tedbir
bakımından da, sanığı aynı olsa bile rüşvet suçundan yapılan soruşturma kapsamında yapılan iletişimin
denetlenmesi sırasında elde edilen söz konusu deliller, görevi kötüye kullanma suçu bakımından tesadüfi
delil niteliğindedir.
Her iki iletişimin denetlenmesi tedbiri bakımından da elde edilen tesadüfi deliller, CMK’nın 135.
maddesinde sayılan katalog suçlar ile ilgili soruşturma aşamasında hakim kararı ile yapılan iletişimin
dinlenmesi sırasında elde edildiğinden yasal delildir. Ancak tesadüfen elde edilen bu delillerin hukuka
uygun olarak kullanılabilmeleri için, ortaya çıkardıkları suç veya suçların da katalog suçlar arasında yer
alması gerekmektedir.
Bu açıklamalar ışığında uyuşmazlık konusu değerlendirildiğinde,
T. Cumhuriyet Başsavcılığının 2010/... sayılı soruşturması kapsamında silah kaçakçılığı suçundan
inceleme dışı şüpheliler Ş.B., A.P., M.Ş. ve T.A. hakkında T. Sulh Ceza Mahkemesinin ... tarihli ve 2010/...
değişik iş sayılı kararı doğrultusunda yapılan iletişimin denetlenmesi sırasında, T.A.’nın, N.Ç. adına kayıtlı
telefon hattını kullanan kişiyle yaptığı görüşmede sanığa '50 milyon' verilmesini istemesi üzerine, sanık
Y.A.’nın rüşvet suçunu işlediği şüphesini oluşturabilecek emarelerin elde edildiğinden bahisle düzenlenen
tutanak üzerine T. Cumhuriyet Başsavcılığınca ... tarih ve ... sayı ile sanığın işlediği şüphesi bulunan rüşvet
suçu nedeniyle soruşturma evrakının tefrik edilerek 2010/... sayılı soruşturma sırasına kaydedilmesine karar
verildiği, Başsavcılığın 2010/... sayılı soruşturması kapsamında da T. Sulh Ceza Mahkemesince ... tarih ve
2010/... sayı ile rüşvet alma suçunu işlediğinden şüphelenilen sanık tarafından kullanılan iki ayrı GSM hattı
ile gerçekleştirilen iletişimin denetlenmesine karar verildiği, T. Cumhuriyet Başsavcılığınca sanık hakkında
düzenlenen ... tarihli iddianamede T. Sulh Ceza Mahkemesince verilen her iki iletişimin denetlenmesi
kararı kapsamında sanığın, telefon görüşmesi yaptığı şahıslara kesim yeri haricinde nakliye tezkeresi
vermeyi taahhüt ettiğine, kontrol amacıyla Orman İşletme Şefinin gireceği yerleri kaçak kesim yapan
şahıslara önceden bildirdiğine ve ilgili kişilerin hem kesim yapmalarına göz yumduğuna ilişkin telefon
görüşmelerine yer verilerek, rüşvet suçunu işlediğine ilişkin delil elde edilemeyen sanığın zincirleme
şekilde görevi kötüye kullanma suçunu işlediği iddiasıyla kamu davası açıldığı, Yerel Mahkeme tarafından
iletişimin denetlenmesi tutanaklarının yasal delil niteliğinde olmadığı, tanık anlatımlarının ise tek başına
sanığın suçu işlediğine dair yeterli delil teşkil etmediği gerekçesiyle sanığın beraatine karar verildiği olayda,
Silah kaçakçılığı suçuna ilişkin ilk iletişimin denetlenmesi tedbiri bakımından hem sanığın söz konusu
soruşturma kapsamında bulunmaması hem de hakkında delil elde edilen rüşvet veya görevi kötüye
kullanma suçlarının yapılmakta olan soruşturmayla ilgisinin olmaması, rüşvet suçuna ilişkin ikinci tedbir
yönünden ise sanığı aynı olsa bile görevi kötüye kullanma suçunun tedbir uygulanan rüşvet suçundan
farklı olması nedenleriyle elde edilen delillerin tesadüfi delil niteliği taşıdıkları, ilkinde silah kaçakçılığı,
ikincisinde ise rüşvet suçu ile ilgili olmak üzere katalog suçlardan soruşturma yapılırken soruşturma
kapsamında hakim kararına dayalı elde edilen tesadüfi delillerin usul ve kanuna uygun olarak elde
edildikleri, ancak bu delillerin katalog suçlar arasında sayılmayan görevi kötüye kullanma suçunun
ispatında ve bu suçtan kurulan hükmün dayanağı olarak kullanılmasının yasal olarak kabul edilemeyeceği,
CMK’nın 138. maddesinin ikinci fıkrasındaki açık düzenleme uyarınca katalog suçlardan birinin katalog
olmayan bir suça dönüşmesi halinde de kullanma yasağının söz konusu olacağı, bu anlamda kamu
davasının katalog suçlardan birinden açılmış olup olmaması veya dönüştürmenin soruşturma evresinde
Cumhuriyet savcısı veya kovuşturma evresinde mahkeme tarafından yapılması arasında herhangi bir
fark bulunmadığı, aksi düşüncenin kabulünün, kanunda yer alan katalog kısıtlamasını dolanmak niyetiyle
katalog suç görüntüsü altında tedbire başlanıp deliller elde edildikten sonra bu delillerin katalog dışı
bir suç için kullanılması sonucunu doğuracağı hususları birlikte değerlendirildiğinde, her iki iletişimin
denetlenmesi yoluyla elde edilen delillerin hukuka aykırı nitelikte olduğu ve CMK’nın 217. maddesinin
ikinci fıkrasına göre hükme esas alınamayacağı kabul edilmelidir.
Bu itibarla, haklı nedene dayanmayan Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı itirazının reddine karar
verilmelidir.
Uyuşmazlığa ilişkin olarak varılan bu sonuç karşısında, inceleme günü itibarıyla dava zamanaşımının
gerçekleşip gerçekleşmediğine ilişkin uyuşmazlık konusu değerlendirilmemiştir.
   YARGITAY CEZA GENEL KURULU, 24.12.2019 tarihli ve 1440-719 sayılı
Mesele yorum yapmakta değil, Mesele o yorumu gerekçelendirmekte. ÖKC (Özgür KOCA)

Benzer Konular (10)