YARGITAY CEZA GENEL KURULU, 12.02.2019 tarihli ve 404-104 sayılı

Başlatan İçtihat, 04 Şubat 2021, 20:46:00

« önceki - sonraki »
avatar_İçtihat

Delil ve olayın geç bildirilmesi
MADDE 207. -(1) Delilin ortaya konulması istemi, bunun veya ispat edilmek istenen olayın geç
bildirilmiş olması nedeniyle reddedilemez.
Tanığın duruşma salonundan ayrılması
MADDE 208. - (1) Tanıklar, dinlendikten sonra ancak mahkeme başkanı veya hâkimin izniyle duruşma
salonundan ayrılabilir.
Duruşmada anlatılması zorunlu belge ve tutanaklar245
MADDE 209. - (1) Naip veya istinabe yoluyla sorgusu yapılan sanığa ait sorgu tutanakları, naip
veya istinabe yoluyla dinlenen tanığın ifade tutanakları ile muayene ve keşif tutanakları gibi delil olarak
kullanılacak belgeler ve diğer yazılar, adlî sicil özetleri ve sanığın kişisel ve ekonomik durumuna ilişkin
bilgilerin yer aldığı belgeler, duruşmada anlatılır.
(2) Sanığa veya mağdura ait kişisel verilerin yer aldığı belgelerin, açıkça istemeleri halinde, kapalı
oturumda anlatılmasına mahkemece karar verilebilir.
Duruşmada okunmayacak belgeler
MADDE 210. - (1) Olayın delili, bir tanığın açıklamalarından ibaret ise, bu tanık duruşmada mutlaka
dinlenir. Daha önce yapılan dinleme sırasında düzenlenmiş tutanağın veya yazılı bir açıklamanın
okunması dinleme yerine geçemez.
(2) Tanıklıktan çekinebilecek olan kişi, duruşmada tanıklıktan çekindiğinde, önceki ifadesine ilişkin
tutanak okunamaz.
Duruşmada okunmasıyla yetinilebilecek belgeler
MADDE 211. - (1) a) Tanık veya sanığın suç ortağı ölmüş veya akıl hastalığına tutulmuş olur veya
bulunduğu yer öğrenilemezse,
b) Tanık veya sanığın suç ortağının duruşmada hazır bulunması, hastalık, malûllük veya giderilmesi
olanağı bulunmayan başka bir nedenle belli olmayan bir süre için olanaklı değilse,
c) İfadesinin önem derecesi itibarıyla tanığın duruşmada hazır bulunması gerekli sayılmıyorsa,
Bu kişilerin dinlenmesi yerine, daha önce yapılan dinleme sırasında düzenlenmiş tutanaklar ile
kendilerinin yazmış olduğu belgeler okunabilir.
(2) Cumhuriyet savcısı, katılan veya vekili, sanık veya müdafii birinci fıkrada belirtilenlerin dışında
kalan tutanakların okunmasına birlikte rıza gösterebilirler.
Tanığın önceki ifadesinin okunması
MADDE 212. - (1) Tanık, bir hususu hatırlayamadığını söylerse önceki ifadesini içeren tutanağın ilgili
kısmı okunarak hatırlamasına yardım edilir.
(2) Tanığın duruşmadaki ifadesiyle önceki ifadesi arasında çelişki bulunduğunda, evvelce alınmış
ifadesi okunarak çelişkinin giderilmesine çalışılır.
245
24.12.2017 tarihli ve 30280 sayılı Resmî Gazete’de yayımlanan 20.11.2017 tarihli ve 696 sayılı KHK’nın 97. maddesiyle
bu maddenin başlığında yer alan 'okunması' ibaresi, 'anlatılması' şeklinde, birinci fıkrasında yer alan 'okunur' ibaresi,
'anlatılır' biçiminde ve ikinci fıkrasında yer alan 'okunmasına' ibaresi, 'anlatılmasına' olarak değiştirilmiş, daha sonra bu
hüküm 08.03.2018 tarihli ve 30354 Mükerrer sayılı Resmî Gazete’de yayımlanarak aynı tarihte yürürlüğe giren 01.02.2018
tarihli ve 7079 sayılı Kanun’un 91. maddesiyle aynen kabul edilerek kanunlaşmıştır.
Sanığın önceki ifadesinin okunması
MADDE 213. - (1) Aralarında çelişki bulunması halinde, sanığın, hâkim veya mahkeme huzurunda
yaptığı açıklamalar ile Cumhuriyet savcısı tarafından alınan veya müdafiinin hazır bulunduğu kolluk
ifadesine ilişkin tutanaklar duruşmada okunabilir.
Rapor, belge ve diğer yazıların okunması
MADDE 214. - (1) Bir açıklamayı ve görüşü içeren resmî belge ve diğer yazılar ve fennî muayene ve
doktor raporlarının okunmasından sonra gerekli görülürse belge ve diğer yazılar veya raporda imzası
bulunanlar, açıklamada bulunmak üzere duruşmaya çağrılabilirler.
(2) Açıklama ve görüş veya rapor bir kurul tarafından verilmişse mahkeme, kurulun görüşünü
açıklamak üzere görevi, üyelerden birine vermeyi kurula önerebilir.
(3) Bilimsel görüşlere ilişkin açıklama, bu Kanunun 68 inci madde hükümlerine göre yapılır.
Dinleme ve okumadan sonra diyeceğin sorulması
MADDE 215. - (1) Suç ortağının, tanığın veya bilirkişinin dinlenmesinden ve herhangi bir belgenin
okunmasından sonra bunlara karşı bir diyecekleri olup olmadığı katılana veya vekiline, Cumhuriyet
savcısına, sanığa ve müdafiine sorulur.
Delillerin tartışılması
MADDE 216. - (1) Ortaya konulan delillerle ilgili tartışmada söz, sırasıyla katılana veya vekiline,
Cumhuriyet savcısına, sanığa ve müdafiine veya kanunî temsilcisine verilir.
(2) Cumhuriyet savcısı, katılan veya vekili, sanığın, müdafiinin veya kanunî temsilcisinin açıklamalarına,
sanık ve müdafii ya da kanunî temsilcisi de Cumhuriyet savcısının ve katılanın veya vekilinin açıklamalarına
cevap verebilir.
(3) Hükümden önce son söz, hazır bulunan sanığa verilir. (Ek cümle: 15.08.2017-KHK-694/148 md.,
Aynen kabul: 01.02.2018-7078/143 md.)246Bu aşamada zorunlu müdafiin hazır bulunmaması hükmün
açıklanmasına engel teşkil etmez.
KARARLAR
-1
ÖZET: Yerel Mahkemece bozmadan sonra yapılan yargılama aşamasında, bozma ilamına karşı
sanıklar ve sanıklar müdafisinin görüşü alınıp, katılan ile vekiline de söz verilmesinin ardından
hazır bulunan sanıklara son söz hakkı tanınmadan yargılama bitirilmek suretiyle hükmün tesis ve
tefhim edilmesi, CMK’nın 216/3. maddesine açıkça aykırılık oluşturduğundan, savunma hakkının
kısıtlanması sonucunu doğuran bu usule aykırılık nedeniyle Yerel Mahkemenin direnme kararına
konu hükümlerinin diğer yönleri incelenmeksizin bozulmasına karar verilmelidir.
Özel Daire ile Yerel Mahkeme arasında oluşan ve Ceza Genel Kurulunca çözümlenmesi gereken
uyuşmazlık, sanıklara atılı kişiyi hürriyetinden yoksun kılma suçunun sabit olup olmadığının belirlenmesine
ilişkin ise de Yargıtay İç Yönetmeliği’nin 27. maddesi uyarınca öncelikle, hazır bulundukları oturumda son
söz sanıklara verilmeden direnme hükümleri kurulmasının, savunma hakkının kısıtlanması niteliğinde
olup olmadığının değerlendirilmesi gerekmektedir.
246
25.08.2017 tarihli ve 30165 sayılı Resmî Gazete’de yayımlanarak aynı tarihte yürürlüğe giren 15.08.2017 tarihli ve 694
sayılı KHK’nın 148. maddesiyle eklenmiştir. Düzenleme 08.03.2018 tarihli ve 30354 Mükerrer sayılı Resmî Gazete’de
yayımlanarak aynı tarihte yürürlüğe giren 01.02.2018 tarihli ve 7078 sayılı Kanun’un 143. maddesiyle aynen kabul edilerek
kanunlaşmıştır.
İncelenen dosya kapsamından,
Yerel Mahkemece, Özel Dairenin bozma kararından sonra sanıkların hazır bulundukları 01.12.2015
tarihli oturumda, bozma ilamına karşı sanıklar ve sanıklar müdafisine diyeceklerinin sorulduğu, daha
sonra ise katılan ile vekiline söz verilerek hazır bulunan sanıklara son söz hakkı tanınmadan duruşmaya
son verilip direnme kararı verildiği anlaşılmaktadır.
5271 sayılı CMK’nın 'Delillerin tartışılması' başlıklı 216. maddesinin üçüncü fıkrasında, 'hükümden
önce son söz hazır bulunan sanığa verilir' düzenlemesi yer almaktadır. Bu hüküm uyarınca katılmış olduğu
takdirde son söz mutlaka sanığa verilerek duruşma bitirilecektir. Ceza muhakemesinde sanığın en önemli
haklarından biri de savunma hakkı olup, hazır bulunduğu oturumda son söz sanığa verilmeden hüküm
kurulması, savunma hakkının kısıtlanması sonucunu doğuracaktır.
Yargıtay Ceza Genel Kurulunun süreklilik arz eden çok sayıdaki kararlarında açıkça belirtildiği üzere,
savunma hakkı ile yakından ilgili olan son sözün sanığa ait bulunduğuna ilişkin usul kuralı emredici
nitelikte olup, bu kurala uyulmaması kanuna mutlak aykırılık oluşturmaktadır.
Temyiz merciince verilen bozma kararından sonra ilk derece mahkemeleri tarafından yargılamaya
devam olunduğunda, dava henüz sonuçlanmamış bulunduğundan, ilk defa hüküm kurulurken 'son
sözün sanığa verilmesi' kuralı, bozmadan sonra başlayan yargılamalarda da 'kamu davasının kesintisizliği
ve sürekliliği' ilkesinin doğal bir sonucu olarak aynen geçerli olacaktır. Kovuşturmanın sona erdirilip
hükmün tesis ve tefhimine geçilmesinden önce son söz alan tarafın sanık olması gerektiği şeklinde
anlaşılması gereken 'son sözün sanığa verilmesi' kuralına uyulmaması hâli, gerek 'savunma hakkının
sınırlandırılamayacağı' ilkesine, gerekse CMK’nın 216. maddesinin üçüncü fıkrasına açık aykırılık teşkil
edecek ve bu durum, temyiz incelemesi aşamasında hükmün esasına geçilmeden önce bozma nedeni
kabul edilecektir.
Öğretide, «Son söz sanığındır. Son sözün sanığa verilmesi, müdafaa bakımından çok önemlidir. Bunun
içindir ki son sözün hazır bulunan sanığa verilmemesi mutlak temyiz sebebi, hukuka kesin aykırılık ve dolayısıyla
bozma sebebi sayılmaktadır.' (Nurullah Kunter-Feridun Yenisey-Ayşe Nuhoğlu, Ceza Muhakemesi Hukuku,
18. Baskı, Beta Yayınları, İstanbul 2014, s. 1484), 'Hüküm safhasına geçmeden önce son söz hazır olan sanığa
verilmek zorundadır. Bu hüküm silahların eşitliği ve suçsuzluk karinesi ilkelerinin gereği olarak düzenlenmiş,
uyulması zorunlu ve emredici bir hükümdür. Son sözün sanığa verilmesi bozmadan sonraki yargılamada
da uyulması zorunlu bir usul kuralıdır.' (Yener Ünver-Hakan Hakeri, Ceza Muhakemesi Hukuku, 7. Baskı,
Adalet Yayınevi, Ankara 2013, cilt: 2, s. 146–149) şeklinde görüşler ileri sürülmek suretiyle, hükmün tesis
ve tefhim edildiği duruşmada hazır bulunan sanığa mutlaka son sözün verilmesi gerektiği düşüncesi
ittifakla benimsenmiştir.
Bu açıklamalar ışığında ön soruna ilişkin olarak yapılan değerlendirmede,
Yerel Mahkemece bozmadan sonra yapılan yargılama aşamasında 01.12.2015 tarihli oturumda,
bozma ilamına karşı sanıklar ve sanıklar müdafisinin görüşü alınıp, katılan ile vekiline de söz verilmesinin
ardından hazır bulunan sanıklara son söz hakkı tanınmadan yargılama bitirilmek suretiyle hükmün tesis
ve tefhim edilmesi, CMK’nın 216. maddesinin üçüncü fıkrasına açıkça aykırılık oluşturduğundan, savunma
hakkının kısıtlanması sonucunu doğuran bu usule aykırılık nedeniyle Yerel Mahkemenin direnme kararına
konu hükümlerinin diğer yönleri incelenmeksizin bozulmasına karar verilmelidir.
   YARGITAY CEZA GENEL KURULU, 12.02.2019 tarihli ve 404-104 sayılı
Mesele yorum yapmakta değil, Mesele o yorumu gerekçelendirmekte. ÖKC (Özgür KOCA)

Benzer Konular (10)